Arama

Gitmek mi Kolay? Yoksa Kalmak mı? - Sayfa 3

Güncelleme: 29 Mayıs 2012 Gösterim: 233.546 Cevap: 1.073
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mart 2006       Mesaj #21
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cevapsız Sorularla Bıraktın Beni !!!!!ey sevdiğim.

Sponsorlu Bağlantılar
Yasadıklarım nedir? Kendi gönül sarayında saklı tuttuğun hislerin nedir? Nedir benden böylesine sakladığın, kaçırdığın? Yasayıp da yaşatmak istemediğin? Acıların, tecrübelerin, geçmişin mi seni mahzun bırakan?
Aşk mı yoksa sevda mı, sevgi (?) mı? Seni benden alıp götüren benim dışıma bırakan nedir? Nedendir sana ulaşamayışım? Seni yasarken seni yaşatamayışım nedendir? Niçin askımı paylaşamıyorum seninle? Beni, bizi böylesine paylaşmazlıklara götüren, nedir? Birbirini tamamlayacak ama birbirinden kopuk duran ikimizin suskunluğuna sebep nedir?
Susmalarında mı bulmamı istiyorsun seni? Kendini bunca kaçırışın neden? Korkuyor musun benden? Yasadıkların mi beni sana yakın etmeyen? Ya ben o yasadıklarından farklıysam? Ya ben zaten seninsem? Sevemez miyim gönlümce seni? Senin kendini bana bunca hapsedişin neden?
Yasamamı istemezken, yasadıklarımı onaylamazken neden olumu istemezsin benden, bilmem? Neden sevmeme izin vermiyorsun? Sevilmekten, almaktan bunca kaçısın neden? Niçin ben senken bensiz kalmak istersin? Niçin "sevdim", "seviyorum", "seveceğim" derken susturuşun beni?
Askımı, sevdamı neden anlamazsın? Yoksa sen inanmaz misin aşka? Yoksa seven olmadı mı seni hiç? Yoksa sen sevmek nedir bilmiyor musun? Sen yıllarca koşup da yetişemediğim bir meltem misin? Islanmak, yıkanıp arınmak icin yetişmeye çalışıp da kaçırdığım bir sonbahar yağmuru musun? Sen O musun? Ben Sen miyim? Ben sensem neden sen ben değilsin? Neden ben olmaktan kaçıveriyorsun? Bir şeyleri almak, vermek değil midir? Almalarımızla kurtarıyorsak karsımızdakini bu vermek değil midir özde?
Yoksa sen kor musun? Aşkın gözünü kor ettiği asığı bile görmeyen misin? Çölde rastladığım bir serap mısın sen, ardından koşup da ulaşamadığım? Sen aşk mısın? Aşksan, neden yoksun? Elimden tutup da beni yürümeye çağıran sen...Simdi hiç kimselerin olmadığı kurak ve ıpıssız bir yerde beni oksuz bir çocuk gibi bırakmıyor musun? Ağlıyorsan gözyaşlarını silmeme neden engel oluyorsun?Nedendir böyle sonsuz susuşun?
Her şeyi içine gömmene sebep nedir? Niçin yasamayı bırakıp da anlamaya çalışırsın beni? Niçin bir kez olsun "GEL" demezsin? Niçin tek bir kez bile olsun "NİÇİN" demezsin? NİÇİN?"

UNUTMA BENİ BIRAKIP GİDEN SEN UNUTMA;

''ÖLÜMÜ ÖZLEMEYEN AŞKI ANLAYAMAZ''

''BEN ÖLÜMÜ ÖZLÜYORUM SENSE BEN ÖLMEM DİYORSUN''


Hala gitmek zorunda olmak zor diyorumMsn Sad

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #22
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
"Gidenler hep bekle beni derler ve kalanlar hep bekleyeceğine yemin ederler"
Her giden ardında bir bekleyen bırakır. Bazen ister bekle beni der, bazen de bekleme hayatına devam et der. Bu bekleme demenin ardında bir beklenme isteği vardır hep...

Sponsorlu Bağlantılar
Ve her kalan yüreğindeki acısıyla bekleyeceğim der. Dönmeyeceğini bile bile, gelmeyeceğini bile bile, sevmeyeceğini bile bile. Ve bekler...

Yanı başımızdayken fark etmediğimiz bir çok ayrıntı takılır hafızalara. Oysa ne güzelmiş yaşanılanlar dersiniz. Meğer ne çok sevmişim dersiniz. Ve belki de hiç sevilmediğinizi fark edersiniz. En acısı da budur ya zaten. Sevilmeden sevdiğinizi fark ettiğinizde beyninizi yer binlerce soru. Başlarsınız cevabı besbelli olan sorulara kendinizce cevap aramaya.

Ve sorgulama zamanı gelir kendinizce.. Oysa unutursunuz bir şeyi. "Aşk Sorgulanmadan Yaşanmalıdır."

Baktığınız her yer "onda" biter. Gördüğünüz her şey de "onu" ararsınız. Aynadaki görüntünüzde bir yansıma, sokaktaki köşe başında bir kucaklaşmadır "o". Yağan yağmurdur, denizdeki yakamozdur "o", gecelerin ayı, gündüzlerin güneşidir "o"...

Ve son cümleler dökülür artık dilinizden. "O" Mutlu Olsun Yeter. Diyebileceğiniz bir şey kalmamıştır çünkü. Tıpkı yüreğinizi sizden aldığı gibi giderken cümlelerinizi de götürmüştür yanında.

Sessizlik kalır geriye biten bir sevgiden. Ve Ayrılık Urganı kalır boynunuzda "yağlı bir ilmek gibi". Sanki biri ha çekti ha çekecek. Durdu sanırsınız dünyayı ha battı ha batacak. Ama ne dünya durur nede o ilmek çekilir. Hayat devam ediyordur ve bu çarkın içinde sizi de bilmediğiniz başka diyarlara sürüklüyordur.

Bitecek sanırsınız acınızı bitmez. Sadece bir yerlere saklanır yüreğinizde.Bir şarkıda, bir şiirin içli mısralarında ve belki de bir sözde kanamaya hazır bir yaradır o artık.

"Sessizliğin İçinde Bir Çığlık, Karanlığın İçinde Bir Işık, Yürekte Kapanmaz Bir Yaradır Artık O"
__________________
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #23
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
"KALMA" nın bir anlamı kalmadığında "GİTMEK" kolay...Msn Lipssealed
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #24
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bfg4oo
EFSANE_85 - avatarı
EFSANE_85
Ziyaretçi
9 Mart 2006       Mesaj #25
EFSANE_85 - avatarı
Ziyaretçi
Bence her ıkısıde zor aslında gıden gıder aslında kalan sahalar bızım
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #26
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

pic178080im8ir5stpic178080im8ir5stpic178080im8ir5stpic178080im8ir5stpic178080im8ir5stpic178080im8ir5stpic178080im8ir5stpic178080im8ir5st

Gidiyorsun.

Küçük ve kırık adımlarla uzaklaşıyorsun yanımdan. Ürkek bir keçi yavrusu kadar sessiz, gidiyorsun. “kaçar gibisin” diyesim geliyor.

Gözlerinde yabancısı olduğum, tanımlayamadığım karartılar dolaşıyor. Buğulu bakıyorsun. Daha önce hiç duymadığım kelimelerle, senin olmayan cümlelerle konuşuyorsun. Anlayamıyorum.
Sana benzemiyorsun uzun zamandır.

Yeni ve tedirginsin. Hani ağacın, hangi dalında, daha güvende olacağını bilmeyen bir saka kuşu kadar cılız kanat darbelerin….

Uçamıyorsun...

Böylesin. Ne söyleyebilirim ki. Kendi seçimin.
Kendi doğrun.
Öyle olsun.
Git.

Git dünyanın bütün ağaçlarının gölgesinde, tek başına otur. Kimselerin bilmediği şarkıları söyle, sesine başka sesler katılmasın.. yanı başına düşen yaprağa aldırma, gagasıyla avucunu tıkırdatan kavuniçi kanatlı kuşa kırıntını uzatma, göle taş atma.

Yapa bilirsen yap bunları. Değiş. Ne istiyorsan öyle olsun….
Rüyalarını kimselere anlatma, kimselere endişelenme….
Dağ yamaçlarının, adını bilmediğin sessiz çiçekleri, hep”adını bilmediğin çiçekler” olarak kalsın. Kitap sayfalarının arasına papatya koyma, kurutma, gün gelip kimselere kuru çiçeklerle tazelenen sevgiler uzatma. Bunun hayalini bile kurma.
Küçük sürprizler düşünme sözgelimi. Bir balık kadar sessiz ol. Tanrı kadar yalnız.

Senin yaşamın, ne söyleyebilirim.....

“geçecek” demekten, beklemekten başka ne gelir elimden. Sabrederim. Umutlanırım. Kendimi oyalarım. Yalnız kalmak istiyorsan, buna bir şey diyemem.

Ama ben ne olacağım ?

Kimsesiz kalacağım. İşte söylüyorum sana. Sözümü içinde bir yerlere koy. Sakla

Ve inan. Çünkü doğru söylüyorum.
Çekip gideceksin, bunu anladım. Hatta belki “gittin” bile. Ben yeni yeni anlıyorum. En son ne zaman bakmıştın gözlerime ve en son ne zaman göz bebeklerimiz karışmıştı birbirine.

Ah dilimin ucuna neler geliyor ?
Söylemekten ürküyorum. Sana olacakları düşünüyorum, ürküyorum. Bana olacakları düşünüyorum...
İşin içinden çıkamıyorum. Buna değer mi diyorum? Değmez diyorum....

Çünkü biliyorum. Çekip gitmek insanı nasıl yaralıyor biliyorum. Nasıl yalnız ve kimsesiz kalıyor insan. Nasıl gecelerin karası yüreğin sıvıyor, nasıl gözlerine mil çekiliyor. Biliyorum.

Şimdi yüreğime çöreklenmiş acının her zerresini yeniden tadarak gidişini seyrediyorum.

Üstüne “ seviyorum” yazdığım bir kağıttan, sandal yapıyor, dereye bırakıyorum. İster yüzsün, ister batsın, ister çalıya takılsın o kağıt sandal, hep derenin bir yerinde olacak biliyorum.

Ancak böyle rahatlıyorum.......

Ne diyordu Sunay akın :

“Deniz kıyısında
bir martıyla konuşurken görüyormuş
dostlarım beni sürekli
bir kaptanım çünkü
kağıt gemilerden
emekli…..”

venüsün_kızı - avatarı
venüsün_kızı
Ziyaretçi
11 Mart 2006       Mesaj #27
venüsün_kızı - avatarı
Ziyaretçi



AKREP VE YELKOVAN
Yelkovanın hızına yetişemiyor çokça zaman
zaman zavallı akrep. Yelkovan hızla koşup döne dursun çemberi, akrep bir arpa boyu yol alamıyor bu zaman yarışında. Ona hiçbir zaman yetişemeyeceğini anlayınca, iyice bir savsaklıyor akrep, kızdırıyor yelkovanı… Yelkovan bu, durmak nedir yorulmak nedir bilmez! İttirmeye başlıyor arkasından akrebi. Bir müddet sonra sırtlıyor onu. Taşıyor bir an için… O an, yelkovanla akrebin kucaklaşma anıdır işte… Birbirlerine muhtaçlıklarını, ayrı düştüklerinde yoksunluklarını ve aslında birbirlerini tamamladıklarını anladıkları an… Biri olmazsa diğerinin hiçbir anlam taşımayacağı gerçeğiyle yüzleştikleri an… Zaten doğru değil midir ki hep çalışan, mağrur yelkovandansa, yorgun, tembel, yavaş akrebin isminin daha bir sıklıkla zikredildiği? Birbirlerine bağlı olmasalar, kıskançlıktan birbirlerinin gözünü oyarlardı herhalde. Ama ne mutlu ki farkındalar; Akrep ölürse yelkovan da ölecek, yelkovan ölürse akrep de can verecek… Akreple yelkovanın aşksa aşkı; sadakatse sadakati; mecburiyetse mecburiyeti böyle bir şey işte… Doğru bir ifadeyle; “VARLIĞI YAKAN, YOKLUĞU YOK EDEN” bir bağlılık…

***

Tam karşımdaki masada oturuyordun. Yanındakiler durmaksızın bir şeyler anlatıyorlardı sana. İlgini toplayıp onları dinleyemiyor gibiydin… Gözlerin sağa sola kayıyor, ara sıra şöyle derin bir nefes alıp içini çekiyordun. O gün bambaşkaydın. Bambaşka bir hava esiyordu etrafında. Bambaşka, tarifsiz bir sihirle çepeçevre kuşatılmış gibiydin. İşte o an, gözlerin benden yana çevrildiler. Bakışlarımız buluşup kenetlenmişti. Bu çekim alanından kendimi kurtarmak istiyor ama tutsak gözlerime sözümü geçiremiyordum. Bir hipnoz, bir büyü ya da daha öte bir gizli güç…sonrası sonsuzluk olan… Kiliseden yükselen çan sesi, bir yıldırım düşmesi ya da bir lisenin teneffüs zili, fark eder mi, bir tanesi sonlandırmıştı bu yoğunluğu. Kalkıp ayrı kapılara yönelmiştik. Bizim seçimimizdi farklı yolları seçmek… Bizim seçimimizdi konuşmadan anlaşmak… Böyle olması gerektiğine inanıyorduk. Böyle olmalıydı… Yalana ne gerek!… Buna mecburduk! Belki farklı zamanlarda göz açışımızdan hayata, belki yanlış bir yerde bakışlarımızın kesişmesinden, belki diğerlerinin bizden güçlü olduğunu bilmektendi vuslatsızlık… Düpedüz korkuyorduk. Ondandı benim kekeleyişlerim, ondandı senin her daim mahcup edan… Bağlanmıştık ama günahtı birleşmemiz. Bağlanmıştık ama gölgesi olamıyorduk birbirimizin. Teğet geçiyordu siluetlerimiz. Yasaktı. İmkansızdı.
Nasıl ki akreple yelkovan el ele verip uzaklaşamazlarsa bu diyarlardan, mecburiyet varsa, canlarının bir köşesi mızrakla delinmiş ve bağlanmışken birbirlerine, yine de kavuşamıyorlarsa; öyle bir şeydi yaşadığımız… Karanlık gecelerde yalnızca seslerimiz buluşabiliyordu kuytularda, biz refakat edemiyorduk onlara. Ben umudun şarkısını mırıldanıyordum, sen imkansızlığın… Cesur olan bendim galiba. Sen söndürdükçe, ben küllerinden doğuruyordum ümit kıvılcımlarını… Sen yine söndürüyordun sonra onları. Ateşten korkuyordun. Ateşimden korkuyordun! Ortaçağdaki hapishanelerin yahut mahzenlerdeki zindanların duvarlarını süsleyen, görkemli lakin ürkütücü meşalelere benzetiyordun ateşimi. Ateşi içinde hissetmenin, prangalara vurulmak, dahası linç edilmek anlamına geldiğini biliyordun. Oysa prangalara da vurulsak, umudu var edebilirdik doğan yeni günlerde… Sevmenin suç olmadığı, esaret gerektirmediği ülkeleri de yazıyordu kitaplar. Kitaplar ki sayfalarca okuduğum, adındaki harflerin mükemmelliğini ve tılsımını çözmeye çalıştığım yegane kaynakçam… Razıydım ben prangalara da, tutsaklığa da, giyotine de… Ya da bir ömür boyu kaçak hayatı sürmeye razıydım; her daim o diğerlerinin baskısını ve soluğunu hissetmek pahasına omzumda… Kaçsak, belki bulabilirdik cenneti. Belki takip etsek o beyaz kuşları, erebilirdik huzura…
Uykusuzluğu, şarkıları, şairin bahsettiği mecburluğu, acı kahveleri, mimozaları, “yeşili” ya da rüyaları paylaşabilirdik, buna benim kadar inansan…
Ama yenememiştin bir türlü gelecek kaygısını, gölgelerimizin uymadığını söyleyenlerin sözlerine kulak tıkayamamıştın ve vazgeçememiştin parmaklarını kütürdetmekten… Ben seni hiç özleyememiştim yahut çıldırmıştım özlemekten… Sen, bir elinde uzak diyarlara seyahat belgen –ya da kaçışın, dikildiğin vakit karşıma, fark ettiysen “elveda” dememiştim sana. Çünkü yelkovanla akrep ayrılamazdı birbirinden… Yelkovan uzaklaştığını sana dursun, volta atmaktan ötesini yapamazdı akrebin etrafında. Ve sevgi, geçmişe ışık tutmaktansa, gelecekle ilgilenirdi. Yelkovan bir bunu bilemedi… Oysa akrebin tek istediği, yelkovanın “belki yine gelirim” demeyeceği bir gelecekti…
Çünkü yelkovan, er geç gelecekti…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mart 2006       Mesaj #28
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GİTMEKMİ ZOR KALMAKMI?

Uzun bir yol var önünde, diyordu. Ayağa kalkacaksan yolun başındasın, koşamayacaksan orda yığıl ve kal... Hayat bir tercihler mekanizmasıdır. Birini seçersin öteki kalır, biri gider öteki kalır ve bazen hayat ötekinde kalır.

-Haklı olmaktan nefret ediyorum!

-Haklı olmak da bazen öteki olmaktır çünkü insan öteki olmayı göze alabildiği kadar haklıdır.

Bir saat sürmüştü bu konuşma, donup kalmıştı genç kız. Ayağa kalktı, pencerenin kenarındaki koltuğa kıvrıldı, çıplak ayaklarını kendine doğru çekti. Sonra dışarı baktı, içini ürperten o bembeyaz sokağa, kaldırımlara, durmadan koşturan insanlara baktı. Bakmak ve görmek arasında sıkışıp kalmış, sadece bakmayı tercih etmişti. Hiçbirşey görmek istemiyordu.

Kanı aksa acısı dinecek bir yara vardı içinde bir yerde. Dünyanın en kalabalık yalnızlığı başlıyordu. Şarkılar tutuyor, şarkılar unutuyor, durmadan kağıtlar karalıyor, özlüyor, savaşıyor, ama en çok susuyordu. Evet, hayatında yaptığı en büyük haykırıştı, susuyordu.

Susmak yürek işidir. Sevda insanın diliyle yüreği arasında yaşamayı iyi bilir ve Yılmaz Erdoğan'ın da dediği gibi her ayrılık sevdaya dahildir.

O küçük odadaki hayata döndü tekrar. Yanında oturan insanlara baktı. Yanındaki herkesin sessizliğinde onun susuşu vardı sanki. Konuşmalarını bekler gibi baktı, konuşmalarına, ona tek bir yalan söylemelerine öyle ihtiyacı vardı ki. Olmadı. Kimse ama hiçkimse bir daha asla ona yalan söyleyemedi. Tek bir yalana o kadar ihtiyacı vardı ki...

Büyümenin yolu birazda ayrılıklardan geçiyor işte. Hayat durmuyor ama yavaşlıyor sanki, insan susmuyor ama yutkunuyor sanki. İnsan dağıldıkça öğreniyor toplanmayı, sevdikçe öğreniyor bağlanmayı ve bir gideni varsa öğreniyor kalan olmayı...

Karalanmış bir kağıt anlatıyor galiba en güzel şekile ayrılığı...''Gitmek mi zor kalmak mı? Giden mi daha çok kanıyor, kalan mı? Gidene kalandan sevgiler, umarım gittiğin yerde seni benim kadar severler...''
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
:Msn Confusedeviyorum, unutma beni::
Gitmeliyim bunu anlıyorsun değil mi? Başka çarem yok gitmeliyim. Sensizliğin beni süründüreceğini bile bile gitmeliyim. Seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim ama olmayacak bir duaya amin demek bizimkisi.

Yıllar önce o sahilde seni ilk gören ben olmalıydım. Ve yüreğin o gün benim yüreğime dokunmalıydı. Şimdi gitmek zorunda kalmazdım. Şimdi bir sevdanın en güzel yerinde olurduk.

Birbirimizi bu kadar çok hak ederken, bu kadar çok severken gitmek öyle dokunuyor ki yüreğime... Hayatımda ilk kez kabul ediyorum yenilgiyi. Kimbilir, korkağım belki. Senden değil, bu aşkın büyüklüğünden kaçıyorum. Ah be sevgilim, ben kendimden kaçıyorum.

Hiçbir şey tesadüf değildir, buna inanırım ben. Her şeyin bir kurgusu vardır ve insan mutlaka kendisi için kurulmuş o şeyi yaşar. Şimdi gitmem de bunun bir parçası işte.

İmkansızı seçip, imkansızı yaşayıp sonra da "Bir gün yeniden ve bu kez sonsuza dek..." deyip de gitmek başka nasıl açıklanabilir? Seninle o gece, hiç hesapta yen karşı karşıya gelmemizi ne tarif edebilir başka?
Bu kadar zaman hep aynı soruyu sordum kendime, sen hiç benim oldun mu? "Tamamen sana aitim" dedin mi? Cevabı olmayan sorular işte... Önceleri delirirdim bulamadıkça cevabını. Sonra bir kabullenmişlik çöktü kalbime. Seviyordum ya seni ne önemi vardı gerisinin? Yüreğinde bir yerim olduğunu biliyordum ya, fazlasını istemenin ne gereği vardı ki?

Ama sonra bu kadar basit olmadığını gördüm. Dayanılmaz bir yanı vardı bunun. Seni özlediğimi söylemek için bile beklemek zorundaydım. Sana sarılabilmek içinse günler., haftalar geçmeliydi. Sen en güzel, en mutlu anlarını bir başkasıyla paylaşırken ben sadece hayalinle yetinmeliydim.

Olmadı aşkım, yürütemedim. Bu aşkın tutsağı olduğumu fark ettim. Sonu belirsiz, yarını olmayan ve hiçbir zaman tamamlanamayacak olan bir aşkın tutsağı...
Gidiyorsam, sevdam tükendiği için değil, bunu bil. Aksine sevdamı çok daha yukarılara, taaa yukarılara taşımak için gidiyorum.
Kendimi yenilemek, tutsaklıktan kurtulmak ve kimbilir bir gün senin karşına daha özgür, daha cesur çıkmak için gidiyorum. Ben terk etmiyorum seni. Ne seni ne de sevdamızı bırakıyorum. Kalbimdesin ve hep orada kalacaksın. Ben yaşadıkça... Seni seviyorum, unutma beni..._

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #30
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gidiyorum!!!

Tam bir yıl oldu.. Hala içimdesin.. Hala gözlerin ve gülüşün aklımda.. Aklımdan bir an olsunda çıkmadılar.. Geceleri sıcaklığını hissettim.. Karanlığımda sana sarılıp uyudum.. Seni içimde büyüttüm ve seni kimse bilmedi.. Senin için güçlü oldum.. Bendeki sen için, sevgimiz için.. Sen, bugün bana uzun zamandır olmadığın kadar yakınken sana söylemek istediğim birkaç şey var.... Bazen sinirleniyorum, kızıyorum sana... Ağlıyorum... Ne bu halimiz bizim diye? Ne bu yaşadığımız? Buna bir insan yüreği daha ne kadar katlanabilir ki ben katlanayım? Nereye kadar?.. Çok acı çektim ve hala çekiyorum.. Neyin bedelini ödüyorum diye düşünüyorum bazen.. Belkide seninle yaşadığım mutluluğun bedeli diyorum.. İşte o zaman kabulleniyorum acımı.. İşte o zaman her şeye değer diyorum kendi kendime.. Seninle olduğum her dakikanın bedelini ödemeye razıyım diyorum.. Yine yağmur yağıyor sevgilim.. 1 yıl önce bugün yağdığı gibi.. Ve yine bizim şarkımız çalıyor.. Tek fark sen yoksun.. Senin sıcaklığın, yanındayken duyduğum mutluluk yok.. Hep diyordum ya “seni sensizde yaşarım diye”.. Artık yaşayamıyorum sevgilim... Ve artık biliyorum ki yaşanacak birşey de kalmadı.. Benim için tek çare seni unutmak.. Umutlarımı bir kenara atmak.. Seninle başladığım bu yola artık sensiz devam etmek.... Bu gece son kez resimlerine bakıp ağlıyorum.. Bu gece son defa adını anıyorum, son defa seni sevdiğimi haykırıyorum.. Bir daha seni görmemeye, sevgini kalbime gömmeye yeminler ediyorum.. Tükenen umutlarıma son noktayı koyuyorum.. Gidiyorum Sevgilim...

Benzer Konular

2 Ekim 2008 / Sedef 21 Taslak Konular
10 Ekim 2012 / Misafir Soru-Cevap
14 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük