Süper kahraman hikayeleri bana hep ilginç gelmiştir. Filmler veya oyunlar olsun zaten ana karakter olarak süper kahraman olma mertebesine erişmiş karakterimiz, bunun üzerine bir de süper güçler elde ederse artık bir anlamda nirvanaya ulaşmışlardır.
Üstelik bu, oyunlarda daha bir belirginleşiyor sanki. Bu yüzden olsa gerek, süper kahraman oyunları pek yenilik vaadetmese de genelde ortalamanın üzerinde bir başarıya sahiptirler.
Prototype’ın ilk oyununu yaklaşık bir sene kadar öncesinden takip etmeye başlamıştım sanırım. Çıkana kadar o kadar çok büyütülmüştü ki, gözümüzde bir başyapıt çıkacağından neredeyse emindik. Günler geçti, oyun çıktı ama beklediğimiz bu değildi. Başyapıt olamamasına rağmen, yine de iyi bir oyundu. Benim ise gözümdeki tek eksiği hikayesinin sığ olmasıydı.
İkinci oyunda ise tanıtım videolarından takip ettiğimiz üzere, karşımızda ilk oyundaki karakterimizi düşman olarak alan bir oyun duruyordu. Açıkça söylemek gerekirse oyun çıkmadan önce pek bir beklentiye sahip değildim. Sonuçta Alex Mercer karakterini yok etme fikri basitti, hatta ikinci oyunun çıkmasının ana nedeninin finans olduğu konusunda beni şüphelendirmişti.