Arama

İslam Tarihi - Cirane Olayı (Ci'râne Hadisesi)

Güncelleme: 29 Temmuz 2013 Gösterim: 2.874 Cevap: 1
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #1
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Cirane Olayı
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Ci'râne, Huneyn Gazvesi'nde elde edilen ganimetlerin dağıtıldığı yerdir.
Mekke ile Tâif arasında. Mekke'ye 9 mil uzaklıktadır. Burada aynı adla anılan bir su kuyusu vardı. Ke­lime ilk dönem hadis âlimlerinin çoğu tarafından Ciirrâne, tarihçiler ve dilciler tarafından Ci'râne şeklinde okunmuştur.


Ci'râne İslâm tarihinde Hz. Peygam-ber'in ganimetleri dağıtması sırasında çıkan olaylar sebebiyle meşhur olmuştur. Huneyn'de Hevâzin ve Sakîf kabile­lerine bağlı kuvvetler büyük bir hezime­te uğramış, bir kısmı Evtâs mevkiine çe­kilirken bir kısmı da Tâif Kalesi'ne sığın­mıştı. Hz. Peygamber düşmanı takip için Evtâs'a bir seriyye göndermiş, kendisi de elde edilen ganimetleri Ci'râne mev­kiinde bırakarak Taife hareket edip bu­rayı muhasara altına almıştı (8/630).

Tâif muhasarasının kaldırılmasından sonra ganimetlerin muhafaza edildiği Ci'râne bölgesine dönen Hz. Peygamber, sayıları büyük bir yekun tutan esirleri ve bol miktardaki ganimeti askerler ara­sında dağıtmadan bir süre bekledi. Ni­yeti, müslüman olarak kendisine başvuracak Hevâzinliler'e bu ganimetleri iade etmekti. Fakat Hevâzin heyeti geç ka­lınca bazı münafıklarla İslâmî bir şuura sahip olmayan yeni müslüman olmuş bir kısım bedeviler, ganimetleri hemen da­ğıtması için Hz. Peygamber'i incitecek şekilde ısrarda bulundular.

Beytülmâl hissesi olarak beşte biri ay­rılıp geri kalan esir ve ganimetlerin tak­sim edilmesinden sonra Hevâzin'den ge­len heyet Hz. Peygamber'e müslüman olduklarını söyleyerek esirlerin ve mal­larının iadesini istediler. Hz. Peygamber sadece esirleri ashabının rızâsını alıp Hevâzin'e geri vermek isteyince bazı kişi­ler yine mesele çıkardılar. Ancak kaza­nılacak ilk zaferde kendilerine bunu faz­lasıyla telâfi edecek ganimet vaad edi­lince muhalefet etmekten vazgeçtiler.

Hz. Peygamber Huneyn'de ele geçiri­len ganimetlerden müellefe-i kulûb'a daha fazla pay verdi. Onun bu tasarru­funun, ganimetin beytülmâl hissesi ola­rak ayrılan ve harcama yetkisi Hz. Pey­gamber'e ait olan beşte birden mi (hu­mus), yoksa ganimetin tamamından mı olduğu hususunda âlimler farklı görüş­ler ileri sürmüşlerdir. Ebû Ubeyd, fazla­lığın onlara humustan verilmiş olduğu­nu söyler.

Hz. Peygamberin ganimetten müelle­fe-i kulûba fazla pay vermesi üzerine ba­zı müslümanlar sert itirazlarda bulundu­lar. Bu arada ensardan bazı kimseler de Hz. Peygamberin bu tasarrufundan mem­nun olmadıklarını belirten sözler sarfede-rek kendi aralarında dedikodu yaptılar. Durumdan rahatsız olan ensardan Sa'd b. Ubâde, bu sözleri Hz. Peygamber'e nak­lederek ganimetten kendilerine hiç pay verilmediğini söyledi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem ensarı toplayarak müellefe-i kulûba ganimetten niçin fazlaca hisse verdiğini kendilerine anlattı; bu arada ensarın faziletini dile getirerek kendisi­nin daima onlarla beraber olacağını söyledi, onlara ve çocuklarına dua etti. Yap­tıkları dedikodudan dolayı pişman olan ensar üzüntülerini ifade edip Hz. Peygamber'den razı olduklarını söylediler.
Ganimetlerin taksiminden sonra Hz. Peygamber Ci'râne'de ihrama girerek umre için Mekke'ye gitti. Daha sonra tek­rar Ci'râne'ye gelip buradan Medine'ye hareket etti.

Ci'râne'de bu olayların hâtıralarını yâdetmek üzere inşa edilmiş bir mescid vardır.

Hil bölgesinde yer alan Ci'râne, Harem bölgesinde bulunan kimselerin umre için ihrama girdikleri yerlerden biri olarak da önem taşımaktadır. Harem'de bulu­nanların umre için diğer mîkât yerleri ise Hudeybiye ve Ten'îm'dir. Şâfıîler'e ve Mâliki ile Hanbelî mezheplerinden ba­zı âlimlere göre bu üç yerin içinde en fa­ziletli mîkât Ci'râne'dir. Daha sonra sı­rasıyla TenTm ve Hudeybiye gelir. Hanefîler, Hanbelîlerin çoğunluğu ve bazı Şâfiîler'e göre ise Ten'îm'den ihrama gir­mek daha faziletlidir. Mâliki" âlimlerin ekseriyeti ise Ci'râne ile Hudeybiye arasında fazilet bakımından fark bulunma­dığı görüşünü benimsemiştir.



Kaynak: Diyanet İslam Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
29 Temmuz 2013       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Cı'rane Olayı
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Peygamber Efendimiz'in Huneyn gazvesinde elde edilen ganimetleri dağıtımı sırasında ortaya çıkan hadise.

Mekke Fethi'nden hemen sonra Hevazin ve Sakîf kabilelerinin büyük bir ordu hazırlayarak harekete geçtiğini öğrenen Peygamber Efendimiz, derhal Mekke'den takviye edilen ordusuyla düşman üzerine yürümüş, Huneyn'de Hevazin ve Sakîf kuvvetlerine ağır bir darbe vurarak büyük zayiat verdirmişti.

Huneyn'den kaçan düşman kuvvetlerinin bir kısmının Evtas adlı bölgede toplandığı, bir kısmının da Taif kalesine çekildiği öğrenilince, Hz. Peygamber, Evtas'a; önce Ebû Amir el-Eş'arî'nin idaresinde olup onun şehit düşmesinden sonra da Ebû Mûsa el-Eş'arî'nin idaresine geçen bir seriyye gönderdi ve buradaki düşman birliğini tamamen dağıttı.

Bunu takiben, kendisi, elde edilen ganimetleri Ci'rane mevkiinde bırakarak, Taif'e hareket etti ve kaleyi muhasara altına aldı. Yirmi gün kadar süren muhasaradan sonra tekrar, ganimetlerin muhafaza edildiği Ci'rane bölgesine döndü.

Ci'rane, Mekke ile Taif arasında, Mekke'ye daha yakın bir mevki olup, burada aynı adı alan bir su kaynağı ve birbirine yakın su kuyuları vardır (Yakût el-Hamevî, Mu'cemü'l-Büldan, Beyrut 1977, II, 142).

Peygamber Efendimiz burada on gün kadar, sayısı büyük bir miktar tutan esirleri ve bol miktardaki ganimeti askerleri arasında taksim etmeksizin bekledi. Maksadı, müslüman olarak gelip kendisine müracaat edeceklerini ümit ettiği Hevazin heyetine esirleri ve ganimet mallarını iade etmekti. Fakat Hevazinliler gecikti. Bu arada henüz yeni müslüman oldukları için İslamî bir şuura iyice erememiş ve mal hırslısı olan bazı bedevîler ile birtakım münafıklar, ganimetleri kendilerine dağıtması konusunda Hz. Peygamber'i zorladılar; hatta kaba tavırlarla O'nu rencide ettiler.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Beytü'l-mal hissesi olarak 1/5'i yani Humus'u* ayırdıktan sonra, mevcut esirleri ve ganimeti askerleri arasında taksim edip dağıttı. Fakat bu taksimattan sonra Hevazin heyeti gelip kabile olarak müslüman olduklarını belirttiler ve esirler ile mallarının iadesini istediler. Taksimat dolayısıyla Peygamber Efendimiz bu ikisinden ancak birisinin iadesini sağlayabileceğini ifade etti ve Hevazinliler'in isteği üzerine esirler kendilerine, İslam askerlerinin rızası alınarak geri verildi. İadeye razı olmayan bazılarına da ilk zaferde bunu fazlasıyla telafi edecek ganimet verileceği va'dedilerek iş halledildi. Bu arada esirler arasında bulunan Hz. Peygamber'in Hevazinli süt kardeşi Şeyma bint el-Haris, Peygamber Efendimiz'e gelerek O'nun iltifatlarına mazhar olmuştu.

Bunun ardından Hz. Peygamber, Beytü'l-mal hissesi olarak ayrılan ve harcama yetkisi tamamen kendisinde bulunan Humus'tan müellefe-i kulûb (kalbleri İslam'a ısındırılacak kimseler)'a bol ihsanlarda bulundu. Bunlar daha ziyade, Mekke fethi ile yeni müslüman olmuş Kureyşliler ve Kureyş reisleri ile bazı bedevî kabile reisleri idi. Bu fondan, samimi müslümanlara, bu arada Ensar'a hiç hisse verilmemişti. Çünkü onlar İslam'a mal kaygusuyla bağlı değildiler. Ama bu dağıtım, bazı sızlanmalara, hatta itirazlara sebep teşkil etti.

Ensar içerisinde bulunan bir münafık: "Bu, Allah'ın rızası gözetilmemiş bir dağıtımdır." dedi. Diğer kabile reislerine oranla kendisine daha az ganimet verilmiş olan Süleym kabilesi reisi Abbas b. Mirdas, söylediği bir şiirle bu duruma itiraz etti. Bunlara karşı Peygamber Efendimiz sabır gösteriyor ve mümkün olduğu derecede istekleri yerine getiriyordu. Bu sırada Temîm kabilesinden Zü'l-Huveysıra adında biri, Hz. Peygamber'ın karşısına çıkıp kaba bir şekilde: "Adil ol ey Muhammed! Senin adil davranmadığını görüyorum." deme küstahlığında bulundu. Bu tavrına karşı ashab-ı kiram'dan bir kısmı onu öldürmek için Hz. Peygamber'den müsaade istedilerse de Peygamber Efendimiz buna izin vermedi ve: "Bunun öyle taraftarları olacak ki, bunların namazı karşısında sizden biri kendi namazını az görecek; bunların orucu karşısında kendi orucunu az bulacak. Bunlar Kur'an okuyacaklar; ama Kur'an boğazlarından aşağı inmeyecek. Bunlar, okun avı delip süratle çıkıp gittiği gibi İslam'dan süratle çıkacaklar... " buyurdu. Hz. Ali döneminde ortaya çıkan Haricîler'in bu adam ve taraftarlarından oluştuğu söylenir. (Bu konuyla ilgili hadisler ve muhtelif varyantlar için bk. Buharî, Menakıb, 25; Meğazî, 61; Müslim, Zekat, 142-160) Fakat bu sırada Hz. Peygamber için bütün bunlardan daha üzücü bir hadise cereyan etti. Münafıklıkla itham edilemeyecek ve İslam'a aslında samimiyetle bağlı bazı Ensar gençlerinde bu dağıtım dolayısıyla sızlanmalar görüldü. Bunlar: "Allah, Rasûlüne rahmet etsin; kılıçlarımızdan henüz Kureyşliler'in kanı akarken Rasûlullah bizi bırakıyor da Kureyşliler'e ihsanda bulunuyor!" diyorlardı. Dostlarından gelen bu sözleri duyunca fevkalade üzülen Peygamber Efendimiz, tüm Ensar'ı büyük bir çadırda toplayıp, kulağına gelen sözlerin mahiyetini sordu. Ensar ileri gelenleri ve büyükleri, kendilerinin ve Ensar'ın büyük çoğunluğunun da bu sözleri tasvip etmediklerini, ancak bazı Ensar gençlerinin art niyet taşımaksızın, sadece kendilerine de ihsanda bulunulmasını arzu ederek böyle söylediklerini belirtip onlar adına özür dilediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kalkıp etkili bir konuşma yaptı. Konuşmasında: "Ey Ensar! Kendilerine mal verdiğim bu adamlar, mal ve mülkleri ile, deve ve koyun sürüleri ile yurtlarına dönerken, siz aranıza Allah'ın Rasûlü'nü alıp memleketinize dönmeye razı değil misiniz? Ben, bu kimselere ancak kalblerini İslam'a kazanmak için ihsanda bulunmuşumdur" buyurarak bu dağıtımının hikmetini açıklıyor, bu arada Ensar'a verdiği değer ve önemi de belirtiyordu. Rasûlullah'ın konuşmalarından sonra tüm Ensar, büyük bir heyecan ve gözyaşı içinde O'ndan özür dilediler.

Böylece taksimat işi tamamlandıktan sonra Peygamber Efendimiz, ihrama girerek Mekke'ye umre yapmaya gitti. Umreyi îfasından sonra tekrar Ci'rane'ye gelip ashabı ile İslam devletinin merkezi Medine 'ye avdet etmek üzere Ci'rane'den ayrıldı.

Burada bu günlerin ve bu olayların hatıralarını taşıyan bir de mescid vardır. (İbn Kesîr, el-Bidaye ve'n-Nihaye, Beyrut 1966, IV, 352-368)

Ahmet ÖNKAL
İslam Ansiklopedisi


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

18 Kasım 2010 / P.u.S.u Müslümanlık/İslamiyet
6 Haziran 2007 / P.u.S.u Taslak Konular
7 Haziran 2007 / thedoctor_611 Taslak Konular
7 Haziran 2007 / P.u.S.u Taslak Konular