Arama

Meditasyon

Güncelleme: 3 Aralık 2008 Gösterim: 6.470 Cevap: 4
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
24 Nisan 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Meditasyon

Sponsorlu Bağlantılar

Meditasyonun anlamı

Meditasyon, Raja Yoga'nın yedinci basamağı Hatha Yoga çalışmalarının son basamağındaki uygulamadır. Meditasyon bir şuur akışıdır, şuurun bir sıçrayışı, bir çekişi ya da itimi değildir. Meditasyon, benlik-analizi veya yaşamın ideallerine olan adanma denilebilecek kişinin kendi Özben'ini samimi olarak araştırması yoludur. Hatha Yoga Pradipika’ da meditasyon “aklın doğal durumu” olarak ifade edilmektedir.

Meditasyon, yoganın temel taşlarından biridir. Yoga ile ulaşılacak, evrenle birleşip bütünleşme haline meditasyon uygulaması olmadan gelmek mümkün değildir. Bu meditatif hal aslında pek çok dinin pratikleri içinde yerini bulmuş bir uygulamadır. Örneğin, İslam Sufizminde benzer uygulamalara sıklıkla rastlanmaktadır ki, en bilinen örnek “sema” meditatif hal sağlanmadan uygulamada devamlılığın kolay kolay gerçekleşmeyeceği bir çalışmadır. Yogada uygulanan mantraları, yani kutsal sözleri tekrarlayarak gerçekleştirilen meditasyonun sufizmdeki karşılığı “zikir”dir. Uygulamada solunuma ya da sema veya duaya odaklanma gibi farklılıklar olsa da, meditatif hale geçildiğinde karşılaşılan fizyolojik değişimler aynıdır. Bunu yanında her iki meditasyon esnasında da kişilerin neşeli, güçlü duygular, zamansızlık hissi, farkındalıkta artış, zihinsel dinçlik, iyi olma hissi ve genel gevşeme hissettiklerini ifade ettikleri görülmektedir.
Meditasyon teolojik felsefedeki görüntüsünün dışında gündelik yaşamda kolaylıkla yer alabilmiş bir mental aktivitedir. Duyulardan kaynaklanan düşüncelerin artık söz konusu olmadığı bir bilinç durumudur ki buna göre, meditasyon düşüncenin konsantre olunan konuda doğru ve düzenli akışı olup konsantrasyonun hemen arkasından ortaya çıkan hal olarak ifade edilmektedir.




Türleri

Meditasyon, uygulayıcısı tarafından kendi kendine ve kendi içsel varoluşunda keşfedilecek nihai noktayı hedefler. Bu ise konsantrasyonun (dhrana) ötesinde bir haldir (dhyana) ve konsantrasyonun devamlılığı sonucunda oluşan düşüncesiz kalma ile başlar. Dolayısıyla bu kendine kendine ulaşılması gereken hal için şüphesiz çok çeşitli yöntem ve teknikler gelişmiştir. Bunlardan sık rastlanılanları belli bir objeye konsantre olunarak, solunma konsantre olunarak, belli bir mantranın(kutsal sözün) tekrarı ile, düzenli ses, müzik yada tınıların dinlenmesi ile vb şekilde gerçekleştirilen meditasyonlardır.




Meditasyon üzerine araştırmalar

Meditasyonun hem zihinsel bir aktivite hem de bu aktivitenin ardından ulaşılan bir “bilinç hali” olduğu 1970’lerde yapılan çalışmalarda ortaya koyulmuştur. Yapılan çalışmalarda meditasyon yapanlarda tıpta mevcut olan uyku, uyanıklık ve rüya bilinç düzeylerinden farklı bir dördüncü bilinç düzeyi gözlenmiştir.
Yapılan bir başka araştırma da ise meditasyonun beyin dalgaları üzerinde etkileri araştırılmıştır. Buna göre denekler üç grupta toplanmış, ilk grubu meditasyon yaparak kurtsal kitaplarda ifade edilen kriterleri sahip olanlar, ikinci grubu meditasyon yaparak kendi bilinçlerinde gelişme gözleyenler ve üçüncü grubu ise hayatlarında meditasyonu hiç denemeyen denekler oluşturmuştur. Meditasyon esnasında beyin dalgaları ölçülen deneklerden elde edilen sonuçlar göstermiştir ki bilinçte rahatlamış/medite olmuş düzeye erişen her denekte beyinlerinin ön loblarında (frontal lobe) alfa dalgalarının yükseldiği gözlenmiştir.
Budist rahipler üzerinde yapılan bir çalışmadaki bulgular, düzenli meditasyon yapan bu rahiplerin dikkat, hafıza, öğrenme ve bilinç algısı gibi zihinsel süreçlerin dahil olduğu “gama dalgası” aktivitelerinde daha gelişmiş olduklarını göstermiştir


Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
22 Mart 2007       Mesaj #2
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Meditasyon

Sponsorlu Bağlantılar
Meditasyon, bir sey üzerinde derin ve kapsamli bir sekilde düsünmek demektir. Bir seyin asil gerçegine kavusmak amaç ve umuduyla, zihne dolan gereksiz fikirleri geri göndererek, o anda cevap beklenen sorunun açikliga kavusturulmasina çalismaktir. Daha da açacak olursak insanin asil ruhsal benligiyle irtibata girmesidir. Asil hedeflenen amaç budur... Ancak her zaman bu amaç gerçeklesmez...

Bu uygulama metodunun Hint Dinleri'ndeki ibadetlerin önemli bir kismini teskil ettigi söylenirse de, sadece Hint Dinleri ile kisitli kalmamistir. Söz konusu teknikler birçok toplum tarafindan kendi dinsel ve geleneksel anlayislarina uyarlanarak kullanilmistir. Meditasyon esnasindaki düsünme eylemi eforsuz bir eylem olarak tanimlanir... Kendiliginden bir akis içinde, belli bir ilham alinarak yeni seyler ögrenme ve kavrama imkani saglanabilir... Konunun bu yönü, çalismanin sonuçlariyla ilgili püf noktasini olusturur.

Arzu edilmeyen sonuçlarla karsilasilip karsilasilamayacagini belirleyen nokta iste burasidir. Bu noktada deneyimcinin ruhsal kültürünün ve teorik bilgi düzeyinin çok yüksek olmasi gerekir...
Bu konuya tekrar dönecegiz...

Meditasyon esnasinda zihin ve beden serbest tutulur. Düsünce bir an için, kendi konusunun disina çikma eylemi gösterirse, aklin müdahalesi ile sükûneti yitirmeden yeniden ilk konuya geri dönülür.
Burada esas olan: Sükunet içinde kalabilmek ve konuyla ilgili sezgileri alabilmektir...

Tufan öncesi uygarliklardan olan Atlantis ve Mu Uygarliklari'ndan tutun, eski Kristof Kolomb öncesi uygarliklarindan olan Aztek, Inka, Mayalar'a... Avusturalya yerlilerinden, Afrika Kabileleri'ne... Ve oradan da Avrupa ve Asya'daki toplumlara varincaya kadar dünyanin hemen her yerinde kismen metodlari degistirilerek ama temel metot ayni kalmak üzere, yaklasik 100 civarinda meditasyon yapma çesidi vardir.

Islamiyet'in, Tasavvufi çalismalarinda ve özellikle de Sufi ekollerinde meditasyondan yararlanabilmek için, çok kapsamli ve çok degisik teknikler gelistirilmistir.

Bireylerin belli sirlara kavusabilmelerine yardimci olabilmek için bir zamanlar kullanilan bu teknikler, Sufi Okullari'nda, egitilmekte olan ögrencinin üzerinde son derece yararli sonuçlar meydana getirebiliyordu. Diger toplumlarin inisiyatik gizli yani batini çalismalarinda oldugu gibi gerçekten de, bu teknikler Sufi Okullari'nda, bireyi özgür bir hale getirerek, bireyin kendisiyle, asil benligi arasindaki köprüyü kurmasina yardim ediyordu.

Ancak burada göz ardi edilmemesi gereken çok önemli bir püf noktasi vardir:
O dönemlerde uygulanan bu teknikler, bireyin içsel gelismesinde, sirlara kavusmasinda ya da günümüz anlayisiyla ifade edecek olursak; "kendini tanimasi" ve "kendini bilmesi" yolunda yapilan çalismalarindan sadece bir tanesiydi... Meditasyonla birlikte uygulanan ve birbirini tamamlayan baska çalismalar da vardi.

Ancak sunu kesin olarak ifade etmemiz gerekir ki, o dönemlerdeki bu basarili çalismalarin yürütüldügü zamanlarda bile, bu çalismalardan zarar görenler olmustur. Ancak konunun bu yönü üzerinde yurdumuzda çok az durulmustur...

Konuyu biraz açalim...
Bu tekniklerin son derece dikkatli uygulanmasi gerektigini çok iyi bilen o devrin mürsitleri, müritlerini sürekli olarak kontrol ederlerdi... Zikir çalismalarina hangi ögrencinin ne zaman baslamasi gerektigini, ne kadar süre ile günde kaç defa uygulamasi gerektigini ve bu zikir çalismasinda hangi ögrencinin hangi mantrayi kullanacagini büyük bir titizlikle belirlerlerdi. Zaman zaman tehlikeli bir gelisme fark ettikleri an, belli bir süre, o ögrenciye zikir çalismasi derhal biraktirilirdi. Hatta uygun görmedikleri bazi ögrencilerine hiç bir zaman zikir çalismalari yaptirilmazdi.

Eski devirlerdeki bütün toplumlar, konunun ciddiyeti üzerinde ve dogurabilecegi arzu edilmeyen sonuçlarla ögrencilerin karsilasmamalari için büyük bir titizlikle durmuslardir.

Örnegin Buda, ögretisini çevresine aktarirken; anlayista, düsünmede, konusmada, davranis biçimlerinde, geçim düzeninde, manevi çabada, konsantrasyonda ve son olarak da meditasyonda yapilabilecek yanlisliklara insanlarin dikkatlerini çekmistir.

Temeli ayni olmakla beraber, birbirinden oldukça farkli yaklasik 100 civarinda meditasyon tekniklerinin bulundugundan sözetmistik. Bunlardan belli bir bölümü zikre dayali tekniklerdir. Yani seçilen bir kelime ya da cümlenin meditasyon esnasinda tekrar edilmesi prensibine dayanir... Sufiler de böyle bir teknik kullanmistir.

Sufi Okullari'nda Allah'in isimleri, en çok kullanilan temel mantralardandi. "La ilahe illallah", "Ya hay" gibi mantralar; Sufi Dervisleri'nce en fazla kullanilan, tercih edilen zikirlerdi. Sufiler genellikle bir merkez etrafinda daire seklinde halkla olustururlar; bazen oturarak, bazen ayakta ritmik hareketlerle toplu halde bu zikir çalismalarini gerçeklestirirlerdi.


Sufilerin uygulamis olduklari zikir çalismalarinin baslica iki sekli vardi:
Zikr-i Cehri dedikleri yüksek sesle uyguladiklari ve Zikr-i Kalb-i dedikleri alçak sesle veya tamamen sessiz içten söyleyerek uyguladiklari olmak üzere... Baslarindaki gerçekten bilgili ve konusunun ehli olan mürsitleritleriyle birçok Sufi Okullari, uzun yillar çok basarili sonuçlarin elde edildigi çalismalarini sürdürmüslerdi...

Fakat zamanla, isle - batinilikle mesgul olunan bu yerler, özelliklerini kaybetmeye ve dejenere olmaya basladilar. Belli bir süre sonra ise, tamamen disla ugrasan yerler haline gelince de fonksiyonlarini artik göremez bir hale dönüsmüslerdir.

Günümüzde artik böyle tarikatlar yok. Günümüzdekiler tamamen seriatçi kisveleriyle batini hiç bir çalisma yapmaksizin siyasetle mesgul olmayi tercih etmislerdir... Günümüzdeki bu seriatçi tarikatlar, Sufiler'in etkin olduklari dönemde de vardi ve Sufilerle mücadele içindeydiler. Hatta Sufileri din disi kisiler olarak göstermekteydiler. Günümüzde hala bu seriatçi tarikatlar, geçmiste yapilan o batini çalismalari siddetle elestirmeye ve karalamaya devam etmektedirler. Bu nedenle günümüzdeki seriatçi tarikatlarla o devirdeki Sufi-ler'in karistirilmamasi gerekir. Sufiler batini bir gruptu... Daha sonralari onlarin da belli bir kismi dejenere olarak seriatçi bir kisveye bürünmüs olabilirler... Ancak o devirde durum farkliydi... Bu iki meselenin birbirine karistirilmamasi gerektigini hatirlatmayi, kendime tarihi bir borç biliyorum.

Tekrar konumuza dönelim...
O ilk dönemlerindeki basarili çalismalarin yürütüldügü dönemlerde bile, zikir çalismalari sirasinda zihinsel dengesi bozulan bir çok ögrenci olmustur... Bunlara yolun mecnunlari ismi verilmistir. Her Sufi Ekolü'nün mecnunlari vardir. Bu neden böyle olmustur... Iste zaten bunu ortaya çikartmaya çalisiyoruz...

Simdi geçmisteki uygulamalari bir kenara birakarak, günümüzdeki meditasyon uygulamalarin insanlar üzerinde meydana getirebilecegi olumlu ve olumsuz etkilere kisaca bir göz atalim.

Uygun bir teknik seçildigi taktirde meditasyonun insanlar üzerinde saglayabilecegi olumlu etkileri maddeler halinde su sekilde siralayabiliriz:
1- Vücut ve beyin üzerinde bir rahatlama etkisi.
2- Sinir sisteminin gerginlikten kurtularak daha dengeli bir zihinsel yapinin olusmasiyla, yasam içinde karsilasilan zorluklara dayanabilme ve bu zorluklarin üstesinden gelme yeteneginin gelismesi.
3- Zihinsel ve fiziksel enerjinin artisi.
4- Sezgilerin kuvvetlenmesi ve içe dogus tarzinda bir takim bilgilerin kendiliginden elde edilmesi...

Evet... Bunlar muhtemel olumlu etkiler olarak siralanabilir...
Ayrica düzenli olarak meditasyon uygulayan kisinin uykuya olan ihtiyacinda bir azalma görülür ve daha az uyuyarak yasamim sürdürebilir. Ancak surasi da bir gerçektir ki, herkesde meditasyon ayni etkiyi meydana getirmez.

Ayni metot bir kimsede gerek zihinsel, gerekse fiziksel yönde son derece olumlu gelismelere sebebiyet verirken, yine ayni metod bir baska kimsede çok ciddi zihinsel bozukluklara sebebiyet de verebilir.

Günümüzde bunun hatiri sayilir derecede örnekleriyle karsilasilmistir. Bunun en büyük sebebi herkesin kendisine has farkli psisik ve fizyolojik bir bünyeye sahip olmasindan dolayidir. Bu nedenle her meditasyon teknigi herkesde ayni sonucu vermez.

Meditasyondan yararlanabilmek için herkesin bünyesine en uygun teknigi seçmesi sarttir.

Bu teknigin seçilme islemi, meditasyonu yapacak birey tarafindan yapilamiyorsa, bu seçimin meditasyonu uygulatacak kisiler tarafindan yapilmasi gerekir. Bilgi ve deneyimi bu seçimi yapmaya yeterli olmayanlarin bu ise kalkismalari, son derece ciddi sorunlarin yasanmasina sebebiyet verebilir.

En riskli çalismalar ise, belirli kelimelerin tekrar edildigi mantraya dayali metodlarin uygulandigi tekniklerdir.

Mantraya dayali bir teknigin uygulanmasinda en fazla dikkat edilmesi gereken nokta, mantra olarak kullanilacak kelimenin titresimsel yapisiyla, o mantrayi kullanacak kisinin psisik yapisinin uyum içinde olup olmadiginin tespit edilmesidir.

Bu seçim isini yapacak kisinin Duyular Disi Algilamalari'nin son derece gelismis olmasi gerekir. En azindan bir durugörü yeteneginin olmasi sarttir...

Bir zamanlar bu seçim islerini gerçeklestirebilecek düzeyde ögretmenler mevcuttu, ancak günümüzde tamamen ticari bir boyutta ele alinan yerlerde bu seçimin ne derecede yapilabildigi ayri bir tartisma konusudur. Konunun ciddiyeti özellikle devlet yetkililerimiz tarafindan biliniyor olsaydi, zannediyorum ki, bu tür rastgele uygulamalara belirli bir disiplin getirirlerdi. Bu, aynen tip konusunda yeterli bilgi sahibi olmayan bir kimseye, beyin ameliyatini yaptirmak kadar tehlikelidir.

Diyelim ki, kisinin psisik yapisiyla dogru bir mantra tespit edilebildi. Ve bu mantrayla çalisilmaya baslandi... Risk artik bitmis midir? Hayir... Bu sefer de bir baska risk kapida beklemektedir...

Mantra olarak kullanilan sözcük seçildikten sonra o sözcügün üzerine çok özel ve çok az sayidaki insanin bildigi metodlarla, yogun pozitif enerjiler yüklenir. Bu yöntemin temeli sizlere aktarilan suya manyetik enerjilerin yüklenmesine benzer.

Ve ondan sonra bu mantra birisine verilir. Sonra o da baslar bu mantrayi kullanmaya...

Ancak bu mantranin üzerine yüklenen enerji belli bir süre sonra tükenmeye ve karsitina dönüsmeye baslar. Belli bir noktadan sonra mantranin üzerinde yogun olarak negatif enerjiler birikmeye baslar...

Iste en büyük tehlike çanlari da bu noktadan itibaren çalmaya baslar... Eger aninda farkedilmezse önüne geçilmesi mümkün olmayan zihinsel arazlarin ortaya çikmasi kaçinilmazdir. Özelllikle tekrar altini çizerek söylüyorum ki, hemen farkedilirse telafisi mümkün olan bu müdahalede biraz gecikil-digi taktirde, geriye dönülmesi ve düzeltilmesi mümkün olmayan zihinsel bozukluklarin ortaya çikmasi engellenemez.

Meditasyon yapan kisinin, böyle bir durumla karsilastigini derhal anlayacak bir klavuza ihtiyaç vardir. Bu noktadan itibaren ya yeni bir mantra verilmeli ya da eski mantranin kullanilmasi gerekiyorsa, yeniden sarj edilmelidir.

Bütün bunlar meditasyon ögrettiklerini iddia eden günümüzün ticari kökenli yerlerinde uygulanabiliyor mu? Bu konuda da ciddi tereddütlerimizin oldugunu söylemek zorundayim...

Simdi buraya kadar aktarmaya çalistigimiz bütün bu risk faktörlerinin 4/4 'lük halledildigini bir an için düsünecek olursak bu sefer de baska bir meseleyle karsi karsiya geldigimizi görürüz.

Diyelim ki; bütün sartlari olumlu bir sekilde yerine getirebildiniz. Uygun bir teknik tespit ettiniz, basinizda da bu isten çok iyi anlayan uzmanlar var. Her sey halloldu mu?
Hayir...

Meditasyon çok eski devirlerden beri uygulanan kendim bilme çalismalarindaki yöntemlerden sadece bir tanesidir diye bir tanimlama getirmististik. Bu tanimlamayi kendi zihnimizde üretmedik. Bu tanimlamayla, eski batini çalismalari birazcik dahi inceleyen hemen herkes karsilasabilir. Tek basina uygulandiginda kas yapayim derken göz çikartmak her zaman için mümkündür.

Meditasyon yapan bir kimsenin disardan tesir ve etki alma kapasitesi genisler. Yani daha teknik bir tabir kullanacak olursak "psisik kanallari" açilir. Ne demek istedigimi bu konuda çalisanlar gayet iyi anliyorlardir. Zaten unutmayin ki meditasyonda amaç kanallarin açilmasidir. Aksi taktirde meditasyonun asil gayesi olan; insani öz benligiyle bulusturmasi mümkün olamaz.

Iste bu noktadan itibaren yine çok büyük bir baska tehlike çanlarinin sesleri duyulmaya baslar. Açilan bu kapidan çok farkli ve istenmeyen parazit enerjilerin girmesi her zaman için ihtimal dahilindedir.

Gene eski dönemlerden örnek vermemiz gerekecek... Eskilerden örnek veriyorum... Çünkü meditasyon eskilerde kullanilan ve dogrusunu söylemek gerekirse, günümüzde çok fazla geçerligi kalmamis olan bir yöntemdir.

Geçmisteki tüm inisiyatik çalismalarda ögretmen; ögrencilerinde meydana gelen gelismeleri psisik olarak duyular disi algilamalariyla kontrol etmekteydiler... Bu denetlemeyi yapan ögretmen, ögrencilerini sürekli bu alanda da her hangi bir tehlikeyle karsilasmamasi için kontrol altinda tutardi. Hatta meditasyonu sirasinda onu dis tesirlerden koruyabilmek için manyetik alani içine alirdi...

Peki bu anlamda bir kontrol, günümüz meditasyon ögreten ticarethanelerinde yapilabiliyor mu? Bu anlamda da ciddi soru isaretlerin mevcut oldugunu söylemek zorundayim...

Sayilari 100 civarinda bulunan meditasyon tekniklerinden, ülkemizde en fazla bilineni ve en fazla duyulani Transandantal Meditasyon denilen ve kisa adiyla TM olarak nitelendirilen bir tekniktir... Ve bu da mantraya dayali bir tekniktir... Yukarida anlatmaya çalistigimiz bütün bu risk faktörlerini ortadan kaldirdiginiza inaniyorsaniz mesele yok... Ama bize sorarsaniz mesele çok...

Buraya kadar mantradan çok söz ettik. Mantrayi bu kadar etkin yapan sey nedir, diye düsünen okurlarimizin olabilecegini dikkate alarak bu soruyu biraz açalim diyoruz... Bakalim altindan neler çikacak...

Mantranin gücü onun sesinde gizlidir... Diyelim ve seslerin bünyemiz üzerindeki etkilerini görelim...


Etkileri ve KULLANIMI


Tüm inanç sistemlerinde karsimiza çikan dua ve ilahilerin kullanilis gayesi sesin meydana getirdigi etkilerden yararlanabilmek içindir. Etnoloji ve Teozofi arastirmacilari bunu majik bir uygulama olarak ele alirlar. Ve adina "ses majisi" derler... Dünya üzerindeki en eskisinden en yenisine kadar bütün dini egitim sistemleri bu bilgiyi kullanmislardir.

Ilahilerin, dualarin, zikir ve mantralarin ortaya çikislari ve kullanilis sebepleri tamamen buna dayanir. Ancak bu bilgi günümüzde birçoklari tarafindan unutuldugu için ibadet Türkçe mi olsun, Arapça mi olsun tartismalari sürüp gitmekte ve hiç kimse buna dogru dürüst bir açiklama getirememektedir. Yeri geldigi için hemen söyleyelim: Bu sizin ibadetten ne beklediginize baglidir. Amaciniz sadece inanan bir müslüman olarak Allah'a kulluk etmek ve sonunda cennete gitmekle noktalanacak bir süreci yasamaksa, hiç merak etmeyin Türkçe de olsa, Arapça da olsa hiç farketmeyecektir!...

Ancak ibadetten anladiginiz gerçek anlamda meditatif ve konsantratif bir çalismaysa, iste o zaman sizin için çok sey farkedecektir kuskusuz... O zaman siz zaten dua ve ibadeti çok daha farkli bir yapida ele alacak ve metafizik bir anlayisla farkli bir dünyanin kapilarini açacaksiniz...

Daha ibadetin ne oldugu ve ne maksatla ibadet edildigi çogunluk tarafindan anlasilamadigi için, bu tartismalar da bir türlü yerli yerine oturtulamiyor. Bu tartisma içinde olanlar için söylüyorum: Önce ibadetin ne oldugu ve ne olmadigi anlasilirsa bu sorulara daha gerçekçi cevaplar getirebilir...

Kendinizi rahat hissedeceginiz bir yerde, kendi kendinize uygulayabileceginiz pratik bir metotla seslerin gücünden siz de yararlanabilirsiniz: Bu egzersizin temeli, ses enerjisinin bilinçli kullanimina dayanir. Simdi aktaracagimiz teknikle siz de bedeniniz üzerinde olumlu bir etki meydana getirebilirsiniz...

Evinizde rahatsiz edilmeyeceginiz, bir odada sirtiniz dik duracak bir sekilde oturun. Günlük yasamin üzerinize yüklemis oldugu her türlü baskiyi o an için bir kenara birakin... Düsüncelerinizi kendi haline birakin. Nefes alma egzersizleriyle hafif bir gevseme içine girin...

Bu asamadan sonra derin bir nefes alarak 3'er defa olmak üzere, sirayla asagidaki harfleri nefesinizin sonuna kadar sesli bir sekilde söyleyiniz:
A
E
OU
O
I

Size büyük bir enerji, denge, ahenk ve huzur saglayacak olan bu metod, ayni zamanda iç organlariniza gerçek anlamda bir masaj etkisinde de bulunacak ve fizyolojik bazi rahatsizliklariniz üzerinde olumlu bir etki saglayacaktir.

Su anda sizlere aktarmaya çalistigimiz metod ayni zamanda sesle tedavi tekniklerinden bindir. Hemen belirtelim, bu teknik yurtdisindaki birçok hekim tarafindan tip alaninda, hastalarini tedavi etmek ve baski altindan kurtarmak için etkin bir sekilde kullanilmaktadir.

Gelelim harflerin titresimsel özelliklerine ve bünyemizde yapmis olduklari fonksiyonlara:
A sesi akcigerlerin üst kismi üzerine ve beyine etki yapar. Bu Hristiyanlar'in ruhani ayinlerinde bolca kullandiklari, huzur verici bir ses olarak bilinir.

E sesi bogaza, ses tellerine ve güçlenmesi için Troid üzerine etki yapar. Her birisi arka arkaya üç defa çikarilan bu sesler, ait oldugu dokular içinde, besleyici bir kan birikmesine sebep olur.

OU sesi bütün karin organlari üzerine etki yapar: Mide, karaciger, karnin alt kismi ve ince bagirsaklarin çalismasini düzenledigi gibi, onlarin peklikten kurtulmalarina da yardimci olur.

O sesi agir ve derin olarak çikarildiginda, bütün gögüs kafesini titretir ve akcigerleri harekete getirir. Onun etkisi ince bagirsaklara ve eger onu; sonuna kadar nefes vererek iyice çikarirsaniz, cinsel güç üzerinde de etki yapar. Psisik düzeyde iç huzuruna, genis bir konsantrasyona sebep olur ve insana dinamizm verir. Ona, ikinci bir ses ekleyerek, etkisin de arttirabilirsiniz: OM...

OM, Hindu yogileri tarafindan kozmik ses olarak nitelendirilmis bir sestir. Kafatasi sinirlerini ve kubbesini titrestirir. Eger bu sihirli ses üzerine iyice konsantre olunursa, zihinsel fonksiyonlarinizin hissedilir derecede berraklastigini far-kedebilirsiniz.

I bu serinin son sesidir. Uzun bir sekilde, hafifçe dudaklarda bir gülümseme meydana getirerek çikarilmasi gereken "I"sesini de üç kez tekrar ederek, bu seriyi bitiriniz... Sevinç verici ve pariltili olan bu ses, burun, bogaz ve bronslarda etki yapar. Onun, insana keyif verme meziyeti de vardir. Eger nefes yollariniz kötü bir durumdaysalar, balgam sökücü bir etki gösterir.

Seslerin tekrarini bitirdikten sonra dudaklarinizda daima bir gülümseme ile ve huzur içinde ayaga kalkacaksiniz... Kendinizi gerçekten iyi bir durumda hissedeceksiniz. Bedeninizi yumusatmak için, bir kaç jimlastik hareketi yapiniz ve gidip elleriniz, yüzünüzü soguk suyla yikayiniz...

Bu egzersizi sabahlan uyandiginizda veya günün herhangi bir saatinde uygulayabilirsiniz. Ve unutmayiniz ki, sadece günlük tek bir pratik, gerçek bir sagliga yol açar...

Bugün, seslerin biyolojik ve psisik dengemizi bozabilen veya güçlendirebilen bir titresim oldugu bilinmektedir. Hinduizm'de ses, yogolar kategorisinde yer alir ve çok etkili bir tedavi olarak kullanilirdi. Buna "Mantra Yoga" denirdi. Bazi özel ve belirli dualarin okumalariyla sesin kudreti ve etkisi harekete geçirilirdi.

Meditasyonlarda kullanilan mantralarin kullanilis sebepleri iste buna dayanir...

Yani "mantra"nin kullanilisi, kelimenin bu gizli gücünden, suurlu bir sekilde yararlanmaktan baska bir sey degildir. Ancak basta söyledigimiz gibi Parapsikoloji'nin ortaya koymus oldugu bilimsel bulgular isiginda, biz sizlere mantraya dayali bir meditasyon çalismasini önermiyoruz...

Bunun yerine yukaridaki "ses egzersizi"ni her gün düzenli olarak yapabilirsiniz. Ayrica "Gevseme Egzersizleri" size bu boslugu doldurmanizda yeterli derecede yardimci olacaktir..

Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 12 Kasım 2008 02:03
Last_AzRaeL - avatarı
Last_AzRaeL
Ziyaretçi
30 Eylül 2008       Mesaj #3
Last_AzRaeL - avatarı
Ziyaretçi
1- TANIMLANAMAZLIK: Mistik bilince karşıt bir kavram bulunamadığı için, bu hal doğrudan doğruya denenir ve yaşanır. Bu özelliği ile mistik haller zihinsel hallere değil duygusal hallere benzerler. Hiç kimsede bir başkasına onun yaşamadığı bir duyguyu tam anlamıyla anlatamaz.

2- ENTELLEKTÜELLİK: Mistik gelenekler “anlayış”, “aydınlatma” veya “aydınlanma” ile ilgilidir.

3- GEÇİCİLİK: Mistik deneyim, genelde kısa süreli ve anlıktır.

4- PASİFLİK: Mistik hale ulaşmak için yapılan istemli hareketler sonucunda, mistik bilinç hali başlayınca, insan üstü bir kudret tarafından kavranıp tutulduğu duygusuna kapılır.

Mistik deneyimin önemle belirtilmesi gereken diğer bir özelliği; insanda bencillikten uzaklaşıp daha mutlu ve sevgi dolu bir yaşama yönelme şeklinde bir değişim meydana getirmesidir.

Sonsuza Susayış: Kutsal gerçeğin çağrısını ölümsüzlüğün işareti olarak duyan kimseler, meditasyona istekli olacaklar ve meditasyon yapmaktaki amaçlarını bileceklerdir.

MEDİTASYONUN YARARLARI
Düzenli olarak meditasyon uygulayan kişinin, gereken uyku süresi kısalır, kolayca uyur. Eşit süreli uykudan, başkalarından daha dinlenmiş olarak uyanır. Özellikle Meditasyonun ardından kaslarda bir gevşeme, insanda bir hafiflik ve canlılık hali oluşur. Birmanya ve Tayland’ın meditasyon merkezlerinde, solunum konsantrasyonu ve aktiften konsantre olmayı sıra ile uygulayan (oturarak yapılan meditasyon ile hareket halindeyken yapılan meditasyonun birlikte uygulanmasıdır) Monklar ve öğrencileri, günde Dört saatlik bir uykuyu yeterli bulurlar. İnsanın kendisi ve dünya ile olan ilişkilerinde rahat olması, diğer kişilerle olan ilişkilerini de kolaylaştırır. Baskı ve gerginliğin kalkmasını izleyen benliğin gelişmesi ile sevgi ve şefkat duyguları yeşerir. Yaşam daha akıcı ve zorlamasız, aynı zamanda daha sevinçli ve mutlu olur. Benliği saran üstün deneyimler yaşanır.

Harvard Tıp Fakültesi’nden Dr. Herbert Benson, meditasyonun insanın sağlığını daha iyiye götürerek, kişinin gerilimi yenmesine yardımcı olduğunu söyleyerek meditasyon sırasındaki fizyolojik değişimleri şu şekilde sıralıyor.

- Meditasyon yapanların kalp atışı, ortalama dakikada üç atış azalır.

- Solunum sayısı azalır.

- Bedenin oksijen tüketimi %20 kadar azalabilir.

- Kandaki laktik asit miktarı düşer ki bu da sinir krizlerini önler.

- Tansiyon normal düzeyini korur. Dr. Benson, meditasyona başlarken yüksek olan tansiyonun, meditasyonla düştüğünü göstermiştir.



MEDİTASYONDAN YARARLANMAK ALTI TEMEL KOŞUL VARDIR.

1- Meditasyon yapabileceğiniz, ses, hareket, ışık, insanlar gibi dikkatinizi dağıtabilecek unsurlardan yeteri kadar uzak bir yer.

2- Fiziksel ve zihinsel rahatlık. Ufak rahatsızlıklar meditasyonun kalitesini bozacak güçte olmayabilir.

3- Dengeli, dik ve rahat bir oturma şekli.

4- Sessiz, yavaş, yumuşak ve düzenli bir solunum.

5- Dikkatin üstünde toplanacağı bir meditasyon objesi ve uyarıcısı. Bunun yirmi dakika kadar olması yeterlidir.

6- Dengeli farkında oluş.



NERDE VE NASIL MEDİTASYON YAPMALI
Düzenli olarak meditasyon yapmak için, evin diğer insanlardan, gürültüden, rüzgardan, yanıp sönen ışıklardan uzak rahat ve sessiz bir köşesi en uygun yeridir. Odada telefon varsa fişi çekilmelidir. Fiziksel ağrı ya da zihinsel huzursuzluk, meditasyonu kesintiye uğratabilir veya engelleyebilir. Normal bir ortamda rahatınızı sağladıktan sonra, kendinizi hazırlayıp meditasyona oturabilirisiniz.

Banyo yapmak veya elinizi yüzünüzü yıkamak, burnunuzu temizlemek, dişlerinizi fırçalayıp ağzınızı su ile çalkalamak, gözlerinize soğuk su çarpmak, gevşemeye yardımcı olur.

Bol bir kıyafet giyip, kravat, kemer gibi sıkı giyecekler çıkartılarak gevşeme sağlanır. Eğer burnunuz tıkalı değilse, ağzınızı kapayıp burnunuzdan soluyun. Ağzınıza salya akması, derin bir gevşemenin ifadesidir; istiyorsanız yutabilirsiniz. Aynı şey kaşınma duygusu içinde geçerlidir, kaşıyın ve meditasyona geri dönün.

Eğer çevrenizdeki objeye bakarak meditasyon yapıyorsanız, gözleriniz açık olacaktır. Daha sonra objeyi hayal etmek için gözlerinizi kapayabilirsiniz. Genelde, meditasyon süresince gözleri kapayarak görüş uyarımını kaldırıp, içe yöneltmek daha iyidir. Yaga’nın babası sayılan Patanjali’nin dediği Pratyahara “içine çekilme” duygusu için bu basit fakat önemli bir adımdır. Ayrıca gözlerinizi yarı açık tutmak uykuya dalmayı önler.

Meditasyon için en uygun zamanlar yemekten en az iki saat sonrasıdır. En iyi sonucu ise kahvaltıdan ve akşam yemeğinden önce alabilirsiniz. Eğer günde iki kere meditasyon uygularsanız, seanslar arasında en az altı saat olmalıdır. Günde bir defa yapıyorsanız, öğleden sonrasını veya akşam üstünü seçebilirsiniz. Eğer normal ve hareketli bir yaşantınız varsa günde yirmi dakika yeterlidir. Süre bittiğinde hemen ayağa kalkmayın, gözlerinizi açıp birkaç dakika sessizce oturduktan sonra kalkın.

duruş şekilleri

KOLAY DURUŞ:." Sırtın ve başın dik olarak tutulduğu bağdaş şeklinde oturuştur.

KUSURSUZ DURUŞ: Bu duruş bağdaş sırasında havada kalan dizlerin yere değmesi ile

sağlanır. Sırt gene dik olmalıdır.

LOTÜS DURUŞU: Bu duruşta her iki ayak tabanı yukarıya dönük, dizler yerde ve sırtınız

dik olmalıdır. Lotüs duruşu Budanın duruşudur.

Bütün duruşlardaki en önemli özellik sırtın dik durumda olması, burundan nefes alınarak

ellerin diz üstüne konulmasıdır.

DÜZENLİ SOLUNUM: Solumum ile zihinsel durum arsında bağlantı olduğu bilinir.

Solunumun insanın tahrik edildiği veya heyecanlandığı zaman hızlandığı; aksine sessiz ve sakin olduğu

zaman yavaş, yumuşak ve düzenli olduğu görülür. Su nedenle meditasyon yapacaklara sessiz, yumuşak

ve yavaş solumaları önerilir. Hangi meditasyon yöntemini kullanırsanız kullanın, ilk oturduğunuzda

pasif olarak dikkatinizi iki üç dakika solunumunuz için ayırın.

MEDİTASYON OBJESİ:

-Görülebilen bir şey; çiçek mavi gök yüzü, özel bir desen

-İşitilebilen bir şey; çağlayan sesi, saat tıklaması, damlayan musluk

-Bir duygu; dinsel hayranlık, sevgi, özlem...

-Sesli olarak ya da zihinde tekrarlanan bir cümle veya sözcük

-Kendi soluğumuzun, kendi bedeninize devamlı giriş çıkışı, karnınızın soluk alış verme ile

yükselip inmesi olabilir.

MEDİTASYONUN ÇABASIZ OLUŞU: Meditasyon süresince, meditasyonun getirdiği

farkında oluş ve sezgi çabasız, akıcı, dengeli ve amaçsızdır. Aslında meditasyon yaparken, sonuçları için

duyacağınız özlem, sizi sonuçlardan mahrum eder.

Meditasyonun en değerli evreleri düşüncelerden arınıp, yalnızca farkına varma ve sezginin var

olduğu hallerdir. Yalnızca ilk iki aşama dikkatin yöneltilmesini gerektirir. Üçüncü ve dördüncü

aşamalar kendiliğinden bir dalıştır. Birinci aşama, derin bir uykudan ellerinizi kullanarak su çekmeye

benzer; ikinci aşama, bir çıkrığın kullanılması ile işin kolaylaştırılması gibidir, üçüncü aşama

bahçenizden bir dere akması ile; dördüncü aşama ise bahçenize yağmur yağması ile karşılaştırılabilir.

YAPMAYIŞ – FONKSİYONSUZLUK OLARAK MEDİTASYON
Meditasyon, çelişkili olarak, işlevsiz olma işlevidir yada işlevi alan bir işlevsizliktir. Kendini

aşma, kendini bırakmadır, ama tam kendini bırakış, meditasyonun tetikte ve dengeli farkında oluşu ile

değil. uyku ile sonuçlanır. Önemle önerilen, bedenin, omurgamın, boynun ve başın dik tutulması, pek

çok bünyede, uykuyu önleyen ve dengeli farkında oluşu sürdüren bir yoldur. Fiziksel denge, psikolojik

dengeye, yani dış durum iç duruma destek olur. Pasif davranış pasif duruştur.

DİKKAT VE FARKINDA OLUŞ: Yoga Meditasyonunda konsantre olma halinden sonra

farkında olmaya geçilir. Farkında oluş, bilincin derinliklerine doğru inildikçe niteliğini değiştirir. Bu

durumda kişi giderek kendi dışındaki varlıklarla bütünleştiğini idrak eder. Bilen ve bilinen arasındaki

uçurum ortadan kalkar. Yalnızca biliş vardır. Yani diğer bir ifadeyle; bilen, bilinen ve bilme işlemi tek

bir oluş haline gelmiştir.

DİKKAT DAĞILMARINA KARŞI PASİF DAVRANIŞ: Dikkatinizi dağıtan şeylere

karşı pasif kalın ve dikkatinizi yeniden meditasyon objesine yöneltin. Zaman zaman dikkatin dağılması

önlenemez, ama her defasında sinirlenmeden, sakin bir şekilde meditasyon objesine dönmesi

otomatikleşir ve kolaylaşır. Bu pürüzsüz akıp giden nehirdeki sandala benzer. Zaman zaman sandalınız

yoldan çıksa bile, küreğinizi suya daldırıp doğru yola koyarsınız.

PİSİŞİK FENOMEN: Bütün Mistik dinlerde, uzun süreli bir meditasyonun getirebildiği

hayaller, gaipten sesler, değişik psişik fenomenler, dikkati dağıtan olaylar olarak görülür. Bunlar

heyecanlanmadan, ele alınmalıdır ancak amaç haline gelmemelidir. Hayalleri aramayın, yanlış anlamayın ve aldanarak bunları gerçek mistiğe ulaşmakla karıştırmayın. Çünkü gerçek mistik deneyimler, şekilsiz ve hayalsizdir.

Meditasyon psikolojik baskıları hafifletir. Bazen medidatör göz yaşlarını tutamayıp iç açılması duygusunu memnunlukla karşılar. Bazen de medidatör, bedeninden çıkıp ayrıldığı duygusuna kapılabilir. Bu tür şeyler kısa süreli meditasyonlarda beklenmez, ama olacak olursa da insanı korkutmamalıdır.


alıntıdır...




IŞIĞI ÇAĞIRMA ...




Bu meditasyonun amacı, ışığı kendinize nasıl çağıracağınızı, kendinizi ışıkla nasıl dolduracağınızı ve ışığı nasıl yaratacağınızı öğrenmektir.

Adımlar:
Bu meditasyon için yüksek benlik halinize geçin.

1. Işığı çağırmanız ve kendinizi onunla doldurmanız için:

Enerjinizi mümkün olduğunca güzelleştirdiğinizi imgeleyin. Bunu yaptığınızı imgelemeniz, onu güzelleştirmek için gerekli olan tek şeydir. Enerjinizi güzelleştirirken, sizi daha rahat ettirecek, daha derin soluk alabilmenize ve enerjinin omurganız boyunca akışına olanak verecek herhangi bir duruş değişikliği yapabilirsiniz.

Derin bir soluk alın ve ışığı davet edin. Işık sizin çağrınıza derhal yanıt veren bir canlı bilinçtir. O, bırakın omurganızı başınızın yukarısından başlayan ve ayaklarınızdan aşağı kadar uzanan ışık dolu bir çubuk gibi hayal edin. Omurganızdan dışarıya, bedeninize doğru ışık yayın. Fiziksel düzeyde daha çok ışık tutabilmeniz için bedeninizin her yerinde ek ışık hatları imgeleyin. Hücrelerinizden, DNA'nıza ve sonra bedeninizdeki atomlara ışık yollayın. Tüm bedeninizi ışıkla doldurun.

Bu ışığa hayal edebileceğiniz en güzel rengi verin. O ne renktedir? Onu altın sarısı mı, yoksa beyaz ya da mavimsi-beyaz renk mi hayal ediyorsunuz? Bu ışığın yoğunluğunu ve parlaklığını size uygun gelecek şekilde ayarlayın.

Bu ışığı tüm çevrenizi saran, başınızdan yukarı, ayaklarınızdan aşağı uzanan bir küre ya da koza gibi hayal edin. Bu ışığı bedeninizden dışarı, odanın içine doğru yayın. Işık kürenizi öylesine genişletin ki, bütün odayı doldursun ve öteye geçsin. Sonra onu öylesine küçültün ki, bedeninize tıpatıp sığıp yerleşecek kadar olsun. Işık kürenizin tam size uygun olması için ne büyüklükte olması gerektiğine karar verin. Kürenizin belli, net bir sınırı var mı, yoksa o sınır zayıflayarak kayboluyor mu? Eğer net bir sınırı varsa, oda içinde nerede son buluyor?

2. Işık yaymak:
Işığı kendinize çağırıp, ışıkla doldurduktan sonra, birçok farklı şeye ışık gönderebilirsiniz. Fikirlerinize, geleceğe, daha yüce amacınıza, bedeninize, düşüncelerinize ve duygularınıza. Işık gönderdiğiniz şeyin enerjisini daha süptil bir titreşim frekansına dönüştürürsünüz. Değiştirmek istediğiniz bir durum içindeyken, ışık yayın ya da diğer insanlara yardım etmek üzere ışık gönderin.

Kendisine ışık göndermek istediğiniz bir kişiyi düşünün. Bu kişiye tüm bedeninizden ışık yollayın. Bunun nasıl bir duygu olduğunu hissedin. Daha sonra ışığın gözlerinizden, ellerinizden ya da kalbinizden doğruca bu kişiye gittiğini hayal edin. Işık göndermek için size en rahat ve doğru gelen yolu kullanın.

Işık göndermek istediğiniz bir şeyi düşünün. Işığı çağırın ve kendinizi ışıkla doldurun. Kendinizi bir kristal kadar berrak hayal edin, böylece saf bir ışık akıcısı olabilirsiniz. Sonra ışığı, seçmiş olduğunuz şey her ne ise (sevgiliniz, hasta olan bir yakınınız, kavga ettiğiniz bir arkadaşınız vb.) ona gönderin. Işığı göndermek için size en rahat ve doğru gelen yolu kullanın.

Işık göndermek istediğiniz başka şeyleri de düşünün, dünya barışı, yer küre, hayvanlar veya her ne isterseniz. Işık yollarken, kendi ışığınızın da parlak ve güzel hale geldiğini fark etmeye çalışın.

Siz şimdi ışığı nasıl çağıracağınızı, kendinizi ışıkla nasıl dolduracağınızı ve nasıl ışık yayacağınızı öğrenmiş bulunuyorsunuz.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 25 Aralık 2008 21:23 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
8 Kasım 2008       Mesaj #4
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Meditasyon Herkese İyi Gelir


ABD ve İngiltere başta olmak üzere modern Batılı ülkelerde hükümetlerin sağlık araştırmalarıyla ilgili kuruluşları, meditasyonr terapilerinin araştırılması ve geliştirilmesi için fon ayırmaya başladı.

Zihninizi berraklaştırarak sakin bir ruh haline bürüneceksiniz. Bu aşamaya gelinceye kadar uygun şekilde nefes alıp vererek vücudunuzu ve zihninizi hazırlamıştınız.

Artık hazır olduğunuza göre sizi üzen ve yaralayan duyguların ne olduğunu sakin bir şekilde (adeta dışarıdan 3. bir kişiymişsiniz gibi) görün ve karşılayın. Bunu anlayıp kabul ettiğinizde, bırakın sizi üzen veya geren duygu sizi terkedip gitsin. Böylece ruhsal arınma yolunda önemli bir adım atmış oldunuz. Acınızla yüzleştiniz ve onu serbest bıraktınız.

Yukarıda kısaca özetlediğimiz egzersiz yöntemi, geçtiğimiz yıllarda en çok kabul gören psikoterapi tekniğiydi. Zihinsel açıklığa dayalı bu meditasyon tekniğinin kökü ise Budha öğretisine dayanıyor.

Psikiyatristler yıllarca bu yöntemin varyasyonlarını kullanarak hastalarının ‘düşünce ve hatıralarında’ onlara acı veren unsurları saptamayı ve hastaların düşünce ve davranış şekillerini değiştirmeyi başardılar. İnsanlara içe dönük bakışı öğreterek, bilinçaltlarında yatan ve umutsuzluk ve endişeye neden olan duygularla yüzleşmesini sağladılar.

Bu sürecin kolay ve acısız olduğunu da asla düşünmeyin. Bu tekniği öğrenmek ve uygulamak zaman alan ve aşama aşama gerçekleştirilebilen bir süreç.

Stresle mücadelede etkin bir teknik

ABD ve İngiltere başta olmak üzere modern Batılı ülkelerde hükümetlerin sağlık araştırmalarıyla ilgili kuruluşları, bu tür terapilerin araştırılması ve geliştirilmesi için fon sağlıyor. Stresle başetmek kadar, uyuşturucu alışkanlıklarıyla mücadele açısından da klinik psikiyatrinin Budha’dan alacağı çok fazla ilham ve bilgi var.

Uzak Doğu öğretilerinin modern Batının psikoterapi çalışmalarına eklemlenmesinin çok geniş bir anlamı var. Burada çok daha geniş bir kültürel açılımdan bahsediyoruz. Bugün karşılaştığımız stres ve madde bağımlılığı gibi sorunlar aslında ‘modern toplumla’ birlikte gelişiyor ve yaygınlaşıyor. Bu rahatsızlıkların tedavisi için daha derin bir şifa yöntemi bulunmuş görünüyor.

Budist meditasyon tekniğinin modern psikoterapiye uygulanması ilk olarak 1970’lerde oldu. Jon Kabat-Zinn adındaki moleküler biyolog, Budist fikirlerden ilham alarak kolayca öğrenilip çalışılabilecek bir meditasyon pratiği geliştirdi.

Bu teknik bir anlamda Budist felsefenin laikleştirilmiş bir versiyonuydu. Budist öğretinin yüz milyonlarca takipçisi var ve bu insanlar kendi bağlı oldukları tarikat ve manastırların öğretilerine bağlı olarak dğeişik meditasyon teknikleri uyguluyorlar. Örneğin transandantal meditasyon yaparken asıl amaç ‘kedni benliğinizi’ kaybederek daha üstün bir zihinsel açıklığa kavuşabilmek.

Diğer dinsel öğretilerden farklı olarak Budist öğretinin pratikteki faydaları bilimsel olarak da saptanabiliyor.

Dr.Kabat-Zinn, Massachusetts Üniversitesi Tıp fakültesinde kendi geliştirdiği meditasyon tekniğini bilhassa kronik ağrılar çeken hastalara öğretmeye çalıştı. 1980’lerde yayınladığı makalelerde açıkladığı araştırma sonuçları çok umut vericiydi. Toplam sekiz hafta boyunca haftada sadece iki saatlik bir kurs ile hastalara terapi tekniği öğretilebiliyor ve bu terapi seanslar kronik ağrıları geleneksel tedavi yöntemleri (bilhassa ilaç tedavisi) ile kıyaslandığında çok daha etkin bir şekilde tedavi ediyordu.

Bu bilgiler tıp camiasında hızlı ama gizli yayıldı. Çünkü doktorlar ‘New Age tarzı gariplikler sergileyen çatlak doktorlar’ olarak algılanmak istemiyorlardı. Bu yöntemin geniş sayıda araştırmacı ve bilim adamı tarafından kabul edilmesi 2000 yılını buldu.

Bugün çeşitli meditasyon tekniklerinin detaylı bir şekilde açıklandığı Internet siteleri arasında İngiltere Tıp Araştırmaları Enstitüsünün sitesi bile var.

Bazı popüler meditasyon yöntemleri:

• Tai Chi: Aktif bir egzersiz olup ‘hareket ahalinde meditasyon’ olarak da adlandırılabilir. Son derece yavaş bir şekilde fakat sürekli hareket ve yüksek konsantrasyon esasına dayanır. Yapılan hareketlerin vücuttaki yaşamsal enerjiyi dengelemesi amaçlanır. Dinsel bir anlamı yoktur.

Bazı hastalarda tansiyon düşürücü etkisi olsa da pek çok hastada belirgin bir iyileşme sağladığı gözlenmemiştir. Ancak yaşlı insanlara iyi bir denge egzersizi işlevi görür.

• Transandantal Meditasyon: Meditasyon yapacak kişinin rahat bir pozisyonda oturması ve gözlerini kapatarak doğal şekilde nefes almasıyla başlar. Mantra adı verilen sözcüğe odaklanılır. Mantra olarak seçilen sözcük veya ses eğitimci tarafından seçilmiş olur. Bu sözcüğü tekrarlayarak ve sözcüğe odaklanarak derin bir bilinç seviyesine ulaşmak bu tekniğin ana amacıdır.

Bazı hastalarda tansiyon düşürücü etkisi olduğu saptanmıştır.

• Zihinsel açıklık meditasyonu: Meditasyon yapacak kişi rahat bir pozisyonda oturur, gözlerini kapatır ve önce nefes alışverişine odaklanır. Kendi nefes alışverişini pasif bir şekilde gözlemekle başlar. Bu aşamada zihne giren başka bir düşünce olursa, o düşüncenin zihinden çıkması sağlanır ve dikkat tekrar nefese verilir. Asıl amaç ‘bilinci’ yükseltmektir.

Bu yöntemin kronik ağrılara iyi geldiği saptanmış olmakla birlikte madde bağımlığının tedavisi konusunda sonuçlar pek net değildir. En az iki klinik örnekte ise derin depresyondaki hastalara yararlı olduğu saptanmıştır.

• Yoga: Nefes alma ve özel vücut şekilleri oluşturulması yoluyla bilincin artırılması. Çeşitli yoga ekolleri arasında öğreti ve yöntem farkları bulunmaktadır. Amaç bazen ‘günlük stresli düşüncelerden sıyrılmak’ bazen de ‘mevcut anın total bilincine varmak’ olarak belirlenebilir.

Araştırma sonuçları çeşitli farklılıklar göstermekle birlikte yoganın stres seviyelerini düşürdüğü açıkça kanıtlanmıştır.
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #5
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Dinamik Meditasyon





Meditasyon bir enerji olgusudur. Tüm enerji türlerine ilişkin anlaşılması gerekli olan temel şey — ve bu anlaşılması gereken en temel yasadır: Enerji çift kutupta hareket eder. Bu onun tek hareket etme şeklidir; onun hareketi için başka yol yoktur. O çift kutupta hareket eder.

Bir enerjinin aktif hale gelebilmesi için zıt kutba ihtiyaç vardır. Aynen elektriğin negatif ve pozitif kutuplar arasında hareket etmesi gibi. Eğer yalnızca negatif kutup varsa elektrik oluşmayacaktır; ya da sadece pozitif kutup varsa elektrik oluşmayacaktır. Her iki kutup da gereklidir. Her iki kutup buluştuğunda, elektriği yaratırlar ve sonrasında da kıvılcım ortaya çıkar.

Ve bu tüm olgular için böyledir. Hayat devam eder: kadın ve erkek arasında kutuplaşmayla. Kadın negatif hayat enerjisidir; erkek pozitif kutuptur. Onlar elektrikseldir — bu nedenle çok fazla çekim oluşur. Tek başına erkek ile hayat kaybolur giderdi, tek başına kadın ile hiç yaşam olmazdı; sadece ölüm olurdu. Erkek ve kadın arasında denge vardır. Yaşam nehri, erkek ve kadın — bu iki kutup, bu iki kıyı — arasında akar.

Nereye bakarsan bak, aynı enerjinin kutuplar arasında hareket ettiğini, kendini dengelediğini bulacaksın.

Bu kutuplaşma meditasyon için çok anlamlıdır çünkü zihin mantıklıdır ve hayat diyalektiktir. Ben zihin mantıklıdır dediğimde, bu zihnin bir çizgi halinde hareket ettiği anlamına gelir. Hayatın diyalektik olduğunu söylediğimde, hayat çizgi halinde değil, zıddı ile birlikte hareket eder, demek istiyorum. O negatiften pozitife zig ziglar yapar — pozitiften negatife, negatiften pozitife. O zig zag yapar; o zıtlıkları kullanır.

Zihin çizgi üzerinde hareket eder, basit düz bir çizgi. O hiç zıddına gitmez — o zıddı reddeder. Zihin bire inanır ve hayat ise ikiye inanır.

Bu durumda zihin her ne yaratırsa yaratsın tek olanı seçer. Eğer zihin sessizliği seçerse — hayatta yaratılan gürültüden bıkarsa ve sessiz olmaya karar verirse — zihin Himalayalar'a gider. O sessiz olmak ister, ne türden olursa olsun gürültü çıkaran hiç bir şey yapmak istemez. Hatta kuşların şarkıları bile onu rahatsız edecektir; ağaçların arasındaki esinti bile rahatsız edici olacaktır. Zihin sessizlik ister; o tek yön seçmiştir. Artık karşıt olan tamamıyla reddedilmelidir.

Ancak Himalayalar'da yaşayan — sessizlik arayan, diğerini, karşıtını görmezden gelen — bu adam ölüye dönüşecek; kesinlikle yavanlaşacaktır. Ve sessiz olmayı tercih ettikçe, daha da yavanlaşacaktır — çünkü hayat karşıtına, karşıtlığın meydan okumasına ihtiyaç duyar.

İki karşıtlık arasında değişik türden bir sessizlik vardır. İlki ölü bir sessizliktir; mezarlığın sessizliği. Ölü bir adam sessizdir ama sen ölü bir adam olmak istemezsin. Ölü bir adam kesinlikle sessizdir. Onu hiç kimse rahatsız edemez, onun konsantrasyonu mükemmeldir. Onun zihnini çelmek için hiçbir şey yapamazsın; onun zihni kesinlikle sabitlenmiştir. Hatta çevresinde tüm dünya çılgına dönse bile, konsantrasyonu bozulmaz. Fakat yine de sen ölü bir adam olmak istemezsin. Sessizlik, konsantrasyon ya da her ne dersen de ... ölü olmak istemezsin — çünkü sen sessiz ve ölüysen, sessizlik anlamsızdır.

Sessizlik sen tamamıyla canlı, diri, yaşam enerjisi ile kaynarken gerçekleşmek zorundadır. O zaman sessizlik anlamlıdır. Fakat o zaman sessizlik farklı, tümden farklı bir niteliğe sahip olacaktır. Donuk olmayacaktır. Canlı olacaktır. O iki karşıtlık arasındaki ince bir denge olacaktır.

Canlı bir denge, canlı bir sessizlik arayan bir kimse, pazaryerine de Himalayalar'a da gitmekten hoşlanacaktır. Pazaryerine gidip gürültüden zevk alacaktır ve Himalayalar'a gidip sessizliğin tadına varmaktan da hoşlanacaktır. Ve bu iki zıt kutup arasında bir denge yaratacaktır ve bu dengede kalacaktır. Ve bu denge doğrusal çabalarla elde edilemez.

Zen tekniğinde "çabasız çaba" yönteminden kastedilen de budur. Bu teknik, çelişkili terimler — çabasız çaba, kapısız kapı ya da yolsuz yol — kullanır.

Zen her zaman sürecin doğrusal değil, diyalektik olacağının ipucunu vermek için çelişkili terimler kullanıverir. Karşıt reddedilmektense, emilmeli, içeri alınmalıdır. Karşıt bir tarafa atılmamalı — kullanılmalıdır. Bir tarafa atıldığında, her zaman senin için bir yük olacaktır. Bir tarafa atıldığında, seninle birlikte asılı kalacaktır. Kullanılmasza, çok şey kaçıracaksın.

Enerji dönüştürülebilir ve kullanılabilir. Ve o zaman sen, onu kullanarak daha canlı, daha yaşam dolu olacaksın. Karşıt emilmeli, içeri alınmalıdır, o zaman süreç diyalektik hale gelecektir.

Çabasızlık, hiç bir şey yapmamak, hareketsizlik — akarma — demektir. Çaba, çok yapmak, etkinlik — karma — demektir. Her ikisi de mevcut olmalıdır. Çok yap, ancak bir yapan olma — o zaman her ikisini de elde edersin. Dünyada devin, ancak onun bir parçası olma. Dünyada yaşa, ancak dünyanın içinde yaşamasına izin verme.

O zaman çelişkiler emilmiş, içine alınmış olur...

Ve benim yaptığım şey budur. Dinamik meditasyon bir çelişkidir. Dinamik çaba demektir, tam çaba. Ve meditasyon sessizlik, çaba yokluğu, etkinliğin olmaması anlamına gelir. Sen ona diyalektik meditasyon diyebilirsin.

DİNAMİK MEDİTASYON YÖNERGELERİ

Bu meditasyonu destekleyen ve her aşamanın başlangıcını belirleyen müzik, Osho’nun rehberliğinde bestelenmiştir.

Bu meditasyonun müziklerini internetten elde edebilmek için tıklayınız.

İlk Aşama: 10 dakika

Hızla burnundan nefes alıp verirken, bırak nefesin yoğun ve kaotik olsun. Nefes ciğerlere derinlemesine ulaşmalıdır. Derin nefes aldığından emin olarak, mümkün olduğunca hızlı nefes alıp ver. Bunu bütünüyle yapabildiğin sürece yap; bedenini kasmadan, omuzların ve boynun gevşek olduğundan emin ol. Kelimenin tam anlamı ile nefes alıp verme haline gelene kadar (tahmin edilebilir, düzenli olmayan demek istiyorum) devam et. Bir kez enerjin harekete geçtiğinde, bedenini de harekete geçirmeye başlayacaktır. Bu bedensel devinimlerin oluşmasına izin ver, onları daha fazla enerji açığa çıkarmak için kullan. Kollarını ve bedenini doğal bir şekilde hareket ettirmek, enerjinin yükselmesine yardım edecektir.

Enerjinin yükseldiğini hisset; ilk aşamada kendini salıverme ve hiç yavaşlama.

İkinci Aşama: 10 dakika

Bedenini takip et. Bedenine orada ne varsa dışa vurması için özgürlük tanı... PATLA!.. Bedeninin kontrolü ele geçirmesine izin ver. Dışarı atılmasına gerek olan her şeyi serbest bırak. Bütünüyle çıldır... Şarkı söyle, çığlık at, kahkaha at, bağır, ağla, zıpla, sallan, dans et, tekmele ve kendini oraya buraya at. Geride bir şey kalmasın, tüm bedenini hareket halinde tut. Biraz rol yapmak çoğunlukla seni harekete geçirmeye yardımcı olur. Zihninin olmakta olan şeye karışmasına hiç bir şekilde izin verme. Bedeninle bütün olmayı hatırla.

Üçüncü Aşama: 10 dakika

Omuzlarını ve boynunu gevşek bırakarak, ellerini yumruk yapmadan her iki kolunu da mümkün olduğunca yükseğe kaldır. Kaldırılmış kollarla, mümkün olduğunca derinden, karnının altından gelen HU!.. HU!.. HU!.. mantrasını bağırıp zıpla. Ayak tabanınla yere her basışında (topuklarının yere değdiğinden emin olarak), sesin seks merkezine vurmasına olanak tanı. Sende olanın hepsini ver, kendini tümüyle tüket.

Dördüncü Aşama: 15 dakika

DUR! Kendini hangi pozisyonda bulursan bul, orada öylece donup kal. Bedenini hiçbir şekilde düzeltme. Bir öksürük, bir hareket, herhangi bir şey enerji akışını dağıtacak ve çaba boşa gidecektir. Sana olmakta olan her şeye tanıklık et.

Beşinci Aşama: 15 dakika

Kutla!... Orada olan ne varsa müzik ve dans ile ifade et. Canlılığını tüm gün boyunca taşı.

KENDİNİ DOĞURMA

Yardımcı Olacak İpuçları

Benim dinamik meditasyon yöntemim, nefes alıp vermekle başlar çünkü nefes alıp vermek varlık içinde çok derin köklere sahiptir. Belki onu gözlemlememişsindir, fakat nefes alıp verişini değiştirebilirsen, pek çok şeyi de değiştirebilirsin. Eğer nefes alış verişini dikkatlice gözlemlersen, kızgınken belli bir nefes alış veriş ritmine sahip olduğunu göreceksin. Âşık iken tümden değişik bir ritim gelir sana. Gevşediğinde farklı nefes alıp verirsin; gerginken başka türlü nefes alıp verirsin. Kızgınken ve gevşemişken aynı şekilde nefes alıp veremezsin. Bu mümkün değildir.

Cinsel olarak uyarıldığında nefes alıp verişin değişir. Nefesinin değişmesine izin vermezsen, cinsel uyarımın kendiliğinden kaybolur. Bu, şu anlama gelir; nefes alış verişin zihinsel durumunla derinden ilişkilidir. Nefesini değiştirirsen, zihinsel durumunu da değiştirirsin. Yahut zihinsel durumunu değiştirirsen, nefes alış verişin değişir.

Bu nedenle ben nefes alıp verme ile başlıyorum ve yöntemin ilk aşamasında on dakikalık kaotik nefes alıp vermeyi tavsiye ediyorum. Kaotik nefes alıp verme ile hiçbir ritmi olmayan derin, hızlı ve güçlü nefes alıp vermeyi — sadece nefesi mümkün olduğunca kuvvetle ve derinden içeri çekip dışarı atmayı, içeri çekip dışarı atmayı — kastediyorum. İçeri çek; sonra da dışarı fırlat.

Bu kaotik nefes alıp verme, senin baskılanmış sisteminde kaos yaratmak içindir. Ne olursan ol, belli bir türden nefes alıp verme ile birliktesin. Bir çocuk belli bir biçimde nefes alıp verir. Eğer cinsel olarak korkuların varsa; belli bir tarzda nefes alıp verirsin. Derinden nefes alıp veremezsin çünkü her derin nefes cinsellik merkezine çarpar. Korkuyorsan derin nefes alamazsın. Korku sığ nefes oluşturur.

Bu kaotik nefes alıp verme, senin tüm geçmiş kalıplarını yok etmek içindir. Kendinden üretmiş olduğun her şeyi bu kaotik nefes alıp verme yok eder. Kaotik nefes alıp verme içinde bir kaos yaratır çünkü bir kaos yaratılmadığı sürece bastırılmış duygularını açığa çıkartamazsın. Ve şimdi bu duygular, çoktan bedenin içine hareket etmiş durumdalar.

Sen beden ve zihin değilsin; sen beden-zihinsin, psikosomatiksin. O halde bedeninle yapılan her şey zihnine ve zihninle yapılan her şey de bedenine ulaşır. Beden ve zihin aynı bütünlüğün iki ucudur.

On dakikalık kaotik nefes alıp verme harikadır! Ancak kaotik olmak zorundadır. O, bir tür pranayama, Yogaya özgü nefes alıp verme çeşidinden bir şey değildir. O basitçe nefes aracılığıyla kaos yaratmaktır. Ve o bir çok sebepten kaos yaratır.

Derin, hızlı nefes alıp vermek sana daha çok oksijen verir. Bedeninde daha çok oksijen olduğunda daha canlı hale gelirsin; daha fazla hayvansı. Hayvanlar daha canlıdır ve insan yarı ölü, yarı canlıdır. Seni tekrardan bir hayvana dönüştürmek gerekiyor. Ancak o zaman içinde daha yüksek bir şey gelişebilir.

Eğer sen sadece yarı canlı isen, seninle hiçbir şey yapılamaz. Bu nedenle bu kaotik nefes alıp verme seni bir hayvan yapacak; canlı, titreşen, diri — kanında daha fazla oksijen, hücrelerinde daha fazla enerji ile dolu. Bedenindeki hücreler daha fazla canlanacak. Bu oksijenlenme bedensel elektriğin yaratılmasına yardım eder — ya da sen ona biyoenerji diyebilirsin. Bedende elektrik olduğunda, içinde derinlere, kendinin ötesine doğru hareket edebilirsin. Elektrik içinde çalışacaktır.

Bedenin kendisine ait elektrik kaynakları vardır. Şayet sen onlara daha çok nefes alıp vererek ve daha fazla oksijen ile darbe vurursan akmaya başlarlar. Ve eğer sen gerçekten canlı hale gelirsen artık bir beden olmaktan çıkarsın. Sen daha çok canlandığında sistemine daha fazla enerji akar ve kendini fiziksel olarak daha az hissedersin. Kendini daha çok enerji gibi hissedip daha az madde gibi hissedersin.

Ve daha canlı olduğun her durumda, bu anlarda beden-merkezli değilsindir. Seksin bu kadar cazip olmasının nedenlerinden birisi; eğer eylemin geçekten içindeysen, tamamen hareket halindeysen, bütünü ile canlıysan sen beden olmaktan çıkarsın — sadece enerji olursun. Bu enerjiyi duyumsamak, bu enerji ile canlanmak, eğer ötesine geçmek istiyorsan çok gereklidir.

Dinamik meditasyon yöntemindeki ikinci adım duygusal boşalım, katarsistir. Ben sana bilinçli olarak çıldırmanı söylüyorum. Zihnine her ne geliyorsa — her ne ise — kendini ifade etmesine izin ver; onunla işbirliği yap. Hiç direnç yok; sadece bir duygu akışı.

Çığlık atmak istersen, o zaman at. İşbirliği yap onunla. Tüm varlığının dahil olduğu bütün, içten bir çığlık son derece iyileştirici, derinden iyileştiricidir. Pek çok şeyden, pek çok hastalıktan sadece çığlık atarak kurtulunur. Çığlığın tam olursa, tüm varlığın onun içinde olacaktır.

O halde sonraki on dakikada (bu ikinci aşama da on dakikadır) ağlayarak, dans ederek, haykırarak, zıplayarak, kahkaha atarak — "fıttır" dedikleri türden — kendini dışa vur. Birkaç gün içerisinde onun ne olduğunu hisseder hale geleceksin.

Başlangıçta bir çaba ile zorlanabilir, hatta sadece bu bir rol yapma bile olabilir. Bizler o kadar sahteleştik ki bizim tarafımızdan gerçek ya da özgün hiçbir şey yapılamaz hale geldi. Özgünce kahkaha atmamışız, ağlamamışız, haykırmamışız. Her şey sahte — bir maske. Yani bu yönteme başladığında — başlangıçta — zorlama yapılabilir. Biraz çabaya ihtiyaç olabilir; biraz rol yapma olabilir. Ama bu seni rahatsız etmesin. Devam et. Kısa süre sonra pek çok şeyi baskıladığın kaynaklara dokunacaksın ve onlar bir kez açığa çıktığında yükünden kurtulmuş hissedeceksin. Sana yeni bir hayat ulaşacak; yeni bir doğum gerçekleşecek.

Bu yüklerden kurtulma temel olandır ve o gerçekleşmeden, insanoğlu için meditasyon olmaz. Bir kez daha, istisnalardan söz etmiyorum. Onlar konumuzun dışındadır.


Meditation — The First and Last Freedom
St. Martins Press, USA
Son düzenleyen fadedliver; 26 Mayıs 2010 22:58