Arama

İbni Sina - Tek Mesaj #1

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
12 Mayıs 2006       Mesaj #1
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi

İbn Sina, tam adı EBU ALİ EL-HÜSEYİN BİN ABDULLAH BİN SİNA

Ad:  Ibn_Sina.JPG
Gösterim: 15993
Boyut:  66.7 KB

(d. 980, Buhara - ö. 1037, Hemedan, İran),
En büyük İslam bilginlerinden olan filozof hekim.

İslam düşüncesinde Farabi’yle başlayan Aristotelesçi (Meşsaî) felsefe geleneğinin en yetkin temsilcisidir. En ünlü iki yapıtı, kapsamlı bir felsefe ve bilim ansiklopedisi olan Kitabu ş-Şifa ile tıp tarihinin en ünlü kitapları arasında yer alan el-Kanun fit-Tıb'dır.

Gençliği.


İlk eğitimini Buhara’da, Şiiliğin İsmailiye mezhebine bağlı olan babasının yönlendirmesi altında aldıysa da hiçbir zaman bu mezhebe ilgi duymadı. Baba evinin kültürlü kişilerin uğrak yeri olması, daha çocukluğunda dönemin en ünlü bilginleriyle tanışmasını sağladı. Mantık ve felsefe öğretmenlerini kısa sürede geride bıraktığı için 18 yaşına değin kendi kendini yetiştirdi. Derin bir fıkıh bilgisi edindikten sonra tıp öğrenimi gördü. Buhara sultanı Nuh bin Mansur’u başarıyla tedavi etmesinin ödülü olarak Samani sarayının zengin kütüphanesinin İbn Sina’ya açılması düşünsel gelişmesine özellikle katkıda bulundu. Yirmi bir yaşına geldiğinde medrese eğitiminin bütün dallarında uzmanlaşmış, seçkin bir hekim olarak büyük ün kazanmıştı. Bu arada devlet hizmetinde de aranan bir kişi olmuştu, bir süre saray kâtibi olarak da görev yapmıştı.

Babasının ölümü ve Samani hanedanının Gazneli Mahmud karşısında yenik düşerek dağılması İbn Sina’nın yaşamını birden bire değiştirdi. Her biri kısa süren birkaç ferahlama dönemi dışında, ömrünün sonuna değin İran çevresinde dolaştı, siyasal ve toplumsal çalkantılara tanık oldu. Bu dönemde bir yandan Türkler Orta Asya’daki İran egemenliğine son veriyor, bir yandan da İran’daki yerel hanedanlar Bağdat’taki Abbasi halifeliğinden bağımsızlaşmak için mücadele ediyorlardı. Ama İbn Sina üstün yeteneği ve düşünsel cesareti sayesinde çalışmalarını olağanüstü bir kararlılıkla sürdürmeyi başardı.

Bir süre Horasan’ın çeşitli kentlerinde dolaştıktan sonra Büveyhi emirlerinin yanına yerleşmek üzere buradan ayrıldı. Önce Rey’e, ardından Kazvin’e gitti. Ama hekimliği sürdürmesine karşın bu kentlerde ne yeterli toplumsal ve ekonomik desteği, ne de düşünsel çalışmalarını sürdürmek için gerekli huzur ve barış ortamını bulabildi. Sonunda, gene Büveyhi emirlerinden Şem-sü’d Devleti' nin yönetimindeki Hemedan’a yerleşti. Orada saray hekimi oldu, hükümdarın desteğini kazanarak iki kez vezirliğe atandı ve yoğun bir çalışma dönemine girdi.

Yapıtları


ibn Sina’nın Hemedan’da yazmaya başladığı Kitabu ş-Şifa bir olasılıkla tarih boyunca bu türde tek kişi tarafından kaleme alınmış en kapsamlı çalışmadır. Mantık, fizik, geometri, astronomi, matematik, müzik ve metafizik konularının işlendiği kitapta yalnızca ahlak ve siyaset sorunları ele alınmaz. Yapıtta, ona esin kaynağı olan Aristoteles’in yanı sıra öteki Eski Yunan akımları ile Yeni Platonculuğun etkileri de görülür. İbn Sina’nın sisteminin temelini, vacibü’l-vücud (Tanrı’nın varlığının zorunluluğu) kavramı oluşturur; ona göre öz ve varoluş arasındaki ayrım yalnızca Tanrı’da ortadan kalkar. İbn Sina, evrenin yaratılışını, Tanrı’nın kendi kendini bilmesinden doğan birinci ustan (akl-ı evvel) inayet ve feyz yoluyla art arda türeyen 10 us ile ilk dokuz usun kendi kendini düşünmesinin ortaya çıkardığı gök katlarının (felek) oluşturduğu bir sudur (türüm) zinciriyle açıklar. Onuncu ya da etkin us (akl-ı faal) ise insanın yaşadığı dünyayı, oluş ve bozuluş (kevn ve fesad) dünyasını ortaya çıkarır.

Gene Hemedan’da yazımına başlanan el-Kanun fi't-Tıb ise hem Doğu hem de Batı tıp tarihinde benzeri olmayan çok ünlü bir kitaptır. Bu yapıt, büyük ölçüde Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış Yunan hekimlerinin bulguları ile Arapça kaynaklara ve İbn Sina’nın kendi deneyimlerine dayanan sistematik bir ansiklopedidir.

Hemedan’da bulunduğu süre boyunca gündüzleri sarayda hem hekim hem de yönetici olarak çalışan İbn Sina, neredeyse her gece öğrencileriyle birlikte yapıtlarını kaleme almakla uğraşıyor, felsefi ve bilimsel tartışmalar yürütüyordu. Fiziksel güçlülüğü de olağanüstü bir çalışma programını uygulayabilmesine olanak veriyordu. 1022’de Şemsü’d-Devle’nin ölmesi üzerine gizlice Isfahan hükümdarıyla yazışması bir süre hapse atılmasına yol açtı. Sonunda kaçmayı başararak çevresinde küçük bir grupla birlikte İsfahan’a gitti. Orada yaşamının son 14 yılını görece dingin bir ortamda geçirdi. Hükümdar Alaü’d-Devle’den ve saray çevresinden büyük saygı gördü.

Hemedan’da başladığı iki büyük yapıtını İsfahan’da tamamladı, 200’e yakın bilimsel incelemesinin çoğunu burada yazdı. Kitabu n-Necât adıyla Kitabu Şifa'nın yetkin bir özetini kaleme aldı. Bu kitabın bir bölümünü Alaü’d-Devle’ye eşlik etmek zorunda kaldığı seferler sırasında savaş alanında yazdı. Son büyük felsefe yapıtı Kitabu l- İşarat ve t-Tenbihat ise İbn Sina’nın görüşlerinin en “kişisel” anlatımını içeriyordu. Bu yapıtında düşünür, imanın başlangıcından Tanrı’nın doğrudan ve kesintisiz müşahadesine varıncaya değin mutasavvıfın manevi yolculuğunu dile getiriyordu. İsfahan’da bir Arapça bilgininin onu dilbilgisindeki yetersizliği dolayısıyla eleştirmesi üzerine üç yıl çalışarak yazdığı Lisanü’l-Arab müsvedde olarak kaldı. Alaü’d-Devle’ye eşlik ettiği bir sefer sırasında hastalandı, kendi kendini tedavi etmeye çalıştıysa da bağırsaklarındaki kolik sancılarından ve aşın bitkinlikten öldü.

Aristoteleşçi İslam bilginlerinin en büyük ustası olan İbn Sina, aynı zamanda yaşamının sonlarına doğru bir “Doğu felsefesi” (el-Hikmetü’l-Meşrikiye) geliştirmeye çalıştı. Bu amaca yönelik yapıtlarının çoğu bugüne ulaşmamışsa da öteki yapıtlarından bazılarındaki bilgiler izlediği yolu göstermek için yeterlidir. İslam felsefesinin daha sonra özellikle İran’da ve Doğu’nun öteki İslam topraklarında yöneleceği mistik teosofi yolundaki ilk adımı İbn Sina atmıştır.

Etkisi.


Endülüslü filozof İbn Rüşd’ü izleyenlerin oluşturduğu gibi bir “Latin İbn Sina okulu” doğmadıysa da düşünürün Batı’ da önemli etkisi oldu. Kitabü’ş-Şifa’ nın bir bölümü 12. yüzyılda Latinceye çevrildi. El-Kanun fi’t-Tıb'ın da eksiksiz çevirisi aynı yüzyılda gerçekleşti. Bu ve başka çeviriler İbn Sina’nın görüşlerini Batı’ nın her köşesine yaydı. Onun düşüncesi, Aziz Augustinus’un görüşleriyle iç içe geçerek başta Fransisken okulları olmak üzere ortaçağ skolastik düşüncesinin temellerinden birini oluşturdu. El-Kanun fi’t-Tıb birkaç yüzyıl boyunca tıpta tek başvuru kaynağı sayıldı ve ibn Sina ancak Hippokrates ve Galenos’la karşılaştırılabilecek tartışmasız bir saygınlık kazandı. Doğuda tıp, felsefe ve ilahiyat alanlarında İbn Sina’nın çağlar boyunca süren ağırlığı İslam düşüncesinde bugün de canlılığını korumaktadır.

ÖBÜR ÖNEMLİ YAPITLARI. Aksamu’l-Ulumi’l- Akliyye, Risale fi’l-Hudud, İsbatun-Nubavve, Risale fi’l-Kader, el-Ahlak, Kitab fi’s-Siyaset, Risale fi’l-Âşk, Hayy ibn Yakzan, Kitabu’l-İnsaf, el-Ahd, el-İşaretu ila ilmi’l-Mantik, el-Hidaye, Makale fi’n-Nefs.

Kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 14 Şubat 2017 23:20