Arama

Türk Hukuk Sistemi - Sayfa 7

Güncelleme: 22 Haziran 2012 Gösterim: 34.049 Cevap: 67
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
19 Mayıs 2006       Mesaj #61
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Hukukta İmza
Hukuk sistemimizde imza çok önemli sonuçlar doğuran bir işlemdir. Çoğu kez ne yazık ki hukukla ilgili çok bilgisi olmayan kişilerin imzanın nasıl, ne zaman ve ne şekilde kullanılacağı hakkında çok yetersiz bilgileri olduğunu gözlemliyoruz. Bunun sonucu olarak da gerekli prosedürleri bilmeden ve de bir hukukçuya danışmadan kullanılan imzalar telafisi mümkün olmayan ve istenyen hukuki sonuçlar doğurabilmektedir. Bu sayfada Türk Hukuk Sisteminde "imza" prosedürünün önemi ve imzanın ne şekilde ve nelere dikkat ederek kullanılması gerektiğiyle ilgili çeşitli bilgiler derlenmiş, ayrıca uygulamada sık rastlanan bazı olaylardan da örnekler verilmiştir:
Sponsorlu Bağlantılar

Pek az kişi maddi değeri en yüksek varlığının imzası olduğunun farkındadır. Maddi durumunuz ne olursa olsun en değerli varlığınız imzanızdır. İmzanız ile telaffuz dahi edilemeyecek miktarlarda borç altına girebilir, tüm malvarlığınızı birine bağışlayabilir, pek çok suçu farkında olmadan işleyebilir ve daha pek çok hukuki işlemi yapabilirsiniz.

Bu nedenle imzanızı herşeyden iyi korumanız ve çok dikkatli ve bilinçli kullanmanız en önemli hukuki güvencenizdir.

Hukukda imza prosedürü ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken noktalar şöyle sayılabilir:

- İmzanız kolay taklit edilemeyecek bir imza olmalıdır. Bu nedenle paraf, basit işaretler, karalamalar, kısa imzalar kullanmaktan kaçınmanız gerekir. En iyi imza açık isim ve soyadınızının tamamını kısaltmadan içeren el yazınızdır.

- İmzanız en cimri şekilde harcamanız gereken maddi değerinizdir. Nereye ve ne için harcadığınıza çok dikkat etmeniz gerekir.

- İmza attığınız her belge hayati derecede önemlidir. Bir belgeyi konusu ne olursa olsun okumadan imzalamak yapılabilecek en büyük hukuki hatadır. İmza attığınız bir belgedeki dipnotlar dahil, tek tek her harfi, okuduğunuzdan emin olmanız gerekir.

- İmza attığınız bir belgede artık "karşıdaki kişiye güvenmek" diye bir şey söz konusu değildir. Karşınızdaki kişi size güvenmeyerek belge tanzim edip imza attırdığına göre siz de kendi talepleriniz açısından aynı davranış içinde olmalı ve onun yükümlülükleri için de ondan imza almalısınız. [Uygulamadan Örnek: Vadeli olarak beyaz eşya satın alan kişilere beyaz eşya satıcıları uygulamada mutlaka her ödeme tarihi için ayrı ayrı bono imzalattırmaktadırlar. Bununla birlikte kendileri karşıdaki kişiye karşı hiçbir belge vermemektedirler. Oysa teslim edilecek malın cinsi, renk, boyut gibi özellikleri, teslim tarihi, garanti süresi, nakliye ücreti vb. konularında da onların alıcılara taahhüt ettikleri konularda verdikleri sözlerle yetinmeyip onlardan da imzaları ile bu hususu güvence altına almaları istenmelidir. Aksi taktirde verdikleri sözler tutulmadığı zaman hukuki güvenceniz son derece azdır.]

- İmzanızla onaylanan yazılı bir belge hukuki mercilerde artık her türlü tartışma ve polemiğe kapalıdır. Bu belgenin içeriğinin aslında farklı bir şekilde olduğu, taraflarca daha sonra değiştirildiği, aslında değişik bazı hüküm ve sonuçlar içerdiği gibi savunmaların hukuki değeri yoktur. Bu nedenle imzanızı içeren bir belgenin tüm içeriğini tartışmasız şekilde kabul ettiğinizi ve daha sonra bunun aksini tanıkla, vs. şekilde ispat etmenin mümkün olmayacağını aklınızda tutmanız gerekir. [Uygulamadan Örnek: konusu ne olursa olsun bir konu yazılı bir belge ile düzenlenmişse mahkemede buna karşı yazılı belge harici hiçbir delil ileri sürülemez, bu nedenle tanık vs. dinletmek mümkün değildir]

- İmzalanmış bir belge konusu ne olursa olsun taraflar arasındaki tüm şartları, talepleri, konuşmaları içermelidir. Bunların bir kısmı belgeye yazılır, diğer kısmı yazılmazsa, yazılmayan kısmı hukuki değerini yitirecektir. O nedenle imzaladığınız belge hangi konuyla ilgili olursa olsun, sizin tüm talep, istek ve beklentilerinizi karşılamalıdır. [Uyguladan Örnek: Her konuda yapılan anlaşmalarda genellikle çok önemli bir iki nokta senete yazılmakta geri kalan konularda taraflar birbirinin sözüne güvenmeyi tercih etmektedirler. Oysa hukuki güvence için tarafların birbirlerine verdikleri tüm sözlerin belgede yer alması gerekir.]

- İmzalanmış bir belgeye karşı yapılacak tüm iddialar (Bu belgenin değiştiği, hukuki sonucunu yitirdiği, fesh olunduğu vs.) yine ancak bir başka yazılı belge ile ispatlanabilir. O nedenle imzaladığınız bir sözleşmede ileride olabilecek tüm değişiklikler ile bu sözleşmenin taraflarca sona erdirilmesi, yeni şartlar getirilmesi vs. durumlarda mutlaka yeni bir belge düzenlenmelidir. [Uygulamadan Örnek: Genellikle para borçlarında borç alınırken bono verilmekte ancak borç ödendiğinde bono geri alınamamaktadır. Oysa kötü niyetli bir alacaklı her zaman bu bonoyu kullanarak borcu ikinci gere tahsil edebilir.]

Aynı şekilde kendinizi bir başkasının imzası ile güvence altına almanız gerektiğinde de dikkat etmeniz gereken noktalar vardır. O nedenle bir hukuki belge düzenlerken, karşınızdakinden imza almanız gerektiğinde şu noktalara mutlaka dikkat ediniz:

- Karşınızdaki kişi imzasını mutlaka gözünüzün önünde atmalıdır. “Ben bu belgeyi bir inceleyeyim, daha sonra imzalar getiririm” ya da “Ben götürür imzalayacak kişiye imzalatıp getiririm” tarzındaki yaklaşımları asla kabul etmeyin. Gözünüzün önünde atılmayan bir imzanın gerçekten imzalaması gereken kişi tarafından atılıp, atılmadığını asla bilemezsiniz ve o kişi tarafından atılmamışsa hukuki güvenceniz tamamen sona erecektir.

- Bazı kişiler -özellikle kendilerini zora sokacak bir belge imzalamak zorunda kaldıklarında- ileride bu “imza benim değil” diyebilmek için bazen gerçek imzalarını kullanmamak, paraf atmak ya da değişik ufak karalamalar yapmak yollarına gidebilmektedirler. Bunun için mağdur olmamak açısından imza atacak kişiden belgenin altına önce kendi el yazısı ile ismini yazmasını istemek, daha sonra ise bunun altını imzalatmak oldukça güvenli bir yol olacaktır.

- İmzalar atılarak hukuki prosedür tamamlanmadan asla diğer işlemler yapılmamalıdır. Örneğin uygulamada çok rastlanan şekliyle kira kontrası kiracı ya da kefiller tarafından imzalanmadan önce anahtar çeşitli sebeplerle (evi boyama, mal taşıma vb.) kiracıya verilebilmektedir. Bu ve benzeri örnekler son derece sakıncalı olup, imzalar tamamlanmadan hiçbir diğer işlem yapılmamalıdır.

- İmza atacak kişi tanıdığınız bir kişi değilse nüfus cüzdanını kontrol etmek gereklidir. Kendisinin A olduğu iddiası ile gelen ve A adına imza atan bir kişinin gerçekten iddia ettiği kişi olup olmadığını anlamak açısından güvenilir bir kimliğini (nüfus cüzdanı, ehliyet, pasaport) kontrol etmek zorunludur.

- İmza atan kişinin oturduğu, çalıştığı yeri bilmediğiniz taktirde ikametgah istemek de ileride bir hukuki işlem yapılması gerektiği taktirde önemli olacaktır. Adresini bilmediğiniz bir kişiye karşı hukuki işlem yapmak ve bunlardan sonuç almak son derece güçtür.
Son düzenleyen GusinapsE; 31 Mayıs 2006 00:21
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
21 Mayıs 2006       Mesaj #62
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
4857 SAYILI İŞ KANUNU VE GEREKÇESİ
Birinci Bölüm - Genel Hükümler

Sponsorlu Bağlantılar
Amaç ve kapsam
MADDE 1. - Bu Kanunun amacı işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir.

Bu Kanun, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.

İşyerleri, işverenler, işveren vekilleri ve işçiler, 3 üncü maddedeki bildirim gününe bakılmaksızın bu Kanun hükümleri ile bağlı olurlar.

Tanımlar
MADDE 2. - Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.

İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.

İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.

İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.

Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.

Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.

İşyerini bildirme
MADDE 3. - Bu Kanunun kapsamına giren nitelikte bir işyerini kuran, her ne suretle olursa olsun devralan, çalışma konusunu kısmen veya tamamen değiştiren veya herhangi bir sebeple faaliyetine son veren ve işyerini kapatan işveren, işyerinin unvan ve adresini, çalıştırılan işçi sayısını, çalışma konusunu, işin başlama veya bitme gününü, kendi adını ve soyadını yahut unvanını, adresini, varsa işveren vekili veya vekillerinin adı, soyadı ve adreslerini bir ay içinde bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadır.

Alt işveren, bu sıfatla mal veya hizmet üretimi için meydana getirdiği kendi işyeri için birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür.

İstisnalar
MADDE 4.- Aşağıda belirtilen işlerde ve iş ilişkilerinde bu Kanun hükümleri uygulanmaz;

a) Deniz ve hava taşıma işlerinde,

b) 50'den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde,

c) Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,

d) Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde,

e) Ev hizmetlerinde,

f) İş sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere çıraklar hakkında,

g) Sporcular hakkında,

h) Rehabilite edilenler hakkında,

ı) 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde.

Şu kadar ki;

a) Kıyılarda veya liman ve iskelelerde gemilerden karaya ve karadan gemilere yapılan yükleme ve boşaltma işleri,

b) Havacılığın bütün yer tesislerinde yürütülen işler,

c) Tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işler,

d) Tarım işletmelerinde yapılan yapı işleri,

e) Halkın faydalanmasına açık veya işyerinin eklentisi durumunda olan park ve bahçe işleri,

f) Deniz İş Kanunu kapsamına girmeyen ve tarım işlerinden sayılmayan, denizlerde çalışan su ürünleri üreticileri ile ilgili işler,

Bu Kanun hükümlerine tabidir.

Eşit davranma ilkesi
MADDE 5. - İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.

İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.

İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.

Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.

İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.

İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır.

20 nci madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur.

İşyerinin veya bir bölümünün devri
MADDE 6. - İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.

Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.

Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.

Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz.

Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır.

Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz.

Geçici iş ilişkisi
MADDE 7.- İşveren, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi; holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi gerçekleşmiş olur. Bu halde iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür.

Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir.

İşverenin, ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işveren ile birlikte sorumludur.

İşçi, işyerine ve işe ilişkin olup kusuru ile sebep olduğu zarardan geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı sorumludur. İşçinin geçici sözleşmesinden aksi anlaşılmıyorsa, işçinin diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin bu Kanundaki düzenlemeler geçici iş ilişkisi kurulan işverenle olan ilişkisine de uygulanır.

İşçiyi geçici olarak devralan işveren grev ve lokavt aşamasına gelen bir toplu iş uyuşmazlığının tarafı ise, işçi grev ve lokavtın uygulanması sırasında çalıştırılamaz. Ancak, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 39 uncu maddesi hükümleri saklıdır. İşveren, işçisini grev ve lokavt süresince kendi işyerinde çalıştırmak zorundadır.

Toplu işçi çıkarmaya gidilen işyerlerinde çıkarma tarihinden itibaren altı ay içinde toplu işçi çıkarmanın konusu olan işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşmez.



GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #63
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
MESLEKİ EĞİTİM KANUNU

BİRİNCİ KISIM : Genel Hükümler




Amaç
Madde 1 - Bu Kanunun amacı; çırak, kalfa ve ustaların eğitimi ile okullarda ve işletmelerde yapılacak mesleki eğitime ilişkin esasları düzenlemektir.
Kapsam
Madde 2 - (Değişik: 29/6/2001-4702/5 md.) Bu Kanun, Meslekî Eğitim Kurulunun belirleyeceği mesleklerde, kamu ve özel sektöre ait kurum, kuruluş ve iş yerleri ile meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumlarındaki eğitim ve öğretimi kapsar.
Tanımlar
Madde 3 - Bu Kanunda geçen;
a) "Bakanlık", Milli Eğitim Bakanlığını;
b) "Aday çırak", çıraklığa başlama yaşını doldurmamış ve çıraklık döneminden önce kendisine işyeri ortamı tanıtılan, sanat ve mesleğinin ön bilgileri verilen kişiyi;
c) "Çırak", çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişiyi;
d) (Değişik: 29/6/2001-4702/6 md.) "Öğrenci", işletmelerde, mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında örgün eğitim görenleri;
e) "Kalfa", bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını kazanmış ve bu meslekle ilgili iş ve işlemleri ustanın gözetimi altında kabul edilebilir standartlarda yapabilen kişiyi;
f) "Usta", bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını kazanmış ve bunları mal ve hizmet üretiminde iş hayatınca kabul edilebilecek standartlarda uygulayabilen; üretimi planlayabilen; üretim sırasında karşılaşılabilecek problemleri çözümleyebilen; düşüncelerini yazılı, sözlü ve resim ile açıklayabilen; üretimle ilgili pratik hesaplamaları yapabilen kişiyi;
g) (Değişik: 29/6/2001-4702/6 md.) "Usta Öğretici", ustalık yeterliğini kazanmış; aday çırak, çırak, kalfa ile meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumları öğrencilerinin iş yerindeki eğitiminden sorumlu, meslekî eğitim tekniklerini bilen ve uygulayan kişiyi;
h) (Değişik: 29/6/2001-4702/6 md.) "İşletmelerde Meslekî Eğitim", meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumları öğrencilerinin beceri eğitimlerini işletmelerde, teorik eğitimlerini ise meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumlarında veya işletme ve kurumlarca tesis edilen eğitim birimlerinde yaptıkları eğitim uygulamalarını;
i) (Mülga:20/6/2001-4684/10 md.)
j) (Ek: 29/6/2001-4702/6 md.) "Meslekî ve Teknik Eğitim Okul ve Kurumları", meslekî ve teknik eğitim alanında, diplomaya götüren orta öğretim kurumları ile belge ve sertifika programlarının uygulandığı her tür ve derecedeki örgün ve yaygın eğitim-öğretim kurumlarını;
k) (Ek: 29/6/2001-4702/6 md.) "Personel", kamu ve özel kurum, kuruluş ve iş yerlerinde maaş ya da ücret karşılığında çalışan kadrolu veya sözleşmeli elemanlar ile işçileri;
l) (Ek: 29/6/2001-4702/6 md.) "İşletme", mal ve hizmet üreten kamu ve özel kurum, kuruluş ve iş yerlerini;
m) (Ek: 29/6/2001-4702/6 md.) "Eğitici Personel", meslekî yeterliğe sahip, öğrencilerin iş yerindeki eğitiminden sorumlu, iş pedagojisi eğitimi almış, meslekî eğitim yöntem ve tekniklerini bilen ve uygulayan veya meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumlarında atölye, laboratuvar, meslek dersleri öğretmenliği yapabilme yetkisine sahip kişiyi;
n) (Ek: 29/6/2001-4702/6 md.) "Meslek Alanı", ortak özelliklere sahip birden fazla meslek dalını içeren; bilgi, beceri, tutum, davranış ve istihdam olanağı sağlayan alanı;
o) (Ek: 29/6/2001-4702/6 md.) "Meslek Dalı", bir meslek alanı içinde yer alan ve belirli konularda uzmanlaşmaya yönelik bilgi, beceri, tutum, davranış gerektiren ve istihdam olanağı sağlayan iş kollarından her birini;
ifade eder.
Bu Kanunun adı; "ÇIRAKLIK VE MESLEK EĞİTİMİ KANUNU" iken, 29/6/2001 tarihli ve 4702 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile "MESLEKİ EĞİTİM KANUNU" olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.
Bu Kanunda geçen; "Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı" ibaresi, "Milli Eğitim Bakanlığı", "İl Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü" ibaresi, "İl Milli Eğitim Müdürlüğü", "Çıraklık ve Meslek Eğtimi" ibaresi, "Mesleki Eğitim", "Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu", ibaresi, "Mesleki Eğitim Kurulu, "İl Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu" ibaresi "İl Mesleki Eğitim Kurulu", "işçi" ibaresi "personel", "imtihan" ibaresi "sınav", "Çıraklık Eğitimi Merkezi" ibaresi "Mesleki Eğitim Merkezi", "Çıraklık ve Mesleki Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu", ibaresi "Mesleki Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu" ve "50 ve daha fazla işçi" ibaresi "yirmi ve daha fazla personel" olarak 29/6/2001 tarihli ve 4702 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.
Bu Kanunda birlikte veya ayrı ayrı geçen "ilkokul" ve "ortaokul" ibareleri, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle "ilköğretim okulu" olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.


İKİNCİ KISIM : Kurullar



BİRİNCİ BÖLÜM
Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu

Kurul
Madde 4 - (Değişik: 29/6/2001-4702/7 md.)
Meslekî ve teknik eğitim programlarının uygulandığı her tür ve derecedeki örgün, yaygın ve çıraklık eğitimi, meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumları ile işletmelerde yapılacak meslekî eğitimin; plânlanması, geliştirilmesi ve değerlendirilmesi konularında kararlar almak ve Bakanlığa görüş bildirmek üzere, Bakanlıkta Meslekî Eğitim Kurulu kurulur. Bu Kurulun kararları Bakanlık ve ilgili meslek kuruluşlarınca yürütülür.
Meslekî Eğitim Kurulu, Bakanlık Müsteşarının başkanlığında;
a) Bakanlığın meslekî eğitimle görevli Müsteşar yardımcıları,
b) İçişleri Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
c) Maliye Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
d) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
e) Sağlık Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
f) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
g) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
h) Turizm Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
i) Devlet Planlama Teşkilâtı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürü,
j) Bakanlığın, meslekî eğitim ile ilgili genel müdürleri,
k) Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
l) Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
m) En çok işvereni temsil eden İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
n) En çok işçiyi temsil eden İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
o) Bankalar Birliği Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
p) Meslekî eğitim alanında görevlendirilecek Yükseköğretim Kurulu temsilcisi,
r) Türkiye Serbest Muhasebeciler, Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirleri Odaları Birliği Başkanı veya üst düzey yetkilisinden,
Oluşur.
Bakanlık, gerekli gördüğü durumlarda, Meslekî Eğitim Kurulu toplantılarına ilgili kurum temsilcilerini de davet eder.
Millî Eğitim Bakanı, gerekli gördüğü durumlarda Meslekî Eğitim Kurulu toplantılarına başkanlık eder. Meslekî Eğitim Kurulunun sekretarya hizmetleri Bakanlıkça yürütülür. Meslekî Eğitim Kurulunun toplantı ve çalışma esasları yönetmelikle düzenlenir.
Görevleri
Madde 5 - Mesleki Eğitim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Gerek bu Kanun ve gerekse bu Kanuna göre çıkarılacak olan yönetmelik hükümlerinin uygulanmasını takip etmek ve değerlendirmesini sağlamak.
b) Muhtelif sektör ve branşda çıraklık eğitimi ile meslek eğitimi konusunda eğitim ihtiyaçlarını tespit etmek ve Bakanlığa bildirmek.
c) Mesleki Eğitim programlarının esasları ve süreleri hakkında Bakanlığa görüş bildirmek.
d) Çıraklık ve işletmelerdeki mesleki eğitim sınav komisyonlarının kurul- ması ve çalışması ile sınavların yapılış usullerine ilişkin yönetmelik taslak- larını hazırlamak ve Bakanlığa sunmak.
e) Aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler için sözleşme modellerini hazırlamak ve Bakanlığa sunmak.
f) Lüzumu halinde çıraklık ve mesleki eğitim ile ilgili konuların incelenme- si için ihtisas komisyonları kurmak.
g) Çıraklık ve mesleki eğitimle ilgili Bakanlıkça gönderilecek konuları incelemek ve görüş bildirmek.
h) Bu Kanuna göre yapılacak çıraklık ve işletmelerdeki mesleki eğitimde; uygulama alanına alınacak veya çıkarılacak yer ve meslekleri belirlemek ve Bakanlığa görüş bildirmek.
i) İl Mesleki Eğitim Kurullarının yıllık çalışma raporlarını değerlendirmek.
j) Teknolojik gelişmelerin ve iş hayatındaki değişmelerin meslek eğitimine etkilerini izlemek ve Bakanlığa bildirmek.
İKİNCİ BÖLÜM
İl Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu
Kurul
Madde 6 - (Değişik: 29/6/2001-4702/8 md.)
Bu Kanun kapsamında meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumları ile işletmelerde yapılacak meslekî eğitimin plânlanması, geliştirilmesi, değerlendirilmesi konularında karar almak ve valiliğe görüş ve tavsiyelerde bulunmak üzere illerde il meslekî eğitim kurulu kurulur.
İl meslekî eğitim kurulu, il millî eğitim müdürünün başkanlığında;

a) Belediye başkanı veya temsilcisi (Büyük şehirlerde vali tarafından belirlenecek belediye başkanı veya temsilcisi),
b) İl sağlık müdürü veya temsilcisi,
c) İl sanayi ve ticaret müdürü,
d) Esnaf ve sanatkârlar odaları birliği başkanı veya temsilcisi ile meslekî eğitimin yapıldığı mesleklerle ilgili oda yöneticileri arasından Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığınca seçilecek üç üye,
e) İl ticaret odası başkanı veya temsilcisi,
f) İl sanayi odası başkanı veya temsilcisi,
g) Sanayi ve ticaret odalarının ayrı ayrı kurulmadığı yerlerde, il sanayi ve ticaret odası başkanı veya temsilcisi,
h) İlin, meslekî eğitimden sorumlu millî eğitim müdür yardımcısı,
i) Kurulun sekretarya görevini yürüten okul müdürü,
j) İlde faaliyet gösteren meslekî ve teknik eğitim okullarından ve kurumlarından birer yönetici,
k) En fazla işçiyi temsil eden konfederasyonun o il için göstereceği işçi sendikaları temsilcisi,
l) Defterdar veya temsilcisi,
m) Türkiye İş Kurumu il müdürü veya temsilcisi,
n) Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı sigorta müdürü veya temsilcisi, o) En fazla işvereni temsil eden konfederasyonun, o il için göstereceği işveren sendikaları temsilcisinden,

Oluşur.
İl meslekî eğitim kurulu toplantılarına, gerekirse başkanın isteği üzerine ilgili kurum temsilcileri de davet edilir.
İl meslekî eğitim kurulu toplantı ve çalışma esasları yönetmelikle belirlenir.
İl meslekî eğitim kurulunun kararları valinin onayı ile uygulanır. Vali, gerekli gördüğü hallerde il meslekî eğitim kuruluna başkanlık eder.
Görevleri
Madde 7 - İl Mesleki Eğitim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Muhtelif sektör ve branşdaki çıraklık ve mesleki eğitim ihtiyacını il seviyesinde tespit etmek ve Bakanlığa sunmak.
b) Bakanlıkça gönderilen çıraklık ve mesleki eğitim çerçeve programlarının il ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi için Bakanlığa görüş bildirmek.
c) Çıraklık ve mesleki eğitim uygulamalarında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak.
d) Bu Kanun hükümlerinin il seviyesinde eksiksiz yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak.
e) Çıraklık ve Mesleki Eğitim konularında valilikçe gönderilecek konuları incelemek ve sonuçlandırmak.
f) İldeki çıraklık ve mesleki eğitim uygulamalarını takip etmek ve değerlen- dirmek. Bu konu ile ilgili yıllık çalışma raporunu hazırlamak ve Bakanlığa sun- mak. Kapsama alma Madde 8 - İlin Bakanlıkça Kanun kapsamına alınma kararının yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde "İl Mesleki Eğitim Kurulu" kurulur.
Son düzenleyen Daisy-BT; 19 Şubat 2011 01:07
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
29 Mayıs 2006       Mesaj #64
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
MİRAS HUKUKU

Miras hukuku, bir gerçek kişinin ölmesi veya gaipliğine karar verilmiş olması halinde, para ile ölçülebilen bütün hak ve borçlarının yani malvarlığının mukadderatını düzenleyen hukuk kurallarından ibarettir. Mirasçı, ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bir kimsenin mirasının (terekesinin) intikal ettiği gerçek veya tüzel kişidir. Muris, ölümüyle birlikte malvarlığı mirasçı dediğimiz kişilere geçen kimsedir. Malvarlığının miras yoluyla intikali ancak gerçek kişilerde söz konusu olabilir.

Kişinin sağlığında elde ettiği hak ve borçlardan oluşan malvarlığı ölümünde tereke adını alır.

I- KANUNİ MİRASÇILIK

Bu tür mirasçılık, muris ile mirasçı arasındaki aile ilişkilerine veya tabiiyet (uyrukluk) bağına dayanır. Kanuni mirasçılar; murisin kan hısımları, evlatlığı, sağ kalan eşi ve devlettir.

MAHFUZ HİSSE (SAKLI PAY): Kanuni mirasçılardan murise çok yakın olanlara murisin iradesiyle bertaraf edemeyeceği (ortadan kaldıramayacağı) bir miras hissesi tanınmıştır ki, bu hisseye mahfuz hisse (saklı pay), bu surette kanun tarafından korunmakta olan mirasçılara da mahfuz hisseli (saklı paylı) mirasçılar denir.
Murisin füruu (altsoyu) mahfuz hisseli mirasçıdır ve mahfuz hissesi kanuni miras hakkının 1/4'dür.

Mahfuz hisseli mirasçılar ve hisseleri şöyledir:
1-Murisin füruu için kanuni miras hakkının 3/4'ü
2-Murisin ana ve babasından her biri için kanuni miras hakkının 1/2'si
3- Murisin kardeşlerinden her biri için kanuni miras hakkının 1/4'ü
4-Murisin eşi için, birlikte mirasçı olmuşsa kanuni miras hakkının tamamı, diğer hallerde kanuni miras hakkının 1/2'si

a- Kan hısımlığı mirasçılığı

1-Birinci dereceden mirasçılar: Murisin (füruu-altsoyu) çocukları, torunları, torun çocukları, torunların torunları... murisin birinci dereceden mirasçılarıdır. Çocukların miras hakları eşittir. Muristen önce ölmüş çocukların yerine onların füruu geçer.

2-İkinci dereceden mirasçılar: Murisin ana babası ve onların füruudur. Ana babanın miras hakları da eşittir. Ana veya babadan birisi muristen önce ölmüşse, onun yerine füruu, yani çocukları, torunları (murisin kardeşleri, kardeş çocukları –yeğenler- ) geçer.

3-Üçüncü dereceden mirasçılar: Murisin büyük ana ve babasıdır. Bunlar da eşit surette mirasçıdırlar.

4-Büyükana ve büyükbabanın ana-babalarının durumu: Murisin büyükana ve büyükbabasının ana ve babalarının (büyük dede ve büyük nine) ve onların çocuklarının (büyük amca, büyük hala, büyük dayı, büyük teyze)oluşturdukları dördüncü parantelde mirasçılık yoktur.

İlk üç parantelde hiç mirasçı yoksa miras devlete geçer.

b- Sağ kalan eşin mirasçılığı

Sağ kalan eş, murisin füruu, çocukları, torunları ile birlikte mirasçı olmuşsa, mirasın 1/4'ünü alır.

Sağ kalan eş, murisin ana-babası veya bunların füruu ile birlikte mirasçı olmuşsa mirasın 1/2'sini (yarısını) alır.

Sağ kalan eş, murisin büyükana ve büyükbabaları ile birlikte mirasçı olmuşsa, mirasın 3/4'ünü alır.

Bunlardan hiçbiri olmazsa, sağ kalan eş tek başına mirasçı olur ve mirasın tamamını alır.

c- Evlatlığın mirasçılığı

Evlatlık kanuni mirasçılarındandır. Kendisini evlat edinmiş kişinin füruu gibi mirasçısı olur. Fakat evlat edinen kimse ile onun mirasçıları evlatlığın mirasçıları olamazlar. Evlatlık sadece kendisini evlat edinenin mirasçısı olur: evlat edinenin mirasçılarının mesela çocuklarının, ana ve babasının, kardeşlerinin vs. mirasçısı olamaz.

d- Devletin mirasçılığı

Murisin en son kanuni mirasçısı Devlet (Hazine) tir. Murisin ilk üç parantelde hiç mirasçısı yoksa keza eşi de kendisinden önce ölmüşse ve muris herhangi bir kimseyi mirasçı tayin etmemişse, miras devlete kalır.

II- İRADİ (MANSUP) MİRASÇILIK

a- Mirasçı atama: Kanunumuz murise, ölüme bağlı bir tasarrufla herhangi bir kimseyi veya kimseleri mirasçı olarak atama imkanı vermiştir. Bu gerçek veya tüzel kişi olabilir. murisin ölüme bağlı tasarrufla kendisine mirasçı atadığı kişilere “mansup mirasçı (atanmış mirasçı)”, bu işleme de “mirasçı nasbı (mirasçı atama)”denir.

b- Belli mal vasiyeti: Muris, bir kimseyi mirasçı atamaksızın ona terekesinden belli bir malın bırakılmasını da isteyebilir.

c- Ölüme bağlı tasarruflar: Ölüme bağlı tasarruflar, murisin ölümünü düşünerek, yapılmasını istediği hususları bir hukuki muamele ile bildirmesidir. Bunlar;

i- Vasiyet:Tek taraflı bir hukuki muameledir. Vasiyet yoluyla ölüme bağlı tasarruflarda bulunabilmek için temyiz kudretine sahip olmak ve 15 yaşını bitirmiş bulunmak gerekir. Vasiyet yapma hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan burada; kanuni veya akdi temsil geçerli olmaz, murisin bu hakkını bizzat kullanması gerekir. Vasiyetname; resmi vasiyetname, el yazısıyla vasiyetname ve sözlü vasiyetname olmak üzere üç çeşittir.

ii- Miras mukavelesi: Miras mukavelesi murisin başka bir kimseyle yaptığı bir sözleşme olduğundan, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun şekilde açıklamalarıyla oluşur. Miras mukavelesi ancak “resmi vasiyetname” şeklinde yapılır.

Miras mukavelesi yapabilmek için, temyiz kudretine sahip bulunmakla birlikte reşit olmak da lazımdır.

MİRASIN İNTİKALİ (GEÇİŞİ)

I- Mirasın açılması

Miras ölüm ile açılır. Miras, tüm malları kapsamak üzere murisin son ikametgahı mahkemesinde açılır. Ölüme bağlı tasarruflarda iptal, tenkis, mirasın taksimi ve miras sebebiyle istihkak davaları da bu mahkemede görülür.

II- Miras ehliyeti

Murisin ölümü anında hayatta olmak (olumlu şart), mirastan mahrum bulunmamak (olumsuz şart)

a-Murisin ölümü anında hayatta olmak: Mirasçı olabilmek için murisin ölümü anında hayatta olmak gerekir. Muristen önce ölenler onun mirasçısı olamazlar. Kanunumuz sağ doğmak şartıyla ceninin mirasçılığını da kabul etmiştir.

b-Mirastan mahrum bulunmamak: Mirastan mahrum bulunan kimseler mirastan yararlanamazlar ve sanki muristen önce ölmüşler gibi hesaba katılmazlar; onların yerin füruu alır.

Mirastan mahrumiyet sebepleri (mirasçı olamayan kimseler)

1-Kasten veya hukuka aykırı bir surette murisi öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,

2-Kasten veya hukuka aykırı bir surette muris ölüme bağlı bir tasarrufta bulunamayacak hale getirenler

3-Hile veya tehdit yahut cebirle murisi ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmaya veya böyle bir tasarruftan rücu etmeye (dönmeye) sevkedenler veya bunları yapmaya engel olanlar

4-Ölüme bağlı tasarrufu, murisin bunları tekrar yapmasına imkan olmayan hal ve zamanda kasten veya hukuka aykırı surette gizleyen veya bozanlar mirastan mahrumiyet yukarıdaki sebeplerden birinin varlığı halinde kendiliğinden, yani herhangi bir karar veya işleme gerek olmaksızın kanundan ötürü meydana gelir ve o mirasçının mirasa ehliyetini ortadan kaldırır.

Mirastan ıskat, murisin kanunda sayılan sebeplerden birinin bulunması halinde mahfuz hisseli bir mirasçısını ölüme bağlı bir tasarrufla mirasının dışında bırakması, onu mirasçılıktan çıkarmasıdır.

Mirastan ıskat, sadece mahfuz hisseli mirasçılar hakkında söz konusudur. Ayrıca, mirastan ıskat, mahrumiyet gibi kanundan değil murisin ölüme bağlı bir tasarrufundan doğar.

Mirastan ıskat sebepleri

1-Mahfuz hisseli mirasçının, veya onun yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi
2-Mahfuz hisseli mirasçının, murise veya onun ailesine karşı kanunen yükümlü olduğu ödevleri ağır bir şekilde ihmal etmesi

Mirasçıların, mirasçılık sıfatını ispata yarayan belgeye “veraset ilamı” denilmektedir.
Veraset ilamı, mahiyeti itibariyle “resmi senet” niteliğinde olduğundan, içeriğinin doğruluğu hakkında adi bir karine geçerlidir yani aksi ispat edilinceye kadar bu ilamda belirtilen kimselerin mirasçı oldukları kabul edilir.

III- MİRASIN KAZANILMASI

a-Külli halefiyet ilkesi (Tamamıyla intikal ilkesi)

Terekeye dahil haklar ve borçlar mirasçılara bir bütün olarak intikal eder. Mirasçılar sadece terekedeki mal ve hakları kazanmazlar, aynı zamanda murise ait borçları da üstlenmiş olurlar. Terekenin bir bütün olarak ve kanundan dolayı mirasçılara geçmesine “külli halefiyet ilkesi” denir.

Mirasçılar mirası kabul edip etmemekte serbesttirler. Mirasın reddi için, mirasçının murisin ölümünü öğrendiği andan itibaren 3 ay içinde sulh mahkemesine yazılı veya sözlü olarak mirası reddettiğini açıklaması lazımdır. Mirasın reddi kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Mirasçılar murisin borçlarından dolayı terekeye dahil mallarla değil, aynı zamanda kendi malvarlığıyla da sınırsız ve müteselsil bir sorumludurlar. Her mirasçı terekedeki borçların tamamından sorumludur. Bu sorumluluktan kurtulmanın yolu “mirası red” veya “mirasın tasfiyesini istemek”tir.

b-Cüzi halefiyet ilkesi

Cüzi halefiyet ilkesi, tereke üzerinde sadece bir talep hakkı elde etmeyi, buna karşılık borçlardan sorumlu olmamayı ifade eder. Kendisine sadece belirli bir mal bırakılmış şahıs (musaleh) cüzi haleftir.

Çünkü musaleh, kendisine, muris tarafından ölüme bağlı bir tasarrufla bırakılan şeyin devredilmesini mirasçılardan isteme hakkına sahipken, murisin borçlarından sorumlu değildir.

Sadece intifa hakkı olan dördüncü paranteldeki hısımlar ile intifa hakkını seçmiş olan eş de cüzi haleftirler. Sağ kalan eş intifa yerine mülkiyeti seçerse külli halef olur.

İştirak halinde mülkiyet ilkesi

Miras kendiliğinden ve bir bütün olarak mirasçıların hepsine birden geçer. Yani, birden fazla mirasçı tereke üzerinde “iştirak halinde malik” sıfatıyla hak sahibi olurlar. Taksim anına kadar herhangi bir mirasçı, tereke malları üzerinde bir hak iddia edemez, kendi hissesi üzerinde tasarrufta bulunamaz. Mirası hep birlikte kazanmış olan mirasçıların taksime kadar meydana getirdikleri topluluğa “miras şirketi” denir.

Mirasın intikaline ilişkin önemli ilkeler

* Kendiliğinden intikal ilkesi
* Tamamıyla intikal ilkesi
* İştirak halinde mülkiyet ilkesi
Son düzenleyen GusinapsE; 31 Mayıs 2006 00:23
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
31 Mayıs 2006       Mesaj #65
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
MESLEKİ EĞİTİM KANUNU

İKİNCİ KISIM : Kurullar



BİRİNCİ BÖLÜM
Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu

Kurul
Madde 4 - (Değişik: 29/6/2001-4702/7 md.)
Meslekî ve teknik eğitim programlarının uygulandığı her tür ve derecedeki örgün, yaygın ve çıraklık eğitimi, meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumları ile işletmelerde yapılacak meslekî eğitimin; plânlanması, geliştirilmesi ve değerlendirilmesi konularında kararlar almak ve Bakanlığa görüş bildirmek üzere, Bakanlıkta Meslekî Eğitim Kurulu kurulur. Bu Kurulun kararları Bakanlık ve ilgili meslek kuruluşlarınca yürütülür.
Meslekî Eğitim Kurulu, Bakanlık Müsteşarının başkanlığında;
a) Bakanlığın meslekî eğitimle görevli Müsteşar yardımcıları,
b) İçişleri Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
c) Maliye Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
d) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
e) Sağlık Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
f) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
g) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
h) Turizm Bakanlığı Müsteşar yardımcısı,
i) Devlet Planlama Teşkilâtı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürü,
j) Bakanlığın, meslekî eğitim ile ilgili genel müdürleri,
k) Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
l) Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
m) En çok işvereni temsil eden İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
n) En çok işçiyi temsil eden İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
o) Bankalar Birliği Başkanı veya üst düzey yetkilisi,
p) Meslekî eğitim alanında görevlendirilecek Yükseköğretim Kurulu temsilcisi,
r) Türkiye Serbest Muhasebeciler, Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirleri Odaları Birliği Başkanı veya üst düzey yetkilisinden,
Oluşur.
Bakanlık, gerekli gördüğü durumlarda, Meslekî Eğitim Kurulu toplantılarına ilgili kurum temsilcilerini de davet eder.
Millî Eğitim Bakanı, gerekli gördüğü durumlarda Meslekî Eğitim Kurulu toplantılarına başkanlık eder. Meslekî Eğitim Kurulunun sekretarya hizmetleri Bakanlıkça yürütülür. Meslekî Eğitim Kurulunun toplantı ve çalışma esasları yönetmelikle düzenlenir.
Görevleri
Madde 5 - Mesleki Eğitim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Gerek bu Kanun ve gerekse bu Kanuna göre çıkarılacak olan yönetmelik hükümlerinin uygulanmasını takip etmek ve değerlendirmesini sağlamak.
b) Muhtelif sektör ve branşda çıraklık eğitimi ile meslek eğitimi konusunda eğitim ihtiyaçlarını tespit etmek ve Bakanlığa bildirmek.
c) Mesleki Eğitim programlarının esasları ve süreleri hakkında Bakanlığa görüş bildirmek.
d) Çıraklık ve işletmelerdeki mesleki eğitim sınav komisyonlarının kurul- ması ve çalışması ile sınavların yapılış usullerine ilişkin yönetmelik taslak- larını hazırlamak ve Bakanlığa sunmak.
e) Aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler için sözleşme modellerini hazırlamak ve Bakanlığa sunmak.
f) Lüzumu halinde çıraklık ve mesleki eğitim ile ilgili konuların incelenme- si için ihtisas komisyonları kurmak.
g) Çıraklık ve mesleki eğitimle ilgili Bakanlıkça gönderilecek konuları incelemek ve görüş bildirmek.
h) Bu Kanuna göre yapılacak çıraklık ve işletmelerdeki mesleki eğitimde; uygulama alanına alınacak veya çıkarılacak yer ve meslekleri belirlemek ve Bakanlığa görüş bildirmek.
i) İl Mesleki Eğitim Kurullarının yıllık çalışma raporlarını değerlendirmek.
j) Teknolojik gelişmelerin ve iş hayatındaki değişmelerin meslek eğitimine etkilerini izlemek ve Bakanlığa bildirmek.
İKİNCİ BÖLÜM
İl Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu
Kurul
Madde 6 - (Değişik: 29/6/2001-4702/8 md.)
Bu Kanun kapsamında meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumları ile işletmelerde yapılacak meslekî eğitimin plânlanması, geliştirilmesi, değerlendirilmesi konularında karar almak ve valiliğe görüş ve tavsiyelerde bulunmak üzere illerde il meslekî eğitim kurulu kurulur.

İl meslekî eğitim kurulu, il millî eğitim müdürünün başkanlığında;
a) Belediye başkanı veya temsilcisi (Büyük şehirlerde vali tarafından belirlenecek belediye başkanı veya temsilcisi),
b) İl sağlık müdürü veya temsilcisi,
c) İl sanayi ve ticaret müdürü,
d) Esnaf ve sanatkârlar odaları birliği başkanı veya temsilcisi ile meslekî eğitimin yapıldığı mesleklerle ilgili oda yöneticileri arasından Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığınca seçilecek üç üye,
e) İl ticaret odası başkanı veya temsilcisi,
f) İl sanayi odası başkanı veya temsilcisi,
g) Sanayi ve ticaret odalarının ayrı ayrı kurulmadığı yerlerde, il sanayi ve ticaret odası başkanı veya temsilcisi,
h) İlin, meslekî eğitimden sorumlu millî eğitim müdür yardımcısı,
i) Kurulun sekretarya görevini yürüten okul müdürü,
j) İlde faaliyet gösteren meslekî ve teknik eğitim okullarından ve kurumlarından birer yönetici,
k) En fazla işçiyi temsil eden konfederasyonun o il için göstereceği işçi sendikaları temsilcisi,
l) Defterdar veya temsilcisi,
m) Türkiye İş Kurumu il müdürü veya temsilcisi,
n) Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı sigorta müdürü veya temsilcisi, o) En fazla işvereni temsil eden konfederasyonun, o il için göstereceği işveren sendikaları temsilcisinden,

Oluşur.
İl meslekî eğitim kurulu toplantılarına, gerekirse başkanın isteği üzerine ilgili kurum temsilcileri de davet edilir.
İl meslekî eğitim kurulu toplantı ve çalışma esasları yönetmelikle belirlenir.
İl meslekî eğitim kurulunun kararları valinin onayı ile uygulanır. Vali, gerekli gördüğü hallerde il meslekî eğitim kuruluna başkanlık eder.
Görevleri
Madde 7 - İl Mesleki Eğitim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Muhtelif sektör ve branşdaki çıraklık ve mesleki eğitim ihtiyacını il seviyesinde tespit etmek ve Bakanlığa sunmak.
b) Bakanlıkça gönderilen çıraklık ve mesleki eğitim çerçeve programlarının il ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi için Bakanlığa görüş bildirmek.
c) Çıraklık ve mesleki eğitim uygulamalarında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak.
d) Bu Kanun hükümlerinin il seviyesinde eksiksiz yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak.
e) Çıraklık ve Mesleki Eğitim konularında valilikçe gönderilecek konuları incelemek ve sonuçlandırmak.
f) İldeki çıraklık ve mesleki eğitim uygulamalarını takip etmek ve değerlen- dirmek. Bu konu ile ilgili yıllık çalışma raporunu hazırlamak ve Bakanlığa sun- mak.
Kapsama alma Madde 8 - İlin Bakanlıkça Kanun kapsamına alınma kararının yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde "İl Mesleki Eğitim Kurulu" kurulur.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #66
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Askeri Mahkemeler Yasası değişti


Türk Hukuk SistemiSivillerin askeri mahkemelerde yargılanmalarına sınırlama getiren Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.
Yasayla AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Ulusal Programda öngörülen hedefler doğrultusunda Anayasada yapılan değişikliklerle Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu hükümleri, askeri yargıya yansıtıldı.

Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına sınırlama getirilirken, sivillerin askeri yargıya tabi olduğu haller; barış ve savaş zamanına göre 2 kategoride ele alınacak.
Siviller, askerlerle birlikte işledikleri askeri suçlara ilişkin yargılamalar hariç olmak üzere, barış zamanında askeri mahkemelerde yargılanmayacak.
Yasada, askeri mahkemelerin savaş zamanındaki yetkilerini düzenleyen hükümlerde ise değişikliğe gidilmedi.

YARGILAMANIN YENİLENMESİ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) verdiği kararlar doğrultusunda, yargılamanın yenilenmesi için askeri mahkemelere başvurulabilecek.
Uluslararası anlaşmalar gereğince yabancı askerlerin askeri mahkemede yargılanmalarını gerektiren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma yapılması, Milli Savunma Bakanı’nın iznine bağlı olacak.
Bazı suçlar, askeri mahkemelerin yargı yetkisine tabi olmayan sivil kişiler tarafından barış zamanında işlenirse; bu kişilerin yargılanması adli yargı mahkemeleri tarafından Askeri Ceza Kanunu hükümleri uygulanarak yapılacak.
Er ve erbaşlar ile yedek subayların askere girmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri, üst sınırı 1 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlara ait davalarda soruşturma ve kovuşturma işlemleri, askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılacak. Geri bırakma süresi içinde zamanaşımı işlemeyecek.
Saklı, yoklama kaçağı, bakaya ve birliğe geç katılan yükümlülerin,barış zamanında askeri mahkemelerde yargılanmalarına son verilecek.
Tutuklu ve ivedi işlerle savaş hallerinde tanıklar, zorla getirilebilecek.
Askeri suçlarda, cezanın üst sınırı, 1 yıldan az olsa dahi tutuklama kararı verilebilecek.
Şüpheli veya sanık tutuklandığında, yakınları da derhal haberdar edilecek.
Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç 30’ar günlük süreler itibariyle tutukluluk halinin devamınıngerekip gerekmeyeceğine, askeri savcının veya şüphelinin istemi üzerine askeri mahkemece karar verilecek. Karara karşı, kıt’a komutanıveya askeri kurum amiri, askeri savcı ve şüpheli, 3 gün içinde bu mahkemeye en yakın askeri mahkemede itiraz edebilecek. İtirazı inceleyen askeri mahkemenin kararı kesin olacak.

YAKALAMA VE GÖZALTINA ALMA
Yakalama ve gözaltına alma hükümleri de CMK’ya paralel olarak değiştirilen yasaya göre, yakalanan kişi ve olay hakkında askeri savcıveya cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilecek. Kişinin yakalandığı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilecek.
Yakalanan kişi, askeri savcı veya cumhuriyet savcısı tarafından bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilecek. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın askeri mahkeme veya sulh hakimine gönderilmesi için zorunlu süre hariç yakalama anından itibaren 24 saati geçemeyecek. Toplu olarak işlenen suçlarda, askeri savcı veya cumhuriyet savcısı, gözaltı süresinin, her defasında 1 günü geçmemek üzere 3 gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilecek.
Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin askeri savcı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, askeri mahkemeye veya sulh ceza hakimine başvurulabilecek.
Savaş halinde müdafilerin sayısı sınırlanabilecek.

ASKERİ SAVCININ YETKİLERİ GENİŞLETİLİYOR
Askeri savcının yetkileri genişletiliyor. Buna göre, askeri savcı,gerek doğrudan doğruya ve gerekse askeri, adli veya diğer kolluk görevlileri aracılığıyla her türlü araştırmayı yapabilecek; bütün kamugörevlilerinden ve özel kuruluşlardan soruşturmaya ilişkin her türlü bilgiyi isteyebilecek. Askeri, adli ve diğer kolluk görevlileri, askeri savcının soruşturmaya ilişkin bütün emirlerini, gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlü olacak.

TEMYİZ HÜKÜMLERİ
Askeri savcının verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair karara, tebliğden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebilecek. Askeri mahkemelerin kararları temyiz edilebilecek. 15 yıl ve daha fazla hapiscezasına ilişkin hükümler kendiliğinden temyize tabi olacak. Ancak üstsınırı 500 günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine, kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere karşı temyiz yoluna başvurulamayacak. Sanık lehine bozulan kararın, temyiz isteminde bulunmayan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanacak. Yeniden verilen hüküm, önceki cezadan daha ağır olamayacak.

YENİDEN YARGILAMA
Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, AİHM tarafından tespit edilmiş olması, yargılamanın yenilenmesi nedeni olacak.
Yargılamanın yenilenmesi, AİHM’in kararının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde istenebilecek.
Askeri Yargıtay, Milli Savunma Bakanı’nın, kesinleşen karar ve hükümlerde hukuka aykırılık tespit ederek kanun yararına bozma isteme talebini yerinde görürse karar veya hükmü bozabilecek.
Düzenlemenin yürürlük tarihinden önce askeri mahkemelerce karar verilmiş ancak henüz kesinleşmemiş olan dava dosyalarından görevli yargı yeri değişenler hakkında, askeri savcının yazılı görüşü alınmak suretiyle mahkemesince duruşma yapılmaksızın görevsizlik kararı verilecek. Bu karara karşı teşkilatında askeri mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askeri kurum amiri, askeri savcı, sanık ve varsa müdafi,bir hafta içinde itiraz edebilecek.
İtirazlar, en yakın askeri mahkemede incelenecek. Bu dosyalardan temyiz ve itiraz edilmek suretiyle askeri Yargıtay Başsavcılığında ve Askeri Yargıtayda inceleme aşamasında olan dosyalar mahkemesine iade edilecek. Anayasa ve temel yasalarda yapılan, “savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde bile ölüm cezasının verilmemesine” dair değişiklik, askeri yargılamaya da yansıtıldı ve kanundaki “ölüm cezası” ibareleri çıkarıldı.
Yasa, yayımı tarihinden itibaren 3 ay sonra yürürlüğe girecek.

kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
9 Ekim 2006       Mesaj #67
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye
ÖZÜRLÜLER KANUNU



BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Tanımlar ve Genel Esaslar

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.

Kapsam

MADDE 2.- Bu Kanun özürlüleri, ailelerini, özürlülere yönelik hizmet veren kurum ve kuruluşlar ile diğer ilgilileri kapsar.

Tanımlar

MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Özürlü: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiyi,

b) Özürlülük ölçütü: Uluslararası temel ölçütler esas alınarak hazırlanan ve gerek duyuldukça revize edilen ölçütleri,

c) Hafif özürlü: Özürlülük ölçütüne göre, hafif özürlü olarak tanımlanan kişiyi,

d) Ağır özürlü: Özürlülük ölçütüne göre, ağır özürlü olarak tanımlanan kişiyi,

e) Bakıma muhtaç özürlü: Özürlülük sınıflandırmasına göre resmi sağlık kurulu raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan kişileri,

f) Korumalı işyeri: Normal işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlüler için meslekî rehabilitasyon ve istihdam oluşturmak amacıyla Devlet tarafından teknik ve malî yönden desteklendiği ve çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği işyerini,

g) Korumalı işyeri statüsü: Çalışanlarının yönetmelikle belirlenen oranını özürlülerin oluşturduğu veya özürlülere yönelik çalışmaları ile korumalı işyerine sağlanan teknik ve malî destek sağlanma şartlarını taşımayı,

h) Rehabilitasyon: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle oluşan özrü ortadan kaldırmak veya özürlülüğün etkilerini mümkün olan en az düzeye indirmek, özürlüye yeniden fiziksel, zihinsel, psikolojik, ruhsal, sosyal, meslekî ve ekonomik yararlılık alanlarında başarabileceği en üst düzeyde yetenekler kazandırarak; evinde, işinde ve sosyal yaşamında kendine ve topluma yeterli olabilmesi ve özürlünün toplum ile bütünleşmesi, ayrımcılığa karşı tüm tedbirlerin alınması amacıyla verilen koruyucu, tıbbî, meslekî, eğitsel, rekreasyonal ve psiko-sosyal hizmetler bütününü,

i) Sınıflandırma: Önemli bir sağlık öğesi olarak insan vücudunun fonksiyonu ve yetersizliğinin tanımı konusunda ortak ve standart bir dil ve çerçeve geliştirme çalışmasını,

İfade eder.

Genel esaslar

MADDE 4.- Bu Kanun kapsamında bulunan hizmetlerin yerine getirilmesinde aşağıdaki esaslara uyulur:

a) Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır.

b) Özürlülere yönelik olarak alınacak kararlarda ve verilecek hizmetlerde özürlülerin, ailelerinin ve gönüllü kuruluşların katılımı sağlanır.

c) Özürlülere yönelik hizmetlerin sunumunda aile bütünlüğünün korunması esastır.

d) Kurum ve kuruluşlarca özürlülere yönelik mevzuat düzenlemelerinde Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşünün alınması zorunludur.


İKİNCİ BÖLÜM

Sınıflandırma, Bakım, Rehabilitasyon, İstihdam, Eğitim,

İş ve Meslek Analizi

Sınıflandırma

MADDE 5.- Özürlülerle ilgili derecelendirmeler, sınıflandırmalar, tanılamalar uluslararası özürlülük sınıflandırması temel alınarak hazırlanan özürlülük ölçütüne göre yapılır. Özürlülük ölçütünün tespiti ve uygulama esasları, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Bakım

MADDE 6.- Özürlü kişilerin yaşamlarını öncelikle bulundukları ortamda sağlık, huzur ve güven içinde sürdürmesi, toplum içinde kendi kendilerini idare edebilecek ve üretken hâle gelebilecek şekilde bakım ve rehabilitasyonlarının yapılması, bunlardan ihtiyacı olanların geçici veya sürekli bakım altına alınması veya bunlara evde bakım hizmeti sunulması esastır.

Ruhsatlandırma

MADDE 7.- Özürlülere yönelik bakım hizmetlerini, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden ruhsat alan gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları verebilir.

Hizmet sunumu

MADDE 8.- Bakım hizmetlerinin sunumunda kişinin biyolojik, fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları da dikkate alınır. Bakım hizmetlerinin standardizasyonu, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışmalar yürütülür.

Bakım hizmetleri ile bakımın nitelikli temini sağlanır.

Bakım çeşitleri

MADDE 9.- Bakım hizmetleri, evde bakım veya kurum bakımı modelleriyle sunulabilir. Öncelikle kişinin sosyal ve fiziksel çevresinden ayrılmaksızın hizmetin sunulması esas alınır.

Rehabilitasyon

MADDE 10.- Rehabilitasyon hizmetleri toplumsal hayata katılım ve eşitlik temelinde özürlülerin bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak verilir. Rehabilitasyon kararının alınması, plânlanması, yürütülmesi, sonlandırılması dâhil her aşamasında özürlü ve ailesinin aktif ve etkili katılımı esastır.

Rehabilitasyonun her alanında ihtiyaç duyulan personelin yetiştirilmesine yönelik eğitim programları geliştirilir ve bu personelin istihdamı için gerekli önlemler alınır.

Erken tanı ve koruyucu hizmetler

MADDE 11.- Yeni doğan, erken çocukluk ve çocukluğun her dönemi fiziksel, işitsel, duyusal, sosyal, ruhsal ve zihinsel gelişimlerinin izlenmesi, genetik geçişli ve özürlülüğe neden olabilecek hastalıkların erken teşhis edilmesinin sağlanması, özürlülüğün önlenmesi, var olan özrün şiddetinin olabilecek en düşük seviyeye çekilmesi ve ilerlemesinin durdurulmasına ilişkin çalışmalar Sağlık Bakanlığınca planlanır ve yürütülür.

İş ve meslek analizi

MADDE 12.- Özür türlerini dikkate alan iş ve meslek analizleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığının koordinatörlüğünde Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılır. Bu analizlerin ışığında, özürlülerin durumlarına uygun meslekî rehabilitasyon ve eğitim programları, anılan kurumlarca geliştirilir.

Meslekî rehabilitasyon

MADDE 13.- Özürlülerin yeteneklerine göre mesleğini seçme ve bu alanda eğitim alma hakkı kısıtlanamaz.

Özürlülerin yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitilmesi, meslek kazandırılması, verimli kılınarak ekonomik ve sosyal refahının sağlanması amacıyla meslekî rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması esastır.

Gerçek veya tüzel kişilerce açılacak olan özel meslekî rehabilitasyon merkezleri, yetenek geliştirme merkezleri ve korumalı işyerlerinin değişik tipleri ile özel işyerlerinde bireylerin bireysel gelişimleri ve yeteneklerine uygun iş veya becerilerini geliştirici tedbirler alınır. Bu alandaki hizmetler ihtiyaçlara göre iş ve meslek analizi yapılarak hizmet satın alınması suretiyle temin edilebilir. Buna ilişkin usûl ve esaslar, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri belediyeler tarafından da verilir. Belediyeler bu hizmetlerin sunumu sırasında gerekli gördüğü hallerde, halk eğitim ve çıraklık eğitim merkezleri ile işbirliği yapar. Özürlünün rehabilitasyon talebinin karşılanamaması halinde özürlü, hizmeti en yakın merkezden alır ve ilgili belediye her yıl bütçe talimatında belirlenen miktarı hizmetin satın alındığı merkeze öder.

İstihdam

MADDE 14.- İşe alımda; iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz.

Çalışan özürlülerin aleyhinde sonuç doğuracak şekilde, özrüyle ilgili olarak diğer kişilerden farklı muamelede bulunulamaz.

Çalışan veya iş başvurusunda bulunan özürlülerin karşılaşabileceği engel ve güçlükleri azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yönelik istihdam süreçlerindeki önlemlerin alınması ve işyerinde fiziksel düzenlemelerin bu konuda görev, yetki ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşlar ile işyerleri tarafından yapılması zorunludur. Özürlülük durumları sebebiyle işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlülerin istihdamı, öncelikle korumalı işyerleri aracılığıyla sağlanır.

Korumalı işyerleriyle ilgili usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Eğitim ve öğretim

MADDE 15.- Hiçbir gerekçeyle özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır.

Özürlü üniversite öğrencilerinin öğrenim hayatlarını kolaylaştırabilmek için Yükseköğretim Kurulu bünyesinde araç-gereç temini, özel ders materyallerinin hazırlanması, özürlülere uygun eğitim, araştırma ve barındırma ortamlarının hazırlanmasının temini gibi konularda çalışma yapmak üzere Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezi kurulur.

Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezinin çalışma usûl ve esasları, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken hazırlanan yönetmelikle belirlenir.

İşitme özürlülerin eğitim ve iletişimlerinin sağlanması amacıyla Türk Dil Kurumu Başkanlığı tarafından Türk işaret dili sistemi oluşturulur. Bu sistemin oluşturulmasına ve uygulanmasına yönelik çalışmaların esas ve usûlleri Türk Dil Kurumu Başkanlığı koordinatörlüğünde, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Özürlülerin, her türlü eğitim ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kabartma, sesli, elektronik kitap; alt yazılı film ve benzeri materyal üretilmesini teminen gerekli işlemler, Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca müştereken yürütülür.

Eğitsel değerlendirme

MADDE 16.- Özürlülerin eğitsel değerlendirme ve tanılaması il milli eğitim müdürlükleri rehberlik araştırma merkezlerinde uzman kişilerden oluşan ve özürlü ailesinin yer aldığı özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından yapılır ve eğitim plânlaması geliştirilir. Bu plânlama her yıl yeniden değerlendirilerek gelişmeler doğrultusunda gözden geçirilir.

Çıraklık eğitimi almak isteyen özürlülerin ilgi, istek, yetenek ve becerileri doğrultusunda ve sağlık kurulu raporunu da dikkate almak suretiyle hangi meslek dalında eğitim alacaklarına kurul karar verir.

Kurulun teşkili ve çalışma usûl ve esasları Milli Eğitim Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Değiştirilen Hükümler

MADDE 17.- 8.6.1965 tarihli ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 1 inci maddesinde yer alan "öğrenci etüd eğitim merkezleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri," ibaresi eklenmiştir.

MADDE 18 .- 625 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 2.- 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümleri gereği izin almış olan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri 31.12.2007 tarihine kadar Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenen şartlara uygun olarak açılış izinlerini yenilerler.

MADDE 19.- 23.6.1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Özürlülerin yaşamı için zorunluluk göstermesi hâlinde, proje tadili kat maliklerinin en geç üç ay içerisinde yapacağı toplantıda görüşülerek sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karara bağlanır. Toplantının bu süre içerisinde yapılamaması veya tadilat talebinin çoğunlukla kabul edilmemesi durumunda; ilgili kat malikinin talebi üzerine bina güvenliğinin tehlikeye sokulmadığını bildirir komisyon raporuna istinaden ilgili mercilerden alınacak tasdikli proje

değişikliği veya krokiye göre inşaat, onarım ve tesis yapılır. İlgili merciler, tasdikli proje değişikliği veya kroki taleplerini en geç altı ay içinde sonuçlandırır. Komisyonun teşkili, çalışma usûlü ile özürlünün kullanımından sonraki süreç ile ilgili usûl ve esaslar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

MADDE 20.- 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesinin başlığı ve birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Özürlülerin Devlet memurluğuna alınmaları:

Mevzuata uygun olmak kaydıyla; özürlülerin mesleklerine uygun münhal kadrolara atanması, mesleklerini icra veya infaza yardımcı araç ve gerecin kurumlarınca temin edilmesi esastır. Özürlülerin Devlet memurluğuna alınma şartları ile hangi işlerde çalıştırılacakları, mesleklerini icra ve infazda hangi yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca temin edileceği, zihinsel özürlülerin hangi görevlere atanmasında asgari eğitim şartından istisna edileceği hususları Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca müştereken hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.

MADDE 21.- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 39.- Devlet memurlarının, hayatını başkasının yardım veya bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede özürlü olduğu sağlık kurulu raporu ile tespit edilen eşi, çocukları ile kardeşlerinin, memuriyet mahalli dışında resmî veya özel eğitim ve öğretim kuruluşlarında eğitim ve öğretim yapacaklarının özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından belgelendirilmesi hâlinde, ilgilinin talebi üzerine eğitim ve öğretim kuruluşlarının bulunduğu il veya ilçe sınırları dahilinde kurumunda bulunan durumuna uygun boş bir kadroya ataması yapılır.

MADDE 22.- 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "gazilerin," ibaresinden sonra gelmek üzere "özürlülerin," ibaresi eklenmiştir.

MADDE 23.- 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 73 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

İlgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü olması:

Madde 73.- Noter, ilgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü olduğunu anlarsa, işlemler özürlünün isteğine bağlı olmak üzere iki tanık huzurunda yapılır. İlgilinin işitme veya konuşma özürlü olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması hâlinde, iki tanık ve yeminli tercüman bulundurulur.

MADDE 24.- 1512 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Bir noterlik işleminde imza atılmış veya imza yerine geçen el işareti yapılmış olmasına rağmen, ilgilisi ister veya adına işlem yapılan ve imza atabilen görme özürlüler hariç olmak üzere noter, işlemin niteliği, imzayı atan veya el işaretini yapan şahsın durumu ve kimliği bakımından gerekli görürse, yukarıdaki fıkradaki usûl dairesinde ilgili, tanık, tercüman veya bilirkişinin parmağı da bastırılır. Mühür kullanılması hâlinde parmağın da bastırılması zorunludur.

MADDE 25.- 1.7.1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 1.- 65 yaşını doldurmamış olmakla birlikte;

a) Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde özürlü olduklarını tam teşekküllü hastanelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan özürlülerden; her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamının aylık ortalamasına göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutardan daha az geliri olanlara, bu Kanunun 1 inci maddesine göre belirlenecek aylık tutarının % 300'ü tutarında,

b) 18 yaşını dolduran, kanunen bakmakla mükellef kimsesi olmayan ve herhangi bir işe yerleştirilememiş olan özürlülerden; her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamının aylık ortalamasına göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutardan daha az geliri olanlara, bu Kanunun 1 inci maddesine göre belirlenecek aylık tutarının % 200'ü tutarında,

c) Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamının aylık ortalamasına göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutardan daha az geliri olduğu halde, kanunen bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşını tamamlamamış özürlü yakını bulunanlara, bakım ilişkisi fiilen gerçekleşmek kaydıyla bu Kanunun 1 inci maddesine göre belirlenecek aylık tutarının % 200'ü tutarında,

Aylık bağlanır.

65 yaşın doldurulmasından önce bu madde hükümlerine göre bağlanmış olan aylıkların aynı şekilde ödenmesine devam olunur. Bu Kanunun 1 inci maddesine göre aylık bağlananlardan başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar özürlü olduklarını tam teşekküllü hastaneden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayanlara da birinci fıkranın (a) bendine göre aylık bağlanır. Aylık bağlanmasına esas özürlülük oranı değişenlerin aylıkları durumlarına göre yeniden tespit olunur. Özürlülük oranı, bu Kanuna göre aylık bağlanması gereken oranın altına düşenler ile birinci fıkrada belirtilen aylık ortama gelir tutarından fazla gelir elde etmeye başlayanların aylıkları kesilir.

Aylık hakkından yararlanan 18 yaşından küçük özürlülerin yalnızca kendileri bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen tedavi hakkından yararlanır. Ancak, bu madde hükümlerine göre aylık alanlardan herhangi bir sosyal güvenlik kurumunun tedavi yardımı kapsamında bulunanlara tedavi yardımı yapılmaz.

Bu Kanunun 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddeleri birinci fıkra hükümlerine göre aylık ödenecekler hakkında da uygulanır.

Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan malûl olmaları sebebiyle yetim olarak aylık veya gelir almakta olan çocuklardan bu kurumlardan aldıkları aylık veya gelir toplamı tutarları bu madde gereğince durumlarına göre ödenebilecek tutardan daha az olanlara; aradaki fark ilgili sosyal güvenlik kurumu tarafından (birden fazla sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir alanlar için yalnızca tercih edecekleri bir sosyal güvenlik kurumu tarafından) ödenir ve bu şekilde ödenen tutarlar Hazineden tahsil edilir.

MADDE 26.- 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 3 üncü maddesinin (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenerek bentler teselsül ettirilmiş ve mevcut (e) bendine (11) numaralı alt bent eklenmiştir.

d) "Bakıma Muhtaç Özürlü"; özürlülük sınıflandırmasına göre resmî sağlık kurulu raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan kişiyi,

11- "Çocuk evleri"; 0-18 yaşlar arasındaki korunmaya muhtaç çocukların kaldığı ev birimlerini,

MADDE 27.- 2828 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (e) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

a) Bu Kanun kapsamına giren sosyal hizmetlere ilişkin faaliyetler, Devletin denetim ve gözetiminde, sivil toplum kuruluşları ile halkın gönüllü katkı ve katılımı da sağlanarak bir bütünlük içinde yürütülür. Sunulacak bakım ve diğer hizmetlerin kapsamı ve bu hizmetleri verecek olan gerçek ve tüzel kişilerin izin, çalışma usûl ve esasları ve diğer hususlar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

MADDE 28.- 2828 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

g) Kuruma bağlı olanlar dışında kurulacak sosyal hizmet kuruluşlarının, özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti verenler hariç olmak üzere açılış iznine, her türlü standartlarına ve işleyişlerine ilişkin esasları, varsa ücret tarifelerini tespit etmek, onaylamak, denetimini yapmak ve bu esaslara uymayanların faaliyetlerini durdurmak.

MADDE 29.- 2828 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Kurumun merkez teşkilatı bir Genel Müdür, beş Genel Müdür Yardımcısı ile aşağıdaki esas birimlerden oluşur:

a) Hukuk Müşavirliği.

b) Teftiş Kurulu Başkanlığı.

c) Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı.

d) İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığı.

e) Çocuk Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

f) Yaşlı Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

g) Özürlü Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

h) Sosyal Yardım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

i) Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

j) Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

k) Sosyal Hizmetler Eğitim Merkezi Başkanlığı.

l) Yapı İşleri Dairesi Başkanlığı.

m) Döner Sermaye Merkez Müdürlüğü.

n) Aile-Kadın ve Toplum Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

o) Özel Kalem Müdürlüğü.

p) Savunma Uzmanlığı.

MADDE 30.- 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.

EK MADDE 7.- Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olmayan, bakıma muhtaç özürlülerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi ekonomik veya sosyal yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetinin resmî veya özel bakım kurumlarında ya da ikametlerinde verilmesi sağlanır.

Bakıma muhtaç özürlülere sunulacak bakım hizmetlerinin kapsamı ve bu hizmetleri verecek olan gerçek ve tüzel kişilerin izin, çalışma usûl ve esasları, denetlenmeleri ile ücretlendirme ve ödemeleri Kurumun koordinatörlüğünde, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Bakıma muhtaç özürlülere sunulacak bakım hizmetinin karşılığı olarak her ay için kişi başına belirlenecek tutar, iki aylık net asgari ücretten fazla olamaz.

Bakıma muhtaç özürlülerin, Kurumca bakılanlar dışındakilerin bakım ücreti bu amaçla Kurum bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.

EK MADDE 8.- İşitme ve konuşma özürlülerine gerek görüldüğü hâllerde tercümanlık yapmak üzere illerde işaret dili bilen personel görevlendirilir. Personelin işaret lisanı öğrenmeleri için gerekli kursların düzenlenmesi sağlanır. Bu personelin görev ve yetkileri, çalışma koşulları ile ilgili usûl ve esaslar Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün müştereken hazırlayacakları yönetmelikle belirlenir.

MADDE 31.- 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasına (n) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent ve ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

o) Özürlülerin araçları için ayrılmış park yerlerinde,

(o) bendinin ihlâli hâlinde para cezası iki kat artırılır.

MADDE 32.- 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

s) Özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programları.

MADDE 33.- 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesine (n) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (o) bendi eklenmiş ve mevcut (o) bendi (p) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

o) Özürlü bireylerin spor yapabilmelerini sağlamak ve yaygınlaştırmak üzere; spor tesislerinin özürlülerin kullanımına da uygun olmasını sağlamak, spor eğitim programları ve destekleyici teknolojiler geliştirmek, gerekli malzemeyi sağlamak, konu ile ilgili bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları ile yayınlar yapmak, spor adamları yetiştirmek, özürlü bireylerin spor yapabilmesi konusunda ilgili diğer kuruluşlarla işbirliği yapmak,

MADDE 34.- 7.5.1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.

m) Rehabilite edici tıbbi hizmetlerde kullanılan yardımcı araç ve gereçleri üretmek amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulacak kuruluşların açılış iznini vermeye Sağlık Bakanlığı yetkilidir. Bu kurum ve kuruluşların açılış izninin verilmesine, üretim ve personel standardına, işleyiş ve denetimi ile daha önce açılmış olan kurum ve kuruluşların durumlarına ilişkin esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

MADDE 35.- 30.4.1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 3.- Görme, ortopedik, işitme, dil-konuşma, ses bozukluğu, zihinsel ve ruhsal özürlü çocuklardan özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam etmeleri uygun görülenlerin eğitim giderlerinin, her yıl bütçe uygulama talimatında belirlenen miktarı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.

MADDE 36.- 28.12.1993 tarihli ve 3960 sayılı Kalıtsal Hastalıklarla Mücadele Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 1.- Devlet, kalıtsal kan hastalıklarından thalessemia ve orak hücreli anemi dahil olmak üzere, bütün kalıtsal kan hastalıklarıyla ve özürlülüğe yol açan diğer kalıtsal hastalıklarla koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında mücadele eder. Bunun için gerekli ödenek Sağlık Bakanlığı yılı bütçesine konulur.

Kalıtsal kan hastalıklarıyla ve özürlülüğe yol açan diğer kalıtsal hastalıklarla koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında mücadele için gerekli önlemler ve bu konuda uygulanacak usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

MADDE 37.- 13.4.1994 tarihli ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (u) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

u) Kadınlara, güçsüzlere, özürlülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesi.

MADDE 38.- 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 348 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

1) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.

MADDE 39.- 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasının birinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

Bu Kanunda öngörülen idari para cezaları, 101 inci maddedeki idari para cezaları hariç, gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir. 101 inci madde kapsamındaki idari para cezaları ise, doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından verilir.

MADDE 40.- 10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 1.- Büyükşehir belediyelerinde özürlülerle ilgili bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri vermek üzere özürlü hizmet birimleri oluşturulur. Bu birimler, faaliyetlerini özürlülere hizmet amacıyla kurulmuş vakıf, dernek ve bunların üst kuruluşlarıyla işbirliği hâlinde sürdürürler. Özürlü hizmet birimlerinin kuruluş, görev, yetki, sorumluluk ve işleyişine ilişkin usûl ve esaslar Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

MADDE 41.- 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 122 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "dil, ırk, renk, cinsiyet," ibaresinden sonra gelmek üzere "özürlülük," ibaresi eklenmiştir.

MADDE 42.- 25.3.1997 tarihli ve 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (h) bendine aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

Başkanlığın bağlı olduğu Bakanın onayı ile özürlü kimlik kartı hazırlama veya verme yetkisi, valiliklere devredilebilir. Özürlü kimlik kartı hazırlama ve verme usûl ve esasları, İçişleri Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünce müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

MADDE 43.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 7.- Başkanlığın ana hizmet birimleri şunlardır:

a) Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığı.

b) Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığı.

c) Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı.

d) Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı.

MADDE 44.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığı

Madde 8.- Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Özürlülerin rehabilitasyonu ve eğitimi sürecinde ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak.

b) Özürlülerin rehabilitasyonuna yönelik her türlü standardın oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapmak.

c) Rehabilitasyon alanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlardaki yapılan çalışmaları takip etmek, sorunları ve çözüm yollarını araştırmak.

d) Rehabilitasyon ve eğitim alanları ile ilgili (panel, sempozyum, konferans ve benzeri) etkinliklerde bulunmak.

e) İstihdamı kısıtlayan engellerin kaldırılmasını, istihdam alanlarının genişletilmesini ve özürlülerin kendi işini kurmalarına yönelik çalışmaları takip etmek ve tekliflerde bulunmak.

f) Özürlülerin günlük hayatlarında karşılaştıkları fiziki ve mimari engellerin kaldırılması ve bu konudaki standartların belirlenmesi için teklifler hazırlamak ve hazırlatmak.

g) Kamuya açık sosyal, kültürel, sportif tesis ve alanlar ile kitle iletişim ve ulaşım araçlarından özürlülerin faydalanmasını sağlayıcı tedbirleri araştırmak, değerlendirmek ve teklifler hazırlamak.

h) Özürlü çocuklara, gençlere, yetişkinlere bütünleştirilmiş ortamlarda ve her düzeyde eğitim imkânı sağlamaya yönelik çalışmaları takip etmek.

ı) Özürlülüğün önlenmesi, erken teşhisi, özürlülerin rehabilitasyonu, eğitimi ve sosyal güvenlikleri ile ilgili konularda teklif ve projeler hazırlamak, hazırlatmak ve uygulatmak.

i) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak.

MADDE 45.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığı

Madde 9.- Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Özürlülük politikasının belirlenmesine yönelik veri oluşturmak.

b) Özürlülük alanındaki çalışmaları takip etmek, değerlendirmek.

c) Özürlülerle ilgili mevzuatı derlemek, incelemek ve geliştirilmesine yönelik çalışma yapmak.

d) Özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanma amacıyla kullanılmak üzere özürlüler kimlik kartı hazırlamak, hazırlatmak ve her türlü işlemleri takip etmek.

e) Başkanlık birimlerinin bilgi işlem ve otomasyon ihtiyacını karşılamak ve yürütmek.

f) Başkanlık birimlerinin iş akışlarını izleyerek etkin ve verimli iş, bilgi akışı ve iletişim düzenini sağlamak, bunlara yönelik gelişmeleri izlemek ve geliştirmek için önerilerde bulunmak.

g) Bilgi portalını oluşturmak, yönetmek ve iletişim ağını sağlamak.

h) Özürlüler ile ilgili veri tabanı oluşturulmasını sağlamak.

ı) Ulusal kurum ve kuruluşlardan özürlülere yönelik istatistiksel bilgilerin bilgi işlem ortamında toplanmasını sağlamak ve değerlendirmek.

i) Başkanın direktif ve emirlerini ilgililere duyurmak ve işlemleri takip etmek.

j) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak.

MADDE 46.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 10 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı

Madde 10.- Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Başkanlığın uluslararası ilişkilerini düzenlemek ve yürütmek.

b) Özürlülere yönelik oluşturulan sosyal politikaları uluslararası ve ülkeler ölçeğinde izlemek ve değerlendirmek.

c) Uluslararası düzeyde özürlülere yönelik faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarla işbirliği kurmak, sürdürmek, geliştirmek, ilgili personelin bilgilendirilmesini sağlamak.

d) Avrupa Birliği ile özürlülük alanındaki çalışmaları yürütmek.

e) Özürlülere yönelik faaliyetlerde uluslararası kurum ve kuruluşlardaki gelişmeleri takip etmek, özürlülerin sorunlarını ve çözüm yollarını ortak araştırmak, ortaya çıkan sorunlar hakkında ortak inceleme ve araştırma yapmak, yaptırmak, bu konuda ortak proje ve teklifleri hazırlamak ve hazırlatmak.

f) Uluslararası kurum ve kuruluşlardan özürlülere yönelik istatistiksel bilgilerin toplanmasını sağlamak.

g) Özürlülerle ilgili uluslararası gelişmeleri takip etmek, antlaşma ve sözleşmelerin ülkemizdeki uygulamalarını izlemek ve değerlendirmek.

h) Başkanlığın koordinatörlüğündeki uluslararası düzeyde özürlülere yönelik faaliyetler için teşkil edilen kurulların ve organizasyonların sekretarya hizmetini yürütmek.

ı)Yabancı kaynaklı dokümanların temini, tercümesi ve ilgili birimlerin bilgilendirilmesini sağlamak.

i) Başkanlığın iç ve dış tanıtımını ve halkla ilişkiler hizmetlerini yürütmek.

j) Başkanlığın her türlü protokol işlerini düzenlemek ve yürütmek.

k) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak.

MADDE 47.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı

Madde 11.- Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Başkanlık birimlerince önerilen projelerin hazırlanması veya hazırlatılması ile ilgili çalışma yapmak ve uygulanmasına destek sağlamak.

b) Başkanlıkça yapılmasına karar verilen projelerin gerçekleşmesi amacıyla gerekli malî kaynakların sağlanması için ilgili birimlerle kurum ve kuruluşlarla iletişim kurmak.

c) Projenin tamamlanmasından sonra hazırlanacak proje sonuç raporunun ilgili birimler aracılığı ile duyurulmasını sağlamak.

d) Proje veri tabanının oluşturulmasını sağlamak.

e) Başkanlık süreli yayınının hazırlanması ve yayınlanması için gerekli çalışmaları yapmak ve yaptırmak.

f) Başkanlıkça görevlendirildiğinde, genel yahut özel protokole bağlı işbirlikleri geliştirmek.

g) Başkanlığı ilgilendiren toplantı, brifing ve görüşmeleri düzenlemek, Özürlüler Yüksek Kurulu ve Özürlüler Şurasının sekretarya hizmetlerini yürütmek, önemli not ve tutanakları tutmak ve yayımlamak.

h) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak.

MADDE 48.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (1) sayılı cetvelin " Ana Hizmet Birimleri" bölümü "1. Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığı, 2. Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığı, 3. Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, 4. Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı" şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 49.- a) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki sayılı cetvelin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bölümünden çıkarılmış, ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek adı geçen Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı sayılı cetvelin adı geçen Genel Müdürlüğe ait bölümüne eklenmiştir.

b) Ekli (3) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki sayılı cetvelin Özürlüler İdaresi Başkanlığı bölümünden çıkarılmış, ekli (4) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek adı geçen Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı sayılı cetvelin adı geçen Başkanlığa ait bölümüne eklenmiştir.

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 50.- a)17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun ek 37 nci maddesi,

b) 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 668 inci maddesinin üçüncü fıkrası,

c) 22.4.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrası,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde yürürlüğe konulur.

GEÇİCİ MADDE 2.- Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.

GEÇİCİ MADDE 3.- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.

GEÇİCİ MADDE 4.- Bu Kanunla Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü teşkilat kanunlarında yapılan yeni düzenleme sebebiyle kadro ve görev unvanları değişenler veya kaldırılanlar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde boş bulunan durumlarına uygun kadrolara atanırlar. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar her türlü malî haklarını eski kadrolarına göre almaya devam ederler. Söz konusu personelin atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrosunda en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark giderilinceye kadar atandıkları kadroda kaldıkları sürece hiçbir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir. Kadro ve görev unvanı değişmeyenler ise aynı kadro ve görev unvanlarına atanmış sayılırlar.

Yürürlük

MADDE 51.- Bu Kanunun 35 inci maddesi ile 50 nci maddesinin (a) bendi 1.6.2006 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 52.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.


Kanun No : 5378
Kabul Tarihi : 1.7.2005
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
22 Haziran 2012       Mesaj #68
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
4.yargı paketi.....

Özel yetkili mahkemelerin dayanağı CMK 250. maddede rötuş planlanıyor. Ancak bu değişiklikler maddenin ruhunu değiştirmeyecek.
Özel yetkili mahkemelerin kararları ve uygulamaları nedeniyle ihlal iddiaları artarken, uzun tutukluluk gibi gerekçeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de Türkiye’yi sıkça mahkûm etmesine neden oluyor. Hükümet, bu gidişatın önüne geçmek için üzerinde çalıştığı 4. yargı paketinde tartışmalı uygulamalara dayanak yapılan Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun (CMK) 250. maddesi gibi düzenlemelere ‘insan hakları’ rötuşu yapacak. Ancak değişikliklerin 250’nin ruhunu değiştirmeyeceği belirtiliyor.Başbakanlık koordinasyonunda, Adalet Bakanlığı ile insan hakları ile ilgili kuruluşlardan uzmanların katıldığı çalışmalarda, son zamanlarda eleştirilerin odağı olan CMK’nın 250. maddesi kapsamındaki suçlarla ilgili uygulamalardaki sorunların çözülmesi hedefleniyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım geçen ay sonunda İtalya’da 250’de değişiklik yapacaklarını söylese de Adalet Bakanlığı yetkilileri değişikliklerin 250’nin ruhunu değiştirmeyeceğini vurguladılar. Kamuoyunda, 4. yargı reformu paketiyle CMK 250. madde kapsamının ve özel yetkili mahkemelerinin görev alanının kısıtlanacağına dair bir beklenti oluştu. Yapılan toplantılarda suç tanımlarında ve görev alanında bir sadeleştirmeye gidilmesi görüşü ağırlık kazandı. Gözaltına alma, avukatla görüşme gibi konulardaki kısıtlamalara sınırlama gelebilir. Ancak üst düzey bir hükümet yetkilisi, bu değişikliklerle Ergenekon gibi büyük davaların sanıklarının serbest kalacağı beklentisinin doğru olmadığını söyledi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in çalışmalarını yakından izlediği reform paketi 30-40 maddelik bir paket olacak. Paketin yaklaşık 15 maddesi AİHM’nin Türkiye aleyhine otomatik mahkûmiyet kararı vermesine neden olan maddelerdeki değişikliklerle ilgili olacak. Öyle ki, Türkiye aleyhine 2400 mahkumiyet kararı olmasından Adalet Bakanı Sadullah Ergin de çok rahatsız. Yapılacak düzenlemelerde ‘iddia makamı’ ile ‘savunma makamı’ arasındaki ‘silahların eşitliği’ ilkesinin güçlenmesi hedefleniyor. Bir başka sorun da yargılamada iddia makamı ile savunma makamı arasındaki dengeyi anlatan ‘çekişmeli yargı’ ilkesinin ihlal edilmesi. Sanığın tutukluluğa itiraz sürecinde savcının görüşünün savunma avukatına sunulmaması nedeniyle AİHM Türkiye’yi her başvuruda mahkûm ediyor. Yapılacak düzenleme sonrasında özel yetkili mahkemeler, savcıların tutukluluk talebinin reddedilmesi için mahkemeye sunduğu görüşü sanık avukatına vermek ve sanığın savcıya yanıtını almak zorunda kalacak.

301 sürprizi gelebilir
İnsan hakları ihlalleri arasında ‘düşünce özgürlüğü’ alanı da ön sıralarda. Son zamanlarda gündemden düşse de AİHM, TCK’nın ‘Türklüğe hakaret’ suçunu düzenleyen 301. maddesi nedeniyle hala ihlal kararları verebiliyor. Yapılan çalışmalarda 301. madde de masaya yatırıldı ve üç öneri gündeme geldi. İlk öneri 301. maddenin tamamen kaldırılmasıydı ama Türkiye’nin koşullarının henüz buna elverişli olmadığı görüşü ağırlık kazandı. İkinci öneri, suçun cezasının hapis değil para cezası olması yönünde. Üçüncü öneri de soruşturma izni yetkisinin Adalet Bakanı’ndan alınıp insan hakları uzmanlarından oluşan bir heyete ya da komisyona devredilmesi oldu. Bakanlık yetkilileri, ikinci önerinin ağırlık kazandığını bildirdiler.
KAYNAK: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1090266&CategoryID=78



Adalet Bakanlığı, verimliliği artırmak ve evrensel hukuk normlarına uyum için 4. yargı paketini hazırladı. Taslakta memurların yargı zırhı da kaldırılıyor.
Yargı hizmetlerinde verimliliğin arttırılması ve evrensel hukuk normlarına uyumu sağlamayı amaçlayan dördüncü yargı reformu taslağı hazırlandı. Çalışmayla birlikte, Hrant Dink davasında olduğu gibi yaşanan eksikliklerin önüne geçmek için kamu görevlilerinin yargılanmalarında izin şartı kaldırılıyor. Taslak, 'sıfır tolerans' kapsamında, işkence suçlarında zamanaşımını kaldırıyor.
Paketteki en önemli düzenlemelerden birisi de yerel kamu görevlilerinin adam öldürme, kasten yaralama ya da bunlara sebebiyet verme gibi suçlardan dolayı soruşturulması veya kovuşturulması için izin şartı kaldırılıyor.
Eksik soruşturma veya tam soruşturulmama gibi gerekçelerle yoğun eleştirilerin hedefi olan Hrant Dink davası için de böylece yeniden soruşturma yapılmasının önü açılacak. Ayrıca etkin soruşturma yürütülmediği hallerde de soruşturma dosyasının yeniden açılmasına yönelik düzenleme de yeni pakette yer alıyor.
'SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ' PRENSİBİ
AİHM'in Türkiye'yi en fazla mahkum ettiği şikayetler arasında yer alan tutuklama ve tahliyeler konusu da yeni pakette düzenleniyor. 3. pakette tutuksuz yargılamalarda üst sınırın kaldırılması konusunda varılan mutabakatın ardından 4. pakette tutuklamalara karşı etkin bir itiraz mekanizması getiriliyor. Tahliye talebi için yapılan müracata karşı savcı mütalaası da sanık avukatlarına verilecek ve avukatların bu mütalaya karşı da beyanlarının alınması güvence altına alınacak. Böylece uluslararası arenada uzun tutukluluk süreleri ve tahliye taleplerine ilişkin sorunlara karşı zor durumda kalan Türkiye, "silahların eşitliğine" uygunluğu geliştirerek çözüm bulacak.
İŞKENCEDE ZAMANAŞIMI KALDIRILIYOR
İşkenceye "sıfır tolerans" hedefiyle hareket eden Adalet Bakanlığı, bu konuda en somut adımı da atmaya hazırlanıyor. Bakanlar Kurulu'na sunulacak tasarıda işkence suçlamaları karşısında zamanaşımı işlemeyecek. İnsanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendirilecek işkence fiilini işleyenler için soruşturma açılması için zamanlama sınırlaması ortadan kaldırılacak.
TERFİDE AİHM KRİTERİ
Adalet Bakanlığı, yargı hizmetleri ile ilgili kamuoyunun doğru ve güvenli bilgilendirilmesi amacıyla adliyelere basın sözcülüğü getiriyor. Hakim ve savcıların terfi ve tayin işlemlerinde yeni düzenlemeyi öngören 4. pakette, yargı mensuplarının baktığı soruşturma ve kovuşturmaları terfide en önemli kriter olacak. Yargılama süresinin kısalığı, davaların AİHM ve AİHS kriterlerine uygunluğu da yine hakim ve savcıların terfilerinde etkili olacak.
ASKERİ YARGIYA NEŞTER
Türkiye'de uzun zamandır tartışılan ve yargıda iki başlılık uygulaması olduğu için eleştirilen askeri yargıya da neşter vuruluyor. Yargıya bir bütün olarak bakılan pakette askeri mahkemelerin verdiği kararlar için yeniden yargılanma yolu açılıyor. Mevcut düzenlemede, askeri yargıdaki biri ile AİHM kararları yeniden yargılama nedenine bir gerekçe oluşturmuyor. Sivil yargıda, CMK'nın 311. maddesinde ihlal kararı çıkmışsa buna dayanarak yeniden yargılama istenebiliyor. Yargıda 4. Reform Paketi'nde askeri mahkemelerde insan hakları ihlalleri ile ilgili durumlarda yeniden yargılamanın önü açılacak.
Kadınlara soyadı müjdesi
Yargıda 4 . Reform Paketi'nde sosyal hayata ilişkin düzenlemeler de yer alıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye'yi mahkum ettiği "kadınların evlendikten sonra kendi kızlık soyadını eşinin soyismi olmadan kullanma" konusunda da adım atmaya hazırlanıyor. Mevcut yasal düzenlemede evlenen kadınların kendi soyadını ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanabiliyor. Yeni düzenlemeyle evlenen kadınların kendi kızlık soyadını yalnız başına kullanabilmesinin önü açılacak. Bakanlar Kurulu'nun bu düzenlemeyi kabul etmesi durumunda değişiklik Meclis'e gidecek kanun tasarısında yer alacak.

KAYNAK: http://www.stargundem.com/gundem/1276947-4yargi-paketi-yolda.html

Benzer Konular

10 Nisan 2013 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu
31 Mart 2017 / Misafir Cevaplanmış
3 Ocak 2010 / Misafir Soru-Cevap
21 Mart 2010 / _KleopatrA_ Hukuk