Arama

Edebiyat ve İstanbul (İstanbul Hakkında Yazılan Şiirler, Öyküler ve Yazılar)

Güncelleme: 31 Ekim 2016 Gösterim: 28.227 Cevap: 3
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
10 Ekim 2008       Mesaj #1
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Dünyanın en güzel şehri

Ad:  Edebiyat_İstanbul.JPG
Gösterim: 2539
Boyut:  26.3 KB


Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul,dünyanın en güzel şehirlerinden biridir sözü gerçeği ancak kısmen yansıtır.İstanbul’u bilenler, İstanbul’un dünyanın en güzel şehri olduğunu da bilirler.
Elbette,dünyada hem tarihiyle, hem coğrafi konumuyla hem de doğasıyla ‘güzel’ sıfatını hak eden bir çok şehir vardır.
Ama,tarihin,coğrafyanın ve tabiatın İstanbul’daki kadar güzel bir terkiple biraraya geldiği bir başka şehir gösterilemez.
Boğaziçi,denizin ve yeşilin yeryüzünü güzelleştirmek için yarıştığı muhteşem bir coğrafyadır.Dünyanın Altın Boynuz adıyla tanıdığı Haliç gibi nefis bir deniz kıvrımıyla ikiye bölünen Avrupa yakası, bir şehir için düşünülebilecek en güzel konumdur.
Tarih, İstanbul’un bu güzelliklerine adeta tabii bir uzantı gibi eklenmiş ayrı bir güzelliktir. Bizans, Ceneviz ve Osmanlı mimarları, elbirliğiyle İstanbul’u güzelleştirmek için çabalamışlardır. İstanbul’un güzelliğine yapılan katkılarda aslan payı, hiç kuşku yok ki Osmanlı’ya, özelde de mimarinin zirvesini teşkil eden büyük mimar Sinan’a aittir.

Grek metinlerinden bugüne


İstanbul’un güzelliğinde, sanatçıların, ediplerin, şairlerin payı da inkar edilemez. İstanbul için yazılmış şiirler, İstanbul’u yazan seyahatnameler, İstanbul’u anlatan hikayeler, romanlar da, tıpkı boğazdaki renk renk yalılar, İstanbul’un tepelerine serpilmiş büyük küçük camiler, sokak aralarına kondurulmuş çeşmeler, sebiller gibi İstanbul’un eşsiz güzelliğinin birer parçasıdır.

Grek metinleri, Bizans ve Osmanlı vekayileri, İstanbul’la ilgili en eski yazılı kaynaklardır. Grek metinlerinde, daha çok efsanevi bir anlatım vardır. Asıl konusu İstanbul olmayan bu metinlerde, tanrılar, tanrıçalar ve bir takım efsanevi varlıkların yolu kimi zaman İstanbul’a uğrar. İstanbul’un kuruluşuyla ilgili efsaneler bu metinlerdendir. Bu tür metinlerin bir çoğu, gerçek olaylardan yola çıkmışsa da zaman içinde insanlar tarafından süslenmiş, efsaneleştirilmişlerdir.

Seyyahların gözüyle


Başka ülkelerden gelen insanların meraklı anlatımlarını içeren seyahatnameler, tarihi metinler arasında en ilginç olanlarıdır. 12. Yüzyıl seyyahlarından Odon de Deuil Bizans dönemi İstanbul’unu en ayrıntılı şekilde anlatan yazarlardan biridir. Aynı yıllarda İstanbul’a gelen İspanyol Yahudisi Benjamin de şehrin zenginliklerini anlata anlata bitiremez. 1220 yılında, Kudüs’e giderken İstanbul’a uğrayan Rus Papazı Anton’un yazdıkları da, Bizans dönemiyle ilgili önemli bilgiler içerir. Anton, özellikle kiliseleri ve diğer dini mekanları ziyaret etmiş ve bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiler vermiştir. 12. yüzyıl sonu ile 13. Yüzyıl başları, Doğu Akdeniz’de tutunmaya çalışan Haçlılar’ın, yolları üstündeki İstanbul’u adeta harabeye çevirdiği yıllardır. Frenk savaşçı Geoffroy de Villehardouin ve bir başka Haçlı yazar Robert de Claire, İstanbul’un o zamanki harap halini anlatan yazılı metinler bırakmışlardır.
Arap Seyyah Ebu’lfida ve İspanya Kralı tarafından Timur’a elçi olarak gönderilen Ruy Gonzales de Clavijo’nun seyahatnamelerinde de İstanbul’a ait bölümler geniş yer tutar. Ebu’l Fida ve Clavijo gibi Cristoforo Buondelmonti de İstanbul’u 15. Yüzyıl başında ziyaret etmiştir. Bizans’ın son yılları olan bu dönemde de İstanbul’un hali iç açıcı değildir.
İstanbul’dan gelip geçmiş seyyahların İstanbul hakkındaki izlenimleri hakkında, İBB Web Sitesi’nin ‘SEYYAHLARIN İSTANBUL’U’ bölümüne bakarak fikir edinmek mümkün.

Şairler ve İstanbul
İstanbul’un şiirimizde de önemli bir yeri vardır. İstanbul, belki de, üzerine en çok şiir yazılan dünya şehridir. Sayısız şair, mısralarında bu şehrin güzelliklerini terennüm etmiş, şiirleriyle İstanbul’u daha bir süslemiştir.
Başta İstanbul’un Fatih’i 2. Mehmed Han olmak üzere divan şairlerimiz onun her köşesine çiçekler gibi beyitler düşerek, İstanbul’un rengini Boğaziçi’nin erguvanları gibi açmışlardır. Takdir edileceği gibi, İstanbul şiirlerinin zirvesinde, Lale Devri’ni ölümsüzleştiren büyük Şair Nedim vardır.
Nedim, sadece “Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü behadır/Bir sengine yekpare acem mülkü fedadır” mısralarıyla değil, Sa’dâbâd’ı, Göksu’yu, Küçüksu’yu ve güzel İstanbul’un şipşirin mevkilerini bütün canlılığıyla yüzyıllar öncesinden bugüne taşıyan bir çok gazeli, kasidesi ve şarkısıyla tam bir İstanbul şairidir.

Ve Yahya Kemal


Divan Şairleri ile 20. Yüzyıl şairlerinin arasında duran şairimiz Yahya Kemal Beyatlı da İstanbul’un taşına toprağına, her köşesine meftun büyük bir İstanbul şairidir. “Sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel” mısraının sahibi Yahya Kemal, şiirlerinde İstanbul’u semt semt, sokak sokak nakşetmiştir.
Sanatını daha çok bir ‘mesele’yi, bir ‘dava’yı dillendirmek üzere icra eden İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Akif Ersoy’un şiirlerinde, sokak sokak İstanbul vardır. İstanbul’u anlatmak gibi bir hedefi olmasa da, Akif’in şiirleri, İstanbul’u en çok anlatan şiirlerden sayılabilir.
Son devir şairleri arasında, neredeyse bütün şiirleri buram buram İstanbul kokan Necip Fazıl Kısakürek’in müstesna bir mevkii vardır. “Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar/Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar” mısraları, Necip Fazıl’ındır.
“İstanbul’u düşünüyorum gözlerim kapalı” ya da “Urumeli Hisarı’na oturmuşum/Oturmuş da bir türkü tutturmuşum” mısraları hemen aklımıza gelen Orhan Veli de iflah olmaz bir İstanbul şairidir.
Türkiye’de yaşayan, ya da İstanbul’u gören hiçbir şairin, bu şehrin güzelliğine yakalanmaması mümkün değildir. Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan Nazım Hikmet’e, Ziya Osman Saba’dan Behçet Necatigil’e, Sezai Karakoç’tan Cemal Süreya’ya bir çok şairimiz, İstanbul’un güzelliğine şiirleriyle eşlik etmişlerdir.
İstanbul, bugün de ‘şiir gibi bir şehir’ olarak, şiirle yaşamaya, şiirlerde yaşamaya devam etmektedir.

Nesirde de şiir gibi


İstanbul, sadece şiirimizde değil,nesrimizde de şiir gibi’dir.
Edebiyatımızda neredeyse yegane türün şiir olduğu dönemlerde, resmi belgelerden, seyahatname ve hatırat kitaplarından başka tanık bulmamız güçtür.
Gördüğü her şehri, her kasabayı, kendisinden önce ve sonra görülmemiş şipşirin bir üslupla adeta yeniden kuran Evliya Çelebi, İstanbul denilince ilk akla gelen müelliflerden biridir.
İstanbul’un edebiyat metinlerinde yaygın olarak yer aldığı dönem, gazetelerin, mecmuaların çıktığı, roman, tiyatro, hikaye gibi türlerin çokça yazılmaya başlandığı, kısacası, nesir’in bir yazma şekli olarak daha çok kabul gördüğü 19. Yüzyılda başlar. Özellikle 19. Yüzyılın ikinci yarısında, doğrudan İstanbul’u konu almasa bile, İstanbul’u mekan olarak içeren sayısız edebiyat ürünü meydana getirilmiştir.
Bu yazarlar arasında Ahmet Rasim’in özel bir yeri vardır. Bir bakıma, şiirde Yahya Kemal neyse, nesirde Ahmet Rasim odur. Bir farkla ki, Yahya Kemal şiirlerinde İstanbul’u tabir caizse idealize ederken, Ahmet Rasim alabildiğine realisttir. Ne gördüyse, ne yaşadıysa, ne yaşanıyorsa onu yazar. Bunu yaparken, son derece renkli, zengin bir üslup kullanır. Yahya Kemal’in ‘baktığı’ bir çok şeye bakmayı ihmal etmişse de, İstanbul’u en çok yazan yazarlarımızdan biridir, Ahmet Rasim.
Tepeden tırnağa İstanbullu bir yazar olan Refik Halit Karay’ın, doğrudan doğruya İstanbul’u konu alan müstakil yazıları çok azdır. Ancak, Refik Halit’in yazılarının çoğunda mekan, İstanbul’dur.
Refik Halit’i okurken, en siyasi makalelerde, en ‘entipüften’ konu başlıkları altında, İstanbul’u görürsünüz. Bu yüzden, edebiyatın İstanbul’la ilişkisinden sözederken, Refik Halit Karay’ın ihmal edilmesi düşünülemez.
Ahmet Vefik Paşa, Ebuzziya Tevfik, Musahipzade Celal, Rauf Yekta, Rıza Tevfik, Reşat Ekrem Koçu gibi yazarlar, bu bağlamda adı anılması gereken yazarlarımızdan birkaçıdır.
Yine, daha çok bu dönemdeki ‘kayıtlar’dan günümüze ulaşan Orta Oyunu, Karagöz, Tuluat diyalogları, mizah edebiyatımızın kıymetli ürünleridir.

Ve Cumhuriyet


Cumhuriyet döneminde devletin merkezi Ankara olunca, İstanbul’da da bir çok yazar yüzünü Ankara’ya çevirmiştir. Yine de bu durum, İstanbul’un edebiyattaki yerine halel getirmemiştir. Çünkü İstanbul, sanatçının ruhuna, dünyadaki bütün şehirlerden daha çok hitap etmektedir.
Türk hikayeciliğinin başta gelen isimlerinden olan Sait Faik (Abasıyanık), İstanbul’u en çok yazan ediplerimizden biridir. Ahmet Rasim’le Yahya Kemal arasında yaptığımız karşılaştırmaya benzer bir karşılaştırmayı, Orhan Veli ile Sait Faik arasında yapmak mümkündür. Sait Faik’in hikayelerindeki İstanbul, Orhan Veli’nin şiirindeki İstanbul’un bir benzeridir. Haldun Taner de, İstanbul’u çokça yazan hikayecilerden biri olarak anılabilir.
Peyami Safa, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi romancılarımız da, İstanbul’u eserlerinde yaşatan ustalarımızdan birkaçıdır. Özellikle “Fatih Harbiye” romanı, Cumhuriyet sonrasında İstanbul’da vaki olan hayat tarzlarını Peyami Safa hassasiyetiyle ele alan büyük bir eserdir. Tanpınar’ın ‘Huzur’u, ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, İstanbul’da yaşanmış –veya yaşandığı varsayılan- büyük romanlardır.
Bu ve benzeri romanlardaki ‘İstanbul’ zaman zaman buruk, zaman zaman sıcak bir nostalji hissine sebep olurken, mesela Attila İlhan’ın romanlarındaki İstanbul (şiirlerindeki İstanbul’un tersine) neredeyse ‘kirli’ bir İstanbul’dur. Yani, İstanbul’u güzellikleriyle ya da ‘trajedi’siyle ele alan sanatçılarımız olduğu gibi, İstanbul’un ‘kir’ini görmeye, hatta onu büyütmeye çalışan sanatçılarımız da eksik değildir.

İstanbul farkı


Bir açıdan bakıldığında, sanat ve edebiyatın İstanbul’un güzelliğine ekleyebileceğimiz, İstanbul’u daha da güzelleştiren bir unsur olduğunu söyleyebiliriz. Bir başka açıdan baktığımızda da, İstanbul’un sanata ve edebiyata çok şeyler verdiği görülecektir. İstanbul’da geçen bir hadise ile, Türkiye’nin başka yerlerinde geçen bir hadise arasında daha baştan bir tür ‘klas’ farkı vardır. Türkiye’nin en tanınmış romancılarından Yaşar Kemal’in yazdığı romanlar arasında mekanı İstanbul olanların (mesela ‘Kuşlar da Gitti’nin) diğer romanlarına nazaran daha ‘şehirli’ olmak zorunda kaldığı gözden kaçmayacaktır.
Bu sayfalarda, İstanbul’u değişik formlarda yazan bütün ediplerimizin bir listesini sunmamızın, hele hele onların herbirinin eserleri hakkında değerlendirmeler yapmamızın imkanı olmadığı mutlaka takdir edilecektir.
İstanbul, yazıla yazıla bitirilebilecek bir şehir değildir. Bütün hayatını İstanbul’a adayan (Yahya Kemal gibi) sanatçılar bile, İstanbul’da yazılacak çok şeyler bırakarak bu âlemden göçüp gitmiştir. İstanbul, günümüz yazarlarının eserlerinde de, şiir olarak, hikaye olarak, roman veya deneme olarak varolmaya devam etmektedir.
Mustafa Kutlu’dan Orhan Pamuk’a, Salah Birsel’den Murat Belge’ye ve Mustafa Armağan’a kadar, isimlerini burada sıralamamıza imkan olmayan bir çok edip ve şairimiz, dünyanın en güzel şehrinin güzelliklerini eserlerine yansıtmışlar, bir bakıma, İstanbul’dan aldıklarını eserleriyle İstanbul’a vermeye çalışmışlardır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 31 Ekim 2016 12:49 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
10 Kasım 2008       Mesaj #2
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Sultan Şehir



Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem,
Bilir misin dostum İstanbul olur benim, benim şehzadem,
Ya İstanbul beni alır, ya da ben İstanbul'u alırım be diyen,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Söylesene, İstanbul değil miydi, böyle asırlarca özlenen,
Söylesene, İstanbul değil miydi böyle asırlarca beklenen,
İstanbul Galata Kulesi’dir, Hezarfen Ahmet Çelebi diyen,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul laleler kokar, İstanbul laledir bilir misin sen sen,
İstanbul Topkapı Sarayı’dır, kutsal emânetlere âmâdem,
Ben, ben İstanbul’u bilirim derim, başka bir yeri bilmem,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul’um sadece yedi tepe midir, İstanbul kâlplerdedir,
İstanbul bir rüyaların şehridir, İstanbul’um asırlarca özlenir,
İstanbul'un fethinde, aşklar ne kadar, ne kadar da yücedir,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul alınır, karanlık çağlar kapanır, yeni bir çağ açılır,
Asırlardır masum duran İstanbul, peygamberine kavuşur,
Bütün dünya İstanbul der, buradan, aleme ziyalar saçılır,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Bütün dünya, İstanbul İstanbul der, İstanbul bir Lalezâr,
Bir başka İstanbul yok yok, İstanbul ebediyyen Gülizâr,
İstanbul, asırlardır bir ticaret merkezi, sanki ortak pazar,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul'um Fatih demek, gemilerim karadan yürüyecek,
İstanbul alemin dürri incisidir, İstanbul hep yâd edilecek,
İstanbul Boğaziçi'dir, Avrupa Haliç'i Altın Boynuz bilecek,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Fahri Kainat, İstanbul mutlaka fetholunacaktır, diyordu,
O ne güzel bir ordudur, ne güzel kumandandır, diyordu,
İstanbul’un manevi kumandanı, Eyyûb Sultan biliyordu,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul önce Konstantiniyye, sonrası İslambol, İstanbul,
Beldet-üt-Tayyibe’dir, Derseâdet, Asitane, Aziz İstanbul,
Baktığın esrarengiz Kız Kulesi’ni, Üsküdar önlerinde bul,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Fatih Topkapı’dan İstanbul’a girdi, Ayasofya’ya yürüdü,
Hocası Akşemsettin ise Ebû Eyyûb El Ensari’yi görürdü,
Bilir misin, Fatih bir dahi idi, döktürdüğü topları, Şahi idi,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Bir de bakacaksın ki, Ayasofya’da bir sabah vakti, mutlu,
Mahsun Ayasofya, senden ne kadar, ne kadar da umutlu,
Ayasofya, Sultan Ahmet Cami kardeş gibi, ikisi de kutlu,
İstanbul gözlerimde nem İstanbul o peygambere kadem.

Çamlıca Tepesinden seyredecek, İstanbul’u göreceksin,
Vallahi, ben İstanbul için ölürüm be, ölürüm! Diyeceksin,
Fethi Mübin aklına gelecek, isteseler cânını vereceksin,
İstanbul gözlerimde nem İstanbul o peygambere kadem.

Denizler mürekkep olsa, ağaçların elimde, hepsi kalem,
Seni nasıl överim gücüm yetmez Sultan Şehir Asitanem,
İstanbul’da olsam bile İstanbul’u özlüyorum, O bir tanem,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem...

Yusuf Önder Bahçeci

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 31 Ekim 2016 12:23 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
11 Ocak 2011       Mesaj #3
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

İstanbul



Gün ve gece bir başka tablo İstanbul'da;
Sabah erken, akşam geç olur İstanbul'da..

Kalbin uzak ise, O'na yakın olsan da;
Hasret yaman, sevda güç olur İstanbul'da!...

Birazcık gölge, bir yudum çay Çamlıca'da;
Mana derin, madde hiç olur İstanbul'da...

Gün gelip, nefes bitip, vade dolduğunda
Yıl ne zaman, saat kaç olur İstanbul'da?

İstanbul`um


Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.

Bir Başka Tepeden


Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 31 Ekim 2016 12:27 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
2 Mayıs 2013       Mesaj #4
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

İSTANBUL



Benden öncede sana aşık olanlar vardı
Benden sonrada oldular.
Ne aşklar yaşandı sende,
Ne aşklar son buldu yine sende.
Hiçbir güzel senin kadar sevdiremedi kendini,
Hiçbir sevgili unutturamadı seni.
Rüzgarın birbaşka eser akşamlarında
Sonbahar bir başka sarıdır yapraklarında
Yedi tepen gelinlik giyer kışlarında Boğaz Gece Görünüm
Çiçekler erken açar erik ağaçlarında
Yazı yaşayamaz olsamda kıyılarında
Sen benim ilk ve son aşkımsın İSTANBUL.

Ender ŞAHİN

Benim Adım İstanbul


İstanbul benim şehrim
Aynaya yansıyan yüzüm
İstanbul benim şehrim
Durmadan kanayan yaram
İstanbul ağlayan kadınım
Aldatan erkek
İstanbul ağlayan kadınım
Ağlayarak ürkek

İstanbul yorgun kollarım
Gece karanlığım
İstanbul yorgun kollarım
Her zaman inandığım

İstanbul benim adım
Kostantinadan sonraki
İstanbul benim adım
Ölene dek baki

İstanbul yanan ateşim
Söndürülemeyecek kadar
İstanbul yanan ateşim
Ömrümün sonuna kadar

İstanbul benim melodim
Geceleri dinledigim
İstanbul benim melodim
Ağlayarak inlediğim

İstanbul aglayan gözlerim
Islanan kirpiklerim
İstanbul aglayan gözlerim
Kopan ipliklerim

İstanbul anne kucagım
Nokta nokta bucagım
İstanbul anne kucagım
Olmazsa olmayacagım

İstanbul üzerimdeki sancı
Kıvranarak izledigim
İstanbul üzerimdeki sancı
Herkezden gizledigim

İstanbul benim adım
Kostantinadan sonra
İstanbul benim adım
1453 den sonra

Kubilay Tek

Hep İstanbul


Nereye bakarsam karşımda hep o
Dağlarda İstanbul,yolda İstanbul;
İlmek,ilmek nakış,nakış işlenmiş
Kovanda istanbul,balda istanbul
Ellerimi açsam dualarımda
Gözümü kapasam rüyalarımda,
Her sabah her akşam hülyalarımda,
Tavırda İstanbul,halda İstanbul

Bir kıta’dan diğerine geçilir
Çamlıca’dan çam kokusu saçılır
Her baharda çiçek çiçek açılır
Lale de İstanbul,gülde İstanbul

Yağmurunda sevdalılar ıslanır
Rüzgarında fırtınalar beslenir
Anlattıkça kelimeler hislenir
Ağızda İstanbul dilde İstanbul

Yedi tepeleri güneş aralar
Boğaz sularında yunuslar oynar
Ay ışığı vurur yakamoz parlar
Denizde İstanbul salda İstanbul

Dualar yükselir ta arşa kadar
Gökyüzünü ezan sesleri yarar
Bu toprak uğruna sel olur akar
Damarda İstanbul kanda İstanbul

İyide güzelde doğruda hoşta
Yağmurda çamurda toprakta taşta
Yürekte gönülde gövdede başta
Bedende İstanbul canda İstanbul

Ümraniye 2005
Salih Çelik

İstanbul, İstanbul


İstanbul, hayallerim
İstanbul, emellerim
İstanbul, sevdiklerim
İstanbul, İstanbul
İstanbul, emek
İstanbul, ekmek
İstanbul, sevmek
İstanbul, İstanbul

İstanbul, saadet
İstanbul, azamet
İstanbul, cennet
İstanbul, İstanbul

Göz görür,
Akıl yorar,
Kalp sever.
Ne göz görür,
Ne akıl yorar,
Ne de kalp sever,
Sen yoksan İstanbul.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 31 Ekim 2016 12:35 Sebep: başlık ve sayfa düzeni

Benzer Konular

20 Ağustos 2008 / Misafir Eğitim Bilimleri
25 Haziran 2007 / Misafir Edebiyat
29 Temmuz 2011 / AndThe_BlackSky Eğitim Bilimleri
21 Nisan 2012 / serenad Cevaplanmış
17 Mayıs 2012 / gprsnedir Taslak Konular