Arama

Kemalettin Kamu

Güncelleme: 11 Temmuz 2012 Gösterim: 27.666 Cevap: 1
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
29 Kasım 2006       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Kemalettin Kamu

Sponsorlu Bağlantılar
kemkamu 15 Eylül 1901’de Bayburt’ta doğdu. 6 Mart 1948'de Ankara'da yaşamını yitirdi. İstanbul Darülmuallimini'nde (Erkek Öğretmen Okulu) son sınıf öğrencisi iken Kurtuluş Savaşı'na katılmak amacıyla Ankara'ya geldi. Matbuat ve İstibarat Müdüriyet-i Umumiyesi’nde (bugünkü adıyla Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü) çalıştı. 1923'te İstanbul'a döndü. Erkek Muallim mektebi'ni bitirdi. Anadolu Ajansı’nda çalıştı. 1933’te Paris’e gitti ve siyasal bilgiler okulundan mezun oldu. Rize ve Erzurum'dan milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Türk Dil Kurumu Terim Kolu Başkanlığı yaptı. Hakimiyet-i Milliye ve Yeni Gün gazetelerinde yazılar yazdı. Atatürk ve İsmet İnönü'nün çeşitli gezilerine katıldı. İlk şiirleri 1919'da Büyük Mecmua'da yayınlandı. Kurtuluş Savaşı sırasındaki şiirleriyle dikkat çekti. Hece ölçüsü kullandığı şiirleriyle Milli edebiyat akımına bağlı bir şair olarak bilinir. İlk şiirlerinde vatan sevgisi, milli mücadele, sonraki şiirlerinde aşk, gurbet, yalnızlık gibi konuları işledi. Şiirleri ölümünden sonra Rifat Necdet Evrimer tarafından "Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti ve Şiirleri" (1949) adlı kitapta toplandı.


ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
GURBET GECELERİ
Bekçisiyim, bu serin
Bu siyah gecelerin
Gurbetten daha derin
Bir yara yok içimde!

Korku bilmez ölümden
Her gün yeniden ölen
Bir bade gibi neden
Biteyim bir içimde!

Ne aşkım, ne emelim
Soluk bir karanfilim
Ben gurbette değilim
Gurbet benim içimde!

GURBETTE RENKLER
Doğuda kırmızı, batıda turunç,
Yanık bir yörüğü andıran bu tunç,
Şu renk aleminde ne yok ki bizden,
Mavi: Marmara'dan, mor: Akdeniz'den!

Yeşil bir köşedir bana Bursa'dan,
Kara: Erciyes'in yarları gibi,
Sarıda güzü var Uzunyayla'nın
Beyaz: Erzurum'un karları gibi

KİMSESİZLİK
Yıllardır ki bir kılıcım kapalı kında,
Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi;
Muzdaribim bu duvarın dış tarafında,
Şefkatine inandığım biri var gibi.

Sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el,
Kıpırdamak istemiyor göz kapaklarım;
Yan odadan bir ince ses diyor gibi gel!
Ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım.

Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde;
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Baş ucumda biri bana 'su yok' desin de!

BİNGÖL ÇOBANLARI
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.
Bu dağların en eski âşinasıdır soyum,
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
Her gün aynı pınardan doldurur destimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla...

Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni;
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı;
Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı:

Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
'Suna'mın başka köye gelin gittiği akşam.

Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
-Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,
Diye hıçkırır kaval:
Bir çoban parçasısın olmasan bile koyun,
Daima eğeceksin, başkalarına boyun;
Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an!
Mademki kara bahtın adını koydu: Çoban!

Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
Anlattı uzun uzun.
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla...
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
Bingöl yaylarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!

GÜZ
Kurudu ardık otlar
Bitmiyor tazeleri
Birikinti sularda
Yaprak cenazeleri

Döndü yayladakiler
Erdi dağlara batı
Ovalar daha geniş
Kayalar daha katı

Başım acuçlarımda
Bir ağır külçe hüzün
Düşüyor gözlerime
Çiğ taneleri güzün

İZMİR’E TAHASSÜR
Anne, deniz nerde, yalımız nerde?
Hani gideceğimiz İzmir'e der de
Beni uyuturdun dizinde anne!

Geçende ablam da öyle diyordu
Bu bahar İzmir'e girmezse ordu
Kanmam sözünüze sizin de anne!

Yeşil bir bahara büründü dağlar
Bülbüllü bahçeler, üzümlü bağlar
Kimlerin işine yarıyor anne!

O bağlar nerede, bahçeler nerde?
Her akşam güneşin battığı yerde
Gözlerim İzmir'i arıyor anne!

Şimdi bir kuş olsam, kanadım olsa
İzmir'e giden yol eğer bu yolsa
Bir başıma bile giderim anne!

Bir çetin bilmece sorsam Paşa'dan
Söylemem memleket bağışlamadan
Mutlaka İzmir'i isterim anne!

HAZAN YOLCUSUNA
Saçların yine solgun,
Bağrın elemle dolgun,
Nereye yolculuğun
Yeni bir gurbete mi?

Ben de kuru bir yaprak
Gibi seninleyim bak,
Zülfüne takılarak
Oldum gönül veremi

Gözlerin dolu melal,
Yüzün bir ince hilal,
Giderken benide al
Berabarine e mi?

İRŞAD
Sevgilim güvenme güzelliğine,
Seninde saçların tarumar olur;
Aldanma talihin pembe rengine,
Hayatın uzun bir intizar olur.

Sevgilim her insan doğarken ağlar,
Çiceklerle açar,sularla çağlar,
Rehrüzgarı olur bahceler, bağlar,
Nihayet isimsiz bir mezar olur.

Sevgilim baksana bir yanda gülen,
Bir yanda gözünün yasını silen,
Kimi benim gibi erir derdinden,
Kimi senin gibi bahtiyar olur.

Sevgilim seninde geçer zamanın,
Ne söhretin kalır ne hüsn_ü anın,
Böyledir kanunu kahpe dünyanın,
Dört mevsim içinde bir bahar olur!

SÖĞÜT
Dalın eğri büğrü yaprağın ince
Rengin iğdeleşir rüzgar esince
Yazın şemsiyesin yaşlıya gence
Güzün derelere verirsin öğüt.

Sılacı dibinde unutur çile
Esintin avutur bozkırı bile
Dökün tozlarını sabah yeliyle
Akşam güneşi ile boyunu büyüt.

Bir tünek olmadan kolların kara
Yollama gölgeni öbür bahara
Yaprak dökümünde uyup rüzgara
Yorgun dallarını sallama söğüt.

GURBET
Gurbet o kadar acı
Ki, ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde

Eriyorum gitgide
Elveda her umide
Gurbet benliğimi de
Bitirdi bir biçimde

Ne arzum ne emelim
Yaralanmış bir el'im
Ben gurbette değilim
Gurbet benim içimde

.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Efulim; 11 Temmuz 2012 22:25 Sebep: Uygun içerik eklendi.
Biyografi Konusu: Kemalettin Kamu nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Temmuz 2012       Mesaj #2
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Kemalettin Kamu
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

(1901 Bayburt-1948 Ankara), şair. İstanbul Erkek Muallim Mektebi son sınıf öğrencisiyken Kurtuluş Savaşı'na katılmak amacıyla Anadolu'ya geçtiğinden ortaöğrenimini savaştan sonra tamamladı. Anadolu Ajansı temsilcisi olarak Fransa'ya gönderildi (1933). Görevinin yanı sıra Paris'te Siyasal Bilgiler Okulu'nda yükseköğrenimini tamamladı (1938). Rize'den milletvekili seçilerek meclise girdi (1938). Ölümünden önce Erzurum milletvekili ve Türk Dil Kurumu Terim Kolu Başkanı'ydı. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanan Kemalettin Kamu, mütareke yıllarında geniş etki kazanan Millî Edebiyat Akımı'nın getirdiği ilkelere bağlı kalan bir şairdir. Çeşitli dergilerinde yayımladığı şiirlerinde işlediği konuları alçakgönüllü ama çok duygulu ve içten bir hava içinde vermeyi başarmıştır. Şiirleri ölümünden sonra "Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti ve Şiirleri" (Rıfat Necdet Evrimer, 1949) adlı kitapta toplandı.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
In science we trust.

Benzer Konular

26 Ağustos 2015 / Kral_Aslan Edebiyat tr
3 Ocak 2012 / ziyaretçi Soru-Cevap
17 Ocak 2009 / estudiantes Spor tr
26 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
23 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap