Arama

Kemik Erimesi (Osteoporoz)

Güncelleme: 15 Kasım 2011 Gösterim: 27.824 Cevap: 12
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kemik Erimesi
Osteoporoz, kemik kütlesinin giderek azalmasıdır. Kemiğin mineral içeriği normaldir, sadece birim hacimdeki mineral yoğunluğu azalmıştır. Osteoporoz, sağlam kemiklerin yavaş yavaş erimesine ve zayıflamasına neden olan bir hastalıktır. Zayıflayan kemikler daha kolay kırılır hale gelir. Vücuttaki bütün kemikler bu durumdan etkilenmekle beraber kemik erimesi omurlarda, kalça ve bilek kemiklerinde daha belirgindir. Kemik kırıkları özellikle yaşlılarda tehlikeli bir durumdur.Kemiklerin sertleşmesini sağlayan asıl mineral kalsiyumdur. Osteoporozdan etkilenenlerin %80''i kadındır. Çünkü kadınların kemikleri daha incedir ve menopoz sonrası meydana gelen bir takım hormon değişiklikleri kemik erimesini hızlandırır. Osteoporoz erkeklerde daha nadirdir ve genellikle 70 yaşından sonra görülür.
Sponsorlu Bağlantılar
Çoğunlukla vücutta bir kemik kırığı oluşmadan önce belirti vermez.
  • Sırt-bel ağrısı
  • Boyun giderek azalması ve vücudun daha öne doğru eğikleşmesi
  • Omurlarda, kalça ve bilek kemiklerinde kırıklar oluşması
  • Küçük travmalarla veya kendiliğinden oluşan kemik kırıkları
Osteoporozun nedeni tam olarak bilinmese de kemik erimesinin nasıl meydana geldiği iyi bilinmektedir. Normal şartlarda, bir yetişkinin toplam kemik kütlesinin %6-12''si her yıl yenilenir. Kemik kütlesi 20'li yaşların sonunda maksimum yoğunluktadır. 30''lu yaşların sonunda veya 40'lı yaşların başında ise kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Çünkü bu yaşlarda kemiklerde kalsiyum kaybı görülür ve alınan toplam kalsiyum miktarı kayıp miktarını karşılayamaz.
Kadınlarda, menopozdan sonraki ilk 3-7 yıl arasında kemik yoğunluğundaki bu azalma daha şiddetlidir. Sebebi, kemiklerin kalsiyumu tutmasına yardımcı olan östrojen hormonunun menopoz sonrası çok hızlı şekilde azalmasıdır. Diğer taraftan kemik yoğunluğunun yaşlanma sonucu bir miktar azalması doğaldır. Bazı kişiler osteoporoz açısından daha yüksek risk altındadır. Bu kişiler arasında aşağıdakiler sayılabilir.
  • İnce kemikli veya sigara ve içki içen veya hareketten uzak bir yaşam tarzı süren kadınlar
  • Ailesinde osteoporoz hikayesi olan veya özellikle 40 yaşından önce yumurtalıklarını aldırmış kadınlar
  • Menopoza girmiş kadınlar
  • Kronik böbrek hastalığı veya daha önceden geçirilmiş mide-barsak ameliyatı gibi kalsiyum emilimini bozan rahatsızlıkları olanlar
  • Hastalığa bağlı uzun süren hareketsizlik geçiren kişiler
  • D vitamini yapımında bozukluk olan kişiler
  • Cushing hastalığı, tiroid hastalığı olanlar veya uzun süre kortizon, heparin tedavisi alan kişiler
  • Kemiklerinde gelişme bozukluğu olan hastalar
  • Beslenme bozukluğu olan kişiler
Tedavisi
Kemik yoğunluğunun ölçülmesi:
Absorpsiometri veya kantitatif bilgisayarlı tomografi yöntemleri kullanılır.

Kan ve idrar tahlili: Kalsiyum miktarı ölçülür, kalsiyum kaybı olup olmadığına bakılır. Genellikle diğer kemik minerallerinin seviyeleri normaldir.
Kemiklerin röntgen filmlerini çekmek: Standart röntgen filmi, kemik kütlesinin %20-30''u kaybedilmeden herhangi bir bulgu vermez. Dolayısıyla osteoporozun erken teşhisinde yeri yoktur.
Günlük diyet protein ve kalsiyum bakımından zengin olmalıdır. Süt ve süt ürünleri, balık, yumurta bol miktarda tüketilmelidir.
Günde 1-2 gram dozunda kalsiyum tabletleri alınabilir.
Hastada emilim bozukluğu varsa kalsiyumla birlikte D vitamini de verilmelidir.
Osteoporozdan korunmak veya gelişimini azaltmak amacıyla menopoza girmiş kadınlarda hormon tedavisi önerilmektedir. Hormon tedavisinde, tek başına östrojen veya östrojen-progesteron kombinasyonları uygulanmaktadır.
Son düzenleyen GusinapsE; 13 Eylül 2006 21:03
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #2
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Uygun beslenme ve egzersiz yaparak, sigara ve alkolden uzak durarak kemiklerinizi güçlendirebilirsiniz.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tümay Sözen, kemiklerin kütle kaybetmesine yol açan vücuttaki “sessiz hırsız” olarak tanımlanan osteoporozun, dünyada yaşlı nüfusunun artmasıyla artık daha çok gündeme geldiğini söyledi.
Sponsorlu Bağlantılar
Osteoporozun bugüne kadar menopozla eşdeğer gibi algılandığını ve hep kadın hastalığı olarak bilindiğini belirten Prof. Dr. Sözen, “Oysa hiçbir zaman menopoz eşittir osteoporoz değildir. Osteporozun menopoz dışında birçok etkisi vardır” diye konuştu.


OSTEOPOROZ HER YAŞTA OLABİLİR

Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte son yıllarda yaşlı erkeklerde görülen kırık vakalarının araştırıldığını ve sonunda kırıkların osteoporoz nedeniyle ortaya çıktığının anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Sözen, yaşlanmanın her iki cinsi de etkilediğini, bu nedenle osteoporozun yaşlılarda eşit oranda görüldüğünü vurguladı.
Prof. Dr. Sözen, son yıllarda gençlerde görülen kırık vakalarının da araştırıldığını ve sırt ağrısı şikayetiyle gelen genç erkeklerde de osteoporoza rastlandığını ifade etti.
Osteoporozun her yaşta görülebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Sözen, “Örneğin, ergenlik çağına gelmiş veya 30-40’lı yaşlardaki erkeklerde de genetik veya hormonal faktörlerden dolayı hastalığa rastlanıyor” dedi. Romatizma, böbrek yetmezliği, astım gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların kortizon içerdiğini, bunların uzun kullanımı sonucunda da osteoporozun ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Sözen, Türkiye’de görülen osteoporoz vakalarının yüzde 60’ının bu nedenle oluştuğunu bildirdi.

BESLENMEYE DİKKAT
Prof. Dr. Sözen, doğumla birlikte başlayan kemik oluşumunun, 20’li yaşlara kadar arttığını, 30’lu yaşlara kadar da sabit kaldığını, sonraki yaşlarda özellikle kadınlarda kemiğin mineral içeriğinin azalması nedeniyle dayanıklılığının azaldığını anlattı.
Bu nedenle daha kemik oluşurken, bebeklik ve ergenlik dönemlerinde kalsiyum alımının önemine işaret eden Prof. Dr. Sözen, bebeklik çağından itibaren kalsiyumca zengin besinler tüketmeyenlerin kemiklerinde kırıklara daha fazla rastlandığını kaydetti. Prof. Dr. Sözen, “Gençliğinizde ne kadar kalsiyum depolarsanız, yaşlılıkta o kadar rahat edersiniz” diye konuştu.

GAZLI İÇECEKLER KEMİKLERE ZARARLI
Uygun beslenme ve egzersiz yaparak, sigara ve alkolden uzak durarak kemiklerin güçlendirilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Sözen, “Aileler çocuklarına, otur ders çalış diyor. Çocukların oyun oynaması onlar için egzersizdir. Bırakın çocuklarınız yeterince oyun oynasın, hareket etsin” dedi.
Son yıllarda fast food tarzı beslenmenin yaygınlaşması nedeniyle özellikle çocuklar arasında gazozlu içeceklerin tüketiminin de arttığını söyleyen Prof. Dr. Sözen, “Gazlı içecekler kemikler için çok zararlı. Zaten Türkiye’de süt tüketme alışkanlığı yoktu, üzerine bir de gazlı içecekler gibi zararlı bir etken geldiği için kemiklerin oluşumunda bile sorun yaşanıyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi yaygınlaştırılmalı” diye konuştu.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #3
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Osteoporoz yani kemik erimesi kemik doku yogunluğunun azalması nedeniyle dayanıklığının azalması, yani kalitesinin düşmesidir. Kemik erimesinin şiddeti arttıkça kemik kırılganlığı da artmaktadır. Osteoporoz ciddi ve sinsi bir hastalıktır. Bu yüzden kemik erimesi, zamanında yakalanıp önlenmezse sakatlıklara ve ölüme neden olur. Dünyada kalp-damar hastalıkları ve kanserden sonra bilinen 3. ölüm nedeninin osteoporoz olduğu bildirilmiştir.
Menopozda olan kadınlar yaşamlarının geri kalan kısımlarında osteoporoza bağlı %50'lik bir kemik kırığı riski ile karşı karşıyadırlar. Osteoporoz 3 kadına karşılık 1 erkekte görür ve yaşlılıkta daha çok rastlanan bu hastalık tek başına yaşlılık hastalığı değildir.
Kemikler de kalp, beyin gibi canlı ve sürekli yapılanan bir sistemdir. 30 yaşına kadar kemik yapısı ilerler ve 30 yaşında doruk noktasına ulaşılır. 30 yaşında yeterli kemik kütlesine ulaşılmaması halinde hastalık ortaya çıkmaya başlar. Bu yüzden, kemiklerin korunmasında ve güçlü olmasında birinci adım beslenmedir. 45 yaşından sonraysa kemik kayıp hızı, artmaya başlar. 30-35 yaşına kadar kemik yoğunluğunu en üst seviyeye taşıyabilirsek, ileride yaşanacak yıkımın tahribatını da en aza indirebilir ve osteoporozun önüne geçebiliriz.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #4
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kemikler vücudu dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korurlar, bir takım mineralleri içlerinde bulundururlar,kan dokuları ve kemik iliğini içlerinde bulundururlar, vücutta hareketin sağlanması için eklemleri oluştururlar. Kemik kalsiyum, magnezyum, fosfor ve minerallerin ortaya çıkardığı kristallerden meydana gelir. Kemiklerin yapısında kemik oluşturan ve bunu yıkan hücreler vardır. Doğumdan hemen hemen 25 yaşına kadar kemik yapıcı hücreler etkinlik gösterirken 45 yaşına kadar da aralarında bir eşitlik görülür. Bu yaştan itibaren de yıkıcı hücreler etkinlik göstermeye başlar. Bu nedenle kemikte bulunan mineraller azalır ve bu azalmayla da kemiklerde kırılmalar ortaya çıkartır. Kemiklerde bulunan minerallerin önemli miktarda azalmasıyla osteoporoz meydana çıkar.

Osteoporozun Çeşitleri


Birinci tür osteoporoz:

Kadınlarda kemik yıkan hücreleri engelleyen bir etkende yumurtalıklar tarafından ortaya çıkarılan östrojendir. Fakat kadınların 45 yaşından itibaren yumurtalıklarında ki üretimler aksamaya başlar ve en sonunda tamamiyle durur. Böylece kadın adet göremez ve menopozo girer. Böylelikle östrojen de fazlasıyla azalma görülür ve kemiklerdeki yıkım süreci hızlanır.


İkinci tür osteoporoz:
Kemiklerdeki yıkım ilerleyen yaşlarda fazlalaşır. 70 yaşından sonra yıkım oldukça çoğaldığından sağlıklı bir insan gibi hareket edememeye başlanır. Bu rahatsızlığı yaşayan insanın oturduğu kanepeden yere düştüğünde dahi kemiklerinde kırılma görülebilir.


Üçünçü tür osteoporoz:

Bu tip osteoporoz yıkıcı hücrelerden dolayı oluşmaz. Daha çok kortizon alan kişilerde belirlenir. Kortizonu, astım, romatizmal rahatsızlıklar ya da başka nedenlerden dolayı alanların ilacı sürekli kullanmaları halinde ortaya çıkar.


Osteoporozun Oluşumundaki Nedenler

Osteoporoz ilk başladığı dönemler de kendini göstermez. Özellikle menopozun ardından ortaya çıkan osteoporoz da belirtiler ortaya çıkmaz. Menopozdan bir kaç yıl sonra kemiklerin hemen hemen yarısı yıkıma uğrayabilir. Osteoporoz vücutta etkinliğini göstermeye başlamışsa hastanın boyunda kısalma, belinde ağrıların olması, sırtın kamburlaşması ve el bileklerinde hassasiyet olarak gözlenebilir. Osteoporozun ikinci türünde ise, ilerleyen yaşlarda vücut ağrıları olarak da kendini gösterebilir. Omur kemiklerinde ve önemli durumlarda kalça kemiğinde kırılma olabilir. Uzmanlara göre kemik kırılmaları ciddi boyutlarda ölüme bile yol açabilir. Kalçasında oluşan hasardan dolayı ameliyat olan kişilerden % 25’inin bir yıl içinde hayatını kaybettiği görülmüştür. Öteki %25’inin ise yatalak olduğu belirlenmiştir. Bu nedenlerle hastalık vücutta etkin hale gelmeden belirlenmesi gereklidir.
Yapılan araştırmalara göre osteoporozla bazı insanlarda daha çok karşılaşılıyor. Bu araştırmalar sonucunda kadınların bu hastalığa daha çok yakalandıkları görülmekte ve özellikle hassas bir vücuda sahip olan, sarışın ya da kumral, çok doğum yapan, vücut hareketi monoton olan ve de olması gerekenden daha önce menopoza giren kadınlarda bu hastalığa sıkça rastlanmaktadır. Ayrıca kalsiyum içeren gıdalar tüketmeyen, sigara ve alkol kullanan, kortizon kullanan, böbrek fonksiyon bozukluğu olan ve ailesinde osteoporoz olan insanlarda da daha sık görülmektedir.

Osteoporozun Teşhisi

Osteoporozun üzerine bir çok araştırma yapılmaktadır. Araştırmaların bir kısmında osteoporozu vücutta etkinliğini göstermeden önce ortaya çıkaracak bir takım aletler oluşturulmuştur. Oluşturulan bu aletlerin bazısı X ışınlarıyla işlev görürken, bazısıda en sık kullanılan DEXA tedavisidir. Bu yöntemin hastalara karşı bir olumsuzluk gösterdiği belirlenmemiştir. Hastayı bir masaya yatırarak üzerinde hareket halinde olan bir kamera gezdirilir. Daha sonra bu işlem sırasında ortaya çıkan bulgular sistem bilgisayarına geçirilir. Taramanın süresi nasıl bir metodun yapılacağına ve nasıl bir aletin kullanılacağına göre değişiklik gösterir. Alınan bulgularda bu sürenin her koşulda 30-40 dakika kadar sürdüğü belirlenmiştir.
Osteoporozun vücutta ciddi boyutta etkinliğini göstermesi herhangi bir röntgen filminde de görülebilir. Bu şekilde görünen osteoporozda kemik kütlelerinin en az %30'unun yok olması gerekir. Bütün bunlara rağmen hastalığı belirten en iyi yöntemin doktorların klinik belirlemeleri olduğu görülmüştür.
Bir çok insanın osteoporozu yaşama riski olduğunu düşünürsek, bunun önüne geçmenin en iyi yöntemi sık sık doktor kontrolünden geçmektir. Vücutta etkisini göstermeye başlamadan önce osteoporozu teşhis etmek sağlığınız açısından oldukça yarar sağlayacaktır.
Osteoporozdan korunmak için aşağıdakileri gözönünde bulundurun.
  • Yağsız olması koşuluyla bol miktarda süt ve süt ürünleri tüketilmelidir.
  • Bol miktarda C vitamini ve magnezyum alınmalıdır.
  • Proteini fazla olan gıdalardan uzak durmak gerekir.
  • Tuz tüketimi az olmalıdır.
  • Beslenmede özellikle sebzeler tercih edilmelidir.
  • Kafein içeren içecekler ve alkol alınmamalıdır.
  • Doktor tavsiyesi altında bir takım hareketler uygulanmalıdır.
  • Yerden bir şey almanız gerektiğinde beli bükmeden dizleri bükerek alınmaldır.
  • Elinizde ağır bir şey taşımaktan kaçının.
  • Ani hareketler yapmayın.
  • Ayakkabılarınızın rahat olmasına özen gösterin.
  • Ayağınıza bir şey giyerken eğilmeyin, oturarak giyin.
  • Zemini buzlu ya da kaygan olan yerlerde dolaşmayın.
  • Evinize her tarafın rahatlıkla görüldüğü bir aydınlatma yapın.
  • Banyonuzun olduğu bölümü sürekli aydınlık tutun.
  • Sürekli kullandığınız eşyaları yanınızda bulundurun.
  • Telefonunuzu rahatlıkla ulaşabileceğiniz yerlere koyun.
  • Banyonuzun kaygan olmamasına herzaman özen gösterin ve herhangi bir durumda tutunmanız için kollar yaptırın.
  • Oturduğunuz bölümlerin yanlardan destekli olmasına dikkat edin.
Soru ve Cevaplarıyla Osteoporoz

1. Osteoporoz nedir?

Halk arasında “Kemik erimesi” diye tabir edilen bu hastalığın gerçek ve doğru ismi ‘Osteoporoz’dur. İskelet yapısının zayıfladığı, bozulduğu ilerleyici (Progressif) bir durumdur. Kemik kütlesi azalır ve kemik yapısı bozulur. Dolayısıyla kemiklerin kırılması kolaylaşır ve sıradan günlük hareketler sırasında kırılabilir bir hal alır. Hastalık ağrı yapmadan yıllarca sinsice ilerleyebilir, bu sırada kemik yapısındaki bozulma devam eder ve bir gün aniden hasta kendi durumundan bir kırık sahibi olduktan sonra haberdar olabilir. Bu nedenle kırık oluşumu beklenmeden tanınıp önlem alınması ve/veya tedavi edilmesi gerekli bir durumdur. Hem kadınları, hem erkekleri ilgilendiren önemli bir sağlık sorunudur. Osteoporoza bağlı kalça kırıkları –cerrahi müdahale ve hospitalizasyon gerektirir- ve omurga kırıkları meydana gelir –boy kısalır, duruş (postür) bozulur. Uzun süreli veya kalıcı sakatlığa, düşük olmayan oranda yaşamın yitimine yol açabilen, hareketleri kısıtlayan, psikolojik boyutları olan, yaşam kitlesini olumsuz etkileyen, maliyeti yüksek bir durumdur.
Tanım: Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun miktoyapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığının ve kırık olasılığının artması ile karakterize sistemik bir iskelet hastalığıdır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), DEXA (DEXA: Dual Enerji X-Ray Absorbsiyometre, ostreopoz tanısı koymakta kullanılan bir yöntem) kullanılarak elde edilen değerlere ve kırık olup olmamasına göre osteoporozu tanımlamaktadır. Postmenopozal kadınlarda; kemik mineral yoğunluğu genç-sağlıklı populasyon ortalamasının:
-1 SD (Standart Sapma)ya kadar olanları “normal”
-1 ila 2,5 SD Arasındakiler “Osteopenik”
-2,5 SD altında olup kırık geçirenler ise “Yerleşmiş osteoporozlu” olarak yorumlanabilir.
Ayrıca kırık riskinin kolay ve güvenilir olarak belirlenmesi için T-Skor ve Z-Skor gibi istatistiksel kavramlar da gözönüne alınmalıdır.
T-Skor: Kemik kütlesinin genç erişkin referans populasyonunun ortalama doruk kemik kütlesi ile kıyaslanmasının standar sapma olarak tanımlanmasıdır (Daha yaygın kullanılır).
Z-Skor: Hastanın kemik kütlesinin yaş ve cinse göre referans değer ile kıyaslanarak standart sapma olarak tanımlanmasıdır.

2. Osteoporoz kaç şekilde ortaya çıkar?
Kemik dokusu; kalıtım, diyet, cinsiyet hormonları, fiziksel aktivite, yaşam tarzı, alışkanlıklar, bazı ilaçların kullanımı gibi çeşitli faktörlerden etkilenir.
Menopozla birlikte overler (yumurtalıklar) giderek daha az östrojen ürettikleri için kemik yoğunluğunu koruyup, sürdürmede önemli rolü olan östrojenin eksikliği kadınlarda özellikle trabeküler kemikte kayba neden olur ki buna Tip I Osteoporoz denir.
Tip I Osteoporoza bağlı kırıklar en çok vertebralarda ve distal radiusda (radius alt ucu) görülür.
70 yaşından sonra ortaya çıkan trabeküler ve kortikal kemikte eşit şekilde kayıp yapan osteoporozun nedeni ise yaşlanma ve buna bağlı faktörler olup (D vitamini yetmezliği, güneşten yeterince yararlanamama ve buna bağlı kırıklar daha çok proksimal femurda (femur üst ucu) oluşur. Bu tipe Tip II osteoporoz veya senil osteoporoz adı verilir. Tip I ve tip II’nin dahil olduğu grup primer osteoporoz olup bunun dışındaki nedenlerle oluşan osteoporoza ise sekonder osteoporoz denir. Sekonder osteoporozda altta yatan başka bir sebep osteoporoza yol açmaktadır. Bazı endokrin bozukluklar, hareketsizlik, bazı ilaçlar, romatoid artrit gibi sebepler sekonder osteoporoza yol açabilirler.

3. Normal kemik döngüsü nasıldır?
Osteoporozu anlamak için kemiğin yapısının ve fizyolojisinin özelleşmiş hücrelerinin aktivitesi etrafında gözden geçirilmesi yararlıdır.
Kemik yaşayan, canlı, büyüyen bir dokudur. Kendi içinde yapılanma gösteren, zedelenme halinde kendi kendini onarabilen metabolik faaliyetlerin gerçekleştiği dinamik bir ortamdır. Yaşam boyu yeniden yapılanma diye tanımlanan dinamizm içindedir, yapım-yıkım, şekillenme olaylarının gerçekleştiği metabolik olarak aktif bir dokudur. Yetişkin iskeletinin en önemli yapıtaşını oluşturur. Kemik dokusu, hücreler ve extracellüler matrixden oluşur. Kemik matrixinin çoğunluğu kollajen liflerden oluşur. Mineralizasyon için uygun ortamı hazırlar ve kalsifikasyon yeteneği vardır.
Matrixte 3 tip hücre yer alır:
Osteositler; matrixin laküna adı verilen kavitelerinde (boşluklarında) yerleşmişlerdir, bunlar asıl kemik hücreleridir.
Osteoblastlar; matriksin organik kısmını sentesleyen hücrelerdir.
Osteoklastlar, kemik dokusunun rezorbsiyonunu ve yeniden şekillenmesini sağlayan hücrelerdir. Osteoklastlar çok çekirdekli dev hücrelerdir.
Kemik matrixi fizyolojik olarak hidroksiapatit denen karbonat içeren bazik fosfat kristalleri ile minaralize olur.
Kemik dokusunun mineral kısmı başlıca kalsiyumdan ve daha az magnezyum, flor ve klor gibi diğer minerallerden oluşmuştur. Kalsiyum kemiğe dayanıklılık verir. Kalsiyumun tek kaynağı gıdalardır. Bağırsaklardan vitamin D etkisiyle emilir. Dolaşımdaki iyonize kalsiyumun düzenleyicisi parathormondur.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #5
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Menopozda kemik erimesi hızlanıyor
Menopoz döneminde kemiklerin kalsiyum tutmasına yardımcı olan östrojen hormonunun çok hızlı azalması, kemik erimesini hızlandırıyor.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kemal Hükmen, erkeklere göre kemikleri daha ince olan kadınlarda menopoz sonrası meydana gelen hormon değişikliklerinin, kemik erimesini hızlandırdığını söyledi.

Osteoporoz Riski Kadınlarda Yüksek
Hükmen, osteoporozun sağlam kemiklerin yavaş yavaş erimesine ve zayıflamasına neden olan bir hastalık olduğunu belirterek, kemik kütlesinin giderek azalması sonucu zayıflayan kemiklerin kolay kırılır hale geldiğini söyledi. Vücuttaki bütün kemiklerin bu durumdan etkilendiğini anlatan Hükmen, kemik erimesinin özellikle omurlarda, kalça ve bilek kemiklerinde daha belirgin görüldüğünü ve kırıkların özellikle yaşlılarda tehlikeli boyutlara ulaştığını ifade etti.
Hükmen, osteoporozdan etkilenenlerin yüzde 80’ini kadınların oluşturduğunu belirterek, şunları söyledi: “Erkeklere göre kemikleri daha ince olan kadınlarda, menopoz sonrası meydana gelen hormon değişiklikleri, kemik erimesini hızlandırır. Osteoporoz erkeklerde nadir olarak, genellikle 70 yaşından sonra görülür. Kadınlarda, menopozdan sonraki ilk 3-7 yıl arasında, kemik yoğunluğundaki azalma daha şiddetlidir. Bunun nedeni de kemiklerin kalsiyumu tutmasına yardımcı olan östrojen hormonunun, menopoz sonrası çok hızlı şekilde azalmasıdır.”

Beslenmenin Önemi
Sigara ve içki kullanan veya hareketten uzak bir yaşam tarzı süren kadınların, adet düzensizliği olan, ailesinde osteoporozlu hasta bulunan, özellikle 40 yaşından önce yumurtalıklarını aldırmış ve menopoza girmiş kadınların, hastalığa karşı daha duyarlı olmaları gerektiğini bildiren Hükmen, hastalığın ilerlemesini önlemek için beslenmenin çok önemli olduğunu ifade etti.
Hükmen, hastaların, süt ve süt ürünleri, balık ve yumurta gibi besinleri bol miktarda tüketmesi gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti: “Günde 1-2 gram kalsiyum tabletleri alınabilir. Hastada emilim bozukluğu varsa kalsiyumla birlikte D vitamini de verilmelidir. Hasta, günde 20 dakika güneşte kalmalı ve 1-2 litre su tüketilmelidir. Günlük yaşamda hareketli bir yaşam tarzı benimsenmeli, asansör yerine merdivenler, kırmızı et yerine sebzeli yiyecekler tercih edilmelidir. Osteoporozdan korunmak veya gelişimini azaltmak amacıyla menopoza girmiş kadınlarda hormon tedavisi önerilir. Evden fazla dışarı çıkmadıkları için yeteri kadar güneş ışığı alamayan yaşlılarda kemik erimesi hızlanır.”


İleri Yaşın Korkulu Rüyası

İskeletimizin %24'lük bir bölümü, her yıl çözünüyor ve yeniden meydana getiriliyor. Ancak yıkım, sıklıkla yapımdan daha fazla gerçekleştiği için, yaşamımızda her yıl yaklaşık %0,3 oranında kemik kaybı yaşıyoruz. Gerçek anlamda kemik kaybıysa, hem kadınlarda hem de erkeklerde, normal yaşlanma sürecinin bir parçası olarak 35 yaşında başlıyor.Çocukluk yılları boyunca, vücuda alınan kalsiyumun %75 gibi çok büyük bir yüzdesi, kemik dokunun yapısına katılıyor. Kadınlarda 14, erkeklerdeyse 17 yaşına kadar kemiklerin büyümesi ve yoğunluğunun artması süreci devam ediyor. Kemik kütlesinde tepe noktaya, 20'li yaşlarda ulaşılıyor ve sonraki yaşlarda da düşüş başlıyor. Bu noktadan itibaren kalsiyum, kemik yapımında değil, yalnızca kemik yapısının sağlamlığının korunmasında kullanılıyor. Bu yüzden de, kemik yoğunluğu ilerleyen yaşla birlikte azalma gösteriyor.
Kemiğin ince yapısı, birbirine bağlanmış proteinlerden oluşan çatı içerisinde bir arada gömülü olan kalsiyum ve fosfor kristallerinden oluşuyor. Kalsiyumun baskın yapısal formu olan hidroksiapatit, toplam kemik ağırlığının %67'sini oluşturuyor. Geri kalan yüzdeyse, kolajen ipliklerden meydana geliyor. Mineral kristalleri kemiğe sertlik, güç ve dayanıklılık, kolajense esneklik kazandırıyor. Magnezyum, flor, sodyum, potasyum, sitrat ve diğer eser elementler de, bu yapının "sıvası".
Kemik dokuda, başlıca 3 tip hücre bulunuyor: osteoblastlar (genç kemik hücreleri), osteositler (kılıfla kaplı erişkin kemik hücreleri) ve osteoklastlar (yıkım dev hücreleri). Kemik dokuya derinlemesine gömülü olan osteoklastlar kemik dokunun yıkımından, diğer iki hücre tipiyse kemik dokuya mineral yığılımından sorumlu. Bu iki olay arasındaki denge de, kemik kütlesini ve yoğunluğunu belirleyen temel etken. Söz konusu hücrelerin sürekli etkinlikleri, yeterli ve uygun miktarda kalsiyum varlığına dayalı. Kalsiyum, bu anlamda, kemik oluşumu, beslenmesi, gelişimi ve rejenerasyonunda, yaşamsal önem taşıyor. Kemik yoğunluğunun kalıtsal özelliğiyse, dokuda bulunan D vitamini almacı geninde görülen çok tiplilikle açıklanıyor.
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #6
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Osteoporoz yani kemik erimesi kemik doku yogunluğunun azalması nedeniyle dayanıklığının azalması, yani kalitesinin düşmesidir. Kemik erimesinin şiddeti arttıkça kemik kırılganlığı da artmaktadır. Osteoporoz ciddi ve sinsi bir hastalıktır. Bu yüzden kemik erimesi, zamanında yakalanıp önlenmezse sakatlıklara ve ölüme neden olur. Dünyada kalp-damar hastalıkları ve kanserden sonra bilinen 3. ölüm nedeninin osteoporoz olduğu bildirilmiştir. Menopozda olan kadınlar yaşamlarının geri kalan kısımlarında osteoporoza bağlı %50'lik bir kemik kırığı riski ile karşı karşıyadırlar. Osteoporoz 3 kadına karşılık 1 erkekte görür ve yaşlılıkta daha çok rastlanan bu hastalık tek başına yaşlılık hastalığı değildir.
Kemikler de kalp, beyin gibi canlı ve sürekli yapılanan bir sistemdir. 30 yaşına kadar kemik yapısı ilerler ve 30 yaşında doruk noktasına ulaşılır. 30 yaşında yeterli kemik kütlesine ulaşılmaması halinde hastalık ortaya çıkmaya başlar. Bu yüzden, kemiklerin korunmasında ve güçlü olmasında birinci adım beslenmedir. 45 yaşından sonraysa kemik kayıp hızı, artmaya başlar. 30-35 yaşına kadar kemik yoğunluğunu en üst seviyeye taşıyabilirsek, ileride yaşanacak yıkımın tahribatını da en aza indirebilir ve osteoporozun önüne geçebiliriz.

Anne karnından itibaren beslenmeye özen gösterilmelidir

Bebeklikten, hatta anne karnından itibaren doğacak çocuğun geleceği düşünülerek doğru beslenilmesi lazım. Kalsiyumun, yaşam boyunca yeterli miktarda alınması, kemik dokusunu en üst seviyeye çıkaracağından bu yıkımın etkisini zayıflatır. Ayrıca fiziksel aktiviteler, kemiklerin güçlenmesini sağlar. Bütün bunlara karşın yine de genetik gibi diğer bazı faktörler nedeniyle hastalık ortaya çıkabilir. O zaman da uygulanacak tedaviyle yıkım önlenebilir.
Osteoporotik kemik hem kütlesini kaybetmiş hem de iç yapısı bozulmuş bir kemiktir. Kaybolan kemiği tekrar yerine koymak oldukça zor, pahalı ve uzun zaman alan bir olaydır, dolayısı ile risk faktörlerini belirlemek ve osteoporozu önlemek gelişmiş bir osteoporozu tedavi etmekten daha kolaydır.

Kemik erimesi için önemli risk faktörleri
  • Kadın olmak
  • 50 yaşın üstünde olmak (Yaş arttıkça yoğunluğunu kaybeden kemikler zayıflar)
  • Menopoza girmiş olmak (Menopoza girmiş kadınların ortalama üçte birinde osteoporoz gelişmektedir ki, bunun sorumlusu östrojen düzeyindeki azalmadır)
  • Erken menopoza girmek veya yumurtalıkların operasyon ile alınmasını takiben cerrahi (yapay) menopoza girmek.
  • Erkeklerde erkek cinsiyet hormonu olan testosterondaki azalma ile kemik kütlesi de azalabilmektedir (Erkeklerde gonad fonksiyonunun; işlevinin herhangi bir nedenle azalması osteoporoza bağlı kırıklara yol açabilmektedir).
  • Düşük kalsiyum içeren yiyeceklerle beslenme ve vitamin D eksikliği
  • Fiziksel aktivitenin, hareketliliğin ve egzersizin az olması, (egzersizin kemik kütlesini arttırdığı, kemiği kuvvetlendirdiği kanıtlanmıştır).
  • Ailede osteoporozlu kimselerin bulunması (kırıklara yatkınlığın bir kısmı kalıtsaldır; annelerinde omurga kırığı öyküsü olan genç kadınlarda da kemik kütlesinde azalmaya rastlanmaktadır)
  • Kısa boylu, ince yapılı kişiler iri yapılı, kilolu kişilere göre daha fazla osteoporoz riski taşımaktadırlar.
  • Beyaz tenli, açık renk gözlü olmak.
  • Sigara içmek
  • Alkollü, kolalı ve kafeinli içecekleri çok fazla tüketmek.
  • Bazı ilaçları uzun süreden beri veya yüksek dozlarda kullanıyor olmak (örneğin; kortikosteroidler, lityum, alüminyum, antikonvülzanlar, antiasitler, antikoagülanlar, siklosporin, tiroid ilaçları ve bazı kanser ilaçları gibi).
  • Bazı hastalıkların olması. Örneğin; şeker hastalığı, tiroid veya paratiroid bezinin fazla çalışması, mide-barsak operasyonu geçirmiş olmak, uzun süren hareketsizlik, felçler, bazı romatizmal hastalıklar ve diğer bazı endokrin (hormonal) hastalıklar osteoporoza neden olabilmektedirler.
Bütün bu nedenlerden dolayı osteoporoz hastalığının sebebinin araştırılmasında tanısında takibinde sadece muayene yeterli değildir; film, kemik yoğunluğu ölçümleri, kan ve idrar incelemeleri de gerekmektedir.

Belirtileri
  • Bel ve sırt ağrısı
  • Boyda kısalma, omurgada kırık
  • Sırtta kaburlaşma, omuzlarda yuvarlaklaşma
  • El bileğinde kırık
  • Kaburga kırıkları
  • Kalça kemiğinde kırık
Hastalığın önüne geçmek için bol sebze ve süt ürünleri tüketilmesi gereklidir.Peynir, lor, yoğurt, süt ve bol sebze sofradan eksik edilmemelidir. Günde 15-20 dakika mutlak surette güneşte kalınmalı ve egzersiz yapılmalıdır. Egzersiz günde en azından yarım saat tempolu yürüyüş şeklinde olabilir.
Osteoporozda tanı kemik mineral yoğunluğu ölçümü ile konur. Osteoporozun tipini belirlemek için bununla birlikte kan biyokimya değerleri araştırılmalıdır.
Erken tanı konması son derece önemlidir,

Tedavide
  • Yaşam tarzında değişiklikler yaparak düşmeyi azaltacak önlemler almak,
  • Doktorunuzca önerilen egzersiz programlarını uygulamaya çalışmak,
  • Beslenme şeklinizi önerilen şekilde düzenlemek,
  • İlaçlarınızı düzenli kullanmak ve yine düzenli doktor kontrolüne gitmek,
  • Osteoporozun önlenebilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu bilmek gerekmektedir.

PROF. DR. FİKRET TÜZÜN
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ocak 2007       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kontrolsüz diyet ''osteoporozu'' tetikliyor
Adana - Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tunay Sarpel, kontrolsüz diyetin osteoporoz (kemik erimesi) hastalığı riskini artırdığını söyledi.
Prof. Dr. Sarpel, Balcalı Eğitim Günleri kapsamında, Hipokrat Konferans Salonu'nda düzenlenen ''Osteoporoz'' konulu konferansta, dünyada 4 ila 6 milyon kişinin kemik erimesi hastası olduğunu, 13-17 milyon arası kişinin ise risk altında bulunduğunu belirtti. Kemik erimesinin genellikle kadın hastalığı olarak görüldüğünü belirten Sarpel,
''21 ilde erkekler arasında yaptığımız bir ankette erkeklerin de yüzde 8,6 oranında hastalığa yakalandıklarını gördük. Buna göre erkekler de hastalığa gereken önemi vermeli''
dedi.
Osteoporozun ciddi ve sinsi bir hastalık olduğunu vurgulayan Sarpel, şöyle konuştu:
''Kemik erimesi, zamanında teşhis edilip önlenmezse sakatlıklara hatta ölüme neden olur. Türkiye'de 31-89 yaş grubu arasında bin 597 kişiyle yapılan ankette
50 yaş üzerindeki kişilerin yüzde 45 üzerinde kemik erimesi görüldü. Hastalığa yaşlılıkta daha çok rastlanıyor, ancak bu tek başına bir etken değil. Kemiklerde
kalp, beyin gibi canlı ve sürekli aktif bir sistemdir. 30 yaşına kadar kemik yapısı ilerler ve 30 yaşında doruk noktasına ulaşılır. 30 yaşında yeterli kemik kütlesine ulaşılmaması halinde hastalık ortaya çıkmaya başlar.''
Kemik erimesinin kalsiyum ve D vitamini eksikliğine bağlı olarak ortaya çıktığını vurgulayan Sarpel, şöyle devam etti:
''Bebeklikten, hatta anne karnından itibaren doğacak çocuğun geleceği düşünülerek doğru beslenilmesi lazım. Özellikle anneler çocuklarını gazlı içeceklerden uzak tutmalı. Çünkü yemek esnasında alınan kalsiyum, kola gibi gazlı içecekle birlikte yok oluyor. Bunun yanı sıra kontrolsüz yapılan diyetler hastalığın oluşmasını tetikliyor. Özellikle, ergenlik döneminde yapılan bilinçsiz diyetler, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacak büyük riskleri de beraberinde taşır."
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
11 Eylül 2008       Mesaj #8
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Osteoporoz, kemiklerin dayanıksız hale gelmesine yol açan kemik kütlesi azalması olup, kemiklerin basit bir düşme sonucu bile kırılabilmesine neden olan bir hastalıktır.
Özellikle kadınlarda ve menopozdan sonra daha sık görülür. Bunun nedeni menopozdan sonra kadınlık hormonunun azalmasıdır.

Osteoporozun belirtileri nelerdir?
Osteoporoz başlangıçta hiçbir belirti vermeyebilir. Ancak hastalık ilerlediği zaman kemik kırıkları ortaya çıkar. En sık kırılan kemikler omurga, kalça, el ve ayak bileği kemikleridir. Omurga kırıkları sırt ve bel ağrılarına, boyda kısalmaya, hatta kamburlaşmaya neden olur. Ancak omurga kırıkları, her zaman ağrıya neden olmayabilir. Bu nedenle omurga kırığı olup hiçbir şeyden habersiz yaşamını sürdüren hastalar da bulunabilir.

Tanı
Osteoporoz, öncelikle düzgün bir öyküleme ve fizik muayene ile tanınır. Bu öykülemede osteoporoz, sizdeki bazı ilişkili tıbbi durumlar ile sizde ve diğer akrabalarınızda kırık öykülerinin bulunup bulunmadığına ilişkin sorular bulunur. Hekim öykünüzü değerlendirip olası kırıklar ve bulguları saptamak için bir dizi fiziksel muayene işlemi ve testten sonra varsa kırık tespiti için röntgen filmleri ve kemik mineral yoğunluğunuzu saptamak için "Kemik Dansitometrisi" denilen ölçümü yaptırmanızı isteyecektir. Kemik dansitometrisi, röntgen çektirmek gibi, ağrısız bir işlemdir. Dansitometri işlemi sırasında röntgen ışınları veya ses dalgaları kullanılarak ölçüm yapılan bölgedeki kemiklerinizin mineral yoğunluğu saptanır. Saptanan değer, sağlıklı genç erişkinlerin değerleri ile kıyaslanarak T skoru denilen bir değer elde edilir ve ölçüm yapılan kemiklerin sağlıklı kemik ölçümüne nazaran ne durumda olduğu saptanır.
Kemik dansitometrisi testi ancak kişinin taşıdığı risk faktörleri gözönüne alınarak ve ölçüm sonuçları tedavi kararı vermede yardımcı olacaksa yapılmalıdır. Hali hazırda menopoz için hormon replasman tedavisi alıyorsanız kemik dansitometrisi yapılması gereksiz olabilir. Ancak tedavi kararı verilmeden önce yapılacak bir kemik dansitometrisi, tedavi kararında kişisel risk durumunuzu belirleyerek yardımcı bilgiler sağlayabilir. Ek olarak tedavi altında olduğunuz yıllarda 18 - 24 ay aralarla yapılacak kemik dansitometri ölçümleri tedaviye cevabınızı izlemek adına yararlı olacaktır.

Osteoporoz nasıl tedavi edilir?
Osteoporoz önlenmesi ve tedavisinde kullanılan bir grup ilaç mevcuttur. Ne var ki bu ilaçlar bir dereceye kadar kemiğin kendisini yenilemesine yardımcı olmalarına karşın osteoporozu "tedavi" etmezler. Bu nedenle ilaç tedavisini altındaki hastalarda kemik sağlığı için diğer önlemlere uymak zorundadır. Tedavide kullanılan ilaçlar kalsiyum, D vitamini, bisfosfonatlar, hormon tedavileri ve kalsitoninler gibi değişik ilaç gruplarını içermektedir. Bu ilaçlar hekim tarafından hastanın durumuna uygun biçimde seçilerek kullanılırlar.

Prof. Dr. Yavuz Baykal
Memorial Hastanesi Dahiliye Bölüm Koordinatörü
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Eylül 2008       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Menopoz insan hayatında önemli değişikliklerin meydana gelmesine neden olur. Hem ruhsal hem de fiziksel bu değişiklikler temel olarak vücutta yumurtalıklardan salgılanan östrojenin azalması nedeniyle ortaya çıkar. Menopozla birlikte özellikle aşağıda anlatılacak olan risk faktörleri olanlarda kemik dokusu da kısa zamanda kalitesinden ödün vermeye başlayabilir. Menopozda olan kadınlar yaşamlarının geri kalan kısımlarında osteoporoza bağlı %50'lik bir kemik kırığı riski ile karşı karşıyadırlar.
Osteoporoz insan ömrünün giderek uzamasıyla birlikte ülkemizde de önemli bir sorun haline gelmiştir.

Osteoporoz nedir?
Osteoporoz, ya da daha çok bilinen adıyla "kemik erimesi", kemiğin mineral içeriğinin azalması nedeniyle dayanıklılığının azalması, yani kalitesinin düşmesidir. Vücutta kortikal kemik ve trabeküler kemik olmak üzere iki ayrı kemik türü vardır. Kortikal kemik tüm vücut kemiklerinin %80'ini oluştururken, trabeküler kemik, bir arıpeteği yapısında olan ve yüzey alanı daha geniş bir kemik türüdür. Trabeküler kemik omurgalarda ve uzun kemiklerin uç kısımlarında yer alır ve osteoporoza bağlı kırıklara en hassas bölgeler de buralarıdır. Kemikler sürekli olarak yapım-yıkım olaylarının ardarda devam etmesiyle yenilenen canlı dokulardır. Trabeküler kemiğin yapım-yıkım hızının kortikal kemiğe göre 4-8 kat daha hızlı olması bu kemikleri kırıklara daha hassas hale getirmektedir.
Kadınlarda 40 yaşına kadar yapım-yıkım olayı dengeli bir şekilde devam ederken, bu yaştan itibaren yıllık %0.5'lik bir oranda geri dönüşümsüz bir kemik kaybı olur. Bu, özellikle menopozdan itibaren daha da hızlanır ve menopozda olan bir kadın her yıl trabeküler kemiklerinin %5'ini ve tüm vücut kemik dokusunun %1-1.5'luk bir kısmını kaybeder. Bu kayıplar 10-15 yıllık hızlı bir dönemden sonra oldukça azalır. İşte bu aşamaya kadar kaybedilen kemik dokusu miktarı kadının ileride kemik kırığıyla karşılaşıp karşılaşmayacağını belirleyen en önemli etkenlerden biridir. Zira bu süre içerisinde trabeküler kemiğin %50'si kortikal kemiğin ise %30'u kadar bir miktarı kaybedilmiş olabilir.

Osteoporoz hangi kemikleri etkiler?
Osteoporoz en sık vücudun yükünü taşıyan ve trabeküler yapıda olan omurları etkiler. Tüm osteoporoz olgularının %47'si omurlarda, %20'si kalçada (uyluk kemiğinin baş kısmında), %13'ü bileklerde ve %20'si diğer kemiklerde görülür. unun sonucunda özellikle ileri yaşlarda omurlardaki çökme kırıklarına bağlı olarak boyda kısalma olabileceği gibi (bir kadının ileri yaşlarda boyu 15-20 cm'ye kadar kısalabilir!), hafif düşmeler sonucunda ya da kendiliğinden, başta kalçada olmak üzere diğer kemiklerde hayatı tehdit eden kırıklar meydana gelebilir.

Osteoporoz kimlerde daha sık görülür?
Osteoporoz riski yaşla birlikte artar ve özellikle kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. İnce kemik yapısı olanlarda, ailesinde ve özellikle ailesindeki kadınlardan birinde kemik kırığı öyküsü ya da boyunda kısalma öyküsü bulunan kadınlarda, 45 yaşından önce kendiliğinden ya da ameliyatla yumurtalıkların alınması neticesinde menopoza giren kadınlarda, uzun süreli adet görememe şeklinde adet düzensizliği olan kadınlarda, gıdalarının kalsiyum içeriği az olan kadınlarda (en önemli kalsiyum kaynakları süt ve süt ürünleridir), yaşamlarında egzersize yer vermeyen, sigara içen, aşırı alkol kullanan kadınlarda, kortizon ve diğer bazı ilaçları kullanmak zorunda olanlarda ve başta hipertiroidi (tiroid hormonlarının yüksek olması) olmak üzere çeşitli hormonsal hastalıklarda osteoporoz riski artmıştır.
70 yaşın üzerinde olan kadınların %21'inde hiçbir belirti olmasa da radyolojik olarak kırık yönünde değişiklikler gözlenir. Kalça kemiği kırıklarının riski menopozdan 10-15 yıl sonra artmaya başlar ve 90 yaşında bir kadının kalça kemiği geçirmiş olma olasılığı %20'dir. Bu kalça kırıklarının yaklaşık %15'i ilk üç ayda ölümle sonuçlanacak kadar ağırdır. Özellikle kalça kırıkları %50 kadında sakatlıkla sonuçlanır.

Osteoporozun Nedenleri

Osteoporoz metabolik kemik hastalıklarının en sık görülenidir.Vücut yeterli yeni kemik oluşturamamaktadır.Yıkım süreci ise hızlanmıştır.Kalsiyum ve fosfat kemik gelişimi için zorunlu olan iki mineraldir.Vücut ömür boyu kemik yapımı için Calcium'a ihtiyaç duymaktadır.Diyetle alınan kalsiyum yetersizse veya emilimi yetersizse kemik dokularında zayıflamalar oluşur.Kemiklerin kırılmaya eğilimi artar.
Osteoporozu hazırlayan en önemli etkenlerden biri, otuz yaş dolayında kemik kütlesinin azalmaya başlamasıdır.Kadınlarda başka bir önemli hazırlayıcı etken menapoz döneminde östrojen hormonu salgısının hızla azalmasıdır.Genellikle kemiklerdeki yoğunluk kaybı uzun yıllar boyunca fark edilmeden gelişir.Hastalık kemiklerdeki kırılma ile ortaya çıktığında ise artık oldukça ilerlemiştir.
Osteoporozun nedenlerinden en önde geleni hormon (kadında östrojen, erkekte androjen) eksikliğidir.Özellikle 60 yaşın üstündeki kadınlarda sık görülür.Bu Yumurtalık fonksiyonunun kaybı ve menapoz esnasında östrojen hormonunun azalmasına bağlıdır.Diğer sebepler arasında diyetle düşük kalsiyum alınması, kortikosteroid tedavisi, veya fazlalığı hipertiroidizm, hiperparatiroidizm, hareketsizlik, kemik kanserleri, genetik bozukluklar sayılabilir.

Osteoporoz tanısı nasıl konur?
Klasik radyolojik yöntemlerle (düz röntgen filmleriyle) osteoporoz tanısı koymak hatalıdır. Bunun yerine DEXA adı verilen özel yöntemle ve kemik tomografisi yöntemiyle vücudun en hassas kemikleri olan uyluk başı bölgesi, omurlar ve kol kemiklerinin incelemesi yapılır ve hassas bir şekilde tanı konabilir. Raporda "normal", "osteopeni" (osteoporoz başlangıcı), "osteoporoz" ve "ileri derecede osteoporoz" olmak üzere farklı ifadeler kullanılabilir.Hiç bir şikayeti olmayan kadınlarda bile menopoza girdiklerinde bir kez ve daha sonra beşer yıllık aralıklarla kemik ölçümü önerilmektedir.

Osteoporoz nasıl tedavi edilir?
Başlamış bir osteoporoz süreci sonucu kaybedilen kemiği yerine geri getirmek zordur. Ancak süreç bazı tedavilerle büyük oranda durdurulabilir. Bunun sonucunda ileri derecede osteoporoz olguları hariç, kırık oluşma riski de önemli derecede azalmış olur.Östrojen tedavisinin süreci yavaşlattığı artık kesinlikle kanıtlanmıştır. Östrojen tedavisi alanlarda kol ve kalça kırıklarında %50-60 oranında azalma, beraberinde kalsiyum alımı da sağlandığında (kalsiyumdan zengin gıdalar alınması ve gerekli durumlarda ilaç şeklinde kalsiyum tedavisi) omurga kemiği kırıklarında %80'lik bir azalma beklenebilir. Bu, özellikle en az 5 yıllık bir tedavi sonrası etkili olur. Östrojen tedavisinin etkili olabilmesi için tedavi devam etmelidir. Tedavi bırakıldığında osteoporoz süreci tedaviden önceki eski hızıyla devam eder. Progesteron tedavisi de kalsiyum metabolizması üzerindeki olumlu etkileriyle osteoporozun önlenmesine katkıda bulunur.
Kalsiyum emilimi yaşla birlikte azalır ve özellikle menopoz sonrası azalma daha belirgin olur. Kalsiyum dengesinin sağlanması osteoporoz engellenmesinde en önemli basamaklardan biridir. Ancak östrojenin az olduğu durumlarda kalsiyum ne kadar alınırsa alınsın etkili olmayabilir. Bu yüzden östrojen tedavisine ek olarak vücuda gıdalarla ya da ilaç verilmesi yoluyla günlük 1000 gram kalsiyum girişinin sağlanması önemlidir. Östrojen tedavisinin sakıncalı olduğu durumlarda ise calsitonin adlı ilaçtan faydalanılır.Calcitonin gibi bazı ilaçlarda kemik yoğunluğu ve kemik ağrıları üzerinde etkilidir.Tedavi mutlaka uzman bir doktor tarafından planlanmalıdır.
İlaç tedavisi dışında osteoporozun önlenmesi ya da ilerlemesinin durdurulması için yaşam tarzında da bazı değişiklikler yapılmalıdır. Günde en az 30 dakika olmak üzere, haftada 3 kez vücudu zorlamayan sporlar yapılması menopoz döneminde kemiğin mineral miktarını önemli ölçüde iyileştirir. Sigara ve alkol bırakılmalıdır. Dengeli bir diyetle yeterli kalsiyum alınması için gerekli değişiklikler yapılmalıdır

Alternatif Tedavi Yöntemleri
Somon Balığı Kemik Erimesini Önlüyor
Amerika'da yapılan bir araştırmada, somon balığının halk arasında kemik erimesi olarak bilinen, özellikle kadınların korkulu rüyası osteoporoza karşı etkili olduğu ortaya çıktı. Amerikalı bilim adamları; 'Miacalcic' adlı ilacın etken maddesi olan 'salmon calciton', somon balığının laboratuar ortamında sentetik olarak üretilmesiyle elde ederek, osteoporoza karşı doğal tedavi sağladığını belirttiler. Uzmanlar, salmon calciton'in insan vücudunda da varolduğunu ve kalsiyum metabolizması içerisinde fizyolojik olarak etkili olması açısından önemli bir hormon olduğunu kaydetti. Uzmanlar ayrıca, bu hormon sayesinde hastaya dışarıdan bir madde verilmeden, sadece vücuda yapılan hormon takviyesiyle kemiklerin güçlendirilebildiğini vurguladı.
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
14 Ağustos 2009       Mesaj #10
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Osteoporoz için bitkisel çözümler
osteoporoz
Osteoporoz hastalığı psikolojik, beslenme ve hormonal farklılıklardan dolayı en çok kadınlarda görülüyor. Kadınların yarısından fazlası 45-75 yaşları arasında bu hastalığa yakalanıyor.

Çoğu insan osteoporoz hastalığının kalsiyum eksikliğinden kaynaklandığı düşünüyor ve kalsiyum desteği alıyor.

Kalsiyumla beraber C, D ve E vitamini de osteoporoz hastalığında önemli rollere sahipler. Bazı belli minerallerin vücuttaki miktarlarının düzenlenmesi doğru kalsiyum seviyelerinin muhafaza edilmesi açısından önemli.

Bu mineraller, magnezyum, fosfor, bakır, çinko ve manganez.

Osteoporoz için şifalı bitkiler:
  • Bir çeşit kasımpatı olan 'akırkarha' bitkisi ağrıyı hafifleten bir etkiye sahiptir.
  • Kabayonca, avize çiçeği, karahindiba ,arpa maydanoz kemikleri güçlendirmeye yarayan bitkiler.
  • Ardıç tohumu, eğir kökü, aspir, hardal tohumu ve mısır püskülü kemiklerdeki ağrıları azaltıcı özelliğe sahip bitkiler.
  • Ağrının hafiflemesi için bir taze limonun suyunun yarısını 250 ml suyla karıştırıp her yarım saatte bir ağrı dinene kadar için. Limon yerine elma suyunu da tercih edebilirsiniz.

Benzer Konular

20 Aralık 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap
12 Kasım 2012 / Kemikerimesi Soru-Cevap
21 Mart 2010 / Misafir Soru-Cevap
17 Kasım 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
5 Temmuz 2009 / cigdem1122 Soru-Cevap