Arama

Tarihi Yapılar - Galata Kulesi (Türkiye)

Güncelleme: 2 Ağustos 2011 Gösterim: 19.977 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Ekim 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Galata Kulesi
Kule 1349'da Cenovalılarca Galata'yı çevreleyen surların başkulesi olarak inşa edilmiştir. Yapılışı hakkında çeşitli söylentiler vardır. Başlangıçta İsa Kulesi olarak adlandırılan kule, Osmanlılar döneminde zindan ve gözlemevi olarak kullanılmıştır. Yangın ve fırtınalardan sonra sık sık restore edilen bina, son olarak 1964'de onarım görmüş ve 1967'de yeniden kullanıma açmıştır. Galata semti, her gün yeniden keşfedilmeyi, yapraklarının daha sık karıştırılmasını bekleyen bir tarih kitabı gibidir.
Sponsorlu Bağlantılar
Halic’in, tarihi İstanbul’un, Boğaziçi girişinin ve Asya yakasının benzersiz manzarası en muhteşem şekilde Galata Kulesi'nden görülür. Limanı ve şehri gözetlemek gayesi ile kurulan kule değişik amaçlarda asırlarca kullanıldıktan sonra, günümüzde de orijinaldeki gibi, manzarayı seyretme işi görmektedir. Asansör ile çıkılan kulenin üst iki katı restaurant ve gece kulübü olarak organize edilmiştir. Buralardan ve panorama terasından İstanbul’un görünümüne doyum olmaz. Buraya özgü atmosfer ve güzel bir manzarada, oryantal dansözler, folklor ekipleri, şarkıcılar ile renkli İstanbul geceleri yaşanır.
450pxgalatakulesigece

Galata Kulesi’nin ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Kule’nin İsa’dan sonra 507 yılında imparator Iustinianos zamanında inşa edildiği idda edilmektedir. Aynı zamanda Cenevizliler tarafından İsa Kulesi, Bizanslılar tarafından Büyük Kule olarak anılan yapıya, günümüzdekine yakın şeklini, 1348 yılında Cenevizliler vermiştir. 1509 depreminde büyük zarar gören Kule, devrin ünlü Osmanlı mimarı Hayrettin tarafından onarılmıştır. Ayrıca Kule, Kanuni döneminde Kasımpaşa Tersanesi’nde çalıştırılan mahkûm işçiler için hapishane olarak da kullanılmıştır. 16 yy.ın sonlarında ise müneccimbaşısı Takıyeddin Efendi, Kule’nin tepesine bir rasathane kurmuştur. Bir dönem bu şekilde kullanılan Galata Kulesi, 3. Murat tarafından kapatılır ve Kule tekrar hapishaneye dönüştürülür.
4. Murat zamanında 1638 yılında Hezarfen Ahmet Çelebi, kollarına kanat takarak, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a o meşhur uçuşunu gerçekleştirir. 17 yy.a doğru mehterhane takımına ev sahipliği de yapan Kule; 1717'den sonra artan İstanbul yangınlarıyla baş edebilmek için yangın gözetleme kulesi olarak da kullanılmıştır. Ama ne yazıktır ki Kule 1794 senesi kendisi de yanmaktan kurtulamamıştır.
Üçüncü Selim zamanında, Galata Kulesi onartıldıktan sonra, Kule’nin üst katına bir cumba eklenir. 1831’de kule bir yangın daha geçirir. Bu sefer 2. Mahmut Kule’nin üzerine iki kat daha çıkar ve külah biçiminde olan ünlü dam örtüsüyle Kule’nin tepesi kapatılır. O dönem onarımla alakalı olarak, Pertev Paşa’nın bir de yazıtı Kule’ye yerleştirilir. 1875 yılında kuvvetli bir fırtınadan sonra, Kule’nin tepesindeki külahımsı çatı uçar ve daha sonra 1960 yılında tekrardan onartılır. Günümüzde, Kule özel bir şirket tarafından sadece turistik amaçlı işletilmektedir. 7 katı asansörle, 2 katı da yürüyerek çıkıp, Kule’nin en üst katındaki restoranın içinden geçtikten sonra, Kule’yi çepeçevre saran balkona ulaşılır. Bu balkonun sunduğu İstanbul ve Boğaziçi zarafetine doyum olmuyor.

Kulenin Özellikleri
Yerden, çatısının ucuna kadar olan yüksekliği 69,90 metredir. Yapılan statik hesaplamalara göre kulenin ağırlığı yaklaşık 10.000 tondur. Duvar kalınlığı 3,75 metre, iç çapı 8,95 metre, dış çapı da 16,45 metredir. Derinliğinde bulunan çukurların altındaki kanalda birçok kafatası ve kemik bulunmuştur. Orta boşluğun bodrumu zindan olarak kullanılmıştır. Kulenin kalın gövdesi işlenmemiş moloz taşındandır.
Kulenin tarihinde bazı intihar olayları kayıtlara geçmiştir. 1876 tarihinde, bir Avusturyalı, nöbetçilerin dalgınlığından faydalanıp kendini kuleden aşağı atmıştır. 6 Haziran 1973 günü ise ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan'ın 15 yaşındaki oğlu Vedat kuleden atlayarak intihar etmiştir. Ümit Yaşar bunun üzerine Galata Kulesi adlı şiiri yazmıştır.


- Derlemedir -

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
12 Ekim 2010       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Bir “Landmark”ın Tarih İçinde Değişimi
Sponsorlu Bağlantılar

Kentlerin simgeleri, nirengi noktaları, toplumsal hafızada algısı ve işleviyle yer eden önemli-güçlü binaları vardır. Galata Kulesi İstanbul için bu landmarklardan biridir. Paris’in Eiffel Kulesi gibi mesela ve ancak ondan çok daha eski. Ya da İstanbul için konuşursak Kız Kulesi gibi mesela. Galata Kulesi bir anlamda 6. yüzyıldan beri tarihe tanıklık edip devletler, imparatorluklar geçirmiş ve bugüne gelmiş.

Ad:  2.jpg
Gösterim: 1160
Boyut:  99.4 KB

Tarih içinde kendi varlığını sürdürürken değişik fonksiyonlar almış. Hapishane de olmuş, gözlem kulesi de. Askeri amaçlı da kullanılmış ve bugünkü gibi lokanta, gezi terası gibi turizm amaçlı da işlev almış.

Ad:  3.jpg
Gösterim: 978
Boyut:  117.9 KB

Kule, her daim kent yaşamında göze görünür bir yerde olmasından dolayı, hem İstanbul (eski tarihi kent kastedilerek) hem de Üsküdar’dan yani karşı yakadan ve boğazın birçok noktasından fark edilir bir yerde olmasından dolayı tabi ki toplumun nazarında bir ilgiye açık olmuştur.
Böylesine göz önünde olan yapı, kullanımları kadar görünüşleriyle de değişmiş ara ara. Asıl ana gövde aşağı yukarı aynı kalmakla beraber özellikle kulenin çatısı sıklıkla değişmiş. Bu değişikliği kulenin tarih içindeki fotoğraflarıyla dikkatinize taşımaya gayret ettik.


Ad:  4.jpg
Gösterim: 1218
Boyut:  186.1 KB

Bugünkü çetrefil, kısmen sorunlu bir koruma fikri ve pratiği ile acaba bu örnekte olduğu gibi bir “asıl biçim” araştırmasına girilse, geçmiş dönemlerde yaşanan değişikliklerden hangisinin “asıl” olduğu bir araştırma konusu olsa acaba nerede durulur? Geçmişin hangi noktası “asıl” olarak ‘ciddiye’ alınır acaba?
Belge ve bilgi olmasa, İstanbul’un çeşitli gravürlerine ve fotoğraflarına girmemiş olsa acaba Galata Kulesi’nin şu “son şekli” hakkında kafamızda hasıl olan imajdan başka bir arka plan olduğunu bilebilir miyiz? Şimdiki son şeklin aslında bu yapının bir “tarihi bina” olmasından dolayı ilk şekil olduğunu farz etmez miyiz?
Yapının geçmişte yaşamış olduğu değişimleri sonra konuşmak üzere kulenin elde edilmiş görsellerini inceleyelim. Galata Kulesinin tarihine şöyle bir bakalım birlikte önce.


Ad:  5.jpg
Gösterim: 843
Boyut:  77.6 KB


Ad:  6.jpg
Gösterim: 1332
Boyut:  118.7 KB


Ad:  7.jpg
Gösterim: 869
Boyut:  134.0 KB

Galata Kulesi’nin Geçmişi
Dünyanın en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi, Bizans İmparatoru Anastasius Dilorus tarafından 528 yılında fener kulesi olarak ahşaptan inşa ettirilmiş, 1348 yılında Cenovalılar tarafından İsa Kulesi adıyla yığma taştan yeniden yapılmıştır. 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimine geçen Galata Kulesi, imparatorluğun en parlak ve en bunalımlı dönemlerine tanıklık etmiştir.

Kuleden hem kentin, hem de İstanbul Boğazı’nın büyük bir bölümü kolaylıkla görülebiliyordu. Kuleye Cenevizliler İsa Kulesi, Bizanslılar ise sonradan Büyük Burç adını verdi. Yerleşim yerinin büyümesiyle kule surların ortasında kaldı. 1453’te İstanbul’un alınmasıyla Ceneviz yerleşim bölgesi Osmanlıların eline geçti, tabi kule de…
Çeşitli tarihlerde yapılan resimler ve çekilmiş olan fotoğraflarda görüldüğü gibi kule zaman içinde birçok değişikliğe uğramış. Bir kısmı İstanbul’un depremlerinden kaynaklı değişiklikler. Kule kendi tarihi boyunca oldukça fazla deprem görmüş ve bu depremleri hasarlarla atlatmış olduğundan bazı kısımları yeniden yapılmış.
II. Bayezid’in hükümdarlığı zamanında yaşanan büyük depremde hasar gören kule, 1510 yılında Mimar Murad Bin Hayreddin tarafından onarılmıştır. Daha önceleri savunma amacıyla kullanılan Galata Kulesi, müneccim Takıyıddin tarafından bir rasathane olarak kullanılmıştır. Bu rasathane, 1579’da kapatılmış ve kule Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan ve forsa adı verilen savaş esirlerinin barınağı olmuştur.
Bu savaş esirleri barınağı ile ilgili diğer bir bilgiye göre ise kule, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kasımpaşa Tersanesi’nde (bugün Haliç Tersanesi) çalışan tutsakların hapishanesi, III. Murat döneminde ise gözlemevi olarak kullanılmış. Bir de belgeler ve efsanelere geçtiği şekliyle IV. Murat döneminde yaptığı kanatları kullanarak kuleden havalanan Hezarfen Ahmed Çelebi’nin buradan Üsküdar’a inmeyi başarması hikayesi de kulenin popüler tarihine eklenebilir görülmektedir.


Ad:  8.jpg
Gösterim: 1112
Boyut:  124.8 KB

Galata Kulesi’nden havalanan Hezarfen Ahmet Çelebi, İstanbul Boğazı’nın karşı kıyısında yaklaşık 6 kilometre uzaktaki Üsküdar semtine dek uçmayı başarmıştır. Padişah tarafından ödüllendirilen bilim adamı, daha sonra tehlikeli bulunarak Cezayir’e sürülmüştür.

Son Zamanlara Doğru
Bilindiği kadarıyla Galata Kulesi tarih boyunca birçok yangın tehlikesi atlatmış. 1714 yılında itfaiye teşkilatının kurulmasıyla, Galata Kulesi’ne yepyeni bir görev verilmiştir. Kuleye yerleştirilen gözcüler, şehirde çıkan yangınları gözleyerek İstanbul’u tehdit eden bu yangınlarla büyük bir mücadeleye girişmiştir. Ancak kule, 1794’te yıllarca tüm şehri uyardığı yangınlardan birinin kurbanı olmuştur. Kulenin kurşun ve ahşaptan oluşan çatısı, odalar ve merdivenler tamamen yanmıştır. Bu yangın sonrasında II. Selim tarafından onartılarak üzerine külah biçiminde bir çatı konulan kulenin üst bölümüne, dört yanında cumbalar bulunan 1,5 metre genişliğinde bir çıkıntı eklenmiş.

Kule 1831 yılında bir yangın daha geçirmiş. 1831 yılında geçirdiği başka bir yangında da kule büyük hasar görmüştür. Bu dönemdeki onarımla Galata Kulesi’ne yeni bir kurşun külah giydirilmiştir.
Galata Kulesi’nin görünümü tarih boyunca birçok değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerden en büyüğü 1864 yılındaki imar çalışmalarında yaşanmıştır. Ertesi yıl II. Mahmut tarafından onartılan kuleye iki kat daha eklenmiş ve üstü daha sivri olan külah biçiminde bir çatıyla kaplanmıştır. 1860 yıllarındaki restorasyonda surlar yıkılmış ve surların çevresini saran derin hendek doldurulmuştur.
1875 yılında bu kez fırtına nedeniyle kulenin çatısı uçmuş. Tekrar onarılan kuleye, çatı yerine sekizgen bir yangın gözetleme katı ve teras yapılınca kulenin görünümü iyice değişmiş. 1964’e kadar yangın gözetleme ve deniz kuvvetlerince haberleşme merkezi olarak kullanılan kule, bundan sonra bu resmi işlerden boşaltılmış. 1960’larda kulenin üzerindeki çatlaklar artmış ve endişe yaratmaya başlamış.1967’de bir kez daha onarım geçirerek aşağı yukarı bugünkü halini almış. O zamanki onarım işi anlayışı ya da “restorasyon fikri” uyarınca ahşap olan döşemeler betonarmeye dönüştürülmüş ve üst katlara çıkmak için iki asansör eklenmiş. Galiba fırtınalardan uçmasından dolayı olsa gerek kulenin tepesine külah biçiminde betondan bir çatı yapılmış fakat üzeri kurşunla kaplanmış. Artık Galata Kulesi’nin turistik bir yer olmasına karar verildiği için lokanta, gece kulübü gibi yerler açılarak turistik bir eğlence yeri olarak kullanılmaya başlanmış.
Galata Kulesi’nin teknik bilgilerine gelince, iç çapı zemin katında 8,95, dış çapı 16,45 metredir. Duvar kalınlığı temelde 3,75 m, en üst katta ise 20 cm’dir. 4. kattan sonra, (bazı kaynaklarada Osmanlı çağı yapım ve ilaveler olduğunu gösterecek biçimde…) mazgallar ve 5. katta top namlularının yerleştirildiği yuvalar vardır. Kulenin yüksekliği 66,90 metredir. 7. ve 8. katların her birinde 14 pencere yer almaktadır.


Ad:  9.jpg
Gösterim: 2784
Boyut:  279.7 KB

Kulenin avlusu ve kıyıya inen sur duvarları yıkılmış, çevresindeki hendekler de doldurulmuştur. Galata Kulesi, 1967 yılındaki 3 yıllık restorasyonun ardından, II. Mahmut dönemindeki görüntüsüne kavuşmuştur. (Bir kaynağa göre)
Galata Kulesi, dünyanın ziyaretçi kabul eden en eski kulesidir. Bugün bile İstanbul’un en yüksek yapılarından biridir. Tüm ihtişamıyla şehrin üzerinde yükselmekte ve İstanbul’un tarihine tanıklık etmektedir.

Yapılar Tarihle Birlikte Yaşıyor Ve Değişiyorlar
Tarihe de mal olan ve geçici olmayan, kalıcılığını sürdüren yapılar hayatı karşılayacak şekilde hem içlerinde hem de bazen dışlarında gerek onarımlar ve eklemeler gerekse yangın, deprem, tabiat koşullarından bozulma gibi nedenlerle zaten farklılaşan bölümlerin yeniden yapılmalarında o günün anlayışı ile de müdahalelerin yapılması bir vakadır.

Bütün dünyada bu eğilim ünlü yapılar dahil bir çoğunda izlenmiştir şüphesiz. Aslında koruma ve restorasyon anlayışının bugünkü düzeyi ile kavranışı çok yeni sayılmalıdır. Tarihi binada gerekli ihtiyaca uygun değişiklikler üretmek ‘sorun’ olarak değil ihtiyaç olarak görünürdü geçmişte. Bir örnek verirsek, 1453’te İstanbul’un alınışından sonra Ayasofya’nın camiye çevrilmesini genel olarak bir ihtiyacın dayatması olarak (tabi ki; Ayasofya gibi bir simge yapının elde edilmesi gibi fethin siyasal projelerini de düşünerek…) görebiliriz. Ama daha sonra hem yapının yeni bir İslami öğe olması hem de depremlere karşı savunulması için Sinan tarafından yapılan dört minareyi Ayasofya silueti içinde nasıl değerlendirebiliriz? O gün için zaten normaldi bu müdahale. Bugün için acaba hangi yönden irdelenebilir?


Ad:  10.jpg
Gösterim: 1029
Boyut:  214.7 KB

Aradaki zamanı, tarihsel olguları, o günün toplumsal-sosyal anlayışlarını aradan çıkarıp bugünün akademik bir mevzusu olarak konuşabilir miyiz?
Başka gözlemlerimizde İstanbul’un diğer simgelerindeki ilk halinden sonra yapılan değişimleri izlemeye çalışacağız ve buradan “ne çıkarılabileceğini” sorgulayacağız.


Ad:  11.jpg
Gösterim: 630
Boyut:  152.9 KB


Ad:  12.jpg
Gösterim: 680
Boyut:  172.8 KB


Ad:  13.jpg
Gösterim: 565
Boyut:  148.3 KB


Ad:  14.jpg
Gösterim: 605
Boyut:  124.5 KB

Galata Kulesinin Konik Şapkası
Galata Kulesi için elde edilen eski canlandırmalar, fotoğrafa bakıldığında özellikle 18. yy’dan itibaren son sahanlıktan başlayarak daralan üç kat görünür. Kulenin bu kısmı hatta çeşitli yangınlar geçirir ve yıkılır yeniden bu şekilde yapılır. Ancak 1960’lara gelindiğinde kulede oldukça büyük kapsamda tadilata girişildiği görülüyor. Kuledeki ara katları teşkil eden ahşap döşemelerin betonla tahkim edildiği ve yapının sağlamlaştırıldığı anlaşılıyor.



Ad:  15.jpg
Gösterim: 637
Boyut:  107.5 KB

1967’deki restorasyon sırasında ayrıca kulenin şapkasının bir kaynağa göre II. Mahmut dönemindeki ‘aslına uygun’ haline getirildiği ve bugünkü görünümüne kavuşturulduğu anlaşılıyor. O sırada restorasyon kararını ve projesini, kulenin yine o sırada belge ve bilgilere dayalı restitüsyon projesini, sonra bugünkü görünüme kavuşturan müdahaleyi uygun gören koruma kurulunun karalarını ve bunun dayanaklarını elbette incelemek lazım.


Ad:  16.jpg
Gösterim: 618
Boyut:  294.5 KB

Bu gözlemimiz, kulenin değişen biçiminin hangisinin ‘doğru’ olduğunu tartışmaya açmak değil aslında. Hatta şu andaki biçiminin kulenin kalın gövdesini sonlandırmakta daha başarılı olduğunu, daha ileri gidersek batılı kule biçimlerine daha yakın, kulenin yuvarlak gövdesine uygun olarak konik ve sivri bir duruş ile daha uygun bulunduğunu bile söyleyebiliriz. Hele bunca yıllık bir alışkanlıktan sonra. Ancak böyle bir tartışmanın da yapılabileceğini işaret etmek istiyoruz.


Ad:  17.jpg
Gösterim: 687
Boyut:  291.8 KB

Bugünkü Galata Kulesi konik çatı formundan sonra 1920’lerden kalma fotoğrafla sanki kulenin ahşap çatı şapkası yanmış ya da bir tabiat olayıyla yok olmuş, altındaki katmanlar ortaya çıkmış, bir süre onarılamayan kule o vaziyeti ile fotoğraf karelerine girmiş sanılabilir.


Ad:  18.jpg
Gösterim: 679
Boyut:  101.2 KB

Landmarklar toplumda bir alışkanlık yaratıyor ve göz o şekilde alışıyor ve oradan tarih bilincine doğru aksediyor. Ama diğer taraftan görüyoruz ki, gördüğümüz ve ezelden beri yahut o yapının inşa edildiği zamandan beri düşünülmüş biçimleri bugün gördüğümüzle aynı olmayabiliyor. Çünkü yapılar da tarih içinde yaşıyor ve bazen kısmen de olsa şekil değiştiriyor.


Ad:  19.jpg
Gösterim: 678
Boyut:  155.0 KB


Ad:  20.jpg
Gösterim: 724
Boyut:  150.3 KB


Ad:  21.jpg
Gösterim: 743
Boyut:  195.3 KB


Ad:  22.jpg
Gösterim: 609
Boyut:  302.6 KB




Kaynak: Mimdap




BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
prensesim - avatarı
prensesim
Ziyaretçi
12 Ekim 2010       Mesaj #3
prensesim - avatarı
Ziyaretçi
istanbul galata kulesi
Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olup, Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilmiştir. [1] 1204 yılındaki 4. Haçlı Seferi'nde geniş çapta tahrip edilen kule, daha sonra 1348 yılında "İsa Kulesi" adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yeniden yapılmıştır. 1348 yılında yeniden yapıldığında kentin en büyük binası olmuştur.[2]
Kule Türklerin eline geçtikten sonra hemen her yüzyılda tamir ettirilmiş, 1445-1446 yılları arasında yükseltilmiştir. Osmanlı hükümdarı II. Murat ile yakın ilişkiler kuran Cenevizliler padişahın yardımıyla kulenin yanına ikinci bir kule inşa etmişler ve kuleye de II. Murat'ın adını vermişlerdir. 16. yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan Hıristiyan harp esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır. Sultan III. Murat'ın müsaadesiyle burada müneccim Takiyüddin tarafından bir rasathane kurulmuş, ancak bu rasathane 1579'da kapatılmıştır.
17. yüzyılın ilk yarısında IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, Okmeydanı'nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında Galata Kulesi'nden Üsküdar-Doğancılar'a uçmuştur. Bu uçuş Avrupa'da ilgi ile karşılanmış, İngiltere'de bu uçuşu gösteren gravürler yapılmıştır.
1717'den itibaren kule yangın gözleme kulesi olarak kullanılmıştır. Yangın, ahalinin duyabilmesi için büyük bir davul çalınarak haber verilmekteydi. III. Selim döneminde çıkan bir yangında kulenin büyük bölümü yanmıştır. Onarılan kule 1831 yılında başka bir yangında yine hasar görmüş ve onarılmıştır. 1875 yılında bir fırtınada külahı devrilmiştir. 1965'te başlanıp 1967'de bitirilen son onarımla da kulenin bugünkü görünümü sağlanmıştır
200px Galata Tower Top To Bottom
Yerden, çatısının ucuna kadar olan yüksekliği 69,90 metredir. Duvar kalınlığı 3,75 m, iç çapı 8,95 m, dış çapı da 16,45 metredir. Yapılan statik hesaplamalara göre ağırlığı yaklaşık 10.000 ton, kalın gövdesi işlenmemiş moloz taşındandır.
Derinliğinde bulunan çukurların altındaki kanalda birçok kafatası ve kemik bulunmuştur. Orta boşluğun bodrumu zindan olarak kullanılmıştır. Kulenin tarihinde bazı intihar olayları kayıtlara geçmiştir. 1876 tarihinde, bir Avusturyalı, nöbetçilerin dalgınlığından faydalanıp kendini kuleden aşağı atmıştır. 6 Haziran 1973 günü ise ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan'ın 15 yaşındaki oğlu Vedat kuleden atlayarak intihar etmiştir. Oğuzcan bunun üzerine Galata Kulesi adlı şiiri yazmıştır. Aytuğ Akdoğan ise bir kitabında Vedat için bir deneme yazmıştır
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Daisy-BT; 12 Ekim 2010 13:28 Sebep: Aktif linkler.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
2 Ağustos 2011       Mesaj #4
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Galata kulesi

İstanbul'un Galata semtinde, Cenevizlilerden kalan kule. Cenevizlilerin Bizans döneminde İstanbul'un bugünkü Galata ve Karaköy semtlerine yerleşmesinden sonra, Galata Kulesi semtin korunması için yapılan surlara ek olarak 1348'de inşa edildi; daha sonraki yıllarda yükseltilerek sağlamlaştırıldı (1445-1446). İstanbul'un fethinden sonra depremlerden zarar gördü ve her seferinde onarıldı. 16. yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde çalışan Hristiyan esirlerin barınağı olarak yararlanıldı. 1717'den itibaren kös çalarak gece yarısını belirtmek; 18. yüzyıldaysa, çıkan yangınları şehir halkına duyurmak için kullanıldı. III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde iki defa yandı ve onarıldı. 1875'te bir fırtınada külahı uçtu; aynı yıl yapılan onarımla dış görünüşü değişti. 1964-1967 arasında, 1833-1875 arasındaki görünümü esas alınarak yapılan restorasyonla, bugünkü şeklini aldı ve turistik bir eğlence merkezi oldu.


Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
🌘 🚀

Benzer Konular

3 Mart 2012 / Misafir Mimarlık
12 Kasım 2010 / Daisy-BT Mimarlık
2 Ağustos 2011 / Jumong Mimarlık
30 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Mimarlık