Arama

Elementler - Alüminyum

Güncelleme: 30 Nisan 2011 Gösterim: 15.371 Cevap: 4
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
10 Nisan 2007       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Alüminyum (veya aluminyum, Simgesi Al). Gümüşümsü renkte sünek bir metaldir. Atom numarası 13 tür. Doğada genellikle boksit cevheri halinde bulunur ve oksidasyona karşı üstün direnci ile tanınır. Bu direncin temelinde pasivasyon özelliği yatar. Endüstrinin pek çok kolunda milyonlarca farklı ürünün yapımında kullanılmakta olup dünya ekonomisi içinde çok önemli bir yeri vardır. Alüminyumdan üretilmiş yapısal bileşenler uzay ve havacılık sanayii için vazgeçilmezdir. Hafiflik ve yüksek dayanım özellikleri gerektiren taşımacılık ve inşaat sanayiinde geniş kullanım alanı bulur.

Sponsorlu Bağlantılar
Özellikleri

Alüminyum, yumuşak ve hafif bir metal olup mat gümüşümsü renktedir. Bu renk, havaya maruz kaldığında üzerinde oluşan ince oksit tabakasından ileri gelir. Alüminyum, zehirleyici ve manyetik değildir. Kıvılcım çıkarmaz. Saf alüminyumun çekme dayanımı yaklaşık 49 megapascal (MPa) iken alaşımlandırıldığında bu değer 700 MPa'a çıkar. Yoğunluğu, çeliğin veya bakırın yaklaşık üçte biri kadardır. Kolaylıkla dövülebilir, makinede işlenebilir ve dökülebilir. Çok üstün korozyon özelliklerine sahip olması, üzerinde oluşan oksit tabakasının koruyucu olmasındandır.


Uygulama alanları Dünyadaki kullanımı, hem miktar hem de değer olarak demirden sonra gelir.

Saf alüminyumun çekme dayanımı düşük olmakla birlikte, bakır, çinko, magnezyum, manganez, ve silisyum gibi pek çok elementle alaşımlandırılarak mekanik özellikleri geliştirilebilir. Yüksek dayanım/ağırlık oranlarından ötürü alüminyum alaşımları, uçak ve uzay araçlarının vazgeçilmez bileşenleridir.

Kullanım alanlarından bazıları:

Ulaşım (otomobil, uçak, kamyon, tren vagonları, deniz araçları, vs.)
Ambalaj (alüminyum kutular, folyolar, vs.)
Su arıtma
İnşaat (cam, kapı, duvar, bina, vs.)
Dayanıklı tüketim aletleri (cihazlar, mutfak araç gereçleri, vs.)
Elektrik iletim hatları (alüminyum, bakırla eşit elektrik iletkenliğine sahip olup onun yarı ağırlığındadır ve fiyatı da daha ucuzdur [1])
Makine imalatı
Kendisi manyetik olmamakla birlikte MKM çeliği ve Alnico manyetlerinin yapımında
Yüksek safiyette alüminyum (SPA, %99.98 - %99.999 Al) elektronik ve CD lerde
Toz haline getirilmiş alüminyum boyalara gümüşümsü renk vermede kullanılır. Alüminyum pulcukları (özellikle ahşap boyamada), astar boyalarına da katılabilir. Böylece kurumayla birlikte alüminyum pulcuklar su geçirmez bir tabaka oluşturur.
Anodize edilmiş alüminyumun oksidasyon direnci daha da yüksektir ve inşaat sanayinin pek çok alanında kullanılır.
Kolay şekillendirilebilir oluşu ve yüksek ısı iletkenliğinden ötürü, yeni bilgisayarların CPU'larının ısı uzaklaştırıcılarında alüminyum kullanılır. Bakır ısı uzaklaştırıcıları daha küçük olmalarına karşın daha pahalı ve yapımları daha zordur.
Alüminyum oksit (alumina), doğada corundum (rubi ve safir) halinde bulunur ve cam yapımında kullanılır. Sentetik rubi ve safir, lazerlerde koherent ışık yapımında kullanılır.

Alüminyumun çok hızlı oksitlenme özelliği, katı roket yakıtı olarak ve diğer piroteknik kompozisyonların üretiminde kullanılmasına yol açar.

Alüminyum aynı zamanda bir süper iletkendir. Süper iletkenliğe geçiş kritik sıcaklığı 1,2 K dir.


Yaklaşık 15 cm boyunda bir alüminyum metal parçası.
Tarihçe [değiştir]Eski Yunanlılar ve Romalılar, alüminyumun tuzlarını, boyaların renklerini sabitleştirmede ve kan durdurucu olarak kullanmışlardır. Alum günümüz tıbbında hala kan durdurucu ve damar büzücü olarak kullanılmaktadır.

Friedrich Wöhler'in, alüminyumu, 1827'de, susuz alüminyum klorürü potasyum ile karıştırarak ayrıştıran ilk kişi olduğu bilinirse de metal, o tarihten iki sene kadar önce, Danimarkalı bir fizikçi ve kimyacı olan Hans Christian Øersted tarafından saf olmayan bir formda üretilmiştir. Dolayısıyla almanaklarda ve kimya literatüründe Øersted'in adı alüminyumu bulan kişi olarak geçer [2]. Fransız Henri Saint-Claire Deville, 1846'da, Wöhler'in metodunu, daha pahalı olan potasyum yerine sodyum kullanarak geliştirmiştir.

Amerikalı Charles Martin Hall 1886'da, alüminyumun elektrolitik bir prosesle eldesine ilişkin bir patent başvurusunda (patent no: 400655) bulunmuş, aynı yıl, Hall'un bu buluşundan tamamen habersiz olmak üzere Fransız Paul Héroult da aynı tekniği Avrupa'da geliştirmiştir. Bu nedenle iki bilim adamının adı verilen Hall-Heroult prosesi, günümüzde alüminyumun cevherinden eldesinde bütün dünyada kullanılan temel yöntemdir.


Londra'da bulunan ve Eros adıyla bilinen bu heykel, 1893'te yapılmış olup alüminyumdan üretilmiş ilk heykellerden biridir.ABD'deki Washington anıtının zirvesinin yapımında alüminyum kullanılması kararlaştırılmış ve o tarihte alüminyumun yaklaşık 30 gramının maliyeti bu projede çalışan bir işçinin yevmiyesinin iki katına eşdeğer olmuştur [3].

Adolf Hitler'in yönetime gelişinden hemen sonraki yıllarda Almanya, alüminyum üretiminde dünya lideri olmuştur. Ancak 1942'de, ABD'de yeni hidroelektrik santral projelerinin (örneğin, Grand Coulee Barajı) devreye alınması, ABD'ye Nazi Almanya'sının başedemeyeceği bir üstünlük vermiştir. Bu üstünlük, dört yıl içinde 60 bin savaş uçağı yapmaya yetecek kadar alüminyum üretimi şeklinde ortaya çıkmıştır [4].


Doğada bulunuşu [değiştir]Yerkabuğunda bol miktarda (%7,5 - 8,1) bulunmasına rağmen serbest halde çok nadir bulunur ve bu nedenle bir zamanlar altından bile daha kıymetli görülmüştür. Alüminyumun ticari olarak üretiminin tarihi 100 yıldan biraz fazladır.

Alüminyum ilk keşfedildiği yıllarda cevherinden ayrıştırılması çok zor olan bir metal idi. Alüminyum rafine edilmesi en zor metallerden biridir. Bunun nedeni, çok hızlı oksitlenmesi, oluşan bu oksit tabakasının çok kararlı oluşu ve demirdeki pasın aksine yüzeyden sıyrılmayışıdır.

Alüminyumun hurdalardan geri kazanımı, günümüz alüminyum endüstrisinin önemli bir bileşeni haline gelmiştir. Geri kazanım prosesi, metalin basitçe tekrar ergitilmesi esasına dayanır, ki bu yöntem metalin cevherinden üretimine nazaran çok daha ekonomiktir. Alüminyum rafinasyonu çok yüksek miktarlarda elektrik enerjisi gerektirir, buna karşılık geri kazanım prosesi, üretiminde kulanılan enerjinin %5'ini harcar. Geri kazanım prosesi 1900'lü yılların başlarından beri uygulanmakta olup yeni değildir. 1960'lı yılların sonlarına kadar düşük profilli bir faaliyet olarak devam eden geri kazanım olgusu, bu tarihte içecek kutularının alüminyumdan yapılmaya başlanması ile gündeme daha yoğun şekilde gelmiştir. Diğer geri döndürülen alüminyum kaynakları arasında otomobil parçaları, pencere ve kapılar, cihazlar, ve konteynerler sayılabilir.

Alüminyum reaktif bir metal olup cevherinden (alüminyum oksit, Al2O3) kazanımı çok zordur. Örneğin, karbonla doğrudan redüksiyonu, alüminyum oksitin ergime sıcaklığı yaklaşık 2000°C olduğundan ekonomik olmaktan uzaktır. Dolayısıyla, alüminyum elektroliz yöntemiyle kazanılır. Bu yöntemde alüminyum oksit, ergimiş kriyolit içinde çözündürülür ve daha sonra saf metale redüklenir. Bu yöntemde redüksiyon hücrelerinin çalışma sıcaklığı 950-980°C civarındadır. Kriyolit, Grönland adasında bulunan doğal bir mineraldir fakat alüminyum üretimi için sentetik olarak yapılır. Kriyolit, alüminyum ve sodyumun florürlerinin bir karışımı olup formülü Na3AlF6 şeklindedir. Alüminyum oksit (beyaz toz), yaklaşık %30-40 demir içerdiği için kırmızı renkli olan boksitin rafinasyonu ile üretilir. Bu işlemin adı Bayer prosesidir ve daha önceleri kullanılmakta olan Deville prosesinin yerini almıştır.

Wöhler prosesinin yerini alan elektroliz yönteminde her iki elektrot da karbondan yapılmıştır. Cevher bir kez ergimiş hale geldikten sonra iyonlar serbestçe dolaşmaya başlarlar. Negatif elektrotta (katot) gerçekleşen reaksiyon:

Al3+ + 3e- → Al
olup alüminyum iyonunun elektron alarak redüklendiğini gösterir. Alüminyum metali daha sonra hücrenin tabanına sıvı halde çöker ve buradan sifonlanarak dışarı alınır.

Öte yandan, pozitif elektrotta (anot) oksijen gazı oluşur:

2O2- → O2 + 4e-
Anot karbonu bu oksijen ile oksitlenerek tükenir ve dolayısıyla düzenli aralıklarla yenilenmesi gerekir:

O2 + C → CO2
Katotlar elektroliz işlemi sırasında, anotların tersine, tükenmezler çünkü katotta oksijen çıkışı olmaz. Katodun karbonu, hücre içinde sıvı alüminyum ile örtülmüş olduğu için korunmalıdır. Öte yandan katotlar, elektrokimyasal prosesler gereği erozyona uğrarlar. Elektrolizde uygulanan akıma bağlı olarak, hücelerin 5-10 yılda bir tümüyle yenilenmesi gerekir.

Hall-Héroult prosesiyle alüminyum elektrolizi çok fazla elektrik enerjisi tüketirse de, alternatif yöntemler gerek ekonomik gerekse ekolojik olarak uygulanabilirlikten uzaktırlar. Dünya genelinde, ortalama spesifik enerji tüketimi, kg Al başına yaklaşık 15±0.5 kilowatt-saat dir (52-56 MJ/kg). Modern tesislerde bu rakam yaklaşık 12.8 kW·h/kg (46.1 MJ/kg) civarındadır. Redüksiyon hattının taşıdığı elektrik akımı, eski teknolojilerde 100-200 kA iken bu değer, modern tesislerde 350 kA'e kadar çıkmış olup 500 kA'lik hücrelerde deneme çalışmaları yapıldığı bilinmektedir.

Alüminyum üretim maliyetinin %20-40'ını, tesisin bulunduğu yere göre değişmek üzere, elektrik enerjisi oluşturmaktadır. Bu nedenle alüminyum üreticisi işletmeler, Güney Afrika, Yeni Zelanda'nın Güney Adası, Avustralya, Çin, Orta Doğu, Rusya, İzlanda, Kanada'da Quebec gibi elektrik enerjisinin bol ve ucuz olduğu bölgelere yakın olmak eğilimindedirler.

Çin 2004 itibarıyla, alüminyum üretiminde dünya lideridir.[5]


Güvenlik önlemleri [değiştir]Alüminyumun canlı hücreler üzerinde yararlı bir işleve sahip olduğu gözlemlenmemiştir. Bazı kişilerde, alüminyumun herhangi bir formundan kaynaklanabilen temas dermatiti (deri iltihabı), stiptik (kan durdurucu) veya ter önleyici ürünler kullanımıyla birlikte ortaya çıkan kaşıntılı kızarıklık, alüminyum tencerelerde pişen yemeklerin yenmesiyle ortaya çıkan sindirim bozuklukları ve besinlerin emiliminin durması, ve Rolaids, Amphojel, ve Maalox gibi antasit (asit giderici) ilaçların kullanımıyla ortaya çıkan kusma vb. gibi zehirlenme belirtileri şeklinde alerjik reaksiyonlar yaratabilir. Diğer kişilerde alüminyum, ağır metaller kadar zehirli olmasa da ve alüminyumdan yapılmış mutfak gereçleri kullanımının (yüksek korozyon direnci ve iyi ısı iletkenliği nedeniyle tercih edilir), genelde alüminyum zehirlenmesine yol açtığı kanıtlanmamış olsa da, yüksek dozlarda alındığında zehirlenme belirtileri gösterebilir. Alüminyum bileşikleri içeren antasitlerin aşırı dozda tüketimi ve alüminyum içeren ter önleyicilerin aşırı miktarda kullanımı zehirlenme nedeni olabilir. Alüminyumun Alzheimer hastalığına yol açtığı iddia edilmişse de o araştırma, tam tersine, Alzheimer hastalığının neden olduğu tahribatın, vücutta alüminyum birikimine yol açtığı şeklinde çürütülmüştür. Özetle, eğer alüminyum zehirlenmesi varsa bunun oldukça spesifik bir mekanizma ile gerçekleşmesi gerekir. Zira insanın yaşamı boyunca, toprakta doğal kil mineralinin içindeki alüminyum ile olan teması zaten yeterince yüksektir.

Alüminyumun, onun hızla korozyona uğramasına neden olan bazı kimyasallarla temas etmesinden kaçınmak gerekir. Örneğin, bir parça alüminyumun yüzeyine damlatılan çok küçük bir miktar civa, koruyucu alüminyum oksit tabakasını kolayca deler ve birkaç saat içinde devasa yapı kirişleri bile önemli derecede zayıflayabilir. Bu nedenle, pek çok havayolu şirketi, uçakların yapısal iskeletinde alüminyum önemli bir yer tuttuğu için civalı termometrelere izin vermemektedir.


Kimyası
Oksidasyon kademesi 1 [değiştir]Alüminyum hidrojen atmosferi altında 1500°C ye ısıtıldığında AlH üretilir.
Alüminyumun normal oksidi (Al2O3) silisyum ile 1800°C de vakum altında ısıtıldığında Al2O üretilir.
Al2S3 ün alüminyum talaşları ile 1300°C de vakum altında ısıtılması ile Al2S üretilir. Ancak hızlıca başlangıç maddelerine ayrışır. İki değerlikli selenyum da benzer şekilde yapılır.
Üç değerlikli halojenürleri, alüminyum ile ısıtıldıklarında -AlF- -AlCl- ve -AlBr- gaz fazında elde edilebilir.

Oksidasyon kademesi 2 [değiştir]Alüminyum tozu oksijenle yandığında alüminyum alt-oksidinin (AlO) varlığı gösterilebilir.

Oksidasyon kademesi 3 [değiştir]Fajans kuralı, basit bir üç değerlikli katyonun (Al3+) susuz tuzlarda veya Al2O3 gibi ikili bileşiklerde bulunamayacağını gösterir. Hidroksit zayıf bir bazdır ve karbonat gibi zayıf baz olan aluminyum tuzları hazırlanamaz. Nitrat gibi kuvvetli asit tuzları kararlı ve suda çözünürdürler. En az altı moleküllü hidratlar oluştururlar.
Alüminyum hidrür (AlH3)n, trimetil-alüminyum ve aşırı oksijen kullanarak üretilebilir. Havada patlayarak yanar. Alüminyum klorürün eter çözeltisi içinde lityum hidrürle muamelesi sonucu da üretilebilir. Ancak çözücüden ayrıştırılamaz.
Alüminyum karbür (Al4C3) elementlerin oluşturduğu karışımın 1000°C nin üzerine ısıtılması ile üretilebilir. Açık sarı renkli kristallerinin kompleks bir kafes yapısı vardır ve su veya seyreltik asitle metan gazı verirler. Asetilit (Al2(C2)3), ısıtılmış alüminyum üzerinden asetilen geçirmek suretiyle üretilir.
Alüminyum nitrür (AlN), elementlerinden 800°C de üretilebilir. Su ile hidrolize olarak amonyak ve alüminyum hidroksit verir.
Alüminyum fosfit (AlP), benzer şekilde yapılır ve fosfin vererek hidrolize olur.
Alüminyum oksit (Al2O3), doğada korundum olarak bulunur ve alüminyumun oksijenle yakılması veya hidroksit, nitrat veya sülfatının ısıtılmasıyla elde edilir. Kıymetli taş olarak sertliği elmas, bor nitrür ve karborundum'dan sonra gelir. Suda hemen hemen hiç çözünmez.
Alüminyum hidroksit, bir alüminyum tuzunun sulu çözeltisine amonyak ilavesi yoluyla jelatinimsi bir çökelek şeklinde elde edilebilir. Amfoteriktir; hem çok zayıf bir asit olup hem de alkalilerle alüminatlar yapar. Değişik kristal formlarında bulunur.
Alüminyum sülfür (Al2S3), alüminyum tozu üzerinden hidrojen sülfür geçirerek üretilebilir. Polimorfiktir.
Alüminyum florür (AlF3), hidroksitinin HF ile muamelesi sonucu veya elementlerinden üretilir. 1291°C de ergimeksizin gaz fazına geçen dev bir molekül yapısına sahiptir. Çok inerttir. Diğer üç değerli halojenürleri dimerik ve köprü benzeri yapıdadırlar.
Ampirik formülü AlR3 olan organo-metalik bileşikleri vardır ve dev yapılı moleküller değilse de en azından dimerik veya trimeriktirler. Organik sentez alanında (örneğin, trimetil alüminyum) kullanılırlar.
Alümino-hidrürler bilinen en elektro-pozitif yapılardır. İçlerinde en kullanışlı olan lityum alüminyum hidrür'dür (Li[AlH4]). Isıtıldığında lityum hidrür, alüminyum ve hidrojene parçalanır ve su ile hidrolize olur. Organik kimyada pek çok kullanım alanı vardır. Alümino-halojenürler de benzer yapıya sahiptirler.

Adı üzerine [değiştir]İngilizce konuşulan ülkelerde, adının hem aluminium hem de aluminum şeklinde yazılması ve uygun tarzda okunması yaygındır. ABD'de aluminium pek bilinmemekte ve daha çok aluminum kullanılmaktadır. ABD'nin dışındaki diğer ülkelerde ise durum tam tersine olup aluminium şeklinde yazılış tarzı daha iyi bilinmektedir. Ancak Kanada'da her iki yazılış tarzı da yaygındır.

İngilizcenin hakimiyeti dışındaki ülkelerde ise "ium" şeklindeki yazılış daha yaygındır. Hem Almanca hem de Fransızcada sözcük aluminium şeklindedir.

"International Union of Pure and Applied Chemistry" (IUPAC) organizasyonu 1990 da aluminium kullanımını, dünya standardı olarak onaylamıştır. Ancak üç yıl sonra aluminum sözcüğünü de kabul edilebilir bir terim olarak tasdik etmiştir.


*
Son düzenleyen kompetankedi; 22 Nisan 2008 20:54
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
17 Şubat 2008       Mesaj #2
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Kimyasal bir elemandır. Sembolü Al, değerliliği 3, atom ağırlığı 26.97 ve atom numarası 13 tür.
Gümüş gibi beyaz renkte ve hafif bir elemandır. Demire göre 8 defa hafiftir. 1800 derecede kaynar. Dış yüzeyi, hava ile temasta olduğu için hafif bir oksit tabakası ile kaplıdır. Yüzeyinin, mavimtrak beyaz bir renk almasını sağlayan bir tabaka sayesinde havaya karşı dayanıklılığı fazladır. Nitrik asitten başka bütün anorganik bazlar etki yapar:organik asitlerin hemen hiç etkisi yoktur.Isı ve elektriği iyi iletir.
Sponsorlu Bağlantılar
Alüminyum yer kabuğunun yapısında % 8 oranında oksit ve silikat bileşikleri halinde bulunur. Miktar bakımından oksijen ve silisyumdan sonra üçüncü gelir.
Alüminyum boksitten elde edilir. Boksit, kırılıp parçalandıktan sonra küreli değirmenlerde öğütülür, kireç taşı ve soda ile karıştırılarak akkor haline getirilir. Bu kütle dışarıya çıkarılarak soğutulur ve ince toz halinde öğütülür. Bundan sonra sıcak su ile muamele edilir. Bu sırada sodyum aluminat suda erir. Eriyik kırmızı çamur adı verilen kalıntıdan süzüldükten sonra karıştırıcıya gönderilir. Süzülme sonunda elde edilen alüminyum hidroksit, kalsinasyon fırınında saf, beyaz alüminyum oksit haline getirilir. Ergimiş olan alüminyum oksit’in yüksek fırınlarda elektrolizi ile alüminyum elde edilmiş olur.
İlk defa 1827 de Friedrich Wöhler tarafından alüminyum klorürün potasyum ile muamelesinden gri bir toz halinde elde edilen, teknikte çok kullanılan bir eleman olmuştur. Fakat saf halde fazla dayanıklı olmadığı için, teknikte kendisi kadar hafif alaşımları kullanılmaktadır, îlk defa alaşımları 1890 da zeplin yapılmasında, 1916 da uçakların yapılmasında kullanılmıştır. Bugün alüminyum alaşımları, uçak, otomobil, vagon ve ulaştırma tekniğinin en fazla kullanılan bir elemanıdır.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Eylül 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ALÜMİNYUM yerkabuğunun yaklaşık yüzde 8'ini oluşturduğu için doğada en bol bulunan metaldir. Gerek bu özelliği, gerek çeşitli işlemlerden geçirilerek çok değişik biçimlerde kullanılabilmesi nedeniyle sanayide geniş bir kullanım alanı vardır. Kimyasal simgesi Al olan alüminyumun atom numarası 13, atom ağırlığı 26,9815'tir.

Alüminyum saf haldeyken gümüş beyazlı-ğındadır ve demir ya da bakırın yaklaşık üçte biri ağırlığında çok hafif bir metaldir. Buna karşılık bazı alüminyum alaşımları yapı çeli­ğinden daha dayanıklıdır. Bütün metal işleme yöntemleri alüminyuma kolayca uygulanabi­lir. Havanın etkisiyle paslanmayan ve aşınma­yan alüminyum ışığı ve ısıyı iyi yansıtır; ayrıca iyi bir ısı ve elektrik iletkenidir. Zehirli olma­dığı için mutfak kaplarının yapımına elverişli­dir. Vurulduğunda kıvılcım çıkarmaz; bu yüz­den yanıcı ya da patlayıcı maddelerin yalıtıl­masında kullanılabilir. Mıknatıslanma özelliği taşımadığı için de elektrik donanımlarının ya­pımına çok uygundur.

Alüminyum doğada hiçbir zaman serbest ya da yalın halde bulunmaz; mutlaka başka elementlerle birleşmiş haldedir. En bol bu­lunduğu kay açlar, yerkabuğunun hemen he­men yansım oluşturan feldispatlardır. Aynca safir, yakut, lal gibi değerli taşların yapısında da alüminyum bulunur. Gene de doğadaki en zengin alüminyum kaynağı boksit denen bir cevherdir. Sanayide kullanılan alüminyumun neredeyse tamamı bu cevherden elde edilir. En çok Jamaika, SSCB, Guyana ve Fransa'da bulunan boksit yüzde 50-60 oranında alümin­yum oksit (alümina) içerir. Boksitin bileşi­mindeki öbür maddeleri ayırarak cevheri arıtmanın ilk adımı alüminyum oksiti sodyum hidroksit içinde çözmektir. Böylece cevher, oksijen dışındaki bütün katışkılardan temizle­nir ve ardından elektroliz yöntemiyle oksijen­den ayrılan alüminyum katışıksız halde elde edilir.


Alüminyumu ilk kez 1825'te Danimarkalı fizikçi Hans Christian Örsted yalın halde elde etmeyi başardı. Ama bu elementi oksitinden (alüminadan) ayırarak elde etmenin yolunu 1886'da ABD'li kimyacı Charles M. Hail buldu. Bundan birkaç hafta sonra Fransız kimyacı Paul L. Heroult da Hall'den habersiz olarak aynı işlemi gerçekleştirdi. Her ikisi de erimiş kriyolitin (alüminyumun sodyum ve flüorla oluşturduğu bir bileşik) az miktarda alüminyum oksit içerdiğini fark etmişlerdi. Kriyoliti karbondan bir potaya koyup içinden elektrik akımı geçirdiklerinde, potanın dibin­de alüminyum damlacıkları oluştu. Bu Hall-Heroult yöntemi, birkaç küçük değişiklik dışında bugün de alüminyum üretimi için bütün dünyada kullanılır.

Alüminyum, eritme potalarından alındık­tan sonra genellikle 4 metrelik külçeler halin­de dökülür. Daha sonra istenen ürünün niteli­ğine bağlı olarak çeşitli yöntemlerle işlenir. Ayrıca bakır ve magnezyum gibi metallerle karıştırılarak alaşım haline getirilebilir. Oto­mobil gövdesi üreten fabrikalar alüminyumu külçe halinde değil erimiş halde alırlar.

Türkiye'de alüminyum sanayisinin kurul­ması için çalışmalara 1960'ta başlandı. 1974'te üretime geçen Etibank Seydişehir Alümin­yum Tesisi'nin ana bölümleri boksit işletmesi, alüminyum fabrikası, alümina fabrikası, dö­kümhane ve haddehanedir. Boksit işletmesi yılda yedi ay üretim yaparak ortalama 530 bin ton boksit cevheri işler. Alüminyum fabrikası ise yılda 120 bin ton alümina işleyerek 60 bin ton alüminyum üretebilecek kapasitededir. Konya'da kurulan Alüminyum Tüp Fabrika-sı'nın da yılda 36 milyon tüp üretmesi öngö­rülmüştür. Ayrıca, gene Konya'nın Akşehir ilçesinde alüminyum tel üreten bir fabrika vardır.

Alüminyumu biçimlendirme yöntemlerinin başlıcaları dökme, sıkıştırarak kalıptan geçir­me, dövme, çekme, tornada işleme ve hadde­lemedir. Dökümhanelerde saf alüminyum külçeler yerine hurda metal de kullanılabilir.

Başlıca alüminyum döküm yöntemleri kum döküm, sürekli döküm, basınçlı döküm ve savurma dökümdür. Kum döküm yöntemin­de, üretilecek nesne ıslak kum ve kil karışımı­na gömülerek bu nesnenin bir kalıbı çıkarılır; daha sonra nesne kumdan alınır ve bıraktığı kalıp boşluğuna erimiş alüminyum dökülür. Metal sertleştiğinde kalıp kırılır ve döküm parçası ortaya çıkarılır. Sürekli döküm yönte­minde, dökülecek nesnenin biçimi verilmiş demir ya da çelik kalıplar kullanılır. Bu yöntemle tek bir kalıp kullanarak aynı parça­dan yaklaşık 150.000 tane üretilebilir. Basınç­lı dökümde, erimiş alüminyum hidrolik basınç altında çelik kalıplara dökülür. Savurma dö­kümde ise erimiş metalin kalıbın en ince köşelerine kadar dağılabilmesi için merkez­kaç kuvvetten yararlanılır.

Alüminyumun sıkıştırılarak kalıptan geçi­rilmesi, diş macununun sıkılan bir tüpten çıkışına benzer. Alüminyum çubuk ya da külçeler istenen uzunlukta kesilir; yumuşat­mak için 443°C'ye kadar ısıtılır ve sıkıştırıla­rak kalıp deliğinden çıkarılır. Benzer bir yöntemde ise, kutu biçimindeki bir kalıbın dibine yerleştirilen alüminyum levhalara güç­lü bir şahmerdanla vurulur. Metal, bu çarp­manın etkisiyle, kalıp ve şahmerdan çekici arasında kalan boşlukta yükselerek biçimle­nir. Aerosol kapları, metal bira kutuları ve el fenerlerinin metal kılıfları bu yöntemle üre­tilir.

Dövme işleminde alüminyum önce fırında ısıtılır, sonra bir kalıp üzerinde dövülür ya da preslenir. Çekme yönteminde, ince bir alümin­yum çubuğun ucu kalıp deliğinden geçirile­rek çekilir. Çubuk, kalıbın içinden geçerken onun biçimini alır. Alüminyum tel, çubuk ya da borular böyle elde edilir. Ayrıca alümin­yum, tıpkı tahta gibi tornada işlenebilir ya da dev haddelerden geçirilerek kâğıt inceliğinde levhalara dönüştürülebilir. Mutfakta kullan­dığımız alüminyum yapraklar (folyolar) bu haddeleme yöntemiyle elde edilir.

Alüminyum Ürünleri

Alüminyumun neredeyse sayısız kullanım ala­nı vardır ve her yıl bunlara yenileri eklenir. Öğütülmüş alüminyumun yağ ile karıştırılma-sıyla hazırlanan boyalar, sürülen yüzeyde sağ­lam ve koruyucu bir katman oluşturur. Çeliğe katılan alüminyum gaz kabarcıklarından kay­naklanan gözenekleri yok eder. Alüminyum yapraklara sarılan yiyecekler tadını ve koku­sunu çok uzun süre korur. Tıraş kremi, diş macunu gibi ürünler alüminyum tüpler içinde satılır. Alüminyum demir oksit ile birlikte ısı­tıldığında alüminyum oksit oluşur ve demir serbest kalır. Bu tepkime bir kez başlatıldı­ğında sürüp gider ve demiri eritmeye yetecek kadar ısı açığa çıkar. Kaynak yapımında ya­rarlanılan bu yönteme termit işlemi denir.

Çağdaş yapıların çoğunda kapılar, pencere çerçeveleri ve buna benzer yapı öğeleri alümin­yum alaşımlarından yapılmıştır. Alüminyum hafif olduğu için çatıların, büyük taşıt araçla­rının gövdelerinin ve demiryolu tankerlerinin (sarnıçlı vagonlar) yapımına elverişli bir me­taldir. Büro eşyası, banyo donanımı ve çama­şır makinelerinin bütünü ya da bazı parçaları alüminyumdan yapılır. Bir alüminyum alaşımı olan düralüminden daha çok uçak yapımında yararlanılır. Gene bir alüminyum alaşımı olan alüminyum tuncu ise altın renginde olduğu için takı yapımında altın yerine kullanılır.


Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
sinan77 - avatarı
sinan77
Ziyaretçi
5 Nisan 2010       Mesaj #4
sinan77 - avatarı
Ziyaretçi
Alüminyum, periyodik cetvelde simgesi Al ve atom numarası 13 olan gümüş renkli bir metaldir. Atom ağırlığı 26.89 olan, +3 değerlikli bir element olan alüminyumun 20oC’taki yoğunluğu 2,7gr/cm³, ergime noktası 659,8°C, kaynama noktası 2450°C, ısınma ısısı 0.224Cal/gr(1000C’ta), erime ısısı 400Cal/gr, 20oC’taki elektriksel iletkenliği bakırın %65’i, ısıl iletkenliği 0,5, ışık yansıtılabilirliği %90 olup, bu özellikler alaşım elementleri katılarak büyük ölçüde değiştirilebilmektedir.

Dünyada, silisyum ve oksijenden sonra en çok bulunan üçüncü(3.) metaldir. Buna rağmen ancak 19. yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. İlk olarak 1886 yılında Amerika’da kullanılmıştır.

Aluminyum %8 oranıyla mineralleri halinde tabiatta en çok bulunan metal olarak bilinmektedir. Element olarak bolluk sırasında ise oksijen ve silisyumdan sonra gelmektedir. Alumina doğada oksit, sülfat, florür ve silikat halinde çok değişik hallerde bulunabilirse de, kullanılan yegane alumina cevheri, boksit adı verilen , hidratlaşmış bir aluminadır.

Alüminyum, doğada boksit cevheri halinde bulunur ve bu boksit cevherinden alümina elde edilir. Daha sonrasında alümina’dan elektroliz yöntemi ile alüminyum elde edilir. kaynak
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
30 Nisan 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Alüminyum

Periyodik cetvelin IIIA grubunda yer alan, gümüş beyazı renkte metal element.

Bileşikler hâlinde yerkabuğunun %15'ini oluşturur. Çoğunlukla feldispat, mika ve kaolen biçiminde bulunur. Teknik bakımdan önemli olan doğal bileşikleriyse kriyolit (Na3AlF6) ve boksittir. Türkiye'de Zonguldak ve Toros'larda zengin boksit damarları vardır. Alüminyum en çok ABD, SSCB ve Kanada'da üretilir. Teknikte, 1886 yılında C. M. Hall tarafından geliştirilen ve boksitin temizlenmesiyle saflaştırılan alüminyum oksidin elektrolizi yöntemiyle elde edilmektedir. Isıyı ve elektriği iyi iletir. Demirden hemen hemen üç kez hafiftir. Hava ve kaynar su, üzerinde ince bir oksit tabakası oluşturmaktan başka etki yapmaz. Yüksek sıcaklıktaysa, oksijenle göz kamaştırıcı bir alevle yanarak büyük ölçüde ısı verir.

Aktif bir metal olduğundan, alkali ve toprak alkali metaller dışındaki metalleri, bileşiklerinden açığa çıkarır, yani çok iyi indirgendir. Asitlerden ve kuvvetli bazlardan çok kolay etkilenen alüminyum, tuzlu çözeltilerde de aşınır ve çürür. En önemli oksidi, alüminyum oksittir (Al2O3). Flüorla tepkimeye sokulduğunda alüminyum flüorür verir; buysa, doğada, suda çözünmeyen kriyolit çift tuzu hâlinde bulunur. Alüminyum klorür, alümin - kömür karışımına 800°C sıcaklıkta klor etkisiyle elde edilir; suda bolca çözünen ve organik kimyada katalizör olarak kullanılan önemli bir bileşiktir. Alüminyum bromür ve alüminyum iyodür de aynı özelliklere sahiptirler. Alüminyum sülfat, alümin ya da boksit üzerine sülfürik asit etkisiyle elde edilir. Bu bileşik, suda kristalleşir, bolca çözünür ve potasyumla birleşerek şap meydana getirir.

Kâğıt sanayiinde yapıştırıcı olarak, dericilikte sepi maddesi olarak, tekstil sanayiindeyse renk kaptırma işlemlerinde kullanılır. Alüminyum, yumuşak bir metal olduğundan, teknikte genellikle alaşımları kullanılır. En önemli alaşımları duralümin, %5-15 magnezyum içeren magnalyum ve %4 bakır, %1,5 magnezyum, %2 nikel, %1 demir içeren alüminyum tuncudur. Alüminyum, saf ya da alaşımlar hâlinde uçak, otomobil ve gemi sanayiinde, inşaatlarda doğrama olarak, mutfak eşyası ve kablo yapımında kullanılır. Ayrıca toz hâlinde, boya sanayiinde pigment olarak, ince levha hâlinde, gıda sanayiinde ambalaj malzemesi olarak ve alüminotermide kullanılır. Plastik kompleksleri, ilâç sanayiinde yumuşak tüp yapımında kullanılan alüminyumdan, dekoratif ve sanatsal amaçlarla da yararlanılmaktadır.

MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

18 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış
24 Haziran 2015 / Misafir Soru-Cevap
8 Haziran 2007 / P.u.S.u Meslekler
5 Ekim 2012 / Efulim Sosyoloji