Ziyaretçi
Kurban
Çeşitli dinlerde bir Tanrı’ya ya da bir başka doğaüstü varlığa sunulan can; İslamda Tanrı’ya yakınlaşmak amacıyla kesilen hayvan.
Sponsorlu Bağlantılar
Hemen bütün dinlerde kurban, canlılığın kutlanması, onun tanrısal ve yok edilemez doğasının olumlanması anlamına gelir. Kurbanın doğaüstü varlığa adanarak kutsanan canı, kurbanı sunan ile doğaüstü varlık arasında bağ kuran kutsal bir güce dönüşür. Kurban aracılığıyla canlılık tanrısal kaynağına döner ve o kaynağın gücünü, yani canlılığını yenileyip tazeler; bir başka deyişle, yaşam yaşamla beslenir. Örneğin kurban sunan bir Romalı kendi tanrısına, “Bu sunu seni çoğaltsın” biçiminde seslenir. Kurban sunan kişinin temel özlemi kutsal gücün çoğalmasından yararlanmaktır. Bir anlamda kurban, tanrısal yaşam gücünün, kaynağı ile görünümleri arasındaki karşılıklı akışının itici gücü ve güvencesidir. Kurban olarak sunulan canlıyı yakmak, kesmek ya da bir başka biçimde canını almak, kurban etine, yani o cam kutsama edimiyle genellikle özdeş değildir. Örneğin bir hayvanın kesilmesi, onun önceden Tanrı’ya adanmış yaşamının “özgür kılınarak” Tanrı’ya verilmesidir. Gene canlı bir öğe içeren yiyecek sunulanların sunak ateşinde yakılması, sununun tütsü yoluyla Tanrı’ya ulaşmasını sağlar. Kurban ayinleri pek çok değişik biçim ve amaç taşımasına karşın hepsinin temel anlamı kutsal güçle zorunlu ve etkili bir ilişki kurmak, insanın ve dünyasının kutsal düzendeki yerini pekiştirmektir.
İnsanın kutsal gerçekliğe ilişkin deneyiminin bir görünümü olarak kurbanın dinsel bilinçte derin kökleri vardır. Bu nedenle kurban geleneğinin olası kökenleriyle ilgili her önerme, dinin kökenleriyle ilgili önermeler gibi büyük ölçüde kurguya dayanmak zorundadır. Özellikle E.B. Taylor, W. Robertson Smith ve J.G. Frazer’ın bu konudaki araştırmaları kurban geleneğinin anlaşılmasına büyük katkılarda bulunmuş, ama doyurucu sonuç vermemiştir.
İnsan kurban etme.
Tanrı’yla bütünleşmek ve onun kutsal yaşamına katılmak amacıyla insan kurban edilmesi ya da insan yerine bir hayvan sunulması da dinler tarihinde rastlanan olgulardır. En değerli sunu olarak insan yaşamının kurban edilmesinde kefaret amacının da bulunduğu görülür. Savaşta kazanılan zaferin karşılığı olarak tanrılara kurban sunmak amacıyla savaş tutsaklarının kılıçtan geçirilmesi eski çağların yaygın geleneklerinden biridir. İnsan kurban etmenin toprağın verimliliğini artırma çabasıyla ilişkisi, bu geleneğin avcı ya da çoban halklara göre tarım topluluklarınca daha yaygın biçimde benimsenmesini açıklar. Örneğin bu topluluklarda bereket tanrılarını bedenleştirdiğine inanılan kutsal krallar güçten düştüklerinde, toprağın verimliliğini olumsuz yönde etkilememeleri için kurban edilirlerdi. Bazen de kralların yerine bir süre için başkaları kutsanır ve öldürülürdü. Afrika’da insan kurban etmenin atalara tapınma ile bağlantılı olduğu çeşitli yerlerde, ölenlerin kölelerinden bazıları da onlarla birlikte canlı olarak gömülür ya da öldürülerek efendilerinin mezarında onların altına konurdu. Fonlar, krallarının ölümü dolayısıyla çok gösterişli insan kurban etme törenleri düzenlerlerdi. Asantiler de Taze Yam Şenliği’nde turfanda adağı olarak genellikle suçluları, bazen de köleleri kurban ederlerdi.
Bugün Meksika’nın bulunduğu bölgede Güneş’in insanlarla beslenmesi gerektiği yolundaki inanç nedeniyle Azteklerle Nahuaların mevsimlik mısır ayinlerinde her yıl binlerce kişi kurban edilirdi. İnkalarda ise bu tür toplu kurbanlar kralların tahta çıkışıyla sınırlıydı. Bugünkü Peru’da ve Kuzey Amerika’daki bazı Yerli kabileleri arasında da insan kurban edildiği olurdu.
Mısır’da ve Ortadoğu’da yapılan kazılar, eski çağlarda kraliyet ailesinden biri öldüğünde öbür dünyadaki yaşamını maiyetiyle birlikte geçirmesi için bazen çok sayıda hizmetkârlarının da gömüldüğünü ortaya çıkarmıştır. Asur ve Kenan dinlerinde, bazen de İsraiİoğulları arasında çocukların yakıldığı anlaşılmaktadır.
Vedalar dönemindeki Hindistan’da insan kurban etme geleneğini sürdüren Tanrıça Kali’nin müritleri her cuma akşamı bir erkek çocuk kurban ederlerdi. Japonya’da da insan kurban etme geleneği ortaçağların başlarına değin sürdü. Çin’de ise kralı maiyetiyle birlikte gömme uygulaması, 17. yüzyıla değin aralıklarla sürdürüldü.
Eski Yunanlılar ve Romalılar arasında hayvanların öldürüldüğü çeşitli ayinlerde önceleri insanların da kurban edildiği sanılmaktadır. Sonraları Hıristiyanlar da gece şölenlerinde kurban edilmiş insanların etini yemekle suçlanmıştır. Ortaçağlardan başlayarak yakın geçmişe değin Yahudilere, Pesah (Hamursuz) Bayramı’nda Hıristiyan çocuklarını kurban ettikleri yolunda haksız suçlamalar yöneltilmiştir.
İslamda kurban.
îslamda gerekli vasıfları taşıyan kişilerin Kurban Bayramı’nda kurban (Arapça udhiye) kesmesi vaciptir. Hicret’in ikinci yılında (623) konulan bu yükümlülükte vacip olan, kurbanı kesip kanını akıtmaktır. Kurban kesmekle yükümlü sayılması için kişinin Müslüman, özgür ve zengin olması, aynca seferi olmaması gerekir. Zenginliğin ölçüsü fitre verebilecek nisaba, yani 96 gr altın ya da 640 gr gümüşe sahip olmaktır. Bu nisabın üzerinden bir yıl geçmesi gerekmez; bayram günü bu güce ulaşılsa bile kurban kesilmesi gerekir. Bu malı gücü bulunmayan kişinin kestiği kurban nafile sayılır. Vacip olan bu kurbandan başka kefaret, hac, adak ve akika gibi kurbanlar da vardır.
Kurban, bayramın eyyam-ı nahr (kesim günleri) denen ilk üç günü (Zilhicce’nin 10. 11. ve 12. günleri) kesilir. Kesim zamanı kentlerde bayram namazından, bayram namazı kılınmayan köylerde şafak sökümünden sonra başlayarak üç gün sürer. Gece kurban kesilmesi mekruhtur. Deve, sığır ve davar cinsinden hayvanların erkek ya da dişisi kurban olabilir. Kümes hayvanları ile eti yenebilen yabani hayvanlar kurban edilemez. Davar cinsinden olan hayvanları ancak bir kişi kurban edebilir. Bir deve ya da sığıra ise yedi kişi ortak olabilir. Ortaklık durumunda hepsinin kurban kesme niyetinde olması gerekir. Bir kişi başka bir amaçla ortak olmuşsa, ortakların tümünün kurbanı geçersiz olur.
Kurban edilebilmesi için devenin en az beş, sığırın iki, davarın bir yaşında olması gerekir. İki ya da bir gözü kör, dişlerinin çoğu dökülmüş, kulaklarının ya da kuyruğunun yandan fazlası olmayan, boynuzlarından biri ya da ikisi kökünden kırılmış, memelerinin başları kopmuş, kulakları ya da kuyruğu doğuştan bulunmayan hayvanlarla, çok zayıf, yürüyemeyecek kadar sakat ve hasta hayvanlar kurban edilemez. Kurban için alman bir hayvanda sayılan özürlerden birisi sonradan ortaya çıkarsa, başka bir hayvan alınarak kurban edilmesi gerekir. Ancak kendisine kurban vacip olmayan yoksul biri böyle bir hayvanı kurban edebilir.
Kurban sahibi, özellikle ailesi kalabalık ve gereksinim içindeyse, kurbanın etinin tümünü alıkoyabilir. Bununla birlikte etin üçte birinin yoksullara, üçte birinin akraba ve komşulara dağıtılması doğru kabul edilmiş ve böylece gelenekleşmiştir. Kurbanın deri ve bağırsak gibi yararlanılabilir bölümleri sadaka edilmelidir. Kefaret ve adak kurbanlarının ise tümüyle dağıtılması gerekir; sahibi bu tür kurbanların etinden yiyemez.
Kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 3 Mart 2017 20:47