Arama

Sık Karşılaşılan Bebek Sorunları

Güncelleme: 10 Nisan 2011 Gösterim: 22.597 Cevap: 3
oyuncu_girl - avatarı
oyuncu_girl
Ziyaretçi
28 Ağustos 2010       Mesaj #1
oyuncu_girl - avatarı
Ziyaretçi
Konak: Bebeğin kafasını tutan sarımsı kabuklarla karakterize bir çeşit seboreik dermatitttir. Ciddi bir durum değildir ve bebek sık yıkandığında genellikle kendi kendine geçer. Bu kabukları yok etmek için bebeğin kafasına parfümsüz bir bebek yağıyla masaj yapıp daha sonra ince dişli bir tarakla taramak yeterli olur. Bebeğin kafası terledikçe dermatit daha kötüleşebileceği için bebeğin kafasını mümkün olduğunca kuru ve serin tutmak ve evdeyken şapka giydirmemek faydalı olur.
Pamukçuk:Bebeğin yanaklarının iç tarafında bazen de dilde, damakta ve dişetlerinde peynire benzeyen çıkıntılı beyaz lekeler şeklinde kendini gösteren mantar enfeksiyonudur. Kabuklar kalktığında altından kırmızı bir bölge çıkar ve kanama olabilir. Pamukçuk en çok yenidoğanlarda görülür, ancak bazan daha büyük bebeklerde, özellikle de antibiyotik alanlarda bu enfeksiyon oluşur. Enfeksiyonun kendisi tehlikeli değildir, ancak ağrı yapar ve bebeğin beslenmesini aksatır. Nadiren sindirim sistemine yayılarak komplikasyonlara neden olabilir. Pamukçuktan şüpheleniyorsanız doktorunuza danışın, çünkü pamukçuk tedavisi için ağızdan verilen antifungal tedavi gerekir.
Sponsorlu Bağlantılar
Pişik: Bebeğin bezlendiği bölgenin nem oranı yüksek olduğundan ve çok az hava aldığından kimyasal maddelerle dışkı ve idrardan kaynaklanan tahriş, ayrıca bezlerin ve giysilerin sürtünmesi pişiğe yol açar. Pişik bebek bezlendiği sürece problem olmaya devam eder; yedinci ve dokuzuncu aylarda diyet zenginleştiğinden ve dışkı daha tahriş edici olduğundan pişik had safhaya ulaşır ve bebeğin cildi sertleştikçe azalmaya başlar. Bazı bebeklerde pişik tekrarlar; bunun nedeni doğuştan pişiğe yatkın olmak, allerjik eğilimler, dışkının pH’sının anormal olması, idrardaki amonyum miktarının fazla olması veya cildin kolay tahriş olan cinsten olması olabilir.
Pişiğin en iyi tedavisi önlemedir. Bezlenen bölgenin kuru ve temiz tutulması önlemenin esas ilkeleridir. Koruyucu önlemler işe yaramayıp bebek pişik olduysa şunları yaparak pişiği giderebilirsiniz:
  • Bölgenin nemli kalmaması için sık sık bez değiştirin. İnatçı pişiklerde bebek dışkıladığı ya da idrar yaptığı anda bezi değiştirmek gerekir.
  • Bebeğin poposunu mümkün olduğunca kapatmayın. Üşümeyeceğinden eminseniz bu şekilde birkaç saat uyumasına izin verebilirsiniz. Hazır beze birkaç delik açarak içeri hava girmesini sağlayabilirsiniz.
  • İdrar ve dışkı gibi doğal tahriş edici maddeleri sınırlayamazsınız ama cildi kurutabilen sabunu günde bir kezden fazla kullanmayın. Bebek dışkıladığında popsunu sadece suyla iyice yıkayın. Yıkadıktan sonra bebeğinizi iyice kurulayın.
  • Bebeğinizde pişik tekrarlıyorsa, kullandığınız bezi değiştirin.
  • İdrar yaptıktan sonra bebeği yıkayın ve bebeğin poposuna kalın bir merhem tabakası sürün. Borik asit veya talk pudrası kullanmayın. Aşağıdaki durumlarda doktorunuzla görüşün:
    • Bebeğinizdeki pişik 3-4 gün içinde geçmezse
    • Döküntüde iltihap dolu kabarcıklar ya da açık yaralar varsa
    • Pişik giderek kötüleşirse
    • Pişik alt bezinin kapladığı alanın dışına taşarsa
    • Bebekte ateş ya da başka hastalık belirtileri ortaya çıkarsa
Kolik: Gaz sancısı olarak bilinen ve akşam saatlerine doğru daha sık olan infantil kolik tüm bebeklerde %20-30 oranında görülmektedir. Genellikle yaşamın ikinci haftasında başlar ve 3. ya da 4. ayda kesilir. Bebeğin büyüme ve gelişmesi üzerine olumsuz etki yapmaz ve bir müddet sonra kendiliğinden geçer. Ancak bebeğin sürekli ağlaması ve çoğu zaman hiçbir şekilde avutulamaması anne ve babada moral bozukluğu yaratır. Bugün için kesin nedeni bilinmemektedir ve yine aynı şekilde kesin bir tedavi yöntemi de yoktur. Koliğe neden olabilecek teoriler arasında inek sütü allerjisi, annenin aldığı besinler, annede doğum öncesi ya da sonrası gerilim, stresli aile gibi çevresel faktörler düşünülmüş, ancak hiçbir teori kesin olarak ispatlanamamıştır.
Koliğin bilinen bir tedavisi olmamakla birlikte bazı önlemler alınabilir:
  • Öncelikle bebeğin ağlamasının altta yatan bir hastalığa bağlı olmadığından emin olmak gerekir. Her ağlama kolik ağrısı değildir.
  • Bebeğin aç olmadığından emin olmak gerekir.
  • Bebeğin gazı her beslenmeden sonra bebeği dik tutarak ve hafifçe arkasına vurarak çıkarılmalıdır.
  • Bebek sakin bir odada kucakta hafif sırtı okşanarak gezdirilebilir. Annenin gergin ve sinirli olmaması önemlidir.
  • Bazı bebeklerde araba yolculuğu ya da saç kurutma makinesi, elektrik süpürgesi gibi aynı tonda devam eden sesler bebeği sakinleştirebilir.
  • Annenin bebeği emziriyorsa lahana, karnabahar, inek sütü, baklagiller gibi gaz yapan gıdalardan kaçınması koliği azaltabilir.
  • İlaç tedavisi olarak etkinliği kesin olarak kanıtlanmamışsa da yan etkisi pek görülmeyen simetikon (Metsil) denenebilir. Metsil damla günde 4 kez 8 damlaya kadar verilebilir. Etkinliği birkaç günlük düzenli kullanımdan sonra ortaya çıkar.
  • Anne ve babanın ya da bebeğe bakan kişinin bu dönemde sabırlı olmaları ve özellikle annenin çok gergin olduğu, bebeğin saatlerce susmadığı dönemlerde yarım saat bile olsa bebeği başkasına bırakarak dışarı çıkması önerili
  • Detaylı bilgi için; http://www.bebekhastaliklari.com/index.php?option=com_content&task=view&id=25&Itemid=58

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
6 Eylül 2010       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Tedavi Gerektirmeyen Cilt Problemleri

Sponsorlu Bağlantılar
Cilt Soyulması
Bebek, ana rahmindeyken cildinin üzeri mumsu, koruyucu bir madde ile kaplıdır. Bu tabakanın yıkanarak zorla çıkarılmasına gerek yoktur. Zaten bu tabaka kendiliğinden banyolar sırasında yıkandıkça kaybolacaktır. Bu sırada cildin soyulması da mümkündür. Özellikle biraz erken veya biraz geç doğan bebeklerde, cilt soyulması daha da belirgindir. Bunun nedeni çok iyi bilinmemekle birlikte, doğumdan önce, bu bebeklerin cildini kaplayan mumsu koruyucu tabakanın, tüm cildi kaplayacak miktarda olmadığı düşünülmektedir. Cilt soyulması birkaç hafta içinde kendiliğinden biter. Bu dönemde dikkat edilecek en önemli konular, banyosunu yaptırırken yumuşak bir ürün kullanmak ve bebe yağı gibi nemlendirme gücü yüksek bir ürün ile cildini sürekli nemli tutmaktır.

Cilt kuruluğu
Aşırı cilt kuruluğu bazen de ailesel nedenlere bağlı olabilir. (Ekzema veya atopik cilt rahatsızlıklarına yatkınlık gibi). Cilt kuruluğu aşırı ise bebeğe rahatsızlık verir. Banyosunda kullanılan ürün ve bol bebe yağı ile cildi nemlendirerek onu rahatlatmak gerekir. Bu uygulamayla belirtilerin geçmesi gerekir. Aşırı kuruluk geçmez, kaşıntı ve giderek ekzema belirtilerine dönüşürse bu, bebeğin rahatsızlığını arttıracaktır. Bu durumda, bebeğin bir sağlık kuruluşuna götürülmesi gerekir. Doktor, ilaçla tedavi önerebilir. Bebeğe, üzerine sıkı oturmayan bol pamuklu giysiler giydirmek ve onu çok sıcak, çok soğuk ve rüzgarlı ortamlardan, ev bitkilerinden, evcil hayvanlardan, polenlerden ve sigara dumanından uzak tutmak gerekir. Enfeksiyonlara karşı yatkın olabileceği hatırlanarak, cildinde ekzema olan bebeklerin, cilt yaraları, uçuk gibi rahatsızlığı olan yetişkinlerden de uzak tutulmasında yarar vardır.

Başta Konak
Bebeklerde aşırı miktarda üretilen yağsı maddelerin birikimi sonucu kuru cilt kabukları halinde, şapka gibi kafa derisini kaplayan beyaz, ya da sarımsı-kahverengi tabaka oluşur. Yumuşak tutulduğu ve zorlanarak taranmadığı sürece bebeğe acı vermez. İyi bir bakım konak probleminin tedaviye gerek kalmadan kaybolmasını sağlayacaktır. Bunun için, hergün banyodan önce bebe yağı ile masaj yapılarak konakların yumuşatılması, sonra da bebe şampuanı ile yıkanması ve yumuşak hareketlerle saçın fırçalanması yeterli olacaktır.

Döküntüler

Yeni doğan bebekte görünüşleri birbirinden farklı, değişik tipte döküntüler görülebilir. Bunlar kısa süre içinde kendiliğinden kaybolurlar, endişe etmeye gerek yoktur. Sık rastlanabilen döküntüler şunlar olabilir:

Süt Döküntüsü (Milia): Yeni doğan bebeğin burnunda veya alnında görülebilen, beyaz veya bazen sarımsı noktacıklardır. Bazen çenede de görülebilirler. Süt ile hiçbir ilgisi olmayan bu minik noktacıklar, cilt gözeneklerinin tıkanması sonucu ortaya çıkar. Bebeğin cildi yeni dış ortama alışınca bu noktacıklar da kendiliğinden birkaç hafta içinde kaybolur. Herhangi bir tedaviye gerek yoktur. Gözenekleri açmaya sakın çalışmayın. Cildi tahriş edip, mikrop kapmasına yol açabilirsiniz.

Sıcak döküntüsü/Ter bezleri iltihabı (Miliaria): Hafif kabartılar halinde, kırmızı renkli, sivilce görünümünde döküntülerdir. Bu döküntü, bebeğin yüzünde veya vücudunun giysi ile kaplı tutulan yerlerinde görülebilir. Bebeğin fazla sıcak tutulması nedeniyle ortaya çıkarlar. Bebeği aşırı giydirmemek, daha serin ortamda bulundurmak, (oda ısısı 18-22°C olacak şekilde) cildini kuru ve temiz tutmak dışında bir tedaviye gerek yoktur.

Bebeklik Sivilcesi: Görüntüleri, yetişkinlerde görülen sivilce gibidir. Doğum öncesi anneden aldığı hormonların etkisiyle oluşurlar. Birkaç hafta içinde kendiliğinden geçecektir ve hiçbir tedaviye gerek yoktur. Cildi temiz tutmak yeterlidir.

Toksik Eritem: Vücudun herhangi bir yerinde görülebilir. Ciltte, güneş yanığı gibi kızarıklıkla çevrelenmiş kesecikler veya kabartılar halinde görülen bir döküntüdür. Tek tek, dağınık halde veya gruplar halinde olabilir. İlk haftalarda görülen bu problem, kendiliğinden kaybolur ve tedavi gerektirmez.

Dudaklarda görülen minik kabartılar: Emme hareketi nedeniyle bebeğin hassas dudak derisinde görülebilirler. Dudak derisindeki bu kabartılar da kendiliğinden geçer.
Yanaklarda görülen döküntüler: Ekzemalı bebeklerde daha sık görülmekle beraber, bazı bebeklerin yanaklarında görülen bir döküntü türüdür. Yanaklarda cilt, kırmızı ve oldukça kurumuş görülür. Genellikle, ıslak kalan ciltte görülür. Örneğin, uyurken ağzından akan salyanın yastığını ıslatması nedeniyle bebeğin yanağı sürekli bu ıslaklıkla temas halinde kalabilir. Bu tür döküntüyü önlemek için, bebeğin cildi yumuşak, temizleyici bebe losyonuyla silinerek temizlenmeli ve nemlendiriciler kullanılarak yumuşak tutulmalıdır.

Doğum Lekeleri

Bazı bebeklerin vücudunun herhangi bir yerinde görülebilen ve doğum lekesi olarak adlandırılan lekeler olabilir. Çoğu doğum sırasında bebeğin maruz kaldığı basınç nedeniyle ortaya çıkar. Kısa bir süre sonra kendiliğinden kaybolurlar. Bazıları ise daha uzun süre kalabilir veya önemli bir problemin belirtisi olabilirler.
İlk olarak, bir süre sonra kendiliğinden kaybolan, tehlikesiz doğum lekelerine bir göz atalım:

Leylek Isırığı: Göz kapaklarında, alında veya ensede görülen minik kırmızı lekelerdir. İnce kan damarlarının genişlemesi nedeniyle oluşurlar. Zararlı değillerdir. Göz kapağı veya alındakiler, aylar sonra da olsa kaybolurlar. Ensede olanlar genellikle kalıcıdırlar.

Çilek Hemanjiyomu: Başlangıçta büyüme eğilimi olan hafif kabarık, sün-gerimsi, gelişigüzel şekilli çileğe benzeyen bu kırmızı lekeler uzun süre kalıcı olurlar. Buluğ çağında kendiliğinden kaybolurlar.

Porto Şarabı Lekelesi: Pembe, kırmızı renkli bu lekeler de genellikle bebeğin yüzünde görülür. Yeni doğan bebekte pek farkedilmeyecek kadar açık renkte olan bu lekeler, giderek koyulaşır. Cilde çok yakın olan kılcal kan damarları nedeniyle oluşurlar. Kalıcı olan bu lekeler de, günümüzde lazer tedavisi uygulanarak yok edilebilirler.

Mongol Lekesi: Bu lekeler bebeğin sırtında, kalçalarında geniş alanlara yayılmış bir morartı olarak görülürler: Esmer bebeklerde daha yaygın olarak görülmektedirler. Çocukluk yaşlarına (4-7 yaş gibi) kadar kalıcı olabilirler. Fakat kesinlikle zararsızdırlar.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
oyuncu_girl - avatarı
oyuncu_girl
Ziyaretçi
18 Aralık 2010       Mesaj #3
oyuncu_girl - avatarı
Ziyaretçi
BEBEKLERDE ;

Serebral palsi (SP): Serebral palsi küçük çocuklarda, be­yindeki bir veya daha fazla bölgede meydana gelen hasar sonucu görülen hareket, kas gücü, duruş, konuşma, görme ve duymada bir dizi anormal­lik olarak tanımlanır. SP, 400 çocuk­tan birini etkiler ve prematüre do­ğum, RIGG ve enfeksiyon gibi sorunlarla karşılaşılan hamileliklerde daha yaygındır. Beynin hasar gören kı smına bağlı olarak üç tür SP vardır ve bu hastalığa sahip çocuklarda ge­nellikle iki veya daha fazla türün bir­leşimi görülür. Serebral palsiyi belir­lemek için yapılan doğum öncesi bir test yoktur.
Fetal alkol sendromu: Hamilelik sırasında devamlı alkol kul­lanımı, alınan alkol miktarına bağlı olarak fetüse teratojenik (erken) ve toksik (geç) zarar verebilir. Fetal alkol sendromunun (FAS) bulguları, RIGG, doğum sonrası gelişememe, sinir sistemi hasarları ve çocukluk ça­ğında gelişim bozukluğudur. Dikkat eksikliği bozukluğu, dil öğrenmede gecikme ve hafif-orta zihinsel gerilik zamanla ortaya çıkar. Yüzde görülen özellikler arasında mikrosefali, yassı burun kemeri, yüzün orta bölümü­nün gelişmemesi, kısa kalkık burun ve ince üst dudak bulunur. FAS ingilte­re’de her 750 bebekten en az birinde görülür ve öğrenme zorluğunun önemli ve önlenebilir nedenlerinden bir tanesidir.
bebekBebeklerde Görülen Sorunlar

Patolojik sarılık: Bazen yenidoğan sarılığı, kan grubu uyuşmazlığından kaynaklanan anemi, karaciğer ve tiroit hastalığı veya alyuvarları güçsüzleşti-rerek daha kolay parçalanmalarına neden olan kalıtsal enzim bozulduğu gibi ciddi sorunların varlığına işaret olabilir. Nadir görülen bu sarılık şe­killerine patolojik sarılık denir ve ge­nellikle fototerapi ve hatta kan nakli tedavisi gerektirir. Şiddetli veya be­beğin çok prematüre olduğu durum­larda, karaciğerdeki aşırı bilirubin se­viyesini azaltmak için ilaç verilebilir.
Yarık dudak ve damak: Fetüste üst dudağın ve damağın (ağız çatısı) gelişimi yüzün orta hattındaki dokuların bir araya gelmesiyle olu­şur. Bebeklerin 750′de Tinde olduğu gibi bu gelişim tamamlanamadığında dudakta (tavşan dudak) ve/veya da­makta bir yarık meydana gelir. Bu bo­zukluk doğum öncesi ultrasonlarda tespit edilebilir. Yarık damaklı bebekler beslenmede zorluk çekerler, damaktaki kemikli çatı eksikliği, emme ve yutmayı engeller ve dolayı­sıyla boğulma riski ortaya çıkar. Do­ğumdan sonra düzeltici ameliyat planlanabilir. Yarık dudak genellikle üçüncü ayda kapanır ama yarık da­mağı ameliyat edebilmek için en az 12. aya kadar beklemek ve tam olarak geliştiğinden emin olmak gerekmek­tedir.
Pilor darlığı: Her 1500 yeni doğan bebekten birini etkileyen bu bozukluk erkeklerde daha yaygın olarak görülmektedir. Midenin altı ve ince barsak arasın­daki pilor kaslarının kalınlaşmasıyla oluşur. yemekbiriktikçe mide, yiye­cekleri üst bağırsağa göndermek için güçlü bir şekilde kasılır. Sorun do­ğumdan hemen sonra beslenme sıra­sında veya beslenme sonrası ısrarcı kusmayla kendini gösterir. Bunun so­nucunda bebek acıkır ve huysuzlanır, su kaybına uğrar ve kilo kaybeder. Pilor darlığı karın muayenesinde ka-sdmış mideyi hissederek teşhis edilir ve ultrason ya da baryum içilerek çe­kilen röntgenle doğrulanır. Kası gev şetmek için yapılan acil ameliyat so­runu tamamen ortadan kaldırır.
Göbek fıtığı (umbilikal fıtık): Bu rahatsızlık göbek kordonunun be­beğin karnına girdiği yerdeki karın duvarı kaslarının zayıflamasıyla olu­şur. Bebeğin göbeğindeki ufak çıkın­tıda barsakların bir kısmının görül­mesi yaygındır. Afro-Karayip bölgesindeki bebeklerde yüksek oranda olmak üzere bebeklerin yüzde 10′unda görülmektedir. Genellikle zaman içinde kendiliğinden kapanır.
Kasık fıtığı (inguinal fıtık): Kasık bölgesinde bulunan alt karın duvarındaki zayıflıktır ve doğum son­rasında inguinal kanalın kapanamaması nedeniyle oluşur, yeni doğan be­beklerin yüzde 3′ünde görülür ve genellikle çift taraflıdır. Hamilelik sı­rasında erkek bebeğin testisleri in­guinal kanaldan geçerek skrotuma ulaşır. Testisleri olmamasına rağmen, kızlarda da inguinal kanal bulun­maktadır ve onlarda da fıtık görülme olasılığı vardır.
Fıtıklar daha çok prematüre olan, Kistik Fibroz görülen bebek­lerde ve inmemiş testisleri olan erkek bebeklerde görülür. Çıkıntı içe­risindeki dokular karın boşluğuna itilebildiği takdirde endişelenmeye ge­rek yoktur. Ama bazen fıtığın içine barsak kıvrımı sıkışarak barsaklan tıkar. Sıkışmış fıtıklar acil ameliyat ne­denidir. Barsaklan kurtarabilmek ve karın duvarı bozukluğunu onarabil-mek için derhal müdahale edilmelidir.
Hipospadias: Bu yaygın anormallik her 500 erkek bebekten birinde görülür, idrar ka­nalının açılma noktası penis başının ucunda değil alt tarafında bulunur. Penis aşağı doğru kıvrılabilir ve sün­net derisi (yani prepuce) örtülü gibi görünür. Bazen idrar kanalı açılma noktası skrotumun çok arkasında veya penisin üst tarafında (epispadias) bulunur. Bir yıl içerisinde iyi­leştirici ameliyat yapılabilir.
İnmemiş testisler: Yeni doğan bebeklerin 125′te l’inde görülür. Vakaların yüzde 15′inde her iki testis de inmemiştir. Çoğunlukla testisler dokuzuncu ayda kendiliğin­den iner ama eğer bu zamandan sonra da sorun devam ederse bu testis kan­serine, sperm üretme bozukluğuna ve kısırlığa yol açabilir.
Kapalı anüs: Anüsün açılma noktası ince zarlarla mühürlü olduğu için ya da rektum ve anal kanal arasındaki geçidin geliş­memesinden (anal atrezi) dolayı anüs kapalıdır. Hamileliğin sonuna doğru bebeğin alt bağırsağı şişer ve bu ultrasonda görülebilir. doğum sırasında tüm bebekler incelenir ve eğer gere­kirse düzeltici ameliyat yapılır.
Kalça çıkığı: Doğuştan gelen bu bozukluk rutin do­ğum sonrası kontrollerde her 200 bebekten birinde görülmekte­dir. Kızlarda, sol kalçada, çoğul hami­leliklerde, makat gelişli doğan veya Down Sendromu veya Nöral Tüp Defektı görülen bebeklerde daha yaygındır.
Eğer kalça çıkıksa, kalça eklemi dengesizdir ve dizler kalçalara doğru kıvrıldığında ve bacaklar dışa doğru çevrildiğinde tıkırtı sesleri gelecektir. Sorun ortopedik manipülasyonla ve ilk aylarda kalçayı sabit tutmak için takılan atel ile çözülebilmektedir.
Çarpık ayak: Bu durumda bebeğin ayakları içeri doğru çarpıktır (equino varus) ve ayak tabanları birbirine dönüktür. Çok na­dir olarak ayakların dışa doğru dönük olduğu (calcaneo varus) durumlar da olabilir. Çarpık ayak hamilelik sıra­sında yapılan ultrasonda teşhis edile­bilir, sorun genellikle aileseldir.
En hafif şekli HAMİLELİK sırasında ayakların anormal pozisyonda olma­sından kaynaklanır ve genellikle do­ğumdan birkaç ay sonra kendiliğinden düzelir. Ancak eğer ayaklar kolayca doğru pozisyona getirilemiyorsa, dü­zenli fizik tedavi ve bebeğin yürüyüşü­nün düzelebilmesi için aylarca düzeltici atel takması gerekebilir. Çok ciddi du­rumlarda yıllar içerisinde pek çok kez ameliyat yapılması gerekebilir.

kaynak; http://www.kadinlarportali.com/bebeklerde-gorulen-sorunlar/
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
10 Nisan 2011       Mesaj #4
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Kucaktan inmeyen bebekler !


Bebekler doğdukları ilk günden itibaren kucağa alışıyor. Her ağladıklarında her huzursuz olduklarında anne babalar hemen kucağa alıp onları sakinleştirmeye çalışıyorlar. Ondan bir an bile ayrı kalamayıp onu koruyup kollamak isterken acaba onun gelişimi için bu yaptığımız doğru mu? Pedagog Dr. Melda Alantar bu konuda en çok merak edilen soruları tüm detaylarıyla bizler için yanıtlıyor...


Bebekler kucağa alışır mı?
Her ağladığında bunun nedenini araştırmadan sürekli olarak bebeklerini kucaklarına alarak sakinleştirmeye çalışan anne-babaların bebekleri kucağa alışır.


Sürekli kucağa alınmak bebekleri şımartır mı?

Bebeklerin yaşama güvenle sarılabilmeleri için kucaklanmaya ten temasına gereksinimleri vardır. Ancak her durumda ağlayan bebeği kucağa almak bebeklerin düzenini bozan onları tamamıyla yetişkinlere bağımlı duruma getiren var olan kaynaklarını kullanmaktan alıkoyan bir tutumdur. Örneğin pek çok bebek gece uyanır ve tekrar uykuya dalar. Ancak her uyanıp ağladığında onu kucağa alıp evin içinde dolaştıran ebeveynler bebeğin kendisini rahatlatarak yeniden uykuya dalma gizli gücünü kullanmasına fırsat vermedikleri için bebekleri kendi başlarına uykuya dalmayı öğrenemezler.


Kucağa alınmadığı takdirde sürekli ağlayan bebeği susturmak için neler yapılabilir?
Bu durumda öncelikle bebeğin niçin ağladığını anlamak gerekir. Ağlama bebeğin konuşma dilidir. Bebekler konuşamadıkları için ağlayarak isteklerini sıkıntılarını dile getirmeye çalışırlar. Bebeklerin ağlamalarının pek çok nedeni vardır. Açlık kulak enfeksiyonları karın ağrıları gaz sancıları altını kirletmiş olması diş çıkarması bebeğin fazla yorgun olması ve kolik bebek olması gibi.

Bebekler günde ortalama farklı zaman dilimlerinde 3 saat ağlarlar bu durum olağandır. Kolikli bir bebek ise üç hafta boyunca haftanın üç günü üç saat süreyle ağlar. Diğer bebeklerden farklı olarak ağlamanın hepsi bir seferde ve aynı zaman diliminde gerçekleşir.
Ağlayan bir bebek karşısında çaresizliğe kapılmak yerine öncelikle ağlamaya yol açabilecek fiziksel bir neden olupolmadığından emin olun.


Kucağa almanın olumsuz etkileri var ise başka öneriler ne olabilir?
Bebeğin fiziksel herhangi rahatsızlığı söz konusu değilse bir süre ağlamasına izin vermek

Oyalanması için karyolasının üzerine asılabilen sesli müzikli hareket eden oyuncağını kurarak izlemesini sağlamak

Ağlamadığı zaman bebeği kucağa alarak sevmek

Bebeğin dikkatini farklı bir noktaya çekerek onu sakinleştirmek örneğin müzik dinleterek sakinleşmesini sağlamak

Bebeği kucağa almadan yattığı yerde sırtını okşayarak bebek masajı yaparak rahatlatmaya çalışmak v.b.


Benzer Konular

27 Eylül 2015 / Misafir Soru-Cevap
6 Ağustos 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
18 Mart 2009 / ThinkerBeLL Genel Mesajlar
12 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
11 Temmuz 2015 / Nagihan Taslak Konular