Ziyaretçi
Osmanlı Devleti'nde Kapıkulu Askerlerine, Acemi Ocağı mensuplarına, kimi saray ve devlet görevlilerine üç ayda bir verilen maaş.
Mevâcib adı da verilen ulûfe, Dîvân-ı Hümâyun'da, veziriâzamın huzurunda verilirdi. Muntazam olarak verildiği zamanlarda ilk iki maaş, Muharrem ve Cemâzilevvelde son iki maaş ise Şâban ayı içinde veya bu ayın sonlarında dağıtılırdı. Bu suretle üç ayda bir dört defada verilmesi icap eden ulûfe, üç defada veriliyordu. Ulufe dağıtımı, mutlak surette Salı günü olurdu. Yeniçerilerin maaş defterlerine çok dikkat edilirdi. Her ulûfe dağıtımında üçer nüsha hazırlanırdı. Asıl, mükerrer, hazine ismi verilen bu defterler yeniçeri kâtip dairesinde yazılır, suiistimale meydan vermemek için ilk zamanlarda padişah tarafından kontrol edilirdi. Bu işe, Sultan Birinci Süleyman Han (1520-1566) ile Dördüncü Murad Han (1648-1687) çok fazla hassasiyet göstermişlerdir.
Maaş, kurulan divanda davalar dinlendikten sonra dağıtılırdı. Hazine önünde tevzi edilen maaş, bölük ve ortanın mevcutlarına göre ayrı keselere konurdu. Gülbank çekildikten sonra, ağa bölüklerinden başlamak üzere masa üzerinde ayrılan keseler bölüğün efradı tarafından alınırdı. Merasim bitince bunlar omuzlarına bu keseleri koyarak alayla kışlalarına giderlerdi. Kışlalarda ertesi gün her bir orta toplanarak maaşlarını alırlardı.
Hazineden alınan para ortalara gelince mutlaka sayılırdı. Fazlası hazineye iade edilir, noksan ise maliyeden tamamlanırdı. Yeniçeriler arasında hazineden haksız yere bir akçe dahi almak büyük suç sayıldığından böyle bir işe hiçbir zaman tenezzül etmezlerdi.
Ulûfe dağıtılan divanın ertesi günü Sadrazam, Paşa Kapısında, Kapıkulu süvarileriyle cebeci, topçu ve top arabacı ocaklarının maaşlarını bizzat kendisi başında bulunarak verdirirdi. Böylece bütün ocakların ulûfe dağıtım işi tamam olurdu.
Sefer sırasında ordunun maaş dağıtımı ise divandakinin aynı olurdu. Sadrazamın veya Serdâr-ı ekremin divan çadırında toplanarak maaş verilirdi. Bu sırada bulunmayanların ocakla ilgileri kesilirdi.
Ulûfe dağıtımından önce yeniçerilere saray mutfağında hazırlanan çorba, pilav ve zerde verilirdi. Yeniçeriler bir şeye küskün oldukları zaman çorba içmezlerdi. Ramazanda ulûfe dağıtılırken askerin hepsi oruçlu olduğundan çorba, pilav, zerde verilmezdi. Yalnız Ramazanın on beşinde Padişahların Hırka-i şerîf ziyaretinde Yeniçerilerle diğer Kapıkulu Ocaklarına Hırka-i şerîf ziyaretini müteakip saray matbahından (mutfağından) tepsilerle baklava verilirdi. Her ortanın gümüş meşin önlüklü aşçı ustaları tepsileri peştamala bağlar, renkli sırıklara takar, her birini ikişer kişi alıp alayla kışlalarına götürürlerdi ki buna Baklava Alayı denirdi.
Mevâcib adı da verilen ulûfe, Dîvân-ı Hümâyun'da, veziriâzamın huzurunda verilirdi. Muntazam olarak verildiği zamanlarda ilk iki maaş, Muharrem ve Cemâzilevvelde son iki maaş ise Şâban ayı içinde veya bu ayın sonlarında dağıtılırdı. Bu suretle üç ayda bir dört defada verilmesi icap eden ulûfe, üç defada veriliyordu. Ulufe dağıtımı, mutlak surette Salı günü olurdu. Yeniçerilerin maaş defterlerine çok dikkat edilirdi. Her ulûfe dağıtımında üçer nüsha hazırlanırdı. Asıl, mükerrer, hazine ismi verilen bu defterler yeniçeri kâtip dairesinde yazılır, suiistimale meydan vermemek için ilk zamanlarda padişah tarafından kontrol edilirdi. Bu işe, Sultan Birinci Süleyman Han (1520-1566) ile Dördüncü Murad Han (1648-1687) çok fazla hassasiyet göstermişlerdir.
Sponsorlu Bağlantılar
Hazineden alınan para ortalara gelince mutlaka sayılırdı. Fazlası hazineye iade edilir, noksan ise maliyeden tamamlanırdı. Yeniçeriler arasında hazineden haksız yere bir akçe dahi almak büyük suç sayıldığından böyle bir işe hiçbir zaman tenezzül etmezlerdi.
Ulûfe dağıtılan divanın ertesi günü Sadrazam, Paşa Kapısında, Kapıkulu süvarileriyle cebeci, topçu ve top arabacı ocaklarının maaşlarını bizzat kendisi başında bulunarak verdirirdi. Böylece bütün ocakların ulûfe dağıtım işi tamam olurdu.
Sefer sırasında ordunun maaş dağıtımı ise divandakinin aynı olurdu. Sadrazamın veya Serdâr-ı ekremin divan çadırında toplanarak maaş verilirdi. Bu sırada bulunmayanların ocakla ilgileri kesilirdi.
Ulûfe dağıtımından önce yeniçerilere saray mutfağında hazırlanan çorba, pilav ve zerde verilirdi. Yeniçeriler bir şeye küskün oldukları zaman çorba içmezlerdi. Ramazanda ulûfe dağıtılırken askerin hepsi oruçlu olduğundan çorba, pilav, zerde verilmezdi. Yalnız Ramazanın on beşinde Padişahların Hırka-i şerîf ziyaretinde Yeniçerilerle diğer Kapıkulu Ocaklarına Hırka-i şerîf ziyaretini müteakip saray matbahından (mutfağından) tepsilerle baklava verilirdi. Her ortanın gümüş meşin önlüklü aşçı ustaları tepsileri peştamala bağlar, renkli sırıklara takar, her birini ikişer kişi alıp alayla kışlalarına götürürlerdi ki buna Baklava Alayı denirdi.