Arama

Köşe Yazısı ve Makaleler - Sayfa 16

Güncelleme: 5 Ağustos 2013 Gösterim: 206.636 Cevap: 211
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
17 Temmuz 2006       Mesaj #151
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
...gündem....

Sponsorlu Bağlantılar
1- Bakanlar Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Merkez Binada toplanacak.

2- AK Parti Merkez Yürütme Kurulu, Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanıyor.

3- Başbakan Erdoğan, trafik kazasında hayatını kaybeden Merzifon Belediye Başkanı Hayati İncekul için Merzifon'da ikindi namazından sonra düzenlenecek cenaze törenine katılacak.

4- Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, temaslarda bulunmak ve Oxford Üniversitesi İslam Araştırmaları Enstitüsü Mütevelli Heyeti toplantısına katılmak üzere Londra'ya gidecek.

5- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Milano'da düzenlenen ''4. Avrupa-Akdeniz Yıllık Konferansı''na katılıyor.

6- Siirt'in Eruh ilçesinde güvenlik güçleriyle terör örgütü PKK mensupları arasında çıkan çatışmada şehit olan 7 er ve erbaş, Ankara, Mersin, İzmir, Konya ve Tekirdağ'da toprağa verilecek.

7- Rusya'nın St. Petersburg kentinde düzenlenen G-8 zirvesi sona eriyor.

8- İsrail'in Gazze Şeridi'nden sonra 12 temmuzda Lübnan'a başlattığı saldırıların Ortadoğu'da tırmandırdığı gerginlik izleniyor.
- BM Güvenlik Konseyinin Lübnan'daki son durumla ilgili istişarelerine bugün devam etmesi bekleniyor.
- Kapalı kapılar ardında yapılacak toplantıdan bir karar çıkması beklenmiyor.

9- AB ülkeleri dışişleri bakanlarını buluşturan Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi Brüksel'de toplanıyor.
- Dışişleri bakanlarının, Ortadoğu'da gerginliğin azaltılması için çağrıda bulunmasının yanı sıra İran'ın nükleer programını ve Darfur konusunu ele alması bekleniyor.

10- AB ile müzakerelerde tarama süreci...
- İstatistikle ilgili iki gün sürecek ayrıntılı tarama toplantısı Brüksel'de başlıyor.

11- Discovery uzay mekiğinin Dünya'ya inmesi bekleniyor.

12- HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenleyecek.

13- ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, birlik merkezinde ikili görüşme yapacak.

14- Uluslararası Yatırımcılar Derneğinin (YASED) hazırladığı ''Türkiye İçin Bir Yabancı Sermaye Stratejisine Doğru'' adlı rapor, İstanbul'da tanıtılacak.

15- III. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi, İstanbul'da yapılacak.

16- Karadeniz Bölgesi fındık üreticileri, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ü ziyaret ederek, fındık fiyatı konusunda sorunlarını aktaracaklar.

17- Uluslararası çevre örgütü Greenpeace'in İstanbul'da demirleyen ''Rainbow Warrior'' gemisinde, ''Denizler Kampanyası ve Akdeniz turu'' ile ilgili basın toplantısı düzenlenecek.

18- Sempozyum... Festival...
- Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Antalya Sanatçılar Derneği (ANSAN) tarafından düzenlenen ''1. Ansan Heykel Sempozyumu'', Antalya'da başlayacak.
- ''19. Uluslararası Rize Çay ve Turizm Festivali'', Cumhuriyet Meydanı'nda başlayacak.
- 26. Uluslararası Halk Dansları Festivali, Samsun'da başlayacak.

19- Yerli ana muharebe tankı projesi...
- Tankı geliştirme projesinde önemli bir aşamaya gelindi.
- Yerli tank projesi kapsamında, 1000 adet yeni nesil tank üretilmesi hedefleniyor.

20- Renault Trucks Başkan Yardımcısı Mosca:
- ''Türkiye'de üretim yapma konusunda araştırmalarımızı sürdürüyoruz. Çeşitli alternatifler, hipotezler üretme aşamasındayız. Tam olarak ne zaman ve hangi ilde üretim yapacağımız konusu henüz kesinleşmedi.''
- ''Yabancı sermaye giriş eğilimi kesinlikle devam edecek.''

21- Türk öğrencinin başarısı...
- Tire Anadolu Lisesi öğrencisi Bilgecan Altıntaş, İngiltere'deki bir yayınevinin dünya çapında düzenlediği proje yarışmasında birinci oldu.

22- Akbank Private Banking TED Open 58. Uluslararası Tenis Turnuvası ana tablo maçları başlayacak.
- Turnuvayla ilgili basın toplantısı, İstanbul Mövenpick Otelinde yapılacak.

23- Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu'nun (MHK) düzenlediği hazırlık kampı, MHK Başkanı Mustafa Çulcu'nun Uludağ Grand Yazıcı Otelde yapacağı açılış konuşmasıyla başlayacak.

24- 36. Avrupa Büyükler ***s Şampiyonası, Bulgaristan'ın Filibe kentindeki elemelerle sürüyor
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #152
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Mevlana ile Hitler'in entelektuel zekâlarinin ayni oldugunu ifade eden pedagog Ali Cankirili, onemli olanin EQ yuksekligi oldugunu ifade ediyor. Cocuklarin hem okulda hem de sosyal hayatta basarili olmalari icin IQ'larinin yuksek olmasi yeterli gelmiyor. Zafer Dergisi'nin ocak sayisinda konuyu degerlendiren pedagog Ali Cankirili, cocuklarin basarisi icin yuksek IQ'ya sahip olmalarinin ve maddi ihtiyaclarinin giderilmesinin yani sira onlara yeterli sevgiyi, ilgiyi, guveni, yardimlasmayi ve paylasmayi kazandirarak EQ'larinin yukseltilmesi gerektiginin altini ciziyor.
Entelektuel ve akademik zekâ (IQ)'yla beraber duygusal zekâya (EQ)da sahip olan ogrenciler, hem ogretim hayatinda, hem de sosyal hayatta ayni IQ'ya sahip yasitlarina gore daha basarili oluyor. Arastirmalar, mutlu bir aile ortaminda yetisen, seven, sevilen, paylasmasini bilen, inancli, faziletli, kendisiyle ve icinde yasadigi toplumla barisIk insanlarin yuksek duygusal zekâya sahip olduklarini, en zor sartlar altinda bile umitlerini yitirmediklerini gosteriyor.
Temeller ailede atiliyor
Sponsorlu Bağlantılar
Duygusal zekânin temelleri ise ancak bebeklik ve cocukluk yillarinda atilabiliyor. Ailede adam yerine konmayan, sevilmeyen, horlanan, siddete ve baskiya maruz kalan cocuklarin duygusal zekâlari gelismiyor. Sevgi ve guven duygusunu yasayarak kazanmamis cocuklarin insanlara guveni olmadigi gibi kendisine de guveni olmuyor. "Eti sizin, kemigi benim" mantigiyla cocugun egitimini sadece ogretmenlerden bekleyen aileler, cocuklarinin duygusal zekâlarinin gelismesini engelliyor.
Mevlana ve Hitler farki
Ali Cankirili'ya gore bir mafya babasinin IQ'su kesinlikle bir bulusa imza atan bilim adaminin IQ'sundan asagi degil. Ayni sekilde tarihin gelmis gecmis buyuk diktatorleri, teror orgutu liderleri hep IQ'su yuksek insanlar. Mevlana'nin IQ'su ile Hitler'in IQ'su hemen hemen ayni. Mevlana'nin insanlar arasinda ayirim yapmaksizin herkese kucak acmasina, Hitler'in ise insanlari firinlarda yakmasina sebep olan fark ise Mevlana'da EQ'nun yuksek, Hitler'de dusuk olmasi.
Hitler orneginde oldugu gibi yuksek bir IQ'ya; fakat dusuk EQ'ya sahip insanlar entelektuel zekâsini kendi ihtirasini ve egosunu tatmin yolunda harciyor. Cankirili'ya gore bankalari bosaltarak binlerce insanin birikimini kendi kasalarina indirenler de entelektuel zekâsi yuksek, duygusal zekâsi dusuk kimseler
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
18 Temmuz 2006       Mesaj #153
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Arslan BULUT

ŞEHİTTEN ŞEHİDE SELAM OLSUN!

Yurdun dört bir köşesinde annelerin babaların yüreğine ateş düştü. Dile kolay, 20 yaşındaki evlatlarını toprağa veriyorlar!

Eruh'taki çatışmada şehit olan Jandarma Komando Çavuş Yalçın Duman'ın Mersin'deki cenaze töreninde, oğlu geçen nisan ayında, Şırnak'ta şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Murat Tutal'ın annesi Halime Tutal'ın, tabuta sarılarak ''Oğluma selam söyle'' diye seslenmesi, yine nisan ayında Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde şehit olan Jandarma Er İbrahim Halil Akçakoca'nın annesi Leman Akçakoca'nın da ''Oğlum yanına bir arkadaş geliyor'' diye ağıt yakması, "ateş düştüğü yeri yakar" sözünü doğruluyordu.

***

Eruh'ta şehit olan Mehmetçiklerimizden biri Tunceli'nin Pertek ilçesindendi. Şehit Jandarma Komanda Er Erdal Güneş'in cenazesi Tunceli Hacıbektaş Veli Cemevi'nde kılınan cenaze namazından sonra defnedilmek üzere Pertek ilçesi Ulupınar köyüne gönderildi.
Konyalı Jandarma Komando Er Orçun Yaldır'ın cenazesi, Musalla Mezarlığı'nda düzenlenen törenle Konya Şehitliği'nde toprağa verildi.
Şehit Jandarma Komando Er Mustafa Akmansoy için İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde düzenlenen törene ise hükümete gösterilen tepkiler damgasını vurdu. Ulucak Belediyesi önöndeki törene akın eden vatandaşlar PKK'yı ve Hükümeti kınayan sloganlar atarken, bir grup vatandaş İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun gönderdiği çelengi parçaladı.
Şehit Sedat Akça, Ankara'nın Polatlı ilçesinde toprağa verildi. Bu sırada korteji takip eden topluluk hükümet aleyhinde sloganlar attı.
Emrah Öztürk'ün cenazesi, memleketi Tekirdağ'ın Şarköy ilçesinde toprağa verildi.

Jandarma Komando Onbaşı Kamil Alkan, İzmir'in Ödemiş ilçesine bağlı Konaklı beldesinde toprağa verildi. Şehit Alkan'a Kıbrıs harekatında şehit olan amcasının adının verildiği öğrenildi. Mehmet Akif'in dediği gibi, "Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber."

***

TBMM Başkanı Bülent Arınç ise nasıl aklına geldiyse ''Ben özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızın terör örgütüne karşı çıktıklarını, yüksek sesle ilan etmelerini bekliyorum'' dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, AK Parti'nin ''terörle mücadele konusunda siyasi iradesi olmadığını'' söyledi.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ''Biz şu ana kadar bu işin üzerine hep sabırla gittik. Hep demokratik çizgide bu işi halledelim istedik'' sözlerini "gafletin itirafı" diye nitelendiren Yeniçağ'ın bakışını dün DSP Genel Başkanı Zeki Sezer seslendirdi ve ''Başbakan'ın dünkü sözleri terörle mücadele konusunda hükümetin şaşkınlık, kararsızlık, tanı ve çözüm yolu yanlışlığı içinde olduğunun itirafıdır'' dedi.

Sezer şöyle dedi: ''Başbakan'ın teröre gösterdiği sabrın bedelini halkımız çok ağır ödemiştir ve ödemeye devam etmektedir. Teröre sabır göstermek nasıl bir mantığın ürünüdür? Sıfır terörle bıraktığımız Türkiye, yeniden her gün şehitler verildiği bir süreci yaşıyorsa, bu durum sayın Başbakan'ın 'Türkiyelilik', 'alt-üst kimlik' gibi söylemlerle soruna yanlış pencereden bakılmasının bir sonucudur. Başbakanın dünkü sözleri, terörle mücadele konusunda hükümetin şaşkınlık, kararsızlık, tanı ve çözüm yolu yanlışlığı içinde olduğunun itirafıdır. Umarız ki, akılları başlarına gelmiş olsun.''
Fakat Erdoğan, Ağrı konuşmasında da, Türk kavramını yine milletin adı olarak değil, "30 etnik gruptan biri" olarak telaffuz etti.
Bu kafayla terör önlenir mi?
Türk kimliğinin millet kimliği olduğunu içine sindirememiş bir kişinin, terörle mücadelesine nasıl güvenirsiniz?
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
18 Temmuz 2006       Mesaj #154
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
BİR HAYAL GERÇEK OLDU

-AB ENERJİ KOMİSERİ PİEBALGS: ''BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTI ARZ GÜVENLİĞİMİZİ ARTIRACAK''

BRÜKSEL (A.A) - 13.07.2006 - AB Komisyonu'nun enerjiden sorumlu Üyesi Andris Piebalgs, ''Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı arz güvenliğimizi artıracak ve arzı çeşitlendirme amacımıza hizmet edecek. Çünkü bu proje dünyanın başka bir parçasından petrol getiriyor'' dedi.
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı'nın açılış töreni için Türkiye'de bulunan Piebalgs, yaptığı yazılı açıklamada, hattın hizmete girmesinden memnuniyet duyduğunu bildirdi.
Kazakistan'ın da son aldığı kararla BTC'ye petrol verecek olmasının olumlu bir gelişme olduğunu kaydeden Piebalgs, ''Buna karşın Hazar kaynakları, bölgenin tam potansiyeline ulaşması için yeni taşıma (botu hattı) projelerine ihtiyaç duyuyor. Bunlardan birisi AB Komisyonu'nun da desteğiyle hazırlıkları süren Odessa-Brodi projesidir'' görüşünü dile getirdi.
AB ile Karadeniz ve Hazar havzalarındaki ülkelerin işbirliğinin önemini vurgulayan Piebalgs, buradaki amaçlarının enerji pazarlarını birbirlerine yaklaştırmak, enerji altyapısının güvenliğini artırmak ve enerjide sürdürülebilir gelişmeyi teşvik etmek olduğunu ifade etti.

-AÇILIŞTAN NOTLAR...

CEYHAN (A.A) - 13.07.2006 - Leyla Ataman Özel- Gürbüz Z. Akkıran bildiriyor - Türkiye tarihinin en önemli bölgesel projesi olan ve ''21. Yüzyılın İpek Yolu'' olarak adlandırılan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı, Ceyhan'da düzenlenen görkemli törenle resmen açıldı.
Saat 12.30'da yapılması planlanan açılış yarım saat gecikmeyle başlarken, tören öncesinde devlet başkanları, özel uçaklarıyla İncirlik Hava Üssü'ne indiler ve araçlarıyla Ceyhan'daki tören alanına geldiler.
Diğer konuklar ise 737 tipi 6 uçakla, Adana Şakirpaşa Havaalanı'na indiler. Konukların tören alınına geçişleri sırasında Adana-Ceyhan yolu trafiğe kapatıldı.

-MARİAH CAREY'İN KONSER VERDİĞİ ÇADIR-

Tören, BP'nin getirttiği ve ABD'li ünlü şarkıcı Mariah Carey'in konser verdiği 1.280 kişilik, dışarıdan güneş geçirmeyen, klimalı özel çadırda yapıldı.
Çadırın Ceyhan Deniz Terminali'ne bakan bölümü şeffaf malzemeyle kaplatıldı. Böylece, törene katılanların limandaki yükleme çalışmalarının izlenmesi sağlandı.
Tören çadırı dışında basın mensupları için 840 metrekarelik bir çadır, ikram, dinlenme ve stand çadırları da kuruldu.
Tören alınına giden yolda ise Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan bayrakları asıldı.
Terminalin girişine de BTC Ham Petrol Boru Hattı projesinin hayata geçirilmesinde önemli katkıları olan ve 2003 yılında hayatını kaybeden eski Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in pirinç zemin üzerine mozaikten bir fotoğrafı yerleştirildi. Daha sonra terminalin adının da Haydar Aliyev terminali olarak değiştirildiği öğrenildi.
Cumhurbaşkanlarının törenin yapıldığı çadıra girmelerinin ardından, sırasında Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye'nin milli marşları, 23 ülke sanatçısından kurulu Tefken Filarmoni Orkestrası tarafından çalındı.
Daha sonra ''Hazar Denizi'nden Ceyhan Terminaline Yolculuk'' konulu, BTC Ham Petrol Boru Hattı'nın yapımının anlatıldığı sinevizyon gösterisi yapıldı.
ARZUM81 - avatarı
ARZUM81
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #155
ARZUM81 - avatarı
Ziyaretçi
Can Dündar yazısı

Milliyet'in 3. sayfasında bir haber :

"12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı.. "

Sayfayı çevirin:

Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları...Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 -13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri...

Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?...

Alttan alta inanılmaz bir " ergen ihtilali "yaşadığımızın farkında mısınız? Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı,cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba?

Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım:

" 14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor " muş.

Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie ' nin fotoğrafıyla gelmiş ve " Bunun ki gibi dudak istiyorum " demiş.

18' lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış.

" En büyük istekleri " neymiş biliyor musunuz?

Zara'nın ya da Diesel' in 34 bedenine sığmak...Bunun için yarışıyorlarmış: " Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım.

Bunun için resmen aç geziyorlar.
Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt,
iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar.
O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var.

Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar. "

Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir " patlama"
olduğunu söylüyor:

"Ben de anneyim, 18'lik ' lipolu ' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip; ' Dudağımızı şişir' diyenleri ' Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum. "


Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı:

"Genç nüfusta müthiş bir uyanma var " diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor :

Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17' den 11 - 12' ye geriledi.

Amerika'da10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık...

Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri " psiko - seksüel uyarımın artması "...Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması...
Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor.

Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor.

Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında...

Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta...

Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz:

İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki?

Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara " Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt " öğüdü verebiliriz ki?

Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var.


Bu toplum nereye gidiyor sizce........

CAN DÜNDAR
Son düzenleyen Hi-LaL; 31 Temmuz 2006 09:15
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
21 Temmuz 2006       Mesaj #156
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul'da yaşamak zorunda kalan, sabah işe gitmek, akşam eve
dönmek zorunda olan, hayallerine teğet bile geçemeyecek bir işte
çalışmak zorunda kalan biri misin? Ben öyleyim. Hayatımın bu
devresinde yine kayboldum.

Hayatımın bazı devrelerinde nereye gittiğimi bildiğimi sanıyordum
ama şimdi kayboldum. Sabah işe gelip hep yaptığım ve durmadan
yapacağım ve yapmaktan kendimi alamayacağım işleri yapıyorum.
Yaptığım işlerin artık bir manası yok.

Dosyaları var.Faturaları var. Manaları yok.

İstifa etmenin bir manası var ,

çalışmanın bir

manası yok..

İstanbul yazın da güzel bir şehir, haksızlık edilemeyecek kadar
güzel.. Caz festivali var , açık havada oturup ,sahnedeki insanın
sesine kendini bırakmalısın, o zaman çok güzel. Ya da akşamları
bahçene masa kurup ,komşularla oturmalı rakıları tokuşturmalısın,
gayet güzel.. Ya da açık havada sinemaya gitmelisin eskiden olduğu
gibi sırtına hırkanı almalısın ve şıpıdık terlikler giymelisin.
İstanbul'a tatile gelmelisin, o zaman ne kadar güzel..

Ama İstanbul'da tatilde değiliz. Çalışmalıyız Sabah her tarafı
kazılmış yollardan toz toprak içinde ofislerimize varmalıyız. Bütün
gün çalışmalıyız, belimiz ağrımalı ,yetmemeli, mesaiye kalmalıyız.

Ayın elemanı olmalıyız.Madalyonları havada kapmalıyız..

Sakın benim kadar naif olmayın siz. İki kere canının istediğini
yaparsan, beş kere burnundan gelecektir.. Bir kere mutlu olursan bu
ofis o mutluluk noktanı bulup üzerine dinamit koyacaktır. Sen kendin
ettin kendin buldun, sabah yine kahvaltı bile etmeden , her yeri
kazılı yollardan hoplaya zıplaya buraya geleceksin. Sakın delirme ,
delirirsen işe yaramaz olursun.

Delirirsen belki kaçar gidersin, alışveriş yapmaz, sabah akşam
faturaları nasıl öderim diye düşünmezsin. Delirirsen sana ehliyet
vermezler , komik bir bisiklete binmek zorunda kalırsın. Sana gülen
çocukların ilerde büyüyüp boyunlarına geçecek kravatları gördüğünde
onlara acır gülümsersin. Sakın delirme..

Akıl sağlığını koru, akıl sağlığını koru ki ona biz hükmedelim. Her
sağlıklı bünye bir ofiste kurumalıdır, haftasonu biraz kendine gelir
gibi olsa bile sakın korkmayın,pazartesi yine kurur..

Ben sanırım herkesin o nostaljik, budala, hayalci dediği tipte bir
insanmışım.

Sen kazık kadar ol kendini bileme.. O da ayrı bir hazin öykü.

Hayal hatası yapmışım. Hayal hatası yapmak kadar kötüsü yoktur.
Şimdi hayatımdan error (!) sinyalleri gelirken , asıl istedğimin
annemim gençliğindekine yakın bir hayat olduğunu farkediyorum.
İnsanların kalabalık yaşadığı, kimsenin yalnız kalmadığı, insanların
yazın lakerda yapıp, bahçelerde dut yediği. Hani Çemberimde Gül Oya
dizisindeki gibi.. Böyle kariyer yapmak, toz toprak içinde araba
kullanmak, sabahtan akşama kadar bir sandalyede ekrana
bakmak,insanlarla kavga etmek, stresten kendini unutmak, akşam eve
geldiğimde yorgunluktan bayılmak istemiyorum. Ben bir hayal hatası
yaptım. Düzeltmeye çalışıyorum.

Ben aslında uzak bir şehirde bir fırında ekmek yapmak, bisiklete
binmek ve serserilik yapmak istiyordum...


can dündar
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #157
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Altemur KILIÇ

YENİ ORTA DOĞU DÜZENİ

Mısır eski Başkanı Cemal Abdülnasır'ın, Amerıkalılara bir sözü vardı; "Siz Amerikalılar öyle anlaşılmaz yanlış şeyler yaparsınız ki insan bunlarda acaba bizim anlayamadığımız bir sebep, bir keramet mi var diye düşünür." ABD, özellikle Bush yönetiminde, öyle şeyler yapıyor ki insan böylesine büyük hataları nasıl yapıyorlar, yoksa bunlarda bizim anlayamadığımız derin sebepler mi var diye düşünüyor. Şu son zamanlarda, Irak'a karşı yapılan hareketin -sonradan olanlar ve ortaya çıkanlar ve çıkmayanlar düşünülünce- ne mantığı ne kerameti vardı? Saldırının başlıca gerekçeleri, -Saddam'ın toplu imha silahları yaptığı ve terör örgütleriyle ilişkileri olduğu iddiaları- boş çıktı. Bütün gayretlere rağmen, ne Amerika tarafından ispat edildi, ne de uluslararası kurumlar tarafından kanıtlandı. Ama saldırı Irak'ı alt üst etti, kan gölüne çevirdi, Orta Doğu'yu karıştırdı. Condolleezza Rice Hanım,"Orta Doğu'da yeni bir düzen kurmanın zamanı geldi" demiş… Anlaşılan, ABD "yeni düzenini" kurmak için Orta'yı iyice karıştırmak istiyor. Denir ki "Yeni Dünya Düzeni" kurmak, Amerika'da iktidarda olan, "Yeni muhafazakârların" (New Con) amacıdır… Aynı amaç başka adlarla, Hitler'in de amacı idi.
Irak'ta düzen, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Orta Doğu'daki Osmanlı düzeni, işgüzar İngiliz ve Fransız bürokratlar tarafından masa üstünde, yapay olarak kurulmuştu… Irak hudutlarının, iki ülkenin rekabet ve çıkarlarına göre ve etnik dinî gerçekler dikkate alınmadan. Yapay olarak çizilmesi yüzünden gerçek "devlet" olamamış, istikrara kavuşamamıştı. Saddam rejimi de bu istikrarsızlığı, hunharca örten bir idare idi. Ama ABD'nin Irak'a, güya demokrasi ve huzur getirecek hareketi aslında neye yaradı? Iraklılar bugün Saddam'ı arar hale geldiler ve "kurtarıcılarına" lanet okuyor, silahla direniyorlar! Şimdi ABD bütün bölgeye "Yeni Düzeni" bu kafayla, bu yöntemlerle mi getirecek?

ŞÜPHELER
Fakat insan şimdi Cemal Abdülnasır gibi, ABD'nin bu inanılmaz yöntem ve hatalarının arkasında, bizim anlayamadığımız "derin" sebepler, kerametler hatta komplolar mı var diye düşünüyor! 11 Eylül saldırılarından sonra bazıları, bunları Ortadoğu'da "YENİ DÜZEN" ve "Büyük Orta Doğu Projesi"ni başlatmak için, ABD gizli servislerinin yaptığını ileri sürmüşlerdi de, gülüp geçmiştik. Ama şimdi "Yeni Düzeni" kurmak için, müsait zemin yaratmak teşebbüsleri ortaya çıktıkça insanlar, ister istemez "acaba" diyorlar! Ama ben hâlâ "bu kadarı da fazla" derim!

Bu şüpheler, komplo teorileri bir tarafa, Türkiye için hayati önemi olan, dün de belirtmeye çalıştığım gibi, bu projelere kenarından köşesinden, alet olmamaktır. Çünkü son tahlilde, Washington'da "Condi ile Abdullah" tarafından üzerinde anlaşılan "Ortak Vizyonun" hiç de ortak görüş ve amaçları yansıtmadığı ve yansıtmayacağı ortada!
Ve İsrail ne yapıyor… Belli oluyor ki İsrail, bu proje ve muhtemel komploların içinde, odağında.
İsrail Devleti, Arapların gafleti ve bu arada, Filistin topraklarını Yahudilere satmaları sonunda kuruldu. Araplar birleşebilselerdi, buna engel olabilirlerdi ama yapamadılar yeni devlet gene gafletleri yüzünden büyük bir güç haline geldi.

İsrail'in yaşama hakkına kimse artık engel olamaz, ama "orantısız" saldırganlığı da mazur görülemez. İsrail'i başından destekleyen Türkiye'yi de sonunda karşısına alır!
Son saldırıları da şirazeden çıkmış ve Türk toplumunda tepkilere, en kötüsü Yahudi düşmanlığının canlandırılmasına yol açmıştır. Oysa İsrail devletini ve harekâtlarını, genel olarak Siyonizm'i Türklüğe ve devlete sadık Yahudi kökenli vatandaşlarımızdan soyutlamak gerek! İsrail'in orantısız saldırılarını tasvip etmemek başka, milli çıkarlar konusunda "İsrail kadar olamamak" başka, Hitlervari topyekûn Yahudi düşmanlığı da başka. Böylesine anti-semitizme Türkiye'de imkan vermemek gerek!
asparagas23 - avatarı
asparagas23
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #158
asparagas23 - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
KafKasKarTaLi adlı kullanıcıdan alıntı

Altemur KILIÇ

YENİ ORTA DOĞU DÜZENİ

Mısır eski Başkanı Cemal Abdülnasır'ın, Amerıkalılara bir sözü vardı; "Siz Amerikalılar öyle anlaşılmaz yanlış şeyler yaparsınız ki insan bunlarda acaba bizim anlayamadığımız bir sebep, bir keramet mi var diye düşünür." ABD, özellikle Bush yönetiminde, öyle şeyler yapıyor ki insan böylesine büyük hataları nasıl yapıyorlar, yoksa bunlarda bizim anlayamadığımız derin sebepler mi var diye düşünüyor. Şu son zamanlarda, Irak'a karşı yapılan hareketin -sonradan olanlar ve ortaya çıkanlar ve çıkmayanlar düşünülünce- ne mantığı ne kerameti vardı? Saldırının başlıca gerekçeleri, -Saddam'ın toplu imha silahları yaptığı ve terör örgütleriyle ilişkileri olduğu iddiaları- boş çıktı. Bütün gayretlere rağmen, ne Amerika tarafından ispat edildi, ne de uluslararası kurumlar tarafından kanıtlandı. Ama saldırı Irak'ı alt üst etti, kan gölüne çevirdi, Orta Doğu'yu karıştırdı. Condolleezza Rice Hanım,"Orta Doğu'da yeni bir düzen kurmanın zamanı geldi" demiş… Anlaşılan, ABD "yeni düzenini" kurmak için Orta'yı iyice karıştırmak istiyor. Denir ki "Yeni Dünya Düzeni" kurmak, Amerika'da iktidarda olan, "Yeni muhafazakârların" (New Con) amacıdır… Aynı amaç başka adlarla, Hitler'in de amacı idi.
Irak'ta düzen, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Orta Doğu'daki Osmanlı düzeni, işgüzar İngiliz ve Fransız bürokratlar tarafından masa üstünde, yapay olarak kurulmuştu… Irak hudutlarının, iki ülkenin rekabet ve çıkarlarına göre ve etnik dinî gerçekler dikkate alınmadan. Yapay olarak çizilmesi yüzünden gerçek "devlet" olamamış, istikrara kavuşamamıştı. Saddam rejimi de bu istikrarsızlığı, hunharca örten bir idare idi. Ama ABD'nin Irak'a, güya demokrasi ve huzur getirecek hareketi aslında neye yaradı? Iraklılar bugün Saddam'ı arar hale geldiler ve "kurtarıcılarına" lanet okuyor, silahla direniyorlar! Şimdi ABD bütün bölgeye "Yeni Düzeni" bu kafayla, bu yöntemlerle mi getirecek?

ŞÜPHELER
Fakat insan şimdi Cemal Abdülnasır gibi, ABD'nin bu inanılmaz yöntem ve hatalarının arkasında, bizim anlayamadığımız "derin" sebepler, kerametler hatta komplolar mı var diye düşünüyor! 11 Eylül saldırılarından sonra bazıları, bunları Ortadoğu'da "YENİ DÜZEN" ve "Büyük Orta Doğu Projesi"ni başlatmak için, ABD gizli servislerinin yaptığını ileri sürmüşlerdi de, gülüp geçmiştik. Ama şimdi "Yeni Düzeni" kurmak için, müsait zemin yaratmak teşebbüsleri ortaya çıktıkça insanlar, ister istemez "acaba" diyorlar! Ama ben hâlâ "bu kadarı da fazla" derim!

Bu şüpheler, komplo teorileri bir tarafa, Türkiye için hayati önemi olan, dün de belirtmeye çalıştığım gibi, bu projelere kenarından köşesinden, alet olmamaktır. Çünkü son tahlilde, Washington'da "Condi ile Abdullah" tarafından üzerinde anlaşılan "Ortak Vizyonun" hiç de ortak görüş ve amaçları yansıtmadığı ve yansıtmayacağı ortada!
Ve İsrail ne yapıyor… Belli oluyor ki İsrail, bu proje ve muhtemel komploların içinde, odağında.
İsrail Devleti, Arapların gafleti ve bu arada, Filistin topraklarını Yahudilere satmaları sonunda kuruldu. Araplar birleşebilselerdi, buna engel olabilirlerdi ama yapamadılar yeni devlet gene gafletleri yüzünden büyük bir güç haline geldi.

İsrail'in yaşama hakkına kimse artık engel olamaz, ama "orantısız" saldırganlığı da mazur görülemez. İsrail'i başından destekleyen Türkiye'yi de sonunda karşısına alır!
Son saldırıları da şirazeden çıkmış ve Türk toplumunda tepkilere, en kötüsü Yahudi düşmanlığının canlandırılmasına yol açmıştır. Oysa İsrail devletini ve harekâtlarını, genel olarak Siyonizm'i Türklüğe ve devlete sadık Yahudi kökenli vatandaşlarımızdan soyutlamak gerek! İsrail'in orantısız saldırılarını tasvip etmemek başka, milli çıkarlar konusunda "İsrail kadar olamamak" başka, Hitlervari topyekûn Yahudi düşmanlığı da başka. Böylesine anti-semitizme Türkiye'de imkan vermemek gerek!

yazar şüpheler bölümünde ikiz kulelerin amerıka işi olduguna pek ınanamamış gıbı ama bundan yaklaşık 300 yıl once fransız ıhtılalının cocuklara gosterıldıgı gıbı halk ayaklanması degılde mason lacası yahudılerının taaa hz. isa zamanında oldurulen baslarının ıntıkamını almak ıcın fransız ıhtılalını maske olarak kullanıp donemın dındar hrıstıyan krallarını katlettıgını dusunursek yazarın pekte ssaırmamamsı lazım bence bu sadece orneklerden bırı
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #159
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Abdullah ÖZDOĞAN

Kandil dağı, Kandil gecesi, Kandil simidi...

Geçtiğimiz Perşembe gecesi, üç ayların başlangıcı Regaip kandiliydi...
İstanbul sokaklarında kandiller yanarken, Kandil dağında 'dost' ülkelerden gelen yardım paketleri parçalanıyordu...
Aynı kandil gecesi, on günde 15 şehit veren ülkenin yüzlerce evinde, yanan kandiller eşliğinde şehitlere dualar ediliyor, adresi Kandil olan yaratıkların vahşetine ağlanıyordu...
İstanbul sokaklarında kandiller yanıyordu bir kandil gecesinde...
Kandil'i kendine ev yapmış yaratıkların açtığı yaralar, Kandil gecesinde dua çığlıklarıyla gök yüzüne yükselirken, İstanbul'un 'nezih' semtlerinin çalgılı çengili mekanlarından yükselen zevk ve sefa nağmeleri, gökyüzündeki melekleri kaçırıyordu Perşembe gecesi...
Bir semtte iki yaşlı insan, çocukları ve torunlarıyla içlerindeki kandili yakmış, gözlerinde kalan ömürlerinin hüznü, dudaklarında iyilik ve sağlık temennileriyle kendini allaha'a teslim ederken, Kandil dağının eteklerinde 'iyiliksever ve demokrasi koruyucusu' bir ülkenin uçaklarla attığı yiyecekleri parçalıyor, atılan silahlarla daha kaç evin kandilinin söndürüleceğini hesaplıyordu...
Gözleindeki kandil sönmemiş evde, 'daha kaç kandil yaşayacağız' diye düşünen yaşlı insanlar Allah'a teslim olmanın huzurunu yaşıyor, Etiler'deki ultra lüks mekanlarda doyasıya 'seviqyeli beraberlik' yaşayanlar gecenin ne gecesi olduğunu hatırlamadan kandili nerede söndürürüz arayışına kafasını yoruyordu...
Pastahaneden Kandil simidini yaşlı anasına babasına alanların o simidi dualar eşliğinde evinde yerken aldığı hazzı, simidi pastanenin camekanında gördüğü zaman Kandil gecesini hatırlayanın alacağı haz aynı olabilir miyidi?
Türkiye'de birkaç Türkiye yaşandı bu kandil gecesinde...
Sokaklarda yanan kandiller, insanlığını unutmayanlar için birer umut, dualar affedilme ve iyilik için birer vesile iken, çok dolarlı evlerde yaşanan 'borsa yarın ne olacak' endişesine sarılmış ruhların terazisinde değeri var mıydı ki?
Kandil simitleri yendi evlerde...
Kandiller yandı sokaklarda...
Regaip kandili yaşandı bazı evlerde...
Kandil'deki kandilsizlerin, umurunda mıydı acaba?
Allah hepimizin Allah'ı değil miydi?
Yoksa bazılarımızın sadece başına kötü bir şey gelince mi Allah'ı vardı?
Kandil simitlerinin yendiği gecelerde Allah yerine Dolar- Euro anmanın bir manası olmalıydı...
Yoksa biz mi yanlış yapıyorduk?
Kandil gecelerinin bir anlamı olması için, okunan mevlütlerin arasında, yapılan toplu dualarda Dolar- euro paritesinin televizyonları başında bulunan ve cemaatin içinde olanların gönlüne göre şekillenmesi, maaşlara gelecek zamların enflasyon oranının beş katı olması şeklinde ibareler mi eklenmeliydi...
Bir Kandil gecesinde, kandil'de yaşayan böcekler atılan yemlere sevindi.
Bir kandil gecesinde, pek çok evde kandil simidi yenildi...
Bir kandil gecesinde, içtiği alkolden donuna işeyecek hale gelen pek çok kişi, kandili söndürecek bir başka batakhane aradı...
Bir kandil gecesinde, ciğeri yanan pek çok ana, başka anaların ciğeri yanmasın diye dua etti ve ağladı...
Bir kandil gecesinde pek az evde Regaip kandilinin ne olduğu hatırlandı...
Ve bu kandil gecesinde, böyle kendini unutan bir millete, ecdadının yüzü suyu hürmetine, dökülen şehit kanlarının yüzü suyu hürmetine, sayıları pek az kalan ve giderek yok olan iyi niyet ve kalp sahibi inananların yüzü suyu hürmetine, geriye kalan kendini unutmuş kütlenin hak etmediği halde, Allah'ın bağışlayıcılığına inanarak söylüyorum, nur yağdı...
kandil gecesinin sabahında, kimileri dünden kalma, kimileri huzurla uyandı.
Bu gün sokaklarda herkes aynı yollarda yürüyor, aynı sudan içiyor...
Pastanelerin camekanlarında Kandil günü satılmayan simitler, hafta içinde bayatlamadan satılmayı bekliyor...
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
30 Temmuz 2006       Mesaj #160
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Ertuğrul ÖZKÖK

10b Off the record konuşmalar


ÖNCEKİ akşam Haris Aleksiyu’nun konserinden çıkarken telefonum çaldı.

Bir arkadaşım, "Biliyor musun Başbakan şu sırada bazı gazetecilerle özel sohbet yapıyor" dedi.


Bizim böyle bir davetten haberimiz yoktu.

Hangi gazeteciler davet edilmiş diye baktım.

Milliyet’ten Taha Akyol, Sabah’tan Mehmet Barlas, Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Yeni Şafak’tan Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu ve Fehmi Koru, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Karaca.

Mehmet Barlas, Bodrum’da olduğu için katılmamış.

* * *

Davet edilecek gazetecilerin hangi kıstasa göre belirlendiğini öğrenemedim.

Merak da etmiyorum.

Başbakanlar, cumhurbaşkanları, siyasetçiler hangi gazetecilerle konuşacağını, hangilerini uçağa alacağını belirleme özgürlüğüne sahiptir.

Gazetecilere davet son anda bildirilmiş.

Başbakan o gece geç saatte CNN’de Larry King’in programına çıkacakmış.

O arada boş bir zamanı olmuş.

Tahmin ediyorum, basın bürosu da böyle bir sohbeti araya sokmuş.

Sohbet "off the record" olarak, yani yazılmamak kaydıyla yapılmış.

Ben orada olmadığıma göre, öğrendiklerimi yazabilirim.

Başbakan, ABD Başkanı Bush’la yaptığı son telefon konuşmasını anlatmış.

"İlk defa bu kadar kuvvetli bir angajmana girdiler" demiş.

Bir ara, Hasan Cemal’in yazdığı son yazılar gündeme gelmiş.

Hasan Cemal, iş dünyasının Başbakan’a ve AKP’ye bakışını anlatan üç yazı yazdı.

Bir gazeteci, Başbakan’a bunları özetlemiş.

O da, "İş dünyası ile aramızda büyük mesele yok" demiş.

* * *

Sonra sohbet benim asıl merak ettiğim konuya gelmiş.

Yani İsrail’in Lübnan’ı vurması konusuna.

Başbakan biraz sonra CNN’e çıkacağını, konunun kendisine sorulacağını belirterek şöyle ilginç bir söz söylemiş:

"Merak etmeyin, dikkatli konuşacağım."

Bunu orada bulunan gazetecilerin telkini üzerine mi, yoksa kendiliğinden mi söylediğini öğrenemedim.

* * *

"Merak etmeyin"
diye başlaması, bazı gazetecilerden öyle bir telkin geldiği izlenimi veriyor.

Ama bunlar benim ikinci kanallardan öğrendiğim şeylerdi.

Sohbete katılan arkadaşlara açıp direkt olarak sormayı da doğru bulmadım.

Çünkü kendilerine "off the record" olarak anlatılan konuşmaları bana aktarmaları, onlar açısından da benim açımdan da doğru olmazdı.

Belki bu noktayı kendi yazılarında aydınlatırlar.

Başbakan’ın "dikkatli konuşmakla" neyi kastettiğini, CNN’deki konuşmasını dinleyince anladım.

Larry King’in bu olaylarda kimin suçlu olduğu yolundaki sorusuna Başbakan özetle şu cevabı veriyor:

"Şu an suçlu arayacak durumda değiliz. Suçlu aramaya kalkarsak, hepimiz duygusallaşır ve var olan durumu daha da kötüleştiririz. Yapmamız gereken şey, bir ateşkesi sağlamaktır."

Başbakan’ın üslubundaki değişikliği fark ettiniz mi?

Bundan beş gün önce tatili geçirdiği yerde gazetecilere, "Medya dikkat etsin, bu işi başlatan onbaşının kaçırılması değil, 7 çocuğun şehit edilmesidir" diyerek direkt İsrail’i sorumlu tutuyordu.

* * *

Orada gerçekten barışı istiyorsak, doğru üslup ekranda kullandığıdır.

Bırakın halk, istediği tepkiyi göstersin.

Zaten dünyanın çoğu yerinde kamuoyları İsrail’i yeterince suçluyor.

Ama resmi düzeyde Türkiye’nin böyle dikkatli bir üslup kullanması gerekir.

Ben de üç gündür bunu yazıyorum.

İnşallah yeni bir "belagat şehveti" bu dikkati dağıtmaz...

Benzer Konular

9 Mayıs 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
12 Nisan 2007 / kompetankedi Edebiyat
2 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap