Arama

Geoffrey Chaucer

Güncelleme: 30 Nisan 2011 Gösterim: 7.593 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
22 Mayıs 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Geoffrey CHAUCER (yaklaşık 1341–1400)
MsXlabs.org & Temel Britannica
“Haset, hiç kuşkusuz en büyük günahtır; çünkü bütün öbür günahlar sadece bir erdeme karşı günah işler, oysa haset her türlü erdeme ve bütün iyiliklere karşıdır.”
Sponsorlu Bağlantılar
uewb03img0171
İngilizlerin “bizim Homeros’umuz”, “bizim Goethe’miz” sözleriyle övdükleri Geoffrey Chaucer (1340-1400), şüphesiz Shakespeare öncesi İngiliz edebiyatının en büyük şairlerinden biri. Ayrıca, edebi çevrelerce İngiliz edebiyatının babası olarak nitelendirilir.
Ortaçağ'da yaşamış, edebi araçları ironi, taşlama ve alay olan; gerçek karakterler hakkında yazıp toplum düzenini eleştiren ilk yazar ve şairdir. Anglo Saxon devri sonrası sadece köylüler tarafından konuşulan İngilizceyi, Fransızca kelimeler ile geliştirerek sadeleştirmiş ve günümüz İngilizcesine daha yakın bir dil elde etmiştir. İngilizceyi ayakta tutmuş, yaşatmıştır.
Geoffrey Chaucer İngiltere'nin en büyük şairlerindendir. İlk yıllardaki eğitimine ilişkin bilgi yoktur. Fransızca'yı ve dönemine özgü ortaçağ İngilizce'sini çok rahat konuştuğu, okuyarak kendini geliştirdiği bilinmektedir. Sarayla ilişkisinin erken yaşlarda başladığı sanılan Chaucer 1359'da III. Edvvard'ın ordusuyla Fransa'ya gitti ve Reims kuşatmasına katıldı. Savaşta tutsak düştü. 1360'ta Kral III. Edvvard fidye ödeyerek Chaucer'ı kurtardı. 1367'de kralın hizmetine giren Chaucer 1368'de şövalye adayı oldu. 1370'lerde diplo­matik görevle Flandre, Fransa ve İtalya'ya gitti. Bu dönemde işlerinin yoğunluğundan yazı yazmaya pek zaman ayıramadığı anlaşı­lıyor.
Chaucer ilk şiirlerini saray çevresinin beğe­nileri doğrultusunda ve Fransız şiirinin etkisi altında kalarak yazdıysa da, sonraları kendine özgü bir üslup oluşturmayı başardı. Chaucer' m ilk özgün yapıtı The Book of the Duchesse' dir (yaklaşık 1370; "Düşesin Kitabı").
Kimi eleştirmenlerce en duygulu ve de­rin yapıtı olarak değerlendirilen Troilus and Khryseis'i ("Troilos ve Khryseis") Boccaccio' nun Fdostrato'sundan esinlenerek 1380'ler­de yazdı. 8.239 dizelik bu şiir, Truva Savaşı sırasında yaşanan mutsuz bir aşk öyküsünü anlatırken, insanların özgür istemlerini ve kararlılıklarını dile getirir.
Chaucer'ın 1390'lardaki en önemli yapıtı ise The Canterbury Tales'dir ("Canterbury Öyküleri").
Chaucer bu manzum yapıtını, Aziz Thomas Becket'in Canterbury'deki mezarını görmek üzere Londra'dan yola çıkan 30 kadar hacı­nın, yolda hoşça vakit geçirmek için birbirleri­ne anlatacakları toplam 120 öyküden oluştur­mayı tasarladı. Ne var ki, büyük bir olasılıkla zaman bulamadığı için, bu tasarısını gerçekleş­tiremedi. Canterbury Tales'den günümüze dört tanesi bitmemiş 24 öykü kalmıştır. Yapı­tın giriş bölümünde hacılar tanıtılır. Araların­da bir şövalye ile uşağı, avlanmayı seven bir keşiş, rahibe, doktor ve kaptan gibi toplumun çeşitli kesimlerinden gelen kişiler vardır. Bu öykülerin en hoşları beş kocalı Bath'lı bir kadının anlattıklarıdır. Chaucer'ın yarattığı kişilere çağını aşan bir gerçekçilik, mizah ve hoşgörüyle yaklaştığı bu yapıt hem eğlendirici hem de eğitici niteliktedir.
Chaucer'ın başlıca özellikleri konularının değişkenliği, üslubu ve insan doğasının kar­maşıklığını yansıtmadaki ustalığıdır. Genel­likle Latince'nin kullanıldığı bir dönemde Ortaçağ İngilizce'si ile yazması da önemli bir yeniliktir. Öykülerine sinen ince mizah yer yer güldürüye dönüşür. Ne var ki, çok temel ve önemli düşünsel sorunları da irdelemekten geri kalmaz. Bedensel aşkı konu edindiği gibi, tanrısal aşkı da tutkulu bir biçimde dile getirir. 2.000 dizeyi aşan The House of Fame (yaklaşık 1380; "Ün Evi") ile The Parliament of Fowls (yaklaşık 1380; "Kuşlar Meclisi"), ünlü şiirleri arasındadır.
Chaucer'ın mezarı Londra'da, devlet adamları ve şairlerin gömüldüğü Westminster Abbey'dedir.

Canterbury Hikâyeleri kitabından:
Nisan tatlı yağmurlarıyla gelip
Kırınca Marttan kalan kurağı ve delip
Toprağı köklere işleyince kudretiyle,
Çiçekler açtıran bereketli şerbetiyle
Yıkayınca en ince damarları,
Zephirus da dolaşarak kırları, bayırları
Soluyunca can katan ılık,
Tatlı nefesini körpecik
Filizlere, toy güneş yarı edince
Koç burcundaki devrini, bütün gece
Uyumayıp börtü böcek
Şarkılar söyleyince (tabiat dürtükleyerek
Uyanık tutar onları) işte o dem,
Hacca gitmeye büyük bir özlem
Duyar insanlar. Eski hacılarsa
Değişik memleketler, uzak kıyılarda varsa
Azizler, kutsal bilinen yerler,
Oraları görmeye niyetlenirler.
İşte bu Azizlerden çok özel biri de
Bir din şehidiydi İngiltere'de Canterbury'de.
Kim dara düşerse ona yardım ederdi,
Kıyı bucaktan herkes kalkıp ona giderdi.

Biyografi Konusu: Geoffrey Chaucer nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
30 Nisan 2011       Mesaj #2
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

Sponsorlu Bağlantılar
Geoffrey CHAUCER

(1340 Londra-1400 Londra), İngiliz şairi. Gençliğinde III. Edward'ın oğullarından birinin hizmetinde bulundu, daha sonra şövalye adaylığı unvanını aldı ve kendisine yaşadığı sürece ödenmek üzere maaş bağlandı. Chaucer, edebiyat yaşamına Orta Çağ Fransız edebiyatının etkisi altında başladı. Bu dönemde "The Booke of the Duchesse" (Düşes'in Kitabı, 1369) adlı şiir kitabını yazdı. Bu şiir, o dönemin Fransız şairlerinin kullandığı biçimlerle yazılmıştı. 1378 yılında İtalya'ya giden Chaucer, Dante'nin yapıtlarını inceledi; Petrarca ve Boccaccio'yla tanıştı. Onlardan, anlatım yapısının ve tekniğinin önemini, karakterlerini bireyselleştirmeyi ve gündelik konuşmanın müzikalitesi ile deyimlerini yakalamayı öğrendi. Chaucer'ın bu dönem yapıtları arasında "The House of Fame" (Şöhretin Evi, 1374-1380), "The Parliament of Foules" (Kuşlar Parlamentosu, 1377-1386), "The Legend of Good Womens" (İyi Kadınlar Efsanesi, 1380-1386) ve "Troilus and Criseyde" sayılabilir. Şairin, İngiliz etkisinde olduğu dönemin en önemli örneği ise "The Canterbury Tales" (Canterbury Masalları, 1373) adlı yapıttır. Burada, önceki yapıtlarından farklı bir durum göze çarpar; İngiliz etkisi yalnızca edebî ögelerle sınırlı kalmaz, Chaucer'ın kendi toprağının ve çağının soluğu hissedilir. Dekor, artık eski Troya'nın düşsel dünyası değildir. "The Canterbury Tales", Londra ve Canterbury arasında, yolda geçer. Kendinden önceki yazarlardan etkilendiği zaman bile, yenilikçi bir bakış geliştiren Chaucer, İtalyan edebiyatını İngiltere'ye tanıtmış, sonradan İngiliz şiirinde gelenekselleşen hece biçimlerini ve ölçülerin çoğunu ilk kez kullanmış ve bireysel karakterler çizen, karakterlerini psikolojik olarak inceleyen ilk İngiliz şairi olmuştur. Chaucer'ın mezarı, Westminster Kilisesi'nde, daha sonradan "Şairler Köşesi" olarak adlandırılan yerdedir.


Benzer Konular

30 Ekim 2015 / KisukE UraharA Sinema ww