Ziyaretçi
Nazan Güntürkün
Sponsorlu Bağlantılar
Şair, araştırmacı. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. İzmir Kız Lisesi'nde uzun yıllar Edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğrencilik yıllarında İzmir gazetelerinde ve bazı sanat dergilerinde şiirleri yayımlandı.
Şiirlerini dört kitapta topladı. Ayrıca, Ahmet Haşim ve Halide Edip Adıvar’ın sanatçı kişiliklerini yeni açılardan değerlendirdiği iki inceleme kitabı bulunmaktadır.
Başlıca yapıtları:
Şiir:
Kim Kime (Dost Yayınları, 1963)
Yağmur (1967)
Moraran Beyaz (1970)
Sunular (1972)
Sahiller Denizin Sonu Değil Ki… (1986)
İnceleme:
Ahmet Haşim’in Ruh Ülkesi (1. baskı 1965, 2.baskı Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1988)
Halide Edip İle Adım Adım (1.baskı 1974, 2.baskı Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları,1988)
Nazan Güntürkün bir röportajda kendisini şöyle tanıtıyor:
"İlk ve ortaöğrenimimi İzmir’de tamamladım. İlkokulda iken okuduğum ilk tezli eser, Kamçılı Medeniyet oldu. Sonra annemin bana armağan ettiği bir Jules Verne… Ardından bütün Jules Verne serisi. Böylece bir rastlantı olarak , okuma zevkim yabancı yazarlarla başladı. İzmir Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra (1954) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türkoloji bölümünü bitirdim. Aynı zamanda yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olduğum hâlde, özel bir merakla, Burhan Felek’in derslerine devam ediyordum. Bu yaptığım ikinci bir fakülteye devam sayıldığından ve Yüksek Öğretmen Okulu’nun şartlarına aykırı olduğundan, okul idaresi Gazetecilik Enstitüsü’ne gitmemi yasakladı. Halbuki ne tatlı derslerdi, Burhan Felek’in dersleri… Mezun olup İzmir’e döndükten sora (1958) İzmir Gazeteciler Cemiyetince, her on beş günde bir düzenlenen “Edebiyat Geceleri”nin konuşmacısı oldum. O yıllarda babam da ders kitapları yazıyor, Yeni Asır Gazetesi’nde fıkra yazarlığı yapıyordu. Böylece istediğim ortam ve atmosferde lise öğretmenliğim başladı.
Sanatın genelinde gözlemci eserleri sevdiğimi fark ediyorum. Uzak-yakın toplumsal gerçekleri yakalamak güzel. Meselâ Sefiller … Kiralık Konak … İkinci Dünya Savaşı öncesi Türkiye’sinde sanat, genelde gerçekçi bir hüviyet kazanarak bizi toplumla tanıştırdı. Fakat uzun sürmedi. Tutarsız heveslerle yeni yeni sanat anlayışları belirdi. Son zamanlarda yine şiirde bir yenilik sevdası başladı. Onları anlayamıyorum. Ben İkinci Yenilere de katılamadım. Günün gerisinde kalmak istemesem de yine “anlamsızlık” akımına katılamıyorum. Bunu, şairin kendisinden kaçışı sayıyorum. Ayrıca söyleyecek pek çok şeyimiz varken, anlamsızlığa sığınmak, susmakla birdir. Sanatta (genel anlamda) öyle akımlar vardır ki, önce günün şartları içinde sonra da yıllar boyu tartışıldığı hâlde yine de tazeliğini ve sağlamlığını koruyor. Bunlar malûm akımlar… Bana belki bütün sanatların özü, hatta insanın özü şiir gibi geliyor. Şiirde sembolizmi tercih ederim. Daha bir haz veriyor. Belki Tagore’un etkisi ile, sanatta mistik eğilimden vaz geçemedim. Herhâlde kişiliğimden ötürü, bir Anadolu türküsünün çarpıcı gerçeği dururken, “umut edebiyatı”na da alışamadım. Memleketimizde (genelde) sanatçının zaman zaman bunalımda olduğuna inanıyorum. Pek çok sebeple… Bir kere bu bunalım, toplumsal karakterde. Sonra sanat için, alan ve çevre yaratılmalı ama, mümkün olamıyor. Meselâ çok büyük ümitlerle çıkarılan nice dergilerimiz bile kapanmaya mahkûm oluyor. Sanırım ki bizim ülkemiz kadar çok dergi kapatan ülke az bulunur. Yüksek sanatın yaşadığı dönemlerde o ulusun bir çeşit yükselme çağı yaşadığına da inanıyorum. Biyografik, otobiyografik eserlerle, edebî hatıraları çok seviyorum. Tarihî özellikte olanları da faydalandığım için zevkle okurum."
Biyografi Konusu: Nazan Güntürkün nereli hayatı kimdir.