Arama

Amerikan Edebiyatı - Tek Mesaj #2

Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
25 Haziran 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Amerikan Edebiyatı

1776’ya kadar Erken Amerİkan ve Kolonİ Dönemi

Amerikan edebiyatı Kızılderili kültürlerinin sözlü olarak aktarılmış söylenceleri, masalları, öyküleri ve lirik şiirleri (daima şarkılar) ile başlar. İlk Avrupalıların gelmesinden önce Kuzey Amerika’da var olan 500’den fazla farklı Kızılderili dili ve kabile kültürü arasında yazılı edebiyat yoktu. Bu nedenle, Amerikan Yerlilerinin sözlü edebiyatı oldukça çeşitlidir.

Navajolar gibi yarı-göçebe avlanma kültürlerinin öyküleri Acomalar gibi “pueblo”larda (Kızılderili evi) yaşayan yerleşik tarımsal kabilelerin öykülerinden farklıdır; Ojibwalar gibi kuzeyde göller bölgesinde yaşayanların öyküleri ise Hopiler gibi çöl kabilelerinin öykülerine göre köklü farklılıklar gösterir.

Kabileler tanrılara, hayvanlara, bitkilere veya kutsal kişilere tapınarak kendi dinlerini korudular. Yönetim sistemleri demokrasiler, yaşlılar kurulu ile teokrasiler arasında değişiyordu. Kabilelere ait bu çeşitlilik sözlü edebiyatta da kendini gösterdi. Yine de, bir kaç genelleme yapılabilir. Örneğin, Kızılderili hikayelerinde hem ruhsal hem de fiziksel anne sayılan tabiata gösterilen büyük saygı ve ihtimam çok zengin bir biçimde yer alır. Tabiat canlıdır ve ruhsal güçleri vardır; ana karakterler hayvan veya bitki olabilir ve bunlar genellikle bir kabile, bir grup veya bir kişiyle ilişkilendirilmiştir. Daha geç dönemlerdeki Amerikan edebiyatında Kızılderililerin kutsallık anlayışına en çok Ralph Waldo Emerson’un yazdığı ve hayatın tamamını kapsayan doğaüstü Over-Soul (Evrensel Ruh) yaklaşmıştır. Meksika kabileleri Tolteklerin ve Azteklerin tanrısı olan ilahi Quetzalcoatl’a tapınmışlar, başka
yerlerde de ulu bir tanrı veya kültüre ait birkaç hikaye anlatılmıştır. Ancak, tek bir yüksek ilahi varlıkla ilgili uzun ve standartlaştırılmış bir dinsel dönem görülmemektedir. Eski Dünyanın ruhsal hikayelerinin en yakın benzerleri genellikle Şamanların tanıtımları ve gezilerinin anlatımlarıdır. Bunlardan başka, Ojibwa kabilesinden Manabozho veya Navajo kabilesinden Coyote gibi kültürel kahramanlar hakkında hikayeler vardır. Bu madrabazlar (trickster) farklı ölçülerde saygı görürler. Bir masalda kahramanca davranırken, bir diğerinde bencil veya aptal görünebilirler.

Her ne kadar geçmişte İsviçreli psikolog Carl Jung gibi otoriteler madrabazlara ait bu hikayeleri insan ruhunun aşağılık ve ahlakdışı yanının ifadesi olduğu için küçük görseler de, içlerinde Yerli Amerikalıların da bulunduğu bazı çağdaş bilim insanları Odysseus ve Prometheus gibi saygın Yunan kahramanlarının da aslında madrabaz
olduğuna dikkat çekmektedirler.

Amerikan Kızılderili edebiyatında hemen her sözlü biçime rastlanır: lirik şiirler, tilavetler, masallar, peri masalları, komik fıkralar, büyüler, bilmeceler, atasözleri, destanlar ve tarihin masalımsı anlatımı. Göçlerin ve ataların çok sayıda anlatımlarının yanı sıra düşlere veya büyülere ait şarkılar ve madrabazları anlatan öyküler vardır. Özellikle bazı yaradılış hikayeleri çok yaygındır. Bir çok kabilede farklı olarak anlatılan tanınmış bir yaradılış hikayesinde dünyayı bir kaplumbağa sırtında taşır. Bu hikayenin Cheyenne kabilesi tarafından anlatılan biçiminde, yaratıcı olan Maheo’nun dünyayı sulu bir evrenden biçimlendirmek için dört şansı vardır. Dünyayı suyun dibinden yukarı çıkarabilmek için dört tane su kuşunu dalmaya yollar. Kar beyaz kaz, gerdanlı dalgıçkuşu, ve yeşilbaşlı yaban ördeği gökyüzüne hızla yükselip aşağı doğru kayarak dalarlar ama dibe ulaşamazlar; ancak uçamayan küçük sutavuğu yukarıya gagasının içinde biraz çamur getirmeyi başarır.

Maheo’nun kabuğunun üzerinde biçimlendirdiği çamurdan dünyayı taşımak için sadece bir tek yaratığın, alçakgönüllü Kaplumbağa Nine'nin biçimi uygundur. Kızılderililerin Amerika’ya verdiği ad olan “Kaplumbağa Adası” buradan gelmektedir.
Şarkılar veya şiirler de hikayeler gibi kutsaldan hafif ve komiğe kadar değişen bir çeşitlilik gösterirler. Ninniler, savaş nağmeleri, aşk şarkılarının yanıs sıra çocuk oyunları, kumar, çeşitli işler, sihir veya dans törenleri için yapılmış özel şarkılar vardır. Genellikle bu şarkılar tekrarlardan oluşur. Düşlerde sunulan kısa şiir-şarkılar bazen Japon haiku veya Doğudan etkilenmiş imgeci şiiri akla getiren keskin imgelere ve ince bir ruh haline sahiptir. Bir Chippewa şarkısı şöyle der:

A loon I thought it was
But it was
My love's
splashing oar.

Bir diğer belirgin biçim genellikle çok kısa olan düş şarkılarıdır. Rüyalarda veya düşlerde bazen birdenbire ortaya çıkan, büyü, av veya aşk şarkılarıdır. Bunlar Modoc şarkısında olduğu gibi genellikle kişisel şarkılardır:

I
the song
I walk here.

Amerika konusunda yapılan araştırmalarda, Kızılderili sözlü geleneği ve Amerikan
edebiyatıyla olan ilişkisi, bir bütün olarak en zengin olup, en az araştırılmış konulardan biridir.
Kızılderililerin Amerika’ya katkısı genelde sanılandan çok daha fazladır. "Canoe (kano)," "tobacco (tütün)," "potato (patates)," "moccasin (mokasen)," "moose (geyik)," "persimmon (Trabzon hurması)," "raccoon (rakun)," "tomahawk (balta)," ve "totem (totem)" günlük Amerikan İngilizcesindeki yüzlerce Kızılderili kökenli kelimeden sadece birkaçıdır. Sekizinci bölümde ele alınan Çağdaş Yerli Amerikan yazımı da çok güzel eserler içerir.

**

KEŞİF GEZİLERİ EDEBİYATI


Eğer tarihin akışı farklı bir yön alsaydı, Amerika Birleşik Devletleri'nin büyük İspanyol veya Fransız denizaşırı imparatorluklarının bir parçası olması hiç de zor olmayacaktı.

Bugünkü sakinleri İspanyolca konuşup Meksika ile tek bir ulus oluşturabilirler veya
Fransızca konuşup Kanada’da dili Fransızca olan Quebec ve Montreal ile
birleşebilirlerdi.

Yine de, Amerika'nın ilk kaşifleri İngiliz, İspanyol veya Fransız değildi. Amerika'nın
araştırılmasına ait Avrupa’da ele geçen en eski kayıtlar bir çeşit İskandinav dilindedir.
Old Norse Vinland Saga (Eski Norse dilinde Vinland Sagası) on birinci yüzyılın
başlarında, yani Yeni Dünyanın Avrupalılar tarafından keşfedilmesine ait bir sonraki
kayıttan neredeyse tam 400 yıl önce, serüvenci Leif Eriksson ve bir grup gezgin
İskandinavyalının Amerika'nın kuzeydoğu kıyısında - büyük bir olasılıkla Kanada’nın
Nova Scotia bölgesinde - kısa bir süre için de olsa yerleştiklerini anlatır.

Ancak, Amerika ve dünyanın geri kalanı arasında bilinen ve sürdürülmüş ilk ilişki
İspanya'nın hükümdarları Ferdinand ve Isabella’nın para vererek desteklediği İtalyan
kaşif Kristof Kolomb’un ünlü gezisiyle başladı. Kolomb “Epistola” adı altında 1493’te
basılan seyir defterinde gezinin çarpıcı yanlarını; canavarlardan korkan ve dünyanın
kenarından aşağı düşeceklerini düşünen adamların dehşetini; gemide neredeyse
isyan çıktığını; daha önce hiç kimsenin gitmediği kadar uzağa gittiklerini gemicilerin
anlamaması için gemi kayıtlarını nasıl değiştirdiğini; ve Amerika’ya yaklaştıklarında
ilk defa karayı nasıl gördüklerini anlatır.

Bartolomé de las Casas Amerikan Kızılderilileri ve Avrupalılar arasındaki ilk temaslar
konusunda en zengin bilgi kaynağıdır. Genç bir rahip olarak Küba’nın ele
geçirilmesinde yardımcı oldu. Kolomb’un seyir defterinin kopyasını çıkarttı ve
yaşamının daha sonraki dönemlerinde Kızılderililerin İspanyollar tarafından
köleleştirilmesini eleştiren, uzun ve canlı bir biçimde History of the Indians’ı
(Kızılderililerin Tarihi) yazdı.

Sömürge kurmak için ilk İngiliz girişimleri birer felaketle sonuçlandı. İlk sömürge
1585’de Kuzey Carolina sahillerine yakın Roanoke’da kurulmuştu; sömürgede
yaşayanların tümü yok oldu ve bölgedeki mavi-gözlü Croatan Kızılderililerini anlatan
efsaneler günümüze kadar geldi. 1607'de kurulan ikinci sömürge Jamestown, daha
kalıcı oldu. Açlık, vahşilik ve kötü yönetime dayandı. Bununla beraber, dönemin
edebiyatının Amerika için parlak renklerle çizdiği resim onu zenginlik ve fırsatlar
ülkesi olarak resmeder. Sömürgecilik hikayeleri dünyaca tanındı. Roanoke’nin keşfi
Thomas Hariot tarafından, A Briefe and True Report of the New-Found Land of
Virginia (Yeni Kurulmuş Ülke Virginia Hakkında Kısa ve Gerçek Rapor, 1588) başlığı
altında özenle kaydedilmişti. Hariot’un kitabı derhal Latinceye, Fransızcaya ve
Almancaya çevrilmiş, yazılar ve resimler gravüre dönüştürülmüş ve 200 sene
boyunca tekrar basılmıştır.

Jamestown sömürgesinin liderlerinden biri olan Yüzbaşı John Smith tarafından
yazılmış ana kayıtlar, Hariot’un doğru ve bilimsel kayıtlarının tam tersidir. Amansız
bir romantik olan Smith’in maceralarını oldukça süslediği anlaşılmıştır. Kızılderili bir
genç kız olan Pocahontas’ın tanınmış hikayesini ona borçluyuz. Gerçek veya hayal
ürünü olsun, bu hikaye Amerika'nın tarihsel hayal gücünde yerleşmiştir. Öyküde
Büyük Şef Powhatan’ın en sevdiği kızı olan Pocahontas’ın şefin elinde esir olan
Yüzbaşı Smith’in hayatını nasıl kurtardığını anlatılır. Daha sonra, İngilizler
Pocahontas’ı onlara rehine olarak vermesi için Powhatan’ı ikna etmeyi başarınca,
kızın inceliği, zekası ve güzelliği İngilizleri etkiler ve 1614’de bir İngiliz beyefendisi
olan John Rolfe ile evlenir. Bu evlilik sömürgecilerle Kızılderililer arasında sekiz yıllık
bir barış dönemi başlatır. Böylece yeni kurulan sömürgenin devamı sağlanır.
17’inci yüzyılda korsanlar, serüvenciler ve kaşifler kalıcı sömürgecilere ikinci defa bir
yol açtılar ve sömürgeciler eşlerini, çocuklarını, çiftlik aletlerini ve zanaat aletlerini de
beraberlerinde getirdiler. Keşiflere ait erken edebiyat örnekleri, günlüklerden,
mektuplardan, gezi notlarından, gemi seyir defterlerinden ve kaşiflerin kendilerini
mali açıdan destekleyenlere - Avrupalı hükümdarlar ya da ticaretle uğraşan İngiltere
ve Hollanda’da anonim şirketler- yolladıkları raporlardan oluşuyordu. Bunlara
zamanla yerleşmiş kolonilerin kayıtları da eklendi. Sonunda İngiltere Kuzey
Amerika’daki sömürgeleri ele geçirdiği için en tanınmış ve en iyi sınıflandırılmış
sömürge edebiyatı İngilizcedir.

Amerikan azınlık edebiyatı 20’inci yüzyılda gelişmeye devam ederken ve Amerikan
hayatı artan bir biçimde çok kültürlü olurken, bilim adamları kıtanın karışık etnik
mirasının önemini yeniden keşfediyorlar. Edebiyatın hikayesi günümüzde İngiliz
kayıtlarına başvursa bile, çok zengin kozmopolit başlangıcını bilmek çok önemlidir.