KILIÇ KALKAN OYUNU;
Türkün savaşçı hâlini canlandıran müziksiz ve kılıç kalkan kullanarak oynanan oyun. Kılıç kalkan oyunu, daha ziyâde Bursa-Balıkesir illerimizde oynanan mahallî bir oyundur.
Osmanlı sultanlarından Osmân Gâzî ve oğlu Orhan Gâzî ilk defa Bursa’yı kuşattıkları zaman Müslüman Türk askerleri kılıç kalkan gösterileri yaptılar. Bu hâl Bursalıları şaşkına döndürdü. Bu yılların yâdigârı olan kılıç kalkan oyunu, millî heyecanını kaybetmeden günümüze kadar geldi.
Osmanlı devrinin savaşlarını temsil eden kılıç kalkan oyunu sekiz, on veya daha fazla kimse arasında iki ekip hâlinde oynanır. Her iki takımın da başkanları vardır. Ekipte bulunanlar eski Osmanlı asker elbiselerini giyiniyorlardı. Bugün, bunun yerine zeybek elbisesi giyinmiş olan oyuncuların ellerinde eğri bir kılıç ile mâdenî bir de kalkan bulunur.
Çift sayıda, tek sayıda tek saf olarak duran oyuncular askere çağrılanların uğurlama ve karşılama merâsimini canlandırarak seyircileri selâmlar. Ellerinde kılıç ve kalkanları olduğu halde sahneyi çepeçevre dolaşırlar. Orduya katılanların kılıçları üzerine ettikleri yemin merasimini temsil etmek için bir halka meydana getirirler. Kalkanlar ortada durdurulur. Kılıç kabzalarını kalkana vurarak karşılıklı iki saf hâline geçilip savaşa hazırlık gösterileri yapılır.
Bu cenk sahnesinde kılıçlar kalkanlara sürülerek bilenir. Meydana getirilen hasım taraflar, ikişer ikişer karşılıklı kılıç kalkan çarpışması yaparlar. Bu zaman kılıç kalkan darbeleri alanı çınlatır. Oyuncular, hasımlarının baştan ayağa kadar bedenin istenilen noktasına serbestçe vuruş yapabilirler. Bu sahne seyircileri büyük bir heyecana düşürür. İki taraf da kalkanlarıyla hasım tarafın yaptığı hamleleri önlemeye, kendilerini ustalıkla korumağa çalışırlar. İyi oynayan oyuncular arasında yaralanmalar olmaz. Bâzen fazla heyecan yüzünden yaralanmalar görülür. Kalkan ve kılıç şakırtıları arasında, sessiz ve sözsüz olarak güzel bir görünüm sergilenir. Bilâhare taraflar mütâreke oyununu gösterir. Mütâreke oyunundan sonra başa vuruş cengi başlar. Oyuncunun, yalnız baş kısma bir defa vurma hakkı vardır. Tutturabilirse vurur, tutturamazsa hakkını kaybetmiş olur. Son olarak kılıçlarını birbirlerine atma sahnesi başlar. Bu oyun heyecanlı ve güzel sahnelerden biridir. Bu sırada oyunculardan biri hasmının kılıcını hîle ile ele geçirir. Kılıçsız oyuncu kendini savunmak için bir takım çârelere başvurur. Birçok akıllı hareketleriyle kılıcını geri alabilir. Eğer alırsa tekrar rakibine karşı saldırıya geçer. Oyundaki çevik ve cesur hareketler seyredenlere heyecanlı dakikalar yaşatır. Bu oyundan sonra oyuncular hep bir ağızdan bağrışarak ve kılıçlar havada sallanarak sahne kapanır.
Kılıç kalkan oyunu Urfa, Elazığ, Siirt illerimizde ve çevrelerinde, değişik bir şekilde bu bölgenin mahallî kıyafetleriyle oynanmaktadır.
Bu oyun millî günlerimizde, merasimlerde oynanarak Türkün kahramanlığını, savaşlardaki mahâretini tekrar ortaya dökmekte, seyredenleri coşturmaktadır. Yabancı devletlerde de milletimizi temsilen oynanmış ve birçok müsâbakalarda dünya çapında birincilik almıştır.
KILIR (Bkz. Dişotu)
KILKURDU;
Alm. Oxyuren, Fr. Oxyures, İng. Oxyures. Özellikle çocuklarda rastlanan bir parazit türü. Dişileri 10, erkekleri 3 mm boyunda olan parazitin adı Enterobius vermicularis’tir.
Barsak parazitlerinin nematotlar sınıfından olan parazit, insanda kör barsak, apendisit ve diğer kalın barsak kısımlarının içyüzüne başlarıyla tutunarak yaşar. Hâmile dişiler geceleri makat civârına doğru hareket edip, bu bölgedeki deriye ortalama 10.000 yumurta bırakarak ölürler. Her yumurta bir embriyon ihtiva eder ve birkaç saat içinde larva hâline geçerler. Yumurtaların makattan alınıp ağıza götürülmesiyle barsaklara tekrar yüzlerce yumurta gelir ve bunlardan hemen larvalar çıkar ve birkaç ay geçmeden bu yeni larvalar da yumurtlayacak hâle gelirler ve aşağıya hareket edip makat derisi civârına yumurtalarını bırakırlar. Çamaşır ve yataklara da dökülen yumurtalar dış ortamda da canlılıklarını koruduklarından âilenin bir üyesinde kılkurdu bulunması bütün fertlerde de bulunduğu mânâsını taşır. Bu yüzden tedâvi bütün âileye yapılır.
Belirtileri arasında en dikkat çekicisi, bilhassa geceleri olan makat kaşınmasıdır. Bunun sebebi yumurtalarını bırakmak için olgun dişi parazitlerin aşağılara doğru hareket etmeleridir. Huzursuzluk, uykusuzluk, yatağını ıslatma diğer şikâyetlerdir. Kaşınma neticesinde makat bölgesinde ekzama ve iltihâbî yaralar teşekkül edebilir. Sabahları ağızdan su akıp yastığı ıslatır.
Tedâvisi: Tedâvisi için bütün âile bireyleri ele alınmalıdır. Yemeklerden önce ve tuvaletten çıkınca elleri sabunla iyice yıkamalıdır. Çocukların makatlarını kaşıyıp, ellerini ağızlarına götürmeleri engellenmeli, tırnakları iyice kesilmelidir. İlaç olarak pyrantel pamoat, kilo başına 11 miligram şeklinde tek doz olarak verilir. On beş gün sonra tekrar edilir. Mebendazol (Vermox, Vermazol, Versid), pyrivinium pamoate (Pirok, piramon), piperazine citrate (Siropar, Hemicid, Pipor) müessir olan diğer ilâçlardır.
KIMIL (Aelia rostrata);
Alm. Rüsselwanze (f), Fr. Aelie, İng. An insect pest of cereals. Familyası: Pentatomidae. Yaşadığı Yerler: Yurdumuzun hemen hemen her tarafında. Kışın dağlarda bitki artıkları altında, yazın ekin tarlalarında rastlanır. Özellikleri: Sokucu-emici ağız tipli bir ekin böceği. Bitkileri sokup emdiğinden ziraat yönünden önemli ziyanlara yol açarlar. Çeşitleri: Yurdumuzda tek türü bilinir.
Hortumlu böcekler (Rynchota) takımının, yarımkanatlılar (Hemiptera) alt takımından pis kokulu bir böcek. Vücûdu kalkan biçiminde, genel rengi kahverengimsi sarıdır. Erginleri 10-12 mm uzunluğunda, 5-6 mm genişliğindedir. Yurdumuzun her tarafında yayılmış olan kımıl, özellikle Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Batı Anadolu’da hububata önemli ziyanlar yapar. Kışı ergin hâlde dağlarda bitki artıkları altında veya kökler etrâfında geçirir. Nisandan îtibâren ovalara göç edip, ekinlerin saplarını veya yapraklarını sokup emerek beslenirler. Sokulan saplar başak bağlamaz. Yumurtalarını, yaprakların alt yüzeyine yapıştırır. Kımılın gençleri, ekinlerin yaprak ve saplarını, yetişkinleri ise sütlü tâneleri emer.
Bâzı yıllar Anadolu’da büyük zirâî zararlara yol açarlar. Tabiatta çoğalmalarını engelleyen parazit ve böcek avcılarının yaygın olmadığı hallerde ilâçla mücâdele yapılmaktadır.