Arama

Latife Uşşaki

Güncelleme: 7 Kasım 2016 Gösterim: 21.347 Cevap: 18
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Haziran 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Latife Uşşaki

Ad:  latife.jpg
Gösterim: 5381
Boyut:  35.8 KB

Latife Uşşaki
Sponsorlu Bağlantılar

(1898 İzmir - 1975 İstanbul)
Atatürk'ün eşi. İzmir'in tanınmış alilelerinden Uşakizade Muammer Bey'in kızıdır. Liseyi bitirdikten sonra Paris ve Londra'da hukuk öğrenimi gördü (1919-1920). 1921 yılında yurda döndü. 1922'de İzmir'e gelen Mustafa Kemal ile tanıştı ve 29 Ocak 1922'de evlendiler. Atatürk ile birlikte çeşitli yurt gezilerine katıldı. Ancak, Lâtife Hanım ile Mustafa Kemal'in evlilikleri uzun sürmedi. 5 Ağustos 1925'te ayrıldılar. O tarihten sonra İstanbul'a yerleşerek münzevî bir yaşam sürdü.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Ad:  LatifeUsakligil_MustafaKemalAtaturk.gif
Gösterim: 3131
Boyut:  52.4 KB
Latife Hanım, Mustafa Kemal ile birlikte

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Kasım 2016 04:11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Aralık 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Adı Latife Hanım Tarafından Konulan Altemur Kılıç’la Yeni Şafak Gazetesi Tarafından Yapılan Röportaj:
*Latife Hanım ile Atatürk'ün boşanma nedeniyle ilgili bizden farklı bir şey biliyor musunuz?
Sponsorlu Bağlantılar
Atatürk başlangıçta beğenmiş Latife Hanım'ı, uyuşmuşlar. Gelecekteki aydın Türk kadınının modeli olacağını düşünmüş, bunun için evlenmek istemiş. Kadınlara laf etmek istemem ama Latife Hanım daha sonra biraz ne oldum delisi olmuş. Hırçınlaşmış. Atatürk'le mücadeleye girmiş.


*Bunlar babanızın anılarında var. Halalarınızdan ve annenizden ne duydunuz?
Şöyle derlerdi: Latife Hanım iyiydi, severdik. Ama konumunu hazmedemedi. Atatürk'e herkesin yanında "Kemal" derdi. Ayrıldıkları gün çıkan tartışma da şöyle olmuş mesela: Atatürk kapıdaki nöbetçiyle sohbete dalmış. Latife dehşetli kızmış. Bir nöbetçiyle nasıl böyle konuşur, diye. Atatürk askerdi fakat hoyrat değildi. Paris, Sofya görmüş, Fransızca bilen ince bir adamdı. Latife Hanım onu terbiye etmeye, kendine uydurmaya kalkmış.

DEVAMI Mustafa Kemal ATATÜRK Hakkında

Son düzenleyen Safi; 14 Nisan 2016 14:51
Rower - avatarı
Rower
VIP MazessezaM
31 Temmuz 2012       Mesaj #3
Rower - avatarı
VIP MazessezaM
Latife Uşşaki
MsXLabs.org

Ad:  latife1.JPG
Gösterim: 4429
Boyut:  92.3 KB
1898 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Lisesi'ni bitirdi. Paris ve Londra'da Hukuk okudu (1921). Türkiye'ye döndüğünde Kurtuluş Savaşı henüz bitmemişti. Türk Ordusunun İzmir'e girişinin ikinci günü Başkumandan Mustafa Kemal'in şehre geldiğini duydu (11 Eylül 1922). Bunun üzerine Latife Hanım kumandanlık karargahına giderek, Atatürk'ten güvenlik gerekçesiyle Göztepe'deki konaklarında kalmasını istedi. Atatürk bu çağrıyı memnunlukla karşıladı. Bu tanışma, taraflar arasında devamlı haberleşmenin başlangıcı oldu. Mustafa Kemal 1923'te annesinin ölümü dolayısıyla gittiği İzmir'de Latife Hanım'la evlendi (29 Ocak 1923).

1925 yazında Doğu Anadolu gezisinde aralarında geçen tatsız bir tartışmadan sonra 5 Ağustos 1925 tarihinde boşandılar. İzmir'de ve İstanbul'da yaşadı. Tüm ısrarlara rağmen anılarını anlatmadı. 1976 yılında öldü.

Latife Hanım'ın Köşk Yılları

Latife Hanım, Atatürk'le yaklaşık olarak iki yıl evli kaldı. Kuleli Köşk'ün hanımefendisiydi. Latife Hanım, eski köşk girişindeki odayı Şam işi takımlarla kaplattı. Misafir salonuna mavi koltuklar yerleştirdi.

Latife Hanım, köşkün bakıma ihtiyacı olduğunu görünce, eve İsviçreli bir kahya kadın getirtti. Fransızca konuşan orta yaşlı Madame Bauer, gelir gelmez köşke kendine göre bir düzen getirmeye çalıştı. Garsonlara eldiven ve frak giydirdi. Sıkı bir disiplin koydu. Fakat bu düzen fazla uzun sürmedi. Zira Atatürk sıkılmıştı. Madame Bauer bir ev hanımı gibi ziyaretlere gidip, kendisi de misafir kabul etmeye başlayınca hemen ona yol verdi. Çankaya Köşkü'nün düzeninde bir ev sahibesine artık yer yoktu. Ata'ya ve köşke hakim olmaya çalışan Latife Hanım bunda hiçbir zaman başarılı olamadı. Kısa süren evliliğin ardından kendi getirdiği eşyalarıyla İstanbul'a döndü.
Son düzenleyen Safi; 14 Nisan 2016 17:15
Gölgen misali yanındayım!Msn Thunder
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
19 Kasım 2012       Mesaj #4
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  ata10.jpg
Gösterim: 6919
Boyut:  34.9 KB
LATİFE UŞAKLIGİL
Bir Sır Perdesi

Bizim tarihçiliğimizde mektup, günlük ve ileri yaşlarda kaleme alınan hatırat nadir rastlanan kaynaklardır ve sadece son 150 yıla münhasırdır. Batılı hatta bazı Doğulu ülkelerde veya bizim gibi Batılaşan Rusya’da bile insanlar uzun asırlar boyu mektup yazmış, günlük tutmuş, önemli kişiler hatta sıradan memurlar ve öğretmenler dahi hatırat yazmıştır. Basılı hatırat kadar basılmayanlara da kütüphanelerde rastlanır. Hayat aslında sandığınızdan daha önemlidir ve sadece büyük adamların ve yöneticilerin değil, yönetilen sıradan insanın hayatı da tarihçi için çok değerli bir kaynaktır.

Zihniyet, mentalite tarihi dediğimiz dal bir tarihçilik dalı değildir; tarihi yapan ana unsurdur. Son dört asır boyu Batılıların geniş ölçüde kaleme aldığı bu metinler, Batı tarihçiliğinin özellikle de son yıllardaki gelişimine çok hizmet etmiştir. Mesela Fransız Annales ekolü tarihçilik okulu bu daldaki başarısını Fransız halkının edibane kaleme aldığı sayısız mektup ve kayda borçludur. Doğulu tarihçiler ise geçmişlerini anlamak için mektup ve hatırat bolluğuna sahip değildir. Zihniyetimizi anlamak için başka kaynaklara; edebiyata, folklora, seyahatnamelere müracaat etmek ve adeta bir kaynakbilim inşa etmek zorundayız.

Belirttiğim gibi hatırat bizde genç bir daldır ve maalesef dünyadaki hiçbir hatıratın samimi olmadığı açıktır; bizdeki edebiyat ve bilhassa devlet adamlarının hatıratı ise özellikle samimiyetsizdir ve gelecek nesillerin kafalarına kendilerini gerçek olmayan bu benlik olarak kazımak için kaleme alınmıştır. Bu gibi hatıratın çoğu başka delillerle temellendirilemez. Mesela Hüseyin Cahit’in (Yalçın) hatıratındaki bazı iddiaların sözünü ettiği dönemdeki kendi gazete yazılarıyla dahi bağdaşmadığını tarihçilerimiz belirtir. Hatırat denen eserlerimizi, tarihçilerimizin çok dikkatle ve maharetle kullanması gerekir.

Hiç kuşkusuz, sadece muhatabına hitap eden mektuplar daha samimidir çünkü kitleyi hedefleyerek kaleme alınmamıştır. Önemli kişilerin bu gibi mektuplarını yayımlayan araştırmacılar özellikle edebiyat ve fikir tarihimize önemli katkıda bulundular. Mesela Fevziye Abdullah Tansel’in yayımladığı Namık Kemal’in mektupları böyledir. Ancak bu derlemeye önemli bir eleştiri yazan Ömer Faruk Akün Hoca’yı da birlikte okumak şarttır. Tabii Batı edebiyatında her dilde sayısı binlerce cildi bulan mektuplar bizde pek az sayıdadır. Unutmayın ki II. Viyana Kuşatması sırasında savaşan taraflardan biri olan Polonya kralı İan Sobieski’nin kraliçesine yazdığı aşk mektupları, Polonya edebiyatının önemli parçalarındandır. Bizimkiler de evini ve ocağını özlemiştir ama mektuplar nerde? Şimdi Latife Hanım’ın bilhassa Atatürk’ten ayrıldıktan sonra ve daha evveline ait şahsi mektupları, Atatürk’le yaptığı gezilerin notları ve kaleme aldığı bir romanı da söz konusu olmuş. Ben tabii bu mektupları okuyamadım ama bazı şeyleri duydum. Hiç de çarpıcı şeyler değil gibi. Ama okuyamadığım ve duyamadığım mektuplar çoğunluktadır. Her halükarda mektupları görenlerin bilgi vermemesi doğru olur.

Şahsen Uşaklızade Latife Hanım’ın; Türkiye mareşali ve Cumhuriyetin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya başarılı bir eş olduğu kanısında değilim. Yaşım icabı o dönemin bazı büyüklerini dinlemiştim. Evlendiği adamın kim olduğunu ve kişiliğini yeterince anlamaktan ve öğrenmeye çalışmaktan çok, kendi rolünü abarttığı açıktır. Hüsran ile biten evliliğinin sonunda uzun hayatını inzivada geçirmiştir. Atatürk hakkında konuşmamıştır. Belki de ona konuşmaması tembih edilmiştir. Latife Hanım bu mektupları hayatı boyunca yayımlamadığı gibi birçok teklifi reddederek hatırat da kaleme almamıştır. Sonuç itibariyle Cumhurbaşkanlarımızın en büyüğünün eşidir ve her şeyden önce de bir yurttaştır. Yaşamı boyunca ve ölümünden sonra da kendisinin ve yakın varislerinin onuru, kanun ve genel nezaket kurallarının himayesi altında olmalıdır. Avrupa arşivlerinde kişilerin özel yazışmaları ve memuriyetteki şahıs sicil dosyalarının muhafaza edildikleri açıktır ama bunlar ilgili kişilerin ölümünden sonraki 50 ile 100 yıl arasında bu süre boyunca okuyucuya kapalıdır ve mühürlü ve kilit altında oldukları için arşiv yetkilileri de göz atamaz. İnsanların çocukları ve genç torunlarının bu gibi evrakın muhtevasından dolayı zarar görmemeleri hatta sadece dilhun olmamaları, yani gönüllerinin kırılmaması için böyle bir hukuki tedbire ihtiyaç duyulmuştur. Mesela Mayerling faciasının baş aktörü Avusturya Arşidükü Rudolf’un karısı aslen Belçika prensesi olan Arşidüşes Stephanie’nin hatırat ve mektupları bile ölümünden 75 sene sonra açılmıştır.

Mütareke dönemi tarihini yazan meslektaşlarımız o dönemin işgal kuvvetleri, subayları ve diplomatlarının ayrıntılı biyografileri için İngiliz arşivlerine başvurdular. Dediğim ilkeye dayanarak cevap olumsuzdu. Diğer Avrupa arşivlerinde de az çok benzeri uygulamalar vardır. Latife Hanım’ın yeğenleri hayattadır. Uygar ülkelerde bu esasa uyulur. Hiç kimsenin evrak-ı metrukesini kamuya açmak uygar bir tartışma konusu olamaz. Basındaki spekülasyona hayret ediyorum. Bir dostumuz, Tarih Kurumu eski başkanını “Bu mektupların içeriğini gericilere vermek istiyor” diye suçladı. Okumadığı mektubun içeriğinin kime yarayacağını nereden biliyor ki? Hoş, bir kısım basın da neler bulacağını umuyor ki, mektubun peşindeler. Bence mevcut kaynakları tartışalım, Latife Hanım’ın mektuplarından evvel, açılmayan Dışişleri Bakanlığı arşivlerini, tanzim edilmeyen İçişleri Bakanlığı arşivlerini, yok edilen Maarif Vekilliği arşivlerini tartışalım. Latife Hanım’ın beş-on parça mektubunun yakın tarihimizdeki bir şeyleri aydınlatacağını sanmıyorum, velev aksi de geçerli olsa kişisel kayıt ve haberleşmenin kapalılığına daha çok önem vermek gerekir.

kaynak....Defterimden Portreler (İlber ORTAYLI)
Son düzenleyen Safi; 7 Kasım 2016 04:12
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Aralık 2013       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Latife Uşşaki

Latife'ye soyadı kanunundan sonra bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından "Uşşaki" soyadı verilmiştir. "Uşşaki" aşıklar anlamına gelir. Atatürk'ün boşandığı eşine neden böyle bir soyadı verdiği o dönemlerde çok dedikodu malzemesi olmuş. Bu durum zaman içinde unutulmuş, Latife Uşşaki'ın soyadını ailesi ile aynı olduğu yanılgısı ortaya çıkmış ve bu düşünce yerleşmiş. Latife Uşşaki yanlış bir soyadı ile tanınmaya başlanmıştır. Oysa Latife 'nin ailesinin soyadı "Uşaklıgil"dir.

İzmir'de ailesi tarafından yaptırılmış ve sonradan Latife Uşşaki'ın mülkiyetine geçmiş iki köşk bulunmaktadır. Bunlardan Göztepe'deki günümüzde İzmir Özel Türk Koleji kampüsü içinde yer alan aile malikhanesi müze olarak hizmet vermekte olup, Karşıyaka Belediyesi tarafından restore edilmiş olan Karşıyaka'daki ikinci köşkten kültürel işlevlerde yararlanılmaktadır.

1923 - Mustafa Kemal, Latife Hanım ile evlendi.
Atatürk, İzmir'de Lâtife (Uşaklıgil) Hanım'la evlendi. Nikâh, Muammer Bey'in Göztepe'deki köşkünde yapılmış, sonra Anadolu Ajansı ile duyurulmuştur. Nikâhta Atatürk'ün şahitliğini Fevzi (Çakmak) ve Kâzım Karabekir, Lâtife Hanım'ın şahitliğini ise İzmir Valisi Abdülhalik (Renda) ve Salih (Bozok) yapmışlardır. İzmir'in tanınmış iş adamlarından Uşakîzade Muammer Bey'in kızı olan Lâtife Hanım, 1898 yılında İzmir'de doğmuştu, İstanbul Amerikan Kolejini bitirdikten sonra bir yıl Londra'da kalmış, birkaç yılda Paris'te kalarak Hukuk Fakültesi'ne devam etmişti, İzmir'in işgalinden bir süre sonra, Yunanlılar tarafından baskı ve kontrol altında tutulan babası Muammer Bey, ailesiyle beraber Fransa'ya gitmişti. Lâtife Hanım, 1921 yılı sonbaharında, yalnız olarak İzmir'e döndü. 11 Eylül 1922'de Atatürk'le tanıştı ve bu tanışma 29 Ocak 1923'te evlilikle sonuçlandı. 2.5 yıllık bir evlilikten sonra 5 Ağustos 1925'te Atatürk'le ayrıldılar. Lâtife Hanım, bu ayrılıktan sonra bir süre İzmir'de yaşadı; daha sonra İstanbul'a yerleşti ve 12 Temmuz 1975'te burada öldü.

Ad:  Latife_Hanım_(1923).jpg
Gösterim: 3960
Boyut:  40.9 KB
Latife Uşşaki (1923).



Latife Uşşaki hakkında yazılmış kitaplar
  • Gazi ve Latife - İsmet Bozdağ, Emre Yayınları, 1991.
  • Mustafa Kemal'le 1000 Gün Latife Hanım'ın Atatürk'le Yaptığı Kısa Süren Evliliğin Öyküsü - Nezihe Araz, Dünya Yayıncılık, 2005.
  • Latife Hanımın Sırları ve Türk Sosyetesi - Mehmet Barlas, Birey Yayıncılık, 2005.
  • Latife Hanım - İpek Çalışlar, Doğan Kitap, 2006.
  • Latife Hanım'ın Kağıtları - Fatih Bayhan, Pegasus Yayınları, 2007.
  • Teyzem Latife - Fatih Bayhan, M. Sadık Öke, Pegasus Yayınları, 2011.
  • Sen Latife Değil Latifsin - Nezihe Araz, Özgür Yayınları, 2002.





Son düzenleyen Safi; 14 Nisan 2016 13:52
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Nisan 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Atatürk’ün Özel Hayatı
11 Eylül 1922’de, Türk ordusunun İzmir’e girişinin ikinci gününde Atatürk’ün şehre geldiğini duyan Latife Uşşaki, onunla tanışmak için her gün karargâha gidiyor, ancak Atatürk’le görüştürülmüyordu. Bir gün, nöbetçinin meşguliyetinden yararlanıp içeri giren Latife Hanım, Atatürk'le konuşma fırsatı bulmuştu.
O dönemde İzmir’de birçok yangın çıktığı için Atatürk’e, daha güvenli olacağını düşündüğünden, karargâhını babasının Göztepe’deki köşküne taşıması teklifinde bulundu. Uşşaki ailesi Atatürk’ü 20 gün köşklerinde ağırladı. Bu dönemde arkadaş olan Atatürk ve Latife Hanım, daha sonra da haberleşmeye devam ettiler. Ancak Latife Hanım, köşklerinde kaldığı süre içinde Atatürk’e âşık olmuştu ve bunu dolaylı olarak dile getiriyordu. Zira ortalıkta pek görünmemesine rağmen her gece Atatürk’ün yastığının üzerine kırmızı bir gül bırakıyordu.
1898 doğumlu Latife Uşşaki, İzmir’in tanınmış ailelerinden Uşakizade (sonra Uşşaklı) Muammer Bey’in kızıydı. İzmir Lisesi’ni bitirdikten sonra, Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk okumuştu. Londra’da dil öğrenimi gördükten sonra Kurtuluş Savaşı henüz bitmeden İzmir’e ailesinin yanına dönmüştü.

DEVAMI Mustafa Kemal ATATÜRK Hakkında
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Nisan 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
29 Ocak 1923
Atatürk eşi Latife Hanım’ın ailesiyle
Ad:  ata2.jpg
Gösterim: 2974
Boyut:  48.0 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Nisan 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Atatürk eşi Latife Hanım
Ad:  atatürk evlenme2.jpg
Gösterim: 3434
Boyut:  33.5 KB
Ad:  ataa.jpg
Gösterim: 2810
Boyut:  60.4 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 14 Nisan 2016 17:11
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Nisan 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Latife Hanım'ın bilinmeyenleri keşke bilinmeseydi!
Ad:  ata16.jpg
Gösterim: 3486
Boyut:  54.3 KB

Pegasus Yayınları'ndan çıkan 'Latife Hanım'ın Kâğıtları' isimli derleme çalışma, gündeme getirdiği iddialarla çok konuşulacak.
İşte kitaptan bir kaç soru ve cevabı
Atatürk'ün Latife Hanım'a hediye ettiği Kur'an-ı Kerim nerede? Latife Hanım Çankaya'da neden başını örttü? ...
Latife Hanım'la Atatürk'ün boşanmasının perde arkasında İstiklal Mahkemeleri'nde bu ülkenin öz evlatlarını idam etmekten çekinmeyen Kılıç Ali mi var ?
Yakacak kömür ihtiyacı neden karşılanmadı? ...
Latife Hanım'ın cenazesine devlet erkanı neden katılmadı?

Cevapları Fatih Bayhan "Latife Hanım'ın Kağıtları" isim kitabında açıklıyor.


Soru: Latife Hanım herkesin konuştuğu merak ettiği gizemli bir kadın. Öncelikle şunu merak ediyorum. Latife Hanım'ı yazmak cesaret isteyen bir uğraş bu sorumluluktan ürktüğünüz oldu mu?
Fatih Bayhan:Tabii… Latife Hanım konusu korkulacak bir konu değil ama sorumluluğu yüksek bir konu. Ona da katılıyorum... Bu kitabı yazarken zorlandığım çok nokta oldu. Çünkü sorumluluğu yüksek bir meseleyi kaleme alıyorsunuz herkesin gözü bu konu da. Ve yapabileceğiniz en küçük hata bile tartışmalara neden olabilecek bir konu o yüzden çok titizlikle çalıştım.
Taraf almadım bir defa… Yani ailenin tarafı veya diğer taraf. Böyle bir kaygım yok. Ben olanı vermeye fotoğrafı vermeye çalıştım. Kitabı okuyanların görüşlerinden de bu konuda başarılı olduğuma artık inanıyorum…

Soru: Peki kitap çıktıktan sonra ailenin tepkisi nasıl oldu ne düşündüler kitapla ilgili olarak?
Fatih Bayhan: Kitapla ilgili çalışmadan dolayı teşekkür ettiler sağ olsunlar. Sayın Mehmet Sadık Öke Bey bize ulaştı… (Latife Hanım'ın yeğeni) Ben yayından önce hiç görüşmedim kendileriyle çünkü aile zaten konuşmuyordu.
Hiç bir yere röportaj vermiyordu. Latife Hanım da hiç konuşmamış. Daha önce yapılan mülakatlar vardı. Onların tümü zaten bu çalışmada benim başvuru kaynağım olarak masamda duruyordu.

Soru: Sizin sayenizde suskunluklarını bozmuş oldular sanırım... Geçende bir televizyon programına katıldılar…
Fatih Bayhan: Biraz öyle oldu. Yani inanın bu ailenin ilk katıldığı bir canlı yayındı. Ben de çok şaşırdım yani işin doğrusu hiç beklemiyordum. (Haber7'de yayınlanan "Açık Şehir" programı)
Ad:  ata4.jpg
Gösterim: 3460
Boyut:  23.1 KB

Soru:
Latife Hanım ve Atatürk ilişkisinde en kilit diyebileceğimiz noktaları nasıl sıralarsınız? Başlıklar halinde?
Fatih Bayhan:Bu evlilikte aşk var mıydı diye girmek lazım... Bu evliliğin en kilit noktası aşk olup olmadığı... Çünkü çok tartışmalı... Latife Hanım mı çok seviyor? Atatürk mü çok seviyor? İkisi mi seviyor?

Soru: Ya da Babası, Latife Hanım'ın Muammer Bey çok önemli bir tüccar ve o ilişkiyi çok destekliyor. Bu da evlilik sebebi olabilir mi?
Fatih Bayhan: Aslında önce desteklemiyor... Kararı Latife Hanım'a bırakıyorlar. Bakın çok demokratik ve entelektüel bir aile. Gerçekten bugün bile aile fertleriyle görüştüğünüz zaman o asalet onların ifadelerine, kültürlerine, giyimlerine yansımış durumda...
O dönemde de bile bu asalet var. Varlıklı, kültürlü bir aile… Evde Latife Hanım'ın 8-9 yabancı dil bildiğini düşünün. Fransız Edebiyatını, İngiliz Edebiyatını, Rus Edebiyatını… Mesela Atatürk'le ayrıldıktan sonra, Rusça öğrenmeye ve Rus Edebiyatına başladı. Bu evde yetişen çocukların tümü entelektüel değeri çok yüksek çocuklar.

Soru:
Tam anlamıyla netleştirmek için soruyorum. Bu ilişki nerede ve nasıl başladı?
Fatih Bayhan: Bu ilişki İzmir'de başlıyor. Atatürk 10 Eylül'de İzmir'e Vali Konağına geliyor. Büyük mahşeri bir gün herkesin gözlerinde ışıltı var. Türk bayrağı dalgalanıyor ve göklere çekilmiş. Halk merak ve bekleyiş içerisinde. Ama en önemli hadise Atatürk'ün nerede konaklayacağı. Salih Bozok bir gün önceden gelmiş.
Atatürk'ün konaklaması için Vali Bey ile birlikte bir yer hazırlıyorlar. Atatürk orada bir gün kalıyor. Fakat şehrin gürültüsü yanlarından akan denizin kokusu çok rahatsız ediyor. Bunun üzerine başka bir yere bakın diyor. Salih Bozok arayıştayken Latife Hanım çok gariptir. Atatürk'ün kaldığı yere girmek istiyor. Atatürk'ü davet etmek istiyor. Bir türlü içeri almıyorlar bunun üzerine o kapıdaki erlerin bir anlık dalgınlığından faydalanıp Atatürk'ün odasına giriyor. Atatürk şaşırıyor karşısında genç bir kız çarşafıyla "Paşam!" diyor elini öpüyor. "Ben Uşakizadeler'in kızı Latife sizi konağımızda misafir etmek şerefini bizden esirgemeyin. Şehir sizi rahatsız edebilir. Bizim konağımız daha rahat" diyor ve Atatürk'ü davet ediyor.

İzmir işgal edildiğinde Latife Hanım ailesiyle birlikte Paris'e gitmişti. Latife Hanım Türkiye'deki gelişmeleri gazete okuyarak takip ediyordu. Gazetede Mustafa Kemal Atatürk'ün resmini görüyor. İşte Türkiye'den haberler meclis kurulmuş yeni bir parlamento var. Latife Hanım o resmi kesiyor ve boynunda ki kalpli madalyonun içine koyuyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Nisan 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  ata5.jpg
Gösterim: 2072
Boyut:  66.7 KB
Soru:
Buradan şunu anlayabilir miyiz? Latife Hanım henüz Atatürk'le karşılaşmadan ondan hoşlanıyordu.
Fatih Bayhan: Hoşlanıyor ve ilgisini çekiyor. Paşa önde gidiyor zaten Atatürk adı yavaş yavaş duyuluyor. Tüm genç kızlar ona hayran o dönemde. Onu da Halide Edip'in hatıralarında öğreniyoruz. Çünkü Latife Hanım, Atatürk'ün odasına girince böyle apar topar kolyeyi de gösteriyor."Paşam biz sizi seviyoruz" diyor. Atatürk Halide Edip'le aralarında geçen bir konuşmada kahkaha atarak "Halide kızın boynunda bir kolye vardı ve o kolyenin içinde resmimi saklamıştı" diyor.
Bundan çok etkilenmiş. Atatürk bu davet teklifini alıyor ve ertesi gün Salih Bozok ile birlikte konağa gidiyorlar. Konağı beğeniyorlar fakat kalmak istemiyorlar. Çünkü birkaç rivayet var ama en önemlisi bana göre Latife Hanım genç bir kız. Yanında sadece ninesi var ve birde bakıcıları var 3 kişiler. Genç bir kızın oluğu bir konakta kalmayı doğru bulmuyor.

Soru : O zaman şunu anlıyoruz. Latife Hanım önceden hoşlanıyordu ama Atatürk bu gelişen süreçte Latife Hanım'la ilgilenmeye başladı.
Fatih Bayhan: Bu gelişen süreçte hoşlanma var sevme var ama Atatürk'te aşk yok. Mantığa önem veriyor Atatürk. Atatürk'ün kafasında örnek bir kadın modeli var ve Latife Hanım da bu modele çok uyuyor. Öncelikle entelektüel bir kadın...

1922'nin 10 Eylül'ünde tanışıyorlar. Latife Hanım Atatürk'ü konakta 3 hafta ağırlıyor her sabah İzmir'e o dönemde gelen Yunan, Fransız gazetelerini alıyor sabahın erkenin de. Türkçeye çeviriyor. Bölümüyle ilgili yorumunu yapıyor ve her gün Atatürk'e kahvesini götürünce başına oturuyor "Paşam bugünün basın özetleri bu " diyor. Bir nevi basın danışmanlığı yapıyor.

Atatürk bundan etkileniyor tabi. Mesela İngiliz gemileri limanından ayrılmamışlar nota gönderecek İngilizce bir nota yazılması lazım yazıp getirin diyor. Atatürk okuyor yırtıyor okuyor yırtıyor. Latife Hanım'a sen yaz diyor ve onun yazdığı metni gönderiyor.

Soru:
Latife Hanım'la ilgili olarak son zamanlarda akıllara gelen başka bir konu var. Atatürk ile Latife Hanım'ın evliliği dışarıdan mı planlandı?
Fatih Bayhan: Evet, planlandığı şeklindeki iddialar var. Fakat böyle bir şey yok... Bu kitabı hazırlarken de sık sık beni taraf olmaya iten olaylar oldu ama ısrarla kaçındım. Çünkü bir gazeteci taraf olmamalı. Haber yazarken de kitap yazarken de. Taraf olduğunuz zaman o haberi işleyemezsiniz kırpma ihtiyacı duyarsınız.

Taraf olduğunuz zaman sansür girer. Latife Hanım ile evliliğinin dışarıdan planlanmış olduğunu söyleyenler bunu daha çok Atatürk'e yaranmak adına yapıyorlar. Bir de çok büyük bir tehlikedir Latife Hanım'a gerçekten büyük bir haksızlıktır. Bakın aile sandukayı neden açmıyor? Aile çok büyük bir şeyi gördü. Benimsediği şey şu; Latife Hanım'ın Atatürk'e yazdığı notlarda günlüklerde Atatürk ile ilgili değil ama insanlarla ilgili çok özel bilgiler var.

Mesela Nuri Conker... Atatürk Latife Hanım'dan ayrılmış iki sefer kalp krizi geçirmiş. Atatürk ile ilgilemek yerine "Paşam boş verin kadehlerimizi kaldıralım "diyor. Bu tip isimlerle ilgili çok özel bilgiler var. Bu isimlerin çocukları torunları aileleri hala yaşıyor. Bir takım sıkıntılar olabilir düşüncesiyle kendileri birçok şey olabilir düşüncesiyle bu sandukayı saklıyorlar. Saklı kalmasında birde Latife Hanım ile Atatürk'ün birbirlerine verdikleri asker sözü var.

Soru: Atatürk Latife Hanım'dan ilişkileriyle ilgili hiç bir şeyin konuşulmamasını istediğini bunun içinde ona asker sözü vermesini istediğini söylüyor öle değil mi?
Fatih Bayhan: Latife Hanım da kendisinden istiyor ."Peki Paşam asker sözü. Aynı hassasiyeti sizden de beklerim" diyor. Atatürk de "Peki Latife" diyor. Ve karşılıklı anlaşıyorlar. 1 yıl sonra Atatürk röportaj veriyor. Orada niye ayrıldıklarını anlatıyor.

Soru: Yani aynı hassasiyeti göstermiyor… Peki, evlilikleri sürecinde neler yaşandı ve bitmesine sebep olan etkenler nelerdi?
Fatih Bayhan: Evlilik sürecinde Latife Hanım'ın yüklendiği bir misyon var. Atatürk kafasında Türk kadınına bir rol buluyor ve Latife Hanım da bu role çok uygun. Onunla evlenme fikriyle İzmir'den ayrılıyor. Ankara'ya gidiyor. Daha sonra Salih Bozok 'a "Benim ağzımdan Latife Hanım'ı hoş tutacak mektuplar yaz " diyor. Hatta Latife Hanım Atatürk İzmir'den ayrılırken "Paşam beni de Ankara'ya alır mısın? Size yakın olayım tercümanlığınızı yaparım" diyor. Paşa da "Hiçbir yere ayrılma benden haber bekle " diyor. Bu söze Latife Hanım çok bağlanıyor.
Ad:  atatürk evlenme4.jpg
Gösterim: 2906
Boyut:  91.5 KB


Hatta aileden gelen bazı rivayetlere göre Atatürk'ün Latife Hanım'a İzmir'de kaldığı 3 hafta boyunca 3 defa evlenme teklifi ettiği söyleniyor. Ve daha sonra Atatürk Ankara'da Latife Hanım'ı çok beğeniyor. Dönüşte etrafındakilere Latife Hanım'dan bahsediyor."Latife Hanım'ı nasıl buldunuz diye tek tek soruyor. Çankaya'da Atatürk Latife Hanımdan hoşlanıyor deniliyor. Bunun üzerine öteden beri mürüvvetini göreyim diyen annesi "Sayın Paşam! Makbule evlendi seninde mürüvvetini göreyim" diyor. Rahatsızlanınca ısrarla İzmir'e gidip kızı görmek istiyor. Bu maksatla İzmir'e geliyor. Latife Hanım ile karşılaşıyor. 20- 25 gün ağırlıyor Zübeyde Hanım'ı.

Soru:
Zübeyde Hanım, Latife Hanım'dan hoşlanmıyor sanırım.
Fatih Bayhan: Zübeyde Hanım mesela Fikriye Hanım'ında Atatürk'e karşı hisleri olduğu farkında hatta onu evden uzak tutmaya çalışıyor. Yani Zübeyde Hanım Atatürk'ün hayatında çok belirleyici. Tam bir Osmanlı kadını. Zaten Fikriye Hanım'a onay verseydi Atatürk belki de Fikriye Hanımla evlenecekti. Ama Fikriye Hanım'a onay vermedi. Zübeyde Hanım "Olmaz bu iş Salih Paşa'ya bildir " diyor. Tabi birkaç gün sonra vefat ediyor.
Salih Bozok Atatürk'ün Latife Hanım ile evlenmesini istiyor. Ve Atatürk'e "Zübeyde Hanım Latife Hanım'ı beğenmiştir" diyor. Tabi burada aileden aldığım çok özel bir bilgi var. Zübeyde Hanım vefat etmeden önce Latife Hanım'dan bir söz istiyor."Bana Atatürk'ün sağlığıyla ilgileneceğine dair söz ver" diyor. Yani Latife Hanım'ın Mustafa Kemal'in içkisine yaptığı müdahaleler annesine verdiği sözden kaynaklanıyor.

Soru: Bu yüzden de çok tartışıyorlar zaten tartışmaların ilk başlama nedeni de içki değil mi?
Fatih Bayhan: Tabi içki çok etkiliyor. 29 Ocak 1923 de evleniyorlar. 3- 4 gün sonra özel trenle Edremit ve Balıkesir'e gidiyorlar. Yolda hatıralarını anlatıyor Latife Hanım. Odada tek kalıyor. Atatürk arkadaşlarıyla poker oynuyor. O zamanlar evliliklerine fazla ses çıkarmıyor. Zaten oldukça genç 24 yaşında biri. Evlendiklerinde Atatürk 41 yaşında. Bir süre sonra sağlığı bozulunca Atatürk kalp krizi geçiriyor. Doktorlar içki ve sigarayı azaltmasını hatta hiç kullanmaması gerektiğini söylüyorlar.
Latife Hanım, Atatürk'ü alıp İzmir'e getiriyor. Onunla çok yakından ilgileniyor ve sağlığı düzeliyor. Bazı yerlerde Atatürk Latife Hanım'dan ayrılmasaydı daha uzun ömürlü olurdu bile deniliyor.

Soru:
Atatürk ve Latife Hanım balayına çıktıklarında belki de ilk tartışmalarını yaşıyorlar. Latife Hanım makam aracının soluna oturuyor. Paşa da bu işe çok bozuluyor. Öyle değil mi?
Fatih Bayhan: Adana gezisinde oluyor bu. Latife Hanım özgüveni çok yüksek bir hanımefendi. Fotoğraflara dikkatli bakarsanız Paşa'nın yanında ayak ayaküstüne atan bir hanım. Bazen erkeklerin içerisinde onun koluna giriyor. Bu tavrı eleştiri konusu da oluyor. Kadının ne işi var diyorlar.1923 -1924 yıllarının toplumunu düşünürseniz o zamana kadar hiçbir sultan trene binip Anadolu'ya açılmamış. Atatürk bu konuda da bir ilki gerçekleştiriyor. Seyahatlere hanımıyla birlikte çıkıyor. Latife Hanım'dan ayrıldıktan sonra onun boşluğunu Afet İnan, Sabiha Gökçen doldurmuştu. Mutlaka bir hanım vardı. Burada Ata'nın çok farklı niyetleri var.
Gittiği vilayetlerde organizasyonlara kadınlarda katılsın istiyor o yüzden kendide mutlaka bir eşiyle katılıyor. Kadın erkek ayrımı ile ilgili kafasındaki o değişiklik oturtmaya başlamış oluyor. Adana gezisinde giderken yolda Latife Hanım çok kızgın. Çünkü yine odada tek kalmış. Ata öbür vagonda arkadaşlarıyla poker oynuyor. Adana'ya indiklerine makam aracının soluna oturtuyor. Gezileri yapıyorlar.
Latife Hanım küplere binmiş vaziyette. Atatürk'e milletin yanında bir şey diyemiyor. Çünkü birkaç yerde mesela Konya durağında Kemal! diye sesleniyor. Atatürk çok rahatsız oluyor. "Bana milletin yanında ismimle hitap etme" diyor. Türk toplumunda biliyorsunuz hanımlar eşlerine isimleriyle hitap etmezler. O akşam Adana'da Suphi Paşa Konağı'nda çok ciddi bir tartışma yaşanıyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

2 Ağustos 2015 / Kral_Aslan Edebiyat tr
3 Şubat 2016 / Misafir X-Sözlük
16 Ekim 2009 / BrookLyn Rüya Tabirleri