Alman Felsefesi
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir anlamda felsefenin yurdu haline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir. Bu anlamda Alman felsefesi belli bir düşünce geleneğine ya da filozof grubuna indirgenemez.Alman felsefesi denildiğinde ilk akla gelen Klasik Alman idealizmi olmaktadır, ancak Alman felsefecilerinin bundan çok daha fazla olduğu ve karşıt felsefi eğilimleri temsil eden Alman filozofların bulunduğu bilinmektedir. Leibniz, Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte, Kant, Hegel, Feuerbach, Marks, Arthur Schopenhauer, Nietzsche, Karl Jaspers gibi ünlü filozoflar bulunmaktadır ve bunlar idealist, materyalist, duyumcu, rasyonalist, deneyci, aşkın idealist, diyalektik ya da diyalektik materyalist düşünce eğilimlerini temsil etmektedirler..Kalsik Alman felsefesi, Alman İdealizmi olarak adlandırılır ve ana gövdesinde Kant ve Hegel gibi isimler yer alır.Öte yandan Feuerbach gibi klasik materyalizmin temsilcileri de bu felsefe içinde yerlerini almışlardır. Alman felsefesinin güçlü dalgasının geri çekilişi 20. yüzyılın başlarından itibaren görülebilir.Yine de bu dönemde Alman felsefesi fenomenolojinin ve varoluşçu felsefenin iki temel ismini ve yirminci yüzyılın iki başlıca filozofu olan Edmund Husserl, Martin Heidegger, Hannah Arendt'i yetiştirdi. 20.yüzyıl, Alman felsefesinin etkisizleşme zamanı olmakla birlikte bu iki filozofun yanı sıra Frankfurt Okulu gibi felsefi düşünceyi ayakta tutan ve gelişim yönünü tayin eden okulun gerçekleşmesi sözkonusu oldu; Max Horkheimer, Theodor Adorno, Herbert Marcuse, Habermas gibi isimler yetişti.
Kant:Eleştirel Felsefe ve Aşkın İdealizm
Kant, eleştirel felsefenin öncü ismi olduğu gibi, kendi felsefi çalışmalarını çoğu yerde aşkınsal idealizm olarak da adlandırmaktadır. Felsefi eğitiminde Leibniz'den etkilendiği söylenebilir, ancak esas olarak felsefi düşüncelerinin gelişimi David Hume'un yanı sıra Rousseau etkisiyle ortaya çıkar. Empirizmin sınırlı bir felsefi yaklaşım olduğundan hareketle deney ve deneyim kategorilerini yeniden değerlendirir. Kendinde-şey ve kendi-için-şey (neumenon-fenomen) kavramları onun felsefi çalışmasının temel ilkeleridir. Böylece epistemoloji ile ontoloji arasına kesin/kategorik bir ayrım koymuş olmaktadır. Aklın sınırlarını soruşturmuş, metafiziğin olabiliriliğini değerlendirmis, bir etik felsefesi kurmuş, bilgi ve inanç üzerie felsefi soruşturmayı kendine özgü felsefi sistemini kurarak yürütmüştür. Kant genel bir egilim olarak felsefe tarihi icinde Alman idealizminin ilk kurucularından kabul edilmektedir. Kant aklı kurucu ilke olarak belirlemenin yanı sıra, felsefi çalışmasını aklın sınırlarını belirleme uğraşıyla da yönlendirir. O hem bilgiye geçerli bir kuramsal temel sağlamaya, hem de inanca yer açmaya çalışmış, modern zamanlarda metafizigin yerini sorgulamıştır. Kant sonrası felsefe büyük ölcüde ve esas olarak Kant'ın koyduğu kavram ve kategorilerle çalışmıştır.
Klasik Alman İdealizmi
Felsefede idealizm, nesnelerin bize göründüklerinden daha başka bir şey olduklarını ve kendi içlerinde bizim deneyimimizin ötesinde, ulaşılmaz bir gerçeklik taşıdıklarını savunan düşünce biçimidir. "Kendinde şey" nosyonu, zihnimizin nesneleri aslında oldukları gibi değil de göründükleri gibi algıladığı nosyonudur. Böylece zihinden bağımsız nesne düşüncesi İdealizm için anlamsız bir soru haline gelir.
Reinhold ayrıca insanların ve diğer hayvanların, kendinde şeyleri değil, nesnelerin ancak zihinlerinde oluşan görüntülerini bilebilecekleri yönündeki Kantçı iddiayı kanıtlamaya çalıştı. Buna kanıt getirebilmek için asla şüphe edilmeyecek bir aksiyom ortaya attı. Bu aksiyoma göre bilincin tüm bilgisi anlaşılabilirdi. Aksiyom şöyleydi: "Temsil özne tarafından bilinçte anlaşılır, bu anlama özneden nesneye doğru gerçekleşir ve ikisini de ilgilendirir."
Böylece Reinhold tanımlardan değil, bilinçli bir akıldaki zihinsel imgeleri ya da temsilleri ilgilendiren prensiplerden başladı. Bu yolla bilgiyi 1) bilen özne ya da gözlemci 2)bilinen nesne ve 3)öznenin zihnindeki imge ya da temsil bakımından inceledi. Aşkın idealizmi anlamak için üç bileşenden oluşan deneyimin derinlerine kadar düşünmemiz gerekir: özne, temsil ve nesne.
Materyalizm
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar
Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir anlamda felsefenin yurdu haline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir. Bu anlamda Alman felsefesi belli bir düşünce geleneğine ya da filozof grubuna indirgenemez.Alman felsefesi denildiğinde ilk akla gelen Klasik Alman idealizmi olmaktadır, ancak Alman felsefecilerinin bundan çok daha fazla olduğu ve karşıt felsefi eğilimleri temsil eden Alman filozofların bulunduğu bilinmektedir. Leibniz, Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte, Kant, Hegel, Feuerbach, Marks, Arthur Schopenhauer, Nietzsche, Karl Jaspers gibi ünlü filozoflar bulunmaktadır ve bunlar idealist, materyalist, duyumcu, rasyonalist, deneyci, aşkın idealist, diyalektik ya da diyalektik materyalist düşünce eğilimlerini temsil etmektedirler..Kalsik Alman felsefesi, Alman İdealizmi olarak adlandırılır ve ana gövdesinde Kant ve Hegel gibi isimler yer alır.Öte yandan Feuerbach gibi klasik materyalizmin temsilcileri de bu felsefe içinde yerlerini almışlardır. Alman felsefesinin güçlü dalgasının geri çekilişi 20. yüzyılın başlarından itibaren görülebilir.Yine de bu dönemde Alman felsefesi fenomenolojinin ve varoluşçu felsefenin iki temel ismini ve yirminci yüzyılın iki başlıca filozofu olan Edmund Husserl, Martin Heidegger, Hannah Arendt'i yetiştirdi. 20.yüzyıl, Alman felsefesinin etkisizleşme zamanı olmakla birlikte bu iki filozofun yanı sıra Frankfurt Okulu gibi felsefi düşünceyi ayakta tutan ve gelişim yönünü tayin eden okulun gerçekleşmesi sözkonusu oldu; Max Horkheimer, Theodor Adorno, Herbert Marcuse, Habermas gibi isimler yetişti.
Kant:Eleştirel Felsefe ve Aşkın İdealizm
Kant, eleştirel felsefenin öncü ismi olduğu gibi, kendi felsefi çalışmalarını çoğu yerde aşkınsal idealizm olarak da adlandırmaktadır. Felsefi eğitiminde Leibniz'den etkilendiği söylenebilir, ancak esas olarak felsefi düşüncelerinin gelişimi David Hume'un yanı sıra Rousseau etkisiyle ortaya çıkar. Empirizmin sınırlı bir felsefi yaklaşım olduğundan hareketle deney ve deneyim kategorilerini yeniden değerlendirir. Kendinde-şey ve kendi-için-şey (neumenon-fenomen) kavramları onun felsefi çalışmasının temel ilkeleridir. Böylece epistemoloji ile ontoloji arasına kesin/kategorik bir ayrım koymuş olmaktadır. Aklın sınırlarını soruşturmuş, metafiziğin olabiliriliğini değerlendirmis, bir etik felsefesi kurmuş, bilgi ve inanç üzerie felsefi soruşturmayı kendine özgü felsefi sistemini kurarak yürütmüştür. Kant genel bir egilim olarak felsefe tarihi icinde Alman idealizminin ilk kurucularından kabul edilmektedir. Kant aklı kurucu ilke olarak belirlemenin yanı sıra, felsefi çalışmasını aklın sınırlarını belirleme uğraşıyla da yönlendirir. O hem bilgiye geçerli bir kuramsal temel sağlamaya, hem de inanca yer açmaya çalışmış, modern zamanlarda metafizigin yerini sorgulamıştır. Kant sonrası felsefe büyük ölcüde ve esas olarak Kant'ın koyduğu kavram ve kategorilerle çalışmıştır.
Klasik Alman İdealizmi
Felsefede idealizm, nesnelerin bize göründüklerinden daha başka bir şey olduklarını ve kendi içlerinde bizim deneyimimizin ötesinde, ulaşılmaz bir gerçeklik taşıdıklarını savunan düşünce biçimidir. "Kendinde şey" nosyonu, zihnimizin nesneleri aslında oldukları gibi değil de göründükleri gibi algıladığı nosyonudur. Böylece zihinden bağımsız nesne düşüncesi İdealizm için anlamsız bir soru haline gelir.
- Jacobi
- Reinhold
Reinhold ayrıca insanların ve diğer hayvanların, kendinde şeyleri değil, nesnelerin ancak zihinlerinde oluşan görüntülerini bilebilecekleri yönündeki Kantçı iddiayı kanıtlamaya çalıştı. Buna kanıt getirebilmek için asla şüphe edilmeyecek bir aksiyom ortaya attı. Bu aksiyoma göre bilincin tüm bilgisi anlaşılabilirdi. Aksiyom şöyleydi: "Temsil özne tarafından bilinçte anlaşılır, bu anlama özneden nesneye doğru gerçekleşir ve ikisini de ilgilendirir."
Böylece Reinhold tanımlardan değil, bilinçli bir akıldaki zihinsel imgeleri ya da temsilleri ilgilendiren prensiplerden başladı. Bu yolla bilgiyi 1) bilen özne ya da gözlemci 2)bilinen nesne ve 3)öznenin zihnindeki imge ya da temsil bakımından inceledi. Aşkın idealizmi anlamak için üç bileşenden oluşan deneyimin derinlerine kadar düşünmemiz gerekir: özne, temsil ve nesne.
- Johann Gottlieb Fichte
- Friedrich Schelling
- Hegel
Materyalizm
- Ludwig Feuerbach
- Karl Marks
- Arthur Schopenhauer
- Friedrich Nietzsche
- Karl Jaspers
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!