Arama

Ali Hadi Bara

Güncelleme: 31 Ağustos 2012 Gösterim: 7.516 Cevap: 1
TiglonBoYs - avatarı
TiglonBoYs
Ziyaretçi
24 Temmuz 2008       Mesaj #1
TiglonBoYs - avatarı
Ziyaretçi
Heykelci. 1906 yılında Tahran'da doğdu. Ali Hadi Bara, ilk heykel hocası Yervant Osman Efendiden sonra yetişmiş İhsan Özsoy, İsa Behzat, Mahir Tomruk ve Nijat Sirel gibi, heykel sanatçılarının hemen ardından gelen kuşağın belki de en güçlü temsilcisidir.

Sponsorlu Bağlantılar
Ailece Türkiye'ye geldiklerinde Ali Hadi dört yaşındaydı. 1923 yılında Sanayii Nefise Mektebi'ne kaydolmuş, 1927 yılında Avrupa bursunu kazanarak Paris'e gitmişti. Paris'te Jullian Akademesi'nde Bouchard'ın sonra da ünlü sanatçı Aristide Malilol'un yanında çalıştı. Doğaya dönük klasik kurallara bağlı ve teknik gücü ön plana alan uzun çalışmalar, Bara'ya gereken sanat gücünü vermişti.

İlk yapıtlarında Bouchard'dan çok Despiau ve Maillol gibi büyük ustaların etkisi görülür. Daha doğrusu, Bara'nın ilk büstlerinde figür ve anıtlarında sezilen hava, bir etkiden çok, çağın klasik eğilimlerine bir ayak uyduruştur. Avrupalı heykelciler, bir süre eski Yunan klasisizmini ya da Marcel Gimond gibi birkaç sanatçı, Mısır'ın plastik olgunluğunu, anıtsallığını yeniden canlandırmak isterken, ileri görüşlü aydın Türk heykelcilerinin de bu yolu benimsemeleri normaldi.

Hadi Bara'nın klasisizmle Akademizm arası bir uslübu yansıtan yapıtlarına örnek olarak Adana anıtını, Müritoğlu ile birlikte yaptığı Barbaros anıtını, Fevzi Çakmak, Tevfik Fikret, Ahmet Rasim ve Bedia Hanımın (Hadi Bara'nın eşi) büstlerini, birkaç çıplak kadın figürünü, özellikle, "Havva" figürünü sayabiliriz. Bu son yapıt Aristide Maillol'un etkisini taşımakla birlikte Bara'nın en güçlü en başarılı çalışmalarından biridir.

1929'da Paris'te Sonbahar Sergisi'nde gösterilen bu anıtsal kadın çıplağı, ayrıntılardan arınmış, biçimde sadeliğine varmış, tam anlamıyla anıtsal bir yapıttır. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nin en değerli parçalarından biri olan bu heykel, ne yazık ki bronza dökülmemiş, alçı olarak kalmıştır. Fakat heykelci Muzaffer Ertoran tarafından bronz rengine boyandığı için heykel bronzdan sanılır.

Ölümünden önceki on yıl içinde, Bara'da tam bir kişilik değişimi görülür. Figüratif, insancıl bir üsluptan soyut araştırmalara atlayan, çağın ileri görüşlü estetiğini benimseyen sanatçı, doğa ile ilişkilerini kesmiş, gerçek üstü biçimlerin boşlukta kapladığı yerleri saptamak gibi tam anlamıyla soyut araştırmalara yönelmiştir. "Boşluk-doluluk" denge ve düzenini bulma çabası içinde yaptığı, çoğu alçı bazıları demir lama ve çubuktan yaratılmış heykellerinde geometrik bir biçim düzeni ağır basar.

Feza çağı diye adlandırdığı alçı tekerlekler, üçgenler ve hunilerde, boşluk- doluluk dengesiyle birlikte, çağımızın bilimsel çabaları ve bu çabaların sırlarını içten duymuş bir sanatçının tasaları dile gelir. 1971 yılında İstanbul'da öldü.

Biyografi Konusu: Ali Hadi Bara nereli hayatı kimdir.
mhmmdcngz - avatarı
mhmmdcngz
Ziyaretçi
31 Ağustos 2012       Mesaj #2
mhmmdcngz - avatarı
Ziyaretçi
200px Barbaros Park Statue

Sponsorlu Bağlantılar
Ali Hadi Bara (d. 19 Eylül 1906, Tahran - ö. 30 Ağustos 1971, İstanbul), ünlü Türk heykeltıraş.
Eserleri ile Türk heykelciliğinde katı biçimciliğin aşılmasında etkili olmuş, yeni anlatım olanakları sunmuştur.

Yaşamı

9 Eylül1906 günü Tahran'da doğdu. Babası Cafer Efendi, annesi Leh asıllı Bezmi Hanım'dır. Ağabeyi Mehmet Sadi'den sonra ailenin ikinci çocuğudur. Ailesi, o dört yaşındayken Türkiye'ye geldi. Küçük ahşap heykelcikler yapan babasından heykel ile ilgili ilk izlenimlerini aldı. Anne ve babasının farklı kültürlere mensup olması onun hem doğu, hem batı kültürünü tanımasında ve sanatçı kişiliğinin gelişmesinde etkili oldu.

İlkokuldan sonra yazıldığı Saint Joseph Fransız Lisesi'nde Fransız kültürü ile tanıştı. Fikret Mualla, Turgut Zaim gibi geleceğin önemli sanatçılarıyla arkadaşlık kurdu. Resim sevgisi nedeniyle 1923 yılında St. Joseph'den ayrılıp Sanayi-i Nefise Mektebi'ne kaydoldu ama ailesinin ekonomik koşullarının bozullması nedeniyle bir ay sonra okulu bırakarak Fransızların işlettiği demiryollarında memurluğa başladı. 2 yıl sürdürdüğü bu görevi sırasında sanat eğitimine dönebilmek için fırsat kolladı ve sonunda yeniden sınavları kazanarak kaydolduğu okulundan 1927 yılında mezun oldu.
Mezuniyetinin ardından üç yıllık yurtdışı bursu kazanarak Bedia Hanım ile birlikte Paris'e gitti. Çift, okuldan tanışmakta idi ve Paris'e gitmeden önce evlenmişlerdi. Ali Hadi, Paris'teki Julian Akademisi’nde Henri Bouchard’ın öğrencisi oldu. Ayrıca Charles Despiau’dan özel dersler aldı, ünlü sanatçı Aristide Maillol'un yanında çalıştı. İlk yaptılarında Bouchard'dan ziyade Despiau ve Maliol'un etkileri görüldü. Bu etkinin hissedildiği ve 1929'da Paris'te Sonbahar Sergisi'nde yer alan "Havva Figürü", önemli bir anıtsal yapıtıdır. Havva, günümüzde İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'ndedir. Sanatçının bilinen ilk heykeli olan 1928'de Paris Sonbahar Sergisinde sergilediği Bedia'nın Başı ise günümüzde kayıptır.
Ali Hadi, yurda döndüğünde Güzel Sanatlar Akademisi'ne kütüphane memuru ve asistan olarak girdi (1930). Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'ne katılarak bazı sergilerinde yer aldı. 1933'te akademideki modelaj atölyesinin başına getirildi. Soyadı kanunu çıktığında "Bara" soyadını aldı (1934). İlk anıt eseri olan Adana Anıtı'nın açılışı 1935’te gerçekleşti, 1937'de askerliğini yaparken komutanının görevlendirmesi ile İstanbul Harbiye’deki Harbiye Atatürk Anıtı'nı gerçekleştirdi.
1941 - 1943 yılları arasında Zühtü Müridoğlu ile birlikte yaptıkları İstanbulBeşiktaş'taki Barbaros Anıtı klâsik heykel geleneğinin ilgi çekici örneklerindendir. Kaide üzerindeki kabartmaları Müridoğlu, figürleri Ali Hadi Bara yapmıştır. Ali Hadi, 1943 yılında ikinci kez askere alınarak Sarıkamış'a gitti. Askere alınma ve bütçe konusundaki sıkıntılar nedeniyle anıtın açılışı 25 Mart1944 tarihinde onbinlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti.
Sanatçı, 1946-1947 yıllarında Caddebostan Plajyolu'nda kendi atölye- evini tamamlayarak oraya yerleşti. Bu atölyeye geçtikten sonraki dönemde soyut sanatla ilgilendi ve 'soyuta geçiş' dönemini yaşadı. 1949 yılında yaz tatlini geçirmek ve sanattaki gelişmeleri takip etmek için Paris'e gittiğinde Paris'te öğrenim görmekte olan öğrencisi İlhan Koman, ilgisini yeni soyut sanat eserlerine çekmişti. Oradaki izlenimlerininin etkisiyle yurda döndükten sonra figüratif çalışmalardan uzaklaştı, soyut anlayışta eserler vermeye başladı. Feza Çağı adlı yapıtı, bu dönemdeki önemli yaptılarındandır.
1950 yılında tekrar Akademi'de göreve başlayan Ali Hadi Bara, ikiye ayrılan heykel atölyelerinden birisinin başına Zühtü Müridoğlu ile birlikte getirildi. 1951-1953 yılları arasında Anıtkabir çalışmalarına katkıda bulundu.
İlk demir heykellerini üretmeye 1954 yılında başladı. Akademide bir metal atölyesi kurulmasını sağladı. Kuramsal çalışmalara yoğunlaşarak İlhan Koman ve mimar Tarık Carım ile beraber Türk Grup Espas adıyla bir topluluk oluşturdu. Grup, Fransa'daki Groupe Espace adlı topluluğun düşüncelerine paralel olarak plastik sanatların sentezi konusu üzerinde durmaktaydı. 1956-1957 yıllarında Plajyolu'ndaki atölyesinden ayrılıp Kandilli'de, kayıkhanesini atölye olarak kullandığı bir yalıya taşındı. Bu atölye-evin plastik sanatların sentezi düşüncesi doğrultusunda yenilenmesi fikri uygulanamadı.
Sürekli uluslararası sergilere ve bienallere katılan sanatçını 1957 yılında 4. Sao Paolo binealine katılan eserleri büyük beğeni kazandı ancak birincilik ödülünü politik nedenlerle alamaması, kariyerindeki ilgi çekici bir gelişme idi. Kararı protesto eden Brezilyalı ve Uruguaylı sanatçılar, Bara'ya sanat çalışmalarından ötürü takdirlerini bildiren bir yazı sunmuşlardır.
1960'lı yılların ikinci yarısında demir levhalarla çalışmayı bıraktı, yeni arayışlara yöneldi ve organik formları inceledi. Uzayda yapılan keşifler onun koni, küre gibi yalın geometrik biçimlerle yaptığı çalışmalara esin verdi.
1970 yılında üst üste iki kez felç geçiren sanatçı, 30 Ağustos1971 günü İstanbul'da hayatını kaybetti.

Bazı eserleri

1932- Atatürk büstü ve Tevfik Fikret büstü
  • 1933- Mareşal Fevzi Çakmak büstü
  • 1933 - 1935 - Adana Anıtı
  • 1936 - Gemlik Atatürk Heykeli, ikinci bir Atatürk büstü ve Ahmet Rasim büstü
  • 1937- Harbiye Anıtı
  • 1937- Tors
  • 1938- Nazilli Atatürk Heykeli (Zühtü Müridoğlu ile)
  • 1939- Atatürk başı
  • 1941 - 1943 Barbaros Anıtı ( Zühtü Müridoğlu ile)
  • 1945-1946 - Berin Timuçin Başı, Güzin Bara Başı, Zonguldak Atlı Atatürk Anıtı ve Atlı İnönü Anıtı
  • 1952- Boşlukta Sürekli Biçim, Değişebilir Heykel, Tektonik, Boş-Dolu
  • 1956- 28. Venedik Bienali'ne katılan iki demir heykel
  • 1957 - 4. Sao Paolo Bineali
  • 1961 - 6. Sao Paolo Bienali, Paris Rodin Müzesi 2. Çağdaş Uluslararası Heykel Sergisi
  • 1966 - Paris Rodin Müzesi'nin Uluslararası Heykel Sergisi
  • Organik Form
  • Kompozisyon
  • Feza Çağı
  • Koni

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

26 Temmuz 2008 / TiglonBoYs Tiyatro tr
13 Mart 2010 / _KleopatrA_ Sinema tr