Arama

Fıkralar/Komik Olaylar - Sayfa 59

Güncelleme: 19 Kasım 2016 Gösterim: 289.820 Cevap: 1.351
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #581
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ATINI ALSIN

Sponsorlu Bağlantılar
Temel komşusunun atını almış, uzak bir Karadeniz köyüne gitmiş. Atı uygun bir yere bağlayarak düğün evine çıkmış. Kendisi gibi uzaktan gelen diğer davetli­ ler de atlarım Temel'in atının yanına bağlamışlar. Ak­ şam üzeri düğün dağıldığında, Temel atım alıp geri dö­ necek amma acaba hangi at kendisinin, bir türlü karar verememektedir. Bu arada diğer atların sahipleri de

orda toplanıp dönüş hazırlıkları içindedirler. Temel'in işi acele olduğu için bir an evvel gidecek, fakat atını ta- nıyamıyor. Bir an düşünür ve tabancasını çeker:

— Uyy uşaklar ha puriye pakın, herkes atinu alsun, pen penum atimu vuracağum daa...

Bunun üzerine oradakiler hemen atlarına binerek uzaklaşırlar. Temel'e de kendi atı kalır ve bir yanlışlık yapmaktan kurtarır kendini.


ChinaDoll - avatarı
ChinaDoll
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #582
ChinaDoll - avatarı
Ziyaretçi
Firariler

Sponsorlu Bağlantılar
Kore de Türk Tugayindan iki Anadolu lu asker biraz gezmek için firar ederler.
Sehirde bir asagi bir yukari dolasirken, inzibat subayi bunlari yakalar ve sorar :
- Hani sizin izin kagitlariniz?
Erler subayi atlatiriz umuduyla :
- Biz Amerikaliyiz, diye cevap verirler. Subay durumu anlar, ama hiç
bozuntuya vermez :
- Amerikanin neresindensiniz? diye sorunca :
- Içindenik kumandanim!...diye yanit verirler...


Içki Öldürür

Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarina bir yazi
asar. Yazida :
- Içki öldürür, yazmaktadir...
Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün? Biri yazinin altina sunlari ilave
etmemis mi :
- Askerler ölmez!..


Tokat

Bir albay, bir er, bir yasli kadin ve bir de genc kiz trende ayni kompartmanda
yolculuk etmektedir. Tren bir tunele girip kompartman karardigi zaman, MUCCK
bir öpücük sesi ve ardindan SIIRRRRAAAK ! diye bir tokat sesi duyulur.
Tünelden ciktiktan sonra yasli kadin :
- Aferin genc kiza, nasil yapistirdi tokadi, diye düsünmekte ve kafasini
sallamaktadir.Genc kiz da :
- Zevksiz herif bu morukta ne buldu ki , bi de öpmeye kalkti ama kadin da iyi
yapistirdi, diye dusunmektedir.
- Albay ise :
- Ulan bizim esoglusu er, kizi öptü. Tokadi biz yedik, diye yanarken er de
icinden söyle düsünmektedir :
- Hehe. Aferin lan bana. Elimi öpüp nasil yapistirdim tokadi albaya...


General Motors

Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu :
- Neden selem verdin?
-Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yaziyordu...



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #583
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.

-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...

-Beni ilgilendirmez!

-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.

-O zaman seni ilgilendirmez!
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Temmuz 2006       Mesaj #584
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
YARIŞ ATI

Kocasının ceplerini karış­ tırırken bir kağıt parçası buldu kadın. Üzerinde "Leyla" yazıyordu, bir de telefon numarası vardı. Akşam, kağıdı göstererek sordu Kadın kocasına:

— Bu kimin numarası?

— Aaa, bilmiyor musun, ünlü yarış atı bu. Bu hafta
ona oynadım.

On gün sonra koca işten eve dönünce, karısı:

— O ünlü yarış atı Leyla var ya, dedi. İşte o aradı se­
ni bugün.

ARZUM81 - avatarı
ARZUM81
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #585
ARZUM81 - avatarı
Ziyaretçi


DOKTOR İTİRAFLARI

kralsalih; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 31; Ülke: Almanya
Askerdeyken sağlık kontrolünden geçirilmiştik. İdrar tahlili için hepimize plastik bardaklar verilmişti. Erlerden biri bunun üzerine doktora: "Bunları neresine kadar dolduralım?" diye sormuştu. Doktorun cevabını aynen yazıyorum: "Bize biraz dudak payı bırak da içerken üstümüze dökülmesin."

polatefeali; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 46; İl: Adana
Bir arkadaşımın doktor babası anlatmıştı. Bir klinikte çalışıyormuş ve hiç abartısız her gün yaşlı bir çift muayene olmak için geliyormuş. Tabi kovmak olmaz, her gün muayene ediyor, ilaçları bittikçe yeni reçeteler yazıyorlarmış. Bir gün yaşlı teyze yalnız gelimiş. Klinikteki herkes şaşırmış. Merakla sormuşlar. Teyzenin cevabı: "Amcanız bugün biraz hasta, o yüzden gelemedi

ayıklapirincintaşını; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 32; İl: Ankara
Muayeneye gelen hastalar beni potansiyel damat olarak mı görürler bilinmez ancak kontrole daima süslenmiş, püslenmiş, bayram çocuğu kılıklı bir hanımla gelirler. Önceki gün yaşlı bir teyze kontrole torunuyla birlikte geldi. Torun yeni gelin gibi göz süzdü, bilindik tavırlar... Bu durumu diğerlerinden ayırıp beni dumur eden kısım şöyle gelişti: Torun masadan bir kağıt aldı, üzerine adını ve telefonunu yazıp bana uzattı, "Acil bir şey olursa ararsınız" dedi! Nasıl yani? Acil bir şey olursa siz beni arayacaksınız! Benim sizi aramam için nasıl bir aciliyet olabilir?

Doktor bir arkadaşım anlatmıştı;Bir adam on yaşlarındaki çocuğunu nefes darlığı çektiği için muayeneye getirmiş. Tetkiklerden sonra nefes borusuna baskı yapan bir tümör tespit edilmiş. Heyet halinde çocuğun babasına durumu anlatmışlar. Adam sonuna kadar sakin sakin dinlemiş. Bizimkiler de meseleyi anlatabildikleri için sevinmişler. Adam birden, "Yani şimdi pekmezi kaynatıp içirsek açılmaz mı?" diye sormuş

parisşiirgibi; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 29; İl:Ankara 01.05.2006
O doktor gömleğiyle kendime güvenim o kadar artıyor ki, herkes bana bakıyor sanıyorum. Çıkardığım anda omzum düşüyor, güvenli bakışlarım sönüyor. Bir yasa çıksa da her yerde gömlekle gezsem.


naproksen sodyum; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 24; İl:Antalya 25.03.2006
Tıp öğrencisiyim. Doktor olmak istemiyordum. Kıytırık bir bölüm seçip yata geze okumak istiyordum. İşin kötü tarafı, artık hastalara bakıyorum. Bugün üroloji bölümündeydim. Adamın tekinin yumurtalıklarını incelemem gerekiyordu. Adamın soyunmasıyla tuvalete gitmem bir oldu. O neydi öyle ya! İğrenç! Haliyle hocam beni eve gönderdi. Sanırım ben bu işi yapamayacağım.

drklm; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 23; İl:İstanbul 14.03.2006
Tıp fakültesinde öğrenciyim. Tıp öğrencileri olarak hastalara uygulanan tıbbi prosedürleri izliyoruz. Özellikle hastaya acı veren işlemlerde birçok arkadaşım hastanın çok acı çektiğini düşünüp kendilerini kötü hissederken ben sadece yapılan işleme odaklanıyor ve hastalar için zerre kadar üzüntü hissetmiyorum. Galiba berbat bir doktor olacağım.

papadoc; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 40; İl:İstanbul 21.01.2006
Özel bir hastanede uzman doktor olarak çalışıyorum. Muhasebe elemanları beni cimri ve küçük hesaplar peşinde koşan biri olarak görmesinler diye küçük tutarlı vergi iade fişlerini yazmadım. İtibar önemli. Aslında her fişi yazmak isterdim. Boşa gittiler diye üzülüyorum.

diagonalpas; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 34; İl:İstanbul 14.01.2006
Yoğun bir muayene gününde hastanın biri, "Doktor bey sanırım kuş gribi oldum" dedi. "Yanlış yere gelmişsiniz, dahiliyeye gidin lütfen" dediğimde, "Yok yok doktor bey, ben doğru geldim, kuş gribi derken şey işte, benim kuş, minik kuş yani, şey, artık yapamıyorum da..." gibi şeyler söyledi. Pes yani!

gsimera; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 34; İl:İstanbul 26.10.2005
Dört yıl SSK doktorluğunda duyduklarınızı başka hiçbir yerde duyamazsınız. "Ne yedi?" sorusunun cevabı, "Her zamankinden"dir. "İlaçlar bitti mi?" dediğinizde, "Ağır gelir diye kestik" derler. Her gün "Allah belanızı versin" diye dua ederler. "Paranızı biz veriyoruz" diye küfür ederler. Kimse bilmez ki gecede 450 hasta bakılır. Yirmi dört saat hiç uyumaz o doktor.

çingene75; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 30; İlMsn Confusedamsun 11.10.2005
Bir doktor gözüyle yurdumdan insan manzaraları. Tüm hastalar acildir, üç yıldır dizi ağrıyanlar dahil! Acil olmayanların mutlaka yetişmeleri gereken otobüs, evde kalmış bebek gibi mazeretleri vardır. Hemen hemen tümünün ayaktan girip kafadan çıkan, tıp fakültesinde bize anlatılmamış tarzda ağrıları vardır. Çoğu, "Bak beni eyi muyane et ha!" der. Genellikle siz reçeteyi kapatınca birden asıl rahatsızlıklarını hatırlarlar.

cimridoktor; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 40; İl:Ankara 26.09.2005
Bir doktor olarak en çok zoruma giden şey başka bir doktora vizite ücreti ödemektir. En çok hoşuma giden şey başka bir doktorun bana vizite ücreti ödemesidir. En çok sinirlendiğim şey ise hastaların bir kez vizite ücreti ödedikten sonra onlarca kez ücretsiz kontrol muayenesi istemesidir.

daima_sadık; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 28; İl:İzmir 25.08.2005
Doktorum. Tüm gün çalıştıktan sonra eve geldiğimde iki veya üç hasta komşu ile karşılaşıyorum. Genelde bu durumu sakin karşılayıp yadırgamıyorum. Çünkü bizde "Bedava mezar bulsa yatar" psikolojisi var. Ortamda bi doktor varken mutlaka bi hastalık bulunur, bulunmasa da uydurulur ve check up'tan geçilir. Ama geçen gün gelen komşumuzun, karın ağrısını araştırmak üzere gaita (kaka) analizi yaptırması gerektiğini söylediğimde, "Ben senin tuvaletine yapayım, sen ordan alıp hastanede tahlil yaptırırsın" demesi üzerine artık sakin karşılamamam gerektiğini anladım. Ama bu kadar da olmaz ki!


evrimleşendoktor; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 28; İl:İstanbul 07.07.2005
Uzman doktor olduktan sonra iki ay kadar işsiz kaldım. Evde oturup birkaç özel işimi halledeyim derken başıma neler geldi biliyor musunuz? Kocamın beni aldattığını, babamın annemden başka 4 kadınla beraber olduğunu, kız kardeşimin bakire olmadığını, kocamın sigara içtiğini, arabamı gece çizenin kocamın kız kardeşi olduğunu öğrendim! Ev hanımı olunca gözlerim açıldı yani!
grafiker54 - avatarı
grafiker54
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #586
grafiker54 - avatarı
Ziyaretçi
süper fıkralar Msn Happy teşekkürler
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #587
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Türk ile Amerikalının repliklerindeki farklar



amerikan: hey dostum burda bir problem mi var ?
Türk: noluyo lan burda ?

amerikan: nasil gidiyor mike
Türk: napiyon lan osman

amerikan: korkarım seni öldüreceğim
Türk: salavat getir lan

amerikan: oov dostum hic cool olmamissin
Türk: bu ne lan gö…üme benzemişsin

amerikan: hey steve , neden kendine bir icki koymuyosun
Türk: la suleyman , kap iki bira gel bakim hemen a…koyim

amerikan: lanet olsun sana christine
Türk: Allah belanı versin nurcan

amerikan: tanrı aşkına brad kes sesini artik.
Türk: Allahım sabır ver, sus lan yeter

amerikan: aman tanrım simdi napicaz
Türk: ha *****r sı…tık

amerikan: bir saniye bakar mısınız.
Türk: baksana lan godoş!!

amerikan: ne derler bilirsin jack ,hayat beklenmedik sürprizlerle
doludur
Türk: valla oğlum bi söz var hani , kaderde varsa düzül..ek neye yarar
üzülmek

amerikan 1 : dante nin bu kitabini okudun mu micheal
amerikan 2 : aaa evet , gercekten edebi degeri olan bir calisma

Türk 1 : abi da vinci sifresini okudum super
Türk 2 :lan birak a… koyim! iyice entel dantel oldun başımıza ib..e

amerikan: hey jery gel pizza ye dostum.
Türk: cezmi olum gel lan buraya mis gibi menemen yaptik

amerikan: FBI.. bir kaç soru sorabilirmiyim
Türk: polisim ben nerdeydin lan dun eşoleşşek

amerikan: (ses cikarmadan el i$aretiyle) sen oraya sen buraya sessiz olun
Türk: dalıyoruz layn biiiirrrrrrrrr ikiiiiiiiiiiiii
üçççççççççççç haydaaaaaaaaa !!!
ChinaDoll - avatarı
ChinaDoll
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #588
ChinaDoll - avatarı
Ziyaretçi
Hastane Msn Happy)

Yaslica, ancak kadinlarin yaslanabilecegi kadar yasli bir hanima bir türlü teshis konulamiyor.Kadincagiz yirmi sekiz gündür hastahanede yatmakta ve hiç bir sonuç yok.
Belki dikkatinizi çekmistir, üniversite hastahanelerinde garip bir hiyerarsi vardir.
Ord. Prof. basta, arkasinda Doç'lar, sonrasinda basasistanlar ve bir iki
parlak ögrenci üçgen düzende "Vizitlere" uçarak giderler.
Yine böyle bir gün ve tüm kadro hastanin basinda. Ord. Prof sorar:
- Radyolojik tetkikler ?
Hemen filmler isikli panoya yerlestirilir.
Sert ve kararli bir ses:
- EKG ?
Derhal "Trase" hocanin önüne serilir,
- Eforlusu ?
O da hemen açilir hocanin önüne.
- Laboratuvar tetkikleri?
Her sey önceden hazirlanmistir.
- Elektroansefalografi ?
- Buyrun hocam.
- Emar ?
Disarida çektirilmis(!) emar da konulur büyük patronun önüne.
- Sintigrafi? Anjiyo?... derken büyük sef sorar :
- Scan oldu mu ?
Kadindan gelen ciliz bir ses :

- Bi onu yapmadilar !
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #589
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
AKIL

Temel birgün Dursun'a balık kılçığı yemenin insanın kafası­nı çalıştırdığını söylemiş. Bu habere sevinen Dursun yanına Temel'i de alarak hemen bir balık lokantasına gitmiş. Az sonra gelen balıkların etini Te­ mel, kılçıklarını Dursun yemiş. BöylecĞ üç porsiyon balık tü­ ketildikten sonra Dursun hesa­ bı ödemiş ve dışarıya çıkmışlar. Yolda bir ara Dursun:

* Baa bak Temel. Sen galiba kazuklayisen beni..?
Temel gülerek cevap vermiş.
* Bak, gördün mü? Kafan çalışmaya başladı bi-

le..?

melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #590
melish - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Hikayedir

Şevket bey, 50 yaşlarında emekli bir kalp cerrahıydı.Aslında emekli olacak kadar yaşlı değildi ama malülen emekli olmuştu. İşinin stresi nedeniyle çok yemek yiyordu ve bir süre sonra mesleğini icra edemeyecek kadar şişmanlamıştı... Parmakları o kadar şişmanlamıştı ki değil amaliyat yapmak burnunu bile karıştıramıyordu.
Meslek hayatı boyunca bir çok başarılı kalp ameliyatı yapmıştı. Bugüne kadar 28 açık , 19 kapalı, 22 yarı açık yarı kapalı, 35 E tipi kalp ameliyatına girmişti.Doktor olmuştu , ama mutlu olamamıştı. Mutsuzdu.Çünkü tıbbiyedeyken tanıştığı bir hemşireye aşık olmuştu ve evlenip çoluk çocuğa karışmayı düşünüyorlardı. Fakat kahrolası bir kan davası idealist iki gencin hayatını karartmıştı. Ah gözü kör olsundu kan davasının. Bir gün hemşire Ayşe kanamalı bir hasta için çok zor bulunan bir şişe kanı hastaya götürürken kan şişesi yere düşmüş ve şişe şangırt diye kırılmıştı. Şevket bey de kanı yere düşüren hemşiye Ayşe’ye oracıkta amele sümüğü gibi bir tokat çakmıştı. Hemşire Ayşe , ağlamıştı, kırılmıştı, yıkılmıştı. Aralarına giren bu kan davasından sonra hiç görüşmediler doktor Şevket ve Ayşe.
Aradan yıllar geçmişti. Şevket bey yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı mesleğini icra edemez olmuştu, ardından da icracılar evini icra eder olmuştu. Parasızlık adeta belini bükmüştü. Baba yadigarı evinden ayrılıp kiralık bir ev buldu. Ev bodrum katındaydı ve eve güneş girmiyordu. Koskoca doktor artık güneş girmeyen bir bodrum katındaydı. Evet “güneş girmeyen eve doktor girer” sözü ne kadar da doğruydu....
Yaşlı adam yine sabahın erken bir saatinde, çalar saatin sessizliği yırtan sesi ile uyanmıştı.Yarı uyanık yarı uyanmayık bir vaziyette çalan saati susturmak için elini saate uzattı. Ancak saatler dün akşamdan itibaren ileri alındığı için saat her zamanki yerinde değil biraz daha ilerdeydi. Susturamadı saati. Sinirlendi ve eline geçirdiği bir terliği saate geçirdi. Artık saati sonsuza kadar susturmuştu...
İşte bu ahval ve şerait içinde o sabah güneşin ilk ışıkları kuzey yarımküre ile olan randevusuna tam vaktinde gelmişti.Yeni bir günde yine bir güneş doğuyordu. “Ulan her gün güneş doğuyor. Bu kadar güneş nereye gidiyor, ne oluyor bu güneşlere?” diye düşündü. Oysa kutuplarda nüfus planlaması nedeniyle güneş altı ayda bir doğuyordu...
Karmakarışık duygular içinde yatağından kalkıp sabah sporuna başladı. Bütün zorluklara rağmen sabah sporunu ihmal etmiyordu.Sabahları spor olarak özellikle , eskrim, bedbulton, traking (!) ve jokking (!) sporunu tercih ediyordu... Sabah sporundan kahvaltısını yapmadan kendini varoşların puslu sokaklarına attı.. Amaçsızca yürürken her Allah’ın günü baktığı sokak lambalarına bir kez daha baktı ve “ kötü yola düşen kadınlara sokak kadını diyorlar tamam da lambaların ne günahı vardı onlara neden sokak lambası diyorlar “ diye düşündü kendi kendine... Kendine göre haksızda sayılmazdı. “Keşke, keşke çocuk olsaydım” diye derin bir iç çekti... Çocukluğu çok zor geçmişti. Babası, annesi ayrıydı; zaten aynı olması imkansızdı.Çünkü bir insanın hem baba hem de anne olması için babanne olması gerekiyordu...
Birden aklına erkek kardeşi geldi.Adı Selim’di. Selim kendi halinde halim selim biriydi. İki kardeş talihsizlik konusunda adeta yarışır gibiydi... İçlerinde en talihsiz olanı Selim’di. Çünkü Selim tam üç yaşında doğmuştu. O yıllarda başörtülüleri hastaneye almadıkları için annesi onu üç yıl karnında taşımıştı.Haliyle bu durum annesinin içine oturmuştu...
Talihsiz Selim’in şansızlığı bununla da kalmamıştı. Miladi beş yaşındayken SSk hastanesinde doktor hatası yüzünden çiçek aşısı yerine erik aşılamışlardı Selim’e. Hem de can eriği aşılamışlardı.Şevket bey önceleri bunun sorun olacağını düşünmüyordu.Ancak Selim on yaşına gelip erik vermeye başlayınca işler değişmişti. Selim’in bakımı iyi yapılır gübresi de verilirse ürün rekoltesi yılda 15 ila 20 tona kadar çıkabiliyordu. Ama parasızlık yüzünde gübre alamadıkları için erikten de olmuşlardı... Kardeşinin düştüğü duruma çok üzülen Şevket Bey işte o günden sonra doktor olamaya karar vermişti.
ODTÜ Üniversitesinin Fizik Mühendisliği bölümünü bitirdiği halde eğitim sisteminin kurbanı olan ve yıllarca işsiz güçsüz gezen Selim sonunda iş güç sahibi olmuştu ancak işini güç bulmuştu... Bütün iş igücü eğik düzlemdeki makaraların sürtünmeye karşı yaptığı işin gücünü belirlemekti... Evet garip bir işti... Şevket Bey ile kardeşi Selim görüşmeyeli yıllar olmuştu ve kardeşini merak ediyordu... Kimbilir şimdi kiminle, nerede, ne yapıyordu, haftanın şık ve rüküşleri kimlerdi? Abi yüreği işte; kardeşi Selim büyümüş, aklı selim olmuştu ama yine de aklı Selim’de kalmıştı.
Geçmişe yaptığı kısa yolculuk onu nostaljinin foseptik anaforlarında derin bir fenomene sokmuştu... Hava soğuktu ve yağmur çiseliyordu... Çok düşünceliydi düşüncelerine gem vuramıyordu... Dalgın dalgın yürürken bir ara kafasını kaldırdı... Kafasını kaldırdığı an gördüğü şey karşısında gözlerine inanamadı. “hayır olamaz, Serap görüyorum herhalde “ dedi. Ama hayır gördüğü Serap değil, Ayşe idi. Tıbbiyedeyken kan davası yüzünden tokatladığı hemşire Ayşe... Aradan yıllar geçmiş olsa da onu tanımakta zorlanmadı. Donup kalan Şevket Bey hemşire Ayşe’ye yaşlı gözlerle baktı.
Evet Şevket Bey’in gözleri yaşlıydı. 50 yaşındaki Şevket Bey’in gözleri tam 105 yaşındaydı. 20 yaşındayken gözlerin kaybetmiş ve 85 yaşında olan annesinin gözlerini göz nakliyle kendisine nakletmişlerdi.Artık annesini gözüyle bakıyordu hayata ve kelimenin tam anlamıyla anasının gözü olmuştu artık.
Hiç ummadıkları bir anda, yüz yüze gelen iki eski dost , kısa bir süre özlemle bakıştıktan sonra hemşire, Ayşe gözden kaybodu. Şevket Bey hızla uzaklaşıp giden Ayşe’nin arkasından uzun uzun baktı. Baktı, baktı, baktı... Baktı olacak gibi değil bakmayı bıraktı.Ve bakmadı, bakmadı, bakmadı...
Yıllar önce kaybettiği hemşire Ayşe’sini bulduğu anda kaybeden Şevket Bey şaşkındı.”Yoksa gördüğüm rüyamıydı” diye düşünceler içinde şuursuzca yürümeye başladı. O , bunları düşünürken bir kaç blok ötede freni patlayan bir kamyon büyük bir gürültüyle otobüs durağında bekleyen vatandaşların içine daldı. Az sonra içlerinde bir kadın acılar içinde kıvranmaya başladı. Allah’dan kamyon tek bir kişiye çarpmıştı. Herkes panik içindeydi. Kadınların ciyak ciyak ciyaklamaları ortalığı inletiyordu. Ambulans geç gelir ve kadın ölür diye ambulansa haber verilmemişti. Çünkü bu ülkede ambulansa haber verilince yaralılar kesin ölüyordu... Ve n’olur n’olmaz diye ambulansa haber verilmemişti.
Ortalık ana baba gününe dönmüştü.Orta yaşlı bir kadın “yarasına yoğurt sürün, yoğurt iyi gelir “ dedi. Bir başkasıysa “manyak mısınız, yoğurt olmaz sarımsaklı yoğurt sürün “diye karşı çıktı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. “Ulan koyun gibi ne bakıyorsunuz. Kadın iç kanama geçiriyor “ diye bağırdı kalabalıktan bir ses.
Evet zavallı kadı belli ki iç kanama geçiriyordu.Çok geçmeden olay mahalline gelen Şevket Bey, her zaman yanında taşıdığı sargı bezini çıkardı ve iç kanamayı durdursun diye kadının boğazından aşağıya ittti. Fakat bez kadının boğazına takılmıştı. “Aman Allah’ım ben ne yaptım “diye haykırdı.”Koşun koşun kadın boğuluyor , can simidi getirin “diye feryat etti. Evet kafayı yemişti Şevket Bey. Kadın denizde değil, boğazındaki sargı bezinden dolayı boğuluyordu, can simidi ne işe yarayacaktı ki?
Saçmalıyordu... Kadının yüzü tanınmayacak şekilde yara bere içindeydi. Daha sonra toparlanıp yerde yatan kadını çevirip sırt üstü yatırdı. İşte o anda hiç beklenmedik bir şey oldu ... “Aman Allah’ım” diye feryadı bastı yerde kanlar içinde yatan hemşire Ayşe’ den başkası değildi. Hemen kadının nabzını tuttu. Nabzı atıyordu. “Ameliyat lazım “ dedi.” Hem de açık kalp ameliyatı”. Hava açıktı ve açık kalp ameliyatı için hava da zemin de müsaitti. Ama yıllardır ameliyat yapmıyordu...
Kanlar içinde hemşire Ayşe şaşkın bakışlar arasında gözlerini açıp kısık, titrek ve acıklı bir sesle “Şevket, Şevket “ dedi ve ekledi “Şurdaki kameraya el salla çünkü bu bir kamera şakası” dedi...
Evet hemşire Ayşe, hemşireliği bırakıp kamera şakacısı olmuştu...
Sakın kamera şakalarına şakalanmayın çünkü insan hayatı şakaya gelmez...


not:çalıntıdır

Benzer Konular

30 Eylül 2007 / Aynacan Bilgisayar
28 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
16 Ocak 2014 / broken* Soru-Cevap
24 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap