Arama

Bir medeniyet hastalığı: Peptik ülser

Güncelleme: 21 Eylül 2013 Gösterim: 33.490 Cevap: 3
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
26 Eylül 2006       Mesaj #1
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Peptik Ülser Hastalığı

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Günlük hayatımızda pek çok insanın mideleri ile ilgili bir rahatsızlığını çevresindekilere aktarmaya çalıştığını görürüz. Bu hastaların çoğu kendilerini rahatsız eden yaranın (ülserin) midelerinde olduğunu sanırlar. Ülserle ilgili merak edilen soruları Hisar Intercontinental Hospital’dan Prof. Dr Yılmaz Büyükuncu’ya sorduk:
Hisar Intercontinental Hospital’dan Prof. Dr Yılmaz Büyükuncu, tıp dilinde “peptik ülser” diye anılan hastalığı çekenlerin sadece yüzde 15 kadarında yaranın (ülser) midenin kendisinde olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Büyükuncu’ya göre hastaların büyük çoğunluğunda ülser mideden sonra gelen ince barsak kısmında, özel adı ile 12 parmak barsağında (duodenum) yer alıyor. Seyrek olarak da yemek borusunun (özofagus) alt ucunda aynı tip yaralara rastlanıyor. Bu üç organın ülserlerinin kendilerine özgü neden ve yakınmalarla ayrı ayrı hastalıklar olduğunu söyleyen Hisar Intercontinental Hospital’dan Prof. Dr Yılmaz Büyükuncu, ancak bu üç hastalığın ortak yönleri ağır bastığı için tıp dilinde tek başlık adı altında “peptik ülser” adıyla incelendiğini söylüyor. Prof. Dr Yılmaz Büyükuncu “peptik ülser” ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Peptik ülser nedir?
Peptik ülser; mide veya 12 parmak barsağında (duodenum), bazen de yemek borusunda oluşan bir yaradır. En sık 12 parmak barsağının başlangıç kısmında ve midede görülür.

Peptik ülser’in belirtileri nelerdir?
Açlık ağrıları şeklinde veya özellikle gece uyandıran ve sırta yayılan karın ağrıları, yanma, kaynama, hazımsızlık, halsizlik şeklinde ortaya çıkabilir. Ağrılar midenin boş olduğu zamanlarda, öğün aralarında veya yemekten sonra belirginleşir. Birkaç dakika ya da birkaç saat devam edebilir.

Hastalığın görülme sıklığı cinsiyete veya yaşa göre değişiyor mu?
Peptik ülser toplumun büyük kesimini ilgilendiren, yaygın bir hastalıktır. Daha çok erkeklerde görülür. 20 yaşın altındakilerde seyrektir. En çok görüldüğü yaşlar 20-40 arasıdır. Genellikle kabul edildiğine göre insanların yüzde 10’u ülserlidir, ülser geçirmiştir ya da yaşamının bir döneminde ülserli olacaktır. Gençlerde, 12 parmak barsağı (duodenum) ülserlerinin midedekilere oranı 10/1 şeklindedir.

Peptik ülser yeni bir hastalık mı, ilk ne zaman görülmeye başlanmış?
Peptik ülser, özellikle 12 parmak barsağı ülseri yaşadığımız çağın hastalığıdır ve medeniyet hastalığı olarak nitelenir. 19. yüzyılda seyrek görülen bu hastalığın görülme sıklığı 20.yüzyılın başından itibaren süratle artmış, asrın ortalarında bugünkü düzeyine ulaşmıştır. 1917-1918 yıllarında Rusya’da, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile İngiltere’de birden ülserin görülme sıklığında patlama olmuş ve geniş kitlelerin sorunu haline dönüşmüştür. Savaşın başlamasını izleyen günlerde hastanelerin, ülseri kanayan veya delinen pilotlarla dolup taştığı yazılmaktadır. Savaştan sonra bütün batı ülkelerinde ülserli sayısı azalırken A.B.D.’de yükselme sürmüş ve olay Amerika’ya gelen göçmenlerin sosyo-ekonomik sorunlarına bağlanmıştır. 1970’lerden sonra ülser sıklığı bu ülkede de süratle düşmüştür.

Ülser ile çevremizde olanlar arasında bir bağlantı olabilir mi?
Yukarıdaki gözlemler ülser hastalığı ile sosyo-ekonomik sorunlar arasında reddedilemez bir ilişkinin varlığının kanıtlarıdır. Hastalığın, daha çok tıpta ülser bünyesi ya da kişiliği olarak tanımlanan tiplerde görüldüğü bir gerçektir. Bu nedenle bir ailenin 2 ya da 3 neslini veya bir aileden birkaç kişiyi aynı anda tutan örnekler sık görülür. Ancak hastaların yaşadığı ortam ve sosyo-ekonomik koşulların katkısı da büyük önem taşır. Öyle ki; ülser tipi olarak nitelenen bir kişinin nispeten sorunsuz bir yaşam olanağı bulması halinde hastalığın önleneceğini veya varsa kolayca geçiştirilebileceğini söylemek mümkündür. Bu, özellikle 12 parmak barsağı (duodenum) ülserleri açısından kanıtlanmış bir kavramdır. Hastalığın en yoğun ve en sık görüldüğü kesimlerin sosyo-ekonomik denge henüz yeterince kurulmamış olan genç erkekler, işçiler, gecekondu çevreleri, gelişmekte olan ülke halkları ya da aşırı sorumluluk taşıyan idareci sınıfı olması bunun bir kanıtıdır. Öte yandan basit sade, tutkuları sınırlı bir yaşamı olan izole dağ köylerinde hemen hemen hiç ülsere rastlanmaz. Ayrıca ülkeler, toplumlar, aile veya kişiler sorunların çözümledikleri oranda ülser olasılığından uzaklaşırlar. Kısacası, günlük hayatımızın getirdiği karmaşa, kişisel bunalımlar, çaresizlikler ve baskılar ülser hastalığı için güçlü bir ortam yaratırken sorunsuz, tutkusuz, sade bir yaşam hastalığın görülüş sıklığını azaltır.

Hastalığın alkol ile ilişkisi nedir?
Alkol ile peptik ülser hastalığı oluşumu arasında güçlü bir bağlantı kurulamamıştır. Alkolün ülser yaptığını söylemek mümkün değildir. Ağrılı dönemlerde ve hücum tedavisi sırasında alınmaması doğru olur, iyileşme yavaşlar. Tütünün mevcut ülserlerin iyileşmesini geciktirdiği, kendisi doğrudan ülser yapmasa da kişiyi ülser oluşumuna yatkın hale getirdiği bilinmektedir. Bu nedenle, ülserlilerin tütün içmeleri yasaklanır.

Aldığımız ilaçlar ya da yediklerimiz hastalığı nasıl etkiler?
Aspirin, kortizon,ve bazı ağrı giderici ilaçlar ile kolalı içkiler ülser yapıcı maddeler olarak tanınırlar. Bu sebeple, ülserlilere gazlı içecekler verilmez. Adı geçen ilaçlarla tedavi gerektiği taktirde ayrıca mide koruyucu ilaçlar birlikte verilir, ya da bir sorun çıkarsa tedavi durdurulur.

Beslenme şekliyle bağlantısı nedir?
Açlık, özellikle 12 parmak barsağı ülserinin seyrini olumsuz yönde etkiler. Ramazan aylarında bir çok kimsede ülser ağrılarında artma, kanama, ülserin delinmesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Ülkemiz hastanelerinde, ramazan aylarında ülserin delinmesi veya ülser kanaması nedeniyle yatan hastaların sayısında belirgin bir artış gözlenir. Ülserli hastaların oruç tutmamaları doğru olur ya da özel veya ciddi önlemlerin alınması gerekir.
Peptik ülser oluşumu ile toplumun beslenme biçiminin de ilişkisi bulunur. Bol et, bol meyve ve sebze tüketen toplumlarda daha az ülser görülmektedir. Diyetin ağırlığı un ve unlu gıda olan kesimlerde ise nispeten yüksek oranda ülsere rastlanmaktadır. Uzun çiğnemenin olumlu bir etkiye sahip olduğu düşünülmektedir.
Ülserli hastaların ortak şikayetleri ağrıdır. 12 parmak barsağı ülserlerinde ağrı çoğu kez aç karına ortaya çıkar ve biraz bir şey yemekle ağrı kaybolur. Süt ya da antiasit grubu ilaçlar da aynı etkiyi gösterir. Mide ülserlerinde ise ağrıyı çoğu kez yemek başlatır. Mide boşalınca ağrı geçer. Bunu fark eden hasta, çoğunlukla aç kalmayı tercih eder ya da kusarak midesini boşaltır. Tütün, kahve, koyu çay, kola, bira, şarap gibi içecekler, baharatlı, acılı, yağda kızartılmış gıdalar, ruhsal gerginlik, üzüntü, kuruntu, stres ağrıyı şiddetlendirir.
Ülser hastalığı çoğunlukla sinsi başlar ve dönem dönem alevlenerek kronik biçimde sürüp gider. Sakin dönemlerde hastalar şikayetsizdir ve hiçbir gıda veya davranış kendilerini rahatsız etmez. Seyrek de olsa doğrudan kanama veya delinme gibi bir komplikasyon ile hastalık başlayabilir. Hastalığın nasıl seyredeceğini, alevlenmelerin ne zaman ve ne şiddette geleceğini söylemek mümkün değildir. İlkbahar, sonbahar ve oruç tutanlarda ramazan aylarında sıklıkla alevlenmeler beklenir.

Hastalığın teşhis ve tedavisi ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Peptik ülser teşhisi endoskopi (gastroskopi) veya röntgen tetkiki ile konulur. Bu muayeneler yapılmadan verilen bir tanı ciddi hata oranı taşır.
Hastalığın tedavisi ilaç ve diyetle yapılır. Zamanında başlatılan ve bilinçli bir şekilde sürdürülen bir tıbbi tedavi ülserlerin %85 kadarının iyileşmesini sağlar. Genellikle sanılanın aksine şikayetlerin kaybolması hele ağrının süt içmek veya el altındaki bir ilacı almak gibi basit tedbirlerle geçivermesi iyileşme anlamını taşımaz. İyileşme uzun süre sabırlı ve bilinçli yürütülen bir tedavi ile elde edilebilir. Yıllarca süren bir şikayetsiz dönem geçmedikçe kesin iyileşmeden söz edilemez.
Uygun süre ve biçimde tedavi gördüğü halde iyileşmeyen ülserliler ile tekrarlayan veya durdurulamayan kanamalar, ülser sonucu darlık gelişmesi ile ortaya çıkan kusmalar veya ülserin delinmesi gibi bir komplikasyon gösteren hastalar cerrahi yöntemler ile tedavi edilirler.

Bunları biliyor musunuz?
Mide rahatsızlıklarının %90’ı H.Pylori’ye bağlıdır.
Türkiye’de her 100 kişiden 84’ü bu bakteriyi taşımaktadır.
Hastane ve kliniklere başvuran 100 kişiden 21’i midesinden şikayetçidir.
H.Pylori mikrobunu taşıyanların mide kanserine yakalanma oranı taşamayanlara göre 6 kat fazladır.
Bakteri ortadan kaldırıldıktan sonra kronik mide şikayetleri ortadan kalkmaktadır.
Bakteriyi, 14 günlük kısa ve kolay bir tedavi ile ortadan kaldırmak mümkündür.


Peptik Ülser Hastalığı
Peptik ülser hastalığı doğal seyrine bırakılır ve tadavi edilmezse ne gibi problemlere (Komplikasyonlara) yol açabilir? Peptik ülser hastalığı ilaçla tedavi edilebilen ve cerrahi gerektirmeyen bir hastalıktır. Ancak ilaç kullanılmaz veya hasta doktora başvurmazsa ,yani hastalık doğal haline bırakılırsa ne gibi sorunlara yol açabilir?,bunu bilmemiz gerekmektedir.Peptik ülser hastalarında karşılaşabileceğimiz başlıca sorunlar şunlardır : 1. Mide kanaması (Üst Gİ kanama): Özellikle oniki parmak barsağı başlangıcında (Bulbus) bulunan ülserlere rastlanabilen bir komplikasyon olsa da mide ülseri ve daha pek çok sebebe bağlı olarak oluşabilir.Bulbus ülserleri; bulbus ön duvarında, arka duvarında veya her iki duvarda ayni anda bulunabilir.Kanama genellikle arka duvar ülserlerinde görülür.Her iki duvarda ülser olursa buna ÖPÜŞEN (KISSING ) ÜLSER adı verilir. Üst Gİ sistem kanamalarının %50’si ülsere bağlıdır.Ülser hastalarının %10-20’si kanama ile ilk kez hastaneye başvurur.Genellikle de bu kanamaların %80’i ciddi bir sorun yaratmadan durur.Ülser kanamalarının ölüme yol açma oranı,daha cok yaşlı veya ilave hastalıkları olanlarda yaklaşık %5-10’dur. Mide kanaması gçiren hastalar ya kahve telvesi gibi kusma veya siyah-pis kokulu büyük abdest (Melana) yapma şikayetleri ile başvurur.Ancak kanama çok fazla miktarda olursa,direk kan ve pıhtılı büyük abdest yapma yada şok tablosu ile de gelebilir.Genellikle hızlı kanamalı hastalar hastaneye düşüp bayılma,halsizlik nedeni ile getirilirler.Bunlar soluk , soğuk ve terli görünümde olup,tansiyonları da düşüktür.Yine hastaların %20’sinde önceden herhangi bir mide yakınması olmayabilir.Kanama sonrasında uygun tedavi verilmeyen hastaların üçte birinde kanama 3 yıl içinde nükseder. Mide kanaması geçiren hastalar mutlaka hastaneye yatırılarak tedavi edilir.Hastanın genel durumu düzeltilir düzeltilmez , ilk 24 saat içerisinde endoskopi yapılmalıdır. Endoskopide ülser tesbit edilip zemin özelliklerine göre sınıflandırılır (Forest sınıflaması) ve tedavisi yapılır veya planlanır.Endoskopik girişim sırasında kanama tesbit edilen ülserlerde kanama endoskopik enjeksiyon,koagülasyon veya klipleme teknikleri ile durdurulabilir.Mide kanaması geçiren hastaların ancak %10’undan azında cerrahi müdahale gerekir. 2. Ülserin karın boşluğuna açılması(Perforasyonu): Ülser hastalarının %5’inde ülser perforasyonu görülür.Ancak ağrı kesiciye bağlı oluşan ülserlede ve kokain kullananlarda risk daha yüksektir.Bu hastalar genellikle ani ve şiddetli,genellikle ‘Bıçak saplanır gibi’ tabir edilen ağrı ile doktora başvururlar.Bu hastaların muayenesi de tipktir.Karınları tahta gibi sert ve hassastır.Çekilen karın filimlerinde ise serbest hava görülmesi ile kesin tanı konulabilir.Ancak bu belirti hastaların ancak %75’inde vardır. Bu hastalar acil alarak ameliyata alınarak tedavi edilir.Ancak sebebe yönelik tedavi ameliyat sonrasında yapılmadığı taktirde ülser ve perforasyon tekrarlanabilir.Genellikle ülser nedeni H.pilori olduğundan bu hastalara ameliyat sonrasında mutlaka H.pilori eredikasyon tedavisi verilmelidir. 3. Mide çıkışının daralması (Pilor stenozu): Çok uzun süreli (Yıllar boyu) bulbus ülseri veya pilor yerleşimli ülseri olanlarda , bulbus spazmı , ödem yada nebbeleşme sonucu mide çıkışı daralır veya kapanır.Bunun sonucunda da hasta yemek yediği zaman rahatsız olur ve kustuğu zaman rahatlar.Bazen de 2-3 gün önce yediği yamekleri kusmaya başlar.Hastalık ilerledikçe de beslenme bozukluğu, kilo kaybı ve sıvı kaybı tabloya ilave olur.Bu tür hastalar genellikle zayıf hastalardır.Bunlar muayene edildiğinde mide içerisindeki gıdaların sallanması ile oluşan çalkantı sesi duyulur. Bu gurup hastalar da hastaneye yatırılarak tedavi edilirler.Ancak öncelikle mide boşaltıldıktan sonra (Mide tüpü ile) 24-48 saat içinde bu tıkanıklığa yol açabilecek başka nedenleri(Tümör,taşlaşmış gıda artıkları veya saç ,diğer karın içi tümörler) ekarte etmek için Endoskopi yapılmalıdır.Endoskopi ile darlık balon dilatatörler kullanılarak açılabilir.Ancak cevap alınmayan olgularda cerrahi tedavi kaçınılmazdır. 4. Ülserin komşu organlara yapışması (Penetrasyonu): On iki parmak barsağı veya midenin arka duvarındaki ülserler , pankreas,karaciğer, safra yolları gibi organlara yapışabilir.Uzun süreli ülserlerde ülser giderek derinleşerek komşu organlara yapışabilir.Bu hastalar genellikle eskiden mevcut şikayetlerinin değişmesinden yakınır.Örneğin midesinde ekşime,yemekle artan ağrısı olan hasta sırtının sürekli ağrıdığından bahsederek gelir.İşte bu ülserin pankreasa penetre olması sonucu oluşan sırt ağrısını düşündürür.Endoskopi ile ülser tesbit edilse de penetrasyon hakkında bilgi vermez.Bu hastalarda ülserin tedavi edilmesi ile yakınmalar geriler.Bazen de bu penetre olan ülserler arkadan o bölgeye doğru perfore olur(delinir).İşte bu durumda kapalı perforasyon denilen tablo ortaya çıkar.Kapalı perforasyon tanısı zordur ve üstte anlatılan klasik mide perforasyonu kadar çabuk tanı konulamayabilir.Kapalı perforasyonun da tedavisi cerrahidir. Ülser nasıl tedavi edilir? Konunun en başında belirttiğim gibi ülser ilaçla tedavi edilebilen bir hasalıktır. Tedavisi uygun yapıldığı taktirde ve ülsere yol açan neden ortadan kaldırıldığı taktirde tamamen iyileşir ve nüks etmez.İlaçlar düzenli kullanılmaz ve doktorun önerileri dikkate alınmazsa tam iyileşmez ve nüks eder. Ülsere yol açan neden bulunup tedavi ona göre planlanır.Eğer ülsere yol açan neden H.pilori ise H.pilori eredikasyon tedavisi verilir. Onbeş günlük eredikasyon tedavisini takiben tedavi proton pompa inhibitörü veya H2 receptör blokörleri ile 3-6 ay sürdürülmelidir.Sadece 15 günlük eredikasyon tedavisi yeterli olmaz.Ülserin iyileşebilmesi için mide PH’ı 4 ‘ün üzerine çıkmalıdır.H2 reseptör blokörleri bunu sağlayamaz.Bunu sağlayabilecek ilaçlar proton pompa inhibitörü (PPİ) ilaçlardır.Bu nedenle ülser tam iyileşinceye kadar tedavinin PPİ ile sürdürülmesi ve iyileştikten sonra idame tedavisinin H2 reseptör blokörleri ile sürdürülmesi daha doğru olur. Komplike olan ülserde tedavi ilgili bölümlerde ( Mide kanaması,mide delinmesi,penetrasyon,mide çıkış darlığı) anlatıldığı gibi yapılmalıdır.
Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 02:04
RoSSoRoSe - avatarı
RoSSoRoSe
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #2
RoSSoRoSe - avatarı
Ziyaretçi
Ülser Nedir ?

Sponsorlu Bağlantılar
Ülser ; Mide veya duedenum (onikiparmak barsağı)'un mide asidi ve sindirim sıvıları (örneğin:pepsin) tarafından harabiyeti sonucunda meydana gelen doku kaybıdır.Doku kaybı asit pepsinin etkisiyle daha derinlere inebilir,enflamasyon dediğimiz yara meydana getirir.

lser1Ülserin Belirtileri Nelerdir?

En sık rastlanan belirti karnın üst kısmında kemirme ve yanma şeklinde ağrı olmasıdır. Genellikle öğün aralarında meydana gelir. Gece hastayı uykudan uyandırabilir (daha çok duedenal ülserde). Yemek yemekle ve antiasit dediğimiz mide asidini nötürleyen çiğneme tableti ve pastillerle birkaç dakika ile birkaç saat arasında ağrı hafifler. Sonbahar ve ilkbaharda ağrıların sıklığı artar. Ülserli hastalarda daha az sıklıkla meydana gelen belirtiler bulantı , kusma (özellikle ağrı varken oluşur, kusunca ağrının azalması veya kesilmesi çok tipiktir) , iştahsızlık ve kilo kaybıdır.

Ülserin nedeni nedir?

En büyük neden "Helicobacter pylori" adlı bir mikroptur ve düzenli NSAİ ilaçlar (aspirin, antiromatizmal ilaçlar) alımıdır. Diğer muhtemel nedenler arasında genetik yatkınlık (irsiyet) , her türlü stresler , kortizon türü ilaçlar , alkol , sigara , kahve alışkanlığı , çevre kirliliği sayılabilir.

NSAİ ilaçlar (Aspirin ve benzeri ilaçlar) 'ın "ülser yapıcı" etkileri

Ülseri meydana getiren ikinci büyük sebep; düzenli NSAİ ( Ağrı kesici ve romatizmal ilaçlar ) ilaç kullanmaktır. NSAİ ilaçların bu kötü etkileri uygun ilaçlarla önlenebilir. Ülseri olanlar çeşitli hastalıklar için doktora gittiklerinde , doktora ülserli olduğunu söylemelidirler. Doktor gerektiğinde vereceği ağrı kesici ilaçlarla birlikte gastrointestinal yan etkileri önleyecek ilaç verebilir ya da yan etkileri olmayan ilaçlar (paracetamol gibi) kullanılabilecektir.

Sıklığı Nasıldır?

Toplumumuzda herhengi bir zamanda mevcut ülserli hasta (yeni geçiren veya geçirmiş) yüzdesi %2-6'dır. Duedenal (onikiparmak barsağı) ülseri , mide ülserine göre çok daha fazla görülür. Duedenal ülser 30-50 yaşları rasında daha sık olup , erkeklerde kadınlara göre 2-4 kat daha fazladır. Mide ülseri 60 yaşından sonra daha sık gözlenir ve kadınlarda daha çok görülür.

Ülserin Tehlikeli Sonuçları

lserMide Kanaması

Sindirim sistemi kanamalarının en büyük nedeni ülserlerdir. Bazen daha önce hiç mide ağrısı şikayeti olmayan kişilerde bile görülebilir. Bu kişiler "kahve telvesi" renkli bir materyel kusarlar ya da "katran renkli" siyah gaita dışkılarlar. Başka belirti olmadan , gaitasının siyah renkli olduğunu farkeden kişilerin mutlaka bir sağlık kurumuna acil olarak başvurması gereklidir.

Kusma ve siyah renkli feçes olmadan önce aniden fenalık gelmesi , soğuk soğuk terleme halinde üst gastrointestinal kanamadan kuşkulanılmalıdır.

Perforasyon ( Mide delinmesi)

Mevcut ülserin derinliğinin artması ve tüm mide-duedenum katmanlarını geçerek delinmesidir. Mide asit-pepsin içeriğinin karın boşluğuna geçmesi sonucu aniden ve şiddetli bir ağrı oluşur. Karın tahta gibi sertleşir , kıpırdama ve yürüme ağrı nedeniyle zorlaşır. Tedavi genellikle ameliyat iledir.

Tıkanma

Özellikle duedenum ve pylor kanalında akut ülserin doku ödemi (şişliği) meydana getirmesiyle , uzun süredir derin ülserin olması sonucunda nedbe dokusu oluşması nedeniyle , yiyecek , içecek ve mide suyunun geçimini (pasajın) daralması (stenoz) , hatta tıkanmasına neden olur. Hasta yediği ve mide suyunun devamlı salgılanmaya devam etmesi sonucu mide içinde biriken , ileriye gidemeyen materyali kusar. Kusma bol ve süreklidir. Hasta yese bile yiyecekler hazmeden organlara geçemediğinden (hazım-emilim- mide değil,onikiparmak barsağı ve ince barsaktadır), sürekli kilo verme mevcuttur. Teşhis biran önce yapılıp , ameliyat edilmelidir.

Ülser Teşhisi

Fizik muayene ve ultrason ile ülser herhangi bir işaret vermez. Ancak bize başka hastalıkları ekarte etme şansı verir.
Ülser tanısı için üst sindirim sisteminin radyolojik tetkiki veya daha iyisi üst sindirim sistemi endoskopisi (özofagogastroduedenoskopi) ile konur.( tetkiklerin detayı )

Endoskopi (Gastroskopi):

Küçük , ışıklı , kıvrılabilen bir boruyla yemek bousu , mide ve onikiparmak barsağının gözle direkt olarak gözlenmesidir. Görülmesi gereken organların yaklaşık her yeri net bir şekilde gözlenebilir. İşlem hastaya genellikle sakinleşmesi için bir ilaç verilerek yapılır. İşlem sırasında , patolojik tetkik ve üreaz testi için biopsi alınabilir. Biopsi alımı herhangi bir rahatsızlık veya ağrıya neden olmaz.

Helikobacter pylori için testler:

Helikobacter pyloriyi tesbit edecek birçok test vardır. Bacterinin antikorlarının varlığını kanıtlamak için kan testleri alınabilir (pratiktir , genellikle tarama testi olarak kullanılır). Bakterinin meydana getirdiği ürünleri nefesten test eden nefes testleri uygulanabilir (değeri azdır , pahalı cihazlara gerek vardır). Tedaviyi değerlendirmek amacıyla yapılabilir. Mideden alınan biopsi (doku parçası) ile üreaz testleri yapmak , patolojik muayene yapmak, kültürden üreterek (zor ve zahmetlidir) helikobacter pylori tesbit etmek mümkündür.

Ülser Tedavisi

Geçmişte baharatlı , acı , ekşi , turşudan , yağlı ve asidik yiyeceklerden kaçınılması gerektiği söylenip , süt tedavisi verilirdi. Bugün ülser için özel bir diyet olmadığı gibi , gece yatmadan önce içilen sütün zararı bile olabilir. Özel diyetin ülseri iyileştirmede katkısı olmadığı deneylerle gösterilmiştir. Şu anda kişisel olarak şikayetine sebep olduğu düşünülen yiyecek maddesinin kısıtlanması gerektiği söylenmektedir. (Örneğin ülserli bir kişiye soğan yemek dokunmuyorsa yemesinde bir sakınca yoktur). Ancak ülserli hasta sigarayı (eğer çok içiyorsa) bırakmalıdır. Sigara içiminin ülser iyileşmesini geciktirdiği , sık ülser tekrarlanmalarının ( nüks ) neden olduğu gösterilmiştir. Genellikle ülserli hastalar aspirin ve benzeri romatizma ilacı almamalıdır. Alkol alımı , yüzeyel mukoza direncini bozarak , gastrite ve ülser iyileşmesinde gecikmeye yol açabilir. akut ülserde özellikle alınmamasında yarar vardır.

İlaçlar:

Gastroözofajial reflü tedavisinde ve ülserde kullanılan ilaçlar H2 reseptör blokerleri (Ranitidin , Famotidin , Nizatidin) ve proton pompa inhibitörleri (omeprozol , lansoprol) dir. Bunlar mide asitlerini azaltarak yakınmaları rahatlatırlar. Ayrıca mide asitinin ülser üzerine etkisini ortadan kaldırarak , iyileşmeyi sağlarlar. protein pompa inhibütörleri asiditeyi azaltmada , H2 reseptör blokerlerine oranla daha güçlüdür , ancak daha pahalıdırlar. helikobacter pylori saptanan hastalarda , protein pompa inhibütörleri antibiyotiklerle birlikte helikobacter pyloriyi yok etmede ( eradikasyon ) kullanılmaltadır.



nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
22 Ağustos 2009       Mesaj #3
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Ülser ve Gastritten Korkmaya Gerek Yok

Bir medeniyet hastalığı: Peptik ülser



“Hijyen koşulları ile buna bağlı olarak ortaya çıkan ‘helicobakter’ enfeksiyonununun yaygınlığına göre görülme sıklığı değişen ülserin, gelişmiş ülkelerdeki görülme riski, %10 iken; az gelişmiş ülkelerde bu oran, çok daha yüksek seviyelere varıyor. Gelişmiş ülkelerdeki ‘helicobacter’ oranı %10-30 arasında değişirken; ülkemizdeki bazı yörelerde bu oran, %90’lara kadar çıkıyor.”
Mide duvarlarında yer alan enflamasyonlar ‘gastrit’ olarak adlandırılırken; bu enflamasyonların, midenin en iç katmanlarındaki yara oluşumu da ‘ülser’in gelişimine yol açar. Mide hastalıkları erken dönemlerde mide ağrısı, şişkinlik, hazımsızlık, erken doyma, bulantı, kusma, midede kazınma hissi ile kendini belli etmekle birlikte; ağrı, genellikle karnın üst tarafındadır. Süt ve antiasit yiyecek alımı ile asit nötralize olacağı için mide ağrıları bir miktar azalır. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde kanama ve delinme gibi yaşamı tehdit edebilecek komplikasyonların gelişimi durumunda; hastalık, endoskopik ya da cerrahi tedaviyi gerektirir.

Ülser ve gastritin sebepleri
Ülser ve gastritin sebepleri arasında helicobacter pylori enfeksiyonu, ağrı kesiciler ve aspirin, otoimmun hastalıklar, safra ve kimyasal irritanlar, aşırı alkol alımı, asit salgılamasını artıran hormonal hastalıklar ve alerjik reaksiyonlar vardır.
Son 20 yılda ülser ve gastrit ile ilgili oldukça yol kat edildi. Daha önceleri sebebi pek anlaşılamayan bu hastalıklar; perhiz, uzun süreli anti-asit kullanımı ve çoğu kez ameliyatlar ile tedavi edilirken, Avustralyalı iki bilim adamının bu hastalıkların pek çoğuna bir enfeksiyonun yol açtığını bulması ile ağırlıklı olarak; antibiyotik tedavisine yönelinerek; daha kalıcı etki alındı.

İçki ve sigaranın ülser üzerindeki etkisi
Sigara kullanımı, hem ülser riskini hem de buna bağlı olarak gelişen komplikasyon riskini artırır. Ülseri olan kişilerin iyileşme sürece de sigara kullanımı ile gecikir. Aşırı miktarda alkol kullanımı ya da alkolün yiyeceksiz olarak tüketimi de gastrite yol açar.

Ülser tanısı
Geçmişte ülser tanısı için radyolojik incelemeler kullanılırken; günümüzde endoskopik tekniğinin ilerlemesi sonucunda artık tamamen bu yöntem tercih ediyor. Endoskopi aynı zamanda olası diğer hastalıkların tanımlanmasına, şüpheli durumlarda biyopsi alınmasına, kanama gibi komplikasyonların olması durumunda müdahale edilmeye olanak tanımaktadır. Karın içindeki diğer hastalıklar, mide ülserleriyle kolaylıkla karışabilmekte; bu nedenle özellikle orta yaşın üzerindeki kişilerin daha dikkatli olması gerekmektedir.

Hemen inceleme gerektirecek alarm bulgular nelerdir?
Gastrit ve ülserler; genellikle uzun süreli ve iyi huylu hastalıklar olmasına rağmen, bazı şikayet ve bulgular daha acil müdahale ve incelemeyi gerektirir. Ülser vakaları ile ilgili olarak, acil müdahale ve incelemeyi gerektiren bulgular kanlı ya da kahve telvesi tarzda kusma, siyah renkli dışkılama, istem dışı kilo kaybı, kronik bulantı ve kusma hali, karında ele kitle gelmesi ve sebebi açıklanamayan demir eksikliği ve kansızlık.

Ülserin tedavisi
Ülser tedavisi, genellikle hastalığı ortaya çıkaran sebebe bağlı olmakla beraber; helicobakter enfeksiyonunun bulunduğu durumlarda, antibiyotik tedavisini gerektirir. 2 haftalık antibiyotik tedavisi sonrasında bakteri, genellikle temizlenir.
Ülserin aspirin ve ağrı kesici ilaç kullanımına bağlı olarak geliştiği durumlarda ise aspirin dozunun düşürülmesi, tedaviye yardımcı olur. Ağrı kesicilerin mide üzerine etkileri farklı olduğundan, bu ilaçların ya direkt olarak kesilmesi ya da ağrı kesicinin mideye en az zarar verecek ilaçlar ile değiştirilmesi gereklidir. Bu ilaçların kullanımının kesinlikle gerekli olduğu durumlarda ise genellikle proton pompa inhibitörü denilen mideden asit salgısını engelleyici ilaçlarla birlikte kullanılabilir.
Ülserler bazen kendi kendilerine iyileşebildiği gibi, bazen de yaşamı tehdit edebilecek komplikasyonlara da yol açar. En sık görülen komplikasyon kanama olup; mide kanaması kendini ya kanlı kusma ya da siyah dışkı ile belli eder. Ani kanamalarda tansiyonun düşmesine bağlı olarak; bayılma, halsizlik ve solgunluk görülebilir. Bazen de ülserler tüm mideyi geçip; delik oluşturabilecek kadar derin yaralar oluşturabilir. Mide kanaması ile bu derin yaralar, acil müdahale ve ameliyat ile tedavi edilir. Bazen de iyileşen yaralar, mide çıkışında darlıklara yol açar; bu durum da cerrahi ya da endoskopik tedaviyi gerektirir.

ÇOCUKLARDA REFLÜ
Kendini değişik şekillerde gösteren reflü, çocuklarda şu şikâyetlerden bir ya da birkaçının gözlenmesi ile belirlenebilir:
• Çocuğun irritabıl olması, ani ağlama ya da kolik tarzı atağa neden olması
• Çocuğun sık sık tükürmesi ya da kusması
• Yemekten bir ya da birkaç saat sonra çocuğun kusması
• Çocuğun yaşının ilerlemesine rağmen, yemek sonrası kusmaların devam etmesi
• Çocuğun aç olmasının dışında, yemek yemeği reddetmesi
• Ağız kokusu
• Sesi “ıslak” olan geğirme ve hıçkırıklar
Nadir olarak da büyümede gelişim sorunu, sıklıkla boğaz enfeksiyonları ve üst solunum yolları hastalıkları ile sesin kalın-boğuk olması durumlarında ise “pnömoni astım” izlenir. Ciddi vakalarda gelişim geriliği bile görülebilir. Sıkça görülen kulak enfeksiyonu, dişlerde çürüme oluşumu ile sinüzit de izlenen bulgular arasındadır. Bazı durumlarda ağızdan salya akması da gözlemlenir.
ABD’de 7 milyon çocukta reflü olduğu bildirilmekle birlikte; çocuklarda hastalıklara teşhis konulurken; ne yazık ki reflü düşünülmemekte ve sıklıkla atlanmaktadır.
Bebeklerin yaklaşık %65’i, yemek sonrası gıdalarını geğirir ve bu durum fizyolojik olarak doğal kabul edilir. Gerek içeriğin fazla olması, gerekse oluşum sıklığı sonucu komplikasyonların görülmesi nedeni ile bu durum, hastalık olarak tanımlanabilir.
Pek çok bebekte fizyolojik olarak doğal bir şekilde görülebilen reflü, zamanla azalarak ortadan kalkar ve herhangi bir komplikasyona yol açmaz. Bu durumlarda çocuğun ailesine detaylı bilgi verilmesi yeterli olur. Ancak daha ciddi durumlarda bazen mide asitinin özafagusa etkisi ile burada enflamasyon gelişebilir. Bu durum ise ciddi ağrılar ile yutkunma sorunlarına yol açar. Bu enflamasyon, yemek borusunda ödem yaratabildiği gibi yara dokusu ile darlık oluşumuna da sebebiyet verebilir. Bu durumun getireceği ağrı ve zorluk neticesinde; eğer bebek yemek yemeyi kısıtlarsa, bebeğin büyümesi duraklayabilir.
Hastalığın tanısı için yutkunma filmleri (baryum esophagogram), pH testi ya da endoskopi yardımcı olabilir ancak çoğu kez doktorlar, hastanın hikâyesinden yola çıkarak tanı koyabilir.
Tedavide; beslenme alışkanlıkları ile beslenme tekniklerinin düzenlenmesi önerilir. Bebeğin uyanık saatlerinde dik tutulması, gazının çıkarılması ile baharatlı yiyeceklerden kaçınılması, mamanın daha koyu olarak hazırlanması tavsiye edilir. Beşiğinin başucunun biraz yükseltilmesi de gece uykusu için faydalı olur. Bebeğin giysilerinin de çok sıkı olmaması gerekir. Gerektiği takdirde, anti-asit ya da asit salgını engelleyen ilaçlar, doktor gözetiminde kullanılabilir.
Heulwen - avatarı
Heulwen
VIP VIP Üye
21 Eylül 2013       Mesaj #4
Heulwen - avatarı
VIP VIP Üye
Peptik Ülser
MsXLabs.Org & Vikipedi,özgür ansiklopedi


Deep gastric ulcer

Ülser, veya peptik ülser, herhangi bir canlının epitel dokusu'nda belirebilen bir tür yara.


Dil ülseri

Dilde görülen; etrafı kırmızı, içi su dolu küçük kabarcıklar, dil ülserinin belirtisi olabilir. Derin ve sert kenarlı dil yaralarında, mutlaka doktora başvurmak gerekir. Diğer dil yaraları ve ağrı, hazımsızlık veya gripten kaynaklanabilir.


Onikiparmak bağırsağı ülseri

İncebağırsağın 25 santimetre kadar olan ilk bölümüne onikiparmak bağırsağı denir. C harfi görünümündedir. Onikiparmak bağırsağında meydana gelen ülsere tıp dilinde duodenum ülseri denir. Tedavi edilmeyen gastrit, fazla asit, sinir bozukluğu, düzensiz hayat, gürültü, fazla miktarda sigara, çay, kahve ve alkol kullanmak, safra kesesi veya karaciğer yetersizliği, kalp hastalıkları, hormon dengesizliği, dengeli bir şekilde beslenememe, çok sıcak veya çok soğuk yiyecekler, haddinden fazla et, hamur işleri veya baharatlı yiyecekler ve bazı ilaçlar; onikiparmak bağırsağında ülserin meydana gelmesine yardımcı olur. Hasta, mide ekşimesi ve ağzına ekşi su gelmesinden şikayet eder.
Ayrıca dili paslı, rengi solgundur, baş dönmesi ve fazla terleme de görülür. Midesinin üstüne basılınca, ağrı hisseder. Yemeklerden sonra da göğse doğru yayılan bir ağrı belirir. Bu belirtiler, ilkbahar ve sonbahar aylarında daha da artar. Tedavi için yapılacak ilk iş, hastalığı doğuran nedenleri ortadan kaldırmak, yemekleri az, fakat sık sık yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak yaşamaya gayret etmektir.

Mide ülseri

Midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya mide ülseri denir. Sinir bozukluğu, midede asit fazlalığı, zamanında ve iyi tedavi edilmeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, çay, kahve veya asit yapıcı meşrubat içmek, alkol kullanmak veya bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini doğuran nedenler arasındadır. Hastalığın başlangıcında mide ekşimesi ve ağırlık hissi vardır. Hastanın ağzına, sık sık ekşi su gelir. Tat alma duygusu hafiflemiştir, dil paslıdır, hastanın rengi solmuştur. Karnın üst kısmına bastırılınca, acıma hissedilir. Bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra; en kısa zamanda tedaviye geçilmezse; yemeklerden 2-3 saat sonra sırta doğru yayılan şiddetli mide ağrıları başgösterir. Baş dönmesi ve terleme de görülür. Bu devrede, kusma ile bir miktar kan da görülebilir. Bazı kimselerin büyük abdestleri katran gibi olur. Bu işaretler, ülserin ilerlemiş olduğunu gösterir. Mide ülseri, bilhassa ilk bahar ve son bahar aylarında, çok rahatsız edici bir hal alır. Ağrı ve kanamalar artar. Mide ülseri, başlangıcında teşhis edilip de tedaviye başlanılacak olursa, telaşlanmaya ve korkmaya gerek yoktur. Bu durumda yapılacak ilk iş, üzüntüye kapılmamak, aksine bütün üzüntülerden sıyrılmaya gayret sarfetmektir. Sonra tedaviye yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki hususlara kesinlikle uymak gerekir. - Tedavi süresince istirahat edin - Yemeklerinizi, her gün belirli saatlerde yiyin - Bağırsaklarınızın düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayın - Sigara, çay, kahve ve alkolü bırakın - Diş sağlığına önem verin - Süt ve sütlü yiyecekler, yumurta, kızarmış ekmek, tereyağı, pelte ve haşlanmış balık, sebze püreleri ve patates yemeğini sofranızdan eksik etmeyin.

Ülseratif kolitis

Stres sonucunda ortaya çıkabilen ve kalın bağırsakla rektumu kaplayan kanamalı yaralar.

Varis ülseri

Daha çok, bacağın alt kısmında görülen yuvarlak bir yaradır. Nedeni, varisli yerde meydana gelen herhangi bir yaralanmadır. Hastalık bacağın alt kısmında, bileğe yakın bir yerde yuvarlak bir yara olarak ortaya çıkar. Ayak bileği şişer, deri esmerleşir ve bazen de ağrı hissedilir. Doktor tedavisi şarttır.

Benzer Konular

16 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap
18 Kasım 2015 / Misafir Cevaplanmış
 Ülser
9 Temmuz 2015 / _Yağmur_ Tıp Bilimleri
6 Eylül 2007 / _PaPiLLoN_ Tıp Bilimleri
1 Ekim 2009 / Misafir Soru-Cevap