Arama

Kızılderililer - Tek Mesaj #4

Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
16 Ağustos 2008       Mesaj #4
Bia - avatarı
Ziyaretçi
*ŞEF JOSEPHNEZ, Pierce kabilesi (1840 – 1904)
Şef Joseph’in adı insanlarının arasında İn-mu-too-yah-lat-lat’dır. ( sudan toprağa düşen yıldırım) Şef Jozef federal hükümetin onları kamplara yerleştirmek için zor uygulamasına karşı kabilesiyle birlikte büyük direniş göstermiştir. Bölgeye gelen Levis ve Clark adındaki iki misyoner yerlilere sürekli beyazlarla birlikte yaşayabileceklerini anlattılar. Jozef çocukluk çağının büyük bölümünü böyle Hristiyanlığı yaymaya çalışan misyonerlerin yakınında geçirdi.
1855 de Şef Jozef’in babası olan yaşlı Jozef federal hükümet’le insanlarını onlara ayrılan bölgenin içinde tutacak bir anlaşma imzaladı, 1863 de bir başka anlaşma daha imzaladı. Ama bu anlaşmayı kabilesi hiçbir zaman kabul etmedi.
Bu ikinci anlaşmanın (uygulanmayan ve kabul edilmeyen anlaşma) ardından şefliğe oğul Jozef geldi. (1877) Sonraki aylar savaş ve zorluklarla geçti. Halkın çoğu Federal Hükümet tarafından Oklahoma’daki toplama kamplarına gönderildi. Gidenlerin çoğu açlıktan ve sıtmadan, öldü.
Jozef kendi ülkesine dönebilmek için herşeyi denedi. 1885 de kabilesinin çoğu üyesiyle birlikte Washington’a yine bir kampa gönderildi . Daha sonraki yıllarında ise pek çok kızılderili şefi gibi ülkesinden uzak bir sürgün olarak öldü. Oysa 1879 da tüm Amerika vatandaşlarına eşit haklar verilmişti. Ama Jozef bir daha topraklarını göremedi. Kamp doktoruna göre o üzüntüden ölmüştü.

*CRAZY Horse (Tashunca-uitco) Tashunkewitko, Oglala-Sioux kabilesi (1849-1877)
Crazy Horse geleceği görme gücüne sahip bir liderdi. Lakota halkının gelenek ve değerlerinin yaşamasına çok önem vermişti.
Genç bir erkekken dahi ünlü bir savaşçıydı. 13 yaşından daha önce düşmanları Crow kızılderililerinden ilk atını çaldı. (Kızılderililerde düşmana sezdirmeden yanaşabilmek iyi bir savaşçı olmanın ilk şartıydı). 1865-1868’de Oglala şefi Red Cloud ile Amerikalı yerleşimcilere karşı Wyoming’de savaştı. 1867’de J. Fettermen’ın birliklerinin Fort Phil Kearny’ de yenilmesinde kilit rolü oynadı. Crazy Horse gözüpekliği ve cesaretiyle haklı bir üne sahipti ama bu özellikleri yanında inançlarına sıkı sıkıya bağlılığıyla da tanınırdı. Örneğin fotoğrafının alınmasını her zaman şiddetle reddetmişti.
Hükümet Lakota kamplarına rezervasyonlara dönmelerini emrettiği zaman onlara karşı büyük bir direniş başladı. Crazy Horse bu direnişin lideri idi. İlk evliliğini bir Cheyenne kadınıyla yaptı. 1200 Lakotalı ve Cheyenne ile büyük bir güç oluşturdu. Custer’ın Sitting Bull’un kabilesine yaptığı saldırıya bir karşı saldırı yapıp Custer’ın yedinci süvari alayını bozguna uğrattı. Crazy Horse Amerikalıları kuzeyden ve batıdan , Şef Gall’ın önderliğindeki Hunkpapa savaşçıları ise güney ve doğudan kuşattı.
Lakotalıların Little Bighorn’daki zaferinden sonra Sitting Bull ve Gall Kanada’ya geçti. General Nelson Miles tarafından Lakotalılar ve onlarla birlik olan yerlilere karşı acımasız bir takip sürdürdü. 1876-77. Bu amansız takip ve buffalo nüfusunun sürekli azalması Crazy Horse’u 6 Mayıs 1877de teslim olmak zorunda bıraktı.
Yenilgiye rağmen o hep özgür ruhunu korudu. Hasta karısını ailesinin yanına götürmek için rezervasyonu izinsiz terkederken General George Crook onu tutukladı. Bu Crazy Horse için yeniden mücadelenin başlangıcı oldu. Tutuklamaya başlangıçta itiraz etmeyen Crazy Horse ilk fırsatta yeniden mücadeleye başladı. Bir askerin süngüsüyle öldüğü zaman silahsızdı.

*
Seattle,Suqwamish ve Duwamish kabilesi (1786-1866)
Sealth olarak ta bilinen Seattle George Vancouver Puget Sound’e geldiğinde çok gençti. Daha önce anne ve babasının kabileleri olan Suqwamish ve Duwamish’ler beyazlarla çok az ilişkiler kurmuşlardı. Sonraki yıllarda da beyaz yerleşimcilerle iyi ilişkiler kurmaya gayret ettiler. Sealth genç bir erkekken şeflik babasından ona geçti. Bölgesindeki diğer kabilelerle yaptığı savaşlarda şefliğini ispat etti. Seattle Fransız Katolik misyonerlerinin baskı ve etkisi altında kaldı. Bunun bir sonucu olarak 1830 yılında Hristiyanlığı kabul etti. Vaftiz ismi olarak Noah (Nuh) adını aldı.
1850’lerde beyaz yerleşimciler arttı ve zenginleştiler. Gittikçe daha çok beyaz yerleşimci bölgeye gelmeye başladı. Washington Territorisi bölgedeki kızılderili kabilelerini yeni bir anlaşma için çağırdı. Bu anlaşmaya göre bölge kabilelerini bir rezervasyona yerleştirmek istiyorlardı. Rezervasyonun kontrolü hükümet tarafından yapılacaktı. Seattle barış için bir konsey kurdu. Barış istenmesine rağmen anlaşmazlık uzun yıllar sürdü. Seattle en son olarak Puget Sound’un batısında küçük bir bölgeye taşındı ve hayatının geri kalan kısmını orada geçirdi.

* SİTTİNG BULL (Oturan Boğa) Tatanka-Iyotanka Hunkpapa, Sioux kabilesi (1831-1890)
Şefliğinin yanında büyücü doktor olan Sitting Bull Federal hükümetin esir aldığı son Sioux (Lakota) şefidir. İsminin anlamı (oturan boğanın) baskıya boyun eğmeyen, baskılara karşı oturarak ayak direyen boğa demekti.
Sioux’lar 1850 lerin başlarında beyazların yayılma hareketleriyle baskıları hissetmeye başladılar. Sitting Bull 1863 de Hunkpapa av bölgesini tehdit etmeye başladıkları ana kadar beyaz yerleşimcilere müdahale etmedi. O kendindeki liderliği 10 yaşında ilk bufalosunu avladığında ve ilk kez bir düşmana sezdirmeden yaklaşabildiğinde farkına vardı. Strong Heart derneğinin lideri oldu, sonra da Silent Eaters’ların seçkin ve önemli bir üyesi oldu. Bu grup kızılderililerin refahı için çalışıyordu. 14 yaşında ilk savaşına gitti, ilk kez askerlerle 14 yaşında karşı karşıya geldi. Lakota kabilesine 1868’de şef oldu.
Beyazlarla savaş Ft. Larami anlaşmasıyla 1868 de bitti ama Black Hills’de ( Bu bölge kızılderililer için kutsaldı) altının keşfi bölgede yine gerilimin artmasına sebep oldu. 1872 yılında demiryolu işinde çalışan beyazları koruyan askerlerle önemli çatışmalara girdiler. 1876 yılının Mart ayında Rosebud Creek’ de yapılan Lakota , Cheyenne ve Arapaholar’ın katıldığı Güneş Dansı töreninde Sitting Bull gelecekten haberler aldı.. Beyaz askerlerin gökyüzünden gelen çekirgeler gibi Lakota kampına üşüştüklerini gördü. Birkaç hafta sonra General George Armstrong Custer ve 7. süvari alayı yerlilerin kampına saldırdılar. Federal hükümet bu saldırıyla barışı açıkça tehdit etmişti. Ve orada birçok kızılderiliyle neredeyse tüm beyaz askerler öldü. 4 yıl sonra, buffaloların neslinin tükenmesi nedeniyle halkının yiyecek bulamaması Sitting Bull'u teslim olmaya zorladı. 1881 in çok sert ve insafsız bir kışında Sitting Bull ve hala onun yanında olan bir grup kızılderili federal askerlere teslim olmak zorunda kaldılar. 19 Temmuz1881'de o ve küçük oğlu elinde tüfeğiyle federal hükümetin ofisine gelerek teslim oldular. Sitting Bull dost olmak istediklerini göstermek istemişti ve “ kabilemin hatırlayacağı son esir ben olmak istiyorum” dedi.
Sitting Bull Güney Dakota’da Standing Rock’da kızılderililer için yapılmış kampta esir tutuldu. 1885’lerde kızılderililer beyazların seçtiği şeflerle yönetilir oldular. 1885'de Sitting Bull'e Buffalo Bill'in Vahşi Batı'sına katılması için rezervasyondan ayrılma izni verildi, haftada 50 dolar karşılığında ata binerek gösteri yapıyordu. Buna sadece 4 ay dayanabildi ve sonra ayrıldı. Standing Rock'a dönünce Sitting Bull Grand River'da (Grand Nehri) doğduğu yere yakın bir yerde küçük bir kulübede yaşadı. Rezervasyon kurallarına uymayı reddetti. İki eşi ile birlikte yaşıyordu, hristiyanlığı kabul etmemişti ama buna rağmen Lakota'ların yeni nesil çocuklarının okuma ve yazma bilmesi gerektiğini düşündüğünden çocuklarını yakındaki bir Hristiyan okuluna gönderiyordu. Dönüşünden kısa bir süre sonra Sitting Bull mistik güçleri aracılığıyla Custer'ın uğrayacağı bozgunu gördüğü gibi yeniden geleceği gördü. Bu defa yanındaki tepenin üzerine inmiş bir tarla kuşu ona sesleniyordu. (Seni, kendi halkından olan Lakotalılardan biri öldürecek). 5 yıl kadar bir süre sonra bu kehanette doğru çıktı.
1890 sonbaharında Sitting Bull'a Hayalet dansı ile ilgili haberler geldi. Hayalet Dansı törenleri Beyazlar'ın kızılderili topraklarını terketmeleri ve kızılderililerin eski yaşamlarına yeniden kavuşmaları isteğinin ifadesiydi. Lakotalar bu törenlere Pine Ridge ve Rosebud Reservasyonlarında da katılmıştı. Federal hükümet için çalışan ajanlar yasaklanmış bu töreni hükümete haber verdiler. Standing Rock kayalıklarında yapılan bu törene Sitting Bull hala çok sayılan ve sevilen mistik güçlere sahip bir lider olarak katıldı. Kicking Bear isimli bir Miniconjou Lakotalı Sitting Bull’e Federal hükümete bağlı askerlerin gelip onu tutuklayacağı haberini verdi. Hükümet ise oraya 43 Lakota polisini yollamıştı. 1890 Aralığının 15'inde günün ilk ışıkları doğmadan Sitting Bull'un kulübesini top ateşine tutular. Sitting Bull'un tarafında olan kızılderililer onu korumaya çalıştılar. Ama peşinden gelen Lakota polislerinden biri Sitting Bull'u kafasından vurdu. Kehanet gerçekleşmiş Sitting Bull halkından biri tarafından öldürülmüştü. Tanrıların üstün güçlerle donattığı bir bilge yaşamıyordu artık.
Sitting Bull North Dakota Fort Yates 'te defnedildi. Naaşı 1953'te South Dakota Mobridge'ye nakledildi. Mezarında nişan olarak granit bir mızrak vardı. O Lakotalılar arasında yalnızca parlak fikirleri olan ve korkusuz bir savaşçı olarak değil aynı zamanda çok iyi bir baba, yetenekli bir şarkıcı, cana yakın ve arkadaş canlısı bir insan, derin bir din bilgisine (Şamanizm) sahip ruhani lider ve kutsal güçlere sahip bir şef olarak hatırlanmaktadır.

* SEQUOYAH, Cherokee kabilesi
Pek çok tarihçi tarafından Sequoyah Çerokiler arasında alfabeyi geliştirmesiyle tanınır. İddialara göre Çeroki alfabesiyle bazı hikayeler yazıya geçirilmiştir. Ama bunlar sonradan kaybolmuştur. Ta ki Sequoyah alfabe ile ilgili çalışmalara başlayana kadar. Alfabede yapılan bu çalışmalar kabile için çok önem taşımaktadır. Yazıyı oluşturan bu sistemin bütünüyle yeniden, tek tek oluşturulması olağanüstü bir çabanın varlığının işaretidir.
Sequoyah 1770 yılında Tennessee nehri yakınında Tuskegee’de bir Çeroki kasabasında doğdu Sequoyah yarı kızılderiliydi. Annesi kızılderili babası beyazdı. Bazı zamanlar genç adam ingilizce olan adıyla tanındı yani George Gist ya da Guess, beyaz babasından kalan bir miras olan soyadı ile.
Sequoyah, kabilesinin eski gelenek, görenek ve unutulmaya yuz tutmuş adetlerini yeniden diriltti çünkü o biliyordu ki bir toplumun sürekliliğinin ve var olabilmesinin ve de özgürlüğünün tek koşulu geleneklerin göreneklerin ve kendi dillerinin yaşatılmasıydı. O asla İngilizce öğrenmedi, konuşmadı ve yazmadı.
Sequoyah aynı zamanda çok iyi bir gümüş sanatçısıydı. Daima yetenekleriyle insanları kendine hayran bıraktı. Bir av kazasında sakatlandı. Av yapamadı. Bu nedenle planlar yapabilmek, düşünebilmek ve çalışmak için çok zamanı oldu.
Creek Savaşlarında ve 1812 savaşında bir asker gibi görev yaptı.
Sequoyah’ın Çeroki dili ile uğraşırken ona ayırdığı zihinsel ve fiziksel çaba karşısında ailesi ve arkadaşları onun çıldırdığını ya da büyülendiğini düşündüler.
Sequoyah kabilesine dil çalışmaları hakında bilgi verirken dedi ki” Moses isimli bir adam çok eski zamanlarda ilk kez bir taşın üzerine işaret yaptı. Biz şimdi bu işareti nasıl seslendireceğimize onları nasıl yazıp, anlayacağımıza karar vereceğiz “
Tarihçilerin söylediğine göre Sequoyah Çeroki dilinin sesli ve sesiz harflerin kombinasyonu ile oluştuğunu tespit etti ve uzun ve sabırlı çalışmalar sonucu 75 karekterin kombinasyonu ile Çeroki seslerini oluşturdu. (Bu alfabeyi ve harfleri kitabımızın diller bülümünde, Çeroki alfabesi panosunda bulabilrsiniz.)
Sequoyah bu çalışmalarını kısa sürede halkına açtı. Bu sayede önemli sayıda Çeroki insanı okumayı ve yazmayı öğrendi. Pek çok melez kızılderili zaten ingilizce okuma ve yazmayı biliyordu. Fakat Çeroki alfabesi gerçekten genç yaşlı herkesin kolayca okuyup yazabileceği bir dil oldu. Çok kısa bir sürede benimsendi, öğrenildi ve yayıldı.
1827 de Çeroki konseyi ulusal bir gazete çıkarabilmek için sermaye ayırdı. Sonraki yılın başlarında bir el baskı makinası ve alfabe karakterleri Bostondan deniz yoluyla daha sonrada Çerokilerin başkenti New Echota’ya ulaşmak için karadan 200 milden fazla yol katedilerek getirtildi.
Gazete Çeroki dili ve ingilizce olarak iki sütun halinde basıldı. Sütunların başında Çeroki diliyle “Tsa la gi Tsu lehisanunhi” İngilizce olarakta “Cherokee phoenix”(Çeroki Ankakuşu) yazıyordu.
21 şubat 1828 Birleşik Devletlerde basılan ilk kızılderili gazetesi oldu.

* ŞEF COCHISE - CHİRİCAHUA, Apache kabilesi
Cochise yaptığı şeylerle kendinden sonrakilerce takip edilen önemli bir şef olmuştur. O, diğer Apaçi liderleri gibi babasından sonra şef olmamış, bu makama kendisini yetiştirmesi ve üstün yetenekleriyle gelip, çevresindeki insanlara kendini kabul ettirmiş, nüfuz sağlamıştır. Törenler, kutlamalar özellikle dinsel nitelikli ayinler Apaçilerin yaşamında doğumdan ölüme kadar olan süreç içinde önemli bir parçadır. İnsanın ve kabilenin geleceği bu törenlerde önceden tesbit edilebilirdi. Cochise henüz 4 günlükken (4 sayısı Apaçilerin uğurlu sayısıdır. )bir şaman ya da büyücü onun için özel bir beşik yapmış (bu beşiğin özel adı “tosch”dur.) ve bu beşiğe bir torba içinde çiçek tozlarıyla, sinek kuşunun tırnaklarını koyarak Cochise’yi şeytanın gücüne karşı korumuştu. O konuşmayı öğrendiğinde ilk mocosinlerini giymesi için bir tören daha yapılmış, takip eden baharda da ilk saç kesme töreni yapılmıştı. Apache dininin önemli parçalarnı oluşturan şölenler, danslar ve şarkılar ileride şef olacak Cochise için tek tek uygulanıyordu.
Cochise’ya Apaçi dini ve inançları onları anlayacak düzeye gelir gelmez öğretilmişti. Ailesinden “Apaçi Tanrı”, “Usen”, “Beyaz Boyalı Kadın”, Suyun Çocuğu”, Dağ Baharı”gibi yerlilerin mitolojilerinde önemli yeri olan hikayeleri dinledi.
Apaçiler için tanrılar herşeydi. Ve Cochise tanrılardan pek çok armağan aldı, büyük yeteneklere sahip oldu , olacakları önceden tahmin edebilme becerisini aldı. Apaçiler onun tanrılardan aldığı bu hediyelerle iyi bir savaşçı ve lider olacağına inandılar. Apaçiler tanrıların pek çok çeşidi olduğuna inanıyorlardı. Bazıları iyi bazıları kötüydü. Tanrılar onların mücadelelerinin yanındaydılar. Bunu düşmanlara anlatmak ve kendi inançları için hayatta kalmak zorundaydılar. Bunun için de mücadele etmeleri gerekirdi.
Dağ tanrıları denen güçler Cochisa’nın topraklarında bir mağarada yaşarlardı. Apaçiler bu tanrıların koruma gücü olduğuna inanırlardı. Düzenledikleri törenlerle tanrılara yardım etmeyi amaçlarlardı. Belki onların yardımları birazcık ta olsa tanrıların işini kolaylaştırabilirdi.
Annesi ona pek çok şey öğretti. Her ne kadar diğer yetişkin erkekler gibi yemek, temizlik, odun toplamak gibi şeyleri yapmadıysa da öğrendi.
Cochisa bilimlerin önemine inanıyordu. Zamanı gelince tek tek dağları, taşları, geçitleri öğrendi, yaşadıkları bölgeyi inceden inceye tanıdı. O ne zaman hareket edeceğini, nasıl sezdirilmeden düşmana ve avına yaklaşılabileceğini, hangi tür derinin Apaçiler için kıymetli olduğunu, fakat avcılığın ne kadar zor olduğunu öğrendi. Ormanda otlayan bir geyik sesi işittiği zaman, sürünerek yanaşabilmeliydi. Ona yeterince yanaşılmazsa av yapılamazdı Eğer avına yaklaşmak istiyorsan en önemli şey buydu. Bütün bu özellikleri inceden inceye ve tek tek öğrendi. Bolca gözlem yaptı.
Cochisa 17-18 indeyken artık bir yardımcı savaşçı olmuştu. Onun adı Goci, sonra Cochise diye değişti. O düşmanlarının altından atlarını alabilecek kadar marifetliydi. Bütün yaşamında düşmanları arasında korku saçan ama kızılderililer ve arkadaşları arasında çok büyük bir savaşçı ve çok güvenilir bir insan oldu.
Apaçiler düşmanı tanımanın ona misilleme yapmaktan ve kan dökmekten daha önemli olduğunu anladılar.
Cochisa bir diplomat gibi insanlarının hakları için mücadele etti. Cochisa’nın tarihe geçmiş çok önemli sözleri vardır. O öldüğü zaman savaşcılarının birgünden daha uzun bir süre acılarını anlatan çığlıklar attığı söylenir. Federal hükümet Cochisa ölünce onun liderliğini yaptığı yerlilerle olan anlaşmayı bozdu ve onları dağlık ülkelerden boş, düz , kuru Arizona çölüne sürdü. Pek çoğu gitmeyi reddetti. Bunu reddedenler ise Florida’da hapsedildi, ya da Oklahoma’da tüberküloz ve diğer hastalıklardan öldüler. Pek çoğu ancak uzun yıllar sonra bulundukları kamplardan çıkarılıp topraklarına gönderildi.
Geronimo Apaçileri Apaçi değerlerine göre şekillendirdi, yönlendirdi. Onlar zorluklara cesaretle göğüs germeyi Geronimo’yla yeniden hatırladılar.
Chiricahua’lar mevsimlere göre sık sık yer değiştirirdi. Avcılık ve çiftçilik yapabilecekleri döneme ve yere göre göç yaparlardı. Eğer hiç yiyecek bulamazlarsa sık sık onlara yakın olan başka kabilelere saldırırlardı. Saldırmak ve kendine yapılanın öcünü almak bu bölge kabileleri arasında onurlu bir davranış biçimi sayılırdı.
Amerika’nın bu bölgelerine beyez yerleşimcilerin ulaşmasıyla, bölgeye de İspanyollar geldi. İspanyollar Hristiyandı ve Kızılderilileri köle olarak görüyorlar ve onlara hıristiyanlığı kabul ettirmek istiyorlardı. Geronimo’nun genç karısı ve çocuğu ispanyollar tarafından öldürüldü. Ve bir rivayete göre o öldürebileceği kadar beyaz öldürmeye yemin etti.
1876’da Amerika Ordusu Chiricahua’ları bir kızılderili kampına taşımayı denedi . Fakat Geronimo Meksika’ya kaçtı. O beyazlar tarafından korku saçan bir Apaçi olarak tanıtıldı. Yaptığı şeyler abartılı bir biçimde yansıtıldı. Askerler onu yakalayabilmek için çok büyük mücadeleler verdiler. Mücadelenin son 5 ayında 5000 asker ve 500 keşifci izlerini takip ederek Geronimo'ya ve kampına ulaştı. O ve adamları teslim olmaya zorlandılar. Ve sonunda yakalandı Arizona’ya geri gitmeyi umdu ama Geronimo ve adamları Florida St. Augustine’ye nakledildi. Nakledildikleri yerde çoğu sıtma ve tüberkülozdan öldü. Sıtma bu kıtada daha önce var olmayan bir hastalıktı.Beyazların kıtaya taşıdığı bu hastalık, yerlilerin bağışıklık sistemleri tarafından tanınmadığı için buna karşı dirençleri yoktu.
Geronimo bir daha büyük bir aşkla sevdiği topraklarını göremedi. Arizona’da yıllar sonra federal hükümetin hapsettiği kampta bir mahkum olarak öldü.

* Şef Washakie (wahsh'-uh-kee), Shoshoni kabilesi (1804-1900 )
Washakie (wahsh'-uh-kee) Wyomingdeki Doğu Shoshoni yerlilerinin şefidir. O savaşçılığı kadar beyaz keşifçilerle olan dostça ilişkileri ile de tanınmıştır. 1850 ‘lerde demiryolu yapımı için devlete yardım etti. Sorunları dostça çözmeye çalıştı. Dostluk ve barışla bütün sorunların çözülebileceğine inanıyordu. Fakat beyazlar onun bu barışcıl yaklaşımına daima savaşla ve yağmayla karşılık verdi. O bütün yaşamı boyunca halkının geleceği ve refahı için çalıştı.
“Beyaz adam bize verdiği sözü tutmuyor. Beyaz adam avlarımızı vuruyor, postlarımızı gaspediyor, sığırları otlaklarımızı tüketiyor. Sizin güçlü ve büyük hükümetiniz bizim haklarımızı savunmuyor. Onlar sözlerini tutmadı. Toprağımızı işlemek için aracımız yok. Ürünümüzü hasat edecek malzeme bırakmadılar. Hayvanlarımız hala güçsüz ve hala yiyeceğimiz yok. Gelişmek için okula ihtiyacımız var. Hala çocuklarımızın okulu yok.
--Tekrar söylüyorum hükümet sözünü tutmuyor!—
Büyük Şef ve Liderler

  • American Horse (Sioux)
  • Black Elk (Lakota)
  • Big Bear (Lakota)
  • Big Foot (Lakota)
  • Dull Knife (Cheyenne)
  • Fool Crow
  • Gall (Hunkpapa Sioux)
  • Little Wolf (Cheyenne)
  • Low Dog (Lakota)
  • Pontiac (Ottawa)
  • Pope (poh-pay) (Tewa Pueblo)
  • Quanah Parker (Commanche)
  • Rain-in-the-Face (Sioux)
  • Red Cloud (Lakota)
  • Red Jacket (Seneca)
  • Roman Nose (Cheyenne)
  • Santana (Kiowa)
  • Sequoyah (Cherokee)
  • Sitting Bull (Tatanka Iyotanka) Hunkpapa Sioux
  • Spotted Tail (Brule Sioux)
  • Standing Bear (Lakota)
  • Tamahay (Sioux)
  • Tecumseh (Shawnee)
  • Two Strike (Tashunkekokipapi) Sioux

Kaynak: Native Arts
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.