Arama

Fyodor Mikhailovch Dostoyevski

Güncelleme: 11 Aralık 2018 Gösterim: 18.612 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Fyodor Mikhailovch Dostoyevski

Sponsorlu Bağlantılar
Suç ve Ceza
Polisiyelerden söz açıldığında, pek çok incelemeci ve eleştirmen, türün yüksek edebiyata giren ürünlerine örnek olarak Dostovyevski’nin “Suç ve Ceza” romanını gösterir. Elbette hem suçu hem de cezayı barındıran öyküsü ile polisiyelere özgü bir kurgusu var bu romanın. Ne var ki, bu haftanın yeni kitaplarında sözünü ettiğim yazarlar gibi, Dostovyevski de polisiyenin sınırları içinde değerlendirilemez. Roman sanatının en çarpıcı metinlerinin yazarı olan Dostovyevski, suçu ve cezayı, insanın bilgisine varmak için kullanmıştır.
Hayatı
Rus edebiyatının en büyüklerinden olan Dostovyevski, 1821 Moskova doğumludur. Orta sınıf bir aileden gelen yazarın babası, yoksullar hastanesinde cerrahtı. Dostovyevski ilk eğitimini ailesinden aldı. Romanlarının tümünde, ailesinin çektiği sıkıntıların ve tanık oldukları yoksulluğun etkisi görülebilir. Çok çalkantılı geçmiştir Dostovyevski’nin hayatı. 17 yaşında askeri akademiye girmiş ama oradaki katı disipline uyamayıp ayrılmış, Norodniklerin siyasi görüşlerini benimsemiş, 1849’da idama mahkum edilmiş ve tam idam sehpasında öğrenmiştir cezasının sürgüne çevrildiğini. Ölümün kıyısından dönen ve Sibirya’daki sürgün yaşantısında zor günler geçiren Dostovyevski’nin siyasi görüşlerinin temelden farklılaştığını söyleyebiliriz. Kişiliğini derinden etkileyen epilepsi nöbetlerinin sıklaşması da bu tarihte başlar. Artık mistik bir dünya görüşü egemendir Dostovyevski’nin metinlerine.
Bu günlerde Orhan Pamuk’un editörlüğünde başlayan Dostovyevski dizisinin ilk kitabı olarak yayınlanan “Ecinniler”, Dostovyevski’nin Norodnik ve ateist geçmişine dair bir özeleştiridir. Sürgün dönüşü; aşkları, evlilikleri, Avrupa seyahatleri, kumar tutkusu ve geçim sıkıntıları, Turgenyef’le olan çekişmelerleriyle geçirdi ömrünü bu büyük yazar. Çoğu kitabını yayıncılardan aldığı “kaporalar” nedeniyle çok kısa sürelerde tamamladı ve bugün dünyanın en çok satan yazarları arasında olan Dostovyevski, 1881 yılında geçim sıkıntıları içinde hayata veda etti.
Çevrenin baskılarından kaçmak için -genç yaşta-kitaplara sığınmış, dünya edebiyatından özellikle romantiklerden etkilenmişti. Romanlarında fantazya, gerilim, cinayet, korku gibi temaları kullanan ; E.T.A.Hoffmann, Schiller, Goethe, Sheakspeare, Balzac ve Dickens en sevdiği yazarlardı. Dostovyevski’de, bu saydığım yazarların izlerini kolaylıkla bulabiliriz. İlk romanı “İnsancıklar”ı 1846 yılında yazdı. O yıllarda Rus edebiyatını yönlendiren eleştirmen Belinski tarafından beğenilen “İnsancıklar”, sıradan, yoksul, çaresiz insanların hayatını anlatır. Henüz gözlemlerini yansıtma aşamasındadır Dostovyevski.
Sürgün cezasına çarptırılana kadar, sadece hikayeler yazarak sürdürdü edebiyat yaşantısını. Sibiryada ise eline alabileceği tek kitap İncildi. Yazmaya ve Petesburg’a 1959 yılında, yine hikayeleriyle döndü. 1861’de, kendi çıkardığı dergide “Ezilenler”in tefrikasına başladı. Ancak, Dostovyevski’ye eski ününü geri veren kitabı, Sibirya hayatını anlattığı “Bir Ölü Evinden Anılar”(1861) oldu. Kaybedilen özgürlük teması, özgürlük peşinde koşan Rus aydınları tarafından övgü ile karşılandı. Bu övgü, 1864 yılında yazdığı “Yer Altından Notlar”a kadar sürdü. Dostovyevski’nin çağdaşı sosyalist aydınları hicvettiği bu kısa romanın aldığı tepkiler estetik değil, politik nedenlere dayalıydı. Turgenyef’le Dostovyevski arasındaki gerilim hem romana hem de tartışmalara yansımıştı. Oysa, “Yer Altından Notlar”, çaresiz insanın hayat karşısında tutunamamasının, ruhsal olarak yaralanmasının, varoluşunu dünyaya haykırmak isterken giderek kabuğuna çekilmesinin hikayesidir. Dostovyevski’nin daha sonra işleyeceği birçok felsefi ve ahlaki problem, bu romanla başlamıştır.
Artık “büyük romanlar” dönemi açılmıştır Dostovyevski’nin yazarlık kariyerinde. “Suç ve Ceza” 1866’da yayınlanır. Onu “Kumarbaz”(1866), “Budala”(1869), “Ebedi Koca”(1870), “Ecinniler”(1872) ve “Karamazof Kardeşler” izleyecektir. Bütün bu romanlarına rağmen, siyasi eğilimleri nedeniyle “söylem” dışı kalan Dostovyevski,ölümünden kısa bir süre önce -Puşkin’in ölüm yıldönümünde yaptığı parlak konuşmayla- iade-i itibar görür. Devlet tarafından tehlikeli, aydınlar tarafından gerici bulunan Dostovyevski, -hiç değilse- cenaze merasiminde yalnız kalmamıştır...!
Suçlar, Cezalar, İyiler, Kötüler
“Suç ve Ceza” ve “Karmazof Kardeşler” romanlarında, Dostovyevski, bir cinayet etrafında kurar metinlerini. Ne var ki, cinayet bir “oyun” ya da basit bir heyecan unsuru değildir. Daha açık bir biçimde söylersem, yazar öldürme eylemini amaca dönüştürmez. “Suç ve Ceza”nın Raskolnikov’u ya da “Karamazof Kardeşler”in Smerdyakov’u, yazarın ahlaki bir sorgulama yapmak için cinayete ittiği karakterlerdir.
Fakir bir genç olan Raskolnikov, hukuk fakültesini yarıda bırakmıştır. Avrupa kaynaklı siyasi ve felsefi düşüncelerin etkisi altındadır. Güçlü ve güçsüz insanlar karşıtlığında, kendi yerini tespit edebilmek amacıyla, zaten borçlu olduğu tefeci bir kadını kurban olarak seçer. Ancak kararını uygularken pek de rahat değildir Raskolnikov. “Kollarına müthiş bir dermansızlık gelmişti. Kollarının her geçen saniye gittikçe uyuşarak ağırlaştığını kendisi de fark ediyordu. Baltayı bırakıp düşürmekten korkuyordu”. “Ne yaptığının farkında olmadan, hemen hemen kendini zorlamadan, sanki bir makine gibi, baltanın tersini kadının kafasına indirdi. Bu sırada neredeyse dermansız gibiydi. Ama baltayı indirir indirmez gücü yerine geldi” cümleleriyle canlandırılan suç sahnesi, 350 sayfalık romanın 140’ıncı sayfasında cereyan eder.
Artık işin ceza kısmına gelmiştir Dostovyevski. Kimsenin kendisini görmediğini ve geride bir iz kalmadığını bildiği halde, Raskolnikov müthiş bir tedirginlik içine düşer. İnsanlığını, masumiyetini yitirmiştir. Ceza, yalnız kendisine verilmemiştir, ailesi de etkilenir Raskolnikov’un günahından. “Katilin cinayet mahalline dönmesi” kuralına uygun olarak, yakalanmayı ve rahatlamayı; arınmayı isteyen genç adam, öldürdüğü tefeci kadının evine gelir, komiserle tanışır ve soruşturmanın baş şüphelisi olur. Komiser Porfiry Petroviç, zeki bir adamdır ve katil olduğunu anlamıştır Roskolnikov’un ama ona bir fırsat tanımak, itiraf ederek ruhunu yüceltmesini sağlamak ister. Ailesi tarafından fahiseliğe zorlanan temiz kalpli Sonia’ya suçunu ve aşkını itiraf eden Roskolnikov, nihayyet huzura kavuşur ve teslim olur. Sibirya’ya sürgün edilen Roskolnikov, yanında Sonia ile birlikte yola çıkarken henüz pişman olmamış, ruhu tam anlamıyla temizlenmemiştir. “Ama burada, yeni bir hikaye, bir adamın derece derece yenileşmesinin, yavaş yavaş yeniden hayat buluşunun, bir dünyadan bir başka dünyaya geçişinin, şu ana kadar hiç bilmediği yeni bir gerçekle tanışmasının hikayesi başlıyor” diye bitirir romanın Dostovyevski.
Kısa Bir Ek
Hakkında ciltler dolusu inceleme ve biyografi kitabı yazılan Dostovyevski’yi kısa bir yazı içerisine sığdırmak söz konusu olamayacağı gibi, sadece “Suç ve Ceza”daki felsefi ve ahlaki motifleri tartışmak bile sayfalar tutar. Yine de, -eksik olacağını bilerek- “Suç ve Ceza” üzerinde biraz durmak istiyorum.
Metindeki temel düşünce özgürlüktür, daha doğrusu bireyin nasıl özgürleşebileceği.. Rasyonel düşüncenin egemen olduğu ve insanın bilinçli eylemlilikle özgürlüğe kavuşacağı inancının giderek aydınları coşkuya sürüklediği o yıllarda, Dostovyevski metafizik bir dünya görüşüne bağlanır. İnsanın tanrı olmadığını ve dolayısıyla eylemlerinde özgür olamayacağını, özgürlüğe ancak ahlaki bir arınma ve tanrı yolunda ilerleme sürecinde varılacağını işler. Hıristiyan inancına dayalı varoluşçuluğun izleri vardır romanında.
Öte yandan, Ferud’un psikanaliz çalışmalarını da etkilemiştir “Suç ve Ceza”. Freud, id, ego ve süper ego üçlüsünün “Suç ve Ceza”da eksiksiz olarak yer aldığı vurgular. Roskolnikov’un idi, ona tefeci kadını öldürmesini ve parasını çalmasını emreder. Bu eylemin muhakemesi ego sürecinde olur ve süper egosu Roskolnikov’u suçluluk duyguları içerisinde kıvrandırır.
Toplumcu bir bakışla da önemlidir “Suç ve Ceza”. Ana meselesi olmadığı halde, Dostovyevski, hiç bir meslektaşının yapamadığı kadar canlı nakletmiştir Rusya’daki yaşamı. Yoksul üniversite öğrencileri, ailesi tarafından fuhşa zorlanan kadınlar, küçük burjuvaların vurdumduymaz ve boş hayatları, polis devletinin yarattığı korkular, aslında Çarlık Rusyasında bıçağın kemiğe dayandığının göstergeleridir. Suç ve ceza, iyi ve kötü karşıtlıkları her ne kadar siyasi bir taraf olmasından ve o yılların devrimcilerini acımasızca eleştirme isteğinden kaynaklansa da, Dostovyevski’nin eleştirisi -Gorki’ye göre- “yetmişlerin devrimci hareketini karalamak için yapılan sayısız girişimin en yetenekli, en bilinçli ve en başarılı örneğidir”.
Edebi anlamda ise, kendisine kadar olan gerçekçilik anlayışında bir yeniliktir “Suç ve Ceza”. Roman sanatının dış dünyayı anlatma konusunda düştüğü tekdüzelikten, yani nesnel dünyanın sadece yansıtılmasından, insanın iç dünyasında olup bitenlerin de işin içine sokulmasıyla kurtulması, insan psikolojisinin derinliklerine inme kaygıları Dostovyevski ile başlar. O, bilinç akımı tekniğini dolaysız biçimde kullanmaz ama metinlerinin izinden gidenlere, bu tekniğin kullanımına uygun bir tarih yaratır.
“Yüreklerin sağır olmadığı” bir dünyayı tasavvur etmişti Dostovyevski. Bütün karamsarlığına rağmen, romanlarının sonlarında -soru işaretleri de olan- iyimser bir kapı araladı. Ancak o kapının artık açılamayacağı bir dünyada yaşıyoruz. Bugünkü yaşam tarzımız ve ideolojilerimizle yeniden okuduğumuzda, “Suç ve Ceza”daki ahlaki çatışmalar, rastlantılar, vicdan azapları abartılı gelebilir bizlere. Bu abartı kavrayışı bile, Dostovyevski’nin giderek rasyonelleşen, metalaşan, ahlaki kaygılardan uzaklaşan bir toplumda yaşamaktan dolayı -daha o yıllarda- attığı çığlığın haklılığının kanıtıdır.
Türkiye’de pek çok kez basılan Dostovyevski romanlarının yeniden ele alınması ve özenli çalışmalarla okuyucuya sunulması sevindirici. Mutlaka okunması gereken bir yazar Dostovyevski.
A. Ömer Türkeş

Biyografi Konusu: Fyodor Mikhailovch Dostoyevski nereli hayatı kimdir.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
3 Aralık 2006       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
468pxdostoevsky1872edeblz6

Sponsorlu Bağlantılar



30 Ekim 1821'de Moskova’da doğdu. Tam ismi Fiodor Mihayloviç Dostoyevski. Babası bir ordu cerrahı, annesi bir tüccarın kızıydı. Annesinin yardımıyla evde başladığı eğitimini özel bir okulda sürdürdü. Babası sert ve acımasızdı. Annesinin koruyucu tavırlarına sığınıyordu. Annesini 15 yaşında kaybetti. 1837'de girdiği Petersburg Askeri Mühendis Okulu’nu bitirdi. Öğrencilik yıllarını Rus ve Avrupa edebiyatının önde gelen yazarlarının eserlerini okuyarak geçirdi. Kısa bir süre askerlik yaptıktan sonra ayrılıp edebiyatla uğraşmaya başladı. Topraklarında çalışan köylüler tarafından öldürülen babasından az bir miraz kalmıştı. İlk romanı "İnsancıklar"ı 1846'da yazdı. 1954'te basılan bu roman ilk Rus toplumsal romanı sayılır. Bu eserin basılmasından sonra ünlendi. 1846'da yazdığı ikinci romanı "Öteki" yeterli ilgiyi görmedi. Ünü giderek kayboldu. 1951 tarihli "Ev Sahibesi", 1848'de yazdığı "Beyaz Geceler" ile "Yufka Yürekli" romanları da ilgi görmedi. 1849'da yazdığı "Netoçka Nezvanova" romanı da beklenen başarıyı getirmedi.
Politikayla ilgilenmeye başladı genç liberallere katıldı. Çar 1. Aleksandr'ın güvenlik güçleri tarafından, "devleti yıkmaya çalıştığı" suçlamasıyla arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. İdama mahkum edildiler. Kendisinin kurşuna dizilmesi hazırlıklarını izlemek onda derin etkiler bıraktı. İdamdan son anda vazgeçildi, Sibirya’da 4 yıl ağır hapse ve 4 yıl askerlik yapmaya mahkum edildi. Sibirya'daki cezaevi günlerinde birlikte yaşadığı mahkumları gözlemleyerek Rus halkını daha yakından tanıma fırsatı buldu. Ancak zor koşullar nedeniyle sara nöbetleri geçirmeye başladı. Bu rahatsızlığın etkileri de birçok eserine yansıdı. 1854'te cezaevinden çıkıp askerliğe başladı. Subaylığa kadar yükseldi. 1857'de dul bir kadınla evlendi. Bu evlilik maddi sorunlarını artırdı. Tekrar yazmaya karar verdi. Askerlik cezasının da bitmesi üzerine Petesburg'a döndü. Yeni Çar 2. Aleksandr'ı destekledi. Kardeşi Mihail ile birlikte "Vremya" adlı bir dergi çıkardı. Bu dergi ve dergide yayınlanan romanları yeniden tanınmasını ve eski ününü kazanmasını sağladı. 1862'de Fransa, İngiltere ve İtalya'yı kapsayan bir yurtdışı gezisi yaptı. Aynı yıl dergi kapatıldı. Dostoyevski, Almanya'nın Wiesbaden kentine gitti. Burada kumara başladı.
Rusya'ya dönüşünde "Epoha" isminde yeni bir dergi çıkardı. 1864'te eşini ve kardeşi Mihail'i kaybetti. Borca battı. Kurtulmak için Avrupa'ya kaçtı. Wiesbaden'de kumarda bütün parasını kaybetti. Yayıncısından borç alıp 1865'te Rusya'ya döndü. 1867'de steno ile romanlarının yazımında kendisine yardım eden Anna Snitkina ile evlendi. Bir kere daha borca boğulduğu için yeni eşiyle yine yurt dışına çıktı. Yoksulluk ve para peşinde ülke ülke dolaştı. Ama romanlarını yazmayı da sürdürdü. Bir kere daha yayıncısının desteğiyle Petesburga'a döndü. Tutucu bir haftalık dergi olan "Grajdanin"in başına geçti. 1 yıl sonra bıraktı. Bu dönemde eksi itibarını ve ününü tekrar kazandı. En büyük romanı "Karamozof Kardeşleri" yazmaya 1879'da başladı. 1880'de şair Aleksander Puşkin'in ölüm töreninde konuşmayı o yaptı. Petersburg Bilim ve Sanat Akademisi'nin edebiyat bölümüne seçildi. Yaşamının son döneminde Petersburg yakınlarında küçük bir kasaba olan Staraya Russa'da yaşadı. 9 Şubat 1881'de burada yaşamını yitirdi. Günümüzde de en çok okunan yazarlar arasında yer alır. Eserlerinde iki dünya savaşı arasında yaşayan bir kuşağı rahatsız eden ahlaksal, dinsel, siyasal konuları etkileyi bir dil ve ustalıkla dile getirdi. Gözlemlerinin keskinliği, ayıntılara verdiği önem, karmakarışık yaşamından çıkardığı sağlam karakterleri ve roman kurgulamadaki ustalığıyla Avrupa'da ve ülkesinde kendisinden sonra gelen hemen tüm yazarlar üzerinde etkili oldu. Batılı ülkelerin edebiyat ve düşün yaşamında önemli bir rol oynadı. Varoluşçuluk akımının temel kaynaklarından biri sayılır.

Eserleri
  • Beyaz Geceler
  • Bir Yazarın Günlüğü
  • Budala
  • Delikanlı
  • Ebedi koca
  • Ecinniler
  • Ezilmiş ve Aşağılanmışlar
  • İnsancıklar
  • Karamazov Kardeşler
  • Kumarbaz
  • Netoçka Nezvanova
  • Ölüler Evinden Hatıralar
  • Suç ve ceza
  • Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları
  • Yeraltından Notlar
  • Başkasının Karısı
  • Amcanın Rüyası
ROMAN:
  • İnsancıklar (1846)
  • Öteki (1846, 1978)
  • Ev Sahibesi (1951, 1970)
  • Beyaz Geceler (1934, 1983)
  • Bir Yufka Yürekli (1957, 1985)
  • Netoçka Neznanova (1937, 1964)
  • Stepançikovo Köyü (1948, 1973)
  • Ölü Bir Evden Hatıralar (1946, 1969)
  • Ezilenler (1957, 1982)
  • Yeraltından Notlar (1973, 1985)
  • Suç ve Ceza (1945, 1984)
  • Kumarbaz (1941, 1986)
  • Budala (1941, 1985)
  • Ebedi Koca (1955, 1984)
  • Ecinniler (1960, 1984)
  • Delikanlı (1946, 1985)
  • Karamozof Kardeşler (1940, 1984)
UZUN ÖYKÜ:
  • Amcamın Rüyası (1868, 1973)
GÜNLÜK:
  • Bir Yazarın Günlüğü (günük) 1975)
KONUŞMA: [[Batı Çıkmazı: Puşkin Üzerine Konuşma (1975)
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
11 Mayıs 2008       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Dostoyevski'nin hayatini degistiren olay :


Dostoyevski'nin hayatini degistiren olay neydi biliyor musunuz?
Kendi idam sahnesi...
Çar'in baski döneminde, arkadaslariyla bir sohbet grubu kurmustu.Yakalandi. 28 yasinda idam istegiyle yargilandi. Mahkemenin sonucunu bekledigi gece hücresinden alindi. Ölüm karari yüzüne karsi okundu.Papaz günah çikarttirdi. Gözleri kapali olarak bir direge baglanip,müfreze karsisina geçirildi. "Ates" emrini beklerken gerçek kararbildirildi kendisine...
Aslinda mahkeme 8 yil hapis vermis, Çar bunu 4 yila indirmisti;ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanmisti.
Böylece "ölüm"le tanisti; oysa bu sefil oyunda asil kesfettigi sey,"yasam"di.
Stefan Zweig'a göre 4 yil sonra yarali parmaklarindan zincirleri çikardiklari zaman sagligi bozulmus, söhreti uçup gitmisti, ama kirik dökük bedeninden her zamankinden daha parlak fiskiran tek bir sey vardi:
Yasama sevinci...

Durumu en iyi anlatan cümle Nietzsche'nindir:
"Hayati kaybetmenin kiyisina yaklasanlar, onu daha iyi tanirlar".
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
12 Mart 2010       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Fyodor DOSTOYEVSKİ (1821-1881)
MsXLabs.org & Temel Britannica

Dün­yanın en büyük yazarlarından biri olan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski Moskova'da doğdu. Babası yoksul bir doktordu. İlk eğiti­mini annesi verdi. Daha sonra bir Fransız öğretmenden ders aldı.
Babası sert ve acımasız bir adamdı. Annesi 1836'da genç yaşta ölünce, Dostoyevski ağa­beyi ile birlikte Askeri Mühendislik Okulu'na verildi. Okulun katı - kuralları ve babasının cimriliği yüzünden zor geçen bu yıllarda Fyodor zamanının büyük bir bölümünü ede­biyata ve okumaya verdi. Rus ve Avrupa edebiyatını bu sırada tanıdı. 1839'da okulday­ken babasının çiftlikte kendi serflerince öldü­rüldüğünü öğrendi. Okulu bitirdikten kısa bir süre sonra edebiyatla uğraşabilmek için as­kerlikten ayrıldı ve 1846'da ilk romanı İnsan­cıkları yayımladı. Kitap okuyuculardan ve eleştirmenlerden büyük ilgi gördü. Aynı yıl­larda Çar I. Nikolay'ın baskıcı yönetimine karşı devrimci bir grubun toplantılarına katı­lan Dostoyevski, bu etkinliklerinden ötürü 1849'da tutuklandı ve ölüm cezasına çarptırıl­dı. Sekiz ay hücrede tutulduktan sonra ceza­nın yerine getirilmesine birkaç dakika kala bağışlanarak Sibirya'ya sürgüne gönderildi. Sibirya'da geçen yılların onda bıraktığı izler, Ölüler Evinden Anılar (1861-62) ile Yeraltın­dan Notlar (1864) adlı romanlarında görülür. Sürgündeyken sıradan Rus insanına yakınlık duymaya başlayan Dostoyevski, sonraki ya­pıtlarının çoğunda aşağılanan ve acı çeken bu insanların iç dünyalarına yer verdi. İsa gibi acı çekerek insanları kurtarma düşüncesi daha önceki devrimci düşüncelerinin yerini almaya başladı. Köktenci siyasal çözümler yerine, Çar II. Aleksandr'ın reformlarına bel bağladı.
1857'de evlenen Dostoyevski'nin yaşamının büyük bölümü borç içinde geçti. Ayrıca, sık sık sara nöbetleri geçiriyordu.
1859'da Amcamın Rüyası adlı komik bir öykü yazdı. Bunu kısa bir roman izledi. Bu romanın yayımlanmasının ardından 10 yıl önce ayrılmak zorunda kaldığı St. Petersburg'a dönmesine izin verildi. 1860'ta ağabeyi ile birlikte "Zaman" adlı bir dergi çıkardı. Dergi­de Ezilenler tefrika edilmeye başladı. İlk kez bu romanda küçük bir kız çocuğunun iç dünyası derinlemesine inceleniyordu.
Dostoyevski, 1862'de doktorların önerisi üzerine Avrupa'ya gitti. Döndükten sonra, Avrupa izlenimlerini anlatan yazı dizisi yü­zünden dergisi kapatıldı. O da, kumarda şansını denemek için yeniden Avrupa'ya gitti. Rus­ya'ya dönünce, "Çağ" adında yeni bir dergi çıkarmaya başladı. İlk olarak bu dergide yayımlanmaya başlayan Yeraltından Notlar daha sonraki büyük romanlarının habercisiy­di. Ne var ki, eleştirmenlerden pek ilgi görmedi. Karısı ve kardeşi ölen, dergisi de kapatılan Dostoyevski umutsuzluğa kapılarak Paris'e gitti. Orada kendini kumara verdi ve tüm malvarlığını yitirdi. Bu acılı dönemin ürünü bir başyapıt olan Kumarbaz'dır.
1866'da yayımlanan Suç ve Ceza uzun yılların birikimine dayanan bir sürecin sonun­da ortaya çıktı. Bütün romanlarında olduğu gibi iyilik ile kötülük arasında çetin bir iç mücadelenin yer aldığı Suç ve Ceza'da ana tema özgürlük arayışıdır. 1867'de genç sekre­teriyle evlenen Dostoyevski'nin yaşamı karı­sının çabalarıyla bir ölçüde düzene girdi; ama parasal sıkıntıları azalmadı. Bu dönemde Budala, Ebedi Koca, Ecinniler adlı romanları yazdı. Bunlardan Budala'daki Miskin tipi, iyilik, sevgi ve inanç dolu saf kişiliğiyle okur­ların gönlünde yer aldı.
Karamazov Kardeşler adlı son romanında tüm yazarlık yaşamı boyunca yer verdiği felsefi, dinsel ve toplumsal temaları bir arada işledi.
Uzun süren sara hastalığının ciğerlerinde yol açtığı yıpranma sonunda ölen Dosto­yevski, 19. yüzyıl romancıları içinde en çok okunan ve üzerinde en çok tartışılanlardan bi­ridir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
27 Haziran 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Fyodor Mikhailovch Dostoyevski

Doğum: Moskova, 1821
Ölüm: Petersburg, 1881
Rus romancısı.

Annesi bir tüccar kızı, babası askerî doktordu. İlköğrenimini Moskova'da yaptı. 1837'de Petersburg'daki Askerî Yüksek Mühendis Okulu'na girdi. 1843'te yükseköğrenimini başarıyla bitirerek, asteğmen rütbesiyle Petersburg'daki İstihkâm Müdürlüğü'nde bir göreve atandı, bu görevinde bir yıl kalabildi. İstifasını vererek yazarlığa başladı.

1846'da yayımlanan ilk kitabı "Bednye Ljudi" (İnsancıklar) halkın sıcak ilgisiyle karşılandı. Ama Dostoyevski'nin ilk yapıtını izleyen "Dvojnik" (Eşi, 1846), "Hozyoyka" (Ev Sahibesi, 1847), "Belye Noçi" (Beyaz Geceler, 1848) ve "Netoçka Nezvanova" (1849) adlı kitapları aynı ilgi göremedi.

Yazarlıkta umudu kırılan Dostoyevski genç liberallerin (Tetrashevski) grubuna girdi. Devlet aleyhindeki bir komploya katılmak suçuyla 23 Nisan 1849'da tutuklanarak sekiz ay hapiste yatırıldıktan sonra, öteki dokuz suikastçı ile idam edilecekleri yere götürüldü. Kurşuna dizilmek üzereyken af kararı geldi. Ölüm cezası, dört yıl kürek, altı yıl da adi hapis cezasına çevrilerek Sibirya'daki Omsk Kalesi'ne sürüldü. "Ölü ev" dediği Sibirya'daki sürgünlüğünün dört yıllık ilk bölümünde, kamçılı nöbetçilerin gözcülüğü altında, eksi kırk deredece taş kırdı, tuğla taşıdı. Dört yıl sonunda, kürek zincirinden kurtularak er rütbesiyle kışla hizmetine verildi. Bu sırada küçük memur karısı olan Maria İsaeva ile tanıştı ve bu kadına gönlünü kaptırdı. Maria ile 1856'da kocasının ölümünden sonra evlendi. Ancak mutlu olamadı. Nihayet, iki yıl sonra özgürlüğüne kavuşarak Petersburg'a döndü.

Bir dergide yayımlanmaya başlayan "Zapiski iz Mertvogo Doma" (Ölüler Evinden Anılar, 1861) tüm Rusya'da büyük bir heyecan yarattı ve Sibirya sürgününün dehşetini canlandıran bu yazıların yankıları büyük oldu. Durmadan yazıyordu: "Selo Stepançikovo" (Stepançikovo Köyü, 1859), "Dyadyuşkin" (Amcamın Rüyası, 1859) bu yılların yapıtlarıdır. Dostoyevski zayıf yapılıydı. Arada bir sara nöbetine de tutuluyordu. Doktorunun öğüdüne uyarak, dinlenmek üzere 1862'de Batı ülkelerine yolculuğa çıktı. İki ay dolaşıp Berlin'i, Paris'i, Londra'yı, Cenevre'yi, Floransa'yı, Venedik'i ve Viyana'yı gezdi. Pauline Souslova adlı bir kızla tanışması bu sıralara rastlar. 1864'te ölen karısı Maria ile mutlu olamayan Dostoyevski, İtalya'ya ve Almanya'ya yaptığı ikinci gezinin bir bölümünü Pauline ile geçirdi. Kumara düşkünlüğü yüzünden varını yoğunu rulet masalarında kaybetti.

Rusya'ya dönüşünde ilk önemli yapıtı "Zapinski iz Potpolya"yı (Yeraltından Notlar, 1864) yine sürgün hayatının anılarına dayanarak yazdı. Yapıtlarının uyandırdığı büyük yankılara ve onlara gösterilen ilgiye karşın Dostoyevski, para ve geçim sıkıntısı çekmekten bir türlü kurtulamadı. Borçlarından kurtulmak için çıkar yolu kumarda aradı. Borçlana borçlana tefecilerin eline düştü. Bu onur kırıcı ve kötü koşullar altında 1866'da "Unijennie i Oskorblennie"yi (Ezilenler) yazdı. 1867'de kitap hâlinde çıkacak olan "Prestuplenie i Nakazanie"yi (Suç ve Ceza) tamamlayınca hemen "İgrok"u (Kumarbaz) yazmaya koyuldu. Yapıtı vaktinde yayınevine yetiştirebilmek için Anna Grigorievna adlı yirmi yaşlarında bir genç kızı steno-sekreter tuttu. Aralarındaki işbirliği çok geçmeden 1867 Şubatı'nda evliliğe dönüştü. Yeni evliler, alacaklılarından kurtulmak için Rusya'dan ayrıldılar. Almanya, İsviçre ve İtalya'da dört yıl kaldılar. "İdiot" (Budala, 1868), sara nöbetleri arasında bu yolculukta kâğıda geçmeye başladı. 1870'te "Veçniy Nuj" (Ebedî Koca) yayımlandı.

1871'de Rusya'ya dönüşte politika ve toplum üzerine görüşlerini "Drevnik Pisatelya" (Bir Yazarın Günlüğü) başlığı altında Yurttaş gazetesinde yayımlamaya başladı. 1871'de "Besi" (Cinler) ve 1875'te "Todrostok" (Delikanlı) yayımlandı, 1878'de başyapıtı "Bratya Karamazovi" (Karamazof Kardeşler, 1879-1880) üzerinde çalışmaya başladı. Bu kitabında, insanoğlunu baba katilliğine kadar sürükleyen aile geçimsizliği konusunu işledi. Üç yıl üzerinde emek verdiği bu yapıtını bitirdikten sonra 1881 Ocağı'nda bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü. 28 Ocak'ta da öldü. Dostoyevski'nin yapıtlarında betimlemeler fazla yer tutmaz. Yazar, daha çok konuşmalara önem verir ve bu konuşmalar sırasında kahramanlarının karmaşık bilinçaltını gözler önüne serer.

MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Aralık 2018       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı

İnsana Dair Dostoyevski Sözleri!

  • Bir insanın görüşleri değişebilir ama yüreği daima aynı kalır.
  • İnsanlar sizi çözemedikleri zaman ön yargılarını kullanırlar!
  • Tok olan açın halinden anlamaz derler; ama bazen, aç olan da açın halinden anlamıyor…!
  • Hiçbir şeye şaşmamak, çok akıllı olmanın belirtisidir derler; bence aynı ölçüde ve aynı güçte ahmaklık belirtisidir de.
  • Düştüğünde yanında olan değil, kalkman için el uzatan dosttur. Unutma, kötü günde katkısı olmayanın iyi günde hissesi yoktur.
  • Bil ki, İnsanın değerini varlığı değil yokluğu gösterir. Unutma, yokluğu bir şey değiştirmeyenin, varlığı gereksizdir.
  • Bu dünyadaki en zor şey, kendi kendine sadık kalmaktır.
  • Herkesin yanlış yaptığı şeyi sen doğru yaparsan; herkesin yaptığı doğru, senin yaptığın yanlış olur.

Benzer Konular

18 Ağustos 2015 / Safi Asker ww
13 Eylül 2012 / Mira Müzik ww
20 Ağustos 2015 / Hera Sanat ww
5 Eylül 2015 / Safi Edebiyat ww