Arama

Otistik Spektrum Bozukluğu (OSB)

Güncelleme: 11 Ağustos 2010 Gösterim: 5.428 Cevap: 3
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
10 Mart 2009       Mesaj #1
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
Otistik Spektrum Bozukluğu

Sponsorlu Bağlantılar
Otistik spektrum bozukluğu (OSB), yaygın sosyal etkileşim ve iletişim anomalileri ile şiddetli derecede sınırlı ilgi ve aşırı yineleyici davranış olarak görülen bir psikolojik durum spektrumudur.
OSB’nin üç ana türü otizm, Asperger sendromu ve YGB-BTA’dır. Otizm, otistik spektrum bozukluklarının çekirdeğini oluşturur. Belirtiler ve olası nedenler açısında otizme en yakın olan Asperger sendromudur. Başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk (YGB-BTA), ölçütler daha özel bir sendrom tanısı koymaya yeterli olmadığında konulan tanıdır. Bazı kaynaklar otizm ile çeşitli belirtileri paylaşan ama ilgisiz nedenleri olan Rett sendromu ve çocukluğun dezintegratif bozukluğunu da OSB arasına katar. Otizmin aksine Asperger sendromunda dil becerileri gelişiminde belirli bir gecikme görülmez.
Otizmin terminolojisi şaşırtıcı olabilir, otizm, Asperger sendromu ve YGB-BTA , OSB yerine bazen otistik bozukluklar olarak adlandırılabilir, otizmin kendisi de otistik bozukluk, çocukluk otizmi, ya da infantil otizmi olarak da adlandırılabilir. OSB, göz temasından kaçınmak gibi otistiğe benzer kişisel özelliklere sahip olan ama OSB’si olduğu kesin olmayan geniş otizm fenotipinin bir alt kümesidir.
Bir araştırma otizmin prevalansını 1.000 kişiye 1,3, OSB’nin prevalansını ise 1.000 kişiye 6,0-6,5 olarak tahmin etmiştir; OSB’nin en yaygın türü YGB-BTA’dır, Asperger sendromu yaklaşık 1.000 kişiye 0,3 olarak tahmin edilmiştir. Atipik OSB türleri olan Rett sendromu ve çocukluğun dezintegratif bozukluğu ise çok daha ender görülür.

Otistik özellikler

Bazı davranışlar otizm spektrumunu tanımlar. Otistik özelliklerin türü, şiddeti ya da sayısı bireyin otizminin şiddetini belirler. Bu otistik özellikler, bilim, matematik, mühendislik ve bilgisayar programcılığı gibi bazı disiplinler için yararlı olabilir. Bazı otistik bireylerin ezber alışkanlığı bu dallarda temel konuları öğrenmelerine yardımcı olabilir ancak yüksek işlevli otistiklerin tekrar eden modelleri kolaylıkla tanımlayıp bunları bildiklerinin dışında yeni durumlara kolaylıkla uygulayabilmeleri sayesinde sözkonusu dallarda istisnai derecede yetenekli oldukları görülebilir. Bu bilgin becerilerinin otistik bozuklukların çoğunda olduğu yanılgısı yaygındır ancak bunlar otistik bireylerin çok küçük bir kısmında ortaya çıkmaktadır, tahminler %0,5 ile %10 arasında olduğudur.
2007 yılında yapılan bir araştırmada, popüler görüşün aksine, otizm spektrumunda olanların yüz ifadelerini okuyabildiği, sosyal durumlar hakkında fikir yürütebildikleri ve stereotipleri anladıkları ortaya çıkarılmıştır. On ile on dört yaşlarında on sekiz çocuk, dinamik ve statik yüz ifadelerinin çeşitli ruhsal durumlara karşılık geldiğini belirtebilmiştir ama nörotipik akranları kadar başarılı olamamışlardır. Otistik çocuklar yüz ifadelerini tanımlamada ağız ve gözler bir bilgi verdiğinde, bunlar hareketsiz olduğundan daha başarılıdır. İkinci bir deneyde ise on bir ile on beş yaşında çocuklar, yalnızca göz ifadesi ya da yüz ifadesini tanımlamada nörotipik akranları kadar başarılı olmuşlardır.
Otistik çocuklar genellikle akranlarıyla sosyal ilişkiler kurmaya isteklidir ve sosyal beceriler eğitimiyle bunda başarılı olabilmektedirler. Otistiklere toplumun nasıl davrandığı sanal gerçeklik simülasyonları yardımıyla toplumun karmaşık kuralları gösterilerek öğretilebilir. Otizm spektrumunda olanlar yine de toplumda bulunan sosyal rolleri ve stereotipleri anlayabilir, bir çoğu neden kötü bir mahallede evin kapısının kilitlenmesi gerektiğini ya da bir dükkânda kasiyerin ne yaptığını anlayabilir.

Tanı ölçütleri ve teknikleri

1990’ların sonunda otizm spektrum bozukluklarının prevalansının artmasıyla bu konuda yapılan araştırmalar da hızla artış gösterdi, başlangıçta tıp çevreleri bu artışı tanı taramalarının gelişmesine ve otizm tanımının değişmesine bağlamıştır. Otizm ve otistik spektrum bozukları için güncellenmiş tanı ölçütlerini içeren Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Sınıflandırması’nın dördüncü gözden geçirilmiş basımı (DSM-IV), 1994’te yayımlandı. [12] Aralarında Amerikan Pediyatristler Birliğinin de bulunduğu profesyonel tıp birlikleri, otizmin görünen prevalansının artmasında bu gözden geçirmenin önemli bir faktör olduğunu belirtmektedir ve Mayo Clinic araştırmacılarının 2005 yılında yaptığı bir araştırmada otistik spektrum bozukluğu tanılarının DSM ölçütlerinin değişmesinden ve özel eğitim programlarının fonlarının artmasından sonra artış gösterdiği bulunmuştur.
Ebeveynler ve pediyatristlerin otizm spektrum bozukluğu üzerine bilinçliliklerinin artması sonucunda, daha önce başka bozukluk tanısı konmuş çocuklarda otizm tanısının konmasında artış olduğu da bulunmuştur. Yanlış tanı konmasının nedenleri otistik çocukların bakımı için hükümet fonlarının artışı ama benzer düzeyde eksikliği ve ihtiyacı olan çocuklara aynı fonların sağlanmaması olabilir. Eğer bu şekilde bir artış varsa, geçmişte öğrenme eksikliği ya da psikiyatrik bozukluk tanısı konabilecek olan, ya da hiç bir tanı belirlenemeyecek olan çocuklara otistik spektrum bozukluğu tanısı konmuş olabilir.
Yale Üniversitesinden Dr. Fred Volkmar, otizm için daha iyi hizmet verilmesinin "tanı değişikliği"ne yol açmış olabileceğini söylemektedir.
Otizmin ana semptomlarını tedavi etmek için birçok terapi ortaya çıkmıştır. Simpson, otizm spektrum bozukluğu olanlar için bilimsel destekli dört tedavi şeklini tanımlamıştır. Bunlar uygulamalı davranış analizi, ayrık deneme eğitimi, eksenel tepki terapisi ve Strain & Hoyson'un "Öğrenme Deneyimleri: Okulöncesi çocuklar ve ebeveynleri için alternatif bir program"dır.

Ayrıca bakınız: Otizm Nedir?


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Otizm belirtileri

Sponsorlu Bağlantılar
Çocuk dendiğinde aklımıza neşe, canlılık, bitmek ve tükenmek bilmeyen bir enerji gelir. Genellikle çevremizde bu tip çocuklarla karşılaşır ve onların oyun ve hayal dünyalarını hayretler içinde seyrederiz. Aslında, çocukları sevimli ve cana yakın kılan da bu özellikleridir. Ancak, çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz, dış dünya ile adeta bağını koparmış, kendi dünyasında yaşamaya çalışan çocuklar da vardır. Bu çocukların en belirgin özellikleri sosyal ilişki kurmada yaşadıkları güçlüklerdir. Bu nedenle, bebeklik dönemi sonrasında bu çocukları toplum içinde hemen fark edebilirsiniz. Etraflarında örülü o kalın duvarı aşmak, ya da deyim yerindeyse içinde yaşamakta oldukları örülü hayatlarına küçücük bir pencere açabilmek için hayli zorlanacağınız bu çocuklara OTİSTİK ÇOCUKLAR denmektedir
.
“Otizm” kavramını ilk kez Leo Kanner (1943) Tıp literatürüne kazandırmıştır. 1944 yılından itibaren dünyada farklı bir engel grubu olarak nitelendirilen Otizm, haliyle Otistik bireylerin mevcut eğitim öğretim ortamlarından yararlanmalarına engel olan bir rahatsızlık türüdür.
Genel olarak bireylerde toplumsal etkileşim ve iletişimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi ile ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığı gibi özelliklerle kendini gösteren ve üç yaşından önce:
Toplumsal etkileşim,
Toplumsal iletişimde kullanılan dil,
Sembolik ya da imgesel oyun, vb.
gibi alanlardan en az birinde baş gösteren gecikme ya da anormal işlevlere sahip yaygın gelişimsel bozukluğa “Otizm” denmektedir.

Otizm, çocuklarda beyin sistemindeki fizyolojik fonksiyonların ve kimyasal dengenin bozulmasıyla, üç yaşından önce ortaya çıkan yaygın gelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluk, çoğu kez genetik nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir.

A- “OTİZM”İN BELİRTİLERİ

Otizmin belirtilerini kısaca:
Dil gelişimi bakımından,
İletişim bakımından,
Sosyal beceriler bakımından,
Davranış ve aktiviteler bakımından
olmak üzere 4 ana grupta incelemek mümkündür.

Otistik bir çocukta yukarıdaki temel belirtilerin tümü birden oluşmayabilir. Genellikle erken tanı ve disiplinli bir tedaviyle otistik çocukların normal bir okula devam edebilmeleri her zaman mümkün olabilmektedir. Bunun dışında, otizm tanısı konmasa bile, kısmen otizmin belli semptomlarını gösteren çocuklara da rastlanabilmektedir. Bu semptomları yansıtan çocukların da belli gelişim alanlarında ister istemez bazı problemlerin var olduğu/olabileceği düşünülmelidir. Söz konusu gelişim alanlarının öncelikle eğitimciler ya da aileler tarafından uygulanabilen eğitim programlarıyla desteklenmesi gerekir. Bu tip sorunu olan çocukların aileleri, belirli aralıklarla gelişim kontrolleri yaptırarak, sorunlu alanlardaki geriliği ve gelişmeyi izlemeli ve bu alanları nasıl destekleyebilecekleri konusunda profesyonel yardım almalıdırlar.

1- Bebeklerde Otistik Belirtiler Ne Zaman başlar?

Genellikle bebekliğin ilk iki yılı içinde otizme ait belirtilerin başlaması beklenir. Bu belirtiler nadiren daha geç yaşta da başlayabilir. Otizm belirtileri çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre çok farklılıklar gösterebilir. Bebekliğin ilk dönemlerinde annelerin bebeklerinde ilk fark ettikleri belirti; çocuklarının diğer çocuklara nazaran daha az güldükleridir. Annenin bedensel teması, çocuğunu kucaklaması ve öpmesi her çocuğun arzuladığı bir işlev olmasına karşın, bu yaklaşım Otistik çocukları rahatsız eder. Çünkü bu çocuklar sevilmekten hoşlanmazlar ve çoğu kez tepki gösterirler. Anne ve babanın seslenmesine karşın cevap vermeyerek tepkisiz kalmaları ister istemez çoğu aileye “çocuklarının sağır olduğunu” bile düşündürtmektedir. Çevredeki insanların görünümleri, hareket ve davranışları onların dikkatlerini çekmez. Dışarıdan izlendiklerinde, adeta çevrelerinde kimse yokmuş gibi davranırlar. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçınırlar. Yalnızlığı severler ve yalnız bırakılmaya tepki göstermezler.
Normal çocuklar, uyumadıkları dönemlerde yatakta kalmak istemez ve annelerinden ilgi beklerler. Ancak otistik çocuklar uyumadıkları halde saatlerce yataklarında sessizce kalabilirler. İlk dönemlerde anne ve babayı diğer insanlardan ayırmakta güçlük çekmelerine karşın, yaşları ilerledikçe anne ve babalarına bağlılıkları aşırı derecede artabilir ve ayrıldıklarında yoğun sıkıntı yaşayabilirler.

Otistik çocuklar daha çok konuşma gecikmesi şikayeti ile hekime getirilirler. Bedensel gelişimi yaşına uygun olan otistik çocukların konuşması yaşıtlarına göre oldukça geridir. Beş yaşına geldiklerinde % 50’si ancak tek kelimelerle konuşabilmektedir. Konuşmayı, ilişki kurmaktan çok ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanırlar. Bir kısmı ise, ileri yaşlarda bile konuşamaz ya da konuştukları hiç anlaşılmaz. Otistiklerde konuşma geriliğinin yanı sıra, söylenen sözcükleri tekrarlama ve kelime uydurma gibi konuşma bozuklukları da sıklıkla görülmektedir. Konuşmalarındaki bu gerilik ve bozukluklar onların ilişki kurmadaki zorluklarını bir kat daha artırır.

Her yaş çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla bir araya geldiğinde onlarla ilgilenir ve oyun kurmaya çalışır. Otistik çocuklar ise, hep yalnız olmayı tercih eder, kalabalığa karışmaz ve hep bir köşede tek başlarına oynarlar. Kendilerine özel davranış biçimleri (kendi etraflarında defalarca dönme, tek ayak üzerinde zıplama ve odanın içinde bir köşeden diğerine koşma gibi amaçsızca tekrarlanan hareketler, vb.) ile diğer çocuklardan hemen ayırt edilebilirler. El çırpma, tüm bedeni sallama gibi olağan dışı beden hareketleri dikkat çekicidir. İlgi alanlarının kısıtlılığı nedeniyle belirli oyuncaklarıyla hep aynı biçimde ve tekrar tekrar oynarlar. Evde bulunan bazı nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Mekanik aletlere ve dönen nesnelere ilgileri büyüktür. Bazı nesnelere karşı duygusal olmayan ve bize göre anlamsız aşırı bağlılıkları bulunmaktadır. Bazen bir parça ip ya da gazoz kapağı onlar için vazgeçilmez birer nesneye dönüşmektedir. Hayat içinde olası değişimlere karşı direnç gösterirler. Ev içinde bir eşyanın yerinin değişmesine izin vermez, eve alınan yeni bir eşyayı kullanmak istemezler. Değişime karşı gösterdikleri bu direnç, ailelerinin hayatında kısıtlamalara neden olabilecek derecede rahatsızlık verici olabilir. Tepkileri ani ve yersiz olabilir. Öfke patlamaları, kendine zarar verici davranışlar ya da uygunsuz sevinç nöbetleri gözlenebilir. Yaş ilerledikçe çocuğun çevresiyle aktif ilişkiye girmesi artabilir ancak bu kez belirtilen ilişkilere sınır koyamama gibi “uygunsuz davranışlar” söz konusu olabilmektedir. Zekası normal olan otistik çocuklarda -daha ileri yaşlarda- önceden olan olayları detaylı hatırlama ve akılda tutmalar görülebilir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, otistik çocukların aileleri tarafından hekime ilk götürülme nedenleri genellikle konuşmalarındaki gecikmedir. Oysa, “çocuğun dış dünyaya kapalılığı” daha ilk bebeklik yılı içinde ilgili bir anne tarafından fark edilebilir. Kendisi ile dış dünya arasında kalın bir duvar bulunan otistik çocuklar annelerinin gösterdiği sevgi ve ilgiye büyük ölçüde kayıtsız kalırlar. Bir annenin bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak, çocuğuna karşı ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen anneler ile sağlıklı gözlem, algılama ve muhakemeden yoksun anneler bu bozuk gidişi anlamayabilirler.
Otistik çocukların tamamında olmamakla birlikte bir çoğunda zeka düzeyleri normalin altındadır. Bu durum, onların genel olarak işlevselliğini azaltan bir faktördür. Yapılan araştırmalar, otizmin toplumda yaklaşık 10.000 çocuktan 4’ünde (onbinde dört) görüldüğünü göstermiştir. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla dört-beş kat daha fazla sıklıkta görülür. Otistik çocukların kardeşlerinde bu hastalığın görülme sıklığı normal çocuklara oranla daha fazladır. Kısaca, otizmin genetik bir karaktere de haiz olduğu uzmanlarca dile getirilmektedir.

OTİZMİN NEDENLERİ

Otizmin gelişimsel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve nedeni konusunda araştırmalar hâlâ devam etmektedir. Beraberinde zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin de sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu işaret etmektedir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğu hususunu düşündürmektedir.

Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne ve bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine “çocuklarıyla duygusal ilişki kurmadaki yetersizliklerinden ötürü” Buzdolabı Anne yakıştırması yapılmıştır. Ancak, daha sonra aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm Otistik çocukların annelerinin Buzdolabı Anne modeline uymaması bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otistik çocukların/bireylerin yaklaşık % 25’inde (her dört kişiden birinde) epilepsi nöbetlerinin de bulunması ister istemez uzmanların dikkatlerini Nörobiyolojik alandaki aramalara yönlendirmiş bulunmaktadır.

Otizmin, genel olarak genetik faktörlerin yanında doğum öncesi ve sonrası bazı çevresel etkenlerden kaynaklandığı da sıklıkla ifade edilmektedir. Son yıllarda ağırlık kazanan diğer bir görüş ise, “genlere bağlı olarak beyin gelişiminde meydana gelen sorunlar”ın da otizme yol açabildiği/açabileceği hususudur.


Alıntı

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Ağustos 2010       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
Otizm

Yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan ve yaşam boyu etkisi devam nöröpsikiyatrik bir sendrom olan otizm ilk defa Amerikalı psikiyatrist Leo Kanner tarafından 1943 yılında tanımlanmıştır.Uzun yıllar psikolojik kökenli olduğu düşünüldükten sonra,ilk olarak 1966 yılında Rimland’ın çalışmaları ile otizmin nörobiyolojik doğasına dikkat çekilmiştir.

Otistik bozukluk sosyal ve duygusal etkileşimde ve iletişimde bozulma,sınırlı,tekrarlayıcı bir biçimde çoğunlukla cansız nesnelere karşı ilgi artışı ve ritüelistik davranış paterniyle karakterize,hafiften ağıra klinik tipleri olan bir gelişim bozukluğudur.

Otistik bozukluğu tanımlamak için tanımlanan bir çok davranış özelliği vardır.Ancak hiçbir otistikte bu özelliklerin tümü bulunmaz ve sıklıkla hepsi aynı anda görülmez.Zamanla belirtiler değişebilir.

“Aşırı Otistik Yalnızlık” otizmin en temel özelliğidir. Otistikler diğer insanlarla etkileşim kurma konusunda doğdukları günden itibaren yetersizdirler.Otistik bebekler çoğu kez anne-babaları tarafından uslu ve sorunsuz olarak değerlendirilirler.Bu çocuklar kendi dünyalarında yaşar gibidirler.Göz göze gelmekten kaçınır,adları söylendiğinde duymuyor gibi davranır,bedensel yaklaşım ve okşamaya karşı tepkisel davranabilirler.Yaşıtlarıyla ilgilenmezler ve oyuncaklarla ilgilenmeleri de olağan dışı olur.Diğer insanların varlığına ,istek ve gereksinimlerine karşı bir tür kayıtsızlık gösterdikleri için otizm bir tür empati bozukluğu olarak da tanımlanabilir.

Otistik çocuklarda sözel ve sözel olmayan iletişimde ciddi güçlükler söz konusudur.Normal çocuklarda ortalama 5-6 aylıkken ağulama,8-9 aylıkken heceleme,1 yaşında anlamlı tek kelimelik ,2 yaşında ortalama 2-3 kelimelik konuşma başlarken,otistik çocukların bir çoğunda bu özelliklerin hemen hemen hepsi zamanında gelişmez.Otistik çocukların yaklaşık %50 si konuşmayı hiçbir zaman öğrenemez.Öğrendiklerinde ise anlamlı bir iletişim aracı olarak konuşmayı kullanmazlar.Konuşmaları çoğunlukla garip bir tarzda ve yankılıdır.Diğer bir kişinin söylediğini aslına tam uygun bir şekilde tekrarlıya bilirler.Konuşmadaki diğer bir farklılıkta adılların ters çevrilmesidir.Çoğunlukla kendilerinden “sen”,”o” şeklinde bahsederler.Kullanılan tonlamada mekaniklik ,inişli çıkışlı,şiddeti ayarlayamama,duygudan yoksunluk gözlenebilir.

Konuşmaya başlayan otistiklerde tipik olarak konuşmayı başlatma,bir olay anlatma veya karşılıklı konuşma yürütememe görülür.sohbet etmek olanaksızdır.Otizmi olan çocuklar mecaz anlamları,yüz mimiklerini,yüz ifadelerini,konuşanın duygu ifadelerini anlamada zorluk yaşarlar.

Otizmin diğer bir özelliği kompulsif törensel etkinliklerdir.Günlük hayat içinde rutinlerin bozulması,eksikler olması durumunda fazlasıyla etkilenip tepkisel davranabilirler.


Otistik Bozukluk

Sosyal ilişki, iletişim kurma ve davranış tarzı anormalliklerinin 3 yaş öncesinde başlamış olması gerekmektedir.

Toplumdaki Yaygınlığı

On bin kişide 4 oranında görülmektedir. Erkeklerde kızlara oranla 4 kat daha çok rastlanmaktadır.Rahatsızlık kızlarda erkeklere göre daha ağır seyretmekte, zeka testleri daha düşük bir değeri göstermektedir.

Otistik Bozukluk Ölçütleri

A-Aşağıdaki dört belirtiden en az ikisinin varolması gerekmektedir

1- Konuşma dışı iletişim (göz göze gelme, yüz ifadesi ile anlatım, mimikler ve vücut dili ile kendini ifade gibi ) ile karşılıklı ilişkiyi sağlamada belirgin bozukluğun olması.

2- Kendi yaş dönemi ile uyumlu olacak şekilde, yaşıtları ile arkadaşlık ilişkisi kuramamak.

3- Diğer insanlarla birlikte kendiliğinden , doğal bir şekilde hoşlanılabilecek, ilgi alanları ya da beceri ve başarıları paylaşamama durumu ( ilgisini çeken nesneleri başkalarına gösterememe, onları işaret edememe , onları çevresindekilere verememe gibi davranışlar) .

4- Toplumsal ya da duygusal yanıt vermede eksiklik.

B-Aşağıdakilerden en az birinin varolması gerekmektedir

1- Konuşulan anadilin ya hiç becerilememesi ya da bunun gecikmesi durumu.

2- Yeterli konuşmanın varolduğu durumlarda, başkaları ile konuşmayı başlatmak ya da sürdürmekte belirgin bozukluk.

3- Sözcük ya da cümleleri arka arkaya tekrarlayarak ya da anlamsız şekilde kullanarak konuşma durumu.

4- Doğaçlama bir şekilde , yaş ve gelişim düzeyine uyan evcilik, hırsız-polis, doktor-hasta vb. oyunları oynayamama durumu.

C- Aşağıdaki tekrarlayıcı ilgi, aktivite ve davranışlardan en az birinin varolması durumu:

1- Hem miktar olarak sıklık, hem de yoğunluk açısından belli bir nesne ya da konu ile tekrarlayıcı bir şekilde uğraşarak, kısıtlı kalmış ilgi odaklarının bulunması.

2- İşlevsel olmayıp, belli bir amaca hizmet etmeyen birbirini izleyen , sıradan belli bir aktiviteyle durdurulamaz derecede uğraşı durumu.

3- Herhangi bir hareketi tekrarlayıcı ya da başkasının yaptığı bir hareketin aynısını yapar bir şekilde vücut hareketleri ( parmak şıklatma , parmakları açıp-kapama, omuz oynatma ya da tüm gövdeyi bükme, yumak gibi olma seklinde davranışlar).

4- Tekrarlayıcı bir şekilde bazı nesnelerin belirli parçaları ile aşırı uğraşı durumu.

Bu yukarıdaki yazılmış olan tüm maddelerden toplam olarak en az altı adedinin varolması gerekmektedir.

Sosyal ilişki ya da dil becerisi konularından en az birisinin, çocuğun 3 yaş başlangıcına dek gecikmesi veya normal dışı bir şekilde olması durumu.

Rahatsızlığın başka bir hastalığa bağlı olmaması gerekmektedir.






Kaynak: Psychology
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Ağustos 2010       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı
Otistik Çocukların Özellikleri


Otistik çocuklar yaşıtlarından ve kardeşlerinden daha kısa boylu olup, çok sevimli bir görünüme sahiptirler.

Bu çocukların bebekliklerinde bakımı kolay , bırakıldıklarında yerinde duran, çok fazla ağlamayan çocuklar oldukları gözlenmiştir. Bazı hallerde çocukların konuşma ve davranışları normalken, bunların birdenbire sonradan sosyal ilişkiden kopup, dil becerilerini kaybettikleri gözlenmiştir. Aileler çocuklarının seslenince yanıt vermemeleri nedeniyle, sağır olduklarını düşünebilmektedirler. Çocuklar gelişimleri esnasında belirli davranış ya da sesleri taklit edemez, nesneleri başkalarına gösteremez, kucaklanmak istendiklerinde kollarını kucaklamayı karşılamak için kaldıramazlar. Tek başlarına oynamayı yeğlerler.

Bu çocuklar insanlara cansız varlıklar gibi tepki verirler. Toplumsal durumlarda garip yüz ifadeleri ve uygun olmayan hareketlerle karşılık verebilirler. Sosyal ilişkilerden çok memnun olmazlar. Arkadaş edinemezler.Dil gelişimlerinde gecikme olabilir. Konuşabiliyorlarsa konuşmaları tekrarlamalar ya da ses melodisindeki bozukluklar ( tekdüze , mekanik tonlama bozuklukları şeklinde) ile birliktedir. Uygunsuz fiil ya da sözcük kullanımları olabilir. Olmayan sözcükleri uydurabilirler, kendi kendilerine konuşabilir, kendilerinden kendi isimlerini söyleyerek ya da başkası gibi bahsedebilirler. Belirli davranış ( el çırpma, dönen nesneler gibi)ya da bilgilere (çok gerekli olmasa da) eğilimleri vardır ( hava durumu, tv. Program zamanları ve reklamlar gibi). Yeni oyuncakları kolay kabul edip, oynayamazlar, ortam değişikliklerine aşırı duyarlıdırlar, değişikliklerde aşırı tepkisel olabilirler. Bazı nesnelere aşırı bağımlı olup, onları kullanmasalar da onlar olmadan dışarı çıkamayabilirler. Sese aşırı tepki vererek, kulaklarını kaparlar. Ağrıya karşı duyarsız olabilirlerken dokunmaya karşı aşırı tepki gösterebilirler. Zaman zaman aşırı hareketli zaman zaman da aşırı hareketsiz olabilirler. Sebepsiz gülme ve ağlamaları olabilmektedir. Ailelerinin yanlarından uzaklaşmalarına aşırı tepki gösterebilmektedirler. Sadece belirli besinleri yemeye eğilimlidirler. Kendi ellerini ısırabilir, başlarını duvara vurabilir, saçlarını çekebilir ve kendilerine zarar verebilirler.

Oluş Sebepleri

Otistik çocukların % 75’inde zekada gerilik gözlenmektedir. % 25 kadar bir kısmında ileri dönemlerde havaleler görülmektedir. Otizm ile birlikte görülebilen nörolojik bozukluklar arasında tuberoz skleroz, frajil X sendromu, doğumsal kızamıktır.

-Duygusal açıdan çocuğa uzak duran ya da obsesif kişilik yapıları nedeniyle aşırı titiz ve kısıtlayıcı bir şekilde eğitim veren ailelerin çocuklarında bu durumun varolduğu ileri sürülmektedir.

- Rahatsızlığın genetik temeline yönelik çalışmalar devam etmektedir.Bazı kişilerde bu rahatsızlıkla birlikte epileptik bozukluklar, doğumsal rubella ve fenilketonüri gibi rahatsızlıkların bulunması bu olasılığı düşündürmektedir. Rahatsızlığın X kromozomuna bağlı olarak ya da otozomal resesif geçiş ile aktarıldığı düşünülmektedir. Etkilenen çocuğun kardeşlerinde de rahatsızlığın görülme riski toplum ortalamasına göre çok daha yüksek olup, % 3 e dek çıkabilmektedir. Bu kişilerin ailelerinde duygu durum ve kaygı bozuklukları daha yüksek oranda saptanmış olup, toplumsal ilişki sorunlarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir.

Doğum öncesi ya da doğum sırasında yaşanan tıbbi sorunlar olası nedenler arasındadır. Özellikle annenin hamileliğinin ilk üç ayında genital kanama yaşaması, bebeğin içinde bulunduğu amnios sıvısının çocuk dışkısı ile boyanması, annenin hamileliğinde bazı ilaçları kullanımı önemli sebepler arasında sayılmaktadır.

Beyin yapısında çeşitli bozukluklar bulunmaktadır. Serotonin düzeyleri hastaların 1/3 ünde gözlenmektedir. Otistik çocukların çoğunda gözlenen bahar aylarındaki doğum oranları, annenin kış aylarında doğum öncesi kızamık geçirmesi ile bağlantılı bulunmuştur.

Tedavi

Tedavide ailenin eğitimi önemlidir. Saldırgan ve kendine zarar verme davranışlarına karşı ilaç tedavisi kullanılabilir. Davranış tedavisi kullanılmaktadır.


Otistik Çocuklarda Davranış Sorunları


Temper Tantrum(Öfke nöbetleri): Öfke nöbetleri küçük yaşlarda çok sık gözlenebilir.Bir isteğinin yapılmaması ve ya rutinlerin bozulması sonucunda ortaya çıkabilir.Anne babaya çok önemsiz gelen bir olay veya nedensiz olarak da öfke nöbetleri gözlenebilir.Bir oyuncağın küçük bir parçasının kayıp olması, masada farklı yere oturmak..vs. gibi.Bu nöbetler zaman zaman çevreye zarar verici nitelik taşıyabilir.

Agresyon(Saldırganlık):Bazı otistik çocuklarda saldırganlık ,belirli bir davranış biçimi olabilir.Bu saldırgan davranışlar genellikle bir diğerine vurma ,saç çekme şeklindedir.Belirli anlaşılır bir nedene bağlı olarak gelişebileceği gibi nedensiz olarakta ortaya çıkabilir.Saldırgan diye nitelenen davranışların bir kısmı tekrarlayıcı hareketlerle karışabilir.Yada yakınlaşma ve ilgilenmenin yanlış ifadesi olarak gelişebilir.

Oto-mültilasyon(Kendine zarar verme): Genellikle ağır zeka sorunu olan veya düşük işlevli otistiklerde görülür.Saç çekme,hafif başını vurma,parmağını ısırma ve başını sürekli olarak bir yere çarpma şeklinde görülebilir.

Stereotipi(Tekrarlayıcı hareketler): Zeka düzeyi düşük otistiklerde daha sık görülür. Sağa sola veya öne arkaya doğru sallanma , çevresinde dönme ,kanat çırpma,cisimleri çevirme,parmaklarına tuhaf şekiller verme…gibi.Bu hareketler içinde bulunulan durumla gelişmez ve başkalarının varlığı hareketi sona erdirmez.Ancak sıkıntının arttığı durumlarda artmakta,bazen de neşe ve sevincin ifadesi olarak yorumlanabilir .

Duyu Sorunları: Otistik olan çocuklar gelen bir uyarıya karşı aşırı tepki verebilir veya tepkisiz kalabilirler.Ağrıya karşı ileri derecede duyarsız yani acıya karşı çok dayanıklı olabilirler.Çok kuvvetli bir ışığa saatlerce bakabilir yada hafif bir sese karşı kulaklarını kapatabilirler.

Yeme Sorunları:Katı yiyecekleri rededebilir,çiğnemezler,çok seçici yiyebilirler,nadirende çok iştahlı olabilirler.Otizmin temel belirtisi olan yeniye direnç, yiyeceklerde de kendini gösterebilir.Tat konusunda ki hassasiyetleri de fazla olabilir.







Kaynak: Psychology

Benzer Konular

6 Nisan 2011 / hasan bilgücü Tıp Bilimleri
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular
7 Kasım 2014 / Misafir Soru-Cevap
10 Kasım 2015 / Misafir X-Sözlük
11 Aralık 2009 / sevi Soru-Cevap