Arama

Daidalus ile İkaros

Güncelleme: 3 Kasım 2010 Gösterim: 4.394 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Haziran 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Daidalos, ustaca işlenmiş ya da işleyen (Latince, aynı zamanda Helenistik Latince'de Daedalos, Yunanca Daidalos (Δαίδαλος) "usta işçi" demektir ve Etrüskçe'de karşılığı Taitledir) anlamına gelen bu isim, Yunan mitolojisi'nde eli her sanata yatkın olan bu kişiye verilmiştir. Yunan mitolojisindeki, Kekrops, yani Attika'nın kral soyundna gelme olduğu varsayılan Atina'lı bir sanatçıdır. İkarus ve İapyx adlı iki oğlu vardır. İlk kez Homer tarafından büyük bir dans yerinin kurucusu olarak Ariadne'de geçer.

Sponsorlu Bağlantılar
Daidalos, hem mimar hem heykeltraş hem de her türlü mekanik araçları yapan çok yönlü bir yaratıcıdır. Sanatının en önemli yaratısı, Eflatun'un Menon adlı diyalogunda sözü geçen canlı heykelleri gösterilebilir.

Atina'da atölyesinde Talos adlı yeğeni ile birlikte çalışmaktaydı. Ancak Talos çok yetenekli bir gençti ve ustası Daidalos'u bile geride bırakacak kadar çalışkandı. İşte Talos'un bir gün ölü bir yılanın dişlerini kullanarak testereyi icat etmesi, ustası Daidalos'u çok kıskandırmış ve çırağını Akropol'den aşağı atarak öldürmesine neden olmuştur. Daha sonra bu cinayet ortaya çıkar ve Girit kralı Minos'a sığınır. Minos ondan kızı Ariane için bir dans yeri inşa etmesini ister. Orada bir saray cariyesinden oğlu İkaros dünyaya gelir.

Daidalos daha sonra daha değişik entrikaların içine girer. Minos'un karısı Pasiphae ondan Minos'un Poseidon'a kurban etmediği boğayla çifleştmek için Daidalos'tan özel bir düzenek ister. Daha sonra Minos'un istediği labirentin plânını yapar. Buraya daha sonra Minotauros kapatılacaktır. Daha sonra Daidalos kralın kızı Ariane'ye Theseus'un labirentten çıkması için iplik yumağı fikrini verir. Minos bunu sineye çekemez ve Daidalos'u oğlu İkaros'la birlikte lapirente kapatır.

Burada oğlu İkaros ile beraber bir süre hapis kalır. Daha sonra, aklına balmumu ve tüylerden, tıpkı kazlarınki gibi bir kanat yapıp havalanmak gelir. Planını uygular. Bununla beraber kendisinin ve oğlu İkaros'un birer balmumundan kanatları olur. Onlar havalanarak labirentten çıkmayı başarırlar. Bu arada Daidalos, oğlu İkaros'a uçarken çok alçalırsa denize düşeceğini, çok yükselirse de güneşin tüyleri birbirine bağlayan balmumlarını eriteceğini tembihler. Ancak uçmanın cazibesine iyice kapılan İkaros, babasının uyarılarına kulak asmaz, bu uyarılara uygun davranmaz ve yükseldikçe yükselir. Ancak güneş balmumlarını eritir ve İkaros artık uçamayarak uçtukları alanın hemen altında bulunan denize düşer,ardından da boğularak ölür.

_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
2 Kasım 2010       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
icaros

Sponsorlu Bağlantılar
Girit Adası' nın Kralı Minos, Minotauros denilen canavara birkaç sebepten ötürü çok içerliyordu. Üstelik içerlemekte de son derece haklıydı...

Kraliçe Pasiphae, bir boğaya aşık olmak gibi garip tutkuya kapılmış, sonra da Minotauros denilen bu korkunç canavarı dünyaya getirmişti. Bu iğrenç vücutlu, boğa kafalı Minotauros, kral ailesinin bütün huzurunu kaçırmış, ortalığı birbirine katmıştı. Hiç değilse rahat dursa, çevresine zarar vermese yine bir derece!.. Bizim boğa başlı canavar kalkmış, her dokuz senede bir, yedi delikanlıyla yedi genç kızın kendisine kurban edilmesini şart koşuyordu. Bu nedenle onu hapsetmek, hem de hiç kaçamayacağı bir yere kapatmak gerekiyordu.

Minos, bu canavarın bütün kaçış olanaklarını ortadan kaldırmak için, Daidalos adında Yunanlı usta bir mimarı çağırttı. Daidalos ve oğlu İkaros, içerisi karmakarışık yollarla, çıkmazlarla dolu, zikzaklı koridorlarla birbirine bağlı birçok odadan ibaret bir kale inşa ettiler. Bu kalenin yapısı öylesine karışıktı ki; içerisine giren, çıkış yolunu bir daha bulamıyor, yolunu ararken ya yorgunluktan düşüp ölüyor ya da Minotauros' un kurbanı oluyordu.

Tabii bu esnada boğa başlı canavar da aynı şekilde, çıkış yolunu bulamadığından kaçamıyordu.

Daidalos' un inşa ettiği Labyrenthos adındaki hapishane öyle olağanüstü, öyle eşi benzeri görülmemiş bir eserdi ki; o tarihten beri, yol bulmakta güçlük çekilen karmaşık yerlere hep "labirent" adı verildi.

Bu şeytanca bir buluştu... Lâkin Daidalos' a sinirlenen Minos, belki de bina yapısının sırrını kimse öğrenemesin diye Daidalos ile oğlunu da Labyrenthos' a kapattırdı. Mimar kendi yapısının çıkış yolunu, kendisi dahi bulamadı. Zaten bulsa bile kale o kadar iyi korunuyordu ki, hiçbir yere kaçamazlardı.

Eğer Daidalos, kendisi ve oğlu için kanat yapmayı akıl etmeseydi, herhalde ikisi de hayatlarının sonuna kadar orada kalacaklar ve orada öleceklerdi. Baba oğul, uçan kuşlardan kopan ya da yanlarına konan kuşlardan kalan tüyleri biriktirdiler. Sonra bu tüyleri balmumuyla birbirlerinin kollarına ve omuzlarına yapıştırdılar.

Birkaç denemeden sonra baba oğul kanatlarını çırparak üzeri açık labirentten havaya yükseldiler, kalenin ve Girit Adası' nın üzerinden uçarak geçtiler, denize yönelerek memleketleri olan Yunanistan' a doğru yola koyuldular.

Neticede Daidalos ülkesine sağ salim ulaştı... Lâkin kanatlarından pek gurur duyan genç İkaros, güneşe kadar uçmak istedi. Haklısınız, doğrusu bence de fazla abarttı. Ne yazık ki güneş ışınlarının sıcaklığı, yaklaştıkça balmumunu eritti, kanatlar koptu ve zavallı İkaros denize düşerek boğuldu! Düştüğü denize İkarion Denizi (Sisam Adası'nı çevreler) denmesinin bu efsaneyle yakın ilgisi vardır.

Bu öykü, güneşin dünyaya yakın olduğuna inanılan çağlardan kalma, çok eski bir efsanedir. Bugün hepimizin bildiği gibi insan havada yükseldikçe sıcakla değil, tam aksi, soğukla karşılaşır; dağcılar hemen hemen her gün bunun denemesini yaparlar.

İnsanoğlu her çağda başka dünyaları keşfetmek için kendisini yeryüzüne bağlayan bağları koparmak ya da başka bir deyişle, gökyüzüne yükselmek, uçmak istemiştir. Tarihte birçok insan İkaros'u taklit etmeye çalışmıştır, lâkin asıl başarılı uçuş denemelerinin gerçekleştiğini görmek için 18' inci yüzyılın sonuna kadar beklemek gerekmiştir.

Bu efsane, aşırı tutkulara karşı bizleri uyardığı için, aynı zamanda "bilgelik örneğidir" denebilir. Her kim İkaros gibi güneşi yâni ulaşılamayacak bir şeyi ele geçirmek isterse, bir gün onun da kanatları yanacak ve o da düşecektir!


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Kasım 2010       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Daidalus ile İkaros
MsXlabs.org & Temel Britannica

Eski bir Yunan efsanesine göre, Akdeniz'deki Girit Adası'nda Minos adında ünlü bir kral yaşıyordu. Minos başarılı bir mimar olan Daidalos'tan, boğa başlı, insan vücutlu canavar Minotauros'un kaçmasını önlemek için kocaman, çapraşık planlı bir yapı yapmasını istedi. Daidalos'un, birbirine açılan sayısız koridordan olu­şan karmaşık ve içinden çıkılması hiç de kolay olmayan bu yapıtına "Labirent" dendi. Daha sonra, bir efsane kahramanı olan Theseus labirente girmeyi başararak, Girit halkının başına belâ olan Minotauros'u öldürdü (bak. Theseus).
Theseus'un canavarı Daidalos'un yardı­mıyla öldürdüğünü sanan Minos, Daidalos ile oğlu İkaros'u labirente kapattı. Ama hem iyi bir mimar, hem de zeki ve hünerli bir usta olan Daidalos kuş tüylerini balmumuyla ya­pıştırarak oğluna ve kendine birer çift kanat yaptı. Kanatları sırtlarına bağladıktan sonra, çok alçaktan uçarlarsa deniz suyunun tüyleri ıslatacağını, çok yüksekten uçarlarsa da güne­şin balmumunu eriteceğini söyleyerek oğlu­nu uyardı. İkaros'tan önce havalanan Daida­los sağ salim Sicilya'ya vardıysa da, kendini uçmanın sevincine kaptıran İkaros babasının öğütlerini unuttu ve yükseldikçe yükseldi. Güneşe çok yakın uçtuğu için balmumu eridi, kanatlar koptu ve İkaros denize düşüp boğul­du. İkaros'un Ege Denizi'nde boğulduğu yere onun anısına İkaros Denizi adı verildi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

27 Ekim 2008 / Gabriella Mitoloji
21 Haziran 2012 / Misafir Soru-Cevap
24 Aralık 2007 / we come one Bilgisayar