Arama

Richard Wagner

Güncelleme: 14 Haziran 2015 Gösterim: 13.938 Cevap: 6
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
31 Ocak 2007       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Richard Wagner, (22 Mayıs 1813, Almanya – 13 Şubat 1883, İtalya); Alman opera bestecisi.

Sponsorlu Bağlantılar
Geliştirdiği birleşik sanat eseri kavramı (gesamtkunstwerk) ile müzik dünyasını etkiledi. Gerek müzik ve drama alanındaki yenilikleri, gerekse Yahudi karşıtı görüşleri nedeniyle 20.yy.’ın en çok tartışılan müzik adamlarından olmuştur.

Hayatı ve Çalışmaları
22 Mayıs 1813’te Almanya’nın Leipzig kentinde doğan Richard Wagner, polis memuru Friedrich Wilhelm – Johanna Wagner çiftinin 9 çocuğundan en küçüğüdür. Henüz 6 aylıkken babasını kaybeden Richard Wagner’in annesi Johanna, 9 ay sonra aile dostu olan ressam, oyun yönetmeni ve yazar Ludwig Geyer ile evlendi ve aile Dresden’e göçtü. Geyer, 1821’de öldü ve aile 1827’de yeniden Leipzig’e döndü. Wagner, küçük yaştan itibaren tiyatroya ilgi duymaya başladı. Diğer kardeşleri de meslek olarak oyunculuk ve şarkıcılığı seçmişlerdi. İlk yaratıcı çalışması, 15 yaşında "Leubald and Adelaide" adlı opera metni idi. Weber’in bir operasını ve Beethoven’ın bir senfonisini dinledikten sonra ise müzik tutkusu kendisini gösterdi. Leipzig Üniversitesi’ne devam etmeye başlayan Wagner, ayrıca bir sinagogda koro şefi olan Christian Theodor Weinlig’den 6 ay boyunca müzik dersi aldı, armoni ve kontrpuan öğrendi. 1832’de belli başlı eserlerinden ilki olan "Do Majör Senfoni"’yi besteledi; eser, Leipzig ve Prag’da seslendirildi ve ilgi gördü. 1833’ten itibaren çeşitli küçük tiyatro topluluklarında orkestra şefi olarak çalıştı; 1834’te "Die Fee (Periler" operasının müziğini ve metnini yazdı. Bu eser, o hayattayken hiç seslendirilmediyse de ikinci operası olan ve Shakespeare’in "Kısasa Kısas" oyunundan hazırladığı "Das Liebesverbot" (Yasak Aşk) operası 1836’da Magdeburg’da sahnelendi. 1836’da şarkıcı Minna Planer ile evlendi. Eşini evlenmeye razı etmek için 2 yıl uğraştığı halde, bu evlilik kısa zaman sonra sadakatsizlik nedeni ile bir hayal kırıklığına dönecek yine de 1866’ya kadar sürecekti. Evlendiği yıl Königsberg tiyatrosunda müzik direktörü olduysa da kısa bir süre sonra ayrılıp Riga’da benzer bir göreve başladı. Burada özellikle Beethoven eserlerini yönetti ve Rienzi operasını bestelemeye başladı. 1839’da alacaklılarından kaçarak önce Londra’ya gitti. Bir oyununun perdeye aktarılması sırasında yaşanan bir anlaşmazlık nedeni ile değerinin daha iyi anlaşılacağını düşündüğü Paris’e gitti. Berlioz ve başka sanatçılarla tanıştı. Yoksulluk içinde geçen Paris günlerinde Rienzi’yi tamamladı, Uçan Hollandalı operasının taslaklarına başladı. 1842’de Dresden Tiyatrosu Rienzi’yi sahnelemeye karar verince Paris’ten ayrılıp Dresden’e gitti. Eser, 6 saat süren çok uzun bir opera olmasına rağmen seyirciyi coşturmayı başarmıştı. Böylece Rienzi operası, Wagner’in Almanya’da adını duyurmasını sağlayan ilk eser oldu. 1843’de Uçan Hollandalı aynı kentte sahnelendi. Wagner, Dresden’de krallık orkestrası şefliğini yaptı. Romantik operası "Tannhäuser" 1845’de Dresden’de sahnelendiğinde geleneksel formların çok dışında bir eser olduğu için eleştirildi. Buna rağmen Fanz Liszt, 3 yıl sonra Weimar’da bu eseri sahneledi ve Wagner’i her zaman destekledi. 1848 tanışan Wagner ile Liszt, ömürboyu dost oldular. Wagner, aynı yıl "Lohengrin" operasını tamamladıysa da sahneleme imkanı bulamadı. Yardımına yine Liszt koştu ve eseri 1850’de Weimar’da sahneledi. Wagner’in devrimci siyasi etkinliklerinden ötürü İsviçre’ye sürgüne gitmesi üzerine kariyerinde yeni bir dönem başladı. Sürgün yaşamı 1862’ye kadar süren Wagner, İsviçre’de "Der Ring der Nibelungen" (Nibelungen Yüzüğü) adı verilen opera dizisini yazdı.Bu eser 4 ayrı operadan oluşmaktaydı.Eserin Nibelungen yüzüğü adını almasının sebebi ise,hikayelerin birbirinin devamı olarak yazıldığı bu 4 ayrı operanın ardarda sahnelenmesi fikri idi. Bu arada varlıklı ipek tüccarı Otto Wesendonck ve eşi Mathilde ile tanıştı. Otto Wesendock, Zürih yakınlarındaki villasının bahçesindeki küçük bir köşkü Wagner ile eşi Minna’ya kiralayarak Richard Wagner ile eşi arasında doğan aşkın sürmesine farkında olmadan yardımcı oldu. Bu aşk, Wagner’e yeni eserleri için ilham verdi. Wagner böylece, operalarının en uzunu ve en zoru olan "Tristan und Isolde"’ı (1857-1859) yazdı. Eser, 1865’de Münih’te Bavyera Kralı’nın huzurunda sahnelendi. Wagner, tahta yeni çıkan "Bavyera Kralı II. Ludwig tarafından davet edilince hemen Almanya’ya gitmişti. Kralın desteği ile ekonomik sıkıntıları sona erdikten sonra tek komik operası "Die Meistersinger von Nürnberg" (Nünbergli Usta Şarkıcılar)’i yazdı ve bu eser de Münih’te sahnelendi. Bu arada Bavyera Parlamentosu ülke parasının besteciye yedirildiği inancıyla sanatçıyı eleştirmekteydi. Öte yandan Franz Liszt’in ünlü orkestra yöneticisi Hans von Bülow ile evli kızı Cosima ile yaşadığı aşk çevreden tepki toplamaktaydı. 1866’da eşinden ayrılan Wagner, 1870’de Cosima ile evlendiğinde çiftin iki çocukları vardı. Wagner, orkestra eseri "Siegfried Idyll"’i 1870’de Cosima için besteledi. 1869-1870 yıllarında Yüzük operalarının ikisi Liszt tarafından sahnelendi.Bu sırada eserin tamamının sahneleneceği bir opera binası için kaynak bulma çabaları sürüyordu.. Ümitsizliğe düştüğü anda Kral II. Ludwig'in desteği ile karşılaştı. Söylentilere göre eşcinsel olan Kral,Wagner'e ve onun müziğine duyduğu büyük aşkını kanıtlamak adına binanın yapımına yardım teklifinde bulundu.Bu büyük aşktan haberdar olan Wagner bu yardımı kabul etti...Opera binası 1874’de Bayreuth’ta birleşik sanat eseri (müzik, şiir, görsel sanatlar, dans gibi tüm sanatların operada harmanlanması) kavramına uygun olarak inşa edildi.Opera binasının inşa sürecinde Wagner kendi sanatının gereklerini göz önünde bulundurarak projenin büyük bölümüne çizimleri ile katkıda bulundu. 1876’daki ilk sanat festivalinde tamamı 18 saatlik bir eser olan Yüzük sahnelendi. 1877’de "Parsifal" operasını yazmaya başlayan Wagner, “saf ırk” konusundaki polemik yaratan yazılarını yayınlamayı sürdürdü. Parsifal, 1882’de Bayreuth’ta sahnelendi. Wagner, 1883 kışını geçirmek için gittiği Venedik’te kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Bayreuth’taki villasının bahçesinde kendi adına hazırladığı mezarına gömüldü.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Blue Blood; 17 Haziran 2008 08:56
Biyografi Konusu: Richard Wagner nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Haziran 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Vilheim Richard Wagner, 22 Mayıs 1813 yılında, Napolyon'a karşı yapılan kurtuluş savaşının başlamasından hemen sonra ve Uluslar Savaşı'ndan bir kaç ay önce Leipzig'de dünyaya geldi. Babası Frederich Wagner, polis memuruydu fakat Richard doğmadan önce öldü. Üvey babası Ludwig Geyer ise oyuncu, ressam ve oyun yazarıydı. Üvey babası, Richard'ı tiyatrodaki provalarına götürür, rolü bittikten sonra da tahta sahnede Richard'a bir gece önce anlattığı masalların pandomimini yapardı. Richard, sanat hayatında üvey babasından oldukça etkilenecekti.
Okula başladığında ''Odisseia''nın ilk on iki kitabını kimseden yardım görmeksizin çevirmişti. Homer Yunancasının 6.000 satırını çevirmek on üç yaşındaki bir çocuk için kolay bir iş değildi. Bir yıl önce de piyano dersleri almaya başlamış fakat özel bir yetenek gösterememişti. İlk esin kaynağı Gewandhaus konserlerinin birinde dinlediği Bethoven senfonisi olmuştu. Oldukça etkilenen Wagner, ailesine müzisyen olmak istediğini söyledi ve yazdığı bir tragedyayı müzikalleştirmeye kara verdi. Tekrar müzik dersleri almaya başlayan Wagner, bir uvertür besteledi. Bestelediği uvertür, üvey babasının çalıştığı tiyatronun perde arasında çalınmaya başladı ve izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü.
Sponsorlu Bağlantılar
1830 yılında Leipzig Üniversitesi'ne giren genç Wagner, müzik şehri olarak ün yapan Viyana'yı görmek için büyük bir istek duyuyordu. Fakat Viyana'a geldiğinde, bütün tiyatro ve konser salonlarında ''Zampa'' gibi değersiz ve abartılı eserler olduğunu görünce, hemen bu şehirden kaçtı. Wagner'in eski İskandinav efsanelerine olan ilgisi, onu bu fantastik hikayelere dayanan eserler yaratmaya itiyordu. Bu arada Yunan tragedyalarını incelemiş ve ''Geleceğin Sanat Eserleri'' adlı kitabı ile kendi sanat kuramlarını ortaya koymuştu.
1834 yılında ilk operası ''Die Feen''i tamamladı. Bu opera, büyücüler, mağaralar, periler ve sırlarla doluydu. Wagner'in yangın çıkarma saplantısı eserinde ateşe oldukça fazla yer vermesine neden olmuştu. Operanını notaları elden ele dolaştıktan bir süre sonra rafa kaldırıldı ancak Wagner'in ölümünden beş yıl sonra sahneye konabildi.
Wagner, Magdeburg'da opera yönetmenliği yaparken tanıştığı oyuncu Wilhemina Planer ile ilk evliliğini yaptı. 1836 yılında Wagner ''Das Liebesverbot'' ( Aşk Yasağı ) adlı bir opera daha bestelemişti. Hazırlanması için on gün gibi kısa bir süre verilen bu opera, tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Oyunculardan hiçbiri rolünü doğru düzgün ezberleyememişti. Ertesi yıl Wagner, Baltık devletinin başkenti Latvia'da Riga tiyatrosunda müzik yönetmenliği görevini aldı. Burada son derece uzun ve gösterişli bir opera olan ''Rienzi''nin kompozisyon çalışmalarına başladı. Riga tiyatrosu ile sözleşmesi sona erdiği zaman, bu eser daha bitmemişti. Fakat Wagner ailesi, biriken borçlarından kurtulmak için Latvia'dan ayrılmak zorunda kaldı. Rienzi operası 1842 yılında Dresden'de sahneye kondu ve büyük ilgi gördü. Wagner ikinci operası, ''Der Fliegende Hollaender'' (Uçan Hollandalı)ı tasarlamaya başladı. Wagner daha sonra Dresden Saray Orkestrası yönetmenliğine atandı. Tannhauser operası 1845'te, Löhengrin ise 1848 yılında halka sunuldu fakat hiç biri beklenen ilgiyi görmedi. Bundan sonra Wagner'in hayatında dertli, huzursuz, oradan oraya dolaşmakla geçen bir dönem başladı. Wagner, 1848-9 yılları arsında Almanya'nın siyasal akımlarına karışmış, Sakson halkının hükümete karşı ayaklanmasına katılması nedeniyle onun için de tutuklama kararı çıkarılmıştı. Wagner kurtuluşu kaçmakta buldu; Zürih'e sığındı. Oradan Paris'e, Paris'ten de Bordeaux'ya gitti.
Zürih'te kaldığı yıllarda bir arkadaşının karısına aşık oldu. Bu yasak aşk, ''Tristan ve Isolde'' nin doğmasına yol açtı. 1859 yılında Avusturya İmparatoru'nun isteği üzerine Paris Operasında ''Tannhauser''i sahneye koymayı kabul etti. Fakat İmparatora karşı olanlar oyunu sabote ettiler. Wagner de umutları kırılmış bir halde Viyana'ya döndü.
1864 yılında Wagner borçlarından yılmış bir durumdayken, Bavyera Kralı II. Ludvig tarafından Münih'e davet edildi. Büyük bir coşkuyla karşılanan ünlü besteci, ''Tristan''ı sahneledi.
1866 yılında karısı ölen Wagner üç yıl sonra tekrar evlendi. Aynı yıl Cosima ve Richard Wagner çiftinin, Helferich Siegfried Richard adını koydukları bir erkek çocukları oldu.
1876 yılında Wagner'in opera binası düşü, Bayreuth'ta gerçekleşti. Wagner, bu amaç için dünyanın her yerindeki hayranlarından yardım görmüş, krallar ve prensler tarafından desteklenmişti. Artık bestelenecek bir ''Parsifal'' operası kalmıştır. Parsifal Wagner'in ölümünden bir yıl önce Bayreuth'da sahneye kondu.13 Şubat 1883 yılında kalp damarlarının tıkanması nedeniyle hayatını kaybetti.
Wagner, Alman ruhunu renk renk tonlarla dile getirmiş ve İtalya opera biçimini bir kenara bırakarak, ''dram müziği'' dediği, müziğe uydurulan sözcüklere dayanan değil sözcüklere uyan bir müzik icat etmiştir. Ünü birdenbire parlayıp sönmemiş, fakat yavaş yavaş ülkesine yayılmış, hatta yabancı ülkelere taşmıştır. Wagner'in müziği için '' geleceğin müziği'' yakıştırması boşuna değildir.
RoSSoRoSe - avatarı
RoSSoRoSe
Ziyaretçi
11 Temmuz 2008       Mesaj #3
RoSSoRoSe - avatarı
Ziyaretçi
wagner
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
23 Kasım 2008       Mesaj #4
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Richard Wagner (1813-1883)

richard wagner

Wilhelm Richard Wagner opera tarihinde devrim ya­ratmış ve müzikte Alman Romantizmi olarak bilinen akıma öncülük etmiş büyük bir Alman besteciydi. Almanya'da, Leipzig'de doğdu. Çocukluğunda okulda başarılı bir öğrenci olmamakla birlikte müzik ve şiirde oldukça yetenekliydi. Kısa bir süre Leipzig Üniversitesi'ne devam ettikten sonra, bazı küçük opera kumpanyalarında müzik yönetmeni olarak kasaba kasaba dolaştı. Operanın Fran­sa'da yaygın ve çok tutulan bir sanat olduğu dönemde oraya gitmek istedi, ama borçlan yüzünden Almanya'dan ayrılamadı. 1839'da, aktris olan karısıyla birlikte alacaklılarından kaçarak Paris'e gitti. Orada üç yıl boyunca yoksul sanatçıların arasında yaşadı ve birkaç dost edindi. Sürekli borç alarak yaşamaya çalıştı. Kafası müzikle dolu olmakla birlikte, bir müzik yayımcısının yanında tekdüze işler yapmak zorunda kaldığı için sanatıyla istediği biçimde ilgilenemiyordu. 1842'de, konusu İtalyan tarihine dayanan Rienzi operasını sahneye koymak için Alman­ya'ya döndü. Operanın başarılı olması Wagner’e ün kazandırdı. Sonraki yıllarda Uçan Hollandalı, Tannhâuser ve Lohengrin operalarını sahnelendi. Wagner'in opera müziğine getirdiği yenilikler nedeniyle bu yapıtlar o dönemde fazla benimsenmedi. Lohengrin en son Weimar'da, ünlü besteci Franz Liszt tarafından sahnelendi. Wagner sonradan Franz Liszt'in kızı Cosima ile evlendi. Wagner 1848-49'da Alman Devrimi'ne ka­tıldı. 1849'da hakkında tutuklama emri çıkarılması üzerine Almanya'dan kaçtı ve İsviçre'nin Zürich kentine yerleşti. Orada yoksulluk ve hastalıkla uğraşarak 10 yıl geçirdi. Güç yaşam koşullarına karşın, o yıllar sanatçının tüm yaşamının en verimli yılları oldu. Saga denen Eski İskandinav ve İzlanda destanları ile Alman edebiyatının bilinen ilk örneklerin­ den Nibelunglar'ın Şarkısı destanlarını incele­yen Wagner, bu destanları "dram" (sonradan "müzik dram" adı verildi) adını verdiği dört bölümlü Nibelungen Halkası (1854-74) adlı operasına konu aldı. Bu opera Ren Altını, Valkiri, Siegfried ve Tanrıların Günbatımı bölümlerinden oluşuyordu. Wagner bu yapı­tıyla operayı soylu ve seçkin kimseler için bir eğlence aracı olmaktan çıkarıp ciddi ve kendi­ne özgü bir sanat durumuna getirdi. Bu operayı tamamlamadan en ünlü operası Tristram ve Isolde (1857-59) ile Nürnbergli Usta Şarkıcılara (1862) yazmaya başladı. Wagner Zürich'ten sonra Venedik'te, Luzern'de, Paris'te ve Viyana'da yaşadı. Viyana'da gene para sıkıntısı çekti ve alacaklıları yüzünden hapse düşmemek için oradan da ayrılmak zorunda kaldı. 1864'te Bavyera Kra­lı II. Ludwig'in koruması altına girdi. Böylece operalarını sahneleme fırsatı bulan sanatçı, Bayreuth'da kendisine verilen bir evde yaşa­maya başladı. Yarım bıraktığı NibelungenHalkası’ndaorada tamamladı. 1876'da, onun yapıtları için özel olarak yapılan Festival Tiyatrosu'nda (Festspielhaus) bu operanın ilk sahnelenişini izledi. Wagner yaşamının geri kalan bölümünü Bayreuth'da geçirdi. 1883'te Venedik'e yaptığı bir gezi sırasında kalp yetmezliğinden öldü. O tarihten sonra yapıt­ları her yıl Bayreuth'da, Festival Tiyatrosu'n­da sahnelendi.
Wagner'in operaları bugüne kadar yazılan­ların en güçlü ve duygusal olanlarıdır. Wag­ner operayı, müzik ve dram öğelerinin birbiri­ni destekleyen ve tamamlayan biçimde iç içe geçmesinden oluşan, ayrı bir sanat dalı olarak görüyordu. Onun düşüncesine göre bir yapı­tın müziği kadar libretto'su (sözleri) da önem­liydi. Wagner yapıtlarının sözlerini de yazan sayılı opera bestecilerinden biriydi. Operada dramın önemini vurgularken, orkestranın bo­yutlarını da büyüterek operanın önemli bir öğesi durumuna getirdi. Onun dönemine ka­dar opera, arya denen solo şarkılar ve resitatif denen müzikli yada konuşma ritminde diya­loglardan oluşuyordu. Wagner, müziğin ke­sintisiz bir biçimde opera yapıtının tümüne egemen olması gerektiği düşüncesiyle gele­neksel yapıya son verdi. Onun müziğinin bir başka özelliği de laytmotif öğesiydi. Laytmotif oyundaki bir kişiliği, duyguyu yada olayı betimlemek için kullanılan, gerektiğinde or­kestra tarafından yinelenerek aynı kişinin yada olayın anımsanmasını sağlayan, kısa müzik cümlesi biçiminde temalardır. Laytmotif, mü­ziğin anlatım gücüne derinlik ve tutarlılık katan, benzersiz bir duygu dünyası yaratan, öykünün ve müziğin tek bir bütün halinde birleşmesini sağlayan önemli bir yapı öğesiydi. Wagner'in müzik dram düşüncesini en iyi yansıtan yapıtı Nibelungen Halkasıydı. Liszt' in müzik anlayışından da önemli ölçüde etkilenen Wagner armoniye yeni bir yaklaşım getirdi. Sanatçının yapıtları sonradan 12 ton (ya da 12 nota) sisteminin yaratıcısı Arnold Schönberg'e esin kaynağı oldu.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
VitaE_NuminA - avatarı
VitaE_NuminA
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #5
VitaE_NuminA - avatarı
Ziyaretçi
wagner
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
27 Haziran 2011       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Richard Wagner (1813 Leipzig-1883 Venedik),

Alman besteci.

Müzik alanında yeni bir sanat anlayışı geliştirdi. Wagner'in yapıtları, coşumculuğun yükseliş döneminin örnekleri sayılabilir. Kendisinden sonra gelişen müzik ya Wagner'in buluşları üzerine ya da Wagner'e duyulan tepki sonucunda gelişti.

Sanatçı bir ailenin oğlu olan Wagner, kendi kendine piyano çalmayı öğrendi ve 15 yaşındayken bir trajedi yazdı. Leipzig Üniversitesi'nden ayrıldıktan sonra (1833), yerel opera topluluklarında orkestra şefi olarak çalışmaya başladı. 1834'te şarkıcı Minna Planer ile evlendi.

Daha sonra üç yıl Paris'te yaşadı (1839-1842). İlk operası "Rienzi" (1842) büyük başarı kazandı ve Wagner, Dresden Kraliyet Operası'nda orkestra şefliğine getirildi. 1843'te "Fliegender HollŠnder" (Uçan Hollandalı), 1845'te de "TannhŠuser" adlı operaları sergilendi. Aynı dönemde "Lohengrin" adlı operayı da besteledi.

1848 Alman Devrimi'ne katıldığı için 1849'da İsviçre'ye kaçmak zorunda kaldı. Daha sonra bir dizi kuramsal yapıt ortaya koydu. Bunların en önemlilerinden biri olan "Die Kunst und die Revolution"da (Sanat ve Devrim, 1849), müzikal dramın toplumsal işlevi üzerine görüşlerini açımladı. 1852'de, ünlü tetralojisi "Der Ring des Nibelungen" (Nibelungen'in Yüzüğü) neredeyse tümüyle tamamlanmıştı.

Wagner'in kişisel ve maddî sorunları yüzünden yapıt; ancak 1876'da son hâlini alabildi. Bu arada siyasî yaşamındaki geçmişi unutuldu, ülkesine dönebildi. 1864'te Stuttgart'ta umutsuz bir durumdayken, genç Bavyera Kralı II. Ludwig tarafından Münih'e çağırıldı.

Wagner hayranı kral, besteciye istediği yardımı yaptı, böylece sanat tasarılarını gerçekleştirme olanağını buldu. 1865'te Münih'te oynanan "Tristan und İsolde" (Tristan ve İsolde, 1857-1859) ile büyük bir başarı kazandı; "TannhŠuser", "Lohengrin", "Die Meistersinger von Nürnberg" (Nürnbergli Usta Şarkıcılar, 1868), "Das Rheingold" (Ren Altını, 1869) ve "Walküre" (1870) ile bu büyük başarısını sürdürdü.

Franz Liszt'in kızı Cosima ile evlendi. Bayreuth kentine yerleşti ve orada en büyük projesi, festival temsilleri için bir tiyatro binasının yapılması gerçekleşti. "Siegfried" ve "Die GötterdŠmmerung" (Tanrıların Çöküşü), ilk kez bu yeni binada sahnelendi (1876). Dram alanındaki düşüncelerini son yapıtı "Parsifal" (1882) ile noktaladı.

Wagner, dramatik ögeleri güncelleştirerek yenilediği bir dramatik sanat fikrini gerçekleştirdi. Müzik alanındaki etkisi Bruckner, Mahler, R. Strauss ve A. Schönberg'e dek uzandı. Gerek müziğiyle, gerekse de düşünsel-felsefî yapıtlarıyla Baudelaire, Shaw ve T. Mann gibi yazarları; Nietzsche, Bloch ve Adorno gibi düşünürleri büyük ölçüde etkiledi.
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Haziran 2015       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
WAGNER (Richard), alman besteci ve dramaturg (Leipzig 1813 - Venedik 1883). Üvey babası oyuncu Ludwig Geyer tarafından yetiştirildi,. Weber ve Beethoven’i keşfetti ve 1830’da kendi bestelediği bir uvertürün çalınmasını sağladı. Ertesi yıl Leipzig Üniversitesine kabul edildi, Sankt Thomas'ın kantoru Christian Theodor VVeinlig’le müziğe çalıştı ve tiyatroyla ilgilenmeye başladı. VVürzburg’ta koro şefi olarak çalıştıktan (1833) sonra, Magde- burg’da müzik yönetmenliğine getirildi, Periler (Die Feen) [1834] ve Aşk yasağı (Das Liebesverbot) [1836] adlı yapıtlarını burada besteledi, ardından şarkıcı Minna Planer'le evlendi ve onunla birlikte Kö- nigsberg (1837) ve Riga'ya (1837-1839) g4- ti. Riga'da Rienzi'yi besteledi, ardından Londra üzerinden Paris'e gitmeyi kararlaştırdı. Çalkantılı denizde yaptığı deniz yolculuğu, transız başkentinde başlayacağı Uçan' Fiollandalı (Der fliegende Hollân- der) adlı yapıtını esinledi. Ancak operalarının hiçbirini temsil ettiremedi ve yoksulluk içinde yaşamak zorunda kaldı. Buna karşılık, Berlioz’la karşılaştı. Berlioz’un le Grand TraitĞ d’instrumentation et d’or- ehestration modernes (Çağdaş çalgılandırma ve orkestralama üzerine büyük inceleme) adlı yapıtı, Heine ve özellikle Liszt gibi, onu da etkiledi. Liszt’in dostluğu, ona yarar sağladı. 1842'de Rienzi ve Uçan Fiollandalı. Dresden’de olumlu bir biçimde karşılandı. Saray capellası yöneticiliği ünvanını kazandı (1843) ve Tannhâu- ser operasını besteledi (1845). Ekim’de bu operanın ilk dinletisi düzenlendi. Ancak devrimci düşünceleri ve Dresden'deki mayıs 1849 ayaklanmalarına katılması sonucu, kaçınılmaz bir hapis tehlikesiyle karşılaşarak kaçmak zorunda kaldı. Liszt'in kendisini beklediği VVeimar'a, ardından İsviçre'ye gitti. VVeimar’da Lohengrin”in ilk temsilini (1850) yöneten Liszt'in manevi ve mali desteğiyle 1861’e kadar İsviçre'de sürgünde yaşadı. Der Nibelungen'in konusunu Wagner, bu dönemde tasarladı. Germen geleneğinde büyük bir dram olan Der Nibelungen'in metni 1852‘de tamamlanmakla birlikte bestelenmesi, 1857’den başlayarak on iki yıllık bir kesintiyle birlikte 1853’ten 1874'e kadar sürdü. Gerçekte 1857 yılında, Mathilde Wesendonk'a karşı duyduğu aşk ve Schopenhauer felsefesine karşı duyduğu ilgi, onu bir Tristan" ile isolde (Tostan und Isolde) hazırlamayı düşünmeye yöneltti. Bu yapıtın son iki perdesi 1858-59'da, Venedik ve Luzern’de yazıldı. Eylül 1859'da, Paris'e ikinci bir yerleşme sırasında Opera sahnesinde büyük bir başarı kazanmaya giriş- tiyse de, Jockey-Club tarafından düzenlenen bir komplo umutlarını suya düşürdü ve üç temsilden sonra TannhâuseFin temsiline son vermek zorunda kaldı. Onu yalnızca, aralarında Gounod, Saınt-Saens ve özellikle Baudelaire'in de bulundukları küçük bir sanatçı topluluğu savundu. 1861' de affa uğradıktan sonra Almanya'ya döndü, Viyana'da yerleşti ve Nûrnbergli' usta şarkıcılar (Die Meistersinger von Nürnberg) operasını bestelemeye başladı. Bavyeralı Ludwig II ile karşılaşması (1864), o zaman umulmayan bir karşılaşma olarak göründü. Koruduğu sanatçıya karşı hayranca bir saygı duyan kral, Bayreuth' de Der Nibelungen'in ilk temsili için sanatçının aldığı bir borca kefil oldu, Tristan ile Isolde (1865), Usta şarkıcılar (1868), Ren altını (Das Rheingold) [1869] ve Vatküreler (Die VValküre) [1870] ise Münih'te temsil edildi. Minna Planer’den ayrılmasından dokuz yıl sonra VVagner, Liszt’in ve Tristan ile isolde’yi ilk olarak yöneten piyanist ve orkestra şefi Hans von Bülovv'dan boşanan Marie d’AgouIt'nun kızı Cosima Liszt'le evlendi (1870). Bu dönemde VVagner, yapıtlarını dinletmek için büyük kentler dışında bir yer arıyordu. Bu yeri Bayreuth’de buldu ve tiyatronun ilk taşı 1872’de kondu. Akustik ve estetiğiyle devrimci bir nitelik taşıyan salonun açılışı sırasında, Der Ring der Nibelungen'in tam çevrimi temsil edildi (1876). Ertesi yıl besteci, Parsital adlı yapıtını tasarladı. 1882’ de oynanan bu yapıt, son yapıtı olarak kaldı. Gerçekten de buddhacı bir opera tasarısı olan Die SiegeFe (Fatihler) bir biçim veremeden, Venedik’teki Vendramin sarayı'nda öldü.

Bach ve Beethoven’den kaynaklanan büyük germen geleneğinin mirasçısı olmakla birlikte Liszt ve Berlioz'dan da esinlenen VVagner'in dehası, yaşadığı dönem Almanya’sında rakipsiz olduğu tiyatro alanında ışıldadı. İtalyan (Periler) ya da Meyerbeer (Rienzi) örneğinden başlayarak şiir, müzik, dans ve sahnelemenin bireşimi ve bütünsel bir sanat olmaya yönelik bir dram anlayışına doğru evrim gösterdi. Sonradan tüm tetralojiye (dördüzleme) uygulayacağı leitmotiv (bir nesne, bir insan ya da soyut bir düşünceyi simgele yen müzik teması) sistemini, daha 1839’ da Uçan Fiollandalı operasında sezinlemeye başlamıştı. Tetroloji, sırasıyla 1854, 1856, 1871 ve 1874’te tamamlanan Ren altını, Valkureler, Siegtried ve Tanrıların grubu (Götterdâmmerung) adlı dört opera çevriminden oluşuyordu.

Şiirine 1848'de başlanıp 1852'de bitirildiğine ve müziği 1853-1874 arasında yazıldığına göre bu büyük yapıt, vvagnerci düşüncenin bir özeti olarak kabul edilebilir. Tarihsel (ya da sözde tarihsel) kişilikleri sakson ve İskandinav pagan mitolojilerin düşsel kahramanlarıyla birleştiren sanatçı, efsaneye mit boyutu vererek gerçek bir evrendoğum (kozmogoni) yaratır ve bu evrendoğum içinde kurtulma teması, kutsal olmaktan çok felsefi bir anlam kazanmaya yönelir. Ancak burada önerilen kurtulma, kadın kahramanın, yani tanrı Wo- tan’ın kızı Brunhild’in kendini feda etmesiyle gerçekleşir. Tanrı VVotan, insani boyutu, tanrıların gücünün etkisiz parıldamalarına yeğ tutar. Görüşünü deneyimleri, okumaları ve siyasal ve felsefi ilişkileriyle (Feuerbach ve Engels, ayrıca Schopenhauer) besleyen VVagner, burada ister istemez başarısızlığa götüren ve ancak aşkın insani değerinin kurtarabileceği erk iradesi koyutunu (postulatını) ileri sürer Bu erk iradesi -doğal yasaların bir çiğnenmesi olarak kabul edilen altının fethi- ancak kendinde yüzüğün bütün sahiplerini
öldürecek bir uğursuzluk taşıyan aşktan vazgeçmekle kazanılabilir. Ren altını’ndan ilkin Siegfrieds Tod (Siegfried’in ölümü) olarak adlandırılan Tanrıların grubu'na kadar, tanrıların gücünün insana, ancak tanrılar tarafından işlenen “ilk gûnah"a bağımlı olduğu için henüz yetkin olmayan bir insana aktarılmasıyla karşılaşırız. Kendini feda eden Brunhild, gelecekteki insanlık için yeni bir yaşamın ilk belirtisini haber verir Bu büyük yapıt, açıklayıcı müzik simgelerinin son derece özlü bir işleyişiyle, yapıtın mesajını seyircinin daha iyi kavramasına sözcükler kadar yardımcı olan ve kişiliklere, nesnelere, simge ya da düşüncelere bağlı leitmotiv'lerie eklemlenir.

Klasik opera bölümlerine (recitativolar, aryalar ve korolar) sırt çeviren sürekli bir dram hazırlamak isteği, Lohengrin'de açıkça ortaya çıkar. VVagner’in Ortaçağ’ dan bazı konular (Tristan ile isolde, Lohengrin ve Parsifai) almasına karşın Der Ring der Nibelungen, yapıtlarını germen kültürüne dayamak ve o sırada operaya bağlanan basit divertimento kavramını aşarak bu türü kutsallığa kadar yükseltmek olanağını sağlar. VVagner, bütün kromatizma zenginliklerini araştırarak eksensiz müziğe yol açar (Tristan ile isolde’nin prelüdü) ve Beethoven ile Berlioz'un orkestraları genişliğindeki orkestrası, çok sevdiği çokezgililik ve leitmotivlerin dile getirilmesinde baskın bir yer tutar. Bas klarnetler ya da tubaların eklenmesiyle orkestranın renk ve zenginliklerini artırmaya çalışır (Tetraloji). Ama bu teknik ancak bestecinin yapıtlarıyla yaymaya çalıştığı aşk yoluyla kurtuluş (Tristan ile İsolde, Uçan HollandalI), insan özgürlüğü sorunu ve halk erdemlerinin yüceltilmesi gibi felsefi ve simgesel düşüncelerin hizmetinde kullanılır. VVagner'in etkisi, Almanya'da Bruckner, R. Strauss, Schönberg ve Mahler gibi çok farklı kişilikler üzerinde olduğu kadar Fransa'da da (Franck, Chausson ve d’indy) büyük boyutlara ulaştı. —Oğlu SİEGFRİED de (Tribschen, Luzern yakınında, 1869 - Bayreuth 1930) besteciliğe yöneldi. ilkin mimarlık, ardından müzik eğitimi gördükten sonra, kendini orkestra şefi olarak kabul ettirdi ve 1896’dan başlayarak ölünceye kadar başında bulunduğu Bayreuth festivali temsillerini yönetti. Schil- ler'den bestelediği bir senfonik şiir (Sehrısucht, 1895), flüt ve küçük orkestra için bir Konzertstück (1913), bir keman konçertosu ve Der Bârenhâuter (1899), Herzog Wildfang (1901) ve Der Kobold (1904) gibi birçok opera bıraktı. —Siegfried'in oğlu
VVİELAND (Bayreuth 1917 - Münih 1966), 1951’den ölümüne kadar Richard VVagner festivali’nin sanat yönetmenliğini yaptı. Sanatının temel öğeleri arasında ışık ve renge yer verdiği çok yeni sahnelemeleriyle, Bayreuth festivali'ne yeni bir güç kazandırdı.

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

25 Aralık 2015 / kaf_kef Siyaset ww
30 Haziran 2011 / Alvarez Ocean Spor ww
14 Haziran 2015 / Safi Dünyadan
25 Aralık 2010 / Misafir Taslak Konular
14 Haziran 2015 / Safi Edebiyat ww