Arama

Motosiklet Nedir?

Güncelleme: 11 Nisan 2017 Gösterim: 54.739 Cevap: 2
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
15 Mayıs 2007       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi

motosiklet

Ad:  motosiklet.JPG
Gösterim: 798
Boyut:  43.3 KB

içten yanmalı bir motorla, (ender olarak da elektrik motoruyla) çalışan iki ya da üç tekerlekli bisiklet.
Sponsorlu Bağlantılar

Scooter ve moped (motorlu velosipet) gibi küçük motosikletlerin motoru genellikle hava soğutmalıdır ve motor hacimleri 25- 250 cm3 arasında değişir; birden çok silindirli motosikletlerin motor hacmi ise 1.300 cm3,ün üzerindedir. Avrupa’da motor gücü, silindir hacimlerine göre sınıflandırılır; ABD’de ve bazı başka ülkelerde ise beygirgücü (BG) temel alınır. 100 cm3’lük bir motorun gücü yaklaşık 8-10 BG kadardır.

1884’te İngiliz Edward Butler ilk motorlu, üç tekerlekli bisikleti yaptı. 1885’te Gottlieb Daimler, benzin motoruyla çalışan ilk motosikleti geliştirdi.

Motosiklet kullanımı özellikle 1910’dan sonra yaygınlaştı. I. ve II. Dünya savaşlarında motosiklet, askeri hizmetlerde kullanıldı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra motosiklet, scooter ve mopedlere ilgi arttı ve çeşitli dallarıyla motosiklet sporu yaygınlaştı.
Dört zamanlı ve tek silindirli benzin motorlu motosikletler uzun süre pazara egemen olmuştur. Öte yanda Avrupa’da ve Japonya’da imal edilen 250 cm3’ten küçük hacimli iki zamanlı motorlar daha ekonomiktir ama bunların daha sık temizlenmesi gerekir. İki zamanlı motorların çoğunda yakıt olarak benzin ve yağ karışımı kullanılır. Modern büyük motosikletlerin çoğunda bobin ateşlemeli marş sistemleri kullanılır ama iki zamanlı küçük motorlar genellikle magnetik ateşlemelidir.

Transmisyon, genellikle motor ve 2-6 vitesli dişli kutusu arasında zincir ya da dişli takımıyla sağlanır ve devinim buradan arka tekerlek dişlisine gene zincirle aktarılır. Bazı gelişkin motorlarda çekiş gücü arka tekerleğe bir mil ve konik dişli sistemiyle aktarılır. Motosikletlerde marş pedalının yerine, yaygın biçimde elektrikli marş düğmesi kullanılmaya başlamıştır.
Gidon üzerinde sağ tarafta gazı açıp kapatmada kullanılan gaz kolu ve ön tekerleğin fren sisteminin kolu yer alır. Arka tekerleğin fren sistemi genellikle ayak pedalıyla denetlenir ama bu sistemler değiştirilebilir. Modern fren sistemlerinde çoğunlukla disk frenler kullanılır.

1950’lerde bisikletlere yardımcı motorların takılmaya başlaması Batı Avrupa’da ve ABD’nin bazı bölgelerinde yeni bir tür hafif motosiklet olan mopedin yaygınlaşmasına yol açtı.

II. Dünya Savaşı’ından hemen sonra İtalya’da ortaya çıkan scooter'lar önce 125 cm3’lük bir motorla donatılmıştı. 20-36 cm çapındaki küçük tekerlekli scooter'larda sürücü motosikletin içinde oturur. Motor birimi aşağıya, arka tekerleğe yakın yerleştirilir ve hareket konik dişli ya da zincir aracılığıyla aktarılır. Scooter’ların motor hacimleri 50-225 cm3 arasında değişir ve dört vitesli türleri yaygın biçimde kullanılır.

motosiklet yarışı


pistte ya da açık arazide motosikletle yapılan hıza ya da puana dayalı yarış.

Otomobil yarışlarından kısa bir süre sonra başlayan motosiklet yarışlarının ilki 1897’de İngiltere’de bir pistte düzenlendi. Avusturya, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın üçer yarışçılı takımlarla katıldığı ilk uluslararası yarış 1904’te Fransa’da düzenlendi. Günümüzde motosiklet sporunun ve yarışlarının yönetici organı olan Uluslararası Motosiklet Federasyonu (FİM), Uluslararası Motosiklet Kulüpleri Federasyonu adıyla 1904’te kuruldu. Motosiklet pist yarışları 1907’de İngiltere’de başladı. Aynı yıl Man Adasında düzenlenen Otomobil Birliği Turist Kupası yarışı, İngiliz motosiklet yarışlarının en ünlüsü ve en uzun ömürlüsü oldu.

II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yapılan uluslararası motosiklet hız yarışları 125, 250, 350 ve 500 cc’lik motor hacimlerine göre dört ana kategoriye ayrılır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde düzenlenen Grand Prix motosiklet yarışlarının geçmişi 1920’lere değin iner. Öteki önemli yarışlar arasında İngiliz-Amerikan İkili Yarışları ile en ünlü yol yarışı olan Daytona 500 sayılabilir. FIM’ııin düzenlediği Dünya Kupası şampiyonaları 1949’da başlamıştır. Eski SSCB’de ortaya çıkan buzda motosiklet yarışı günümüzde Avrupa ve ABD’de de tutulmaktadır. Daha çok ABD’de yaygın olan drag yarışlarmda bazen motosikletlerle yarışılır.
Bitiş çizgisini geçmeye dayanan motosiklet yarışlarından farklı olarak puan sistemine dayanan motosiklet yarışları da vardır. Bunlardan zamana karşı sınav niteliğinde olan motosiklet yanşı engebeli açık arazide yapılır.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2017 03:32 Sebep: Kırık linkler ve sayfa düzeni.
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
28 Temmuz 2013       Mesaj #2
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
MOTOSİKLET
İki ya da üç tekerlekli motorlu taşıtlar.
Sponsorlu Bağlantılar
19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Bunların ilk örneklerinden biri, ABD'de Massachusetts'li mucit Sylvester Roperin 1869'da geliştirmiş olduğu buhar gücüyle çalışan bir taşıttı. 1884'te Edward Butler adlı bir İngiliz, üç tekerlekli bir motorlu taşıt yaptı; kısa bir süre sonra da Alman mühendis Gottlieb Daimler, ahşaptan yapılmış bir bisiklet kadrosuna (bisikletin ana çerçevesi) küçük bir benzin motoru taktı. İlk motosikletlerin çoğu üç tekerlekliydi; bunlarda genellikle ilk kalkışı sağlamak ve yokuş tırmanırken motora yardımcı olmak için pedallar da bulunurdu.

Başarılı ilk iki tekerlekli motorlu taşıt tasarımını 19. yüzyılın sonlarında Fransız mucitler Michael ve Eugene Werner geliştirdiler. Wernerler, motoru kadronun alt bölümüne, iki tekerleğin arasına yerleştirdiler. O tarihten sonra da motosiklet tasarımlarında motor hep aynı yerde kaldı. 20. yüzyılın başlarında çeşitli ülkelerde düzenlenen yarışlar, motosiklet tasarımlarında önemli gelişmelerin sağlanmasında etkili oldu. Ateşleme ve vites donanımlarının da eklenmesiyle, motosiklet bir süre sonra bugünkü biçimine benzer bir yapıya kavuştu.

Günümüzdeki motosiklet motorlarının çoğunda bir ya da iki silindir vardır; ama eskiden, hatta II. Dünya Savaşı'ndan (1939-45) önce dört silindirli motosiklet motorları da yapılmıştı. Daha sonra özellikle yarışlar için üç, altı ve hatta sekiz silindirli motosikletler geliştirildi. Motosiklet motorlarının büyük çoğunluğu, iki zamanlı ya da dört zamanlıdır; 1970'lerin başlarında Wankel tipi döner pistonlu motorlarla çalışan bazı motosikletler de üretilmiştir (İÇTEN YANMALI MOTOR). Elektrik motoruyla çalışan pedallı motosikletler de yapılmıştır; bunlara moped denir.
Ad:  4.JPG
Gösterim: 778
Boyut:  89.4 KB
Otomobil motorlarında olduğu gibi, içten yanmalı motosiklet motorlarında da normal olarak motoru dengeli bir hava ve benzin buharı karışımıyla beslemeye yarayan bir karbüratör bulunur. Motora beslenecek yakıt miktarı ve buna bağlı olarak da motorun hızı, gidonun sağ elle tutulan uç kesimine yerleştirilmiş gaz kolunun döndürülmesiyle ayarlanır. Benzin-hava karışımı, silindirde elektrik kıvılcımıyla ateşlenir. Kıvılcım oluşturmak için gerekli akım, motora bağlı bir şarj dinamosundan ya da genellikle şarj dinamosuyla yüklenen bir aküden sağlanır.

Motorların pek çoğunda yağlama, basınçlı bir yağ sistemiyle; bazı iki zamanlı motorlarda ise benzine yağ karıştırılarak yapılır. Yanma sırasında oluşan ısı, motorun soğutma sisteminin yardımıyla büyük ölçüde çekilip alınır. Büyük motosikletlerin çoğunda, otomobillerdekine benzeyen radyatör ile su soğutmalı bir sistem vardır; ama motosikletlerin pek çoğu hava soğutmalıdır. Bunların motor bloğu, soğutma kanatçıklarıyla çevrilidir; soğutma kanatçıkları, motosiklet hareket halindeyken motorun üzerinden geçen havanın geniş bir yüzeye temas etmesini sağlar. Motosikletlerde, otomobillerdekine benzer bir vites kutusu ile bir kavrama (debriyaj) sistemi bulunur (MOTORLU TAŞİTLAR); motosikletlerde en az iki ileri vites vardır. Hızı düşürmek ya da artırmak için vites kutusunda gerekli dişli değişikliği, yani vites değiştirme işlemi, genellikle ayakla çalıştırılan bir kolla yapılır; skuter ve moped tipi bazı motosikletlerde ise bu işlem, gidon üzerinde bulunan bir vites kolunu döndürerek gerçekleştirilir. Modern motosikletlerin çoğu 5 ya da 6 viteslidir. Öte yandan 18 vitesli bazı yarış motosikletleri de vardır; bunlarda viteslerin bir bölümü ayakla, bir bölümü de elle değiştirilir.

Bazı motosikletlerde, özellikle skuterlerde ve mopedlerde, vites kutusundaki dişli değişimi, yani vites değişikliği, belirli alt ve üst hız değerleri arasında kendiliğinden, kesintisiz biçimde gerçekleşir. Bu düzenekte herhangi bir anda motor ile tekerlekler arasındaki hız aktarımı oranı, o anda motora beslenen yakıt gaz miktarı (gaz kolunun konumu) ve motorun yapmak zorunda olduğu iş miktarına (yokuş çıkarken ya da ağır yükle daha çok; yokuş aşağı ya da hafif yükle daha az iş yapılır) bağlı olarak otomatik olarak ayarlanır. Motordan vites kutusuna hareket aktarımı dişlilerin ya da bir zincirin yardımıyla, vites kutusundan arka tekerleğe hareket aktarımı ise genellikle zincirle, ama bazen de mille sağlanır (DİŞLİ ÇARK).

Bir motosikletin kadrosu dayanıklı olmalı, kolayca eğrilip bükülmemelidir. Kadro, metal borulardan, çoğunlukla preslenerek biçimlendirilmiş çelik levhalardan ve döküm yoluyla hazırlanmış metal bloklardan yapılır. Motosiklette sarsıntıyı önlemek ya da azaltmak için, kadroyu tekerleklere bağlayan çatallar, yaylarla ve hidrolik amortisörlerle donatılır; bu tür bir askı sistemiyle, tekerlekler bir çıkıntı üzerinde zıplasa bile kadronun bundan fazlaca etkilenmemesi sağlanır. Ön askı sistemi, birbirinin içinde kayan iki boru biçimindeki teleskopik çatallardan oluşur.

İlk motosikletlerde, bisikletlerdekine benzeyen üzengi tipi frenler kullanılırdı (FREN); ama bugün temel olarak tekerleğin göbeğine yerleştirilen kampanalı frenlerden yararlanılmaktadır. Öte yandan, büyük motosikletlerde hidrolik olarak çalışan diskli frenler de giderek yaygınlaşmaktadır. Motosikletlerdeki elektrik sistemi ve dolayısıyla ışık ve korna donanımları, otomobillerdekine benzer. Pek çok motorda ilk çalıştırma vites kutusuna takılmış bir pedalla sağlanır; ama elektrikli marş motorları olan motosikletlerin sayısı da giderek artmaktadır.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra motor veriminin artması ve daha hafif kadroların kullanılmasıyla daha küçük motorlarla çalışan mopedler geliştirildi. Skuterler ise ilk olarak 1950'lerde özellikle İtalya'da hızla yaygınlaştı. Skuterlerin genellikle preslenerek biçimlendirilmiş çelik bir gövdesi; önde, rüzgâra karşı koruma sağlayan bir siperliği; geniş tabanlı lastik takılmış küçük çaplı tekerlekleri ve arka tekerleğin yakınına yerleştirilmiş bir motoru vardır.

Ad:  1.JPG
Gösterim: 396
Boyut:  38.1 KB
MOTOSİKLET YARIŞI

heyecanlı, ama tehlikeli bir spordur. 1897'de İngiltere'de Londra yakınındaki Richmond'da yapılan yarışın ilk motosiklet yarışı olduğu sanılmaktadır. İlk uluslararası motosiklet yarışı ise 1904'te Fransa'da yapılmış ve aynı yıl uluslararası motosiklet yarışları düzenlemek amacıyla bir federasyon kurulmuştur. İlk pist yarışı İngiltere' de Weybridge yakınlarındaki Brooklands yarış alanında 1907'de yapılmıştır. İngiltere'deki motosiklet yarışlarının en ünlüsü olan Turist Kupası yarışlarının ilki de aynı yıl Man Adası'nda düzenlenmiştir. ABD'de ilk motosiklet yarışları 20. yüzyılın başlarında yapılmıştır. ABD'de 1924'ten beri motosiklet yarışlarını düzenleyen kuruluş olan Amerikan Motosiklet Birliği, Uluslararası Motosiklet Federasyonu'nun (FİM) üyesidir.

Başlıca uluslararası motosiklet yarışmaları, Grand Prix (Büyük Ödül) yarışlarıdır. Fransa'da 1920'de düzenlenen ilk Grand Prix yarışından sonra 1921'de Belçika ve İtalya'da, 1922'de İsveç'te ve 1923'te Almanya'da Grand Prix yarışları düzenlenmeye başlandı. Otomobil yarışlarında olduğu gibi motosiklet yarışlarında da ayrı ayrı yapılan Grand Prix yarışlarının sonuçları dünya şampiyonluğunu belirler. 1969'da dünya şampiyonası başladığı zaman yarışma, motor silindiri hacmine göre 125, 250, 350 ve 500 cm3 olarak dört grupta yapılıyordu. Sonradan 50 cm3 hacimli motorlar ve sepetli motosikletler grubu da şampiyonaya katıldı. Bir Grand Prix yarışını birinci bitiren yarışçı 15 puan kazanır; yarışın ikincisi 12 puan, üçüncüsü 10 puan alır; puanlama bu biçimde sürer ve onuncu 1 puan alır. Ünlü dünya şampiyonu Giacomo Agostini 350 cm3 ve 500 cm3 gruplarında iki dünya şampiyonluğunu 5 yıl süreyle elinde tutmuştur.

Motosiklet yarışlarının karayollarında yapılması genellikle yasaklanmış olduğu için bu yarışlar kullanılmayan uçak pistlerinde ya da özel olarak yapılmış parkurlarda düzenlenir. Ama ünlü Turist Kupası (TT) yarışları her yıl Man Adası'nda trafiğe kapatılan karayollarında yapılır. TT yarışları 1911'den beri dünyanın en uzun motosiklet yarış parkuru olan 264 dönemeçli 60,72 kilometrelik dağ parkurunda yapılmaktadır. Birçok ölüme ve yaralanmaya neden olan bu tehlikeli yarışta elde edilen sonuçlar 1971'den beri dünya şampiyonasında göz önünde bulundurulmamaktadır. Saatte 190,66 kilometrelik hız rekorunu 1984'te Honda marka motosikletiyle Joey Dunlop elde etmiştir.
Ad:  2.JPG
Gösterim: 360
Boyut:  33.6 KB

ABD'de motosiklet yarışları 1930'larda Florida'daki Daytona Beach'de düzenlenmeye başlandı. 1970'lerin ortalarında Daytona 200, dünyanın en önemli motosiklet yarışı oldu. Bu yarışın yapıldığı, iki uçta kenarları 31 derecelik bir eğimle yükselen oval yarış alanı saatte 290 kilometrelik bir hızla gitmeye olanak verir.

1950'lerde İngiltere'de büyük ilgi toplamaya başlayan pist yarışları, 1980'lerde futboldan sonra en fazla seyirci toplayan spor olmuştur. Motor hacmi 500 cm3'ü aşmayan motosikletlerin yarıştığı bu yarışlarda fren kullanılmaz. Bu dalda 1931'de başlayan bireysel dünya şampiyonası 1949'da resmen tanınmıştır.

Motokros yarışları genellikle çamurlu, engebeli açık alanlarda yapılır. İlki İngiltere'de Camberley'de yapılan bu yarış, II. Dünya Savaşı'ndan sonra hızla Avrupa'ya yayıldı. Belçika, İngiltere, Fransa ve Hollanda takımlarının katıldığı Uluslararası Motokros Yarışması ilk kez 1947'de yapıldı. Günümüzde 250 cm3 ve 500 cm3 gruplarında motokros dünya şampiyonaları düzenlenir. Motokros ABD'de de çok yaygındır.

Motosiklet yarışlarının öbür türleri arasında, yarışçıların çeşitli doğal engelleri durmadan ya da yere basmadan aşmayı denedikleri yarışlar, çim pistte yapılan yarışlar, kısa mesafe hız yarışları ve tepe tırmanma yarışları vardır.

kaynak: Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2017 05:13
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
22 Haziran 2016       Mesaj #3
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  small-motosiklet.jpg
Gösterim: 433
Boyut:  21.1 KB

MOTOSİKLET

. İki ya da üç tekerlekli motorlu taşıtlar 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Bunların ilk örneklerinden biri, ABD' de Massachusetts'li mucit Sylvester Roper'ın 1869'da geliştirmiş olduğu buhar gücüyle çalışan bir taşıttı. 1884'te Edvvard Butler adlı bir İngiliz, üç tekerlekli bir motorlu taşıt yaptıkısa bir süre sonra da Alman mühendis Gottlieb Daimler, ahşaptan yapılmış bir bisiklet kadrosuna (bisikletin ana çerçevesi) küçük bir benzin motoru taktı. İlk motosikletlerin çoğu üç tekerlekliydi; bunlarda genellikle ilk kalkışı sağlamak ve yokuş tırmanırken motora yardımcı olmak için pedallar da bulunurdu.

Başarılı ilk iki tekerlekli motorlu taşıt tasarımını 19. yüzyılın sonlarında Fransız mucitler Michael ve Eugene Werner geliştirdiler. Wer-nerler, motoru kadronun alt bölümüne, iki tekerleğin arasına yerleştirdiler. O tarihten sonra da motosiklet tasarımlarında motor hep aynı yerde kaldı. 20. yüzyılın başlarında çeşitli ülkelerde düzenlenen yanşlar, motosiklet tasarımlarında önemli gelişmelerin sağlanmasında etkili oldu. Ateşleme ve vites donanımlarının da eklenmesiyle, motosiklet bir süre sonra bugünkü biçimine benzer bir yapıya kavuştu. Günümüzdeki motosiklet motorlarının çoğunda bir ya da iki silindir vardır; ama eskiden, hatta II. Dünya Savaşı'ndan (1939-45) önce dört silindirli motosiklet motorları da yapılmıştı. Daha sonra özellikle yarışlar için üç, altı ve hatta sekiz silindirli motosikletler geliştirildi. Motosiklet motorlarının büyük çoğunluğu, iki zamanlı ya da dört zamanlıdır; 1970'lerin başlarında Wankel tipi döner pistonlu motorlarla çalışan bazı motosikletler de üretilmiştir {bak. İçten Yanmali Motor). Elektrik motoruyla çalışan pedallı motosikletler de yapılmıştır; bunlara moped denir.

Otomobil motorlarında olduğu gibi, içten yanmalı motosiklet motorlarında da normal olarak motoru dengeli bir hava ve benzin buharı karışımıyla beslemeye yarayan bir karbüratör bulunur. Motora beslenecek yakıt miktarı ve buna bağlı olarak da motorun hızı, gidonun sağ elle tutulan uç kesimine yerleştirilmiş gaz kolunun döndürülmesiyle ayarlanır. Benzin-hava karışımı, silindirde elektrik kıvılcımıyla ateşlenir. Kıvılcım oluşturmak için gerekli akım, motora bağlı bir şarj dinamosundan ya da genellikle şarj dinamosuyla yüklenen bir aküden sağlanır. Motorların pek çoğunda yağlama, basınçlı bir yağ sistemiyle; bazı iki zamanlı motorlarda ise benzine yağ karıştırılarak yapılır. Yanma sırasında oluşan ısı, motorun soğutma sisteminin yardımıyla büyük ölçüde çekilip alınır. Büyük motosikletlerin çoğunda, otomobillerdekine benzeyen radyatör ile su soğutmalı bir sistem vardır; ama motosikletlerin pek çoğu hava soğutmalıdır. Bunların motor bloğu, soğutma kanatçıklarıyla çevrilidir; soğutma kanatçıkları, motosiklet hareket halindeyken motorun üzerinden geçen havanın geniş bir yüzeye temas etmesini sağlar. Motosikletlerde, otomobillerdekine benzer bir vites kutusu ile bir kavrama (debriyaj) sistemi bulunur {bak. Motorlu Taşitlar); motosikletlerde en az iki ileri vites vardır. Hızı düşürmek ya da artırmak için vites kutusunda gerekli dişli değişikliği, yani vites değiştirme işlemi, genellikle ayakla çalıştırılan bir kolla yapılır; skuter ve moped tipi bazı motosikletlerde ise bu işlem, gidon üzerinde bulunan bir vites kolunu döndürerek gerçekleştirilir. Modern motosikletlerin çoğu 5 ya da 6 viteslidir. Öte yandan 18 vitesli bazı yarış motosikletleri de vardır; bunlarda viteslerin bir bölümü ayakla, bir bölümü de elle değiştirilir.

Bazı motosikletlerde, özellikle skuterlerde ve mopedlerde, vites kutusundaki dişli değişimi, yani vites değişikliği, belirli alt ve üst hız değerleri arasında kendiliğinden, kesintisiz biçimde gerçekleşir. Bu düzenekte herhangi bir anda motor ile tekerlekler arasındaki hız aktarımı oranı, o anda motora beslenen yakıt gaz miktarı (gaz kolunun konumu) ve motorun yapmak zorunda olduğu iş miktarına (yokuş çıkarken ya da ağır yükle daha çok; yokuş aşağı ya da hafif yükle daha az iş yapılır) bağlı olarak otomatik olarak ayarlanır. Motordan vites kutusuna hareket aktarımı dişlilerin ya da bir zincirin yardımıyla, vites kutusundan arka tekerleğe hareket aktarımı ise genellikle zincirle, ama bazen de mille sağlanır.

Bir motosikletin kadrosu dayanıklı olmalı, kolayca eğrilip bükülmemelidir. Kadro, metal borulardan, çoğunlukla preslenerek biçimlendirilmiş çelik levhalardan ve döküm yoluyla hazırlanmış metal bloklardan yapılır. Motosiklette sarsıntıyı önlemek ya da azaltmak için, kadroyu tekerleklere bağlayan çatallar, yaylarla ve hidrolik amortisörlerle donatılır; bu tür bir askı sistemiyle, tekerlekler bir çıkıntı üzerinde zıplasa bile kadronun bundan fazlaca etkilenmemesi sağlanır. Ön askı sistemi, birbirinin içinde kayan iki boru biçimindeki teleskopik çatallardan oluşur. İlk motosikletlerde, bisikletlerdekine benzeyen üzengi tipi frenler kullanılırdı {bak. Fren); ama bugün temel olarak tekerleğin göbeğine yerleştirilen kampanalı frenlerden yararlanılmaktadır. Öte yandan, büyük motosikletlerde hidrolik olarak çalışan diskli frenler de giderek yaygınlaşmakladır. Motosikletlerdeki elektrik sistemi ve dolayısıyla ışık ve korna donanımları, otomobillerdekine benzer. Pek çok motorda ilk çalıştırma vites kutusuna takılmış bir pedalla sağlanır; ama elektrikli marş motorları olan motosikletlerin sayısı da giderek artmaktadır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra motor veriminin artması ve daha hafif kadroların kullanılmasıyla daha küçük motorlarla çalışan mopedler geliştirildi. Skuterler ise ilk olarak 1950'lerde özellikle İtalya'da hızla yaygınlaştı. Skuterlerin genellikle preslenerek biçimlendirilmiş çelik bir gövdesi; önde, rüzgâra karşı koruma sağlayan bir siperliği; geniş tabanlı lastik takılmış küçük çaplı tekerlekleri ve arka tekerleğin yakınma yerleştirilmiş bir motoru vardır.

Motosiklet
Bir çeşit bisiklettir. Bisikletten farkı daha ağır yapılı olması ve bir motor vasıtasıyla hareket etmesidir. İlk defa 20. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca bisikletlere de motor takılarak güçten ve zamandan kazanılmış tır. 1950 yılından sonra «Skuter» (Scooter) adı verilen motosikletler yapılmış, büyük rağbet görmüştür. Motosiklet motorlarının ilk hareketi genel olarak manyeto ile verilir. Ancak büyük motosikletlerde ilk çalışma gücü akümülatör vasıtasıyla sağlanır. Motor kuvvetiyle devamlı olarak çalışan manyeto, gereken elektrik akımını sağlar. Motosiklet motorları genellikle tek, ya da İki silindirli olur. Üç veya dört silindirli olanlar da vardır. Motorun çalışmasıyla meydana gelen kuvvet, vites kutusu vasıtasıyla arka tekerleğe aktarılır. Arka tekerleği çeviren motor gücü, motosikletin ilerlemesini sağlar.
Ad:  motorcycle_by_oilcorner.jpg
Gösterim: 461
Boyut:  33.6 KB

İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’da halkın bisikletlere küçük motorlar takmasına kadar dayanır. İlk motosikletler de bu yapıdaydı. Düşük maliyetleri ve hafif olmaları sebebiyle ilgi gördü. Motosiklet hem motor hem de konstrüksiyon bakımından mobiletlerden daha güçlü bir yapıya sahiptir. Kullanılış yerlerine göre, şehir içi ve şehir dışı maksatlı olarak ikiye ayrılabilirler. Şehir içinde ve köy yollarında kullanılan tipleri 80-400 cm 3 hacminde, tek silindirli, hafif yapılı taşıtlardır. Maksimum hızları saatte 140 km’yi geçmez.

Bunların skuter denilen küçük tekerlekli ve kaynaklı sacdan yapılan gövdeleri olan tipleri de vardır. Ulaşımda kullanılan tipleri 400-1000 cm 3 hacminde güçlü vasıtalardır. Bunların orta güçlü olanları 400-500 cm 3 hacminde, 2-3 silindirli, saatte 150-160 km hız yapabilen, 200-250 kg ağırlıkta vasıtalardır. Profesyonel maksatla kullanılanlar ise 500-1200 cm 3 hacminde, 4-6 silindirli, saatte 200-220 km hız yapabilen güçlü vasıtalardır. Bunlar, normal otomobillerden bile daha hızlı ve hareket kabiliyeti yüksek vasıtalardır. Ayrıca özel maksatlı olarak kullanılan yarış motosikletlerinin çeşitli tipleri vardır. (Resim kaynak: Motorcycle by oilcorner on deviantART)

Engebeli arazide yapılan motokros yarışmaları için kros motosikletleri geliştirilmiştir. Bunlarda yükseklik arttırılmış, vites oranları düşürülmüş, derin çivili lastikler kullanılmıştır. Çok iyi süspansiyonlarla donatılmış, hafif ve her türlü şartlarda gidebilen motosikletlerdir. Yol ve pist yarışlarında kullanılanlar ise en güçlü motosiklet tiplerindendir.
Bunlar 150BG gücünde saatte 300 km hız yapabilen, rüzgar direncini azaltabilmek için kısmi kaporta kullanılan vasıtalardır. İki motorlu kapalı kaportalı 400 km/saat hıza ulaşan bazı sürat motosikletleri, iki tekerlekli olmaları dışında motosiklete pek benzemez.

Tarihi
Kaynaklarda motosikletin keşfi olarak aynı tarihte gerçekleştirilen iki teşebbüs vardır. 1885 tarihinde Alman G. Daimler kendiliğinden tahrikli bir motor yapmak için, ön model olarak, iki zamanlı bir benzin motorunu bisiklette deneyerek, motosikleti gerçekleştirmiştir.
Aynı tarihte yine bir Alman, Haury Hildebrand, bisikletin üzerine buhar motoru takarak kendi motosikletini yapmıştı. 1892’de Hildebrand Alois Wolfmüller ile birlikte iki zamanlı sonra da 4 zamanlı motora sahip motosikletler yaptılar. Bu ilk motosikletlerde arka tekerlek motor volanı olarak kullanılıyor, kayışla tahrik ediliyordu. Bütün bu tiplerde birinci motora ilk hareketi pedallarla veriliyordu.

Birinci Dünya Savaşı sonunda daha hızlı ve dayanıklı araçlar yapıldı. Yapıları ağırlaştı, oturma yerleri alçaltıldı. Ön çatala, biniciyi yol şartlarından korumak için süspansiyon takıldı. Motosikletin motor ile arka tekerlek arasına iki-üç vitesli bir dişli kutusu, bir sürtünmeli debriyaj ve rulolu zincirlerle sağlanan bir güç aktarma (zincirle tahrik) sistemiyle donatılmaları en önemli gelişmelerinden biri sayılır. Motor, eski modellerde pedalın bulunduğu yerdeydi. Motosikleti itme mecburiyeti, ayak marşı takılmasıyla son buldu.
Başlangıçta düşük motor gücüyle motosikletler motorlu bisiklet yapısındaydı. Daha sonraları yapılan yüksek güçlü modeller, hem iyi dengelenmemiş olduklarından, hem de motosikletin konstrüksiyon yapısının yeteri kadar güçlü olmamasından problemler çıkardılar. Lehimli, kaynaklı boru kadrolarla yapılan gövde çabuk kırılıyordu. Buna çözüm olarak 1945’ten itibaren kaynaklı sacdan yapılmış gövdeleri olan skuterler geliştirildi.
Skuterlerde araca küçük tekerlekler takılarak, motoru daha aşağı, eğik konuma yerleştirerek ağırlık merkezi aşağıya kaydırılıp, aracın dengesi iyileştirildi. Günümüzdeki motosikletlerde kullanılan çelik alaşımları, en güçlü motorlara bile dayanabilecek yapıdadırlar. Daha alçak yapılı ve daha ağır olduklarından araçların ağırlık merkezi alçaltılarak gayet iyi bir denge kazandırılmışlardır. Bu sebeplerden günümüzde skuterler azalıp kaybolmaya yüz tutmuşlardır.

Derlemedir...
🌘 🚀