Arama

Charles-Alexis-Henri Clerel De Tocqueville

Güncelleme: 17 Ağustos 2015 Gösterim: 2.321 Cevap: 2
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
12 Aralık 2012       Mesaj #1
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Alexis de Tocqueville(1805 Paris-1859 Cannes),
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Fransız tarih yazarı ve politikacı. 1827'de yargıç oldu. 1831'de Gustave de Beaumont adlı dostuyla birlikte Amerikan ceza sistemini incelemek üzere ABD'ye gitti. Orada gördükleri, "De la Démocratie en Amérique" (Amerika'da Demokrası) adlı iki ciltlik ünlü yapıtının temelini oluşturdu. Demokrasiye inanan bir yazar olarak kişi hürriyetini ve eşitliği savundu. 1838'de Académie des Sciences Morales et Politiques ve 1841'de Académie Française üyesi oldu. 1839'da parlamentoya girdi. 1848 Devrimi'nde Cumhuriyetçileri destekledi. 1849'da kısa bir dönem dışişleri bakanlığı yaptı. 1851'de Louis Napoléon'un hükümet darbesine karşı gelerek politikadan ayrıldı ve "l'Ancien Régime et la Révolution" (Eski Rejim ve Devrim, 1856) adlı kitabını yazmaya başladı. Bitiremediği bu yapıtında 1789 Fransız Devrimi'nin açıklamasını yapmıştır.
Biyografi Konusu: Charles-Alexis-Henri Clerel De Tocqueville nereli hayatı kimdir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
12 Aralık 2012       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Tocqueville Kimdir?
1805'te Paris'te doğmuş, Normandiyalı asil bir ailenin çocuğudur. Tocqueville'in, aile toplantılarında tartışılan konular ve devrim zamanı terörü gibi anılarından etkilenmemesi imkansızdı. Katolik ailesi, genç Tocqueville'i, ilk yapılanmasını gerçekleştirmesi için bir din adamına emanet etmişti. Bu kişi baş rahip Lesueur'dü ve Tocqueville üzerinde büyük etkisi olmuştur. Daha sonra Kraliyet Koleji'nde felsefe ve retorik dersleri alan Tocqueville, buyandan krala sadakat düşünceleriyle yetişirken, bir yandan da Mountesquieu ve diğer 18. yüzyıl Aydınlanmacıları'nın düşünceleriyle de tanışıyordu.

Sponsorlu Bağlantılar
Tocqueville, henüz 25 yaşındayken 1789-1830 arası Fransa tarihini şöyle tanımlamıştı; "Eski rejim, gelenekleri, hatıraları, umutları ve onu temsil eden aristokratları ile; orta sınıfın önderliğindeki yeni Fransa arasında 41 yıl süren kızgın ve zorlu bir kavganın tablosu..."
Tocqueville, 1830' dan sonra bir seçim yapmak zorunda kalmıştır. Ya krala sadık kalacak ya da anayasal monarşiyi seçecekti. Tercihi anayasal monarşiydi. Bir süre sonra da Amerika'ya gitti.
O dönem Amerika'da bir "sorgulama" havası esiyordu, cezaevleri vs. üzerine tartışmalar yapılmaktaydı. Bu konu reformlardan yana kaygılı olan Tocqueville'in uzmanlık alanıydı. 1935'de "Amerika'da Demokrasiye Dair" adlı ilk büyük eserini yayınladı. 1838'de Siyaset ve Ahlak Bilimleri Akademisi'ne, 1841'de Fransız Akademisi'ne seçilir.
Tocqueville aynı zamanda politikaya da atılmıştı. Bunun bir kırılma noktası değil de, hayatının mantıklı bir sonucu olduğunu ifade etmiştir.
27 Ocak 1848'de mecliste yaptığı bir konuşmada, yakın tarihte gerçekleşecek bir devrimi işaret ediyor ve şöyle diyordu: "insanlara elindeki gücü kaybettiren gerçek ve en etkili sebep; insanlığın artık o gücü taşımayı hak etmemesidir... Hissetmiyor musunuz?... Avrupa yeniden sarsılıyor... ve siz aynı zamanda halkın geleneklerinin bozulmasına karşın sakin kalabiliyorsunuz; çünkü durum henüz fazla etkili değil."
Bu konuşmadan bir aydan kısa bir süre sonra 1848 Devrimi patlak verdi. Üç gün süren bir kargaşadan sonra 'cumhuriyet' ilan edildi.
Tocqueville'in yaptığı incelemelerin ve onun öngörülerinin özü, şu ifadelerde yatar: "...Bugün, artık mülkiyet hakkı, daha çok tartışılması gereken diğer hakların arkasında saklanmamaktadır. ...Politik savaş yakında 'sahip olanlar' ile 'sahip olmayanlar' arasında yaşanacaktır."
Bu saptaması Mars'ın şu saptamasıyla örtüşmektedir: "Proleterler, haklı olarak, kendilerini 'Üubat galipleri' olarak gördüler... Sokakta galip gelmeleri gerekirdi. Burjuva ile değil, burjuvaya karşı savaştıklarından; galip geldiklerini onlara göstermeleri gerekirdi."
1856 yılında "Eski Rejim ve Devrim"i hazırlamaya başladı. 1859 yılında Cannes'da veremden öldü.

2. Fransız ihtilali ne idi?
Fransız ihtilali, Fransa'da iktisadi alanda üstünlük sağlayan burjuvazinin, siyasi iktidarı da ele geçirerek burjuva-kapitalist toplumu kurmasıdır. Fransız ihtilalinin amacı, Tocqueville'in belirttiği gibi, Ortaçağ kalıntısı toplumsal müesseseleri ortadan kaldırmaktı. Orta Çağ kalıntılarını toplumdan silen ihtilal, çeşitli dönemlerden sonra Fransa'da liberal bir demokrasinin kurulmasına yol açmıştır.
Meseleye dünya tarihi açısından bakacak olursak, Fransız ihtilali, burjuva ihtilalinin klasik bir modelidir. Fransız ihtilalinin iki özelliği üzerinde durulabilir. Birincisi, feodalizmden kapitalizme geçişi sağlayan tarihi gelişmeyi genel çizgileriyle yansıtan yanı; ikincisi ise, Fransız toplumunun yapısından doğan ve çeşitli burjuva ihtilalleri içinde Fransız ihtilalinin kendine özgü niteliğini ortaya koyan yanı.
Üretim tekniğinde meydana gelen gelişmenin üretim ilişkilerini değiştirdiği, toplumların tarihi gelişme çizgisi içinde, feodal üretim ilişkilerinden kapitalist üretim ilişkilerine geçildiği evrensel gerçeği yanında, Fransız toplumunun kendine özgü çeşitli üst yapı gerçekleri ve özellikleri de Fransız ihtilalini etkilemiş, bu ihtilalin oldukça girift olan dokusu ortaya çıkmıştır.

3. Eski Rejim ve Devrim Kitabı Hakkında
Bu eser Tocqueville'in baş yapıtlarından biridir. Kitap; önsöz, üç kitap ve ek bölüm olarak kaleme alınmış, 25 bölüm ve 310 sayfalık önemli bir eserdir. Yazar kitabında Fransız devrimine farklı bir bakışı yansıtmaya çalışır. Ele aldığı konular arasında, 'kilisenin yeni konumunun ne olacağı', 'feodalitenin eski rejimde yerinin ne olduğu' ve 'aydınların devrim üzerine etkileri' vardır.
Yazının bu kısmında, yukarıda "Fransız devrimi ne idi?" sorusuna verilen cevapla, Tocqueville'in vermiş olduğu cevap karşılaştırılarak, Tocqueville'in bu konudaki görüşleri irdelenmeye çalışılacaktır.
Dünyamız, resmi görüşler dünyasıdır. Bir konu hakkında bir çalışma yapıldığında, genellikle resmi görüşün dışındaki görüşler yok sayılarak hareket edilir. Fransız devrimi konusunda da dünya ölçeğinde kabul gören bir resmi görüş vardır. Bu resmi görüş, ana hatları itibariyle, Fransız Devrimi'nin esas olarak Eski Rejim'den radikal ve tam bir kopuş olduğu noktasından hareket etmekte ve eski rejimi feodal ve despot bir rejim olarak nitelemektedir.
Devrimleri birer kopuş olarak algılamamıza yol açan temel etken, onların bizatihi birer kopma olmaları değil de, bize uzun süreler boyunca inatçı bir şekilde bu şekilde sunulmalarıdır. Devrimler, olacak olanın temel unsurlarının zaten üretilmiş olduğu anlamına gelmektedir. 1789 Devrimi'nin kurumsallaştırdığı her şey, devrim öncesinde oluşmuştur ve yerli yerindedir; yoksa zaten ihtilal mümkün olamazdı. 1789'un erdemi, sivil toplumdaki gelişmeyi siyasal topluma aktarmasındadır.
1789 feodaliteye değil, köylünün onun kalıntılarından duyduğu rahatsızlığa son vermiştir. Çünkü Fransız tarihine yakından bakıldığında, birçok soylu toprak sahibinin, oyunu çoktan kapitalist üretim ilişkilerine göre oynamaya başladıkları görülecektir.
Köylülüğün Fransa'daki konumu çok önemlidir. Bugünün perspektifiyle bakarsak, köylüğü anti-kapitalist olarak niteleyebiliriz. Köylüler, devletin destek fiyatları uygulamasını istemektedir.
Birinci kitabın birinci bölümünde Tocqueville, devrime ve onun doğuşuna ilişkin çelişik yargıları; Fransız Devrimi'nin kendi içinde benzersiz bir devrim olduğunu söyleyerek açıklar. O; devrimin olmasıyla birlikte her şeyin değişeceğini düşünen insanların, devrimin neye dönüşeceğini, nasıl bk şekil alacağını düşünmediklerini belirtir ve devrimle birlikte nelerin geleceğini de kimsenin bilemeyeceğini söyler.
Argümanlarına "devrimin gerçekte görüldüğü gibi olup olmadığı"nı sorarak başlar. Üu soruları sorar; "Olay, gerçekten de bir zamanlar çağdaşlarına göründüğü kadar olağan üstü müdür? Onların varsaydıkları kadar inanılmaz, onların varsaydıkları kadar derinlemesine bozguncu ve yenileştirici midir? Bu tuhaf ve korkunç ihtilalin gerçek anlamı nedir, gerçek niteliği ne olmuştur, sürekli etkileri nelerdir? Tam olarak neyi yok etti? Ne yarattı?"
Yukarıda Tocqueville'in özellikle incelediği konuları sıralamıştık. Biz de bu soruları, benzer başlıklar altında sınıflandırarak onları cevaplamaya çalışacağız.

3.1. Kilisenin konumu ne olmuştur?
Yazar, "Fransız ihtilalinin ilk girişimlerinden biri Kiliseye saldırmaktır ve bu ihtilalden doğmuş olan tutkular arasından ilk ateşleneni ve son söneni de dinsizlik tutkusu olmuştur demektedir".
18. yüzyıl felsefesinin -haklı olarak- devrimin başlıca nedenlerinden biri olarak düşünüldüğünü ve bu felsefenin derinlemesine dinsiz olduğunun altını çizmektedir, yazar. Tocqueville bu felsefeyi, bize iki bölümde gösterir; birincisi bu felsefenin toplumların durumuna, sivil ve siyasal yasaların ilkelerine ilişlin bütünüyle yeni ya da yenilenmiş görüşler içermesidir; ikincisi de 18. yüzyıl filozoflarının kiliseye karşı bir tür şiddet duygusuna kapılmış olmaları ve onun rahiplerine, aşamalı düzenine, kurumlarına, dogmalarına saldırıp bunları daha iyi yıkabilmek için de Hıristiyanlığın felsefi temellerini yerinden sökmek istemeleridir.
Bu iki madde de göze çarpan şey, aydınların kilise üzerindeki rolüdür. Öyleyse, halk niçin kiliseye karşı harekete geçmek istemiştir? Bunun cevabını Tocqueville şöyle verir; "Hıristiyanlık bu şiddetli kini dinsel öğreti olarak değil, daha çok siyasal kurum olarak alevlendirmişti; papazlar öteki dünyanın işlerini düzenleme iddiasında oldukları için değil, bu dünyada toprak sahibi, senyör, ondalıkçı, ve yönetici oldukları için; Kilise ise, kurulacak yeni toplum içinde yer alamayacak olduğu için değil, ama un ufak edilmesi söz konusu olan o eski toplumun içinde, en ayrıcalıklı ve en güçlü yeri işgal ettiği için."
Ülkenin ideolojik bakımdan demokratik hale gelen kısmı, sadece inancını yitirmemişti, aynı zamanda kilise ve dine karşı da olmuştu. Öte yandan Tocqueville, eski rejimin din adamlarına karşı hayranlıkla dolu olduğunu belirtir.
Devrimle birlikte eskiye ait ne varsa yıkılmasının görüntüden ibaret olduğunu söyler Tocqueville.

3.2. Feodalitenin eski rejimdeki yeri ne idi?
Tocqueville, bu bölümde feodalite kurumunu ve devrimin bu kurum içinden kendini nasıl var ettiğini anlatır bize. Burada sorduğu soru şudur: "Fransa'daki feodal soylu haklan ve angaryalar, neden bütün diğer yerlerdekilere kıyasla halk için en dayanılmaz hale gelmiştir?"
Düşünürümüz, özel amacı her alanda Ortaçağ kurumlarının kalıntısını ortadan kaldırmak olan devrimin, bu kurumların çok daha iyi korunmuş olarak katılıklarını halka en fazla hissettirdikleri yerlerde değil de, tersine, bunları halkın en az hissettiği yörelerde patlak verdiğini; öyle ki, bu kurumların boyunduruğunun, gerçekte en hafif olduğu yerlerde en dayanılmaz olduğunu belirtir.
Feodalitenin Fransa'da devrimden önce çözülmeye başladığını, köylünün daha rahat hareket ettiğini söyler Tocqueville. Bununla birlikte Fransa da gerçekleşen bir devrim daha vardır. Bunu şöyle açıklar; " köylü yalnızca sertlikten kurtulmuş olmakla kalmamıştı; aynı zamanda toprak sahibi haline de gelmişti."
Tocqueville, Fransa'da toprak mülkiyetindeki bölünmenin devrimle başladığını sanmanın, yaygın bir hatayı sürdürmek olduğunu ve bu olgunun devrimden çok daha eski olduğunu ifade etmekle birlikte; devrimin etkisinin toprağı bölmek değil, ama bir an için serbest bırakmak olduğunu belirtir .
O halde feodal yasalar neden Fransız halkının yüreğine bu kadar güçlü, nesnesi ortadan kalktıktan sonra bile devam eden ve sanki yatıştırılamazmış gibi görünen bir nefret ekmiştir? Tocqueville bunun nedenini, Fransız köylüsünün bir yandan toprak sahibi haline gelmiş ve öte yandan da senyörünün yönetiminden tümüyle kurtulmuş olmasıyla açıklar; hiç şüphesiz başka bir çok neden bulunabileceğini, ancak bunların en başta gelenler olduklarını düşünmektedir. Böylece, soyluluk dediğimiz kurum, 18. yüzyılda da feodal dönemdeki yönetim biçimi gibi devlet erkinde toplanmış ve merkezileşmiştir.
Tocqueville şöyle bir ifadede bulunur; "Gerçek, merkezi yönetimin, söylendiği gibi Devrimin ya da imparatorluğun edimi değil, eski rejimin bir kurumu olduğudur."
Merkezileşmenin hiçbir şekilde bir devrim kazanımı olmadığını, tam tersine eski rejimin bir ürünü olduğunu; bunun, eski rejimin siyasal yapılanmasının Devrimden sonra dahi yaşayabilmiş ve bu devrimin yaratmış olduğu yeni toplumsal düzenle bağdaşabilmiş yegane kısmı olduğunu söyler.
Tocqueville, merkezileşmeye yönelik ifadelerini açıklamaya devam ederken şu soruyu sorar; "Fransa, neden Avrupa'nın bütün ülkeleri arasında başkentin çoktandır taşraya karşı en fazla üstünlük sağlamış ve bütün imparatorluğu en iyi şekilde kendisine bağlamış olduğu ülkeydi?"
Cevap şudur: "sermayenin, egemenliğin bütün geriye kalan kısmım karşısındaki siyasal üstünlüğüne neden olan şey ne konumlanışı, ne büyüklüğü, ne de zenginliğidir; asıl olarak, hükümetin niteliğidir.
Düşüncenin devinimi artık yalnızca merkezden yola çıkıyordu. Paris taşrayı gövdeye indirmeyi başarmıştı.
Paris böylece dışarıdaki bütün gücü eline geçirmeyi bitirdiği sırada, kentin bağrında, tarihin dikkatini çekmeyi hiç de daha az hak etmeyen bir başka değişimin tamamlandığı görülüyordu. Bir alışveriş, iş, tüketim ve eğlence kendinden başka bir şey değilken, Paris bir fabrikalar ve imalathaneler kenti haline gelişini de tamamlıyordu; birinci olguya yeni bir kimlik kazandıran ve çok daha müthiş bir olgu..." Bu cevaplardan da anlaşıldığı gibi, şehirleşmenin gelişmesiyle birlikte, bu bölgelerdeki işçi nüfusunun değişimi de hızlanmaktadır. Tocqueville işçiler için şunları söyler, "Böylece Paris, Fransa'nın efendisi haline gelmişti ve kendisini Paris'in efendisi kılacak olan ordu, bir zamandır birikiyordu."
Tocqueville, eski rejimin bir kölelik ve bağımlılık dönemi olduğunu sanmanın büyük bir hata doğuracağını belirtir. O, bu dönemde bugünkünden çok daha fazla özgürlüğün hüküm sürdüğünü; ama bunun, sınıflara dayalı bir istisna ve ayrıcalık fikrine bağlanmış, yasayı çiğnemeye hemen hemen keyfilik ölçüsünde imkan veren, en doğal ve en zorunlu güvenceleri bile hiç bir zaman bütün yurttaşlarına sağlamaya kalkışmayan, düzensiz ve fasılalı bir özgürlük anlayışı olduğunu söyler.
Soyluların siyasal haklarını yitirmeleri ve yerel özgürlüklerinin kaybolması süreciyle birlikte, soyluların göçü de büyümüştür: artık onları malikanelerinin dışına çekmeye bile gerek kalmamış, orada kalmayı kendileri reddetmişlerdi. Çünkü kırsal yaşam onlar için çekilmez hale gelmişti.
Merkezileşmiş ülkeyi yazar şöyle tanımlar; "merkezileşmiş ülke demek, zengin ve aydınlık sakinlerinden boşalmış kırsal kesim demektir... Eksik ve gündelik kültürlerin ülkesi demektir"
Tocqueville, soyluluğu ve burjuvaziyi şu noktada benzeştirir. ikisi de sonuçta halkın dışında yaşar ve bu yüzden kendilerini koruyacak adaleti oluşturma çabası içindedirler.
Tocqueville, eski rejimin burjuvazisinin bağımsız bir anlayış sergileme konusunda, devrimden sonra gelen burjuvaziye göre daha iyi hazırlanmış durumda olduğunu söyler. O, devrimden sonraki Fransa'ya eleştiri yönelterek şunları aktarmaktadır.
"Her türlü direniş gürültüsünü boğma sanatı o sıralarda bugünkü kadar gelişmiş değildi. Fransa bugün yaşadığımız sağır mekan haline henüz gelmemişti; tersine, siyasal özgürlük ortada görünmemekle birlikte, fazlasıyla ses getiriyordu ve sesini yükseltmek, uzaktan işitilmiş olmak için yetiyordu."

3.3. Aydınların devrim üzerindeki etkileri ne olmuştur?
Tocqueville, Fransız Devrimi'ne yazarların etkisini şöyle açıklamaktadır: "Tarihte çok yeni olan bu olay, büyük bir ulusun bütün siyasal eğitiminin bütünüyle yazın adamları tarafından yapılması, belki de Fransız ihtilaline kendine özgü mizacını vermekte ve ondan şimdi görmekte olduğumuz şeyi çıkartmakta en fazla katkısı olan unsur oldu.
Yazarlar, ihtilali yapan halka yalnızca kendi fikirlerini taşımakla kalmadılar; ona kendi mizaçlarını ve tabiatlarını da verdiler. Onların uzun eğitimi altında, başka rehberlerin yokluğunda ve uygulamanın derin belirsizliği içinde yaşanırken, bütün ulus onları okuya okuya, sonunda iç güdülerine, akıl yürütme biçimlerine, tercihlerine ve tabiatlarının özürlü yanlarına kadar, kitapları yazanlara katıldı; öyle ki, en sonunda eyleme geçtiğinde, edebiyatın bütün alışkanlıklarını siyasetin içine taşıdı."
Aydınların Fransız Devrimi'ne etkisinin çok fazla olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. Devrime adım adım evrilen burjuvazi, kendi felsefe ve dünya görüşünü de geçmişten getirmekteydi. Fransız Devrimi "bütün dünyada bir kütür devrimine yol açmıştır" diyenler de bulunmaktadır.
Tocqueville, özgür kurumlardan hiç birinin kalmadığını söyler; dolayısıyla artık siyasal sınıfların, canlı siyasal toplulukların, örgütlü ve yönü belli partilerin olmadığı bir ortamda da kamuoyu yeniden ortaya çıktığı zaman kamuoyu yönetiminin yalnızca filozoflara düşeceği, Devrimin bir takım tikel olguları hedeflemekten çok soyut ilkelere ve çok genel kuramlara göre yönetildiğini görmenin kaçınılmaz olacağı; kötü yasaların üstüne ayrı ayrı gidilecek yerde bütün yasaların hedef alınacağı ve Fransa'nın eski devlet düzeninin yerine, o yazarlarca tasarlanmış olan yepyeni bir yönetim sisteminin geçirilmek isteneceği kehanetinde bulunur.
Tocqueville, devrimin yalnızca entelektüel düzeyde mayalanmasından ötürü, onun tüm siyasal devrimlerden farklılaşarak dinsel devrimlere yaklaşacağının -yani bir inanç devrimi olacağının- altını çizmektedir.

4. Bitirirken
Tocqueville'in bu eseri bize göre Fransız Devrimi'ne ışık tutacak farklı bir senaryoyu betimler. irili ufaklı tüm aktörler, figüranlar, çevre, zaman akışı ve konu, her şey birbirine tam bağlamış ve uygulanmıştır. Tocqueville kitapta önemli bir şeyin altını çizer; "Fransız ihtilali, dinsel bir ihtilal tarzında işleyen ve bir bakıma dinsel bir ihtilal görünümünü alan siyasal bir ihtilaldir"
Tocqueville'e göre devrim, her şeyden önce bir kopuşu değil, bir sürekliliği temsil etmektedir; çünkü devrimin yerleştirdiği düzeni Fransız toplumu devrimden önce zaten oluşturmuştur, aksi taktirde böylesi bir oluşumu kabul etmesi ve özümsemesi olanaksız olurdu. Bu da Fransız Devrimi'nin "evrimsel" bir süreç içinden geçtiğini gösterir. Devrim, evrimsel süreçte sadece kırılma noktasını oluşturmaktadır.
Yazar, Fransız Devrimi'ne yeni bir bakış açısı getirerek; 16. Louis döneminin Eski Rejimin en zengin dönemini oluşturduğunu ve kendi kendine bu devrimi çabuklaştırdığını belirtmektedir. Çünkü insanlar, ancak önlerindeki ufuk açık olduğunda huzursuzlanmakta ve ancak o zaman maddi refah ile hukuk arasındaki uyumsuzluklardan rahatsızlık duymaktadırlar.
Tocqueville'in sormuş olduğu bir soru ve ona vermiş olduğu cevapla yazımıza son verelim. "Devrimin gerçek hedefi neydi? Sonuçta onun özgün vasfı nedir? Özellikle de, niçin yapılmıştır? Ne yapmıştır?
Devrim sanıldığı gibi, asla dinsel inançların imparatorluğunu yıkmak için yapılmış değildi; görüntülere rağmen, o, temel toplumsal ve siyasal bir ihtilaldi; ve bu türden kurumların çerçevesi içinde, hiçbir şekilde düzensizliği sürdürmeye, bir bakıma düzensizliğe istikrar sağlamaya -başlıca hasımlarından birinin söylediği gibi anarşiyi yöntemleştirmeye-yönelmedi, daha çok kamusal yetkenin gücünü ve haklarını çoğaltmaya eğilim gösterdi... Onu yalnızca kendi içinde ele almak üzere, farklı dönemlerde ve çeşitli ülkelerde fizyonomisini geçici olarak değiştiren bütün kazalardan ayrı tuttuğumuz zaman, bu ihtilalin, birçok yüzyıl boyunca Avrupa halklarının çoğunda ortak kabul etmeksizin hüküm sürmüş olan ve genellikle feodal kurumlar adı altındaki o siyasal kurumları, koşulların eşitliğini temel alan daha tekdüze ve daha basit bur toplumsal ve siyasal düzeni ikame etmek üzere, ortadan kaldırmaktan başkaca bir etkisi olmadığı açıkça görülür."
  • 5. Kaynakçalar
  • - Aron, Raymond, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri 4.basım, çeviri: Korkmaz Alemdar, Ankara: Bilgi Yayınevi, 2000
  • - Sarıca, Murat, 100 soruda Fransız ihtilali 3. baskı, istanbul: Gerçek Yayınevi, 1995
  • - Uçar, Üahin, "Fransız ihtilali /Tanrılar Susamışlardır", Türkiye Günlüğü Dergisi, , no:4, Haziran 1989
  • - Tocqueville, Alexis de, Eski Rejim ve Devrim, (Çeviri: Turhan Ilgaz), istanbul: Kesit Yayıncılık, 1995

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Ağustos 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  xir57987_v1.jpg
Gösterim: 595
Boyut:  50.1 KB

TOCQUEVİLLE (Charles Alexıs Henrı Clerel DE), transız siyaset adamı ve tarihçi (Paris 1805 - Cannes 1859) Versailles’da yargıçtı (1827), 1831 de ABD'de ceza sistemini incelemekle görevlendirildi ve Systeme penitentiaire aux Etats-Unis (ABD’de ceza sistemi) [1832) adlı yapıtını kaleme aldı, daha sonra araştırma alanını genişleterek tüm liberal amerikan kurumlarını inceledi ve Amerika da demokrasi üzerine'yi (De la dömocratie en Amerique) [1835-1840] yazdı; bu yapıtı sayesinde üne kavuştu ve Montesquieu ile karşı taştırıldı 1839’da Meclis'e seçildikten sonra Guızot'ya muhalefet etti. II. Cumhuriyet döneminde Dışişleri bakanlığı yaptı (1849). Daha sonra kendini tümüyle Ancien Rbgime et la Revolution (Ancien Regime ve Devrim) [1856] adlı yapıtını yazmaya adadı; bu yapıtında iki donemin idari bakımdan gösterdiği benzerlikler üzerinde durdu. Tocqueville zihniyetler tarihinin kurucularından biridir.
Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

23 Ocak 2012 / Jumong Müzik ww
8 Mayıs 2011 / HipHopRocK Bilim ww
4 Nisan 2009 / Harry Kewell Spor ww
26 Ocak 2015 / Jumong Siyaset ww
25 Eylül 2015 / Safi Bilim ww