Ziyaretçi
Âdile Sultan
MsXLabs.org & Büyük L.
Türk şair (İstanbul 1826-ay.y. 1899). Mahmut li'ninZernigar Kadın'dan doğan kızı. Tophane müşiri Mehmet Ali Paşa ile evlendi (1845). Nakşibendi tarikatına girdi, hayır işlerinde bulundu. OsmanlI hanedanından, Divan'ı olan tek kadın şairdir.
On dokuzuncu asır dîvân şâirlerinden ve sultan İkinci Mahmûd Han’ın kızı. 1825 senesinde Zernigâr Kadın’dan doğdu. Küçük yaşta annesini kaybetti. Sultan İkinci Mahmûd, kızı Âdile Sultân’ı çocukları yaşamayan baş kadın Nevfidan Kadın’a büyütmek üzere verdi. O da Âdile Sultân’ı kendi evlâdı gibi büyütüp yetiştirdi. Mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. 1845 senesinde Kaptân-ı derya Mehmed Ali Paşa ile evlendi. Sultan Abdülmecîd devrinde bir seneye yakın sadrâzamlık yapan Mehmed Ali Paşa, 1868 senesinde vefât etti.
Âdile Sultan, kocasının arkasından da kızının ölümü üzerine evine çekilmiş, her şeyi bırakarak kendini ibâdete vermiş ve fakir fukarayı beslemekle vakit geçirmiştir. Dindar, hassas, hayırseverliğiyle tanınmış ve ömrü boyunca herkesten dâima hürmet görmüştür. Mektep ve fukara evlerini tamir ettirip, çocukların okuması için gayret sarfetti. Gelinlik kızlara çeyiz yaptırdı. Kurumuş çeşmelere su getirtdi. Âdile Sultan hayâtının son günlerini Fındıklı’da bugün Güzel San’attar Akademisi olan Sâhilsaray’da geçirdi ve 1898 senesi Ocak ayında vefât edince, kocası Mehmed Ali Paşa’nın Eyyûb’deki türbesinde defnedildi.
Ayşe Sultan diyor ki: “Ölümünden sonra saraya gelen câriyeleri ve ağaları, efendilerinin hikâyelerini, iyiliğini bize anlatırlarken gözyaşlarını zaptedemezlerdi...
Babamla görüşmek istediği zaman haber gönderir, sarayda husûsî hazırlıklar yapılır, bu suretle saraya gelirdi. Babam hürmet ve tazimle halasının elini öper, büyük kanepeye halasını oturtup kendisi de karşısına otururdu. Hazînedârlar, askılar içinde kahvesini getirirler, babam eliyle tepsiden alıp halasına verirdi... Bizler içeriye girip elini öper, yerden bir temenna ederek Pâdişâh’a yaptığımız resmî tazimi ifâ eder, çıkardık. Babama, oğlum hitabında bulunur, babam da kendisine; “Emredersiniz halacığım” cevâbını verirdi. Konuşma bir-iki saat kadar devam eder, yine geldiği gibi arabasına biner, babam da kapıya kadar kendisini teşyî ederdi.
Yüzünün eskiden pek güzel olduğu belliydi. Narin, orta boylu, kumral, mâvi-elâ gözlü, nûrânî, asaletini gösteren hâl, hareket ve terbiyeye mâlik bir sultandı. Giyinmesi tamâmiyle alaturka olup, ağır kumaşlardan dört etekli entari, ayağına güderiden papuç giyer, beline şaldan kuşak bağlar, bu entari üzerine, salta dedikleri bol kollu bir ceket geçirir, başına fes gibi bir şey giyip etrafına oyalı ipekli yemeni sarar, üzerine zümrüt ve lâ’llerle yapılmış, ortadaki daha büyük, iki yanlarındakiler küçük, gül şeklinde kıymetli iğneler takardı. Başka hiç bir mücevher nişan takmazdı...”
Yetmiş üç sene yaşadı ve bu süre zarfında, İkinci Mahmûd, Abdülmecîd, Abdülazîz, beşinci Murâd ve İkinci Abdülhamîd’in saltanatını gördü. Başta babası olmak üzere kardeşleri ve yeğenleri tarafından sevilen ve devlet işlerine karışmayan Âdile Sultan, aynı zamanda Osmanlı hânedânına mensûb dîvân sahibi tek kadın şâirdir. Özellikle Fuzûlî ve Şeyh Gâlib’e nazîreler ve Yûnus Emre tarzında hece vezniyle şiirler yazmıştır. Şiirleri teknik bakımdan basit ifadeli gibi görünürse de samîmidir. O, bu samîmi sözleriyle kardeşi sultan Abdülazîz Han’ın şehîd edilmesine de ışık tutmuştur.
Adile Sultan’ın bu mısraları sultan Abdülazîz Han’ın intihar etmeyip, öldürüldüğüne dâir nice vesika yanısıra kıymetli bir şehâdettir.
Âdile Sultan’ın basılmamış olan Dîvân’ının yazma nüshaları Üniversite ve Topkapı Sarayı kütüphânelerinde mevcuttur. Atası Kânûnî Sultan Süleymân Han’ın şiirlerinini, Dîvân-ı Muhibbî adıyla, ilk defa yayınlanmasını sağlamıştır.
ÂDİLE SULTANDIN DÎVÂNINDAN
YÂ RESÛLALLAH!
İlâhî, bana tevfîkin itâatta medar olsun
Beni benden halâs eyle, gönül aşkında zâr olsun.
Seni zikreyleyim her dem, dil agâh ola bu zevke
Vücûdum zulmetin, mahvet derûnum şu’lebâr olsun.
Açılsın lâleler aşkınla sinem dâğ dâğ olsun
Dil-i virane yansın âteşinle bahtiyâr olsun.
MsXLabs.org & Büyük L.
Sponsorlu Bağlantılar
Türk şair (İstanbul 1826-ay.y. 1899). Mahmut li'ninZernigar Kadın'dan doğan kızı. Tophane müşiri Mehmet Ali Paşa ile evlendi (1845). Nakşibendi tarikatına girdi, hayır işlerinde bulundu. OsmanlI hanedanından, Divan'ı olan tek kadın şairdir.
On dokuzuncu asır dîvân şâirlerinden ve sultan İkinci Mahmûd Han’ın kızı. 1825 senesinde Zernigâr Kadın’dan doğdu. Küçük yaşta annesini kaybetti. Sultan İkinci Mahmûd, kızı Âdile Sultân’ı çocukları yaşamayan baş kadın Nevfidan Kadın’a büyütmek üzere verdi. O da Âdile Sultân’ı kendi evlâdı gibi büyütüp yetiştirdi. Mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. 1845 senesinde Kaptân-ı derya Mehmed Ali Paşa ile evlendi. Sultan Abdülmecîd devrinde bir seneye yakın sadrâzamlık yapan Mehmed Ali Paşa, 1868 senesinde vefât etti.
Âdile Sultan, kocasının arkasından da kızının ölümü üzerine evine çekilmiş, her şeyi bırakarak kendini ibâdete vermiş ve fakir fukarayı beslemekle vakit geçirmiştir. Dindar, hassas, hayırseverliğiyle tanınmış ve ömrü boyunca herkesten dâima hürmet görmüştür. Mektep ve fukara evlerini tamir ettirip, çocukların okuması için gayret sarfetti. Gelinlik kızlara çeyiz yaptırdı. Kurumuş çeşmelere su getirtdi. Âdile Sultan hayâtının son günlerini Fındıklı’da bugün Güzel San’attar Akademisi olan Sâhilsaray’da geçirdi ve 1898 senesi Ocak ayında vefât edince, kocası Mehmed Ali Paşa’nın Eyyûb’deki türbesinde defnedildi.
Ayşe Sultan diyor ki: “Ölümünden sonra saraya gelen câriyeleri ve ağaları, efendilerinin hikâyelerini, iyiliğini bize anlatırlarken gözyaşlarını zaptedemezlerdi...
Babamla görüşmek istediği zaman haber gönderir, sarayda husûsî hazırlıklar yapılır, bu suretle saraya gelirdi. Babam hürmet ve tazimle halasının elini öper, büyük kanepeye halasını oturtup kendisi de karşısına otururdu. Hazînedârlar, askılar içinde kahvesini getirirler, babam eliyle tepsiden alıp halasına verirdi... Bizler içeriye girip elini öper, yerden bir temenna ederek Pâdişâh’a yaptığımız resmî tazimi ifâ eder, çıkardık. Babama, oğlum hitabında bulunur, babam da kendisine; “Emredersiniz halacığım” cevâbını verirdi. Konuşma bir-iki saat kadar devam eder, yine geldiği gibi arabasına biner, babam da kapıya kadar kendisini teşyî ederdi.
Yüzünün eskiden pek güzel olduğu belliydi. Narin, orta boylu, kumral, mâvi-elâ gözlü, nûrânî, asaletini gösteren hâl, hareket ve terbiyeye mâlik bir sultandı. Giyinmesi tamâmiyle alaturka olup, ağır kumaşlardan dört etekli entari, ayağına güderiden papuç giyer, beline şaldan kuşak bağlar, bu entari üzerine, salta dedikleri bol kollu bir ceket geçirir, başına fes gibi bir şey giyip etrafına oyalı ipekli yemeni sarar, üzerine zümrüt ve lâ’llerle yapılmış, ortadaki daha büyük, iki yanlarındakiler küçük, gül şeklinde kıymetli iğneler takardı. Başka hiç bir mücevher nişan takmazdı...”
Yetmiş üç sene yaşadı ve bu süre zarfında, İkinci Mahmûd, Abdülmecîd, Abdülazîz, beşinci Murâd ve İkinci Abdülhamîd’in saltanatını gördü. Başta babası olmak üzere kardeşleri ve yeğenleri tarafından sevilen ve devlet işlerine karışmayan Âdile Sultan, aynı zamanda Osmanlı hânedânına mensûb dîvân sahibi tek kadın şâirdir. Özellikle Fuzûlî ve Şeyh Gâlib’e nazîreler ve Yûnus Emre tarzında hece vezniyle şiirler yazmıştır. Şiirleri teknik bakımdan basit ifadeli gibi görünürse de samîmidir. O, bu samîmi sözleriyle kardeşi sultan Abdülazîz Han’ın şehîd edilmesine de ışık tutmuştur.
Adile Sultan’ın bu mısraları sultan Abdülazîz Han’ın intihar etmeyip, öldürüldüğüne dâir nice vesika yanısıra kıymetli bir şehâdettir.
Âdile Sultan’ın basılmamış olan Dîvân’ının yazma nüshaları Üniversite ve Topkapı Sarayı kütüphânelerinde mevcuttur. Atası Kânûnî Sultan Süleymân Han’ın şiirlerinini, Dîvân-ı Muhibbî adıyla, ilk defa yayınlanmasını sağlamıştır.
ÂDİLE SULTANDIN DÎVÂNINDAN
YÂ RESÛLALLAH!
Yüzün mir’at-ı zât-ı kibriyâdır yâ Resûlallah,
Vücûdun mazhar-ı nûr-ı Hudâdır yâ Resûlallah,
Kabul eyle ânı aşkından âzâd eyleme bir an,
Kapanda Âdile kemter gedâdır yâ Resûlallah,
Var iken destgîrim sen gibi bir şâh-ı zî-şânım,
Kime arz eyleyim, eyle meded hâl-i perişanım,
Sözün makbûl-i dergâh-ı Hudâdır ulu Sultânım,
Kapunda Âdile kemter gedâdır yâ Resûlallah.
Sana Ümmetliğim iki cihânda emr-i câzimdir,
Bilirsin hâlimi arz u beyân etmek ne lâzımdır,
Nazar kıl lutf ile senden diğer kim câresâzımdır,
Kapunda Âdile kemter gedâdır yâ Resûlallah.
----------------------------------------------------
Nasıl yanmam ki ben oldu olanlar Şâh-ı devrâna,
Bilinmez oldu hâli kıydılar ol zıll-ı Yezdâna.
Cihân matem tutup kan ağlasın Abdülazîz Hân’a
Medet Allah mübarek cismi boyandı kızıl kana.
Nasıl hemşiresi bu Âdile yanmaz o Hakan’a,
Ki kıydı bunca zâlimler karındaş cihânbâna
Rızâ virmezdi adl ü şefkati zulm-i müşîrâna
Bütün nûr-ı firâkı saldı kalb-i ehl-i îmâna.
Bir münâcâtı: Vücûdun mazhar-ı nûr-ı Hudâdır yâ Resûlallah,
Kabul eyle ânı aşkından âzâd eyleme bir an,
Kapanda Âdile kemter gedâdır yâ Resûlallah,
Var iken destgîrim sen gibi bir şâh-ı zî-şânım,
Kime arz eyleyim, eyle meded hâl-i perişanım,
Sözün makbûl-i dergâh-ı Hudâdır ulu Sultânım,
Kapunda Âdile kemter gedâdır yâ Resûlallah.
Sana Ümmetliğim iki cihânda emr-i câzimdir,
Bilirsin hâlimi arz u beyân etmek ne lâzımdır,
Nazar kıl lutf ile senden diğer kim câresâzımdır,
Kapunda Âdile kemter gedâdır yâ Resûlallah.
----------------------------------------------------
Nasıl yanmam ki ben oldu olanlar Şâh-ı devrâna,
Bilinmez oldu hâli kıydılar ol zıll-ı Yezdâna.
Cihân matem tutup kan ağlasın Abdülazîz Hân’a
Medet Allah mübarek cismi boyandı kızıl kana.
Nasıl hemşiresi bu Âdile yanmaz o Hakan’a,
Ki kıydı bunca zâlimler karındaş cihânbâna
Rızâ virmezdi adl ü şefkati zulm-i müşîrâna
Bütün nûr-ı firâkı saldı kalb-i ehl-i îmâna.
İlâhî, bana tevfîkin itâatta medar olsun
Beni benden halâs eyle, gönül aşkında zâr olsun.
Seni zikreyleyim her dem, dil agâh ola bu zevke
Vücûdum zulmetin, mahvet derûnum şu’lebâr olsun.
Açılsın lâleler aşkınla sinem dâğ dâğ olsun
Dil-i virane yansın âteşinle bahtiyâr olsun.
Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi
Son düzenleyen _Yağmur_; 24 Haziran 2015 15:46
Sebep: içerik eklendi.
Biyografi Konusu: Âdile Sultan nereli hayatı kimdir.