Arama

Dijital (Digital) Yayıncılık

Güncelleme: 22 Haziran 2009 Gösterim: 14.065 Cevap: 0
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Şubat 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dijital (Digital) Yayıncılık

Sponsorlu Bağlantılar
Bölüm I

Yeni İletişim Çağı ve Dijital Televizyon

Uzun yıllar farklı alanlarda gelişen, Radyo-Televizyon ve Bilgisayar, 1990’lı yılların başında, bilgisayarların görüntüyü işleyebilecek hıza ulaşmasıyla, aynı kulvara zorunlu olarak girmişlerdir. 1990’lı yıllarla birlikte TV alanındaki tüm çalışmalar ‘ortak bir dil-ortak bir sistem’ üzerinde planlanmaya başlamıştır. Bu dil,bilgisayar teknolojisinin dili olan ‘o ve 1’lerin dünyası “Dijital Dünya” dijital iletişim dünyasıdır.
‘Dünyada değişmeyen bir şey vardır, o da değişimdir’ sözü belki değiştirilerek ‘o da hızlı değişimdir’ şeklinde söylenebilir. Dijital dünyanın hızla gelişmesine en iyi örneklerden biri kol saatlerindeki değişimdir. Akrep ve yelkovanı olan analog saatlerin yerine, birkaç yıl içerisinde dijital saatlerin aldığıdır.
Günümüzde dünyanın en zengin adamı ve bilgisayar dünyasınca çok yakından tanınan Bill Gates, büyük TV yayın kuruluşlarından hisse almakta, diğer yanda Sony,Philips,Panasonic, gibi TV endüstrisinin devleri ise Dijital Web TV’leri üretmektedir. Geleceğin dijital iletişimde olduğuna en belirgin örnekler, dijital cep telefonları, İnternet, dijital uydu telefonları, İnternet TV (WEB TV) ve internette Televizyon, internette Radyo gösterilebilir.

‘Dijital Nedir?’
Dijital bilgisayarların dilidir. Bilgisayar hangi işlevi , işlemi üstlenirse üstlensin, çalışmasının bu dilde yapılan kodlama ile gerçekleştirebilir. Dijital kodlama dilinin temeli çok eskiye , telgrafa ve Mors alfabesine dayanır. Mors alfabesinde her harfin bir ve sembolün bir kodu bulunur, bu kod ikili sistem dediğimiz Nokta ‘.’ Ve çizgiden ‘-‘ oluşur. Örneğin mors alfabesi kullanarak yapılacak bir yayında yada yazılacak her bir kelimenin , her bir harfin bir kodlamaya sahiptir. ‘A ‘ harfi için ‘-.-..’ bu kodlama yapılırsa, diğer taraftaki kişi bunun ‘A’ harfi olduğunu bilmektedir. Bu şekilde mesajlar yazılır. Bilgisayar dilinde dijital dünyada aynı bu prensipte çalışır. Morstaki ^.^ nokta bilgisayar dili ‘0’ sıfır, morstaki ’-‘ çizgi, bilgisayar dilinde ‘1’ gibi değerlendirilerek bilgisayar dili 0 ve 1 ‘lerin bir araya gelerek kullanılmasıyla çalışır ve bu 0 ve 1 lere ‘Bit’ adı verilir. Bu bitlerin belirli bir grubu, bir bütündür ve bir anlam ifade eder. Bilgisayar dünyasındaki ortak dilde de ‘A’harfi için sekiz adet, sıfır ve bir sıra ile kullanılarak “01000001” işlemi yapılır. İşte bu sekiz tane Bit in bir araya gelmesiyle ‘BYTE’ oluşur. İşte bu kısa açıklamadan da anlaşıldığı gibi ‘0 ve 1’ ler dijital dilinin atomu, bunların oluşturdukları BYTE da dijitalin molekülünü oluşturur.
Dijital dünyada bitler, yani atomlar, byte ‘ları yani molekülleri oluştururlar. Bu moleküllerde bir bütünü ( yazıyı, notayı, sembolü, grafiği, resmi) oluşturur. Bilgisayarlar önce sırf matematik işlemlerde virgülden sonraki 48 haneyi dahi hesaplamakta kullanılırken sonra yazı ve sembollerin kodlaması ise kelimelerinde bilgisayar dilinde kolayca işlendiği görülmüştür. Sonra ses, efekt yada notaların bilgisayar diline, dijitale çevrilme işlemi gerçekleştirilmiş ve dijital bilgileri işleyen ses cihazları hemen her kademede kullanılmaya başlanmıştır.
Sesin dijitale çevriminde her bir notanın ya da kelimenin, harfin, frekansları, yani titreşim hızı ve şiddeti incelenmiş ve bu özellikleri göz önünde tutularak hiçbir kayıp olmaksızın , dijitale yani molekül ve atomlara çevrilmiştir. Dijital sesin kalitesini ve kullanım avantajlarını, kasetlere göre en iyi CD ‘lerde görebiliriz. Bugün artık hiçbir müzik seti CD player sız üretilmemektedirler. Ayrıca hiç kimse anolag kaset ya da makara bant ile CD’yi karşılaştırmayı düşünmemektedir.
Dijital dünyada yazıların-harflerin oluşumu basit kodlamalarla, sesin dijitalleşmesini ise titreşim hızı ve şiddetinin referans alınmasıyla olduğunu söyledik. Ancak diğer bir soruda grafik, fotoğraf ya da görüntülerin dijitalleşmesi nasıl olmaktadır?
Dijital dünya, grafik ve görüntü işlemeyi 1960’lı yıllarda başarmıştır. Bu sistemin temelinde her grafiğin yada görüntünün, küçük noktacıklara bölünmesi tekniği yatar. Örneğin bir ressam, elindeki değişik renkli mozaik taşlarını bir zemine dizerek istediği motifi, deseni çizebilir. İsterse her hangi bir objenin resmini oluşturabilir. İşte dijital dünyada da bir grafik, resim,görüntü uygun bir tarayıcı ya da kamera aracılığıyla, böyle noktacıklara bölünerek, her bir noktacığında rengini, parlaklığını bitlerle, byte’larla ifade ederek dijitalleştirme yapılır. İşte görüntünün, resmin grafiğin bu en küçük parçasına, noktacığına ‘Pixel’ adı verilmektedir. Bilgisayarlar yada dijital teknikle görüntü işleyen her türlü sistem bu noktacıkları tanımakta ve onları istenilen sırayla tekrardan dizerek görüntüleri okumakta kayıt edebilmektedir. Her bir noktacığın ‘Pixel’ in dijital dünyada bir byte ile temsil edildiğini ve yayın kalitesindeki bir TV görüntüsünde, yatayda 720 noktacık, dikeyde 576 noktacık olduğunu, toplam 417.720 noktacığın, bir görüntü karesi oluşturduğunu belirtelim.
Bir görüntü noktacığının bir harf gibi ‘1 byte’ bilgi içerdiği düşünecek olursak, 1 kare görüntü 417.720 noktacıktan oluşursa ki bu aynı sayıda harfe eşit demektir, bir kare görüntünün dijital bilgisi 417.720 harften oluşan bir kitaptaki bilgiler kadar yer tutmaktadır. TV de saniyede 25 kare görüntü geçirilerek hareket sağlandığı düşünülürse, demek ki dijital TV görüntüsünün1 saniyesinde, 417.720x25=10.368.000 (on milyon üç yüz altmış sekiz bin) noktacık bulunacaktır. Buradan 1 saniyelik dijital görüntü bilgisinin 10 milyon harften oluşan bir ansiklopedinin içindeki yazıların bilgisine eşit olduğu ortaya çıkar. Dijital görüntü yazı ile karşılaştırıldığında çok büyük kapasiteleri istemesi nedeniyle, bilgisayarların görüntü işlemesi 1990’lı yıllara kadar gecikmiştir. Ancak 90’lı yılların başında dijital görüntüyü işleyebilecek kapasiteye, hıza ulaşan mikro işlemciler ve ek birimleri üretilebilmiştir. 90’lı yıllarda hızla ucuzlayan bu mikochipler dijital iletişim teknolojisinin temelini oluşturmaya başlamıştır.
Dijital dünyanın beyni olan mikroişlemcilerin üretimin yapan dev firmaların özel bir teknoloji gelişim politikaları bulunur ve bu 1980’li yıllardan günümüze kadar hep aynı tempoyla devam etmektedir. Bu politika chip üreticileri her 18 ayda bir, mevcut chiplerinin işlem kapasitesini ve hızını iki katına çıkarmakta ve aynı oranda da maliyetleri, dolayısıyla satış fiyatları düşmektedir.
1990 yılında saniyede 20 milyon işlem yapabilen (yani 20 milyon harften oluşan bir metni bir saniyede tarayabilen) mikroişlemciler 600dolar’a satılırken bugün 1999’da saniyede 600 milyon işlem yapabilen mikroişlemciler aynı fiyata satılmaktadırlar. Bu üretim politikası - teknoloji aynı şekilde hafıza chiplerinde, ses ve görüntü işleme chiplerinde, bilgi saklama disklerinde gelişirse ki gelişmektedir - 2010 yılında tümüyle dijital görüntü ve ses kayıtlarını yapan ve izletebilen sistemler, hemen herkesin kolayca alabileceği bir fiyata, bir ayakkabı fiyatına düşecek dolayısıyla kullanıcı sayısı milyarlarla ifade edilecektir.

Dijital Televizyon ve Yayıncılığı
Dijital teknolojinin iletişim alanına girmesi öncelikle, telefon ve benzeri ses iletimine dayanan alanlarda, kıtalar arası iletişim sağlanmıştır. Bunlar önceleri bakır kablolarla ya da koaksiyel kablolarla olmuş, daha sonra Fiber optik kablolar üzerinden, en sonunda ise sabit yörüngeli uydular ile dijital seslerin karşılıklı iletişimi gerçekleştirilmiştir. Aynı iletim ağlarında 100 telefon kanalı işgal edilerek, dijital görüntü ve ses, 1990’lı yılların başından itibaren tüm Radyo-TV yapım, yayın merkezlerinin farklı birimlerde kullanılmaktadır, ve aynı birimlerin , noktadan noktaya, bölgesel ,ulusal yayın ağı oluşturmakta dağıtım sistemleri, uydu ya da karasal link bağlantıları, dijital iletim formunda ve standartlarında gerçekleştirilmektedirler.
Mevcut iletişim teknolojisinde yayıncılık, dört ayrı iletim alanında yapılmaktadırlar. Bunlar;
  • Yer yayıncılığı
  • Kablo yayıncılığı
  • Kablosuz kablo TV yayıncılığı
  • Uydu yayıncılığı
Yukarıda sıraladığımız her bir iletim alanının kendine özgü iletim ve işletim zorlukları olmasına karşın, yıllardan beri eski analog teknoloji standartlarıyla kullanılmaktadırlar. 1990’lı yıllarla birlikte bu iletim ağları, kademe kademe dijital teknoloji ile tanışmış ve farklı uygulamalarda denenerek, değişim, gelişiminin geleceğin dijital görüntü ve ses iletiminde olduğu ispatlanmıştır.
Analog iletişim teknolojisi ile karşılaştırarak, Dijital iletişim teknolojisinin yayıncı ve izleyiciye getirdikleri şöyle sıralayabilir;
  • Daha kaliteli görüntü ve ses getirmiştir.
  • Uydu üzerinden ve kabloda yapılan yayınların, taşıdığı kanal kapasitesini arttırmıştır. Uydu aktarıcısından, sadece bir analog TV kanalı yayın yapabilirken, dijital teknoloji aynı aktarıcıdan daha kaliteli olarak, 4 ayrı TV kanalı yapılmasını sağlamış ve bu da 4 kat daha fazla izleyici ve 4 kat düşük yayın maliyeti getirmiştir.
  • Analog yayınlarda atmosferik şartlardan ve iletim ağı hatlarından dolayı oluşan parazitlerin, gürültülerin, giderilmesi mümkün olmamasına rağmen, dijital yayın teknolojisinde, her türlü parazit ve gürültü giderilerek çok daha temiz ve hatasız iletişimi sağlamak mümkündür.
  • Analog görüntü ve sesin kaydında ve iletiminde meydana gelen kayıplar dolayısıyla, tekrarlanması, dağıtılması ya da kopyalanmasın da kalite düşmektedir. Dijital görüntüde ise neredeyse sınırsız sayıda kopyalama ve farklı iletim ağlarına aktarma, kayıpsız ve kalite düşmesi olmadan yapılmaktadır.
  • Dijital yayıncılıkta, görüntü ve seste olan tekrarlar, gereksiz bilgiler kaldırılarak yapılan sıkıştırma sonucu, bilgilerin daha dar bir banda, frekansta iletilmesi mümkün olup, kablo TV kanal kapasitesini en az 4 kat arttırabilmektedir.
  • Dijital yayıncılıkta, dijital kodlu görüntü ve sesler, mevcut tüm iletim ağlarına (kablo TV, uydu ve yer yayını) uyumlu olması yanında, İnternet gibi geleceğin yaygın iletişim standartlarında da iletilmesi mümkün olmaktadır.
  • Dijital yayıncılık teknolojisi kendi yapısının doğal bir gereği olarak, etkileşimliliği (interactivitiy) ve karşılıklı iletimini getirmektedir.
  • Dijital görüntü ve ses yayıncılığında, kullanıcılara, izleyicilere yönelik ek bilgiler, trafik,hava durumu, borsa ve spor bilgileri, teletext verileri ya da alt yazı şeklinde, kullanıcının talebine bağlı olarak gönderilebilirken, istenirse 2 ayrı dilde film yayını, ya da 4,5 kanallı müzik yayını yapabilir.
  • Dijital yayıncılığın bu özelliği sayesinde, normal görüntü ve sesin yayında, dakikada onlarca sayfa metin gönderilerek,izleyicinin ilgilendiği her konuda bilgilendirilmesi mümkündür. Örneğin bu yöntemle, günlük bir gazetenin tüm sayfaları, resimleri ile birlikte, birkaç dakika içinde aboneye gönderilerek, abonenin alıcı ünitesinin hafızasına kayıt edilir ve abone istediği zaman bu elektronik gazeteleri istediği zaman okuyabilir.
  • Dijital yayıncılık, isteyene istediği programı seçme şansını verirken, yayın merkezinden, izleyici talebine bağlı olarak ,farklı programlar, farklı abonelere doğrudan gönderilebilir.
  • Dijital yayıncılık teknolojisi bu özellikleriyle farklı kullanım alanları oluşturup, mevcut alanların, eğitim, eğlence, alışveriş, bankacılık ve haber vermedeki etkinlikleriyle ve düzeylerini yükseltmektedir.
  • Dijital yayıncılıkta görüntü sinyali, izleyicinin talebine göre farklı ekran çerçeve oranlarını 4:3 ya da 16:9 seçme şansı vermektedir.
  • Dijital görüntü ve ses, farklı kullanıcılara farklı kalitede ve detayda gönderebilmekte, izleyici, alıcısının kalitesi ve kapasitesini göre izleme yapabilmektedir.
Uydu yada kablo üzerinden yapılan, birleştirilmiş dijital kanal yayını ile izleyiciler spor karşılaşmalarını saha içinde istediği noktadan, kale arkasından ya da orta noktadan izleyecek şekilde, anında seçebilmektedir.
Kısacası dijital TV yayıncılığı evlerimizdeki televizyonu ‘aptal kutusu’ olarak nitelenmesine sebep olan tek yönlü pasif izleme aracı olmaktan çıkarıp, her yönüyle izleyiciyi etkinliğin içine aktif biçimde katan bir iletişim ortamı, etkileşim ortamı oluşturmaktadır.
1990’lı yılların başında, tüm dünya ülkelerine uyumlu dijital yayıncılığın teknik standartların belirlenmesine başlanmıştır. 1993 yılında, Avrupa da birkaç TV istasyonu, yayınlarını dijital teknoloji ile uydu üzerinden yaparken, bugün yalnız Avrupa da uydu üzerinden dijital görüntü-ses yayını yapan kanal sayısı 500’ü çok tan aşmıştır.
Dijital teknolojinin iletişim standartları, eski analog iletişim ağlarını ve ek iletişim formatlarını kapsamaktadır. Amerika ve Japonya’nın farklı olan renkli TV standardı NTSC sistemi ile de uyumlu olan bu standartlar DVB (Digital Video Broadcasting) standartları adı verilmiştir.
Bu standartların üzerinde çalışan 30 ülke ve 200 büyük organizasyon bulunmaktadır. 1997 yılında DVB standartlı verici ve alıcı sistemleri üretilerek kullanıcıya satışa başlamıştır. Kullanıcılar için üretilen alıcı sistemler (Set top box) farklı iletim kanalları için (uydu-kablo ve yer yayınları için) geliştirilmiştir. Her üç iletişim alanı için dijital yayınları alabilecek özel chipler dizayn edilmiştir ve büyük TV, uydu, kablo TV alıcısı üreten firmaların bu chipleri ürettikleri sistemlere koyarak, dijital alıcıların maliyetlerinin ucuzlaması hedeflenmiştir. Bu tür chipler içeren sistemler, DVB IRD (Digital Video Broadcasting integrated receiver decoder) adı ile tanımlanmaktadır.
DVB standartları iletişim teknolojisinin geleceğini oluşturduğundan, Avrupa Yayın Birliği EBU (European Broadcasting Union), uluslararası yayın birliği ITU (International Telecommunication Union) başta olmak üzere, onlarca komite, kuruluş bu standartların uygulanması ve geliştirilmesini desteklemekte ve kendi ülkelerinde bu standartlara uyumluluk için gerekli yasal ve hukuksal değişiklikler yapılmaktadır.
Dijital yayıncılığın (DVB) temelinde şu teknik özellikler bulunmaktadır;
  • Tüm görüntü bilgileri, hangi kalitede olursa olsun, dijital ve MPEG-2 tekniği ile yayınlanmaktadır.
  • Teletext, altyazı ve diğer etkileşim görüntü bilgileri MPEG verilerine eklenmektedir.
  • TV yayınlarının tüm sesler 2 ya da 5 kanal olabilir ve formatı dijital MPEG-2 ses sıkıştırmalıdır.
  • Çok kanallı yayınlarda tüm seslerin, şifreli-şifresiz olarak bir paket içine dizinlenmesi, MPEG-2 yayın formatı TS (Transport stream) ile yapılmaktadır.
  • Her türlü iletim ağı için uyumlu bir hata düzeltme tekniği (FEC) uygulanmaktadır.
Dijital Teknolojinin TV Yayıncısına Kazandırdıkları
Dijital teknoloji ilk aşamada yayıncılar için uydu üzerinden yayın, aktarma amaçlı kullandıkları, bant genişliğini azaltmış, dolayısıyla uyduya ödedikleri kiraların 4 ile 8 kat düşmesini getirmiştir.
  • Dijital teknoloji daha çok kanalın aynı uyduya ya da kabloya daha kaliteli olarak sığdırılmasını sağlamış, böylece yayıncı alternatif programlar ile izleyiciye ulaşabilmiştir.
  • Dijital teknoloji her türlü iletim kanalında,gürültüsüz,bozulmasız ve birbirine karışmadan izleyiciye ulaşılabilmeyi getirmiştir.
  • Dijital yayınların, aktarma ya da dağıtım anında kalite kaybı, analog yayınlara göre çok daha az olduğundan aktarma ve dağıtım maliyetleri düşmüş, daha uzak mesafelere daha ekonomik olarak ulaşım sağlanmıştır.
  • Dijital yer yayıncılığında, mevcut UHF ve VHF bantlarında daha fazla kanalın daha düşük güçte vericiler kullanılarak,daha geniş alanlara yayınlanması mümkündür. Örneğin; 100KW yayın gücüne sahip bir analog TV vericisinin kapsadığı yayın alanını,1’er KW lık 4 adet dijital vericiyi , birbirine senkron çalıştırarak kapsamak mümkündür. Bu vericilerin senkron çalışması nedeniyle, elektromanyetik dalgalarda oluşacak girişim sıfıra yakın olmaktadır. Ayrıca daha düşük güçte vericilerin, yüksek güçte vericilere nazaran işletme maliyetleri düşüktür.
  • Dijital teknolojinin, yapım merkezlerinde, kameradan yayına kadar kullanılması ile işletme maliyetleri düşecek, daha çok sayıda program yapılmasına,dolayısıyla ek kanalların açılmasına imkan verecektir.
  • Fiber optik kablo ile birbirine dijital bağlanan kablo TV dağıtım merkezlerinin her bölgede, farklı program paketleri yayınına imkan verecek, o bölge izleyicilerinin, aylık program, film seçeneklerini merkeze ulaştırarak, program akışlarını düzenlemeleri mümkündür. Dijital yayıncılıkta fiber optik kablo kullanıldığında, yaklaşık 5000 kanala kadar görüntü taşınabilecek, istenilen eve, kendi özel kanalını seçmek mümkün olabilecektir. Fiber optik dağılım, ekonomik oldukça yüklü olmasına rağmen, her ev kendi filmlerini, kendi istediği zaman seyredebilecektir.
  • Yayıncılar dijital teknolojiği kullandıklarında, yayın kanallarına eklenecek etkileşim, alışveriş ve özel kullanıcı verileri ile yayın anında herhangi bir ürünün detaylı tanıtımını ve isterse satışını bile yapmaya imkan vererek, daha fazla reklam geliri alabilecek, değişik mal ve hizmet için yeni alışveriş ortamları gelişecektir.
  • Dijital teknoloji ile yayıncı şifrelemeyi 5 yada 8 kanala birden yapabildiği gibi her kanalda program, dizi başına da şifreleme yapabilecektir. İzleyicilerin abonelik koşullarını esneterek aboneler, izlediği 1 ya da 2 film için ücret ödemesi sağlanarak, yayıncılar çok daha geniş abone sayısına ve grubuna hizmet verebilecektir.
  • Dijital teknolojide kablo ya da uydu üzerinden yayın yapıldığında, yayıncı hangi kanalını kaç abonenin izlediğini, anında tespit ederek, Rating’ karmaşası çözülecektir. Yayıncı, kodlu- şifreli yayınlarını, değişik yayın bölgelerinde farklı şifre uygulayarak (kablo TV'de İstanbul ayrı Ankara ayrı vs. olabilir) abone denetimi ve ücretlemesini daha sağlıklı yapabilecektir.
  • Dijital yayıncılıkta kalite artmasına rağmen,ucuzlayan yapım,yayın maliyetleri ile yayıncı 2 ya da 4 kanalı bir paket kanal olarak kullanıp, bu kanalların aynı ya da farklı iletim ortamlarında, saat farklı yayınlanmasını sağlayarak, izleyicinin istediği programı en geç yarım saat ara ile bu kanallar içinden seçerek izleyebilmesine olanak sağlayacaktır. (Near Video on Demand (kanallarda dönüşümlü program yayını))
  • Belirli bir ücret karşılığı, izleyicinin özel olarak talep ettiği film, dizi, haber ya da belgesel programı bu izleyicinin istediği saatte, kendi bölgesinde, mahallesindeki video sunucu (video server) sistemine yükleyerek izleyicinin istediği zaman bu filmi, diziyi izlemesine olanak sağlamamaktadır. (Real Video on Demand)
  • Dijital yayıncılık ile normal yayın anında abonenin isteğine bağlı olarak günlük gazeteler, borsa, spor karşılaşmaları sonucu, alıcı kutuya Set Top Box a yüklenerek, izleyicinin her an erişmesi sağlanabilir.
  • Dijital yayıncılığın normal yayın akışı anında, akış bozulmadan İnternet erişimi sağlanıp (telefon ile erişim, TV kanalından veri aktarımı) E-mail vs. yoğun bilgiler kullanıcıya görüntü arasında ulaştırılabilir.
  • Dijital yayıncılıkta, normal yayın akışı bozulmadan evdeki çocuklar için yeni çıkan video oyunlar ve eğitici programlar, ilgili oyun kutusuna yüklenerek oyun oynaması sağlanabilir.
  • Dijital yayıncılıkta işitme özürlüler için ekrandaki filmin seslerini alt yazı olarak değişik boylardaki yazı stilleri ile görüntü üstüne bindirmek mümkün olmaktadır (closed captioning) bu işlem için abone, sadece alıcı kutusuna ek bir kart alacaktır.
  • Aynı şekilde görme özürlüler için ekranda oynayan filmin normal seslerin dışında filmdeki aksiyonu anlatan ikinci bir ses kanalı, dijital yayıncılığın sağladığı standart özelliklerdir.
  • Dijital teknoloji TV izlemeyi tek yönlü bir iletişim eylemi olmaktan kurtarıp, izleyiciyi TV ile görsel, işitsel etkileşime sokarak, eğlence aracı özelliklerine, eğitim, alışveriş, bankacılık ve benzeri eylemleri gerçekleştirmesini sağlayan aktif bir iletişim aracı şeklinde dönüştürmektedir.

Son düzenleyen ThinkerBeLL; 22 Haziran 2009 12:54

Benzer Konular

3 Ekim 2011 / karayel İletişim Bilimleri
2 Ocak 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap