Arama

Rule of Rose (Playstation 2)

Güncelleme: 3 Mart 2007 Gösterim: 2.689 Cevap: 0
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Rule of Rose

Sponsorlu Bağlantılar
ruleofrose

Yazı için Gökhan Kılcı'ya teşekkür ederiz.

Son yıllarda firmaların gerilim içerikli oyunlarda çocukları kullanmaları pek bir moda oldu ve ne yalan söyleyeyim artık, çocuklardan korkmaya başladım. Gecenin bir yarısı elektrik lambasının altında öylece oturan ve üzerindeki kırmızı robadan elbisesiyle bana doğru bakan bir kız çocuğundan korkuyorum. Hep bu Japonların yüzünden. Üstüme gelmeyin.

Bu yılın başlarında ön incelemelerini okuduğum ve çıkmasını dört gözle beklediğim Rule of Rose nihayet piyasada. Hikaye 1930'lu yılların İngiltere'sinde, kendilerini "Red Crayon Family" olarak adlandıran bir grup kızın yön verdiği karmaşık bir dünyada geçiyor. Her şey, 19 yaşındaki genç bir kız olan Jennifer'a, bir erkek çocuğun otobüsten inmeden evvel bir dergi verip aniden uzaklaşmasıyla başlıyor. Jennifer'ın bindiği otobüs ıssız bir yerde duruyor ve Jennifer ne yapacağını şaşırmış bir halde çocuğu takip etmeye başlıyor. Bir süre sonra "Rose Garden" adlı bir malikaneyle karşılaşıyor. Malikanenin avlusunda, kafalarına kese kağıdı geçirmiş iki
çocuğun ellerindeki sopalarla yerdeki çuvala vurduğunu görüyor ve bu durum Jennifer'ın (tabi aynı zamanda sizin) hiç hoşuna gitmiyor. Yanlarına gittiğinde çocukların malikaneye girdiğini görüyor ve onları takip etmeye başlıyor. Başına geleceklerden habersiz bir şekilde malikaneyi geziyor ve bir süre sonra üzeri kapalı bir mezar ve hemen yanında toprağa saplı bir kürek görüyor. Merakla mezarı kazmaya başlıyor. Tabutu açıyor ve çocukların avluda hırpaladıkları, dolu olduğunu hissettiği o çuvalla karşılaşıyor. Sonrasında ise çocukların bir şekilde oyununa geliyor ve kendisini çuvalla birlikte tabutun içinde buluyor. Red Crayon Family, yani kızlar Jennifer'ı yakaladıktan sonra onu Rose Garden'da hapsediyorlar ve asıl macera şimdi başlıyor.

Uçan bir balina mı?

Bahsi geçen Rose Garden'ın (yani malikanenin) üzerinde aynı zamanda uçan bir balina var. Evet yanlış duymadınız. Zaten oyunun büyük bir bölümü bu balinanın içinde geçiyor. Zeplin gibi desek daha doğru olur ama şekil olarak balinayı andırıyor. Red Crayon Family üyelerinin kurduğu sistemli bir düzen var. Jennifer, bu karmaşık dünyadan kurtulmak için Red Crayon Family üyelerinin kurallarına uymak zorunda. Aksi taktirde kızlar, kontrol ettikleri dünyanın içinde Jennifer'ın sonunu getirebilir. Red Crayon Family, her biri ayrı bir güzel olan beş kişiden oluşuyor; Diana, Meg, Amanda, Elenor ve Wendy. Her biri ilk bakışta birer güzellik abidesi gibi görünse de, haddinden fazla yaramazlar. Türlü oyunlarla Jennifer'ı kandırmaya çalışıyorlar. Açmaya çalıştığınız kapıların ardından aniden çıkıp kapıyı tekrar kapatıyorlar ve ne yalan söyleyeyim beni ilk başlarda korkutuyordu. Fakat bu durum bazen o kadar sık tekrarlanıyor ki bırakın korkutmayı, canınızı sıkmaktan öteye gidemiyor...

Tüm oyun boyunca Jennifer'a eşlik eden şirin mi şirin bir de köpek var. Haunting Ground'da da Fiona'ya eşlik eden bir köpek vardı. Hatırladınız değil mi? Lakin Jennifer'ın köpeğinin kontrolü daha kolay. Brown adındaki bu köpeğin yanımıza gelmesi için yuvarlak, durması için kare tuşunu kullanıyoruz. Git emrini ise üçgen ile veriyoruz. Oyun boyunca Brown sahibini sürekli korumaya çalışıyor.



930042 20060922 screen005


Karşımıza çıkan garip görünüşlü yaratıkların üzerlerine atlıyor, bulmacalarda size yardım ediyor ya da alınması gereken bir cisim gördüğünde hemen o bölgeyi koklamaya başlıyor. Tabi yeri geldiğinde çeşitli silahlarla Jennifer da kendini koruyabiliyor. İşin garip ama güzel olan kısmı, bütün bunlar gerçekleşirken Brown hiç zarar görmüyor. Bu konuda bir endişeniz olmasın. Bu yüzden oyunun aksiyon kısmı gayet kolay. Yapımın macera yönü ise bulmacalar üzerine kurulu. Brown'da bu konuda bize bayağı bir yardımcı oluyor.

Atmosfer güzel ama eksik olan bir şeyler var

Oyuncuya yansıtılmak istenen o ürkütücü atmosfer gayet güzel kotarılmış. Fakat bu durum ne yazık ki bir Silent Hill'deki kadar sizi derinden etkileyemiyor. Anlık korkular hissediyorsunuz tabi ama bu duyguyu oyun genelinde yaşayamıyorsunuz. Bu yüzden Rule of Rose'dan bir Silent Hill kalitesi beklemeyin. Aslında yapımcıların bu anlamda büyük çabalar içine girdiklerini de sanmıyorum. Zira öyle bir çabaları olsaydı Brown'ı dahil etmezlerdi.

Teknik açıdan Rule of Rose'un grafikleri ilk bakışta göz okşuyor. Oyunun genelinde soluk renkler kullanılmış. Ama bu, grafikler ve atmosfer üzerinde olumsuz bir etki yaratmamış. Ara demo'lar da yakın çekimde görülen mekanlar pek iç açıcı durmuyor. Çözünürlüğün de düşük olmasıyla birlikte hakikaten kötü görünüyorlar. Gene de mekanlar ve atmosfer kesinlikle 1930'lu yılların İngiltere'sini çok iyi yansıtıyor. Jennifer'ın ve diğer karakterlerin ara demo'larda ne kadar detaylı modellendiği dikkati çekiyor. Karakterler o kadar detaylı modellenmiş ki, yüz mimiklerinden o anki ruh hallerini anlayabiliyoruz. Ara videolar harika. Her biri özenle hazırlanmış. Fakat gösterilen bu özeni animasyonlarda göremedim. Jennifer bazı kapıları, dolapları ya da çekmeceleri açarken elini bile kullanmıyor. X tuşuna basıyorsunuz ve sadece açılıyor. Saldırı sistemi ise tam bir animasyon katili. Silah niyetine elindeki çatalı bir kullanışı var, resmen komedi. Kısaca animasyonlar berbat.

Güller

Rule of Rose'un müzikleri hakikaten kaliteli yapımlar. Her biri profesyonel müzisyenlerin eseri. Oynarken arka planda çalan müzik kulağa hoş geliyor, fakat sürekli aynı müziği duymak can sıkıyor. Peki ya sesler? Ben pek ses duymadım. Arada bir Jennifer birileriyle konuşuyor o kadar. Yazık olmuş hakikaten.

Kara kalem tarzında hazırlanmış olan menülere resmen aşık oldum. Ana menüde el yazısı ve fonda gül yaprakları eşliğinde çalan müziği uzun uzun dinlemelisiniz. İnsanın ruhunu okşuyor...

Yazık olmuş...

Aslına bakarsanız Rule of Rose çok daha iyi bir yapım olabilirdi. Bu harika senaryoya yazık olmuş. Oyunun genelinde bir monotonluğun olması en büyük hayal kırıklığı oldu benim için. Kötü animasyonlar, detaysız mekanlar, vasatın altındaki sesler... Bu tarzda oynayacak başka oyununuz kalmadıysa alın oynayın. Türe yeni başladıysanız Silent Hill 2'den başlayın. Uzun bir bekleyişin sonunda resmen hayal kırıklığı oldu.




Benzer Konular

8 Temmuz 2008 / KisukE UraharA Müzik ww
24 Ekim 2015 / RuffRyders Müzik ww
15 Aralık 2015 / Revenger Spor ww