Arama

İstanbul - Bahçelievler - Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi

Güncelleme: 11 Eylül 2008 Gösterim: 9.828 Cevap: 0
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
11 Eylül 2008       Mesaj #1
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi

Sponsorlu Bağlantılar
800 kişilik konferans ve tiyatro salonu, 1100 kişilik spor salonu, yemekhane, müstakil banyo ve WCli 72 odadan müteşekkil pansiyon ile 24 derslikli öğretim binasında 24’er kişilik 4 hazırlık sınıfında 2003–2004 Öğretim Yılı’nda 52 si İstanbul’dan 44 ü diğer 23 ilden toplam 96 öğrenci ile yatılı ve karma eğitim yapılmıştır.

Okulumuzda, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Birliği arasında 4 Temmuz 2000 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren MEGEP/SVET Projeleri Bölge Yöneticilikleri ile (MVET) Mesleki ve Teknik Eğitimin Modernleştirilmesi, (TEDP) Temel Eğitime Destek Projesi ve (EARGED) Bilimsel ve Sanatsal Araştırmayı Teşvik Proje Merkezi faaliyetleri de sürdürülmektedir.


İSTANBUL PROF. DR. MÜMTAZ TURHAN SOSYAL BİLİMLER LİSESİ
Türkiye’ de ilk kez sosyal alanda iyi yetişmiş, kültür alanına zenginlik ve ufuk kazandıracak elemanlar yetiştirmek amacıyla 2003 – 2004 Öğretim Yılı’nda, İstanbul İli, Bahçelievler İlçesi’nde, İl Özel İdaresi adına İstanbul Valiliği tarafından İl Daimi Encümeni kararı ile okulumuza tahsis edilen binalarda öğretime başlamıştır.
Sosyal Bilimlere ivme kazandırması beklenen okulumuza, toplum dokusuna olumlu katkıları olacağı düşüncesiyle Türkiye’nin bugüne kadar yetiştirdiği en büyük sosyal bilimcilerden biri olarak bilinen, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi eski öğretim üyelerinden rahmetli Prof. Dr. Mümtaz TURHAN’ın ismi verilmiştir.

AMAÇLARI:
  • Sosyal Bilimler ve Edebiyat alanında ihtiyaç duyulan üstün nitelikli bilim adamlarının yetiştirilmesine kaynaklık etmek, ilgi ve yetenekleri üst düzeyde olan öğrencileri bu alanlarda yüksek öğretime hazırlamak.
  • Öğrencilerin bilimsel, kültürel ve teknolojik gelişmeleri izleyebilecek düzeyde Türkçe ve yabancı dil öğrenmelerini sağlamak.
  • Öğrencileri edebiyat ve sosyal bilimler alanlarında araştırmaya yönelterek, gelişmelere ilgilerini uyandıracak ortam ve şartları hazırlamak.
  • Öğrencilerde geçmiş nesiller ile çağdaşları arasında ortak duyguların uyandırılmasını sağlamak.
  • Türk sanat ve kültür birikimini anlayıp yorumlayabilen, yeni bilgi ve projeler üretebilen bireyler yetiştirerek toplumun ekonomik ve kültürel kalkınmasına bilinçli bir şekilde katkıda bulunmak.
SOSYAL BİLİMLER LİSESİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARIN TARİHİ:
Sosyal Bilimler Lisesi ile ilgili çalışmaların tarihi bir hayli eskilere dayanıyor. Cumhuriyet döneminde ilk olarak 1940’lı yıllarda, değişik bir müfredat ile uygulanması düşünülen sosyal bilimler lisesi projesi, 1970’li yıllarda yeniden gündeme geldi. Kültür çevrelerinde yazıldı, konuşuldu. O zamanlar daha çok edebiyat fakültelerinin zeminini oluşturacak bir alt yapı lisesi olarak düşünülüyordu; ama olmadı. 2003 Eylülüne kadar bekledik. Okulumuzun kuruluşunu imzalayan Milli Eğitim Bakanı’mız Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK’in bir konuşmasında geçen “Sosyal Bilimler Lisesi’nin kurulmasının en önemli amaçlarından biri, siyaset ve bürokrasiye kültürlü, devleti ve demokrasiyi iyi tanıyan, ona işlerlik kazandıracak elemanlar yetiştirmektir“ ifadesi konunun önemini çok güzel anlatmaktadır.


SOSYAL BİLİMLER VE SOSYAL BİLGİLERİN TARİHİ:
Sosyal Bilimler ve Sosyal Bilgiler, birçok ülke tarafından bir vatandaşlık eğitimi programı olarak benimsenmiştir. Sosyal Bilgiler insanlara içinde yaşadığı toplumu, bölgeyi, ülkeyi ve dünyayı tanıtır. Bunların tarihsel sürecini öğretir. Toplumsal yaşamla ilgili her konu sosyal bilimlerin kapsamına girdiği için tarihsel süreci de çok eskilere dayanır.



Sosyal Bilgiler ve Sosyal Bilimler, kavram olarak benzerlikler gösterirler. Ancak aralarında şu fark vardır: Sosyal Bilimler konu alanlarıdır. Bu alanlar arasında Tarih, Coğrafya, Vatandaşlık Bilgisi, Sosyoloji, Antropoloji, Hukuk ve Psikoloji gibi önemli bilimler yer alır. Sosyal Bilgiler ise bir öğretim programıdır. Başka bir deyişle öğretim kurumlarında yer alan eğitim alanlarının yarattığı bir kavramdır.
İnsanlıkla ilgili her türlü değişim ve gelişim Sosyal Bilimlerin ilgi alanına girer. Tarihin babası sayılan Herodot ve ünlü coğrafyacı Ptolemaios aynı zamanda tarihte bilinen en eski sosyal bilimcilerdir.


Türkler’de sosyal bilim ile ilgili çalışmalar ve örnekler oldukça eskilere dayanır. En eski Türk yazılı belgeleri olarak bilinen “Göktürk Yazıtları” içerik bakımından tarihî, kültürel ve sosyolojik bilgi ve mesajlarla doludur. Bu bakımdan Türk tarihinde sosyal bilimlerle ilgili ilk yazılı belgelerin Göktürk Yazıtları olduğu söylenebilir. İlk Müslüman Türk toplumlarından olan Karahanlılar zamanında yazılan iki önemli eser “Divanü Lügat’it-Türk ve Kutadgu Bilig” edebî eserler olmalarının yanı sıra birer sosyal bilim çalışması örneğidirler.


XI. Yüzyılda Selçuklular zamanda kurulan Nizamiye Medreseleri, Türk eğitim ve öğretim tarihinin en önemli kurumlarındandır. Nizamiye Medreseleri’nde İslâmî ilimlerin yanı sıra tıp, matematik ve felsefe gibi ilimler okutuluyordu. Bu medreselerde tarih ve coğrafya derslerinin okutulduğuna dair bir bilgi bulunmamasına rağmen, bu dönemde çok ünlü tarihçiler yetişmiş ve değerli eserler yazmışlardır.


Özellikle Lise düzeyinde uygulanan Eğitim-Öğretim Programlarında sosyal bilimler, amaca uygun bir işlevi yerine getirmekten uzaktırlar. Bunun en büyük nedeni; başlangıç çizgisi; ilköğretime kadar inen “üniversiteye hazırlık” heyecan ve stresidir. Böyle bir hedefe yönelen öğrenciler, araştırıcı ve yaratıcı olmaktan uzaklaşarak, mevcut bilgileri ezberlemekte; en kısa yoldan, sorulara doğru yanıtlar verip puan (not) almanın yollarını aramaktadırlar. Hâlbuki sürekli değişen ve gelişen dünyada durağan (statik) değil, hareketli (dinamik) bir gençlik yetiştirmek gerekir; araştırmayan, sadece mevcut bilgi birikimini ezberlemekle yetinen bir gençlikten bu dinamizm beklenemez. Toplumu ilgilendiren her gelişme sosyal bilimlere konu olacağı için sosyal bilgiler ile sosyal bilimler, toplumdaki bütün gelişim ve değişimlerle iç içedirler. Çağdaş, modern ve demokratik bir toplum olmanın yolu bu değişim ve gelişimleri anında algılamak ve benimsemekle mümkündür. Bilgi toplumu olmanın yolu da buradan geçer. Baş döndürücü bir hızla yol alan bu süreçte ezberci ve durağan bir eğitim ve öğretim anlayışı terk edilerek; araştırıcı, tenkitçi, hattâ özeleştirici bir eğitim ve öğretim anlayışına yönelmek gerekir.
SOSYAL BİLİMLERİN ÖNEMİ:
Günümüzde ortaöğretimdeki alan seçiminde başarılı öğrencilerin fen alanına yöneldikleri veya yönlendirildikleri bir gerçektir. Başarı düzeyi düşük olanların ise sosyal bilimler alanına yönelmesi için neredeyse psikolojik bir baskı oluşmuştur. Bu nedenle sosyal bilimler alanı herkesin çok kolay başarılı olup diploma alabileceği bir alan kabul edilmektedir. Oysa toplumların geçmişinde de geleceğinde de sosyal bilimlerde uzmanlaşmış fertlerin önemi büyüktür. Örnek olarak tarihçilerimizden Ahmet Cevdet Paşa’nın Tarih-i Cevdet isimli eserinin üç ayrı yerinde ayrı tarihlerde Arabistan çöllerinde zuhur eden ve ortalama bir ay kadar süren yangınlara bakış tarzı verilebilir.



Biz, Ahmet Cevdet Paşa’yı sosyal bilimlere yanlış ve önem vermez bakış açısı nedeniyle “Amma da palavracı adam, çölde ağaç mağaç da yok...” şeklinde değerlendirirken başkaları Ahmet Cevdet Paşa için “O değerli bir bilim adamıdır. Yazdıklarını yerinde incelemek gerekir” mantığı ile doğal gaza ve petrole ulaştılar. Sonuçta Tarih, petrole kılavuzluk etti. İngiltere o gün bu gün o coğrafyadan çıkmıyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Dünyadaki teknolojik gelişmeler, arkasında sosyal olgular olduğu için vardır. Sosyal olaylar teknolojiye ivme kazandırıyor. Afrika’ya bir otomobil pazarlayacak firmanın, o kabilenin hangi rengi sevdiğini belirlemesi sosyal bir olgudur. Bu tespiti yapamazsanız, satamazsınız.



Sosyal bilimlerden uzak oluşumuzun bize neler kaybettirdiğini görmek için Arabistan çöllerine gitmeye de gerek yoktur. Şehirlerdeki yüksek nüfus, sosyal problemlere sebep olurken, fen bilimleri bu problemlerin çözümüne yardımcı olamıyor. Af yasalarıyla boşaltılan hapishaneler, diğer taraftan yeniden doluyor. Toplumsal bir problem olarak suç hadisesinin çözümlenmesi, doğru bir metodoloji kurmuş olan bilim adamlarının görev alanına girmekte iken, sadece polisiye tedbirlerle yetiniyoruz.


İletişim: bilgi@isbl.k12.tr




Benzer Konular

29 Nisan 2011 / Misafir Soru-Cevap
27 Ağustos 2015 / BiRuMuT Edebiyat tr
11 Eylül 2008 / Bia Eğitim Bilimleri
11 Eylül 2008 / Bia Taslak Konular