Arama

Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Kalem Suresi

Güncelleme: 6 Ağustos 2008 Gösterim: 28.051 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ağustos 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kalem Suresi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sınıfı: Mekki
Sponsorlu Bağlantılar
İsmin Anlamı: Kalem
Başka isimleri: Nun Suresi
Sure numarası: 68
Ayet Sayısı: 52
Kelime Sayısı: 301
Harf Sayısı: 1258
Kalem Suresi (Arapça: سورة القلم) Kur'an-ı Kerim'in 68. suresidir.
Kalem suresi iniş sırasına göre ikinci suredir. Adını birinci ayetteki “kalem” sözcügünden almıştır. Sure 52 ayetten oluşur. Bu sure Alak suresinin vahyen devamıdır. Alak suresinde kısa, öz olarak verilen bazı değinmeler bu surede detaylandırılmıştır. Bu surede, Abdullah oğlu Muhammed`e peygamberlik verildiği, niye bir başkasının değil de kendisinin peygamber yapıldığı ve bundan sonra nasıl davranması lâzım geldiği anlatılmaktadır. Bir ara parantezde de, karşıtlarının akıbeti ile mümin ve müttekileri (Allah`a saygılı davrananları) bekleyen nimetlere değinilmiştir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ağustos 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
68-el-KALEM
besmele
Sponsorlu Bağlantılar
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Kalem Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Kalem Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Kalem Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Kalem Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Kalem Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Kalem Suresi
Mekke'de nâzil olmuştur, 52 (elli iki) âyettir. "Nûn" sûresi diye de anılır. Adını ilk âyetindeki "kalem" kelimesinden alır.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki,
2. Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin.
3. Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.
4. Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.
5. (Sen de) göreceksin, onlar da görecekler,
6. Hanginizde delilik olduğunu yakında .
7. Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur
8. O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!
9. Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.
10. Şunların hiçbirine itâat etme :yemin edip duran,aşağılık,
11. (Herkesi) kötüleğen,söz götürüp getiren,
12. Hayra engel olan, mütecâviz ve saldırgan günahkar,
13. Kaba ve kötülükle damgalı,
14. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)
15. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der.
16. Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz).
17. Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18. Onlar istisna da etmiyorlardı.
19. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de,
20. Bahçe kapkara kesildi.
21. Sabah olurken birbirlerine seslendiler.
22. "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!" diye.
23. Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı.
24. "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın"diye.
25. (Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.
27. Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!
28. İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim?
29. Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.
30. Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
31. (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.
32. Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz.
33. İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
34. Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır.
35. Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç?
36. Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?
37. Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz?
38. Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)?
39. Yoksa, "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
40. Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?
41. Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını!
42. O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler.
43. Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı).
44. (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
45. Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim fendim çok sağlamdır!
46. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
47. Yahut gaybın bilgisi onların nezdinde de, onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar?
48. Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti.
49. Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
50. Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kıldı.
51. O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden) "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler.
52. Oysa o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür.


Benzer Konular

24 Haziran 2015 / Misafir Kur'an-ı Kerim
23 Kasım 2006 / Misafir Kur'an-ı Kerim
2 Ağustos 2006 / Misafir Kur'an-ı Kerim
15 Eylül 2008 / Misafir Kur'an-ı Kerim
27 Mayıs 2008 / Misafir Kur'an-ı Kerim