Arama

Görgücülük (Ampirizm)

Güncelleme: 9 Temmuz 2013 Gösterim: 3.152 Cevap: 3
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
9 Temmuz 2013       Mesaj #1
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Görgücülük (Ampirizm) Nedir?
MsXLabs.org

Sponsorlu Bağlantılar

Bilginin tek kaynağının görgüsel deney olduğunu ileri süren öğreti.

Bilginin sadece duyumlardan geldiğini ve görgüsel deney dışında hiçbir yoldan bilgi edinilemeyeceğini savunan bu öğreti, Türkçe yazımıyla ampirizm adıyla anıldığı gibi deneycilik deyimiyle de dile getirilmektedir. Batı dillerindeki kökü, deney ve görgü anlamlarını dile getiren Yu. Empeiria deyimidir. Bu Yunanca deyim, bilimsel bilgi anlamındaki Yu. Episteme deyimiyle sezgisel ve tinsel bilgi anlamındaki Yu. Gnosis deyimine karşıt bir anlam taşır ve görgüsel bilgi (insanın doğrudan doğruya gördüklerinden çıkardığı bilgi) anlamını dile getirir.

Görgücülük birçok yanılgılarına rağmen, felsefe alanında temel öğretilerden biridir. Çünkü felsefenin temel sorunu üstünde yan tutar, özdekçi bir anlayışa dayanır ve bilimsel bilgi kuramının gelişmesinde katkın olmuştur. bilginin görgülere dayandığı savı, ustan ve doğuştan olmadığı anlamını içerir. Bu bakımdan görgücülük, usçuluğa ve doğuştancılığa karşıt bir düşünce akımıdır. Bilginin görgüselliği duyulardan algılardan, deneylerden geldiği savını kapsar. Bu bakımdan görgücülük, her türlü deney öncesini, eşdeyişle önselliği yadsır. Görgücülüğün babası sayılan İngiliz düşünürü John Locke "zihinde bulunan hiçbir şey oktur ki duyularda bulunmasın" der ve insan anlığını doğduğu sırada bir boş levha (La. Tabular rasa) sayar. Duyumculuk görgücülüğün temelidir. Bunun içindir ki antikçağın Demokritos ve Epikuros gibi büyük Yunan düşünürleri ilk görgücüler sayılırlar. İnsanlar gerekircilik düşüncesine de görgül denemelerine dayanarak varmışlardır. Görgücülük özdekçiliğin sağlam temellerinden biri olmakla beraber Hegel ve ondan daha da açık bir dille de Engels kavramlar, eş deyişle ussal soyutlamalar olmadan bilim yapılamayacağını göstermişlerdir. Ne var ki bu kavramların ve bu kavramları kullanma sanatının temeli de deneydir. Kavramlar gibi onları kullanma bilgisi de doğuştan gelmemektedir. Bunlar, "doğa bilimlerinin ve felsefesinin iki bin yıllık gelişmesinin sonucudurlar". Görgücülük anlayışı John Locke'un duyumculuğuyla biçimlenmiş olduğu halde temelleri Francis Bacon ve Hobbes tarafından atılmıştır. İngiliz düşünürleri David Hume ve John Stuart Mill taraflarından da geliştirilen bu anlayış bir yanda 18. yüzyıl Fransız özdekçilerince Bacon-Hobbes-Locke'un attıkları özdekçi temele uygun olarak gelişirken öbür yanda Berkeley, Hume, Mach, Avenarius ve çağdaş mantıksal görgücülerce düşünceci bir doğrultuda geliştirilmiştir. Düşünceci doğrultu, deney verilerini duyumlarla sınırlar ve dış dünyayı yadsıyarak nesnel gerçekliği sadece duyumlara ya da onlardan elde edilen nosyonlara özgü kılar. Bundan ötürü özdekçi doğrultuda gelişen görgücülüğe özdekçi görgücülük, düşünceci doğrultuda gelişen görgücülüğe düşünceci görgücülük denir.
  • Görgücülük şu önemli yanılgıları taşır:
  • Eytişimden yoksun olduğu için tek yanlıdır, bilgi sürecinde deneyin rolünü metafizik bir tutumla saltıklaştırır.
  • İkinci olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin rolünü küçümser.
  • Üçüncü olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin göreli bağımsızlığını yadsır.
  • Dördüncü olarak ve bütün bunlardan ötürü de öznel öğrenme sürecini, etkin bir süreç olarak değil, edilgin bir süreç olarak görür.
  • Görgücülüğün bütün bu yanılgıları eytişimsel ve tarihsel özdekçi felsefenin bilgi kuramıyla aşılmıştır.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Ceyda_ - avatarı
_Ceyda_
Ziyaretçi
9 Temmuz 2013       Mesaj #2
_Ceyda_ - avatarı
Ziyaretçi
Amprizim Nedir?
MsXLabs.org

Sponsorlu Bağlantılar

Doğru ve genel geçer bilgininduyumlar yoluyla oluşan deneylerle kazanılabileceğini öne süren felsefe görüşüdür. Empirist anlayışa göre insan zihninde doğuştan getirilen hiçbirbilgiyoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

Empirist görüş, 17. ve 18. yüzyıllarda sistemli bir düşünce olarak felsefe tarihinde yerini almıştır. Empirizmi geliştirerek sistemli bir felsefe görüşü haline getiren önemli düşünürler John Locke, Davit Hume, Condillac, Herbert Spencer'dir.

JOHN LOCKE (1632-1704)

İnsan zihninde bulunan bütün düşüncelerin kaynağı deneydir. Yaşam içinde gözlemler ve deneylerle kazanılan bilgiler zihni doldurur. Locke'a göre deney iki aşamada gerçekleşir.

Dış Deney (Duyumlama)

Duyu organları yoluyla edinilen izlenimler.

İç Deney (Düşünme)

Duyu verilerinin işlenerek yargılar biçiminde bilgiye dönüşmesi.

DAVİD HUME (1711-1776)

İnsan zihninde önce duyumlama yoluyla oluşan "izlenimler" vardır. İzlenimlerden de düşünceler oluşur. İzlenimler, duyumlarla oluştuğu için canlı ve dinamik tasarımlardır. Düşünceler ise izlenimlere dayanır. İzlenimler, severken, nefret ederken algılanan canlı duyumlardır. Düşünceler ise bu canlı duyumların canlılığını kaybetmiş kopyalarıdır.

D.Hume nedensellik ilkesini kabul etmez. Ona göre doğadaki hiçbir olayda nedensellik ilişkisi yoktur. Olaylar kendi başına oluşur. Hiçbir şeyin başka bir şeyle ilişkisi olamaz. Biz, olayları ardarda gördüğümüz için onlar arasında nedensellik olduğunu, birinin neden, diğerinin ise sonuç, olduğunu belirtmekteyiz.

D.Hume'un bu yorumu "nedensellik ilkesi" üzerine bir kuşkunun doğmasına yol açmıştır. Eleştirici felsefenin kurucusu olan Alman düşünürü İmmanuel Kant, D.Hume'un bu görüşünden etkilenerek "Hume, beni dogmatik uykumdan uyandırdı" demiştir.

E. CONDİLLAC (1715-1780)

Empirist anlayışı duyumculuğa (sensualizm) indirgemiştir. Locke'un bilgi anlayışındaki dış deneyi bilgilerin tek ve mutlak kaynağı yapmıştır. Yani bütün insan düşüncesini duyumla temellendirmiştir. (Görüşlerini mermer bir heykel örneği ile açıklamıştır.)

HERBERT SPENCER (1820-1903)

Deneyci anlayışı evrimcilikle birleştirmiştir. Spencer'e göre insan, tüm yaşamı boyunca yaptığı deneylerle kazandığı deneyimleri, kalıtım yoluyla kazandıklarıyla birleştirerek gelecek nesillere aktarır. Spencer, empirizmi, türlerin yapmış olduğu deneyler toplamı olarak yorumlamıştır.


_Ceyda_ - avatarı
_Ceyda_
Ziyaretçi
9 Temmuz 2013       Mesaj #3
_Ceyda_ - avatarı
Ziyaretçi
Amprizim Nedir,Ne Demektir?
MsXLabs.org

Ampirizm, bilgimizin kaynağında, yalnızca deneyin bulunduğunu söyleyen akımdır. Ampirizme göre insan aklında doğuştan gelen hiçbir bilgi yoktur. Başka bir deyişle mantık ilkeleri ya da düşünmenin yasaları da denilen; özdeşlik, çelişmezlik, yeter neden, üçüncü halin olanaksızlığı ilkeleri; matematikteki kavramlar; tanrı fikri vb. aklımızda doğuştan hiçbir bilgi yoktur. İnsan zihni doğuştan boş bir levha gibidir. Yine ampirizme göre sahip olduğumuz tüm bilgilerimizi deney ve gözlemlerle, duyular aracılığı ile elde ederiz. Çocuk, sobanın yada ateşin sıcak olduğunu ve kendisini yakabileceği bilgisine deney ve gözlem aracılığı ile ulaşır.

Ampirizmin ilk ve en yalın biçimini İlk Çağ filozoflarından Epikuros (M.Ö.341-270)'ta görürüz. Epikuros , “Mühür, bal mumuna nasıl tıpatıp kendi izini bırakırsa eşya da bizde belli izler bırakır.” sözüyle bilgilerin ilk kaynağının duyu olduğunu savunmuştur. Ona göre bizi yanıltan duyular değil, aklın eklediği yargılardır.

_Ceyda_ - avatarı
_Ceyda_
Ziyaretçi
9 Temmuz 2013       Mesaj #4
_Ceyda_ - avatarı
Ziyaretçi
Empirizm (Deneycilik)

Özellikle, deneysel bilimin onaltıncı yüzyıldan itibaren kazandığı önem ve kaydettiği başarıların bir sonucu olarak,
F. Bacon
, T. Hobbes, J. Locke, G. Berkeley ve D. Hume gibi İngiliz düşünürleri tarafından savunulan, tüm bilgilerin deneyime, duyu algısına dayandığı görüşü.

Akılcılığa, doğuştancılığa ve apriorizme karşıt bir görüş olan empirizm, hem bir teori ve hem de bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Bir teori olarak empirizm, bilginin kaynağının deneyim olduğunu öne sürerken, yöntem olarak empirizm, bilgiye ulaşmak istiyorsak eğer, deneyimi kullanmanın, deneysel araştırmanın önemini vurgular, deneyim yoluyla veri toplayarak, verileri değerlendirmenin, gözlemden başlayan tümevarımsal akılyürütmenin gerekliliğine işaret eder.

Buna göre, bir teori olarak empirizm, bilginin kaynağı probleminde, bilginin olanaklı tek kaynağının deneyim olduğunu, deneyimden bağımsız bir bilginin söz konusu olamayacağını savunan akıma karşılık gelir. Bu çerçeve içinde, insan zihninin, doğuşta üzerine kendi işaretlerini yazdığı boş bir levha olduğunu, zihin üzerine yapılan işaretlerin başlangıçta birer izlenimden başka hiçbir şey olmadığını, bu izlenimlerden daha sonra bellekte birtakım tasarımların türetildiğini ve türetilen bu tasarımların çeşitli şekillerde birleştirilmeleri ve işlenmelerinin kompleks düşüncelere götürdüğünü, kısacası zihinde daha önce duyularda bulunmamış olan hiçbir şey bulunmadığını savunan görüş olarak empirizm, bilginin ya da en azından varolanlara ilişkin bilginin veya salt kavramlar arasındaki mantıksal ilişkilerle ilgili bilgi dışında kalan bilgilerin a priori olamayacağını, tümel ve zorunlu doğruların, yalnız geçmiş ve şimdi için değil, fakat gelecek için de geçerli olan tümel bir bilginin söz konusu olmadığını, bilginin doğuştan getirilmediğini, doğruluğun ölçütünün apaçıklık olamayacağını ve tüm bilgiler için zorunlu olan birtakım önkabuller bulunmadığını kabul eder.

Empirizm, yine idelerin, kavramların ya da tümellerin kaynağı konusunda, onların temelde ve öncelikle deneyimden türetildiğini savunan görüşü dile getirir. Bir kavramın geçerli bir kavram olarak görülmek durumundaysa eğer, deneysel kökenini açığa vurmak durumunda olduğunu öne süren empirizm, tümellerin ya da kavramların anlamlarıyla ilgili olarak, onların anlamlarının deney içeriğine yapılan gönderimlerden oluştuğunu öne sürer.

Empirizm, bilginin sınırları konusunda, insana algıda başka hiçbir şeyin değil de, yalnızca izlenimlerinin ve kendi duyu deneylerinin verildiğini, insanın bilgide kendi içkin küresini aşarak, nesnelerin bizzat kendilerine ulaşamayacağını, ikincil niteliklerin ötesine geçerek, nesnelerin birincil niteliklerine erişemeyeceğini savunur. Empirizm, bu çerçeve içinde, insanın kendi zihin küresinin dışındakileri bilebilse de, bu bilginin daima kesinlikten yoksun olacağını iddia eder. Empirizm, nihayet yöntem bakımından, analiz ya da salt düşünmeyi bir kenara bırakarak, doğrudan gözlem ya da dolaysız deneyime dayanır; diskürsif, tümdengelimsel, spekülatif, transendental ya da diyalektik işlem ya da yöntemlerin yerine, deneyim yöntemini ya da sistemli tümevarımı kullanan yaklaşımı benimser.

Empirizm söz konusu bilgi ve yöntem anlayışı dışında, bir anlam teorisiyle belli bir varlık ve bilim görüşünü içerir. Empirizmin anlam teorisine göre, sözcükler, örneğin töz sözcüğü, bu sözcüklerin kullanıcıları tarafından tecrübe ettikleri ya da algıladıkları şeylere (örneğin, tahta parçalarına) bağlandığı zaman anlaşılabilir. Öte yandan empirizme göre, dünya aralarında yalnızca rastlantısal bağ bulunan zorunlulukların değil, düzenliliklerin bir arada tuttuğu, fakat aşkın bir nedenle ilişkileri bulunmayan nesnelerden ve durumlardan meydana gelen bir bütündür. Yine empirizme göre, bilim, salt olgular arasındaki bağıntıları inceleyip, gözlemlenmiş düzenliliklere dayanarak öndeyide bulunur.
Empirizm, bu genel felsefi ya da epistemolojik anlamına ek olarak, özel bilimlerde biraz daha farklı bir anlam taşır. Örneğin, sosyolojide empirizm, test edilmemiş teorik spekülasyondan sakınan, teori yerine niceliksel ve deneysel verilere önem veren yaklaşımı ifade eder. Bununla birlikte, bu anlayış, bir yandan teorinin önemini küçümsediği, öte yandan sağlam ve güvenilir veriler toplamanın içerdiği teknik ve kuramsal güçlükleri göz ardı ettiği için eleştirilmiştir.

Öte yandan, empirizmin ahlak alanındaki yansımasının önce ahlak duyusu öğretisi, sonra da yararcılık olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir deyişle, empirik bilgi görüşlerine uyan bir ahlak öğretisi geliştirme çabası içine giren empiristler, ahlaki idelerin içsel deneyimden türetildiğini öne sürmüşlerdir. Örneğin, Hume'a göre, bir eylemin yanlışlığını gözlemlemek yerine, hissederiz. Bu bakış açısı, onsekizinci yüzyıl empirizminde, insan varlığının tek ödevinin kendisi ve eyleminden etkilenecek herkes için olabildiğince çok mutluluk üretmek olduğunu savunan yararcılıkla birleştirilmiştir. Çünkü ahlaki ilkelerin, akılcıların savundukları gibi, apaçık olmadıklarına inandıkları için, ahlakın mutluluk üretme gücüyle haklı kılındığını öne sürmek, empiristler için doğal bir durumdur.

Felsefenin bilginin kaynağını aramada saptadığı alanlardan biri olan empirizmi genel hatlarıyla sunduk melekler.Socrates ne demiş "düşünüyorum öyleyse varım".Bize verilmiş olan aklımızı düşünmekten çekmeyelim,akıl kullanıldıkça değerlenir.