Arama

Walter Scott

Güncelleme: 29 Eylül 2015 Gösterim: 10.385 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
24 Mayıs 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sir Walter SCOTT (1771 - 1832)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Tüm Avrupa ülkeleri, Avustralya ve Kuzey Amerika'dan okurları olan Scott, yaşamı süresince İngilizce eser veren ve gerçekten uluslararası bir kariyere sahip olan ilk yazar sayılır. Romanları ve şiirleri hâlâ okunur ve İngiliz ve İskoç edebiyatlarının klasikleri arasında yer alır.
"Ivanhoe", "Rob Roy", "The Lady of The Lake", "Waverley", "The Heart of Midlothian" ve "The Bride of Lammermoor" en çok tanınan eserleri arasındadır.
İskoç yazar ve şair Sir Walter Scott, İskoçya tarihini konu alan romanlarıyla tarihsel roman türünün kurucusu sayılır. 20. yüzyılın başlarına kadar Sir Walter Scott'ın romanları büyük küçük herkesçe ilgiyle okunurdu. Günümüzde eski ilgiye rastlanmasa da, Scott İskoç edebiyatı içindeki saygın yerini korumaktadır. Edinburgh'da doğan Scott çocukluğunda İskoçların sınır serüvenlerine ilişkin öyküleri ve destanları dinlemeyi çok severdi. Daha sonra bu serüvenler kitaplarının konusu oldu. Kü­çükken geçirdiği bir hastalık sonucu sağ ayağı sakatlandı. Ama bu özrü kendini geliştirmesi­ne ve güçlenmesine engel olmadı. Okulda arkadaşlarına öyküler anlatmakta çok başarılı olan Scott, derslerde aynı başarıyı göstereme­di. Shakespeare'in oyunları da içinde olmak üzere ne bulursa okuyordu. 15 yaşına gelince avukat olan babasının yanında çalışmaya baş­ladı. Daha sonra Edinburgh Üniversitesi'nde hukuk öğrenimi görerek avukat oldu. İyi kazanç getiren bu meslek ona okumak ve yazmak için zaman bırakmıyordu. 1797'de varlıklı bir kadınla evlendi. Bu evlilik ona yazmak için uygun ortamı sağladı. 1799'da karısıyla birlikte Tweed Irmağı kıyısındaki Ashestiel'de bir çiftliğe yerleşti. 13 yıl sonra, Melrose yakınında aldığı bir çiftlikte yaptırdı­ğı ve Abbotsford adını verdiği malikânesinde yaşamaya başladı.
Burada mutlu ve rahat bir yaşam süren Scott, yörenin tarihiyle ilgili bilgi topladı. Romantik İtalyan ve Alman şairlerinin yapıt­larını okudu. Düzenli çalışmayı seven Scott her sabah saat beşte kalkar, ocağı kendi yakar, giyindikten sonra ilk işi ahıra gidip atlarına bakmak olurdu. Altıda masasının başında oturur, 10'a kadar hiç kalkmadan ça­lışırdı. 10'da kahvaltı ettikten sonra iki saat daha çalışır, günün geri kalanını balık tuta­rak, avlanarak ya da dostlarını ziyaret ederek geçirirdi.
Başlangıçta Alman baladlarından çeviriler yapan Scott, 1803'te Minstrelsy of the Scottish Borderà (İskoç Sınırının Minstrel Gelene­ği), 1805'te ise The Lay of the Last Minstrel (Son Minstrelin Şarkısı) yazdı. İskoç yaşa­mını ve geleneklerini yansıtan koşuk biçimin­deki bu romanları Marmion (1808) ve The Lady of the Lake (1810; Göldeki Kadın) izledi. 1814'te imzasız olarak yayımlanan ve II. James yanlılarının 1745'teki ayaklanmasını konu alan Waverley adlı romanı okurların büyük ilgisini çekti. Yarattığı yürekli, dirençli ve insancıl tipler, tarihsel bir temele oturttuğu sağlam kurgusu ve kullandığı ustalıklı dille geniş bir okur kitlesine ulaştı. Scott bunun ardından Guy Mannering (1815), The Anti­quary (1816; Antikacı), The Bride of Lammermoor (1819; Lammermoor'lu Gelin) gi­bi bir dizi tarihsel roman yayımladı. Bu romanlar "Waverley Romanları" olarak anı­lırken, yazarının adı yıllarca açıklanmadı. Daha sonra Avrupa ve İngiltere tarihinden konuları işleyen romanlar da yazan Scott'ın en sevilen yapıtlarından biri ülkemizde de tanınan Ivanhoe'dur (1819). Ivanhoe Türkçe' ye çeşitli zamanlarda Ivanhoe (2 cilt; 1946–49), Yağız Atlı Şövalye (1974), Korkusuz Kahraman Ivanhoe (1974) ve Kara Şövalye (1986) adlarıyla çevrildi. Ayrıca 1942'de Salâhaddini Eyyubî ve Aslan Yürekli Rişar ile 1965'te 12. Asırda Salip Muharebeleri adlarıy­la yayımlanmış Scott çevirileri vardır.
1827'de "Waverley Romanları"nın yazarı olarak kimliği açıklanan Scott, yaşamının son yıllarında parasal sıkıntı içine düştü. Borçları­nı ödeyebilmek için durmadan kitap yazmak zorunda kaldı. Sağlığı bozulan yazar Abbotsford'da öldü.
Edinburgh'taki Heykeli
Ad:  walterscottmonument.jpg
Gösterim: 523
Boyut:  39.2 KB

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
 
Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2015 23:18
Biyografi Konusu: Walter Scott nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
30 Kasım 2011       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Tarihi roman türünün babası sayılan Walter Scott, 15 Ağustos 1771’de İskoçya’nın Edinburgh kentinde doğdu ve hukuk tahsilini bitirene dek bu kentte yaşadı. Edinburgh barosuna kabul edilmesine rağmen, onun merakı folklor ve halk şarkıları üzerineydi. 1803’deki ilk çalışması İskoç halk şarkılarını konu edinen üç ciltlik bir incelemeydi. Kendisi de 1805’den sonra İskoç folklorüne ve efsanelerine dayanan romantik şiirler yazdı. Ancak o yıllar İngiltere’sinde romantik şiire damgasını vuran iki ateşli şair; Lord Byron ve Percy Shelley vardı. Scott’un bu alanda onlarla boy ölçüşmesi mümkün değildi. Folklor ve efsaneleri romana taşıdı Scott. 1814 yılında “Waverly” adlı romanını yayınladı. Fakat bu yıllarda, roman, edebiyatın düşük bir türü olarak değerlendirildiğinden, 1827’ye kadar üstlenmedi yazdıklarını.
Saray tarafından “baron” unvanına layık görülen ve adı “Sir” eki ile birlikte anılan Walter Scott’un ilk romanları, Waverly dönemi romanları olarak bilinir. Kitaplarının halk tarafından sevildiğini ve çok sayıda okuyucuya ulaştığını “sağlığınsa” gören yazarlardandır Scott. Ne var ki, maddi durumu, yanlış yatırımları nedeniyle hep kötü olmuş, hayatının büyük bir bölümünü borçlarını ödemekle geçirmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
Hepsi de İskoç tarihindeki olaylardan esinlenerek yazılan Waverly romanlarından, 1820 tarihli “Kara Şövalye” ile İngiltere tarihine geçer ve ilk dönemini noktalar. 1823’de yazdığı “Quentin Durward”ın konusu ise Fransız Devrimi’ne aittir. Sıkışan maddi durumunu düzeltmek için 1826’dan sonra -aceleyle- yazdığı romanları edebi açıdan başarılı olmamakla birlikte, Walter Scott adı, onların da geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmasına yetmiş, yazar borç yükünden kurtulmuş ama sağlığını yitirmiştir. Tedavi için gittiği İtalya’da da derdine derman bulamayan Sir Walter Scott’un ölüm tarihi, 21 Eylül 1832’dir.

Ivonhoe
Wilfred of İvanhoe, Rotherwood Grange Lord’u Celdric’in oğludur, ama Norman kralı Aslan Yürekli Richard’ın ordusuyla Haçlı seferlerine katıldığı için, bir Saxon olan babası tarafından reddedilmiştir. Kral Richard’ın yokluğunda ise İngiltere tahtı, kralın kardeşi olan kötü kalpli Prens John’a kalmıştır ve tahtı bırakmaya hiç de niyetli değildir John. Hikayenin başlangıcında, Ivanhoe’nun İngiltere’ye döndüğünü kimse bilmez, elbette Kral Richard’ın akıbeti de meçhuldür. Ancak, yazar okuyucularına bu yönde ümit vermeden duramaz.

Düzenlenen bir yarışa -zırhları içinde tanınması mümkün olmayarak- katılan Ivanhoe, rakiplerini birer birer yenerken, zor duruma düştüğünde imdadına kara zırhlı bir başka esrarengiz şövalye koşar. Yarışmayı kazan Ivanhoe, sevgilisi Rovena’nın önünde miğferini çıkarır ve kimliğini açıklar. Ancak yaralarının etkisiyle bayılır. Tedavisi ile Yahudi tefeci Isaac ve güzel kızı Rebecca ilgilenmek isterlerse de, yine romanın kötülerinden olan Sir Bois-Guilbert tarafından kaçırılırlar. Sir Bois, Rebeccaya göz koymuştur ve ondan Hıristiyan olup kendisiyle evlenmesini istemektedir.
Kara şövalyenin Kral Richard olduğu söylentisi yayılmaktadır. Bunu duyan ve zaten yönetimden hoşnutsuz olan köylüler -aralarında Robin Hood da olma üzere- toplanmaya başlarlar. Rebecca’yı kurtarmak isteyen Ivonhoe, Sir Bois’i öldürür. Kimliğini açıklayan Kral Richard’ın araya girmesiyle, Lord Celdric Ivonhoe’yi affeder, Ivonhoe ve Rovena evlenirler. Richard, krallığını geri alır. Romanın sonundaki düğün sahnesinde, Saxonlar ve Normanlar birlikte eğlenirlerken, davetliler arasında Robin Hood ve köylüler de vardır.

Büyük bir hikaye anlatıcısı olarak Walter Scott
“Kara Şövalye”, en iyi romanı sayılmaz Walter Scott’un, ama en popüleri olduğundan kimsenin kuşkusu yoktur. Hikayesi, özetlediğim gibi, XII. yüzyıl İngiltere’sindeki taht kavgaları ve feodal yaşamda geçerli olan değer yargıları üzerine kuruludur. Bir çok farklı mekan ve karakterlerin çizildiği olay örgüsü zayıf, rastlantılara verilen ağırlık ise bir romanın kaldıramayacağı kadar fazladır. Robin Hood ve Aslan Yürekli Richard gibi İngiltere tarihinin önemli şahsiyetleri, daha doğrusu tarihi kahramanları, yazarın yarattığı karakterlerle birlikte işlenmiş ama metindeki hiç bir karakter derinlemesine anlatılmamıştır. Üstelik metindeki diyaloglar da donuk ve yapaydır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, “Kara Şövalye” çok uzun yıllar boyunca okunmuş ve sevilmiştir. Çünkü, Walter Scott, usta bir hikaye anlatıcısıdır.

Forster, “Roman Sanatı” adlı incelemesinde, Scott’un metinlerindeki bu çelişkili duruma değinirken, Scott’u pek sevmediğini itiraf eder. “Düşüncelerini önemsiz, yazış biçimini ağır, olayları bağlayıp yapı kurmada beceriksiz” bulur onu. Ancak, Walter Scott’un hikaye anlatmadaki ustalığını teslim eder. “Secott’da ilkel bir güç, okuyucuyu beklenti içinde tutabilmek, onun merak duygusuyla oynayabilmek gücü vardır”. Yani Scott, okuyucuna “bakalım bundan sonra ne olacak” sorusunu sordurmayı başaran bir yazardır. Edebi değerlendirmede küçümsenmekle birlikte, bir romanı -hele o yıllarda- roman yapan en önemli anlatım öğesidir hikaye...
Romanın en yüksek biçimine 19.yüzyılda eriştiğini düşünen ve klasik anlatım tekniği tercih eden edebiyat kuramcıları ise büyük bir gerçekçi olarak selamlarlar Sir Walter Scott’u; O, “fırtınalı ve amansız bir çağın çocuğu olarak, geçmişin çözümsel olarak incelenişi ile geçmiş yaşam, töre ve gelenek üzerine bilgisini keskin bir tarih duygusuyla birleştirmiş; romanlarında insanı sadece toplumun bir üyesi olarak değil, tarihsel sürecin içinde yer alan birisi olarak da ortaya koymuştur. Klasikçilikte, kahramanı idealleştirme, hatta kişiyi olumsuz çizgileriyle bile soylulaştıracak denli abartma eğilimi yer alırken, Scott’un kahramanları basit kişilerden seçilmiştir, bir parçası olduğu çevresine kendi bireysel doğası ve manevi dünyasıyla bağlı olan bütünleşmiş kişilerdir. Bu nedenle, tarihsel insan olarak, yani, belli bir toplumsal gücün bir temsilcisi, toplumda çatışan güçlerin bir kesişme noktası olarak hareket ederler. Böyle bir kişi çizim ilkesi, gerçekçiliğin zaferini de temsil etmektedir”..!

Scott’da tarih ve tarihi kişiler
Bugün yazılan tarihsel fantezilere baktığımızda, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana yaşamış ya da yaşadığı varsayılan bir çok karizmatik kişiyle karşılaşır, gerçekten vuku bulmuş tarihi olaylara tanık oluruz. Walter Scott’un romanlarında da vardır benzer kişi ve olaylar, ama önemli farklılıklarla... Bu farklılıkların altını, bir başka ünlü romancı; Balzac, çok iyi çizmiştir. “Roman, büyük tarihsel figürlerin görünmesine ancak ikinci derecede karakterler olarak katlanır. -Scott’un romanlarında- Cronwell, Charles II, İskoçya Kraliçesi Mary, Loui XI, İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Arslan Yürekli Richard, bütün bu büyük kişiler ancak kısa sürelerde görünürler sahnede, o da bu edebi biçimin yaratıcısının dokuduğu dramatik konu, onların sahnede görünmesini gerekli kıldığı zaman! Yoksa, okuyucu bir çok ikinci dereceden karakterle tanışmadan ve büyük tarihi kişinin yakında ortaya çıkışının tepkilerini paylaşmadan önce değil. O büyük kişi sahneye çıktığı zaman da, okuyucu, onu hikayedeki daha küçük karakterlerin gözüyle görüyordur artık”.

Roman kişisi olarak gerçek tarihi şahsiyetin üstleneceği rol böyle olmalıdır Balzac’a göre. Peki ya gerçek tarihi olaylar? Roman hakkındaki görüşlerini açıklarken sık sık Walter Scott’u örnek gösteren ve kendisini onun takipçisi sayan Balzac, toplumsal öğelerin karakteristik gelişiminde bulunan iç zenginlikler yerine büyük tarihsel olayların dış parıltısını konu olarak seçen bir yazarın mesleğini bilmediğini iddia eder ve referansı yine Scott olur; “Scott, kalemine konu olarak hiç bir zaman büyük olayları seçmez, fakat o büyük olaylara götüren nedenleri, çağının ruhsal ve ahlaki durumunu betimleyerek, -büyük politik olayların çok ayrı, belirgin atmosferinde hareket edeceği yerde- tüm toplumsal ortamı vererek, dikkatle geliştirir”.
Tarih ve roman arasındaki sonu gelmeyen ilişkinin kurucusu Scott için tarih, ne kendi sıfatlarından başka tarihle hiçbir biçimde ilintisi olmayan birtakım kişilere tarihsel giysiler giydirilen büyük bir tiyatro gardırobu, ne de herkesi kendi kişisel çıkarlarına alet eden tek güçlü bireyin at koşturduğu akıldışı, anlaşılmaz bir alandır. “Walter Scott, büyük tarihi olayların kendisini anlatmaz; onun ilgi duyduğu şey, bu olayların nedeni, niçinidir; dolayısıyla kesin bir çarpışmanın tam bir betimlemesini vermez, stratejinin ya da kullanılan taktiklerin çözümlemesini yapmaz; onun bize verdiği şey, her iki kamptaki, yenenin çarpışmayı kazanmasının neden kaçınılmaz olduğunu okuyucusuna göstermek için daha genel bir eylem içinde kaybolan küçük günlük olaylar şeklinde gösterilen insani, toplumsal ve moral atmosferin tablosudur”.



A. Ömer Türkeş

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
6 Eylül 2012       Mesaj #3
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Walter Scott (1771 Edinburgh-1832 Abbotsford/Roxburgh)
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

scott

İskoçyalı roman yazarı. Burjuva bir ailenin oğluydu. Hukuk eğitimi görmesine karşın, edebiyatla ilgilenmeye başladı. "Minstrelsy of the Scottish Border" (İskoç Sınır Şarkıları, 1802-1803) adlı, yeni bir anlayışla ele alınan geleneksel baladlardan oluşan yapıtıyla tanındı. O dönemde yeni parlayan coşumcu şairlerin yanı sıra, Dryden, Alexander Pope gibi yazarların yapıtlarıyla da ilgilendi. 1808'de, Dryden'ın yapıtlarını düzenleyerek yayımladı. 1814'te "Waverly" adlı ilk tarihî romanını yayımladı ve bu roman, onun yazarlık yaşamının dönüm noktası oldu. Bunu, kimileri İskoçya'da, kimileri de İngiltere ve Avrupa'da geçen bir dizi tarihî roman izledi: "Guy Mannering" (1815), "Old Mortality" (Yaşlı Ölümlülük, 1816), "The Heart of Midlothian" (Midlothian'ın Kalbi, 1818), "Redgauntlet" (1824). Bu romanların tümü anonim olarak yayımlandı çünkü Scott roman yazmayı onur kırıcı bir iş olarak görüyordu. 1827'de ise, "Waverly romanları" olarak adlandırılagelmiş bu romanların yazarının kendisi olduğunu açıkladı. 1825 ekonomik krizi sırasında yayımcısı iflas eden Scott, vicdan borcunu ödeyebilmek için, büyük bir hızla birçok roman yazmak zorunda kaldı. Tarihî roman türünün yaratıcısı sayılan Scott, İskoçya'nın geçmişini renkli bir biçimde yansıttı ve Avrupa'da A. Dumas, V. Hugo, Balzac ve başka birçok yazarı etkiledi.
Sen sadece aynasin...
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
29 Eylül 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  walter.scott.jpg
Gösterim: 1086
Boyut:  86.4 KB

SCOTT
(sir Walter), İskoç yazar (Edinburgh 1771 - Abbotsford 1832). Hukukçu ve antikacı olan Scott, iskoçya'nın sınır bölgelerinde söylenen baladları derledi (Minstrelsy of the Scottish Border, 1802-03) ve ulusal kültürü yeniden canlandırmaya çalıştı (The Lay of the last minstrel, 1805; Marmion, 1808; TheLady of the Lake, 1810). Şiirleri, çağdaşı Byron' ın yapıtları karşısında gölgede kalınca, "tarihsel" romana yöneldi: Waverley (1814) , Guy Mannering or the Astrologer (1815) , The Antiquary (1816), Old Mortality (1816), The Heart of Midlothian (1818), Rob Roy (1818), The Bride of Lammermoor (1819), ivanhoe (1819), Kenilworth‘ (1821), Quentin‘ Durward (1823), Woodstock (1826) adlı yapıtları, ortaçağ düşüncesini siyasal sonuçlarıyla birlikte değerlendirerek modern romanesk anlayışının temellerini atar. Scott'a göre, kendini ulusun hizmetine adamış şövalye, halkın Avrupa’yı büyülemiştir. Yayımcısının iflasıyla tüm mal varlığını kaybeden W. Scott, The Life of Napoleon Buonaparte (1827), The Fair Maid of Perth or The Valentine's Day (1828), Letters on Demonology (1830) adlı yapıtlarında yeni "gerçekçilik" in formüllerinden yararlanmıştır.

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

9 Eylül 2010 / Daisy-BT Basın/Magazin ww
28 Kasım 2015 / eXcaLLaNT Spor ww
26 Aralık 2015 / KisukE UraharA Siyaset ww
25 Aralık 2015 / KisukE UraharA Siyaset ww
25 Eylül 2015 / Safi Siyaset ww