Arama

Önemli İcatlar - Fotoğraf Makinesi

Güncelleme: 3 Ağustos 2012 Gösterim: 12.126 Cevap: 5
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
26 Ocak 2010       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Fotoğraf Makinesi
Ad:  01.gif
Gösterim: 1467
Boyut:  25.2 KB
Fotoğraf maki­nesi, ışık ile resim çizmeye yarayan alete denir. Herhangi bir cisimden veya bir çok cisimden yansıyan ışığın oluşturduğu görüntünün, film veya fotograf kartındaki emisyonlu yüze de pozlanabilmesi için gereken uygun ortamı sağlayan cihaza fotograf makinesi diyebiliriz.
Sponsorlu Bağlantılar

Nasıl Çalışır?
Her fotoğraf makinesi çeşitli ayar ve dü­zenekleri çıkarıldığında temel olarak ışık geçirmez bir kutudur. Bir fotoğ­raf makinesinin ön kısmında, resmi çekilen konudan yansıyan ışığın içeri girmesine imkân veren ve genellikle açıklığı değişebilir bir objektif bulunur.

Bu objektifin için­de açıklığı değişebilen, diyafram adı verilen bir kısım vardır. Onun arkasında ise, görüntünün kalıcı bir kaydını yapabilen, ışığa duyarlı bir film bulunur.
En basitinden en gelişmişine kadar bütün fotoğraf makinelerinin dört temel or­tak parçası vardır:
  • Objektif
  • Diyafram
  • Obtüratör
  • Vizör
Fotoğrafı çekilen nesneden gelen ışık, önce objektif­te toplanır ve odaklanır. Objektifin içindeki diske diyaf­ram denir. Bu kısım makineye ışığın geçtiği dairenin ça­pını belirler. Sonra ışık, diyaframdan geçerek obtüratö-re ulaşır. Fotoğraf makinelerinin çoğunda obtüratör fil­min tam önüne yerleştirilmiştir. Fotoğraf çekerken bel­li bir süre açık kalarak objektiften gelen ışığın film üze­rine düşmesini sağlar. Filmin ışığa ne kadar süre maruz kalacağını ayarlar. Kısacası diyafram ve obtüratör sayesinde ışığın filmin üzerine istenilen düzeyde düş­mesi sağlanır. Vizör, makineyi konuya odaklamayı sağlayan bir dü­zenektir.
Fotoğraf makinelerinin film kullanılanları ve dijital olanları vardır. Filmli olan­lar ışığın, makinenin objektifinden geçip merceğin arkasındaki filmi yakması ile çalışır. Film tam olarak merceğin odak noktasında durur. Işık, mercekten geçerek kırılır, filmin olduğu noktaya düşer ve orada filmdeki bazı iyonları yoğunlaştırarak görüntü oluşturur. Dijital fotoğraf makinesi, fotoğrafları elektronik olarak çeken ve saklayan bir cihazdır. Fotoğraf filmleri bu makinelerde kullanıl­maz. Işık, filmin yerine sensör denen yeşil, mavi ve kır­mızı renklere duyarlı hücrelerden oluşan sandviç ti­pinde sıkıştırılmış bir katmandan geçer. Bu katman­dan geçtikten sonra görüntü dijital (sayısal) olarak saklanmış olur.

Ad:  fotografmakinesi_01.jpg
Gösterim: 1577
Boyut:  32.6 KB

En basit fotoğraf makinesi, bir teneke ya da karton kutuya açılan küçük ve düzgün bir delikten geçen ışığın, delik karşısındaki filme düşürülmesiyle oluşan düzenektir. Işıklı bir ortamda deliğin ağzını açıp bir süre sonra kapatılması ve sonra filmin banyo edilmesiyle delik karşısında görülen görüntü karta basılarak görüntünün fotoğrafı elde edilir.
İlk fotoğraf bu şekilde çekilmiştir. İlk makinelerde bu kadar basitti. İnsan gözünün çalışma prensibinden yola çıkılarak bu konuda birçok deneme ve icat yapıldı. İğne deliği yerine mercekler kullanılmaya başlandı. Filmlerin ışığa karşı duyarlılıkları arttırıldı. Diyafram eklendi. Pozlama süresi ayarlayan düzenekler icat edildi. Objektifler bulundu ve geliştirildi. Sonunda günümüzde kullanılan modern makineler ortaya çıktı. Elektroniğin gelişmesi ve fotoğraf makinelerine girmesiyle otomatik makineler geliştirildi.
Bilgisayarın devreye girmesiyle ve fotoğrafların bilgisayar ortamına aktarılmasıyla sayısal fotograflar ve makineler ortaya çıktı.

Ad:  fotografmakinesi_02.jpg
Gösterim: 1486
Boyut:  14.3 KB

Temel teknik özellikler 17. yüzyılda resim sanatına hakim olan Natüralist akımın getirdiği düşünceler doğrultusunda, doğaya mümkün olduğunca görsel açıdan sadık kalan çalışmalar üretilmeye başlandı. Bu çabaların sonucunda, günümüzdeki en gelişmiş fotoğraf makinelerinin da çalışma ilkesini belirleyen camera obscura (karanlık oda) ortaya çıktı. Bu, her tarafı tamamen kapalı ve yalnız bir yüzeyinin ortasında ışık geçirimine neden olan bir deliğin bulunduğu ve içine bir insanın rahatça girebileceği boyutlarda karanlık bir odaydı. Odanın delikli yüzeyinin önünde bulunan çevreden yansıyan ışıklar, yine bu delikten içeri geçerek karşı yüzey üzerinde görüntü oluşturmaktaydı.
Ressam veya görüntüyü kağıda geçirecek olan kimse, odanın içerisine girerek görüntünün oluştuğu yüzey üzerine bir kağıt koyup çizer ve böylece doğru perspektife sahip bir resim üzerinde de daha sonradan çalışma olanağını bulurdu. Karanlık oda içinde oluşan görüntünün en belirgin ve önemli özelliği, sağlı sollu ve yukarıdan aşağıya ters oluşudur.Sonraları söz konusu bu karanlık odanın boyutları küçültülerek daha rahat taşınabilir hale getirilmiştir.
Ancak bu kez resmi kağıda geçirecek kişi karanlık kutunun dışında bulunduğundan, görüntü bir buzlucam üzerinde oluşturulur ve buradan kağıda geçirilirdi. Söz konusu görüntünün parlaklığı ve netliği, karanlık kutu üzerindeki deliğin çapı ile ilgilidir. Delik küçüldüğünde, görüntü netleşir ve sönükleşir. Deliğin çapı genişletildiğinde ise, görüntü parlaklaşır ve flulaşır. Ressamlar için sorun yaratan bu gerçeğin üstesinden hem net hem de parlak görüntü sağlayan bir optik aygıt olan objektifin üstesinden gelinmiştir. Önceleri karanlık kutudaki delikle, görüntünün oluştuğu yüzey arasındaki uzaklık, oluşan görüntünün boyutuyla da doğru orantılıydı. Ancak objektif kullanımı, bu soruna da çözüm getirmiştir. Değişik odak uzaklığına sahip objektiflerle görüntü boyutunda farklılık elde edilmiştir.
Bütün bunların gerçekleşebilmesi için, karanlık kutunun yalnızca tek bir yerden ışık alması gerekir, aksi takdirde görüntü oluşmaz. Ressamlar uzunca bir süre, karanlık kutu ile oluşturdukları görüntülerin kendiliğinden oluşmasını ve kalıcı hale gelebilmesini dilemişlerdir. Bu amaçlar doğrultusunda, bu gün film veya duyarkat olarak nitelendirdiğimiz, ışığa karşı duyarlı malzeme geliştirilmiş ve böylelikle de fotografik süreç başlamıştır. Karanlık kutular da, fotoğraf makinelerine dönüşmüşlerdir. Bu karanlık kutunun temel yapısı, günümüzün en gelişmiş fotoğraf makineleri için de halen geçerlidir çünkü karanlık kutu ve ışık fotoğraf sürecinin kendisidir.

Tarihçesi
Ad:  ilk_foto_aparat.jpg
Gösterim: 1561
Boyut:  32.4 KB
Tarihin ilk fotoğraf makinesi Fransız fizikçi Joseph Niepce tarafından kara kutu kullanılarak bir kalay-kurşun alaşımı levha üzerine kopyalanması ile icat edildi. Bu icadın tarihi ise 1826 yılına rastlamaktaydı.
1839′da daha sonraları Niepce’nin eski ortağı Louis Jacques Daguerre, tesadüfen bozuk görüntülü bir plakayı temizlemek üzere kimyasallar kullanması sonucu görüntünün netleştiğini gördü. Sonraları bu kimyasalın civa olduğu tespit edildi ve fotoğraflarını çektiren kişilerin kıpırdamaması şartıyla net sayılabilecek fotoğrafların çekilebildiği görüldü. Fotoğrafçılık görüldüğü gibi keşfedildiği 19. yüzyılın içinde hem ticari, hem sosyal hem de sanatsal alanda büyük gelişmeler yaşadı.
Tarihsel gelişimi aslında, camera obscura'nın icadı her ne kadar bazı yazarlar tarafından Roger Bacon, Alberti, Leonardo da Vinci ve Giovanni Battista Porta'ya mal ediliyorsa da, bazı tarihçiler 1039 yılından 250 yıl kadar önce Arap bilim adamı Alhazen tarafından ortaya atıldığını iddia etmektedirler. Ancak Alhazen'in iddia edilen bu buluşu kendi kültürünün sınırları içinde kaldığından, karanlık kutunun gerçek kaynağı olarak yorumlanmamaktadır. 1550 yılında Gardano söz konusu karanlık kutuya çift taraflı dışbükey bir mercek yerleştirmiştir. 1568 yılında Daniel Barbaro oluşturulan görüntünün daha da netleşmesi için bir diyafram eklenmesi gerekliliğini önermiştir. 1573 yılında da Danti, görüntünün yukarıdan aşağıya düzeltilmesi için içbükey bir ayna kullanılması gerektiğini açıklamıştır. 1558 yılında Porta, söz konusu aygıtın ressamlar tarafından kullanılabileceğini ve böylelikle de gerçeğe yakın, doğru perspektife sahip görüntüler çizilebileceğini açıklamıştır.
Aslında, fotoğraf makinesi büyük icatların çoğu gibi bir kişi tarafından icat edilmemiştir. Fikrin doğması,uygulanması,gelişimi,değişik kişilerin çalışmaları ve uzun aralıklı dönemlerin sonucudur. 11. ve 16. yüzyıllar arasında, insanlar "karanlık oda" fikriyle ilgili çalışmalar yapmışlardı. Gerçekte kağıt üzerine bir resmin "alınması" söz konusu değildi.
1568 yılında Daniello Barbaro, "karanlık oda" adı verilen cihaza bir mercek ekledi. İlkel bir objektif niteliğindeki merceğin açılışı, görüntünün daha kesin olabilmesi için değişebiliyordu. 1802 yılında, Thomas Wedgwood ve Sör Humphrey Davy, ışığa karşı duyarlı bir maddeyle kaplı kağıt üzerine, kontak baskı yoluyla siluet ve görüntüler tespitine muvaffak oldular. Fakat baskı ömürlü değildi.
1816 yılında, Joseph Niepce, bir mücevher kutusu ve bir mikroskoptan alınmış mercekle ilkel bir fotoğraf makinesi yapmayı başardı. Negatif bir görüntüyü tespit etti. William Talbot adındaki İngiliz, 1835 yılında, negatiften alınma ilk pozitif baskıyı yaptı. Görüntünün ömürlü (devamlı) olması sağlanabilmişti.
l839′da, Louis Daguerre, gümüş plak üzerine görüntü aldı. Aynı çıkış noktasından temellenen çalışmalar birbirini izledi. Başlangıçta ağır adımlı gelişmeler bir sonrakine zincirlendi.
En sonunda, 1888 yılında, kutu fotoğraf makinesi piyasaya sürüldü. Bu makine, Kodak sistemini kullanan (Eastman Dry Plate and Film Company - Eastman Kuru Plak ve Film Şirketi) tarafından geliştirildi. Söz konusu makine, 100 pozluk filmle dolu olarak satıldı. Çekimden sonra, makine ve film Rochester’e gönderiliyor, burada film alınıyor, banyo işlemi yapılıyor, makineye tekrar film doldurularak sahibine iade ediliyordu.
Söz konusu karanlık kutu fotografik amaçlar için de kullanılmaya başlandığında, 19. yüzyılın başlarından günümüze kadar temel niteliği aynı kalmak koşuluyla türlü biçimsel değişikliklere uğramıştır.

- Derlemedir -

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
26 Ocak 2010       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Fotoğraf Makineleri

Sponsorlu Bağlantılar
Günümüzde fotoğraf makinelerini tanımlayabilmek için bir takım sınıflandırmalar yapmak gerekmektedir. Bu yöntemlerden bazıları makineleri bakaç (vizör) sistemlerine ve büyüklüklerine göre sınıflandırmaktır. Kullandıkları film boyutlarına göre ise fotoğraf makinelerini üç gruba ayırabiliriz.
  • Büyük boy fotoğraf makineleri
  • Orta boy fotoğraf makineleri
  • 35mm fotoğraf makineleri
1. Büyük boy fotoğraf makineleri
Ad:  01.gif
Gösterim: 1122
Boyut:  25.2 KB
9x12, 13x18 ya da daha büyük boyutlardaki tabaka filmlerin çekiminde kullanılırlar. Çok büyük boyutlarda baskı yapabilme, perspektif düzeltme ve alan derinliğini istenildiği gibi alma olanağı veren bu makineler, profesyonel fotoğrafçılar tarafından mimari, endüstri, reklam, basın ve portre fotoğraflarının çekiminde kullanılmaktadır. Bu makineler kendi içlerinde sabit (ayaklı ve raylı) ve taşınabilir büyük boy olmak üzere iki grupta incelenebilir.

2. Orta boy fotoğraf makineleri

Ad:  02.gif
Gösterim: 1129
Boyut:  41.5 KB
4,5x6, 6x6, 6x7, 6x9 cm boyutlarındaki tabaka ya da roll denen rulo filmlerin çekimlerinde kullanılırlar. Direkt olarak kontak baskı ile kullanılabileceği gibi, büyütme işlemlerinde de olumlu sonuçlar vermektedir. Bu tür makineler 120 ve 220 (ince-kalın makara) ticari film koduna sahiptir. Aynı film, farklı formattaki magazinlerle (magazin, orta boy fotoğraf makinelerinin arkasında filmin takıldığı ve takılıp çıkartılabilen bölüme denir.) farklı poz sayılarına sahip olabilmektedir. Bu tür fotoğraf makinelerinin bir kısmında objektiflerin sabit olmasına karşın, bir kısmında objektiflerin değiştirilmesi olanaklıdır. Bu makinelerin pek çoğunda refleks bir vizör bulunmakta ve genellikle iris diyaframlı olmaktadırlar.

3. 35 mm boy fotoğraf makineleri

Ad:  03.gif
Gösterim: 1098
Boyut:  26.5 KB
Bu tür fotoğraf makineleri standart sinema filmi üzerinde (35 mm) 24x36 mm boyutlarında görüntü saptayabilen makinelerdir. Baskı işlemi yapmadan yararlanma şansı 35 mm filmler için çok azdır. Minyatür fotoğraf makineleri kendi içlerinde bakaç (vizör) ve netleştirme sistemlerine göre basit bakaçlı, telemetreli ve refleks makineler olmak üzere değişik gruplara ayrılabilirler. Ayrıca kendi kendine odaklayan "Autofocus" sistemler 35 mm makinelerde giderek yaygınlaşmaktadır. Pocket 16, Minox gibi makineler, 35 mm film ile çalışan ancak “half frame” (24x36 mm nin yarısı kadar yani 18x24 mm görüntü veren) makinelerdir ve 36 pozluk filmleri 72 poz olarak kullanabilmektedirler.Ayrıca, anı fotoğrafları için geliştirilen ve plastik mercekleriyle satılan basit düzenekli minyatür makineler hiç bir ayar gerektirmezler. Cepte veya çantada taşınabilecek kadar küçük olan bu makinelerde ulaşılacak kalite oldukça düşüktür.
Bunların dışında anı fotoğrafları için geliştirilen ve “full automatic” olarak tanımlanabilen ve tüm ayarları kendisi yapabilen, kendinden netlemeli (Autofocus) makineler de bulunmaktadır.

4. Özel Amaçlı Fotoğraf Makineleri

Yukarıda sözü edilen bu üç temel fotoğraf makinesinin dışında, özel kullanım alanları olan fotoğraf makineleri de bulunmaktadır. Bunlara da kısaca değinebiliriz.

4.1. Polaroid Makineler
Ad:  04.gif
Gösterim: 1022
Boyut:  16.3 KB
Çekimden hemen sonra, çekilen fotoğrafı basılmış olarak veren fotoğraf makineleridir. Filmlerinin pahalı olması ve çoğaltılamaması gibi sakıncaları vardır. Polaroid filmlerde hem negatif emülsiyon hem de kâğıt aynı paket içinde bulunmaktadır. Pozlama işleminden sonra negatif ve pozitif, iki metal merdane arasından geçerek birbirine sıkıca bastırılır. Böylece ikisi arasındaki kimyasal maddenin aracılığı ile görüntü, negatiften pozitife aktarılmış olur.
Çoğunlukla amatör amaçlı kullanıldığı düşünülen Polaroid çekimler, profesyonel amaçlı olarak ışık koşullarının önceden belirlenmesi için kullanıldığı gibi, bazı fotoğrafçılar tarafından da yardımcı ya da ana ürün olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca, dörtlü ya da altılı objektif ile üretilen polaroid makineler anında vesikalık çekimleri için de kullanılabilmektedir.

4.2. Stereoskopik Makineler
Ad:  05.gif
Gösterim: 926
Boyut:  14.3 KB
İnsan gözünde olduğu gibi, iki ayrı objektiften gelen aynı konuya ait görüntü iki ayrı film üzerine düşürülür. 3. boyut merakı yüzünden elde edilen bu görüntüler iki renkli basılıp biri mavi diğeri kırmızı olan gözlüklerle ya da özel makinelerle izlenebilir. Bu şekilde izlenen görüntü, derinlik duygusu yani üçüncü boyut izlenimi vermektedir. Bu yöntemle, iki nokta arasındaki uzaklık çok hassas olarak ölçülebilir. Ayrıca teknik ve bilimsel alanda en yaygın kullanımı fotogrametri tekniği ile haritacılıkta olmaktadır.

4.3. Panoramik Fotoğraf Makineleri
Ad:  06.gif
Gösterim: 1124
Boyut:  35.2 KB
Görüntü bozulmasına yol açmadan geniş açılı fotoğrafların çekilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Şehircilik, mimarlık, çevre düzenlemesi, haritacılık ve reklamcılık gibi alanlarda kullanılır. Bu tip fotoğraf makinelerinde, eksende dönen bir objektif vardır. Objektifin dönmesi ile normal görüntü karesinden (35 mm için 24x36’dan) daha uzun bir görüntü elde edilir. Genellikle 140-180 derecelik yatay bir görüntü verir. Bazı kameralar ise 360 dereceye kadar fotoğraf çekebilirler. Ancak baskıları için özel sistemler gerekmektedir. Bu fotoğraf makinelerinin filmleri 35 mm veya roll filmler olabilir. Deklanşöre basıldığında objektif yatay olarak boydan boya filmi tarayarak görüntüyü kaydeder. Panoramik fotoğraf makineleri direkt vizörlüdür. Örtücü perde ve diyafram da el ile kontrol edilir. Örtücü hızları sınırlıdır. (1/15 ile 1/250 arasında) Ayrıca bazı modellerde düzlem terazisi bulunabilir.

4.4. Sualtı Makineleri
Ad:  07.gif
Gösterim: 912
Boyut:  42.7 KB
Bu makineler, su geçirmedikleri gibi optik ve mekanik sistemleri ile normal makinelerden farklıdırlar. Nikon firması tarafından çıkartılan “Nikonos” fotoğraf makinelerinin bazı objektifleri, suyun kırılma katsayısı havadakinden farklı olduğundan buna uygun yapılmıştır. Bu makineler, diğer objektifleri ile su üstünde de kullanılabilmektedir. Bir de fotoğraf makinelerini su altında koruyan özel “koruyucu gövdeler” bulunmaktadır. Bu gövdelerin içine yerleştirilen fotoğraf makineleri su altında kullanılabilmektedir. Dalgıçların kullandığı aksesuarlardan dolayı özel su altı makinelerinin bakaç sistemleri de farklıdır. Su altı çekimleri özel aydınlatma ve filtrasyon gerektirdiği için dalgıçlığın yanı sıra apayrı bir fotoğraf eğitimi de gerektirir.

4.5. APS (Advanced Photo System) Makineler
Ad:  08.gif
Gösterim: 923
Boyut:  31.5 KB
APS makineler, aralarında Kodak’ın da yer aldığı altı firma tarafından ortaya çıkartılmış bir sistemdir. Amatörlerin kullanımına daha uygun olan bu sistemde kullanılan “akıllı film” ya da “kartuş” olarak tabir edilen filmin klasik 35 mm filmden farklı olan yanları; daha küçük boyutlarda (39x30x21mm) olması, pozlama, banyo, tarih, saat, baskı formatı gibi bilgilerin film üzerindeki manyetik ortamda saklanabilmesidir. Bu bilgiler daha sonra bastırılan fotoğrafın arkasında yer alabilir. Filmin makineye yerleştirilmesi pil takmak kadar kolay olduğundan klasik makinelerdeki arka kapak bu makinelerde yer almamaktadır. APS filmlerde kullanıcı film şeridini kesinlikle görmez.Banyo edilen film tekrar orijinal kartuşa geri sarılır. APS filmler 15, 25 veya 40 kareden oluşur. Çekim aşamasında klasik “C” (88.9x127mm veya 102x152mm), geniş “HDTV” (88.9x152mm veya 102x178mm) ya da panoramik (88.9x254mm veya 102x254mm) formatlarından herhangi birini deklanşöre basmadan önce seçmek mümkündür.
Dünyada yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlayan bu sistemde fotoğraf çeken amatörlerin yanlış çekim yapma olasılığı iyice azalmıştır.

4.6. Sayısal (Digital) Fotoğraf Makineleri
Ad:  09.gif
Gösterim: 1008
Boyut:  40.0 KB
Sayısal fotoğrafın temelleri 1970’li yılların sonlarında Amerika’da uzay araştırma merkezi olan NASA’nın öncülüğünde atıldı. Uzaya yollanan astronotların çektikleri filmleri geri getirme aşamasında, uzay ortamından ve radyasyondan dolayı bozulması ve istenilen sonuçların alınamaması NASA’nın fotoğraf firmalarından da yardım alarak bir araştırmaya başlamasına neden oldu. Araştırmanın amacı uzayda çekilen bir fotoğrafı, film kullanmadan bilgisayar verisi olarak elde etmek ve bu verileri filme yazan bir aparat imal edip filmleri agrandisörle veya dublikeyle fotoğraf kâğıdına basmaktı. Bu sayede fotoğraflar bozulmayacaktı. Bu araştırmalar sayesinde fotoğraf dijitalle tanıştı. Bilgisayar teknolojisinin inanılmaz bir hızla gelişmesi ve bilgisayarların gün geçtikçe ucuzlaması sayesinde fotoğraf teknolojisi kendini bu yolda buldu. “Scanner”ların (tarayıcıların) gelişmesi ve ucuz maliyetli sayısal kameraların üretilmesiyle görüntüler bilgisayar ortamına alındı. Ve bu görüntüleri basabilen “foto-printer”lar imal edilmeye başlandı ve bu noktada sayısal fotoğraf yaygınlaşmaya başladı.
Sayısal fotoğraf sayesinde çok büyük ebatlarda basılan fotoğraflarda bile yüksek renk ve netlik kalitesi, minimum hata payı, baskı hızı ve seri üretimde kolaylık elde edilmiştir. Bilgisayarlar sayesinde fotoğraf üzerinde rötuşların rahatlıkla yapılması ve renklerin istenildiği gibi düzeltilmesi kolaylaşmıştır. Gelişen teknoloji sayesinde dijital fotoğraf makineleri ile çekilen bir fotoğraf karesini internet bağlantısı sayesinde dünyanın öbür ucuna göndermek mümkün olabilmektedir. Bu makinelerin çalışma sistemleri mekanik sistemlerle aynıdır. Yalnızca film ortadan kalkmış ve onun yerini sayısal görüntü almıştır. Çekim yapılacak ortamdaki ışık bilgisi, verilen değerlere göre objektif ve diyaframdan geçerek filmin yerini almış olan ve yarı iletken bir malzemeden oluşan sensör üzerine düşer.
Fotoğraf makinelerinde kullanılan sensörler ışığa karşı duyarlıdır. Üzerinde, ışığa duyarlı pikseller yer alır. Sensörler ise bu ışık bilgisini dijital olarak algılar ve çözünürlük değerine göre belli bir ebatta ve RGB (Red-Green-Blue) yani Kırmızı-Yeşil ve Mavi olarak üç temel renkten oluşan bir görüntü oluşturur. İşlemci kart, bu görüntü bilgisini önceden belirlenmiş sayısal görüntü formatlarından biri ile yapılandırır. Bu formatların en çok kullanılanları JPEG-TIFF-RAW (Bunun Nikon'da karşılığı NEF) gibi formatlardır. Artık sayısal görüntü formatında belli bir renk değerinde, belli bir ebatta görüntü oluşmuştur. Bu bilgi en çok kullanılan bellek birimlerinden birine kaydedilir. (Compact Flash, Smart Media, Secure Digital, xD Picture Card, Memory Stick, IBM Micro Drive gibi bellekler değişik oranlardaki kapasitelerle satışa sunulmuştur.) Makine üzerinde yer alan renkli LCD ekran, hem bakaç işlevini görür hem de kayıt edilmiş olan görüntünün izlenmesini sağlar. Sayısal sisteme göre çalışan bir fotoğraf makinesinin içinde klasik bir makineden farklı olarak şunlar vardır: Film yerine sensör ve hafıza ünitesi, bazen bakaç yerine ekran ve işlemci kartı.
Görüntü bir bilgisayar ekranında rahatlıkla görülebilir ve bir yazıcıdan fotoğraf olarak çıktı alınabilir. Görüntünün kaydedilerek saklanması ve kâğıdın üzerine aktarılması sayısal sistemde hem çok kolaydır hem de görüntüye ulaşma zamanı çok kısadır.
Makinenin hafızasındaki görüntü bilgisayar ortamına aktarıldıktan sonra yeniden işlenmesi mümkündür. Çünkü sayısal sistemin görüntüsü tek tek piksellerden oluşur. Böyle bir makine almaya yönelen kişinin ilk karşılaşacağı bilgi piksel sayısı yani makinenin sensörü üzerindeki ışığa duyarlı piksellerin sayısıdır. Makinelerin çözünürlük sayısı; 640x480, 1024x768, 1600x1200, 2400x1800 ve üstü gibi değerler olarak belirtilir. Bu çarpımdan çıkan sayı makinenin çözünürlük değerini verir. Bu rakam yükseldikçe makinenin verdiği görüntünün çözünürlük değeri artar.
300, 800 bin piksel değerinden başlayarak 3, 6, 18, 24 milyon piksel değerine varan makineler vardır. 100 ISO değerli, 35mm filmdeki gren sayısını sensördeki piksellerle karşılaştırırsak, 35mm filmde ortalama olarak yatayda 4000, dikeyde 3200 gren vardır. Sensör elemanın 35mm film kalitesinde görüntü sağlayabilmesi için yaklaşık 12 milyon pikselden oluşması gerekir. Makinenin çözünürlük değeri tabii ki görüntü kalitesinin bir göstergesidir. Ancak sayısal makine kullanan fotoğrafçıların şunu unutmaması gerekir; elde edilen görüntü ne kadar büyüyecektir? Bu konu bir anlamda 35mm film ya da roll film seçmeye benzer. Amaç çok büyük baskı elde etmek ise tabii ki roll film kullanılır. Bu anlamda çoğu amatör fotoğrafçı için 1024x768 piksel değeri yeterli bir çözünürlüktür. Ancak fotoğrafta keskinlik ve büyütme söz konusu olduğunda bu çözünürlük yeterli olmayabilir. Öte yandan web sayfasında kullanılması için 640x480 piksel yeterlidir.
Şu anda piyasada o kadar çok dijital fotoğraf makinesi var ve fiyatları da birbirinden o kadar alakasız ki, aldığınız makine iyi bir makine mi yoksa ihtiyaçlarınızı karşılamaktan uzak mı, bunu kestirmek zor.
Firmaların işine gelmesinden midir bilinmez, dijital fotoğraf makinelerinde aslında birinci planda olmayan bir özellik diğer bütün özelliklerin önüne geçmiş görünüyor: Makinenin çözünürlüğü, yani kaç megapiksel (mp) olduğu. Ancak gerçekte fazla megapiksel "kaliteli fotoğraf" anlamına gelmez.
Önemli olan makinenin sensörünün kaç mp olduğu değil, sensörün fiziksel boyutudur. Şu anda piyasada 24 mp’e kadar fotoğraf makineleri var, ancak yine de 4 mp Canon 1D’nin görüntü kalitesine ulaşamıyorlar (nedenini aşağıdaki rakamlarda göreceksiniz). Küçük sensöre fazla mp sıkıştırmak ışığı algılayan piksellerin boyutunun küçülmesine neden oluyor ve bu fiziksel küçüklük de direk olarak resim kalitesine etki ediyor. Yani her bir piksel'in ışığa duyarlı alanı küçülüyor. Sony F 828 ilk çıktığında görüntü kalitesi bu nedenle tartışılmıştı.
Aşağıda bazı fotoğraf makinelerinin sensör büyüklükleri ve piksellerin ışığa duyarlı alanları görülüyor. Burada Canon EOS 1D’nin sensör alanına dikkatle bakınız. Fotoğraf makinesi 4 megapiksel olmasına rağmen listedeki bütün makinelerden daha yüksek fotoğraf kalitesine sahip olduğu söyleniyor.


Ad:  10.JPG
Gösterim: 1124
Boyut:  43.3 KB

Dijital fotoğraf makinesi alırken 'Kaç megapiksel?’ sorusunu listenin en sonuna doğru yazmakta fayda var. Alınacak makinenin sizin çekim alışkanlıklarınızı karşılayıp karşılamadığı daha önemli.
Bu makinelerin hafıza kapasitesi de önemlidir. Hafıza kapasitesinin büyük olması makine için olumlu bir özelliktir. Hafıza ünitesi, CD ya da özel hafıza çiplerinden oluşur. Bu makinelerde hafıza dolduğunda, boşaltılmadan yeni fotoğraf çekilemez. Bunun için çekilen fotoğrafların bir bölümü ya silinecek ya da hafızadaki görüntüler bilgisayara aktarılacaktır. Bu nedenle, değişebilir hafıza üniteli makineler daha kullanışlıdır.
Sayısal makinelerin özellikleriyle ilgili olan bir konu da beyaz ayarıdır. Renkli görüntü elde ederken en önemli konulardan biri renklerin fotoğrafta aslına uygun olarak çıkmasıdır. Rengi ortaya çıkartan, nesnenin üzerine düşen ışıktır. Renkli saydam film kullanılırken, bu amaca yönelik olarak renk düzeltme filtreleri kullanılır. Sayısal makinelerde de fotoğrafı çekilen konunun renginin aslına uygun olması için beyaz ayarı diye adlandırılan bir kontrol sistemi kullanılır. Herhangi bir ışık ortamında beyaz renk doğru olarak görüldüğünde, o ışık ortamındaki bütün renkler aslına uygun olarak ortaya çıkar. Bunun nedeni çok basittir, çünkü beyaz renk bütün renklerin birleşmesinden oluşur. Makinenin beyaz ayarı sisteminin gelişmiş olması, görüntünün renk kalitesiyle doğrudan ilgilidir.
Diğer bir konu da makinede kullanılan pilin ömrüdür. Makinenin uzun ömürlü ve şarj edilebilen pille çalışması büyük kolaylık sağlar. Ayrıca yanınızda yedek pil olması faydalı olabilir çünkü bir çekim sırasında makinenin üzerindeki pil boşaldığında hemen yedek pili kullanmak gerekir.



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
uyuyan güzel - avatarı
uyuyan güzel
Ziyaretçi
11 Şubat 2010       Mesaj #3
uyuyan güzel - avatarı
Ziyaretçi
dünya tarihinde fotoğrafı çekilmiş ilk insan, Joseph Bancroft Reade'nin bahçıvanıdır. Reade , 1838 yılında denemeler yaptığı bir sırada, bahçesinde çalışan bahçıvanın fotoğrafını çekmeyi başarmıştır.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
4 Ağustos 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Fotoğraf Makinesi

Fotoğraf filmi ya da plakası üzerinde optik bir görüntü oluşturmaya, yani fotoğraf çekmeye yarayan araç.

İlk fotoğraf makinesi, karanlık kutudur. Karanlık kutunun bir yüzündeki topluiğne başı büyüklüğündeki delikten geçen ışık ışınları, kutunun karşı yüzünde ters bir görüntü oluşturur. Buraya bir fotoğraf plakası konularak basit bir fotoğraf makinesi elde edilmiş olur. Modern fotoğraf makineleri objektif adı verilen renksemez bir mercek sistemi, ışık girişine olanak tanıyan bir diyafram, resmi çekilecek nesneyi objektifin görüş alanına düşüren bir vizör ve film takılan bir mekanizmadan oluşur. Fotoğraf makineleri, kullanılan filmin niteliğine, cismin uzaklığına ve ışığın şiddetine bağlı olarak karmaşık ayar düzenlerini de kapsar. Günümüzde hiçbir ayar gerektirmeyen ya da yapılacak ayarları içindeki bir bilgisayar aracılığıyla fotoğrafçıya dikte ettiren fotoğraf makineleri de yapılmaktadır.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Haziran 2012       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı
Gigapiksel Kameralı Fotoğraf Makinesi

resizephpj

Duke Üniversitesi mühendisleri tarafından icat edilen fotoğraf makinesi, insan gözünün göremediği anları yakalıyor.

Kuzey Carolina'daki Duke Üniversitesi ekibine göre AWARE2 isimli prototip aygıt, çözünürlüğü 50 gigapixel'e kadar ulaşan fotoğraflar çekebiliyor.50 gigapiksel 50.000 megapiksel'e eşit. Makine, 98 minik kameranın bir cihazda bir araya getirilmesi ile çalışıyor.Aygıtın ilk olarak askeri gözetlemeler için kullanılacağı düşünülüyor.

Fark Edilmeyen Görüntüler

Fotoğraf makinesi, Duke Üniversitesi'nin Pratt Mühendislik Okulu'ndan mühendis David Brady ve profesör Michael J. Fitzpatrick tarafından geliştirildi.Brady ve Fitzpatrick'e Arizona ve Kaliforniya Üniversitelerinden bilimadamları da eşlik etti.Proje, Darpa olarak bilinen ABD Savunma Gelişmiş Araştırma Projeleri Kurumu tarafından finanse edildi.Prototip kameranın kendisi 76.2 santimetre kare ve derinliği 50.8 santim.

Brady, "Mikrokameraların her biri, görüş alanının farklı noktalarından bilgi yakalıyor" dedi."Esasen bir bilgisayar işlemcisi bütün bu bilgiyi, oldukça detaylı bir görüntüye dikiyor. Makine bir çok durumda fotoğrafçıların göremeyip, daha sonra fotoğrafın kendisine baktıklarında farkına vardıkları görüntüleri yakalıyor."

Piyasadaki tüketicilere yönelik çoğu fotoğraf makinesi, 8'den 40 megapiksel'e kadar fotoğraf çekebilmekte.Pikselleri bireysel veri "noktaları" olarak tanımlamak mümkün, ve piksel ne kadar yüksek olursa, görüntünün çözünürlüğü de o kadar iyi oluyor.

Araştırmacılar, fotoğraf makinelerinin elektronik parçaları küçülmeye devam edip daha verimli hale geldiği sürece, önümüzdeki beş sene içerisinde yeni nesil gigapiksel kameralara sıradan tüketici tarafından erişilebileceğini düşünüyor.

Önemli İcatlar - Fotoğraf Makinesi

Brady, "Fotoğraf makinesi şu anda elektronik kontrol bantları ve aşırı ısınmayı önlemeye karşı eklenen parçalar yüzünden çok büyük" dedi."Elle tutulur gigapiksel fotoğraf makinelerinin çağı, daha verimli ve kompakt elektronikler geliştirilmesiyle başlayacaktır."



Kaynak : Gençbilim / BBC (23 Haziran 2012,10:17)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
3 Ağustos 2012       Mesaj #6
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Karanlık Kutu (İlk Fotoğraf Makinesi)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Bir yüzünde toplu iğne başı kadar bir delik bulunan ve karşı yüzünde yarı saydam bir ekran, ince bir kâğıt vb. bulunan içi boş küp. Bu delikten geçen ışık ışınları, karşı yüzde bir görüntü oluştururlar. Karanlık kutu, Aristoteles zamanından beri bilinmektedir (Camera Obscura). O zamanlar manzara ya da dışardaki cisimlerin görüntüsünü küçük bir pencere deliğinden oda duvarına düşürerek, gerçeğe uygun oranlarda küçültülmüş resminin çizilmesinde kullanılmaktaydı.
In science we trust.

Benzer Konular

21 Ekim 2016 / KisukE UraharA Mühendislik Bilimleri
5 Haziran 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
6 Kasım 2012 / Efulim Taslak Konular
11 Haziran 2012 / Mira Taslak Konular