Arama

Elektron Nedir?

Güncelleme: 3 Şubat 2018 Gösterim: 29.576 Cevap: 5
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
20 Mayıs 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

elektron

Ad:  elektron.JPG
Gösterim: 2394
Boyut:  26.8 KB

en küçük eksi elektrik yüküne sahip temel parçacık. Elektronun elektrik yükü doğadaki temel elektrik yükü olarak kabul edilir; bu yükün SI birimler sistemindeki değeri 1,6021892x1019 coulomba eşittir. Elektronun kütlesi, proton, nötron gibi temel parçacıklara oranla çok küçüktür. Durgun kütlesi 9,109534x1031 kg olan elektronun bu kütle değeri, örneğin proton kütlesinin 1/1836’sma eşittir. Elektron, kararlı (bozunuma uğramayan) ve fermiyon türünden (Fermi-Dirac istatistiğine uyan) bir parçacıktır.
Sponsorlu Bağlantılar

Bu nedenle Pauli dışlama ilkesine uyar ve spini (bir parçacığın kendine özgü açısal momentumuna ilişkin sayı) buçuklu bir sayıdır. Elektron, fermiyonlarm lepton türüne giren bir parçacık olduğundan dört temel etkileşim türünden yalnızca elektromagnetik, kütleçekimi ve zayıf etkileşim kuvvetlerinden etkilenir; protonlar ile nötronları çekirdekte birbirine bağlayan çok kısa erimli kuvvetli etkileşimden etkilenmez. Elektronun, kütlesi elektronunkine eşit, ama elektrik yükü artı olan karşıt parçacığına pozitron denir. Bir pozitronla bir elektron rastlaştıklarında birbirlerini yok ederek enerjiye dönüşürler. Pozitron ancak yüksek enerji düzeylerinin var olduğu süreçlerde (örn. kozmik ışınlar aracılığıyla) ortaya çıktığı için yeryüzünde çok ender görülür. Ortaya çıkan bir pozitron da, her yerde bol miktarda bulunan elektronlardan biriyle karşılaşıp yok olacağından, ancak çok kısa bir süre için varlığını sürdürebilir.

Elektron, ilk bulunan temel parçacıktır. İngiliz fizikçi J. J. Thomson elektronu, katot ışınlarını incelerken 1895’te buldu. Elektronun bulunuşu, atom yapısına ilişkin bilgilerin tümüyle değişmesine yol açan gelişmelerin en önemlilerinden biridir.

Normal koşullarda elektronlar atomun artı yüklü çekirdeğine bağlı durumda bulunur. Nötr bir atomdaki elektronların sayısı, çekirdekteki artı yüklerin sayısına eşittir. Ama bir atomda artı yüklerin sayısından daha fazla ya da daha az elektron bulunabilir. Bu durumda atomun toplam yükü eksi ya da artı olur; böyle yüklü atomlara iyon adı verilir. Bir atoma bağlı olmayan elektronlara serbest elektron denir.

Belirli bir atomdaki elektronlar çekirdek çevresinde düzgün biçimde sıralanmış yörüngemsiler üzerinde dolanır. Elektronlar ile çekirdek arasındaki çekim kuvveti, elektronların kendi aralarındaki itme kuvvetine üstün geldiğinden, elektronlar normal koşullarda atoma bağlı kalır. Elektronların üzerinde dolandığı yörüngemsiler kendi aralarında kümelenerek kabuklan oluşturur. Çekirdeğe en yakın yörüngemsilerdeki elektronlar atoma en sıkı bağlı olanlardır. En dış yörüngemsilerdeki elektronlar ise, çekirdekle aralarındaki öteki elektronların perdeleyici etkisi nedeniyle atoma en gevşek bağlı durumdadır.

Elektronlar, atom yapısı içindeki hareketlerinde, atomun hemen bütün hacmini kaplayan dağınık bir eksi yük bulutu oluştururlar. Bu nedenle atomun büyüklüğünü elektronlann atom içindeki diziliş biçimi belirler. Atomun, başka atomlar, parçacıklar ve elektromagnetik ışıma karşısındaki davranışını da elektronların bu diziliş biçimi belirler.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 3 Şubat 2018 18:14
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
20 Mayıs 2009       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ELEKTRON
Bütün elementlerin atomları ortadaki bir çekirdek ile onun çevresindeki yörüngelerde dolanan çok küçük parçacıklar­dan oluşur. Bu çok küçük parçacıklara elek­tron, yörüngelerinin kümelendiği enerji kat­manlarına da kabuk denir. (Elektronların atom içindeki yerleşimini gösteren çizimi ATOM maddesinde bulabilirsiniz.) Çekirde­ğin içinde de nötron ve proton denen başka parçacıklar vardır; atomun neredeyse bütün kütlesini çekirdekteki bu parçacıklar oluştu­rur.
Sponsorlu Bağlantılar

Bir atomun kapladığı hacimde parçacıklar çok küçük bir alanı kaplar, gerisi hep boşluk­tur; çünkü kütlenin büyük bölümü minicik bir çekirdeğin içinde yoğunlaşmıştır ve elektron kabuklarının çekirdeğe olan uzaklığı, atomun boyutlarıyla karşılaştırıldığında, çok fazladır. Üstelik bir elektronun kütlesi protonun ya da nötronun kütlesinin ancak 1.836'da biri ka­dardır. Ama elektronların bu kadar küçük olmasına karşılık, bir atomun davranışını, dolayısıyla maddenin özelliklerini belirleyen o atomdaki elektronların sayısı ve yerleşme düzenidir.

İngiliz fizikçi Sir Joseph John Thomson 1897'de Cambridge Üniversitesi'nde çalışır­ken, varlığı daha önceden bilinen ama ne olduğu açıklanamayan katot ışınlarını incele­meye karar vermişti. Bu ışınlar, havası tü­müyle boşaltılarak içine iki metal levha yer­leştirilmiş bir cam tüpün içinde oluşuyordu. Bu levhalara yüksek gerilimli bir elektrik akımı uygulandığında, eksi elektrik yüklü levhadan (katottan) artı elektrik yüklü levha­ya (anota) doğru renkli bir ışık seli akıyordu. 1879'da Sir William Crookes bu ışınların eksi elektrik yüklü parçacıklardan oluştuğunu ileri sürmüştü. Thomson deneyleriyle bu kuramı doğrulayarak parçacıklara elektron adını verdi.
Her elektron, atom çekirdeğindeki bir pro­tonun taşıdığı artı yüke eşit değerde bir eksi yük taşır (nötronların elektrik yükü yoktur). Proton ve elektronların sayıları eşit olduğu için bu ters işaretli yükler birbirini dengeler ve atom elektriksel olarak yüksüz (nötr) duruma gelir.
Kaynak: Msxlabs & Temel Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 1 Şubat 2018 00:06
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ELEKTRONLAR
Elektronlar tıpkı dünyanın güneş çevresinde dönerken, aynı zamanda kendi çevresinde dönmesi gibi, atom çekirdeğinin çevresinde dönen parçacıklardır. Aynı, gezegenlerde olduğu gibi bu dönüş, bizim yörünge adını verdiğimiz yollarda, çok büyük bir düzen içinde ve hiç durmaksızın gerçekleşir. Fakat dünyayla güneşin büyüklükleri arasındaki oran ile atomun içindeki oran çok farklıdır. Eğer elektronların büyüklüğü ile dünyanın büyüklüğü arasında bir kıyas yapmak gerekirse, bir atomu dünya kadar büyütsek, elektron sadece bir elma boyutuna gelecektir.

En güçlü mikroskopların bile göremeyeceği kadar küçük bir alanda dönüp-duran onlarca elektron, atomun içinde çok karışık bir trafik yaratır. Burada dikkat çeken en önemli nokta, çekirdeği elektrik yükünden oluşan bir zırh gibi kuşatan bu elektronların atomun içinde en ufak bir kazaya yol açmamalarıdır. Üstelik atomun içinde yaşanacak en ufak bir kaza atom için felaket olabilir. Ama böyle bir kaza asla gerçekleşmez; tüm işleyiş mükemmel bir düzen ve kusursuz bir sistem içinde devam eder. Çekirdeğin çevresinde saniyede 1.000 km. gibi akıl almaz bir hızla hiç durmadan dönen elektronlar, birbirleriyle bir kez bile çarpışmazlar. Birbirlerinden herhangi bir farkları bulunmayan bu elektronların farklı farklı yörüngelerde bulunmaları, son derece şaşırtıcıdır ve "bilinçli bir tasarım"ın ürünü olduğu apaçıktır. Kütleleri ve hızları birbirlerinden farklı olsaydı çekirdeğin etrafında farklı yörüngelere dizilmeleri doğal karşılanabilirdi. Nitekim Güneş Sistemimiz'deki gezegenlerin dizilişi bu mantıktadır. Yukarıdaki resimde elektronların dalga hareketine göre çizdikleri dört farklı yörünge tipi gösterilmektedir. Elektronlar parçacık özelliğine göre de gezegenlerin Güneş'in çevresinde dönmeleri gibi yörüngeler çizirler. Fakat elektronların sahip oldukları bu farklı hareketler, onların tam olarak tanımlanmasını engellemektedir.

Yani birbirinden kütle ve hız olarak tamamen farklı olan gezegenler, doğal olarak Güneş'in etrafında farklı yörüngelere yerleşmişlerdir. Ama atomdaki elektronların durumu bu gezegenlerden tamamen farklıdır. Tıpatıp birbirlerinin benzeri olan elektronların niçin çekirdek etrafında farklı yörüngelere sahip oldukları, bu yörüngeleri nasıl şaşmadan takip ettikleri, akıl almaz küçüklükteki boyutlarda akıl almaz büyüklükteki süratleriyle nasıl çarpışmadıkları soruları bizleri tek bir noktaya götürür. Bu eşsiz düzen ve hassas dengede karşımıza çıkan tek gerçek evrene ait bilincin kusursuz düzenlemesidir:

Elektronlar, nötron ve protonların neredeyse ikibinde biri kadar ufak parçacıklardır. Bir atomda, protonlarla eşit sayıda elektron bulunur ve her elektron her bir protonun taşıdığı artı (+) yüke eşit değerde eksi (-) yük taşır. Çekirdekteki toplam artı (+) yük ile elektronların toplam eksi (-) yükü birbirini dengeler ve atom nötr olur.

Elektronların, taşıdıkları elektrik yükü itibariyle bazı fizik kurallarına uymaları gerekir. Bu fizik kuralları "aynı elektrik yüklerinin birbirini itmesi ve zıt yüklerin birbirlerini çekmesi"dir.

İlk olarak, normal koşullarda hepsi eksi yüklü olan elektronların bu kurala uyup birbirlerini itmeleri ve çekirdeğin etrafından dağılıp-gitmeleri gerekir. Ancak durum böyle olmaz. Eğer, elektronlar çekirdeğin etrafından dağılsaydı, tüm evren boşlukta dolaşan, proton, nötron ve elektronlardan ibaret olurdu. İkinci olarak; artı yüke sahip olduğu için çekirdeğin, eksi yüklü elektronları kendine çekmesi ve elektronların da çekirdeğe yapışmaları gerekirdi. Böyle bir durumda da çekirdek bütün elektronları çeker ve atom kendi içine çökerdi.

Ancak bu olumsuzlukların hiçbiri olmaz. Elektronların az önce belirttiğimiz (1.000 km/s) olağanüstü kaçış hızları, bunların birbirlerine uyguladıkları itici kuvvet ve çekirdeğin elektronlara uyguladığı çekim kuvveti o kadar hassas değerler üzerine kurulmuştur ki, bu üç zıt etken birbirini mükemmel bir şekilde dengeler. Sonuçta atomdaki bu muazzam sistem dağılıp parçalanmadan sürüp gider. Atoma etki eden bu kuvvetlerden tek bir tanesinin, olması gerekenden biraz daha fazla veya biraz daha az olması atomun hiçbir zaman var olmamasına neden olurdu.

Bu etkenlerin yanı sıra, çekirdekteki protonları ve nötronları birbirine bağlayan nükleer kuvvetler olmasaydı, eşit yüke sahip olan protonlar değil kenetlenmek, birbirlerine yaklaşamayacaklardı bile. Aynı şekilde nötronlar da çekirdeğe hiçbir şekilde bağlanamayacaklardı. Bunun sonucunda çekirdek, dolayısıyla atom diye bir şey olmayacaktı.

Bütün bu ince hesaplar, tek bir atomun bile başıboş olmayıp, bizim henüz anlamakta güçlük çektiğimiz evrensel bir zekanın kusursuz denetiminde hareket ettiğinin bir göstergesidir. Aksi takdirde içinde yaşadığımız evrenin daha başlamadan sonunun gelmesi kaçınılmaz olurdu. Daha başlangıç anında bu süreç tersine döner, evren oluşamazdı. Ancak her şeyin Yansıtıcısı, sonsuz güç ve ilim sahibi olan evrenin bilinci, evrendeki tüm dengeler gibi, atomun içinde de çok hassas dengeler kurmuştur ve bu sayede atom, mükemmel bir düzen ile varlığını sürdürmektedir.

Madde ve enerjiye ait bu doğal zeka gücünün yarattığı bu denge, bilim adamları tarafından yıllar boyunca araştırılarak çözülmeye çalışılmış ve sonunda gözlenen olaylara sadece çeşitli isimler takılmıştır: "elektromanyetik kuvvet", "güçlü nükleer kuvvet", "zayıf nükleer kuvvet", "kütlesel çekim kuvveti"… Ancak, kimse "Neden?" sorusu üzerinde düşünmemiştir. Örneğin, neden bu kuvvetler belirli şiddetlere, belirli kurallara göre hareket ederler? Neden bu kuvvetlerin etkili oldukları alanlar, takip ettikleri kurallar ve bu kuvvetlerin şiddetleri büyük bir uyum içindedir?

Bütün bu sorular karşısında bilim adamları çaresiz kalmışlardır. Çünkü yapabildikleri sadece olayların hangi sırayla geliştiğini tahmin etmektir. Fakat yaptıkları araştırmaların sonucunda tartışmasız bir gerçek ortaya çıkmıştır. Evrenin her yerinde tek bir atomu dahi başıboş bırakmayan bir akıl ve irade sahibinin müdahalesi görülür. Bu şekilde bütün kuvvetleri bir uyum içinde bir arada tutan tek bir güç vardır, o da gücün ve kudretin tümünü kendisinde barındıran evrensel bir zekadır.

Bugüne kadar hiçbir bilim adamı atomdaki, dolayısıyla evrendeki kuvvetlerin sebebini, kaynağını ve niçin belli durumlarda belli kuvvetlerin ortaya çıktığını izah edememiştir. Bilimin yaptığı sadece gerçekleri gözlemlemek ve bunları ölçüp birer "isim" takmaktır.

ELEKTRONLAR İNSANLARIN HİZMETİNDE
Elektrik, hayatımızın en önemli parçalarından biridir. Onsuz hiçbir şey yapamıyoruz. Yemek yerken, televizyon seyrederken, yolda giderken, temizlik yaparken tüm hayatımız elektrikle iç içe...
Bir düğmeye basıyoruz çevremiz aydınlanıyor, bir düğmeye basıyoruz tüm elektrikle aletler çalışmaya başlıyor. İşte elektriğin hayatımızın her anında kullandığımız bu haline elektrik akımı deniyor. Burada söz konusu olan akımı sağlayanlar ise elektronlar. Elektrik (-) negatif yük sahibi elektronların ve iyonların hareketi sonucu oluşan yük akımıdır. Günlük hayatta kullandığımız televizyon, buzdolabı gibi aletler 1-2 amper elektrik çeker. Peki bu ölçü neyi ifade etmektedir?
Saniyede 1 Amper'lik akım demek, bir kesitten saniyede 6 milyon kere milyar elektron geçişi demektir. Yıldırımda ise bu sayı 1 milyon kat daha fazladır.

Bu tür "isim takmalar" bilim dünyasında büyük buluşlar olarak değerlendirilir. Halbuki, bilim adamları evrende yeni bir denge oluşturmaya, yeni bir sistem kurmaya değil, sadece evrende var olan mevcut dengeyi kavramaya-çözmeye çalışmaktadırlar. Yapılan şey de çoğunlukla, evrene ait bilinmeyen bu zekanın evrendeki sayısız yaratılış harikasından birini bir ucundan gözlemleyip buna bir isim vermekten ibarettir. Evrenin temel bilincinden doğan bu üstün sistemi veya yapıyı tespit eden bir bilim adamı çeşitli bilimsel ödüllere layık görülür, yüceltilir, insanlar ona hayranlık duyarlar. Bu durumda asıl yüceltilmesi gereken hiç şüphesiz o yapıyı kendi içinde, akıl almaz derece hassas dengeler ve karmaşık hesaplarla donatan ve bunun gibi daha sayısız, olağanüstü harikaları yaratan, evrenin bilincidir.
Son düzenleyen Safi; 1 Şubat 2018 00:09
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HIZLANDIRILAN PARÇACIKLAR
Hızlandırıcılar ve Çarpıştırıcılar
Maddenin temel yapı taşı olan parçacıkları araştırmak, atomdan milyonlarca defa daha küçük parçacıkları incelemekle mümkündür. Bu çok küçük parçacıkları incelemek ise ancak çok küçük ve karmaşık parçacık fiziği deney düzenekleriyle gerçekleşitirilebilir. Çok karmaşık deneyler ise, çok yönlü bilgisayar kullanımı ile kontrol edilebilir.

Yüksek enerji parçacık fiziği maddenin temelinde bulunan yapı taşlarını ve bunların birbirleri arasındaki etkileşimlerini inceleyen bilim dalıdır. Son yıllarda ileri teknoloji olanakları kullanan deneysel çalışmalar sayesinde maddenin yapısı hakkındaki bilgilerimiz hızla gelişmektedir. Parçacık fiziğinin araştırmaları kilometrelerce uzunluktaki parçacık hızlandırıcı laboratuarlarında yapılır. Parçacık hızlandırıcılarından yüklü parçacıklardan, çoğunlukla proton ve elektronlar, elektromanyetik alan içinde hızlandırılır ve yönlendirilir. Hızlandırılan parçacıklar ya sabit hedefler ile ya da birbirleri ile çarpıştırılır. Bu çarpışmalar sonucunda ortaya çıkan parçacıkların incelenmesi çeşitli detektör sistemleri ile gerçekleştirilir.

1950'li yıllardan başlayarak hızla gelişen hızlandırıcı ve detektör teknolojileri sayesinde çok yüksek enerjili çarpışmalar gerçekleştirmiş ve bu çarpışmaların gelişmiş detektör sistemlerinde incelenmesi ile maddenin temeli diyebildiğimiz proton ve nötronların kuark ismini verdiğimiz parçacıklardan oluşan bir alt yapısı olduğu anlaşılmıştır. Ulaşılan yüksek enerjilerde yapılan ölçümler protonun yarıçapının yüzde biri kadar olan uzaklıklarda maddenin yapısını araştırma olanağı sağlamıştır. Hızlandırıcı laboratuarları, kurulmaları ve çalıştırılmalarının çok masraflı oluşları nedeniyle dünyada sayılı birkaç merkezde de bulunmaktadır. En önemlileri Cern (Cenevre), DESY (Hamburg), Fermilab-FNAL (Chicago) ve SLC (California) olarak sayılabilir. Yüksek enerji fizikçileri bu merkezlerde büyük gruplar halinde deneysel çalışmalara katılmakta ve atomun sırlarını araştırmaktadırlar. Bu laboratuarlardan SLC'nin uzunluğu 3 km. CERN'in uzunluğu ise 27 km.dir. Ama devlik yarışında birincilik, ABD'nin Texas eyaletinin merkezinde kurulmakta ve çember çapı 85 kilometreyi bulacak olan Amerikan projesi SSC'ya aittir... Söz konusu makinelerin maliyet de (SSC için bu rakam toplam 6 milyar dolardır) boyutlarıyla birlikte doğal olarak artmaktadır.

CERN parçacık fiziği laboratuarı yer 100 metre altında ve 27 kilometre uzunluğunda inşa edilmiştir. Parçacıklar bu uzun tünelde önce hızlanıp, daha sonra birbirleriyle çarpıştırılırlar.

CERN parçacık fiziği laboratuarı İsviçre-Fransa sınırında kurulmuş, 19 Avrupa ülkesinin üyeliği ile oluşan uluslar arası nitelikte bir araştırma merkezidir. Türkiye'ni de gözlemci statüsünde bulunduğu bu laboratuarın temel araştırma konusu maddenin temel yapısı ve bu yapıyı oluşturan temel parçacıklardır. 3000'e yakın fizikçi, mühendis, teknisyen ve idari personelin çalıştığı laboratuarda 6000'in üstünde üye fizikçi laboratuara gelerek çalışmalar yapabilmektedir.

Elektronların Yörüngesi
En güçlü mikroskopların bile göremeyeceği kadar küçük bir alanda dönüp duran onlarca elektron, daha önce de belirtildiği gibi atomun içinde son derece karışık bir trafik yaratırlar. Ancak bu trafik, en sistemli şehir trafiğiyle bile kıyas edilemeyecek kadar düzenlidir ve elektronlar hiçbir şekilde birbirleriyle çarpışmazlar. Çünkü elektronların her birinin ayrı bir yörüngesi vardır ve bu yörüngeler hiçbir zaman birbiriyle çakışmaz.

Atom çekirdeğinin çevresinde 7 tane yörünge vardır. Asla değişmeyen bu 7 yörüngedeki elektron sayısı da bir matematiksel formülle belirlenmiştir: 2n2. Atomların tüm yörüngelerinde bulunabilecek en fazla elektron sayısı işte bu formülle sabitlenmiştir (formüldeki "n" harfi, yörünge numarasını belirtir).

Evreni oluşturan sınırsız sayıdaki atomun elektron yörüngelerinin asla şaşmadan 2n2 formülüne uyarak belirli bir sayıda kalmaları bir düzenin göstergesidir. Elektronlar inanılmaz hızlarda hareket etmelerine rağmen, atomun içinde herhangi bir kargaşanın çıkmaması da yine bu eşsiz düzenin bir devamıdır. Bu, tesadüflerin asla açıklayamayacağı bir düzendir.

Elektronlar atomun içinde son derece karmaşık bir yörünge izlerler. Bu küçük alanda şehir trafiğinden çok daha kalabalık bir ortam oluşmasına rağmen, en ufak bir düzensizlik yaşanmaz.

Doğa kendi içinde her şeyi kusursuz bir ölçü, hesap ve düzen içinde yaratandır. Bu ölçü ve hesap, atomun en küçük parçacığından uzaydaki devasa gök cisimlerine, güneş sistemlerine, galaksilere kadar, bunların arasındakiler de dahil, bütün varlıklar alemini içine alır. Bu da evrene ait bizim henüz keşfedemediğimiz bir temel bilincin sonsuz gücünün, ilminin, sanatının ve hikmetinin bir sonucudur. Bu evrensel zeka gücü, yarattığı varlıklardaki ve sistemlerdeki mükemmel ölçü, düzen, denge ve hesaplarla bu sıfatlarını insanlara tanıtır. Sonsuz kudretini gözler önüne serer. İşte bütün bilimsel araştırmaların, hesaplamaların insanı ulaştırması gereken asıl gerçek budur.

ATOMUN İÇİNDEKİ BOŞLUK
Daha önce de üzerinde durduğumuz gibi, bir atomun çok büyük bir bölümü boşluktan oluşmaktadır. Burada her insanın aklına aynı soru gelir: Böyle büyük bir boşluk neden vardır? Şimdi şöyle düşünelim: Atom, en basit anlatımla içinde bir çekirdek ve onun çevresinde dönen elektronlardan oluşmaktadır. Çekirdekle elektronlar arasında başka hiçbir şey yoktur. Bu, "hiçbir şey olmayan" mikroskobik büyüklük, aslında atom ölçeğine göre çok geniştir. Bu genişliği şöyle örneklendirebiliriz: Çapı 1 cm. olan küçük bir bilya, çekirdeğe en yakın elektronu temsil ederse, çekirdek bu bilyadan 1 km. ötede bulunacaktır.

Bu büyüklüğün kafamızda daha iyi canlanabilmesi için şöyle bir örnek verebiliriz:

"Temel parçacıklar arasında çok büyük bir boşluk egemendir. Eğer bir oksijen çekirdeğinin protonunu şu önümdeki masanın üstünde duran bir toplu iğnenin başı gibi düşünürsem, o zaman çevresinde dönen elektron Hollanda, Almanya ve İspanya'dan geçen bir çember çizer. (Bu satırların yazarı Fransa'da yaşamaktadır.) Onun için, bedenimi oluşturan tüm atomlar birbirlerine değecek kadar bir araya gelseydi, artık beni göremezdiniz. Zaten, artık beni çıplak gözle hiçbir zaman gözlemleyemezdiniz: Neredeyse milimetrenin birkaç binde biri boyutunda ufacık bir toz kadar olurdum."

İşte bu noktada evrende bilinen en büyük mekanla, en küçük mekan arasında bir benzerlik ortaya çıktığını fark ederiz. Öyle ki, gözlerimizi yıldızlara çevirirsek, orada da atomdakine benzer bir boşlukla karşılaşırız. Yıldızlar arasında da, galaksiler arasında da milyarlarca kilometrelik boşluklar mevcuttur. Ama bu boşlukların her ikisinde de insan aklını zorlayan, anlama kapasitesini aşan bir düzen hakimdir.

Proton ve Nötronlar
1932 yılına dek, çekirdeğin proton ve elektronlardan oluştuğu sanılıyordu. Çekirdeğin içinde protonla beraber elektronların değil =olduğu ancak o tarihte keşfedilebildi. (Ünlü bilim adamı Chadwick 1932 yılında çekirdeğin içinde nötronun varlığını ispatladı ve bu keşfiyle Nobel ödülü kazandı.) İşte insanoğlunun atomun gerçek yapısıyla tanışması bu kadar yakın tarihte gerçekleşti.

Atom çekirdeğinin ne kadar küçük boyutta olduğundan daha önce bahsetmiştik. Atom çekirdeğinin içine sığabilen bir protonun büyüklüğü ise 10-15 metredir.

Bu kadar küçük bir parçacığın insan hayatında pek bir önemi olamayacağını düşünebilirsiniz. Ancak, insan aklının kavramakta çok zorluk çektiği bir küçüklükte olan bu parçacıklar aslında çevrenizde gördüğünüz her şeyin temelini oluşturur.

Evrendeki Çeşitliliğin Kaynağı
Şu ana kadar tespit edilebilmiş 109 tane element vardır. Tüm evren, dünyamız, canlı-cansız bütün varlıklar, bu 109 elementin çeşitli biçimlerde birleşmeleriyle oluşmuştur. Buraya kadar tüm elementlerin birbirinin benzeri atomlardan oluştuğunu gördük; atomlar da birbirinin aynı parçacıklardan oluşuyordu. Peki madem elementleri oluşturan bütün atomlar aynı parçacıklardan oluşuyor, o halde elementleri farklı kılan, sınırsız çeşitlilikte maddeyi oluşturan nedir?
1- titanyum
2- sarı safir
3- pirit
4- topaz
5- mavi safir
6- kalsit 7- bakır
8- alçı taşı
9- flüorit
10- topaz
11- talk
12- demir 13- zımpara taşı
14- kömür
15- galen
16- quart
17- barit sülfüt
18- feldispat 19- elmas
20- apatit
21- altın
22- feldispat
23- kaya tuzu
24- quartz

Elementlerin temelde birbirlerinden farklı kılan şey atomlarının çekirdeklerindeki proton sayılarıdır. Burada görülen maddeleri birbirinden bu denli değişik kılan işte bu farklılıktır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 1 Şubat 2018 00:08
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
1 Ağustos 2011       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi
Elektron
Eksi yüklü (e= 1,602192 x 10-19 coulomb) ve durgun kütlesi 9,10956x10-31 kg. olan temel parçacık. Atomun ana bileşenlerindendir. Elektronlar, gaz atomlarının iyonlaşmasıyla deşarj tüplerinde ve çeşitli nükleer tepkimelerde açığa çıkarlar. Çoğu maddelerde elektrik iletimini sağlayan da serbest elektronlardır. Elektrik alanına yerleştirilen bir elektron, elektriksel kuvvetlerle karşılaşır. Bu kuvvet, alanın şiddetiyle elektronun yükünün çarpımına eşittir. Elektronun bu özelliği, elektron demetlerinin hızlandırılıp bir noktada toplanmasının temelini oluşturur. Hareket hâlindeki elektron, elektrik akımı meydana getirir.Bu nedenle, manyetik bir alanda yanlamasına bir kuvvetle karşılaşır.

Bu kuvvet, elektronun hız vektörüyle ona dik bir açı altında etki eden manyetik akı yoğunluğu vektörünün ve elektron yükünün çarpımına eşittir. Elektronun bu özelliği de, elektron demetlerinin manyetik yollarla bir noktaya toplanması ve hızlarının saptanmasının temelini oluşturur. Elektronların nüfuz edebilme özelliği hızlarına bağlıdır. Bir maddeye nüfuz eden elektronlar esnek çarpışmalara uğrayarak sapar ya da esnek olmayan çarpışmalar sonucunda enerji yitirip söz konusu maddenin bulunduğu enerji düzeyine bağlı olarak değişik olaylara yol açarlar: Gaz atomlarında uyarılma, ışık yayılması ya da iyonlaşma, katılarda ve sıvılarda ise x ışınları, flüorışı, ikincil elektron yayımı gibi daha karmaşık olaylar meydana gelir.Esnek çarpışmalar sırasında açığa çıkan enerji ısı biçimindedir ve bu, boşlukta maddelerin belirli bölümlerinin ısıtılmasının temelini oluşturur. Elektron, bir temel parçacık olarak leptonlar sınıfına girer ve spini 1/2'ye eşittir.

Elektronların Dizilişi
Bir elementin elektronlarının, çekirdek etrafında hangi enerji seviyesinde bulunduklarını gösteren dizin. Elektron konfigürasyonu da denir. Bir element atomunun elektronlarının genel davranışı modern atom kuramınca açıklanır. Genel olarak, bir atomun elektronları, sırasıyla 1s, 2s, 2p, 3s, 3p, 4s, 3d, 4p, 5s, 4d, 5p, 6s, 4f, 5d, 6s, 7s, 5f orbitallerine dizilirler. Burada s, p, d, ve f sırasıyla maksimum 2, 6, 10 ve 14 elektron taşır. Örneğin atom numarası 7 olan bir elementin elektronları 2 adet 1s, 2 adet 2s ve 3 adet 2p orbitallerinde bulunur. Bu, kısaca 1s2 2s2 2p3 biçiminde yazılır.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 1 Şubat 2018 00:09
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Ocak 2018       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı

Elektronun Spin Dipol Momenti!


Elektronlar atomun çekirdeği etrafında yörüngelerde dolanırken kendi eksenleri çevresinde de dönmektedirler. Bu spin hareketinden kaynaklanan bir spin dipol momentleri olduğu deneysel olarak gözlenmiştir.

Elektronların spin dipol momenti kendi içindeki yük dağılımından kaynaklanıyordur. Ancak elektronların iç yapısında yük dağılımının biçimi bilinmediginden dipol momentini hesaplamak pek kolay olmaz. Fakat yörünge dipol momentine benzetilerek belirli formüller yazılabilir.Elektronların spin kuantum sayısının s=1/2 olduğu deneysel açıdan da tespit edilmiştir.

Benzer Konular

24 Nisan 2014 / FSDFS Soru-Cevap
28 Ocak 2012 / sulo43 Soru-Cevap
20 Şubat 2012 / ERAGON Soru-Cevap
4 Ocak 2011 / Misafir Soru-Cevap
4 Temmuz 2014 / Misafir Cevaplanmış