Arama

Miguel De Saavedra Cervantes

Güncelleme: 27 Nisan 2011 Gösterim: 38.291 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Miguel De Saavedra Cervantes

Sponsorlu Bağlantılar
Don Quişote

Bundan yaklaşık 450 yıl önce, İspanya’nın Alcala de Heneras kasabasında, -eczacı olduğu da rivayet edilen- yoksul bir sağlık memurunun yedi çocuğundan biri olarak doğmuştu Miguel De Cervantes. Amerika kıtasından İspanya kralına akıtılan zenginliklerin, İspanyol altın çağının başlarıydı o yıllar. Yoksullar için ise değişen pek bir şey yoktu. Ailesi ile Madrit’e taşınan Cervantes, ancak kısa bir süre okula gidebilmiş, eğitimini kendi kendine tamamlamıştır. Edebiyatla ilk tanışması da bu yıllardadır.
Cervantes, 1569’da, kimilerine göre hapse mahkum edildiği için, İtalya’ya gitti. Osmanlılara karşı düzenlenen Haçlı seferine katılmak üzere donanmaya yazıldı. 1571 Leponte deniz savaşında yaralandı, sol elini kaybetti ama yine de savaşmayı sürdürdü Cervantes... Dönüş yolculuğu sırasında ise talih sırt çevirmişti ondan. Cezayir’deki Türk korsanların eline düştü. Birkaç başarısız kaçma girişiminin ardından, istenen fidye parası temin edildi ve 1580 yılında özgürlüğüne kavuşarak İspanya’ya döndü. Ne var ki beklediği bir mevkii sunulmadı kendisine. Yazarlık hayatı bu nedenle başlar. Önceleri tiyatro ile ilgilendi. Bir çok oyun yazdıysa da, bugüne yalnızca “El trato de Argel “ ve “La Numanica” ulaşabilmiştir. Ardından ilk romansı “La Galatea”yı tamamladı, kitabın getirisi ile de evlendi. Bu evlilik ona huzurdan çok geniş bir ailenin sorumluluğunu yüklemiş; bakması gereken insan sayısı artmış, evin geçimi zorlaşmıştı. Tekrar memuriyete döndü. Donanmanın ambar memuruydu ama hesapları iyi tutamadığı için kasa açık verdi ve Cervantes yeniden hapse düştü.
Hapisliği verimli geçti Cervantes’in. Don Kişot’u burada tasarladı. 1605 tarihinde kitap yayınlandı ve sevildi. İlk birkaç hafta içinde kaçak olarak üç baskısı daha sürüldü piyasaya. Ancak, Cervantes Lemos kontunun himayesi altına girene dek parasızlık derdinden kurtulamadı. Geçimi kont tarafından sağlanan Cervantes, artık rahatça yazabilirdi öykülerini. 1613 yılında basılan “Novajeles ejampleres”te 13 öyküsü yer alır. 1614 tarihli “Vaje del Parnaso” ise yergi şiiridir. “Don Kişot”un ikinci bölümünü, bazılarının kitabı kendilerine mal etmeleri üzerine 1615’de yazar. 1616’da tamamladığı son yapıtı “Los trabojos de Persiles Sigusmunda”nın -(Persiles ve Sigismunda’nın Seyahatleri)- yayımlanmasından bir süre önce de ölür.

İlk roman, ilk klasik

Romanın ilk örneği olarak kabul edilir Cervantes. Modern romanın miladı olarak burjuva devrimlerinin gösterildiği düşünülürse, erken bir üründür o. Henüz feodalitenin tasfiye edilmediği, burjuva birey kavramının oluşmadığı bir tarihte, Cervantes, Don Kişot’un şahsında klasikleşen ve günümüze kadar gelen bir tip yaratmayı başarmıştır. Hayatını bir hiç uğruna harcayan bu meczup, hem ortaçağ şövalyeliğinin sonunu ve trajedisini, hem de inandığı değerler uğruna savaşan, bir kolunu kaybeden, fedakarlığının karşılığını alamayan ve iyi niyeti nedeniyle hapse düşen Cervantesin kendi düş kırıklıklarını simgeler.

Konu artık herkesin ezberindedir herhalde; I.Bölümde, Le Mancha bölgesinde yaşayan Alonso Quijano, okuduğu romantik çağ şövalyelerinin romanslarından etkilenerek, bu müessesenin yeniden canlandırılması için yola çıkar. Ancak, ideali ile kendi gerçekliği arasındaki görüntüsel uçurum bile komiktir. Kafasında bir tas, elinde bir sopa, üzerinde paslı bir zırh ve cılız atı ile o, bir şövalye karikatürüdür. Maceralarını adamak için seçtiği güzel, yakınlarındaki bir köylü kızıdır. Önemsizdir bütün bu ayrıntılar; her şey -Don Kişot adını alan- Alonso’nun kafasında olup bitmektedir zaten. Gördüğü nesnelerin asıllarından büyü nedeniyle farklılaştığına inanınca mesele de kalmaz. Bir şato olarak varsaydığı köhne bir handa yapılır şövalyelik töreni. Dönüş yolunda -bol vaatle kandırdığı- Sancho ile karşılaşınca ekip tamamlanır. Bundan böyle maceralar, yel değirmenlerine, koyun güden çobanlara, makinelere, şarap tulumlarına saldırılar başlayacaktır. Bölümün sonunda, akrabaları ve köyün papazı tarafından kandırılarak evine -biraz da zorla- getirilir.
İkinci bölümde -zihinsel olarak değilse bile- sıhhati düzelmiştir Don Kişot’un. Sancho ile yeniden yola koyulurlar. Bu arada ünü duyulmaya başlamıştır. Eğlenceye pek meraklı olan Dük ve Düşes, onun için bir oyun hazırlarlar. Don Kişot şatoda gerçek bir şövalye gibi iltifat görür, Sancho’ya ise bir ada niyetine, bir çiftlik parçasının valiliği verilir. Kahramanlarımız mutludur ama oyun uzun sürmez. Adasını istediği gibi yönetemeyeceğini anlayan Sancho istifa eder. Don Kişot -bir mizansen olan- düelloda yenilir ve koşul gereği köyüne dönmek zorunda kalır. Yeniden eve gelen Don Kişot aniden hastalanır. İşin tuhafı artık deliliği de sona ermiştir. Hayaller dünyasına geri dönmeyi reddeder, papaza günahlarını çıkarttırır ve ölür.

Romanstan Romana

Romanslar, Orta çağın, soyluların ve şövalyelerin maceralarını, kahramanlıklarını, aşklarını, erdemlerini hikaye eden popüler bir edebi türüydü. O yüzyılın romanıydı romanslar. Romandan en büyük farkı, bireyi değil, dönemin yüksek değerlerinin simgesi olan bir kahramanı anlatmasındaydı. Bu anlatılarda aşk öne çıktığı zaman pastoral romans, yiğitlik ön plana çıktığı zaman şövalye romanı adlandırması yapılıyordu.

16.yüzyılda, romanlarda giderek sıradan insanlar da görülür oldular. 1553 tarihli “Lazarillo de Tomes”, bir köylünün serüvenlerini oldukça gerçekçi bir biçimde aktaran ve en başarılı bulunan romanstır. Öyküdeki kahraman gibi işsiz güçsüzlerin İspanyolca’daki karşılığı olan picaro, bu yeni türe pikaresk denmesine neden olmuştur. İşte Cervantes böyle bir yazım kültürünün mirasçısıdır. “Don Kişot” ise, bir pikaresktir aslında ama pikareskten romana geçişin de öncüsüdür.
Eleştiri yüklüdür metin. Ancak bu eleştiriyi yalnızca “ölmekte olan şövalyeliğe” karşı düşünmek doğru olmaz. Tersine, uçup giden değerler karşısında hüzün doludur Cervantes. Oysa, yapacak insani bir uğraşları olmayıp günlerini eğlenmekle geçiren Dük ve Düşes özelinde soyluluğa karşı acımasızdır. Şövalye saf ve temiz ruhludur. İnsanlığı kurtarmak, kötülüğü yenmek gibi bir amaçla çıkmıştır yola. Onun fark edemediği, kötülüğün artık doğa üstü olmadığıdır. Kötü olan güçlü kişilerdir ve onlara karşı savaştan bir idealistin galip çıkması mümkün görünmemektedir.
Hikayenin en önemli öğelerinden birisi “deliliktir”. Deliler, Orta Çağ’ın ilginç bir topluluğuydu. Hemen her yerleşim bölgesinde rastlanabilen bu insanlar, toplumla iç içe yaşıyor, zaman zaman alaya alınıyor, itilip kakılıyor, ama bir dokunulmazlık zırhı ile korunuyorlardı da. Kimsenin söylemeye cüret edemediği kelimeler onlara yasak değildi, doğal davranışların dini baskılarla kısıtlandığı o yıllarda, delilerin içlerinden geldiği gibi hareket etmesinde yadırgatıcı bir yan yoktu. Aslında delilerin dünyası daha akılcıydı. Bu akılcılığı Erasmus “Deliliğe Övgü”de işlemiş ve bir bilge-deli yaratmıştı. Edebiyatın ilk bilge delisi ise Don Kişot’tur. Haksızlık etmeyelim, Sancho da onun kadar bilge, onun kadar delidir.

Çağdaş bir anlatı

Aradan bunca yüzyıl geçmesine, yazıldığı dönemde henüz birtakım yazım teknikleri denenmemiş olmasına rağmen, “Don Kişot” hem içerik hem de biçimsel yönlerden çağdaş bir metindir. Bugüne dek, Dostoyevski’nin “Budala”sı Prens Mişkin’den, Flaubert’in “Madame Bovarys”ine, oradan Kafka’nın Bay K.’sına kadar pek çok roman kahramanına bulaşmıştır Don Kişot’luk. Hatta romanlardan gerçek dünyaya taşmış, umutsuz mücadelelere girişen kişilerin nitelemesi olmuştur.

Kurgusallığın ve metinler-arasılığın kökleri de “Don Kişot”ta bulunabilir. Romanını yazarken, kendi dönemindeki bütün yazım türlerini denemiştir Cervantes. Epik parodi, pastoral romans, ulusal dildeki öyküleme, soneler, hükümdar tartışmaları, pikaresk ve doğu öykü anlatımını bir araya getirmiş ve modern romana bir zemin hazırlamıştır. Bölümler arasına serpiştirilmiş ek öyküler ve hayali Arap tarihçisi Cid Hemata Benegeli’ye dayandırılan geri plan ise, post-modern edebiyatın, Borgesvari bir anlatım tarzının atasıdır.
“Don Kişot”, kişilerin gelişimini, birbirlerini etkileyişini ve karakter özelliklerinin yer değiştirişini hikaye sürerken diyalektik bir biçimde sergilemesi açısından da ilgiye değer. Başlangıçta Sancho, aç gözlü, maddi değerlere düşkün ve cahildir. Don Kişot ise düşler ülkesinde dolaşan bir bunak. Şövalye ve uşağı yaşadıkları maceralar sonunda giderek birbirlerine yaklaşır, her biri diğerinin özelliklerini de taşımaya başlar. Don Kişot, Sancho gibi halk ağzı ile konuşmaya başlar, Sancho saraylı diline özenir. Sancho, parayı pulu şan için tepip, düşler ülkesinde yaşamayı özler, Don Kişot ise gerçekleri fark etmiştir artık. Bütün bu simgesel motifler arasında, fantazyalarından uyanan Don Kişot’un ölümü de bir simge, gerçek dünyanın tahammül edilecek bir yer olmadığının işaretidir.
“Don Kişot” için söylenmiş güzel bir sözle bitireyim;
“İnsan onu hayatında üç kez okumalıdır. Kahkahanın kolayca dudaklara fırlayıp duyguları harekete geçireceği gençlikte, mantığın hakim olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı ihtiyarlıkta”.
Cervantes ve “Don Kişot” üzerine söylenecek çok şey var, belki de hiç bir şey yok. Çünkü, o, okunduğunda kendisini gizlemeyen, herkese hitap edecek kadar katmanlı ve zevkine doyulmaz bir kitap.


A. Ömer Türkeş

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Biyografi Konusu: Miguel De Saavedra Cervantes nereli hayatı kimdir.
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
14 Ocak 2008       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Miguel de Cervantes

Sponsorlu Bağlantılar
510px Miguel de Cervantes lithography

Miguel de Cervantes (d. 29 Eylül 1547, Alcalá de Henares, İspanya - ö. 23 Nisan 1616, Madrid), İspanyol romancı, şair ve oyun yazarıdır. Sanat yaşamına genç yaşta başlamıştır. Yazıları ve tiyatroları ile kısa sürede tanınan bir yazar olmuştur. 15 Eylül 1569'da Madrid'de bir yaralama iddiasıyla Miguel de Cervantes adlı biri hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Verilen cezaya göre sağ eli kesilecek ve 10 yıl sürgünde kalacaktı. Bir ad benzerliği söz konusu değilse bu olay Cervantes'in İtalya'ya gidişinin nedeni olabilir. 1570'te II. Selim Kıbrıs'ı ele geçirince Papa V. Pius Osmanlılara karşı birlik çağrısında bulundu. Çağrıya yalnızca İspanya ve Venedik karşılık verdi. Cervantes Roma'daki İspanyol birliğine katıldı. 7 Ekim 1571'de Osmanlı donanmasıyla Lepanto (İnebahtı) Körfezinde yapılan İnebahtı Deniz Savaşı'na katılan Marquesa adlı kadırgada bulunan Cervantes kahramanca çarpıştı; iki kez göğsünden yaralandı, bir top güllesiyle sol elini kaybetti. Daha sonra Osmanlılar tarafından tutsak edilen Cervantes, 1575-1580 yılları arasında Cezayir'de esir olarak yaşamıştır. Ancak orada da dolandırıcılıkla itham edilip hapse atılmıştır. Burada yazmaya daha sıkı sarılmıştır. Yaşamının sonlarına doğru ünlü eseri Don Quijote (Don Kişot)'u hapishanede kaleme almıştır ve bu eseri sayesinde tüm dünyada tanınmıştır. Eserde yazarın kendi hayatıyla alay ettiği ve kahramanla aralarında çokça benzerlikler olduğu görülür. Don Kişot dünyanın en çok okunan eserlerinden biridir ve 38 dile çevrilmiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Mayıs 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Miguel de Saavedra CERVANTES (1547–1616)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Carlo Nicoli'den Cervantes çalışması
cervantessedente
Miguel de Cervantes, çağdaş ro­manın babası olarak bilinir. Madrid yakınla­rında gezgin bir eczacı-cerrahın yedi çocuğun­dan dördüncüsü olarak dünyaya geldi. Dü­zenli bir eğitim görmemesine karşın, sonra­dan başkent olan Madrid'de kendi kendini yetiştirme olanağı buldu. Bir kavgadan ötürü hüküm giyince İtalya'ya kaçtı. Bu sırada Papa V. Pius Osmanlılar'a karşı bir Haçlı seferi dü­zenliyordu. Cervantes Haçlı ordusuna yazıldı.
1571'de İnebahtı Deniz Savaşı'nda Osmanlı­lar'a karşı savaşırken sol elini kaybetti ve göğ­sünden yaralandı. 1575'te İspanya'ya döner­ken Cezayir'deki Türk korsanlarının eline düştü ve köle olarak Kuzey Afrika'ya götürül­dü. Orada beş yıl kaldı. Ailesinin istenen fid­yeyi sağlaması üzerine serbest bırakıldı.
Saraydan görev alamayınca düş kırıklığına uğrayan Cervantes edebiyata yöneldi ve 1584'te La Galatea adlı romanını yayımladı. Aynı yıl evlendi ve ailesini geçindirmek için ambar ve vergi memurluğu yaptı. Hesaplarda açığı çıkınca bir süre hapse atıldı. Bu yıllarda çok az yazdı. 1605'te yayımladığı Don Kişot (Don Quijote) ile birden büyük bir başarı sağ­ladı. Don Kişot, şövalyelerin kahramanlık öy­külerini okuya okuya hafiften aklını kaçırmış yaşlıca bir adamdır. Okuduğu öykülerin ger­çek olduğunu sanarak, kendi de şövalye ol­maya ve kahramanlıklar yapmaya karar verir. Cervantes bu romanında şövalye kahraman­lık öyküleriyle alay eder. Don Kişot hanları şato, yel değirmenlerini dev sanır; kurtarıl­mak istemeyen genç kızları kurtarır; olmayan tehlikeleri sezer ve atıldığı serüvenlerden düş kırıklığına uğrayarak üzüntü ve utanç içinde geri döner. Cervantes'in Don Kişot'ta insan doğasını çok derinden kavradığı görülür.
Cervantes ünlü bir yazardı, ama zengin de­ğildi. Yaşamının sonlarına doğru, edebiyatçı­lara yakınlığıyla tanınan bir kont Cervantes'e, yazı yazmasına olanak veren maddi desteği sağladı.
Cervantes'in öbür yapıtları arasında Viaje del Parnaso (1614; "Parnassus'a Yolculuk") başlıklı uzun bir şiir ile Entremeses Nuevos (1615; "Yeni Araoyunlar") vardır.
Yazıldığı tarihten başlayarak birçok dile çevrilen Don Kişot, Cervantes'in adını kısa zamanda İspanya'dan başka İngiltere, Fransa ve İtalya'da da duyurdu. Don Kişot çeşitli zamanlarda Türkçe'ye de çevrilmiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
27 Nisan 2011       Mesaj #4
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

Miguel De Saavedra Cervantes

(1547 Alcala de Henares-1616 Madrid), İspanyol yazarı. Yoksul bir doktorun oğluydu. Düzenli bir öğrenim görmedi. Er olarak İspanya Deniz Kuvvetleri'ne katıldı (1570). İnebahtı Deniz Savaşı'nda elinden sakatlandı (1571). Dört yıl daha askerlik yaptıktan sonra İspanya'ya dönerken, bulunduğu gemi Türk korsanlarının eline geçti. Cezayir'de beş yıl tutsak kaldıktan sonra ülkesine döndü. Madrid'e yerleşerek kendini yazmaya verdi. Yazarlıkla geçinemeyip borçlanınca, İspanyol ordusunda satın alma görevlisi oldu, daha sonra vergi memurluğu yapmaya başladı (1594). Vergi paralarını emaneten bıraktığı banker batınca tutuklandı (1597) ve bir yıl hapis yattı. Borçları yüzünden yeniden hapse girdi (1602). Elli sekiz yaşındayken "Don Quijote"un (Don Kişot, 1605-1615) birinci bölümünü yayımladı. Bu yapıt kendisine ün getirmekle birlikte parasal bir kazanç sağlamadı. Yine de coşkuyla yeni yapıtlar yazmaya koyuldu. Don Kişot'un yanı sıra ikinci büyük yapıtı olan "Novelas Ejemplares"i (Örnek Alınacak Öyküler, 1613) yayımladı. Yaşamının sonuna dek yoksulluktan kurtulamadı. Gelmiş geçmiş öykücülerin en büyüklerinden biri olan Cervantes, "Don Kişot" ile dünya edebiyatının ölümsüz bir başyapıtını yaratmıştır. Sonradan "roman" denilen edebiyat türünün gelişmesinde bu yapıtın büyük etkisi olmuştur. On iki öyküden oluşan "Örnek Alınacak Öyküler", çağın yaşamına gerçekçi bir ayna tutar. Öykülerden bazıları biçim ve içerik bakımından kendi türünde bir devrim niteliği taşır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.

Benzer Konular

25 Haziran 2011 / BrookLyn Edebiyat
3 Temmuz 2008 / eXcaLLaNT Spor ww
12 Eylül 2015 / Safi Siyaset ww
5 Temmuz 2015 / Safi Siyaset ww
4 Ağustos 2015 / Jumong Sanat ww