Arama

Osmanlı Kurumları - Azablar (Azep Askerleri)

Güncelleme: 4 Haziran 2011 Gösterim: 12.457 Cevap: 4
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
24 Ağustos 2009       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Azab

Sponsorlu Bağlantılar
Azab
veya azap, Osmanlı devletinde çoğunlukla garnizon askeri olarak görev yapan bir askeri birim. Sözcüğün anlamı "bekar erkek"tir. Henüz evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi. Gönüllülerden oluşan yayalardır. Savaşta ordunun en önünde yer alırlardı.
Azablar Osmanlı ordusunun Anadolu'daki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi.
Azablar yükseliş döneminde Osmanlı seferlerinin değişmez bir parçasıydı. Meydan savaşlarındaki görevleri ordu merkezinin ön tarafında, yeniçerilerin ilerisinde durmaktı. Hafif donanımlı olan azab askerleri düşman ordusunda Osmanlı merkezinin zayıf olduğu kanısını uyandırır ve bu durum padişahın tuğunun da bulunduğu merkeze doğru bir saldırı başlatılmasına yol açabilirdi. Beklenen bu saldırı gerçekleşirse, azablar düşman birliklerine ok atarak ilerleyiş sırasında kayıp vermelerini ve özellikle düşman süvarisinin saf düzeninin bozulmasını sağlamaya çalışırlardı.
Düşmanla yakın temasa giren azab birliği geri çekilerek ya da kaçarak gerisindeki yeniçeriler ve topçu birliklerinin ateş açmaları için alan yaratmaya çalışırdı. Bu arada Osmanlı ordusunun kanatlarını oluşturan tımarlı sipahiler için merkeze yüklenen düşman ordusunu kanatlardan vurma fırsatı doğabilirdi. Azapları takip ederken safları daha da bozulan düşman ordusu, tahkim edilmiş yeniçeri siperlerine ve onların arkasındaki daha ağır donanımlı, daha iyi eğitilmiş profesyonel askerlere çarpardı.
Azab askerlerinin temel donanımı ok, yay, eğri kılıç ve savunma için bir kalkandan oluşurdu. Çoğunlukla zırh giymezlerdi, bu da gerektiğinde daha hızlı geri çekilebilmelerini sağlardı. Bazı savaşlarda yeniçeriler gibi kazdıkları siperlerin içine süvariye karşı kazıklar yerleştirerek bunların arkasından ok atışı yaptıkları kaydedilmiştir. Kara ordusu dışında, donanmada görevli deniz azapları da vardı.Aynı zamanda, Osmanlı Ordusunda meydan savaşlarında en ön safta yer alan, azab askerlerinin, esas amaçları olan karşıdaki düşmanın elit birliklerini yorma görevleri sırasında hafif silahların kısa zamanda kullanılmaz duruma gelmesi ve ağır silahların kuşanmalarının aldığı zaman çoğu kez bulunamadığında tokat atmaya başlamaları ile askerler arasında yiğitliğin eriştiği son nokta olarak görülmeye başlanmış ve bunun üzerinde popülarite kazanmıştır. Sesi ile düşmanın üzerinde yarattığı psikolojik etki sebebiyle zamanla geliştirilmiştir. Bazı rivayetlere göre askerler çıplak elleriyle mermerler üzerinde tokat alıştırmaları yapmışlardır.Osmanlı tokadı burdan gelmektedir. Daha sonraları Delil aynı zamanda Deliler olarak adlarılan bir grup oluşturulmuştur.


Vikipedi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Azablar

Sponsorlu Bağlantılar
Anadolu beyliklerinde donanma hizmetinde kullanılan asker. Osmanlı askeri teşkilatında hafif yaya askeri. Azab, Arapçada evli olmayan, bekar erkek demektir.

İlk azab teşkilatını Aydınoğlu Umur Bey İzmir’de kurdu. Umur Bey Latinlerle yaptığı çarpışmalarda azab denilen donanma askerlerinden çok faydalandı. Osmanlılarda ise, henüz Yeniçeri Ocağı kurulmadan önce, azab teşkilatı mevcuttu. Azablar Anadolu’dan toplanmış dinç ve kuvvetli Türk gençlerinden meydana geliyordu. Bunlar; yaya, kale ve donanma azabları olmak üzere üç sınıftı.

Yaya azabları, harp vukuunda ihtiyaca göre 20 veya 30 haneden bir kişi alınmak suretiyle toplanırdı. Diğer haneler de seçilen bu azabların masraf ve iaşelerini karşılamakla mükellef tutulurdu. Askerden kaçmaması için her azabın bir kefili vardı. Kaçtığı takdirde masraf bu kişiden alınırdı. Azablar vergiden muaftılar. Kara savaşlarında düşmanın ilk saldırısını karşılamak azabların vazifesiydi. Düşmanı ilk önce ok yağmuruna tutan azablar, göğüs ğöğüse harbe girdiklerinde belli bir plan dahilinde iki yana açılırlar ve düşmanı topçu kuvvetleri ile karşı karşıya bırakırlardı. İşte bu anda Osmanlı topçusunun seri atışı sonunda düşmana öldürücü darbe indirilmiş olurdu.

Azabların Muharebe esnasında sayıları belirli olmayıp, düşmanın durumuna göre çok veya az olurdu. Ankara muharebesinde ve İstanbul’un fethinde 20.000 azab vardı.Otlukbeli savaşında Anadolu azabları 20.000 ve Rumeli azabları 10.000 kişiydi. Azablar kırmızı börk giyerlerdi. Silahları ise ok, yay ve omuzda asılı pala ile kalkandan ibaretti. Bazan da mızrak, yani kargı taşırlardı. Yaya azabları ilk dönemlerden 16. asır ortalarına kadar savaşlarda büyük hizmet verdiler.

On beşinci asrın başlarında azablar Osmanlı Bahriye teşkilatında da kullanılmaya başlandı. Bahriye azabları kabiliyetlerine göre kaptanlığa kadar yükselme imkanına sahiptiler. Bunların yedi-sekiz tanesi bir bölük sayılır ve bölükbaşısına “reis” denilirdi. Reisliğe ise “badhani” denilen yelkencilikten geçilirdi. Reisten sonra odabaşı ve ahçıbaşı gelirdi. Reis aynı zamanda gemi süvarisi olunca “vardiyan-başı” denilirdi. Süvari olan reis daha sonra kaptan olurdu. Ayrıca bölüksüz reis sınıfı vardı. Kıdemli yelkencilerin terfi sırası geldiğinde boş bölükbaşılık bulunmazsa, bunlara bir rütbe olarak reislik, yer açılınca da bölüklü reislik verilirdi. Deniz azabları arasında 150 kadar bölüksüz reis bulunurdu. Bahri azablarının bir kısmı tersanede bir kısmı da gemilerde hizmet ederlerdi. Gemilerde bulunanlara “Azaban-ı donanma”, tersanedekilere de “Azaban-ı tersane” denirdi. Azabların tersane yanında bir kışlaları vardı. Bugün buraya Azapkapı denilmektedir.

Ayrıca hudut kalelerinde yaya azablarından teşkil olunan bir azab birliği görev yapardı. Kale içinde oturan bu askerlerin bir kısmı ulufeli (maaşlı) bir kısmı timarlıydı ve her kalede belli bir mikdarı değişmez sayıda idiler. Ulufeli azab layık görülürse, timarlı olurdu. Azab teşkilatı, Sultan İkinci Mahmud Han döneminde kaldırıldı.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi



asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
30 Mart 2010       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Osmanlı askeri teşkilatında kara ve deniz hafif piyadeleri için kullanılan bir tabirdir.
Arapça'da bekar manasına gelir. XIV-XVI. yüzyıllarda Bizans, Latin ve İtalyan kaynaklarında "korsan, deniz haydudu" karşılığı kullanılmıştır. Mısır'da şehir muhafazasında görev alan askeri bir grup da bu adla anılmıştır.
Osmanlı' da azebler yeniçeri teşkilatından önce kurulmuş ve hafif okçu olarak orduya katılmıştır. Azebler deniz ve kara azebleri olmak üzere ikiye ayrılıyorlardı. Kara azebleri XVI. yüzyılın ortalarına doğru kale muhafazasında kullanılmaya başlanmış ve böylece maaşlı bir sınıf haline gelmiştir. Kale azeblerinin mevcudu kalelerin önemine göre değişiyordu. Deniz azebleri ise görev yaptıkları yerlere göre Tersane-i Amire ve donanma azebleri olmak üzere ikiye ayrılıyordu.
Deniz azebleri kadırgalarda, paşa gemilerinde, mavnalarda, kalitelerde, top, taş, ve at gemilerinde azeb neferi ve reisi olarak bulundukları gibi yelkenci, nöbetçi ve kürekçi olarak da bulunuyorlardı. Azebler ihtiyaç durumunda başka görevlerde de kullanılmaktaydılar. Azeb alınacak kimselerin güçlü kuvvetli ve savaşabilecek kabiliyete sahip olmaları gerekmekteydi. Azeb teşkilatı Sultan II. Mahmud dönemindeki askeri yenilikler sırasında kaldırılmıştır.
MsXLabs.org & OT
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
30 Mart 2010       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Yerlikulu askerinin ilk sinifini meydana getiren azepler, harplerde büyük hizmetler görüyorlardi. Ordunun ön saflarinda yer almalarindan dolayi düsman taarruzuna en çok onlar maruz kaliyorlardi.
Kelime olarak "bekâr" demek olan azep tabiri, Osmanli askerî teskilâtinda: bekâr, güçlü ve kuvvetli olan gençlerden meydana getirilmis bir askerî sinif için kullanilmaktaydi.
Klasik Osmanli ordusunda azepler, Anadolu'daki Müslüman Türklerden kurulu hafif piyade askerî birligidir. Bununla beraber yine ayni adi tasiyan ve 1450'den sonra Fâtih Sultan Mehmed tarafindan teskil olunan kale azepleri de vardir.
Osmanlilarin ilk dönemlerinden itibaren XVI. asrin yarisina kadar meydana gelen harplerde hafif okçu kuvvetlerine ihtiyaç vardi. Bu bakimdan, harp esnasinda ne kadar azebe ihtiyaç varsa tesbit edilirdi. Tesbit edilen miktar, sancaklara taksim edilirdi. Böylece ihtiyaca göre 20 veya 30 hâne (ev)den bir azep istenirdi. Istenilen azebin bekâr, güçlü ve kuvvetli olmasi lazimdi. Sancaga bagli kazalardan seçilen her azebin ücret ve masrafi onu seçen yere ait olup bu, XV. asrin sonu ile XVI. asirda her azeb için 300 akça tutmakta idi. Her azebin, askerden kaçmamasi için bir kefili vardi. Kaçtigi takdirde masraf bu kefilinden alinirdi. Azeplere verilecek para, azeb alinan yer ile halkinin servetine göre tahsil edilirdi. Sefer hazirligi esnasinda azeplerin toplanmasina "Azep çagirtmak" denirdi. Bunlarin maaslari olmadigindan harp zamanlarinda bütün vergilerden muaf sayilirlardi.
Ok, yay ve pala gibi hafif silahlarla donatilmis olan azepler, ordunun ön saflarinda bulunduklarindan ilk olarak onlar düsman hücumuna maruz kalirlardi. Bunlarin gerisinde toplar, onlarin arkasinda da yeniçeriler yer alirdi. Savas basladigi zaman azepler saga sola açilmak suretiyle topçunun rahat ates etmesine imkan saglarlardi.
Bahsimize konu teskil eden ve iki asirdan fazla büyük hizmetler ifa eden hafif piyade azepleri, XVI. asir ortalarinda, Kanunî Sultan Süleyman saltanatinin sonlarina dogru ilga edildiler. Kale azepleri ise 1826 senesine kadar hizmetlerine devam ettiler.

MsXLabs.org & OT
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
4 Haziran 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Azaplar

Osmanlı ordusunda bir asker sınıfı.

Osmanlılardan önce de Anadolu beylikleri donanmalarında azap denen askerler bulunuyordu. Osmanlılarda ise donanma ve tersane azaplarından başka; kale muhafızlıklarında kullanılan, hafif süvari olarak savaşlara katılan azaplar da vardı. Azapların evlenmeleri yasaktı.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

26 Mayıs 2011 / virtuecat Osmanlı İmparatorluğu
14 Haziran 2011 / _KleopatrA_ Taslak Konular
15 Mayıs 2012 / Misafir Taslak Konular
7 Temmuz 2012 / _KleopatrA_ Taslak Konular
20 Ağustos 2009 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu