Arama

Zaferlerimiz - Tek Mesaj #3

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
26 Nisan 2006       Mesaj #3
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Türk milletinin şanlı bir geçmişi vardır. Milletimiz tarih boyunca pekçok kahramanlıklar göstermiş, büyük zaferler kazanmıştır. Bu zaferler sadece Türk milletinin tarihini değil aynı zamanda dünya tarihini de etkilemiş, önemli gelişmelere yol açmıştır.
İşte bu zaferlerden bazıları:

Malazgirt Zaferi


Savaş, Büyük Selçuklu İmparatorluğu ile Bizans imparatorluğu arasında meydana gelmiştir. Selçuklu Türklerinin hakanı Sultan Alparslan, Bizanslıların imparatoru ise Romen Diojen idi.
Bizans imparatoru, Türkleri Anadolu'dan çıkarmak ve Türk illerini ele geçirmek amacıyla ikiyüz bin kişilik büyük bir ordu ile Doğu Anadolu'ya doğru ilerledi. Bunu haber alan Büyük Selçuklu Hükümdârı Sultan Alparslan, Türk ülkelerini Bizanslıların saldırısına karşı korumak için ordusu ile Doğu Anadolu'ya hareket etti. İki ordu Malazgirt'te karşı karşıya geldi.
Alparslan, kan dökülmesini önlemek için savaş başlamadan önce Bizans imparatoruna elçiler göndererek barış teklif etti. Ancak ordusunun büyüklüğüne güvenen ve savaşı kazanacağına kesin olarak inanan imparator barış teklifini kabul etmedi. Artık savaş kaçınılmaz olmuştu.

Bizans ordusu ikiyüz bin kişi, Türk ordusu ise ellidört bin kişi idi. Türkler, her türlü tedbiri aldı ve savaş için bütün hazırlıkları tamamladı. Tarih, 26 Ağustos 1071 Cuma günü idi. Alparslan ve ordusu hep birlikte Cuma namazını kıldılar.
Cuma namazından sonra Sultan Alparslan, ordusuna şöyle hitap etti:
-«Kumandanlarım, askerlerim! Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olursa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün müslümanların minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya şehit olur cennete girerim.»
Büyük bir inançla söylenen bu heyecanlı sözlere askerler hep bir ağızdan;
«Ey Yüce Sultan! Her zaman senin emrinde ve seninle olacağız, nereye gidersen oraya gideceğiz.» diye haykırdılar.
Sultanın üzerinde beyaz bir elbise vardı. Düşmana hücüm etmeden önce son söz olarak askerlerine şunları söyledi:
-«İşte şehitlik kefenim, savaş meydanında ölürsem beni bu elbise ile gömersiniz.» Bundan sonra Türk Ordusu hücüma geçti. Cuma günü öğleden sonra başlayan savaş akşam üzeri sona erdi. Tarihin en büyük meydan savaşlarından biri olan Malazgirt savaşı Türk ordusunun kesin galibiyeti ile sonuçlandı.

Büyük komutan Alparslanın üstün savaş taktiği, ve Türk Askerinin cesaret ve kahramanlığı sayesinde elli dört bin kişilik Türk ordusu, kendisinden kat kat fazla olan Bizan ordusunu birkaç saat içinde kesin bir yenilgiye uğratmış ve büyük bir zafer kazanmıştı. Bu savaşta Bizans imparatoru Romen Diojen de esir alınmıştı. İmparator, savaşın galibi Büyük Türk hakanı Alparslan'ın huzuruna çıkarıldı. Alparslan imparatora çok iyi davrandı.

Sultan Alparslan, imparator Diojene:
-"Zaferi sen kazansaydın bana ne yapardın?" diye sordu. Diojen:
- Bir fırın hazırlatıp sana çok kötü davranacaktım" diye cevap verdi. (143) Esir imparator, bu sözleri ile eline fırsat geçseydi ne kadar acımasız hareket edeceğini söylemekten çekinmemişti.
Buna karşı bu büyük zaferin Muzaffer komutanı Sultan Alparslan, Diojeni affetti ve yanına muhafızlar vererek onu memleketine gönderdi. Alparslan bu davranışı ile insanlığa çok önemli bir ahlâk dersi vermiş, Türk milletinin sahip olduğu üstün özellikleri göstermiştir.
Anadolu kapılarını Türk milletine açan Malazgirt zaferi, dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu zafer, hem Türk ülkelerini düşman tehlikesinden kurtarmış, hem de Anadolu topraklarının ebediyyen Türk ve İslâm ülkesi olmasını sağlamıştır.

Alparslan Marşı


Dokuz asır çığ gibi geçmiş de üzerinden,
Hâlâ bu mutlu günü duyuyoruz derinden,
İlk Fetih günüydü bu yer oynadı yerinden,

Kars'tan bir güneş doğdu, yüce dağları aştı,
Batılı'nın gözleri bu güneşten kamaştı.

Atlanmış, pusatlanmış erleri sanki yeldi.
Nal sesleri bir zafer marşı gibi yükseldi,
Şimşek şimşek hızlandı, zulmü, zulmeti deldi.

Her savşa benzemez, bu bir kutsal savaştı,
Ay parçası yiğitler Hak yolunda savaştı.

Arslanların sultanı, sultanların arslanı,
Kılıcının ucuyla yazmıştı bu destanı
Türk'e armağan etti şu mübarek vatanı.

Adı göğe yüceldi, Tanrısına yaklaştı.
Gözlerde gönüllerde Alparslan bayraklaştı.
Halide Nusret ZORLUTUNA

İstanbul'un Fethi


İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesi dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Çünük bu fetihle Bizans imparatorluğu ortadan kalkmış, ortaçağ kapanarak yeni bir çağ açılmıştır.
1071' tarihinde kazanılan Malazgirt zaferinden sonra Anadolu Türk ve İslâm yurdu olmuş, Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra da Trakya ile Balkanlar Türk hakimiyetine geçmişti. Türkler hakim oldukları ülkeleri emperyalistler gibi sömürge yapmamışlar, idare ettikleri yerlere ilim ve medeniyet götürmüşler, ülkeleri adaletle yönetmişler, başka dinlere mensup halkın dini inançlarına saygılı olmuşlar, kimseye zulüm ve haksızlık yapmamışlardır.
Bu yüzdendir ki Türklerin yönetimindeki ülkelerde değişik dinlere mensup insanlar, yüzyıllarca huzur ve güven içinde yaşamışlardır.

Anadolu, Trakya ve Balkanlar Türk idaresinde olduğu halde İstanbul surları arasında sıkışıp kalan Bizans imparatorluğu, Osmanlı devletinin güvenliği bakımından tehlike oluşturduğu gibi ülkenin toprak bütünlüğüne de zarar veriyordu. Bizanslıların Osmanlılar aleyhindeki faaliyetleri İstabul'un fethedilmesini zorunlu hale getirmişti.
Esasen Peygamber Efendimiz İstanbul'un fethedilerek müslümanların eline geçeceğini bildirmiş ve onu fethedecek olan komutan ve orduyu övmüştü. Bu sebeple İstanbul'u fethetmenin müslümanlar için büyük önemi vardı. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:

«İstanbul elbette fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.» (144)
Peygamberimizin gösterdiği bu hedefe ulaşmak ve müjdelediği kişi olabilmek için pek çok islâm kumandanı İstanbul'u kuşatmış, fakat almayı başaramamıştır.
İşte genç yaştaki Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet, hem Peygamberimizin müjdelediği şerefi kazanmak, hem de devletin güvenliği için tehlike olan Bizans imparatorluğuna son vermek amacıyla İstanbul'u fethetmeye karar verdi. O güne kadar görülmeyen toplar döktürdü. Ordusunu çağın en gelişmiş silahları ile donattı.
Bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra 6 Nisan 1453 günü İstanbul'u kuşattı.

Fatih, Bizans impartoruna elçiler göndererek: Şehrin kuşatıldığını, Türk ordusunun çok kuvvetli, hükümdarın azimli olduğunu ve teslim olmaktan başka çarelerinin bulunmadığını bildirdi. İmparator teslim olmayı kabul etmedi. Bunun üzerine Türk ordusu hucüma geçti. Fatih, o güne kadar hiçbir savaşta görülmeyen ve kimsenin aklına gelmeyen bir plân uyguladı. 72 parça gemi bir gecede karadan yüzdürülerek haliç'e indirildi. Bu durum karşısında Bizanslılar şaşırıp kaldılar.
29 Mayıs 1453 salı günü sabah erkenden kalkan Fatih Sultan Mehmet, ordusu ile beraber sabah namazını kıldı ve ordu hucüma geçti. Ulubatlı Hasan adındaki bir kahraman otuz arkadaşı ile surlara tırmanmaya başladı, 18 arkadaşı şehit düştü, fakat o, kalan diğer arkadaşları ile savaşmaya devam etti. Ulubatlı Hasan bir elinde kılıç, öbür elinde sancak olduğu hade nihayet Sur'un üzerinde tutundu ve sancağı oraya dikti. Ancak düşman tarafından atılan oklarla diktiği sancağın dibinde şehit oldu.

Hasan şehit oldu ama diktiği sancak surun üzerinde dalgalanmaya devam eti. Onun ardından gelen Türk askeri birçok noktadan surları aşarak dalgalar halinde şehre girdiler. Sancağı surlara dikmeyi başaran ve onun dibinde şehit olan Hasan'ın vücuduna 30-40 kadar ok saplanmşıtı. Fatih Sultan Mehmet, Hasan'ın yanına geldi, başucunda dua okudu ve yanındakilere:
-"Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim." dedi.
Fatih öğle saatlerinde, yanında ileri gelen komutanlar ve bilginler olduğu hade muhteşem bir alayla İstanbul'a girdi. Böylece nice ordulara geçit vermeyen surlar, Fatih'in sarsılmaz inacı ve askeri dehası önünde çöktü.
Çünkü Fatih'in ordusu, iman ile tekniği birleştiren bir ordu idi. Böyle güçlü bir ordu karşısında Bizans daha fazla dayanamazdı.
Peygamberimizin müjdelediği İstanbul'un fethi, Fatih Sultan Mehmed'e ve O'nun kahraman ordusuna nasip oldu. Bu şerefi Türk milleti kazandı.
İstanbul'un fethedilmesi ile Bizans imparatorluğu yıkılmış ve ortaçağ kapanmıştı. Artık bundan sonra Yeniçağ başlamış oluyordu.

Fatih, İstanbul'a girince hristiyanların can, mal ve namuslarının güven altında bulunduğunu ve din hürriyetine sahip olduklarını ilân etti. İstanbul, fethedildikten sonra, kubbeler ve minareler şehri haline geldi. Bir ilim ve kültür merkezi oldu. Yüzyıllarca Osmanlı imparatorluğuna başkentlik yaptı. Bugün de Türkiye'ni en büyük şehri olan İstanbul, muhteşem tarihi eserleri ve coğrafi konumu itibari ile dünyanın incisi durumundadır. Ortaçağı kapatıp Yeniçağın açılmasını sağlayan İstanbul'un fethi, her yıl 29 Mayıs'da törenlerle kutlanmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 13 Ağustos 2016 17:18