Arama

Thirlwall Yasası ve Makroekonomi

Güncelleme: 20 Aralık 2007 Gösterim: 4.771 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Thirlwall Yasası ve Makroekonomi

Sponsorlu Bağlantılar
Makroekonomik yönetimin temel amaçlarından birisi büyümedir. Bu büyümeyi gerçekleştirmek için ekonomide uzun dönemli ve kısa dönemli büyüme modelleri ile arz yönlü ve talep yönlü büyüme modelleri geliştirilmiştir. Globalleşme ile bu büyüme modelleri de geliştirilerek makroekonominin konuları olan işsizlik, durgunluk, enflasyon, ödemeler dengesi, milli gelir, kişi başına düşen milli gelir, kalkınma ve büyüme gibi konulara çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. İktisadın çekirdeğini Klasik Teori ve bunu eleştiren Keynesyen Akım oluşturur. Klasiklere göre ekonomi doğal olarak dengeye kendiliğinden gelir. Bu dengeyi sağlayan güç ise fiyat mekanizmasıdır. Fiyat mekanizması düzgün işlediği müddetçe tam istihdam dengesi sağlanır. Tüm üretim faktörleri üretime katılacağından ekonomide işsizlik olmaz ve milli gelir yükselir. Klasiklere göre ekonominin dengeye gelmesini sağlayan unsur rekabettir. Eğer ekonomide rekabet sağlanırsa piyasalar kendiliğinden işler. Bu nedenle “Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler” felsefesini benimsemişlerdir. Devlet hiçbir şekilde piyasaya müdahale etmemelidir. Ancak sağlık, eğitim, ulaşım gibi konulara eğilmeli ve rekabeti sağlayıcı düzenlemeler yapmalıdır.
Reel ve parasal ilişkilerde ise önce ekonomik olaylara reel açıdan bakarlar daha sonra parayı analizlerine katarlar. Çünkü para bir mübadele aracıdır. Ekonomik olaylar üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Klasik ekonomik düşünce zamanla geniş tepkiler almış ve çürütülmeye çalışılmıştır. Klasik ekolün revizyonu olarak ortaya çıkan Neo-Klasikler de değerin marjinal fayda ile açıklamasını yapmışlar ve analizlerini fayda,gelir ve verimlilik alanlarında ekonomide karar birimlerinin davranışlarını incelemişlerdir. Neo-Klasik görüşe göre klasiklerin belirttiği gibi ekonomik sorunların çözümü düzgün işleyen piyasa mekanizmasıydı. Tam istihdam sağlandığında ekonomide denge sağlanacak ve makroekonominin konuları çözümlenmiş olacaktı. Bu nedenle Neo-Klasikler analizlerini mikroekonomik olarak üretici ve tüketici gibi karar organlarının davranışlarını incelemişler ve klasik düşünceyi muhafaza etmişlerdir.
1929'da yaşanan dünya ekonomik krizi ile Keynesyen Çağı başlamıştır. Keynes ve Keynesin eserlerini yorumlayan Post Keynesyenler Klasiklere ve Neo-Klasiklere karşı çıkmışlardır. Klasiklere göre her arz kendi talebini yaratırdı. Fakat çıkan krizle milyonlarca insanın işsiz kalması dengeyi bozmuştur. Keynesyen ve bunu savunan Post Keynesyenler ekonomide hem dengenin hemde eksik istihdamın aynı anda olabileceğini savunmuşlardır. Keynesyen, analizlerine parayı sokar. Para arzındaki değişmelerin istihdamı ve milli gelir düzeyini etkileyeceğini söyler. Ayrıca devletin ekonomik hayata müdahale etmesi gerektiğini ve piyasaları tek tek analiz yerine ulusal planda toplam gelir ve istihdam düzeyinin nasıl oluştuğunu saptamaya çalışmıştır.
Post Keynesyenler Neo-Klasiklerin Rasyonel Bekleyişler Teorisini de çürütmüşlerdir. Bu teoriye göre enflasyon dönemlerinde hükümetin aldığı kararların olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak isteyen karar birimleri bunlar firmalar ve ev halkıdır alınan kararların sonuçlarını önceden tahmin ederek karşı bir vaziyet alacaklar ve bu kararları ortadan kaldıracaklardır. Yani ekonomideki karar birimleri piyasa hakkında her şeyi kolay öğrenip bu yönde hareket ederler. Geleneksel iktisatçılarda bu nedenle piyasada herhangi bir belirsizlik yoktur. Oysa Post Keynesyen Teoride beklentiler farklı olabileceği gibi kararlarda farklı olabilir. Gelecek hakkında yanlış veya doğru kararlar alınabilir. Gelecek hakkında belirsizliği azaltmak için uzun vadeli sözleşmeler yapılmalıdır. Bireysel davranıştan daha çok sürü psikolojisi önemlidir. Post Keynesyenler talepteki değişmeler gelir etkisine bağlıdır, zaman boyutu yaklaşımı için ekonomik olaylar geçmişten geleceğe doğru ele alınmalıdır, bu nedenle dinamiktir demişlerdir. Neo Klasikler ise bu açıdan kısmi yada genel denge analizleri geliştirmişlerdir.
Ödemeler Bilançosu Kısıtına Dayalı Büyüme Modeli (The Balance Of Payments Constrained Growth-BPC) Thirlwall Modeli ve bunun sonucu olan Thirlwall Yasası ise Keynesyen Teoriyi benimsemiş ve talep yönlü bir politika izleyerek ihracat ve ithalatta güdümlü bir politika modeli yaratmıştır.
Thirlwall Modeli'nde ülkeler arası büyüme oranlarının farklı olması talepteki büyümenin farklı olmasına bağlıdır. Açık bir ekonomide büyümeyi sınırlayan temel faktör ödemeler bilançosudur. Uzun dönemde büyüme oranı ihracattaki artış ile ithalat talebinin gelir esnekliği ile belirlenir. Ekonomik kalkınma ve ödemeler bilançosu dengesi piyasa güçlerine bırakılırsa gelişmekte olan ülkeler daha çok yoksulluğa mahkum edilmiş olacaklar ve işsizlik artacaktır. Bir ekonomide büyüme ancak ihracatın artmasıyla gerçekleşir. İthalatın gelir esnekliği ne kadar düşükse ihracatın hacmi o derece artar. Bu büyüme uzun dönem olarak ele alınmalıdır. Eğer dış açıklar meydana gelirse bunlar sermaye girişiyle kapatılabilir. Kısa dönemde oluşan açıklar sermaye girişiyle finanse edilebilir fakat uzun dönemde dış açıkların kapatılması zordur. Bu nedenle dış borç olarak IMF gibi uluslararası finans kurumlarının baskısı altına girilir.
İthalat ve ihracatın gelir esnekliğiyle uluslararası rekabet sağlanır. Bu rekabette Klasiklerin savunduğu reel döviz kuru değişmeleri yani maliyet ve fiyatların rekabette etkisi yoktur. Neo Klasiklerin ücret kısıcı politikaları ve yaşanan devalüasyonlar uluslararası işbirliğini sarsar. Bunun için Thirlwall genişleyici makropolitikaların uygulanması gerektiğini ödemeler bilançosu kısıtının genişletilerek ihraç mallarının gelir esnekliği arttırılmalıdır. İhracat global ithalatla eşitlenmelidir. Bu nedenle ülkeler arası global işbirliği olmalıdır. Thirlwall’ın modeli bir çok ülke üzerinde uygulanmıştır. ABD ekonomisi üzerinde yapılan çalışmalarda özellikle ABD’nin 1986 sonrası yaşadığı dış açıklı yıllarda bu modeli destekleyici sonuçlar elde edilmiştir. Buna göre büyüme oranı ödemeler bilançosu kısıtına dayanan uzun dönem denge büyüme oranı arasındaki fark çok küçüktür. Bu açık,sermaye girişleriyle de kapatılınca aradaki sapma daha da azalmıştır.
Yine aynı şekilde İtalya, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yapılan çalışmalarda bu model desteklenmiştir. Başarılı bir ekonomi politikası ancak ihracatın gelir esnekliğinin artması ve ithalatın gelir esnekliğinin azalmasına bağlıdır. Bu model Guatemala, Kosta Rika, Nikaragua, El Salvador ve Honduras için ve Latin Amerika özellikle Arjantin, Meksika, Brezilya ve Kolombia gibi ülkelerde yapılan çalışmalarda bu model üzerinde söz konusu ülkelerin uzun dönem denge büyüme oranının azalış yönünde seyrettiği özellikle yaşanan krizlerde bu modelden faydalanılmıştır.

Sonuç olarak;

Makroekonominin en önemli konuları arasında yer alan kalkınma ve büyüme günümüz dünyasının temel sorunlarından birisidir. Yaşadığımız işsizlik, enflasyon, milli gelir ve kişi başına düşen milli gelir gibi sıkıntıların ortadan kalkması için dünyada uygulanan ekonomi politikalarının kaçı ya da kaç tanesi çözüm bulmuş ve gerçekten başarı sağlamıştır?
Bunun cevabını vermek oldukça zordur. Çünkü üretilen politikalar gelişen dünya konjonktürüne ayak uyduramamaktadır. Bir yanda küreselleşmenin etkisi ile kapital sahiplerinin yatırımlardan elde ettiği dehşet gelirler ve bir yanda söz konusu sıkıntılarla boğuşan ülkelerin hazin hali. Bizde bu sıkıntıları çeken ülkelerden birisiyiz. Uyguladığımız ya da uygulattırıldığımız siyasi ve ekonomik politikalar nereye ve ne zamana kadar devam edecek ve gerçek başarı sağlanacaktır.
Bu sıkıntıların ortadan kalkması için mevcut üretim faktörlerinin bunlar emek, toprak, sermayenin müteşebbisler tarafından atıl hale getirilmesi gerekir. Dış ve iç dengenin sağlanması için ihracat ve ithalatın kontrol altına alınması, üretimi, yatırımı destekleyici devlet eliyle uygulanan politikalar yaratılması gerekir.
Bunlar içerisinde Ödemeler Bilançosu Kısıtına Dayalı Büyüme (The Balance Of Payments Constrained Growth-BPC) Thirlwall Modeli ve bunun sonucu olan Thirlwall yasası büyümenin gerçekleştirilmesi için üretilen ekonomi politikalarından birisidir.
Thirlwall’a göre global dünyada dış dengenin sağlanmasında en önemli faktör ithalat ve ihracattır. İhracatın gelir esnekliği arttırılmalı ve ithalatın gelir esnekliği düşürülmelidir. Eğer ithalatın hacmi yüksek ise o ülke için dış açıklar kaçınılmaz hale gelir. Thirlwall modeline zemin olarak Post Keynesyen teoriyi oturtmuştur. Post Keynesyen Teoride yer alan tam istihdam,parasal analiz, devletin ekonomik hayata müdahale etmesi ve ekonomik olaylara makroekonomik açıdan yaklaşılması gibi durumlar benimsenmiş ve Klasikler ve Neo Klasikler eleştirilmiştir.
Temel unsurun belirtilmesi ve karşılaştırma tekniğinin kullanılması makaleye açıklık getirmesi açısından önemlidir. Ayrıca makalede,BPC Modelinin ülkeler üzerinde yapılan çalışmalarda kabul görmesi ve bunun ispatlanması makaleyi daha güvenilir hale getirmiştir.
BPC Modeli, talep yönlü politikasıyla ülkelerin büyümesini dış ticaret dengesine bağlamaktadır. Bir ülkenin sürdürülebilir büyümesinin uzun dönem denge büyüme oranından sapma göstermemesi gerektiğini vurgular. Bir ekonomide dış açıklar döviz kuru veya devalüasyonlarla halledilemez. Eğer büyümek istiyorsak ithalatı ve ihracatı kontrol altına almalıyız.
Bu modele katılıyorum çünkü ödemeler bilançosu açıklarının kapatılması esnek döviz kuruna bırakılmamalıdır. Bunlar sermaye ile finanse edilmelidir. Gerçek kalkınmanın yatırımlardan, ihracat ve ithalat dengesinden sağlandığına ve buna yönelik politikaların üretilmesi gerektiğini savunuyorum.

Yrd. Doç. Dr. Gülsüm (Özkan) AKALIN
Marmara Üniversitesi, İ. İ. B. F. İktisat Bölümü

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
20 Aralık 2007       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Makroekonomi, ekonomi biliminin, toplam tüketim, toplam üretim, toplam tasarruf, toplam yatırım, toplam gelir (milli gelir) ve istihdam gibi toplam büyüklüklerini inceleyen ve bunlar ile ilgili çözümleme ve çıkarımlar yapan alt dalı. Mikroekonomiden farklı olarak, ekonomiyi bir bütün olarak ele alarak, makro denge çözümlemeleri üzerinde çalışır.
İşsizlik, enflasyon, toplam üretim ve tüketim, gelir dağılımı makroekonominin ana konuları olarak sayılabilir.
Sponsorlu Bağlantılar

150px John Maynard Keynes
John Maynard Keynes


Kurucusu John Maynard Keynes'dir. Keynes 1930 yılına kadar temel ekonomik karar birimleri (tüketici, firma ve endüstri) seviyesinden bakılan ekonomi bilimine yeni bir boyut kazandırmış, toplam talep kavramını gündeme getirerek işsizlik ve toplam üretim konularını bununla açıklamaya çalışmıştır. Modern makroekonomideki serdar düşünce okullarından bazıları şunlardır:

Köken

Klasik ve neoklasik iktisatçılar, piyasada otomatik olarak işleyen serbest rekabet ve fiyat mekanizmasının her şeyi görünmeyen bir el gibi kusursuz olarak düzenlediğine ve böylece ekonominin sürekli olarak, üretim faktörlerinin tümünün istihdam edildiği ve hiç birinin atıl kalmadığı tam istihdam durumunda dengede bulunacağına kabul ederler.
Bu denge durumunun kimi zaman küçük sarsıntılar geçirebileceğine ve dengenin, bu mekanizmaların işlemesiyle kendiliğinden kısa sürede yineden kurulacağına kabul ettikleri için, ekonominin tümünü ilgilendiren konulara yani makro ekonomik analizler üzerinde durmamışlar ve daha çok ekonomiyi oluşturan karar birimleri ile ilgili mikro ekonomik analizlere yer vermişlerdir. Bununla beraber, ilk iktisatçılardan sayılan fizyokratlar ve daha sonraları bir kısım klasik iktisatçılar az da olsa makro analizler yapmışlardır.
Klasik iktisatçıların iddia ettikleri gibi ekonominın her zaman kendiliğinden tam istihdamda dengeye gelmemesi ve yine klasiklerce önemsiz ve geçici olarak kabul edilen krizlerin hiç de sanıldığı gibi kolayca atlatılamaması, konunun önemini ortaya çıkarmıştır.
Makro ekonomik çalışmalar, İngiliz iktisatçısı John Maynard Keynes'in 1936İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi (The General Theory of Employment, Interest and Money) adlı eseri ile kısa zamanda yaygınlaşmıştır.


Analitik Değerlendirmeler

Makroekonomide iki farklı temel teori vardır. Bunlardan birincisi Keynesçi Ekonomi, diğeri ise Yeni Klasik Ekonomidir. Keynesçi Ekonomi, ekonomidekitalepler doğrultusunda gerçekleştiğini savunurken, Yeni Klasik Ekonomiye göre ekonomiyi değerlendirebilmek için piyasadaki arz miktarını bilmek gerekmektedir.


Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

1 Ağustos 2012 / Efulim Kimya
20 Ağustos 2013 / ThinkerBeLL Ekonomi
11 Ağustos 2012 / asla_asla_deme Kimya
18 Mayıs 2012 / ThinkerBeLL Fizik