Arama

Ekber Şah - Tek Mesaj #3

peaceful - avatarı
peaceful
Ziyaretçi
21 Ağustos 2008       Mesaj #3
peaceful - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Ekber Şah2.jpg
Gösterim: 959
Boyut:  50.8 KB

EKBER ŞAH


(Ebülfeth Celalettin Muhammet)
[Ömerkut, Sind, 1542 - Âgrâ 1605]
Hint-Türk imparatorluğu'nun üçüncü hükümdarı (1556-1605).

Hanedanın kurucusu Babur'un torunu, Hümayun'un oğlu. Babası tarafından komutanlığa atandıktan sonra Serhend'de İskender Şah'ı yenilgiye uğratarak (1555) ilk büyük başarısını kazanınca Pencab valiliğine getirildi. Babasının ölümü üzerine, bir yıl sonra tahta çıktığında ise on dört yaşındaydı. Ancak, Hümayun ölünce, Delhi ve Âgrâ düşman eline geçti. Saltanatının ilk yedi yılında durmaksızın savaşan genç hükümdar, Delhi ve Âgrâ'yı geri aldı. Ardından Racputlar'ın iki önemli kalesini (Çittor ve Ecmir) ele geçirdi (1567). Daha sonra Gucerat'ı, Afganlar’ın elinden Bengal'i ve Ganj vadisini de alınca (1570 -1572), hemen tüm Hindistan yönetimi altında birleşti. Fetihlerini sürdüren Ekber, Orissa'yı (1578), Keşmir ve Kâbil'i (1581), Sind'i (1582), Dekkan yaylasıyla Berar'ı (1592), Kandahar ve tüm Afganistan’ı (1594) topraklarına kattı, iyi bir savaşçı olarak devletin sınırlarını genişletirken, iyi bir yönetici olarak da devletinin idari, mali ve askeri örgütünü yeniden kurmaya girişti: tüm zeametleri hükümdara bağlı devlet toprakları durumuna getirdi.

Memurları rütbe ve derecelere bağladığı gibi, her rütbe ve derecedeki memura devlet gelirlerinden ve topraklarından konumuna göre yararlanma hakkı da tanıdı. Fatehpur Sikri'de yayımladığı bir fermanla (1583) devlet yönetimine yeni bir biçim verdi. Birçok kurumu yenileştirirken, geleneklere bağlı kalmayarak bunlar için en doğru olan çözümleri getirdi. Buna karşın, imparatorluk içindeki çeşitli dinsel inanç akımları önemli bir sorun oluşturmaya başladı; hindu-müslüman ilişkileri gitgide gerginleşti. Savaşmaktan okumaya zaman ayıramadığı halde, zeki ve yetenekli bir kişi olan Ekber, çevresindeki bilim adamlarından ve danışmanlarından çok şey öğrendi.

Böylece ülkesindeki dinsel ayrılıkları ortadan kaldırmak amacıyla din konusuna eğildi; hem müslümanlara hem de hindulara seslenecek yeni bir din kurma düşüncesine bağlandı. Temeli hoşgörüye dayalı bu yeni dine "Din-i ilahi" adını verdi. Hindu törelerini saraya sokması, özellikle zerdüşt ilahiyatçılarla ilgilenerek güneşe saygı gösterilmesini, ayinlerin kandille yapılmasını buyurması, onun zerdüşt dinine girdiği görüşüne güç kazandırdı. Bunun üzerine halk arasındaki hoşnutsuzluğu yatıştırmak için müslümanlığın gereklerini yerine getiren bir kişi gibi görünmeye çalıştı. Öte yandan, Fatehpur Sikri'ye gelen bir Cizvit heyetine derin saygı ve içten bir ilgi gösterdiği gibi, çocuklarına da hıristiyan dinine girmelerini buyurdu. Kendisi hıristiyanlığı benimsemediyse de müslümanlara uyguladığı baskı, Bihar ve Bengal'de ayaklanmaların çıkmasına neden olunca, bu ayaklanmaları şiddetle bastırarak Din-i ilahi'yi resmen ilan etti (1582).

Ekber Şah'ın, yeni dinin başrahibi Ebülfazl ve oğlu Selim (sonra Cihangir) tarafından, zehirlenerek ortadan kaldırıldığına inanılır. Ekber Şah' ın ölümünden sonra Din-i ilahi unutuldu. Ancak, kocaları ölen hindu kadınlarının yakılmaları geleneğiyle, çocukların küçük yaşta evlenmeleri göreneğini engellemesi, bu dinin hint toplum yapısına sağladığı tek olumlu sonuç olarak kaldı. Cenazesi İslam göreneklerine göre kaldırıldı ve sarayından 5 km uzaklıktaki Behtişabat camisi haziresine gömüldü.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 19 Eylül 2016 02:26