Arama

Mantıksal Pozitivizm

Güncelleme: 10 Şubat 2007 Gösterim: 7.292 Cevap: 1
Asi-BeL - avatarı
Asi-BeL
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #1
Asi-BeL - avatarı
Ziyaretçi
Mantıksal pozitivistler ya da Yeni Pozitivistler olarak da adlandırılan Viyana Çevresi’nin başlıca temsilcileri; Moritz Schlick, Rudolf Carnap ve Otto Neurath’tır. Viyana Çevresi’nin en temel öğretisi doğrulamacılıktı: “Herşey doğrulanabilirlik ilkesi denilen ve Schlick tarafından ‘bir önermenin anlamı onun doğrulama yöntemidir.’ diye özlü bir biçimde dile getirilen, ilkeye bağlıydı” (Magee, 1979: 175). Ayer bunun iki anlamı olduğunu söyler: “Birincisi, deney ve gözlemle -duyusal gözlemle- doğrulanamayan her şeyin anlamsız olmasıydı. (…) İkincisi ise, önceleri Schlick’in yorumladığı biçimde, bir önermenin anlamı onu neyin doğrulayacağını söyleyerek betimlenebilir olmasını gerektiriyordu” (Magee, 1979: 176).

Sponsorlu Bağlantılar
Görüldüğü gibi Mantıkçı Pozitivizm’in temel sorunu “anlamsızlık”tır. Onlara göre metafizik olan, gözlemle doğrulanamayan her şey anlamsızdır. Carnap anlamsızlığı iki sınıfa ayırır. Birincisi “sözdizimi (sentaks) bakımından doğru kurulmuş önermelerde anlamsız sözcükler yer alır -bununla şu da öne sürülmüş olur: bu gibi sözcükleri içinde bulunduran tüm tümceler için de doğrulama koşulları verilmemiştir” (Akarasu, 1979: 160). Bu anlamsız sözcüklere örnek olarak, “mutlak”, “koşulsuz olan”, “gerçekten varolan”, “hiçlik”, “evrentemelli” vb. sözcükleri verir. “Anlamsızlığın ikinci sınıfı şurada bulunur: Anlamlı deyimler sözdizimi bakımından bozuk bir biçimde biraraya getirlirler. Bu çeşitten anlamsızlığa örnek ‘Sezar bir sayıdır.’, ‘kırçiçeği bir hayvandır’” (Akarsu, 1979:161).

Metafizik önermeler daha çok Carnap’ın ayırdığı anlamsızlığın birinci sınıfına dahildir. Carnap’a göre metafizik sorunlar görüntü-sorunlardır. Başka bir ifadeyle sorun dahi değillerdir, çünkü bunlar anlamsızdır. Örneğin biri gerçekçi (realist) öteki idealist ya da tekbenci (solipist) iki coğrafyacı olduğunu düşünelim. Her ikisi de Brezilya’nın ortasında belli bir gölün olup olmadığını araştıracaklar. O bölgeye yapılan bilimsel bir gezi ve empirik araştırmalar sonucu gölün mevcut olduğunu ve gölün coğrafi durumunu, derinliği, yüzölçümü vb. ölçümleri alıyorlar. Bu iki araştırmacının bu ölçümlerde bir karşıtlığı bulunmayacaktır. “Ama eğer (…) biri gölün yalnızca var olmakla kalmayıp ayrıca bilinçten bağımsız bir gerçekliği olduğunu öne sürerse, buna karşılık tekbenci de böyle bir gerçeği yadsırsa, her ikisi de artık empirik araştırmacı olarak değil, metafizikçi olarak konuşuyorlar demektir” (Akarsu, 1979:161). Empirik araştırmalar bitmiş olduğundan ve bu görüş ayrılıklarını karara vardıracak hiç bir yol olmadığından, gerçekçi sav da solipist sav da anlamlı olarak kabul edilemez sonucuna varılır.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır.Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolf Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır.Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır, ki Mach'ın Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir.Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getiren bir zemin olduğunu söyleyebiliriz.Sözkonusu akımın içinde sayılan/ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir; Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philiph Frank, Bertrand Russell, Whitehead, A.J.Ayer, Wittgenstein.

Sponsorlu Bağlantılar
Felsefi konum

Mantıksal pozitivizm, 19. yüzyıl sonlarında belirginleşen pozitivizmin yeniden değerlendirilerek devam ettirilmesidir.Sonradan etkisi kaybolmakla birlikte 20. yüzyıl felsefesinde çok etkili olmuş, bilim ve felsefe eksenli tartışmalarda belirleyici bir koum elde etmiştir.Pozitivizm, bilindiği gibi deneyci (ampirist) bilgi anlayışını temel alan, deney ve gözleme dayalı olgulardan hareketle bilginin kaynağını ve geçerliliğini kabul eden bir yaklaşım biçimidir.Bilginin kaynağı duyu verileri olmakla kalmaz, aynı zamanda bu duyu verilerinden kalkarak tümevarımsal bir yöntemle ulaşılan genellemelerle de yasa'lar oluşur.Ve bu yasalar pozitivist düşüncede, belirli bir olay ve olgunun açıklanabilmesi için gerekli olan yasalardır. Bilgi dış-dünya kaynaklıdır ve bu anlamda dış-gerçekliğe tabidir; buna göre bilgi ile gerçeklik arasında bir tekabüliyet ilişkisi vardır.Mantıksal pozitivizme gelindiğinde dil ve mantık alanlarının öne çıktığı görülür.Mantıksal pozitivizm bu anlamda pozitivizmin bilim/bilimsellik iddialı felsefi statüsünü devam ettirir; felsefenin deney dışı kalan niteliğini yadsıyarak, metafizik ilan ederek kendilerine göre felsefeyi doğru bir temel oturtma iddiasındadırlar.Bilim ve felsefe ikiye ayrı bölüm olarak ele alınır ve felsefenin görevi dil olarak belirlenir.Buna göre felsefe dil çözümlemeleriyle sınırlı kalmalı, onlara dayanarak olguları dile getirdiğimiz önermeler üzerine ve bu önermelerin dilsel bağlamları üzerine açıklama yapmakla görevlidir.Bu görüş özellikle Wittgenstein mantıksal pozitivist sayıldığı yaklaşımda belirgin olarak görülür.Mantıksal pozitivizm, bunlardan hareketle, ikili bir görevi yerine getirmeyi üstlenir; birincisi, dünyanın bilimsel kavranışında metafizik ögelerin ve teolojik unsurların kuramsal olarak arındırılması ve ikincisi felsefeye bilimsel bir nitelik kazandırılması.

Felsefi tezleri

Mantıksal pozitivizmin temel fesefi sorununu ya da konumunu anlam ve anlamsızlık meselesi bağlamında ileri sürmek mümkündür.Buna göre anlamlı önermeler dogrulanabilirlikleriyle belirlenen önermelerdir. gibi kullanıldığı cümlelerin yapısı doğru fakat anlamca doğrulanabilir olmayan önermeler).İkinci türdekiler ise cümle kuruluşları itibariyle anlamsız olanlardır (kuşlar sebzedir gibi tümceler).Metafizik olarak belirtilen ve yadsınan önermeler asıl olarak birinci tür önermelerdir.Bunlar Doğrulama denilen kavram bu filozoflar için temel önemdedir, çünkü bir dilsel ifadenin doğru olup olmadığı ve buna bağlı olarak anlamlı olup olmadığının belirlenmesi bu doğrulama işlemiyle belirlenmektedir.Bir anlamda bu düşünce akımının öncüsü sayılan Schlick, bir önermenin anlamının onun dogrulama yöntemi olduğunu belirtir.Doğrulamada öncelikli olan ise duyusal veriler, yani deney ve gözlemle elde edilen verilerdir.Böylece mantıkçı pozitivistlere göre, doğrulanabilir olmayan her her şey anlamsızdır, yani metafiziktir.Anlamsız önermeler iki türlüdür; birinciler cümle yapısı itibariyle düzgün olmalarına rağmen anlamsız olanlardır (mutlak, hiçlik, koşulsuz olan, gerçekte olansözde-sorunlardır, çünkü anlamsızdırlar, deney ve gözlem alanının dışında kalırlar.Mantıksal pozitivizm, sentetik önermeleri ve mantıksal önermeleri kabul eder, ancak felsefenin görevini metafizik önermeleri cözümlemek olarak belirtir.Felsefeden metafizik arındırmalı ve dünyanın bilimsel kavranışı ortaya konulmalıdır.Mantıksal pozitivizmin felsefi tezleri bu iki temel yaklaşım üzerinden geliştirilmektedir. Dünyanın bilimsel kavranışı yaklaşımınında ikili niteliği vardır; yukarda söylenenlere bağlı olarak bunlar, ilkin bilginin temelinde gözlem ve deneye dayalı olguların bulunması ve ikinci olarak da kesin bir mantıksal çözümleme ile meydana gelmesidir.Bilimsel etkinlik, bu noktada, deneysel verileri mantıksal analiz yoluyla çözümlemek ve ortaya koymaktır.

Eleştiriler

Mantıksal pozitivizm, öncelikle bilgi konusunda empirik felsefenin aldığı eleştirileri alır.Deney ve gözlemlerin kuram-dışı, her tür kavramın başlangıç noktası olarak alınması, bazı deney-dışı teorik kavramların ele alınmasıyla empirizmin bir dogması olarak eleştirilmiştir ve bu mantıksal pozitivizmi ya da empirizmi de içine alır.Lenin, Ampriokritisizm olarak adlandırarak Mach'a ve onun geliştirdiği duyumculuk anlayışına itiraz eder; diyalektik materyalizm anlayışını doğrulama çabası içinde ortaya konulan bu itiraz, genel çercevesi bakımından tartışmalı argümalarla yürütülmüş olsa da Lenin'in bu geleneğin ilk eleştiricilerinden biri saymak gerekir.Öte yandan bilim felsefecisi Karl Popper, bir zamanlar mantıksal pozitivizmin içindeki isimlerden biri olarak anılmış olmakla birlikte, ve ayrıca halen geliştirdiği bilim görüşünün pozitivist düşünceyle ilişkisi tartışılır olmakla birlikte, temel ilkeyi, yani bilginin temelindeki doğrulanabilirlik ilkesinin dışında başka bir yol ortaya koymuş, buna karşı yanlışlanabilirlik ilkesini formüle etmiştir. Yine bilim felsefesi içinde Thomas Kuhn bilimsel etkinliğin tarihselliğini ve kuram-yüklü niteliğini ortaya koyarak saf deney ve gözlem eksenli bilim anlayışının kırılmasında önemli bir alan oluşturmuştur.Paul Feyerabend ise gözlem ve deneyin sanıldığı kadar saf olamadıklarını hem kuramsal hem tarihsel örnekleriyle ortaya koymuş, yanlışlanabilirlik ilkesine rağmen pozitivist bilgi anlayışı içinde duran hocası Popper'i eleştirmiştir.Feyarebend, bilimsel bulgu denilen şeylerin kendi başına herhangi bilgiye ayrıcalıklı bir kuramsal statü kazandırmadığını, bilimsel yöntemin tek ve biricik yöntem olarak kutsanmasının olanaksız olduğunu öne sürmüştür.Willard Van Orman Quine'ın empirizme yönelttiği analitik önermeler ile sentetik önermlerin ayrımı konusundaki eleştiri de ayrıca mantıksal pozitivistler için geçerlidir.Yapısalcılık ve Postyapısalcılık felsefeleri ise empirizmi, pozitivizmi ve dolayısıyla mantıksal pozitivizmi bir bütün olarak kabul edilemez yaklaşımlar olarak eleştirmişlerdir.


Vikipedi, özgür ansiklopedi


Benzer Konular

5 Mayıs 2012 / Mystic@L Felsefe
4 Ekim 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
19 Eylül 2008 / Misafir Felsefe
4 Ocak 2016 / Safi X-Sözlük