Arama

Sizin Şiirleriniz - Sayfa 7

Güncelleme: 28 Ocak 2021 Gösterim: 190.894 Cevap: 892
senem_bjk - avatarı
senem_bjk
Ziyaretçi
15 Kasım 2005       Mesaj #61
senem_bjk - avatarı
Ziyaretçi
HÜSRANI BİR YERDE KABUL EDİYORUM
YAŞAMAK VARKEN YAŞAMAMIŞ OLMAKTA
Sponsorlu Bağlantılar

senem_bjk - avatarı
senem_bjk
Ziyaretçi
15 Kasım 2005       Mesaj #62
senem_bjk - avatarı
Ziyaretçi
BENİ ÖYLE SEVKİ
TANRI BİLE KISKANSIN
Sponsorlu Bağlantılar
İSTERSE YARATTIGINA YANSIN
KUDURSUN SU,DAGLAR
DENİZLER TAŞSIN
BENİ ÖYLE SVKİ
AŞKIM BİZİ ÖLÜM BİLE AYIRMASIN...
Son düzenleyen senem_bjk; 15 Kasım 2005 17:49
WampireS - avatarı
WampireS
Ziyaretçi
15 Kasım 2005       Mesaj #63
WampireS - avatarı
Ziyaretçi
BunaLım Akiyor ELLerimden , Ardindan Yere DamLiyor Bak...
Aynaya Bakiyorum , Aynadaki Adam ŞöyLe Diyor Bana...
'Seni Tanımıyorum' Bende Onu Tanımıyorum...
Odama Dönüyorum , Ayni Tanımadıgım Adam , Kirmizi GözLeri...
GözLerinde Şarapmı , Kanmi Diyorum?...
Sen Cevabı BiLiyorsun , Hangisi Daha TatLi ? Diyor...
Sonra Yüzüğünün KenariyLa İLe BiLeginin Bir Kısmını Kesiyor..
Agzima Dayiyor Kana , Kana İçiyorum...
Ardindan Derin Bir Uyku , Kimsenin Görmediği Görmeyecegi Kadar Derin...
KabusLar SaLdırınca Uyanıyorum , ELLerime Bakıyorum...
O Adamın ELLeri Gibi YasLi , BiLegime Bakıyorum Kanıyor...
KLozete Kosup Kusuyorum , Kim BiLir Kacıncı Kez...
BunaLım DamLiyor GözLerimden Bak...!
AnLasilmaz Bir Yanım OLdugunu Hissediyorum , ÖLdürmeye HevesLi...
Ruhum Bedenime Sıgmıyor...
Acı Cekmek İstiyorum , AcıLara Tutunmak İstiyorum....
Şehveti, Arzuyu , DamarLarımda Hissedyorum....
Hic OLmadıgı Kadar ALisiyorum , KaranLiga YaLnızLıga...
Kendi Yatagımda Huzur İçinde ÖLmek İstemiyorum , ÖLümüm Bir Sebep Bir Deger Ugruna OLmaLı...
Kafam BinLerce Soru İşaretiyLe DoLu...
Sanki OnLar Birer Kurtcukta Beynimi KemiriyorLar...
İnsanLarı Düsünüyorum , Herkes Ne Düsünüyor , Ne Yapmak istiyor BunLar..
Kacı Yaşamanın , AnLamını Maksatını BiLiyor....
Kaci Hayatın Sevmenin , SeviLmenin , Ölümsüz OLan Aşkın Degerini BiLiyor..?
Kaci ÖLümü Düsünerek Yasıyor , Her Anını SevmekLe DegerLendirmek İstiyor...
Bence Bu Aci FazLa Gercek...
İnsanLarı , Hayatı AnLayamıyorum , AnLamaya KaLktıgımdada Yine Beynim KemiriLmeye BasLiyor...
Bazen Hic Birşeyin AnLami OLmadıgını Düsünüyorum...
Bazende Bir Okadar Derin Ve AnLamLi Oldugunu Sanıyorum...
Bazen İnsanLara Hic Guvenemiyorum...
Bazende İnsanLara AptaLLık Derecesinde İnanıp Guveniyorum...
Bir Muzik CaLıyor...Sanki RuhumLa DinLiyorum..
Evanescence - My ImmortaL...
You Used To Captivate Me By Your WampireS ResonatinG Light....
Now I´m Bound By The , Life You Left Behind...
Mideme Bir Sancı SapLanıyor..UsuL Bir Titreme GeLiyor Bedenime..İrkiLiyorum..
Masamda Yanan Mum Isıgı Titriyor...
Yeniden Uykuya DaLmak İstemiyorum...
Gözüm Saate İLişiyor...Saat 2;32...
MezarLiktan ULuma SesLeri GeLiyor , Korkutucu DeğiL Sanki BirseyLer AnLatıLmak İsteniyor..
TeLefonumu ALiyorum ELime, Bu Saatte Ben Gibi Bi DeLi Daha Varmıdır Diye Düsünüyorum...
Sanki Zaman Gecmek BiLmiyor , Sanki Zaman Durdu...
Bu Kacıncı KaranLik Ve YaLnız Gece...
Bu Kacıncı İçimden GeLenLeri KaraLamam...
Kacıncı Atese Atısım...
Kimse , BiLmez YaLnızLıgımı , Kimse BiLmez YasadıkLarımı , Kimse BiLmez Beni...
Sigaramın Dumanında , Her Nefes Cekisimde Bir Hüzün BuLutu Doguyor Odama...
Seni Düsünüyorum...
Seni Düsünüyorum...
KaranLıktan Sonra Yine Seni BuLup , Sana SariLacagım...
Orada Yine Seni Görmek İstiyorum...
Keske Gece Seni GörebiLdiğim Yerde TutabiLseydim...
Bu Gercek DeğiL Ama Sadece Bize Ait...
Ruhumun Diger Tarafta Olduguna İnanmaya BasLadım....
Kirik OLan ParcaLarım Var...
Tekrar BirLeştirmek İçin FazLa Keskin...
Önemsemek İçin FazLa Kücük....
Eger Ona Dokunmak ÇaLısıram...
Ozaman İçim Kanıyor...
Kanıyorum...
Nefes ALip Ruhumun Kiyisindan Cıkmak İstiyorum...
Kendim Ve Ruhum Arasındaki Farki BiLiyorum...
Merak Etmekten Kendimi ALamiyorum....
Hangimizi Seviyorsun...?
ÖLüLer Ve Yasam Arasındaki Tek Şey Sevgidir...
BinLerce YıL Uyumus Gibiyim...
Bir Düsünce , Bir Ses , Bir Ruh , Ve Seb OLmadan...
Burada ÖLmeme İzin Verme...
Daha FazLası OLmaLı...
Beni Hayata Döndürecek Biri OLmaLı..............
İsmimi Haykırıp KaranLiktan Kurtar Beni....
Bir YaLanı Yasıyorum İçimde Hicbirsey OLmadan...
3´cü Biramin Bittiğini Fark Ediyorum...
Neyden Mahrum KaLdıgımı Şimdi AnLiyorum....
Bir VarLik OLsun İstiyorum , Dogustan Kusursuz...
Hic Bir Zaman Var OLmadı OLmayacakta...
VarLikLari KusuruyLa SevmeLiyiz...
Yeterince Uzun Yazdıgımı Düsünmüyorum...
İçimde Nedensiz Bir Yazma Tutkusu Var...
Düsünmeye Devam Ediyorum...
HaLa Beni Burda Tutan Bisey BuLamıyorum...
DinLediğim Sarkiyi BeLki 20 ci Defa Basa ALısım...
SaatLerdir Kendi İçimde Yatıyorum...
Kabustan Kacmak İçin Kendi Dünyamı Kurmus Gibiyim...
Bu Yeterince Gercekmi Benim İçin...
Aciyi Yok Etmek İsteyenLer , Sanki Daha FazLa Acı GetiriyorLar..
Ruhum KurtuLus İçin AgLamak İstiyor...
Gördüğüm Herseyde YanLıs BiseyLer Var...
Yoksa YanLıs OLan Senmisin , WampireS...
Kimsenin AnLamadıgı SözLer SöyLemekten Bıktım Artık...
Bunca Yazdıgım Sey , KaLemin Ruhundanmı GeLdi Benimmi..? BiLmiyorum...
Bir Cok Gece , YaLnız Basıma İken AgLadım...
Gun İşidi...
KötüLükLeri GizLeyen KaranLik Yerini Gün Isıgına Bıraktı...
Son Biram , Son Sigaram...
BeLki Son DizeLerim...
BeLki Bir Baska Zaman Son Noktası KonuLabiLecek Bir Siir...
ELveda KaranLiga....
ELveda Sana...
....

Cuma , Kasim 11 , 2005
WampireS...
White_Wolf - avatarı
White_Wolf
Ziyaretçi
18 Kasım 2005       Mesaj #64
White_Wolf - avatarı
Ziyaretçi
Çok Kişiyi Sevdim, Ama Yalnız "1" Kişiye Aşık OldumMsn Brokenheart ...
Bu şiirde onun içindi...
Kendi Beğenmişti bakalım sizler beğenecekmisiniz...Msn Lipssealed

Gidiyorsun

Ağlamaklıyım biraz bu gece,
Biraz dalgın, biraz yorgun.
Gidiyorsun,
Lanet olsun!
Dönüşü Bana olmayan bir gidiş daha...

Acaba kaderim mi bu diyorum?
Hep beklemek Bekletilmek mi?
Oysa ben seninle tomurcuklanmak istiyordum,
Oysa, oysa ben seninle yeşermek istiyordum,
Çöl misali şu yalan dünyamda.
İşte yine aynı alışılmış,
İşte yine aynı hazin son.
Gidiyorsun,
Lanet olsun!
Dönüşü bana olmayan bir gidiş daha...

Canım yanıyor doğrusu.
Kalbim acıyor seni ugurlarken.
Titretici bir soğuk var.
Üşüyorum.
Yalnızlığımın dorugundan sana el sallarken.
Gidiyorsun,
Lanet olsun!
Dönüşü bana olmayan bir gidiş daha...

Ama herşeye rağmen bilki bekliyorum
Çünkü sen sevda sarayımın sultanı,
Çünkü sen diyarı Erkan’ın vazgeçilmez olanı
Çünkü sen yalan dünyamın tek gerçek kalanısın.
Ama sen...
Gidiyorsun,
Lanet olsun!
Dönüşü bana olmayan bir gidiş daha...

Biliyormusun yıllardır bir arayışta olduğumu?
“Seni seviyorum.”diyebilecegim “Sen’imi” arıyordum.
Peki ya biliyormusun bu arayışın seninle son bulduğunu?
Dogru ya, neden şimdi söylüyorum?
Gidiyorsun,
Lanet olsun!
Dönüşü bana olmayan bir gidiş daha...
sHyNsTrDmS - avatarı
sHyNsTrDmS
Ziyaretçi
19 Kasım 2005       Mesaj #65
sHyNsTrDmS - avatarı
Ziyaretçi
NE GARİP

NASIL TARİF EDİLİR BU DUYGU BİLEMEM.
HAYALLERE DALARAK SEYRETTİĞİN YILDIZLAR,
YÜZÜNÜ KESERCESİNE ESEN RÜZGARA İNAT
MARTILARLA SÖYLEDİĞİN MAVİ ŞARKILAR,
BULUTLAR ARDINDAN DOĞAN GÜNEŞİ SELAMLAYAN İSTANBUL,
SEVDİKLERİN,UMUTLARIN,
O HAYAT DOLU BİR ÇİFT YEŞİL GÖZ,
KOSKOCA BİR YALAN OLDU ŞİMDİ ÖYLE Mİ?
NE GARİP...
05.01.03
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Kasım 2005       Mesaj #66
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevmek, yüreğindeki donmuş buz dağlarının,
bir kar tanesi gibi güneşe dost olmasıdır.
Ağlamaktır hüngür hüngür Boğulmaktır hıçkırıklara.
Uçsuz bir duygu tünelinde hiç bıkmadan usanmadan
yorulmadan yürümektir sevmek.
Damarlarındaki al yaşama karışmış volkandır sevmek.
Haykırmaktır sevmek dağlara vuram vuram titremektir.
Gülmektir hic sıkılmadan utanmadan
çıldırmaktır delirmektir.
Dudakları çatlamış duygu çöllerine
yağmur olup akmaktır sevmek.
Bir beyaz güvercin gibi hasret tarlalarına süzülmektir.
Şahlanmış deli tay gibi ,
bir umut ışığına dört nal olup uçup ulaşmaktır sevmek.
Sevmek oyuncağına sımsıkı sarılmış ürkek gözlü çocuktur.
Uykusuz geceleri yıldızlarla paylaşmaktır
onlarla ağlamaktır sevmek.
Sıla hasretine yanmadan,
asırlara aldırmadan,yıkılmadan beklemektir .
Kırçiceğini koklamaktır hasretle,
yaprak yaprak doymadan sevmek.
Gözpınarından dökülmektir damla damla,
nehir olup akmaktır sevmek.
Fidan belli nargile çiçegini sarmaktır hiç çözülmeden.
Okşamaktır yellerde savrulan ipek saçları.
öpmektir.hasretle ,kor ateş gibi yanan dudakları.
Düşünmektir caylen gözleri
tan yerine kavuşana dek,uyumamaktır.
Bir ümittir, bir tutkudur yaşama hevesidir sevmek.
daglara deryalara haykırmaktır,
uğruna ölüm karanfilini koklamaktır.
Ve ben seni seviyorum.

Ey can! ağır bir sevdanın ardından bir tek sensin kalan elde
yelda23 - avatarı
yelda23
Ziyaretçi
23 Kasım 2005       Mesaj #67
yelda23 - avatarı
Ziyaretçi


Sevgili Anne



Biliyorum, uzaklarda kaldı

Uykularını böldüğüm geceler
Bilsen hala özlemini çekiyorum
Sıcaklığını ninnilerinin
Dizlerinin dibinde
Sevgili anne

Sen bana hep balım, derdin
Bal rengi gözlerinle
İlk kelimeyi, ilk cümleyi
İşlerken nakış nakış
Şimdi daha iyi anlıyorum
Balın arısız olamayacağını
Sevgili anne
Sevincim her zaman bayramındı senin
Kederim, dünyanın sonu sanki
Nasıl ödesem hakkını bilmem ki
Dünyanın bütün halılarını sersem
Önüne ayaklarının
Sonra çiçekleri
Gemiler dolusu
Getirsem yedi kıtadan
Ana hakkı ödenmez ki
Ödenemez ki
Sevgili anne

Cennet seninle müjdeli
Gelecek seninle emin
Sana layık evlat olmam için
Esirgeme dualarını benden
Öpüyorum ellerinden
Sevgilerin sevgilisi


Sevgili anne
Hadi Önal

Son düzenleyen yelda23; 23 Kasım 2005 18:34
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Kasım 2005       Mesaj #68
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BENDE KAL
503bar

Bir tohum verdin
çiçeğini al
Bir çekirdek verdin
Ağacını al
Bir dal verdin
Ormanını al
Dünyamı verdim sana
Bende kal


KİMİN VAR Kİ
503bar

Kimi bekliyorsun hala,
Evinden kitaplarından uzakta mısın
Arada bir telefon et kendine
Kendine mektuplar yaz yanıt beklemeden
Kartlar gönder kendine her gittiğin uzaklardan
Sevgilim diye başlayıp öperim diye biten
Senin senden başka kimin var ki arasın

İnince trenden ya da uçaktan yalnızlığın
Sevinçle karşıla yanlızlığını garlarda hava alanlarında
Ayrılışlarda da sarılıp öpüş yanlızlığınla
Ugurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara
Bekle kendini uzak yolculuklardan dönersin diye
Senin senden başka kimin var ki beklesin

İçki masalarında bir başına mısın
Kendinleysen yetmelisin kendine
Çoğaltıp yanlızlığını konuş bir çok kendinle
Kaldır içki bardağını kendi şerefine
Ağlaşarak gülüşerek tartışarak kendile
Senin senden başka kimin var ki bulasın

Düşmanlarının saldırılarından yuvarlandıkça yerlere
Tutup kendi saçlarından kaldır kendini
Seni sana bildirecek kimsen yok başka kendinden
Ölünce senin bile haberin olmayacak öldüğünden
Haber ver kendine ki öldüğünü bilesin
Kimin var ki senin sana öldüğünü söylesin

Kendi kendinin hem konuğu hem ev sahibisin
Zamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek
Biliyorsun nasıl olsa yakın o gelecek
Kimileri diyecek
Daha şimdiden sev kendini sev kendini SEVVVV
Kimin var ki senin seni senden başka sevecek..




KENDİME ÖĞÜT
503bar

Uslanma hiç hep deli kal
Büyüme sakın çocuk kal
Es deli deli böyle kal
Son harmanında sevdanın
Tüken toz toz savrula kal
Suçüstü bulmalı ölüm
Ölürken de sevdalı kal ...

BİTKİ OLACAKSAM
503bar

Bitki Olacaksam
Çayır çimen olayım
Aman baldıran değil
Yol altında kalacaksam
Gelin arabaları geçsin üstümden
Çelik paletler değil
Üstümde çocuklar koşuşsun
Ne kaçan ne kovalayan
Askerler değil
Kerpiç yapacaksanız beni
Okullarda kullanın
Ceza evlerinde değil
Soluğum tükenmez de kalırsa
Islık öttürsünler
Aman ha düdük değil
Kalem yapın beni kalem
Şiirler yazın sevgi üstüne
Ölüm kararı değil
Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında
Sakın ola ki
Silahlarda değil.




VAZGEÇİLMEZİMDİN
503bar

Yakınlaştıkça kaybolan
bir kente dönüşürdün
Keşfedilmezim olurdun
içinde yolculuk etsem de...
Günahkar mevsimimdin.

Hiç umut yoktu sende
o yüzden vazgeçilmezdin,
vazgeçilmezimdin...

DAHA FAZLA YABANCI "ÖLMEK" İSTEMİYORUM SANA
503bar

İyilikten, saflıktan ulaşamadım kendime burada… Burası durmadan hızlanan bir kent. Burada sonsuz arzu çarpışır. Sonsuz acı… Sonsuz hırs…
En başlarda ne istedim tam bilmiyorum. Ama öyle açık ve duruydu ki gördüğüm herşey, nereye ve kime baksam beni kendisine inandırıyordu. Henüz içimde bir başkası yoktu. İçimde benden ayrı, bana karşı bir ses yoktu. Gidemediğim yerleri mutlu özlerdim, çünkü gitmesem bile bilirdim ki oraları da benden bir parçaydı.
Çok az ve usulca konuşulurdu.
Çünkü sessizlik vardı ve ve bu sessizlikte en küçük sesler bile çabucak yayılırdı heryere. Sessizlik kutsaldı, çünkü bütün sesleri o saklardı koynunda.
Evlerin önünde küçük bahçeler vardı. Geceleri ışıl ışıl yanan küçük düş ağaçları vardı. Herşey bizim için yaratılmıştı sanki, göründüğü gibi olan ruhumuza göre. Geceler gündüzlere usulca sokulurdu. Yavaştı herşey. Çok yavaş…
Kutsal ve sonsuz bir aynaydı gökyüzü. Kendisine içtenlikle ve sabırla bakanların ismini sayıklardı…
O zaman da vardı kötülük ve şiddet… O zaman da vardı yalan ve sevgisizlik… Ama yavaş dönerdi dünya. Garip, kutsal bir sessizlik vardı heryerde. Utanırdı kötüler yaptıklarından. Pişmanlık duyulurdu her yalandan sonra. Sanki mecbur kalındığı için sevgisizdi insanlar.
Top oynardık mezarlıklarda. Ölüler dünyanın en sevecen insanlarıydılar. Hayatı onlar sevdirirdi bize. Aynı güneşin altına uzanırdık birlikte.
O zaman bir tek kalbim vardı benim. Gözlerim bana aitti nereye gitsem. İçimde kendi sesimden başka hiçbir ses yoktu.
Hayatın o dinmeyen ağrısıyla hatırlardım kendimi. Susar dinlerdim. O ağrıyı incitmemeye çalışırdım. Kaçmazdım ondan. Bilirdim ki istesem de kaçamam ondan. Güneşin doğuşu ya da batışına nasıl saygı duyuyorsam ona da öyle derin bir saygı duyardım…
Toprak, içimde sakladığım halde ulaşamadığım sevgiliydi… Kendimle değil, toprağın sırrıyla yarışırdım. Kendimden değil, toprağın sırrından ürkerdim… Bu ürküntüyle barışmak için sık sık toprağa yüz sürerdim. Koklardım onu. Çıplak bir hazla yürürdüm üzerinde. Kalbimin üzerinde yürür gibi…
Sonra sular geliyor aklıma. Aktıkça yüzün gibi aydınlanan sular. İlk orada hatırlıyorum seni. İçimde henüz başka bir ses yokken. Kalbim ve gözlerim sadece bana aitken…
O suların peşinde, hayatımın peşinde, yüzünün peşinde…
İlk orada akıp giden sularda seninle kendimi gördüm. En çok sende sevdim kendimi. Akıp giden sularda. İlk kez sende gördüm özlemlerimi… Akıp giden kalbimi… O parçalanmış ve sadece sana ait benliğimi ilk kez sende gördüm…
O yavaşça dönen dünyayı, bütün sesleri içinde saklayan o kutsal sessizliği… Kendisine sabırla ve içtenlikle bakanın adını sayıklayan o sonsuz gökyüzünü… Gökyüzünün el verdiği o küçük düş bahçelerini…
Toprakla sular arasındaydı kalbim. Bu yakınlıkta ne varsa, bu sır nereye varacaksa görmek isterdim. Çünkü öyle inanırdım ki kendime, nereye baksam seni görürdüm. Toprakla sular arasında giderek aydınlanan yüzünü.
Dalgaların aydınlığı vururdu terkedilmiş evlere. Bir kapı açılır, içeri üşümüş bir ışık girerdi. Dışarıda bir sonsuzluk kimsesiz yanardı. Bir ceset vururdu sahile, ömrüm olurdu yorgun ve ıslak saçları… Sen olurdun yüzünü saklayan herkes… Sonra… Sonra biterdi toprak… Akmaz olurdu sular. Kirlenirdi o kutsal sessizlik… Düş ağaçları kesilirdi… Seni bekleyecek yer bırakmazlardı bana… Sürüklerdi beni peşinden hızlanan dünya, bu durmadan hızlanan kent… Sürüklerdi beni kalbimden ayrılan ikinci kalp, sürüklerdi beni gözümden ayrılan ikinci göz… Ruhumdan ayrılan öbür ruh, sürüklerdi beni…
Artık bu kent o kent değil, bu kalp o kalp değil, bu gözler o gözler değil… Seni sevdiğine inandığım o insan bu insan değil…
Burada gidilecek hiçbir yer yok. İnsan en fazla o öbür, o yalancı kalbine çarpıyor… Burada insan en fazla o sahte gözünü hissediyor içi acıyarak… Ne kadar sevse de dünyanın bütün sevgisizliğini üzerine alıyor burada insan… Hep başkalarının sahte yasını tutuyor…
Burada her sabah, her akşam insan yeniden, hep yeniden başlıyor hayatına. Sanki hiç yaşanmamış gibi, hiç gidilmemiş gibi, hiç ders alınmamış gibi… Burada insanın yalan yüzü değil, o en derinde sakladığı kalbi kararıyor önce…
Artık burası herhangi bir kent: Kalabalık, doyumsuz, aceleci, konuşkan, acımasız, telaşlı unutkan, intikam dolu ve hep kaybetmiş… Burada sistem, kirletilmiş arzularla içimize, beynimize sızıyor, o “kurtarılmış beyin hücrelerimize”. İşte sevgiyi, yitirdiğimiz ve özlediğimiz aşkımızı, işte en derinde yatan insanlığımızı aradığımız yer burası…
İşte seni aradığım yer burası: Herşey satılık burada, herşey ambalajlı. Sevgi, umut, ütopya, başkaldırı, inanç, ölüm, farklı hayatlar… Herşey, herşey satılık burada.. Burada herşeyin bir fiyatı var… Burası durmadan hızlanan bir kent… Aşk bile burada serbest piyasa kurallarına bağlı… Sahte bir kalple peşinden koştuğum bu dünya seni bana anlatmaz, artık biliyorum…
Burası benim önümden koşan bir kent… Burada ikinci kalbimle, ikinci gözümle, ikinci benliğimle yarışıyorum. Burada kendimle amansız kavgalıyım…
Seni sevdiğim kadar sevmedim bu hayatı, inan… Ne olur bir tek buna inan…
Çünkü sende gökyüzüm var. sende sonsuz yağmurlarım, kutsal sessizliklerim var… Sende o küçük düş ağaçlarım var… Affet bu küçük insanlığımı… Affet peşinden geldiğim bu kenti… Affet o derin doyumsuzluğumu…
Göremedim affet, sen bu kentte denizden çıkan bir cesettin. O yorgun ve ıslak saçları ömrüm olan bir ceset… Affet beni… Gidilecek başka bir yer yokmuş bu kentte… Toprakla akan su arasındaki yüzünden başka… İşte bunu öğrettin bana… O sessiz, o kutsal yüzünle bana bunu öğrettin. Bu kentte aşk olamayacağını… Beni kendine çağırdın. Akşamın o ıstıraplı eşiğine…
Son bir umutla sana sarılıyorum sevgili. Dünya nereye giderse gitsin, bir tek sen kaldın bu kentte, birtek sen kaldın içimdeki iyilik yüzünden utandırmayan beni…
Ben bu dünyadan kaçtım ve gidecek başka yerim yok…
Burası içimi kanatarak hızlanan bir kent…
Bir yanım ölü, bir yanım sen…
Sevgiliysen tanı beni, bil öyleyse…
Dediğin gibi sevgili, daha fazla yabancı ölmek istemiyorum sana….





GÖZLERİMDEN ÇOK YARAMI SEVDİM
503bar

Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Belki aynı gece,belki yıllar boyunca konuştuğumuz yerden bana geldik...susuz ve yorgun...Yaşamaya köpekler gibi aç,ama ölüme dünden razı...
Bana geldik...Belki içimizdeki acıyı avutur,koptuğumuz ışığı ikna eder,biraz olsun hiç yaşamamış,hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapar,içimizden bir ömür çalar,yitirdiğimiz ve anlayamadığımız ne varsa uzakta bırakır,buradan,bu hayattan yolumuza devam ederiz,sanmaya geldik...
İçtik,şımardık,ağladık,hayatı özledik,çığlık attık;ardımızda bıraktığımız ve bir kez olsun sahiden dönüp bakmadığımız onca kırıl kalp,onca vazgeçiş,onca erteleyiş,onca unutuş bir gecede bağışlanır sandık...
Ama olmadı...Bunu ilk ve son kez sevişirken anladık...Birbirimizin çıplak bedenlerine dokunduğumuzda...Aynı anda,belki de peş peşe,derinden,çok derinden öksüz kalan bir çocuk gibi kesik kesik ağlamaya başladık...Engel olmaya çalışsak da,yine de kahredici bir hoşluğu vardı bu ağlayışın içimizde...Bu hayatta sevgili olarak birlikte gidecek bir yerimiz yoktu...Geçmişimiz bizi geri çağırıyordu...Gidecek bir yerimiz yoktu,ama kaybolmamıştık...Bu yüzden kahredici bir boşluğu vardı göz yaşlarımızın...
Sonra sabah oldu...Sonra acı ve özlemin yerini utangaç bir boşluk aldı...Bütün o eksik hazların yerini derin bir suçluluk duygusu aldı...
Sonra o gitti,yaramda hiç unutamayacağım bir ürperti bırakarak gitti...Yaram ki,kimse onun kadar beni anlayamaz,yaram ki onun kadar kimse beni sevemez...Gözlerimden çok içimdeki yaramı sevdim ben...Çünkü ondan başka kimse bana beni gösteremedi...Herkese,ama herkese yalan söyledim,ama bir tek o biliyordu hepsini...Bir tek o gördü beni kendimi aldatırken...Onu unutmaya çok çalıştım...Yok saymaya...Hayat diye içine girmediğim akvaryum kalmadı...Her mevsim mutluluk modaydı...O akvaryumların içinde mutluymuşum gibi yaptım...Yaramı unutup herkes ne yapıyorsa onu yapmaya çalıştım...Akvaryumun içinde,herkes gibi camların dışında bir yeri özledim...Bana ait olmayan bir hayatta,hiçbir ortak yanım olmayan insanlarla akvaryumun dışını özledim...Yaramı unutup,neyi özlediklerini bilmeyen insanların özleyişlerini sevdim...Bilmiyorum,belki bunu da kendi yaramı unutmak içim yaptım hep...Anladım ki,nereye gitsem sonunda yarama dönüyorum...Ne yapsam,ne etsem döndüğüm tek yer yine o eski kalbim...Bütün o oyunlardan bana kalan o eski yadigar...Ne kadar sevse de insan,tükenip,yorulduğu bir saat var...Herkesin bencil bir ömrü var...İşte en çok o zaman hatırlarım o eski kalbimi,onca insana kendimden öç alırcasına dağıttığım kalbimi,çok sevdiğim bir yabancı gibi hatırlarım...Mahcup bir özlemle çağırırım onu dağıttığım yerlerden;hayatlardan,yorgun ve bencil sevgilerden... Utanarak...Sanki kendi kalbimi geri çağırmak bir suçmuş gibi çağırırım...Güzellik ve soyluluk saklıdır o kalpte...Kalbimdeki kimsesiz kalmış güzelliğe ve soyluluğa vurgunumdur ben...Onu her arzulayışımda karşıma Tanrı çıkar...Beni böyle eksik,böyle yarım,böyle susuz,böyle bir başına O bırakmıştır...Tanrı vardır ve benim bu sonsuz susuzluğum ondandır...
Bu susuzluğu hissettiğim andan beridir hayattan korkmamayı öğrendim...Kime dokunsam Tanrı’ya sonsuz bir yakarış;kime dokunsam o büyük kopuşun sancısıydı;kime dokunsam kendimdeki ilk ağrıya dokunuş gibiydi...Kime dokunsam eksik,ve yanlış bir Tanrı’ya dokunmak gibiydi...
Tanrı’yı unutmak,içimdeki aşkı unutmak gibidir bazen...Böyle zamanlarda kalkıp giden her şeyin peşine takılırım...Bütün zamanların,bütün trenlerin,bütün vaatlerin ve hızların arkasından giderim...Farklı olmak adına,kendim olmak adına,herkes gibi olmak adına koşarım giden her şeyin ardından...İçimdeki Tanrı’yı,içimdeki aşkı soluksuz,kimsesiz bırakarak koşarak giderim her şeyin ardından...Kendimi hatırlamamak için her anımı,her dakikamı tıka basa bu hayatla doldururum...içimdeki aşkı,içimdeki susuzluğu unutabilmek için bir projeye,bir yaz boz tahtasına dönüştürürüm kendimi...Her yerde ve herkesle olmak için kendimi boşlukta bir yerde yeniden yaratmaya çalışırım...Herkesle ve her yerde olmak için,beni her yere bir an önce yetişmek için,kendime bana ait olmayan bir kalp,bir yüz alıp kimsenin bilmediği,uğramadığı bir boşluğa yerleşirim...Herkes ve her şey olmaz için,beni çağırdıkları her yerde olmak için bu boşlukta yaşadım kimsesiz,bu boşlukta yüzüme çarpan kapılar,bu boşlukta hızlandıkça geciktiğim,bu boşlukta çırpındıkça yitirdiğim her şey bana aşksız geçen yıllarımı hatırlatır...Bana Tanrı’sız ömrümü,yüzümden yoksun geçen anlarımı hatırlatır...Böyle zamanlarda defalarca çiğneyip geçerim kendimi...Verdiğim sözleri,ettiğim yeminleri...Atarım kendimi herkesin ortasına...Gizlerimi atarım hoyrat gözlerin önüne...Önce ben başlarım kendimi yağmalamaya...O güvenmediğim hayatı ve zamanı yanıma alarak gizlediğim ne varsa ortaya dökerek...Öç alırcasına kendimden...Dökerim her şeyi ortaya...Herkesin kendinden kurtulmak için kışkırttığı yurtsuz ve kimsesiz bir gece için...
Böylesi gecelerde herkes o eski yarasına haksızlık etmiştir;böylesi gecelerin sabahında herkes ezbere ve çabuk çabuk konuşur ve kimse kimsenin gözlerine korkusuzca bakmaz...Herkes bir an önce,eksik ve yanlış da olsa bir gece önceki ömrüne dönmek ister...Herkes susuz bıraktığı o eski kalbine dönmek ister...
Bunları bilince,bunları hissederek yaşayınca kimseye kızamıyor insan...Öfke dönüp dolaşıp geliyor yine içte patlıyor...İçimde patlıyor...Çünkü kime kızıp,kimi lanetlesem en sonunda onu içimde buluyorum...Suçladığım herkeste biraz ben varım...Kimi yargılasam elimde kanı var...Kime bağlansam onda haksızlık ettiğim ömrüm ,susuz bıraktığım Tanrı’m var...Kime koşup sarılsam onda kolları bağlı erdemim var...Başkalarını yargıladıkça kendini tutsak eden,başkalarını küçümsedikçe küçülen sevgim var...Oysa ne yapsam o yurtsuz gecem,susuz bıraktığım aşkım beni hiç unutmaz...Sorar hesabını...Defalarca gidip gelerek ömrümden,kimlerdi,diye sorar o kanayan yüz bana,kimdi bütün gece onda yargıladıkların...İtildiğim ve sığındığım yüzümden tek bir yanıt çıkar,tek bir ses...O ses der ki,bütün gece yargıladıkların aslında sensin...Bilirsin ki o ıssız gecede bunu sana söyleyen senin sesindir...Sahibini ancak bu ıssız gecede bulmuştur...İçinde soluksuz bıraktığın Tanrı’nın sesi,içinde öyle kimsesiz,öyle kanlar içinde bıraktığın sahipsiz yüzünün sesidir...Ne olur sus ve öfkelenme der bu ses bana...Boyun eğ bu sese...Kabullen onu...Bir kez olsun kendi sesinin önünde eğil der...Bir kez olsun kulak ver ona...Kulak ver ona,onun neleri yitirdiğini,neleri sonsuza dek kaybettiğini bir kez olsun anların ağzından duy...Yüzünden akan kanı bir kez olsun öp...Sadece gözyaşı değil onlar...Dokun onlara,dokun kendi kanına,yitirdiğin ve özlemini çektiğin her şeyi kendi kanında bulacaksın...Orada bütün yargıladıkların var...Orada reddettiğin bütün ömrün var...Bu hayattan tiksinip lanetlediğin ne varsa,hepsi kanında saklı...Seni terk edip ihmal edenler,seni bir türlü anlamak istemeyenler,seni yargılayıp dışarıda bırakanlar orada...Orada,seni deliler gibi sevenler ve senin içine bir türlü giremeyenler...Ne olur bir kes olsun onca insana dağıttığın kendini geriye çağır...Ne olur bir kez olsun anla,ömründen daha uzağa gidemezsin...Onca yıl susuz bıraktığın Tanrı’ndan daha uzağa gidemezsin...Ne olur anla,onca yıl kimsesiz bıraktığın yüzünden daha uzağa gidemezsin...Ne olur bir kez olsun anla,yarını yok sayarak hiçbir yere gidemezsin...
Yaşamak ne ki,hem kendini,hem sevdiklerini durmaksızın kimsesiz bırakmak değil?..Yaşamak yüzünü onca yemine rağmen ortada bırakmak değil mi?Yaşamak her gittiğin yerde bıraktığın yüzleri kanayarak özlemek değil mi?..
Yaşamak,içindeki o sonsuz ve tesellisiz acının tesellisini bu hayatta aramak değil mi?..
Bu hayatın ne yengisi,ne yenilgisi teselli etti beni...Ne zaman kazandım,ne zaman,artık kurtuldum,desem,daha derin bir boşluk açıldı önüme...Bu hayatın kurallarıyla ne zaman çıksam yola,kazandıkça kaybettim,yükseldikçe alçaldım...Ne aklımdan kurtuldum,ne delirdim...
İçimdeki erdem öylesine soluksuz kalmıştı ki,ne zaman aşkın bir güzellik görsem ertelediğim hayatım gelirdi aklıma...İçimdeki erdemi suç ve günahla sınamaya geç başlamıştım çünkü...
Çünkü ne zaman yasadışı bir gece yaşasam anlamsızca ve kimsesiz bir ağlayış gelirdi içimden...
Ne zaman beni bana hissettiren birine sarılsam;çok uzaktan,çok eski bir duygu bana rağmen,bana inat yanımdan geçip giderdi...Kimi sevsem hiç olmadığı kadar yalnızlaşırdı...Kimi sevsem bütün o yanlış hayatım gizlendiği yerden çıkıp gelirdi...Kimi anlamaya çalışsam hayatımın boşluğu çarpardı yüzüme...Kime elimi uzatsam o unutulmuş ömrümle karşılaşırdım...
Kendimi daha fazla ne kadar tüketebilirdim...Kime sarılsam verip de tutamadığım sözler çıkardı karşıma...
İnsan her sabah doğan güneşten utanır...İnsan er ya da geç gelen mevsimlerden utanır...
İnsan onca yıl susuz bıraktığı Tanrı’sından utanır...
İnsan bunca işarete,bunca özleme rağmen bir türlü gidemediği yerden utanır...
İnsan yalan bir hayattan onca yıl bir kurtuluş beklediğine utanır...




BEN ARTIK SEN OLMUŞUM
503bar

ne varsa aradığım bil ki sende bulmuşum
senden öncesi yoktu seninle var olmuşum
sende bütün ümitler,sende bütün özlemler
beni bende arama artık ben sen olmuşum



SEN BU ŞİİRİ OKURKEN
503bar

Sen bu şiiri okurken
Ben çoktan bu şehirden gitmiş olacağım
Artık ne özlemlerimi duyacaksın bıçak yarası
Ne de telefonların çalacak gece yarısı
Ve bu zavallı yüreğim olmayacak artık
Kaprislerinin hedef tahtası...
Seni sana
Beni bir akıl hastanesine
Bırakıp gideceğim bu şehirden

Nasılsa kavuşamadım sana
Nasılsa dudaklarının kıyısına varamadım
Nedense bütün çıkmaz sokaklar adresim oldu
Ve nedense bütün kırmızı ışıkları üzerime yaktın
Ne yaptımsa
Bir türlü sana yaranamadım
Artık adressiz
Işıksız
Ve öylesine ıssızım
Dünlerin kadar eskiyim
Verdiğin acılar kadar paslıyım
İşte çıkıp gidiyorum hayatından
Nasılsa fark etmez senin için
Belki çok şanslı
Belki de en yaşlıyım...
Artık
Pusulam hasreti
Saatim yalnızlığı
Ve takvimler sensizliği gösteriyor bana
Neylersin
Yolcu yolunda gerek
Belki bundan sonra
Belki senden sonra
Adam olur bu “asi yürek”
Ve dersini alır da bu sevdadan
Bir daha
Boyundan büyük denizlere
Asılmaz kürek

Yarın bu saatlerde
Ben yollarda olacağım
Sen kimbilir kaçıncı uykunda
Masal mavisi bir rüyada
Ve elbette o korsan yüreğin
Yine pusuda
Oysa
İlk defa sesimi duymayacaksın
Sitemlerin sahipsiz
Soruların cevapsız kalacak
Belki ilk defa içini kemirecek yokluğum
Tanımadığın bir korku içini saracak
Ve ilk defa kendinle hesaplaşacaksın
Ne oldu?
Ne oluyor?
Ne olacak?
Sonra
Bir gözün kör
Bir kulağın sağır
Bir ayağın kırık
Bir kolun kesik
Düşeceksin yollara
Yani baştan başa yarım
Yani baştan başa eksik
Bütün duvarlar üstüne yıkılacak
Belki ilk defa
“Unutuldum” diyerek için sızlayacak
Ve sen bu şiiri okurken
Ayrılığımız çoktan başlamış olacak
Belki de son tesellin
Sana yazdığım “bu son şiir” olacak
Ve kimbilir
Unutulmuş bir gecenin tam ortasında
Başucundaki bir radyoda
Uykusuz bir şair yüreğini çınlatacak
Ve bir daha fısıldayacak kulaklarına
Sana adanmış bu satırları

“Bütün şehirler uyur
İstanbul uyumaz
Ve birgün
Bütün sevenler unutur seni
Ama bu “şair yürek”
ASLA UNUTMAZ...”
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Kasım 2005       Mesaj #69
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dudaklarımda Echoes (Yankılar)
Uzak bir zamanın yankısı, kumsala vuruyor ağlamaklı
ve herşey yeşil ve denizin altında.-


En sevdiğim halini sundu bana bugün deniz.
çakmak çakmak, hırçın, deli...
sevindim öyle gördüğüme
hüznüme de hüzün kattı ama, o da ayrı...


Oturdum bir banka. yanımda kırık dökük şemsiyem.
inadına esen rüzgara karşı, bu satırları yazıyorum.
yalnızlık tam da burada koyuyor işte
yalnızlık koyuyor be dostlar...


Rüzgar dönüyor başımın çevresinde,
kulaklarımda devrik-temposuz bir senfoni
martılar... denize doğru alçalıp yükseliyorlar.
onlarsız olamaz zaten bir deniz
yaklaşıp elimi uzatıyorum bir tanesine: sana dokunabilirmiyim?


Kalksam ve yürüsem mi kıyısına doğru
dokunabilecek kadar yaklaşsam mı o soğuk ve deli suya...
düşünüyorum:
Ölümümü bekliyor bedenim, yoksa şen şakrak bir çocuğumu.


Keşke burada olsaydın...
Ne güzel olurdu be!
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Kasım 2005 16:25
HÜLIA - avatarı
HÜLIA
Ziyaretçi
29 Kasım 2005       Mesaj #70
HÜLIA - avatarı
Ziyaretçi
sevmek üzerine çok şey vardı söylenecek
söyledim ben de yüzümü dönüp
o eski silinmemiş sevdalara
sevmek dedim, geri dönmemekse gidilen yerden
sevmek dedim, başlamamaksa bittiği yerden
sevmek dedim, hiç olmamaksa yeniden
dönme, başlama, hiç olma!
ben sevgimi sundum dikenlerinden temizleyip
sen kanatan sevgiden söylendin, hiç yorulmadan..

Benzer Konular

6 Temmuz 2015 / Misafir Forum Oyunları
14 Eylül 2014 / Misafir Genel Mesajlar
5 Mayıs 2006 / Misafir Bilgisayar