Arama

Fıkralar/Komik Olaylar - Sayfa 45

Güncelleme: 19 Kasım 2016 Gösterim: 290.672 Cevap: 1.351
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
2 Haziran 2006       Mesaj #441
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÖLÜM KÖLE İLE KRALI EŞİT KILAR

Sponsorlu Bağlantılar
Büyük İskender, Diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış in­ san kemikleri arasında bir şey ararken görmüş ve ne yaptığını sormuştu.

Diyojen:

— Babanızın kemiklerini arıyorum.

Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait ol­duğunu kestiremiyorum, cevabını vermişti.



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2006       Mesaj #442
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yengeç

Hiç romantik değildi. Bu tanım ana karakterimiz Tarık’ı anlatmak için yeterli bir cümledir. Gerçektende öyleydi Tarık romantizmden hiç anlamazdı. Acayip bir özellikti bu. Özellikle de bir yengeç burcuna göre de bayağı değişik bir özellik. Yengeç burçları duygusal olurlar özellikle de romantik. Hafiften de erkekleri çapkın olurlar. Gelgelelim Tarık neredeyse yengeç burcunun tüm özelliklerini reddedercesine doğmuştu. her şeye itiraz eder gibi tüm yengeç özelliklerini reddetmişti. Reddedemediği tek özelliği ise içine kapanık olmasıydı. Çoğu duygusunu söyleyemezdi bu yüzden aslında bu yüzden romantik ve duygusal gözükemiyordu. İçini dışa vuramıyordu o yüzden toplumda çok kaba gözükebiliyordu. Sanki romantik olsa bir kızın yanında , onunla dalga geçilecekmiş gibi hissediyordu Halbuki ne duygulanırdı güneş batarken , ay ışığında denizi izlerken ya da yağmurda yürürken. İşte bu yüzden herkese kendini yanlış tanıtmıştı. Başında kullandığım ilk cümle yani “Hiç romantik değildi” Tarık’ı dışarıdan tanıyanlar içindi. İçten tanıyan birisi henüz çıkmamıştı maalesef.
Sponsorlu Bağlantılar

Bir gün bir kız arkadaşıyla dolaşırken arkadaşı ona gecenin rengini ve yıldızları gösterip “Ayy hayatım baksana hele ne romantik di mi?” dediğinde verdiği cevap tam vahim bir cevaptı. “Hani neresi?” Tabi o kız arkadaşını bir daha görememişti o ayrı mesele. Halbuki o manzarada ne kadarda duygulanmıştı hatta öyle bir duygulanmıştı ki gözünden hafif bir damla gözyaşı bile dökülmüştü tabi ki o karanlıkta kız arkadaşı onu görememişti. Görseydi belki ne kadar çok şey değişirdi ama görmedi işte.

Birde bir gün başka bir kız ile çıkıyordu. Ne çokta seviyordu onu. En uzun süreli çıktığı kişiydi. Dile kolay bir sene. Aman ha bir sene de uzun mu demeyin. Bu süre Tarık için oldukça uzun bi süreydi , inanın bana gerçekten de uzun. Serpil’e olan hayranlığını çoğu defa saklamayı başarmıştı ama bazı zamanlar ufakta olsa belli etmişti. Serpil’de Tarık’ın içindeki yengeç burcunu görmüştü. Bekliyordu Serpil. Tarık bir gün gelecek tüm yengeçliğini Serpil’e belli edecekti. Güneş doğarken ya da yağmur yağarken olmadı bir sahilde. Serpil’de seviyordu onu ama içindeki yengeci dışındaki ayıyı değil. Bu yüzden elinden geleni yaptı onunla geçirilebilecek tüm romantik anları yaşattı fakat hiçbir olumlu sonuç alamadı sadece bir iki kısa süreli baygın bakışlar. Bir plan yaptı ve onu bara götürdü. Tarık hiç bara gitmemişti bu da yetmezmiş gibi içki de içmemişti. Serpil bundan faydalanacaktı. Serpil bir bira içerken Tarık bir adet kola içti. Müzik falan bayağı hoştu fakat Tarık’ta herhangi bir ifade yoktu ot gibi bakıyordu resmen. Serpilde de bir sabır vardı ki bekledi en sonunda beklediği oldu Tarık tuvalete gitti. Bu Tarık’ta bir içince fazla geçmeden tuvalate giderdi. Sabır dediğime bakmayın yani o beş Dakka Serpil’e yıllar gibi gelmişti ama sadece beş dakikaydı. Serpil Tarık gidince kolasına bira karıştırdı böylece onu hafiften açmayı düşünüyordu böylece onun içindeki yengeci çıkartabilecekti. İnşallah anlamazdı bir şey. Tam transfer işlemi bitince Tarık geldi. Oturdu yerine ve başladı kolasına kaldığı yerden devam etmeye. İlk başlarda tadı garip falan dedi ama Serpilin de iknaları ile yarım bardak (Bira bardağı) biralı kolayı bitirdi. Hafiften sarhoş olmuştu. Serpil’in şansına dışarıda yağmur da yağıyordu. Onu zor bela ikna edip yağmurda yürümeye çıkarttı. Tarık’ı yağmurda yürütebilmek oldukça zor bir işti ve bunu başarmıştı. Umutlandı. Yürüdüler , yürüdüler… Hiç konuşmadılar 15 dakika sonra Tarık konuşmak için ağzını açtı Serpil hemen pür dikkat ona baktı. Esnedi sadece. Serpil deli olmuştu fakat Tarık şunu dedi “ Hemen eve gidelim bu salakça yağmur saçımın tüm jölesini bozdu” İnanamıyordu yahu hazırlayabileceği en iyi ortamı hazırlamıştı ama duyduğu ilk cümleler bunlardı. O gün kavga ettiler ve ayrıldılar uzun süre görüşmediler.


Tarık’ta bu olay çok büyük bir yara açtı. Birkaç ay kendine gelemedi kimseyle konuşmadı konuşamadı. Salak salak dolaştı durdu. Konuya bir çözüm aradı. Rahat rahat konuşabilme üzerine kendince araştırma yaptı. Çözümleri bulduğunda tekrar çevresiyle konuşmaya başladı. Allahtan kitap okuyordu çünkü içine kapanık birisine yardım edebilecek en iyi yardımcı kitaplardır. Kitaplar sayesinde başkalarıyla konuşurken neler yapması gerektiğini nasıl konuşması gerektiğini her şeyi öğrendi. Ondan sonra anladı ki kendisi hep yanlışmış. Artık içindeki yengeçi ortaya çıkartmanın zamanıydı. Bunu eski kız arkadaşları üzerinde denedi bir iki aksama dışında her şey iyi gitmişti yavaş yavaş bir yengeç oluyordu. Bu denemelerini sadece Serpil üzerinde yapmadı çünkü tüm denemeleri Serpil için yapıyordu. Onu tekrar elde edebilmek istiyordu . Onunla konuşabilmek , gözlerine bakabilmek , ellerini tutabilmek ve neyse fazla yazmayayım Msn Happy Hiçbir kızı onu sevdiği kadar sevememişti hiçbirinde ondaki bakışlar yoktu ondaki gözler ve saçlar yoktu. İşte bu üç nokta Tarık için en önemli üç noktaydı. Serpil’de hepsi vardı bunların. Serpil kesinlikle aradığı kızdı ve onu tekrar kazanabilmek istiyordu. Onu aramalıydı hem de hemen şimdi.

-Aloo
Offf onun sesini tekrar duyabilmek işte bu…
-Merhaba Serpil ben Tarık.
-…
-Konuşmayacak mısın benimle?
-…
-Biliyorum bana çok kızgınsın ama seninle görüşemediğimiz 6 ay boyunca mahvoldum öldüm öldüm dirildim. Lütfen bir şans tanı bana.
-Daha ne kadar şans tanımalıyım ki sana söyler misin? Sen bilmesen bile sana kaç tane şans tanıdım bekledim bir gün içindeki yengeç ortaya çıkar diye ama olmadı çıkmadı ortaya. Lütfen arama bir daha.
-Zaten 6 aydır aramıyordum ki ancak kendime gelebildim. Gözlerimde şişler ancak geçti.
-Ne şişi neden bahsediyorsun sen?
-Ağlamaktan gözlerimde çıkan şişler.
-Efendim?
-Doğru duydun o kadar ağladım ki sen gidince açıkçası terk edince beni her gece yıldızlara bakıp bakıp ağladım. Çünkü bizimkilerin yanında onların bildiği gibi gözüküyordum fakat çoğu zaman da dayanamıyordum bir iki damla gözyaşı yanağımdan süzülüyordu.
-Lütfen benle dalga geçme 6 ay sonra sadece benle dalga geçmek için mi aradın?
-Lütfen aşkım inan bana seni ne kadar sevdiğimi sana nasıl anlatabilirim.
-…
-Aşkım orada mısın?
-Lütfen duyduklarımın doğru olduklarını söyle sanki başkasıyla konuşuyormuşum gibi geliyor.
-Benim merak etme sadece içimdeki yengeç dışarı çıkmaya çalışıyor.
-Buna inanmam sen asla bir yengeç olamayacaksın.
-Seni seviyorum.
-Olamayacaksın!!!
-SENİ SEVİYORUM!!! Sana olan sevgimi sana nasıl anlatabilirim söyler misin?
-Bakışlarınla. Sadece bakışlarınla ve romantik olmalısın.
-Bunu sana ispatlayacağım.
-Bana ispatlaman için yanımda olman lazım ve ben yanında değilim ve olmak da istemiyorum.
-Lütfennn bbanna bbirr şşşaaans vverrrr. Msn Sad
-Sen ağlıyor musun ?
-Hhayır ggözzüme tozzz kaçtı.
-Pekala sana bir şans daha veriyorum ama unutma bu senin son şansın. Beni seviyorsan ispatla ve bir yengeç ol…
-Sen iste yeter ki.

Serpil onun gerçektende ağladığına inanmıştı. Hiçbir zaman onu ağlarken görmemişti ve de duymamıştı. Bu onun değiştiğine bir kanıttı ve onu tekrar görebilmeyi de çok istiyordu. Şansı bu yüzden vermişti. Aslında bu şansı kendisine vermişti. O günü bekledi.

O gün gelmişti ve Tarık o güne kadar nasıl sabrettiğini anlayamamıştı. O gün akşama kadar zor sabretti saat 6 da Serpille buluşacaktı. Ona hiç yaşamadığı kadar romantik bir akşam yaşatacaktı bunu biliyordu. Bir çiçek yaptırmalıydı öncelikle. Bir çiçekçiye gitti.

-Merhaba
-Merhaba buyrun.
Derken çiçekçi fazla ilgilenmedi Tarık’la sanki bir şeye sıkkınmış gibi ya da bu işi zorla yapıyormuş gibi bir hali vardı. Tarık bunu önemsemedi tek önemsediği çiçeklerdi düzgün bir çiçek götürmeliydi. Öyle güzel bir bukle yaptırmalıydı ki sevdiği ilk görüşte yumuşamalıydı. Zaten gerisini kendisi hallederdi.
-Tekrar merhaba efendim. Çiçek alacaktım da.
-Nasıl bir çiçek.
-Ne bileyim normalcana bir çiçek işte kız arkadaşımla buluşacağımda.
İşte burada bıkkın çiçekçinin gözleri açıldı ve Tarıkla daha bir ilgilenmeye başladı.
-Evladım sen kız arkadaşına çiçek alacağına emin misin?
-Tabi ki eminim erkek arkadaşıma alacak halim yok ya tövbe tövbe.
-Hehehe sen beni yanlış anladın evladım demek istediğim bir sevgiliye çiçek alacakken normalcana bir çiçek alınmaz..
-Anormal mi alayım?
-Gene yanlış anladın evladım. Sana demek istediğim tamamen göz alıcı ya da onu sevdiğine dair bir çiçek alman. Yani çiçeklere baktığında “Bu çocuk beni gerçektende seviyor” diyebilmeli.
-Eee.
-Hehehe eesi ona bir aşk çiçeği , bir sevgi çiçeği alman.
-Peki hangisini almalıyım.
-Tabi ki gül. Sevgiyi anlatmanın en kolay yoludur.
-Ama gül dikenlidir eline batıp’ta yaralamasın o güzelim ellerini?
-Ah evladım Ah…
-Niye ahladınız efendim?
-Sana ahladım. Ne demek dikeni batar? Bir laftır bilir misin?
-Düşünmem lazım.
-Düşün bakalım kolay bir laf. İpucu güllü bir şey.
-Hah buldum gülme komşuna gelir başına.
-Oha yani. Ne komşusu oğlum komşuna neden gülüyorsun komşuna. Ne yaptı zavallı adam sana.. Hay Allah beni de saçmalattın. O söz değil. İşte bu söz “Gülü seven dikenine katlanır” Anlayacağın her genç kız gülü sever yani dikeni dert etmez kokusu önemlidir güzelliği önemlidir , renkleri önemlidir.
-Anladııım.
-Anladıysan eğer artık sorun kalmadı. Dur hele sana şöyle güzel bir demet yapayım da sevdiğinin aklını başından al.
-Gerçekten alır mıyım?
-Şey bu işin çoğunu gül üstlenecek ama seninde çabalamaman lazım.
-Nasıl yani?
-Şöyle ki. Kızın karşısına çıkıpta “Al sana çiçek” deme. Her şeyin nizamı vardır. O sırada aklına gelen en güzel sözleri söyle. Ya da dur orada söyleme giderken düşün ancak aklına gelir.
-Ne yani sen şimdi bana salak mı demek istiyorsun? Hemen bulamaz mıyım yani ne diyeceğimi? E tabi paranı aldın benden geç dalganı.
-Evladım gene yanlış anladın bunlar önemli şeylerdir pat diye söylenmez. Tabi ki o sırada hemen bir şeyler bulabilirsin ama uzun sürede pek çok güzel söz bulabilirsin. İşte o sırada sevdiğine söyleyeceğin söz güzel sözlerin en güzeli olmalı.
-İşte şimdi anladım. Çok teşekkür ederim. İyi akşamlar. Kolay gelsin.
Tarık yola koyulup az bir şey uzaklaştığında çiçekçinin dudaklarından şu sözler döküldü.
-Asıl sana kolay gelsin.
Tarık Serpil’in yanına giderken aklından hep çiçekçinin dedikleri geçti. Karşılaştığında Serpil’e en güzel şekilde çiçekleri vermeliydi. Fakat ne söyleyeceğini bilemiyordu ve nasıl davranacağını da. Buluşma noktasına az kalmıştı uzaktan Serpil’i gördü hala ne diyeceği aklına gelmemişti. Yaklaştı yaklaştı ve…
-Merhaba Tarık.
-Merhaba…
-O ellerindeki de nedir. (Hafiften gülümsedi ve yanakları hafiften pembeleşti)
-Bunlar mı? Buraya gelirken bir çiçekçi gördüm ve de bu çiçekleri. O kadar güzellerdi ki aynı senin gibi. Senin gibi kokuyorlardı , senin gibi göz kamaştırıyorlardı senin gibi kalpleri fethediyorlardı , senin gibi gülüyorlardı adeta , senin gibi şirin ötesiydi hepsinden ötesi senin kadar güzellerdi. Tabi dediğim gibi senin kadardı senden fazla değildi. Ben de bunları görünce sana anlatsam da inanmayacağın için sana getirdim işte hepsi senin. Senin kadar değiller ama senin kadar olmalarını da istemezdim.
-Neden?
-Çünkü sen benim için teksin.

Tarık gerçek bir yengeçti artık.

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #443
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Temel Hakkındaki Derin Sorular, HARBİDEN DERİN...
Temel yere bir daire çizip bu dairenin içinde horon tepmeye baslamis.
Niçin?
Kendi çapinda eglenmek için.


Temel sigarasini bir metre uzunlugundaki agizliga takip içiyormus.
Niçin?
Doktoru sigaradan uzak durmasini söyledigi için.


Temel her gece yatmadan önce ayaklarina böcek ilaci sikiyormus.
Niçin?
Ayaklarinda karincalanma oldugu için .


Temel esinin yas gününde ne almis?
Kurulanmasi için bir havlu.


Temel hamile karisinin çok su içmesine izin vermiyormus. Niçin?
Bebek yüzme bilmiyordur diye...


Temel her yemekten sonra cebine bir kasik koyuyormus. Niçin?
Doktoru yemeklerden sonra bir kasik almasini söyledigi için...


Temel hasmina tehtid mektuplari yazarken eldiven giymis. Neden?
El yazisi taninmasin diye.


Milyarder Temel'in çocuklari, derslerini villalarinin bahçesinde yapiyorlarmis. Niçin?
Temel'e "zengin adamsin, çocuklarini disarida okut " dedikleri için ...


Temel dolmakalemiyle mektup yazarken birden çok hizli yazmaya baslamis
> Neden?
> Dolma kalemin mürekkebi bitmek üzereymis .


Temel doktorunun muayenehanesine kocaman bir fiçi ile gitmis. Niçin?
> Doktoru alti ay sonra idrarinla birlikte gel demis.


> Temel saçini islatmadan sampuanliyormus. Niçin?
> Sampuanin etiketinde "kuru saçlar içindir" diye yazdigi için.


> Atletizim sampiyonasina katilan Temel, doping yapmasina ragmen sonuncu olmus
> Neden?
> Doping yaptigi anlasilmasin diye.


> Temel yeni satin aldigi arabasini kullanirken kahkahalarla gülüyormus.
> Niçin?
> Dostlari güle güle kullan demis.


Temel yeni aldigi ayakkabisini bir hafta giymemis Neden?
Satici bir hafta kadar ayaginizi sikabilir dedigi için.


Temel araba kullanirken sik sik cebinden küçük bir kagit cikarip okuduktan sonra tekrar cebine koyuyormus. Ne mi yaziyormus bu kagitta?
Gaz pedali sagda, fren solda .
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #444
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
DOMUZ ETİ YEMEYİZ

Şeyh Şamil esir düştüğünde, Ruslar bu kahraman adama büyük saygı göstermiş. Rus çarı kendisini yemeğe davet etmiş. Şeyh Şamil, yemekte, aç gibi iştahla yemiş.

Kahramanlığı kadar yemekteki iştahı karşısında da hayrete düşen çar:

* Adama bak, demiş. Beni de yiyecek.
Şeyh Şamil cevap vermiş:
* Biz müslümanız. Domuz eti yemeyiz.


kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #445
kambis - avatarı
Ziyaretçi
İHANET


Becky ve Sam 50'nci evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı. Sam birden soruverdi: "Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?.." "O da nereden çıktı?" diye sinirlendi Becky.. "Cevabı da öğrenmek istemezsin herhalde ?.." "İsterim" dedi Sam.. "Lütfen anlat, ne olur?.." "Madem öyle" dedi Becky, "Üç kez aldattım seni.." "Üç kez öyle mi?.. Kimlerdi onlar?.." "İlki" diye anlatmaya başladı Becky, "Hani sen 30 yaşındaydın ve kendi diş kliniğini kurmak istiyordun ama hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka yöneticisi eve geldi, hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern araçları getirebildin." "Ooo Becky.. Benim için kendini feda ettin ha.. Benim sevgili karım!.. Peki ikincisi.." "Hani 50 yaşında felaket bir kalp krizi geçirmiştin.. Çok kritik bir bye-pass ameliyatı geçirmen gerekiyordu da, hiçbir doktor sana el süremiyordu.. Her an ölebilirdin. O sırada Dr. Bakey onca yoldan kalktı geldi. Ameliyatını yaptı, seni hayata döndürdü.." "Ah benim sevgili karım.. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin öyle mi?.. Hiç kimsenin böyle harika bir eşi olamaz. Böyle bir şey yapman beni ne kadar sevdiğini gösterir. Üçüncü peki?.." "Hatırlıyor musun, yıllar önce Diş Hekimleri Odası Başkanı olmayı fena halde istiyordun ve 47 oyun ek*****?.."
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #446
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
İzmir'den trene binen yaşlı teyze kondüktöre Ege şivesiyle "Menimen'e gelence beni haber et yavrıım, unutma" der.

Gecenin ilerlleyen saatlerinde kondüktör Menemen'i geçer geçmez yaşlı teyzenin Menemen'de ineceği aklına gelir hemen makiniste gidip haber verir.

Makinistte gecenin bu saatinde tayzeyi buralarda indiremiyeceğimize göre geri geri gideceğiz soran olursa "tren makas değiştiriyor" deriz diyor.

Bir yarım saat geri geri giderek Meneme'e geliniyor ve Kondüktör teyzeye gidip haber veriyor " hadi teyze Menemen'e geldik" diye.

Teyzem "sağol yavrıım "deyip çantasından hapını çıkarıp içiyor.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #447
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
BEHLÜL'ÜN HAKİM MAKAMINA OTURMASI

V|

Halife Harun Re- şid'in süt kardeşi di­ vane Behlül bir gün yoluna devam eder­ken pencereden bak­mış ki hakimin yeri boş, hemen geçip o makama oturmuş. Bunu gören vazifeliler:

* Vay gidi divane, senin bu makamda ne işin var?
Kalk bakalım, diyerek, sille tokat dışarı atmışlar. Bunu
görenler Behlül'e sormuşlar:
* A divane, böyle ne iş yaptın ki seni bu kadar dö­
vüyorlar? demişler. O da cevap vermiş:
* Ben bilmem, hakimin makamında bir dakika ya
oturdum ya oturmadım, buna rağmen bu kadar dayak
yedim. Hakim ise sabahtan akşama kadar o makamda
oturmaktadır, ne kadar dayak yiyeceğini artık Allah bi­
lir...

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
4 Haziran 2006       Mesaj #448
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
ROMAN YAZMIŞ

Bir akıl hastanesinde bir deli, öteki deliye:
- Ben bir roman yazdım, al oku; bakalım beğenecek misin, demiş.
Ve kendisine kalınca bir kitap vermiş.
Öteki deli, bir hafta boyunca okumuş romanı. Sonunda arkadaşı deliye:
- Romanın çok ilginç, demiş; yalnız biraz kalabalık, çok isim var içinde.
Kitabı veren deli:
- Al, demiş, ikinci cildini de oku.
Ve kalınca bir kitap daha vermiş.
Yine aradan bir zaman geçmiş. Romanın ikinci cildini de alan deli:
- Bunu da okudum, demiş; gerçekten çok ilginç ama, bu da çok kalabalık; çok isim var içinde...
O sırada akıl hastanesinin doktoru gelmiş üstlerine:
- Verin bakayım, demiş, o telefon rehberlerini. Ne zaman aldınız bunları; ben de kaç gündür onları arıyordum
F.E.A.R - avatarı
F.E.A.R
Ziyaretçi
4 Haziran 2006       Mesaj #449
F.E.A.R - avatarı
Ziyaretçi
Hidayet ölünce cennetin kapısında kuyruğa girer. Hemen önünde bekleyen adam Peder dir. Kapıda bir melek beklemektedir. Melek Peder e sorar:
- Hiç günahın var mı Peder ?
- Aziz melek ben rahiptim. Tüm hayatım boyunca hep tanrıma dua ettim. Karıma ve çocuklarıma sadık kaldım. İnsanlara ve hayvanlara hep yardım ettim.
- Melek : Çok iyi bunları biliyorduk zaten al sana cennetin gümüş anahtarı der ve sonra Hidayet'e döner. Senin hiç günahın var mı Hidayet?
- Hidayet : Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım. Tanrıya dua etmedim açıkçası, inancım da zayıftı ve bir günahım vardı. Çok sert ve hızlı otobüs kullanırdım.
- Melek Hidayet'e döner ve bunu da biliyoruz. Çok iyi al sana cennetin altın anahtarı...
- Peder bu olaya sinirlenir. Ben hayatımı tanrıya adadım siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz haksızlık değil mi ?
- Melek gülerek.. "Oğlum sen vaaz verirken herkes uyuyordu, ama Hidayet otobüs kullanırken herkes dua ediyordu...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Haziran 2006       Mesaj #450
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÇALARKEN NEŞELENMEK

Neyzen Tevfik'e bir gün sorarlar:

— Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun
zaman mı çalarsın?

O günlerde Maliye Bakam hakkında yolsuzluk dedi­ koduları alıp yürümüştür.

Neyzen Tevfik, fırsatım kaçırmaz:

— Maliye Bakanı değilim ki, çalarken neşeleneyim,
cevabını verir.


Benzer Konular

30 Eylül 2007 / Aynacan Bilgisayar
28 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
16 Ocak 2014 / broken* Soru-Cevap
24 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap