Oratoryo Nedir.?
Solo, koro ve çalgı için yazılan, oyun öğesi içermeyen kutsal nitelikteki müzik yapıtıdır.
Opera gibi oratoryo da barok döneme özgü bir müzik biçimidir. Yapısı gereği motet, kantat, operaya yaklaşan bu türün başlıca özelliği, sahnelemeye başvurmamasıdır.
Bununla birlikte, barok anlayışa özgü gösterim beğenisi oratoryoda dinin hizmetine verilmiştir.
XVI. yy’ın ikinci yarısında Roma’da doğan bu tür hem Kilise’yle hem de tiyatroyla ilgilidir.
1560‘a doğru Oratorium tarikatının kurucusu olan Filippo Neri (
1515-1595), dostlarına bağlı müzikçilerin bestelediği
laudi spiritualilerin San Girolamo Kilisesi’nde halka sunulmasını sağladı. Böylece giderek oratoryo repertuvarı oluştu; bu gibi gösterilerde Animuccia, Palestrina (
1524-1594), Felice Anerio’nun yapıtları yorumlanıyordu.
XVI. yy’ın sonlarında, Emilio dei Cavalieri (
1550-1602) Roma’ya yerleşerek Oratorium tarikatının üyeleriyle dostluk kurdu;
1600‘de Roma’da la Rappresentazione di anima e del corpo’yu (Ruh ve Bedenin Temsili) sundu; bu yapıt oratoryo olarak adlandırılmaya başlamış olan müzik biçiminin ilk önemli ürünü olarak belirdi. Bu tarihlerde oratoryonun kendine özgü nitelikleri iyice belirlenmişti: Buna göre burada ruhani bir opera söz konusuydu; konusu kutsal metinlerden ya da bir azizin yaşamından (ya da ahlaki bir
alegoriden) alınırdı; metin latince ya da italyanca olarak, recitativolar, nakaratlar, ikililer (düolar), üçlüler (triyolar) ve korolar biçiminde işlenirdi.
Giacomo Carissimi (
1805-1674), oratoryonun klasik biçimini almasına büyük katkıda bulundu; yaşadığı dönemde uluslararası bir üne kavuşan Carissimi’nin İtalya’da olduğu kadar öbür ülkelerde de çok sayıda tilmizi du. Bestecinin oratoryolarında, recitativolar, havalar arasında büyük denge sağladığı görülür. Alessandro Scarlatti, Stradella ve Lotti gibi İtalyan müzikçileri hem oratoryolar, hem de operalar yazdılar.
XVII. yy’ın sonlarında opera için olduğu gibi, Napoli okulu ve virtüözlük beğenisi Roma ve Floransa’da ağırlığını duyurdu. Niccolo Piccinni, Baldassare Galuppi ve Antonio Sacchini’yle birlikte
bel canto oratoryoya da girdi. İtalyan bestecilerinin öbür ülkelerde büyük etkisi oldu; Schütz (
1585-1672) Venedik müzik dünyasının etkisinde kaldı: Sieben Worte Christi (İsa’nın Yedi Kelamı,
1645), Symphoniae sacrae (Kutsal Senfoniler,
1650) ve Noel Oratoryosu (
1660) Alman müzikçilerine oratoryo yolunu açtı. Haendel
1708‘de Roma’da kaldığı sırada oratoryo biçimini inceleme fırsatını buldu.
1732‘den sonra, İngiltere’de başarıya ulaşmasında büyük payı olan otuz iki oratoryo besteledi. Bu arada Telemann (
1681-1767) ve Hamburg’ da halka otuz kadar oratoryo sunan Mattheson’un da adını saymak gerekir. Johann Sebastian Bach, 6 kantat içeren Noel Oratoryosu ve özellikle Aziz Yuhanna’ya Göre Passion ile Aziz Matta’ya Göre Passion gibi yapıtlarıyla, müzik dünyasındaki dinsel sanat etkinliğinde önemli bir nokta oluşturdu. Carl Philipp Emmanuel Bach’ın oratoryolarında Haendel’in üslubundan esinlendiği, buna karşılık Joseph Haydn’ın oratoryolarında romantik estetik anlayışının müjdeciliğini yaptığı görülür (Yaratılış,
1798; Mevsimler,
1801).
Du Mont’un (
1610-1684) Ruhani Diyaloglar’ı, Marc Antoine Charpentier’ nin(
1636-
l704) Kutsal Öyküler’i, jean joseph Cassanea de Mondonville’in (
1711-1772)Fransız Oratoryoları’ na karşılık Fransa’da müzik dünyası bu evrimin dışında kaldı. Romantik dönemde bu ülkede, müzikte kutsal konulara ilgi duyuldu; Berlioz (İsa ‘nın Çocukluğu,
1854), Cesar Franck(İsa’ nın İnsanlığı Kurtarması, vb.), Charles Gounod, Saint-Saens, Massenet, Vincent d’İndy ve Debussy gibi besteciler, oratoryo alanında bir yeniden doğuş yarattılar.
Oratoryo öte yandan Beethoven (İsa Zeytin Dağında), Mendelssohn, Schumann, Brahms, Liszt ve Dvorjak gibi büyük müzikçilere de esin kaynağı oldu.
Çağdaş dönemde bu türün, bestecilerin gözünde opera gibi saygınlığını yitirdiği söylenemez. Darius Milhaud (
1892-1973), Marcel Dupre, Honegger, Charles Koechlin (
1867-1950), Olivier Messiaen, Villa-Lobos (
1887-1959), Malipiero, Bohuslav Martinu (
1890-1959) ve daha birçok besteci, oratoryo türünü, çağdaş estetik anlayışına özgü yeni anlatım yollarıyla donatarak yaşatmayı sürdürmektedirler.
Türkiye’de bu alanda yapıt veren besteciler arasında özellikle Adnan Saygun ile Nevit Kodallı’nın adlarını saymak gerekir.Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu (Yunus Emre’nin şiirleri üstüne) ile Nevit Kodallı’nın solo, koro ve büyük orkestra için Atatürk Oratoryosu (Cahit Külebi’nin bir şiiri üstüne) gibi yapıtlar, oratoryonun dinsel konular dışına çıkabileceğini gösteren yapıtlardı.
Alinti
debdebe