Arama


CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
14 Eylül 2008       Mesaj #4
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...

MUHAFAZAKÂRLARIN DÖNÜŞÜ 1930-43.


Askeri darbeden sonra devlet başkanı olan faşist eğilimli General Jose Felix Üriburu ile onun ardından seçimle işbaşına gelen Başkan General Augustin Pedro Justo (1932- 38) yönetimlerinin belirgin amacı, Radikalleri siyasal iktidardan uzak tutmaktı. 1933’te İngiltere ile yapılan Roca-Runciman Antlaşması, et ve buğday ihracatında Arjantin’e İngiltere pazarında belirli bir pay güvencesi sağladı. Karşılığında ise Arjantin, belirli ekonomik reformlar yapmayı ve İngiltere’nin Arjantin’deki ticari çıkarlarını korumayı üstleniyordu. Arjantin’in İngiltere’ye ekonomik bağımlılığını vurgulayan bu antlaşma, geniş tekpilere yol açtı. Öte yandan ithalata getirilen zorunlu kısıtlamalar sonucunda gelişme gösteren sanayileşme, sendikalı işçi sayısında ve kent nüfusunda da önemli bir artışa yol açıyordu.
Ad:  arjantin4.jpg
Gösterim: 1203
Boyut:  37.5 KB

Büyük Bunalım’ın da etkisiyle ekonomik konumu zayıflayan toprak sahibi kesimlerin başvurduğu kısıtlama ve hileler sonucunda 1937 ve 1940 başkanlık seçimlerini muhafazakârlar kazandı. Roberto Ortiz’in (1938- 40) sağlık nedenleriyle çekilmesinin ardından başkan seçilen Ramön S. Castillo (1940-43) II. Dünya Savaşı’nda Arjantin’in tarafsız kalacağını açıklamıştı. 1941’de ABD de savaşa girince Castillo, Arjantin’in tarafsız kalacağı konusunda Washington’u yeniden uyardı. Bu tutum, Castillo karşıtı muhafazakârlardan Komünist Partisi’ne kadar tüm muhalefeti Castillo’ya karşı birleştirdi. Muhalefeti sindirebilmek için sıkıyönetime başvuran Castillo, kendi savaş bakanı General Pedro P. Ramirez’in öncülüğündeki subaylar tarafından Haziran 1943’te başkanlıktan düşürüldü.

PERON DÖNEMİ 1943-55.


Askeri rejimin önünde ciddi sorunlar vardı. ABD-Brezilya yakınlaşması, Arjantin’in ABD ile ilişkilerini gerginleştirdiği gibi, tarafsızlık politikasından vazgeçilmesini de önlüyordu. İç politikada ise, temsili demokrasiye dönüş ile uzun süreli askeri diktatörlük arasında bir seçim yapmak zorunluydu. Askeri rejimin ilk devlet başkanı General Arturo Rawson, muhafazakâr siyasal yapıda radikal bir dönüşümden yana oldpğu ve tarafsızlık politikasından vazgeçerek, Birleşmiş Milletler’in oluşumuna katkıda bulunmayı yeğlediği için ancak iki gün görevde kalabildi. Buna karşılık tarafsızlık politikasını sürdüren yeni başkan General Ramirez’e karşı, milliyetçi sağ ile faşistler dışındaki tüm siyasal gruplar direnişe geçti. Bunun üzerine basma sansür kondu, siyasal partiler feshedildi ve okullarda dinsel eğitim zorunlu hale getirildi. Ama ABD’nin baskılan sonucunda Almanya ile diplomatik ilişkinin kesilmesi, subaylann tepkisine yol açtı. Bunun üzerine Ramirez, başkanlığı General Edelmiro J. Farrell’e (1944-46) bıraktı.

1943’te çalışma bakam olduktan sonra sendikaların giderek daha çok desteğini kazanan Albay Juan Peron, böylece küçük bir siyasal güç elde etmişti. 1945’e gelindiğinde, artık hem başkan yardımcısı, hem de savaş bakanıydı. Perön’un etkisiyle ülkede siyasal özgürlükler tanındı, üniversitelere özerklik verildi. Almanya’ya savaş ilan eden Arjantin, ardından BM’ye de katıldı. 1936’dan beri yasaklanmış olan Komünist Partisi dahil tüm siyasal partilere özgürlük tanınması ile gelişen demokratik ortam, muhafazakârların tepkisini çekti. Ama 9 Ekim 1945’te Perön’un tutuklanması, sendikalann halkın da desteğiyle büyük bir greve gitmesine yol açtı. Kısa süre sonra serbest bırakılan Peron, askeri rejimin seçim karan alması üzerine başkan adayı oldu. Sendikalann desteğine dayanarak kurduğu İşçi Partisi ile girdiği 1946 seçimlerinde, küçük bir çoğunlukla da olsa hem başkan seçildi, hem de Kongre’de çoğunluğu kazandı.

1951’de yapılan seçimlerde oylanm artırarak yeniden altı yıl için başkan seçildi. Yürütme erkinin yetkilerini artırdığı ölçüde otoriter bir nitelik kazanan Peron yönetimi, eğitim kurumlan ile yargı organlannda siyasal bir temizliğe girişti. 1949’a değin izlenen ekonomik politikalarla tarımdan sanayiye kaynak aktarılarak hızlı bir sanayileşme gerçekleştirildi, çalışanların gelir düzeyi yükseltildi. Ama dış ticaret hadlerinin Arjantin’in ihraç ürünlerinin aleyhine değişmesi ve enflasyonun yükselmesi, bu politikanın değiştirilmesine yol açtı. Enflasyonu önleme çabaları olumlu sonuç vermediyse de tarım kesimini hoşnut edecek bazı önlemler alındı, ücret sınırlamalarına gidildi. Perön’a kitle desteği sağlamada önemli rol oynayan karısı Eva Perön’un Temmuz 1952’de ölmesi ile birlikte, rejimin yalpalamaları daha da arttı. Ekonomik güçlükler, önceden şiddetle karşı çıkılan yabancı sermayeye umut bağlanmasına yol açarken, siyasal desteklerini birer birer yitirmeye başlayan Peron, önce kilise sonra da ordu ile karşı karşıya gelince, Eylül 1955’te askeri bir darbe ile düşürüldü ve ülkeden uzaklaştırıldı.

GEÇİŞ DÖNEMİ VE ASKERİ HÜKÜMETLER.


General Pedro Eugenio Aramburu’nun devlet başkanlığını (1955-58) üstlenmesinin ardından Peronist parti dağıtıldı ve sendikalar devlete bağımlı hale getirildi. Yeni askeri rejim, bir istikrar programı uygulayarak, özellikle kâr ve ücretleri kısıtlamayı denedi. Buna karşılık Peronistler, 1957 seçimlerinde seçmenlerin dörtte birine boş oy kullandırmayı başararak siyasal güçlerini kanıtladılar. 1958’de sivil yönetime dönüşü sağlayan başkanlık seçimlerinde ise siyasi hakları geri vereceğini vaat eden radikal aday Arturo Frondizi’yi desteklediler.

Başkanlık seçimlerini kazanan Frondizi (1958-62), uyguladığı ekonomik istikrar politikası ile tarım kesimini gözettiği ve yabancı sermaye yatırımlarını artırmayı hedeflediği için sendikaların desteğini yitirdi. Enflasyon ve ödemeler dengesi sorunlarına kalıcı çözümler getiremeyince iyice yıpranan Frondizi yönetimi, Peronistlerin desteğini yeniden elde etmek amacıyla 1962 yerel seçimlerine onların da katılmasına izin verdi. Peronistlerin bu seçimlerde kazandığı başarı, bardağı taşıran damla oldu; Frondizi askeri bir müdahale ile görevinden uzaklaştırıldı. Ama ordu, doğrudan iktidara el koymak yerine, Senato Başkanı Jose Maria Guido başkanlığında geçici bir yönetim oluşturdu. 1963’te yapılan seçimleri, beklenmedik biçimde, Halkın Radikallerinin adayı Arturo Illia (1963-66) kazandı. Illia, işçi sendikalarının denetimini yeniden eline geçiren Peronistleri bölerek etkisiz kılmaya çalıştı. Ama Haziran 1966’da Peronistlerin de desteklediği bir darbe ile ordu bu kez doğrudan iktidara el koydu.

Eski kara kuvvetleri komutanı General Juan Carlos Ongania’nın başkanlığında kurulan askeri yönetim, yüksek yargı organları ile üniversiteleri de kapsayan bir tasfiye ve baskı uygulamasına girişti. Ongania yönetiminin ekonomik istikrar programının öncekilerden farkı, tarım kesimi ile tarım ürünü ihracatçılarını vergilendirmeyi öngörmesiydi. Enflasyon oranını düşürmede ve ekonomik büyümeyi sağlamada başarılı olan bu politika, önemli sanayi merkezlerinden biri olan Cördoba’da işçilerle öğrencilerin 1969’da başlattığı direniş (Cordobazo) üzerine ekonomi bakanı Krieger Vasena’nın istifası ile yarıda kaldı. Askeri yönetim, alternatif bir ekonomik politika oluşturamazken, çeşitli örgütlerin yasadışı eylemleri yaygınlaştı. Artık iyice bölünmüş bulunan Peronistlerin de bir bölümü bu mücadeleyi yeğliyordu. Bu tür Peronist örgütlerden biri olan Montonerolar, ılımlı Peronist sendika önderlerinin yanı sıra, anayasal düzene dönüş için ılımlı Peronistlerle birlikte çaba gösteren eski başkan Aramburu’yu da kaçırarak öldürdüler. Bunun üzerine Ongania’yı görevden alan ordu Haziran 1970’te onun yerine General Roberto Marcelo Levingston’u getirdi. Ekonomik durumun yeniden kötüleşmesi ve Levingston’un siyasal tutumunun tepki uyandırması üzerine başkanlık görevi Mart 1971’de General Alejandro Agustin Lanusse’ye geçti.

Yeni askeri hükümet, temsili demokrasiye dönüş yollarını ararken, Peron da ikili bir stratejiyi başarıyla uyguladı. Bir yandan Peronist yeraltı örgütlerini destekler gözükür ve kimi sosyalist sloganları kullanırken öbür yandan da mülk sahibi sınıfları ürkütecek ekonomik politika önerilerini programına almayarak radikallerle uzlaşma yolları aradı. Sonunda askeri hükümet, Perön’un başkanlığa aday olmasını önleyen kısıtlamaları sürdürmekle birlikte, eski başkanın Kasım 1972’de sürgünden dönmesine ve Mart 1973’te de Peronist koalisyonun (Frente Justicialista de Liberaciön) bir seçim zaferi elde etmesine engel olamadı.

PERONİZMİN DÖNÜŞÜ.


Mayıs 1973’teki başkanlık seçimini kazanan Hector J. Campora’nın kısa süren yönetimi sırasında, Pe- ronistlerin sol kanadı, yeraltı örgütünü da- ğıtmaksızm durumunu güçlendirmişti. Campora tarafından sosyal güvenlik bakanlığına getirilmiş olan Perön’un özel kalem müdürü Jose Löpez Rega ile sendikaların üst yönetimi, Perön’un da desteğiyle sol kanata karşı şiddete dayalı bir mücadele başlattı. Temmuzda Campora’nın istifası ve yeni seçim kararının alınması ile, 18 yıl sonra Perön’a yeniden iktidar yolu açılmış oluyordu. Ekim 1973’te yapılan başkanlık seçimini kazanan Perön’un yeni başkan yardımcısı, ikinci karısı Maria Estela (Isabel) Martinez de Peron idi. Peron, eyalet yönetimlerinden ve üniversitelerden çok sayıda solcuyu tasfiye etti. Mayıs 1973’ten sonra duraklayan yasadışı eylemler, bu kez özellikle sağcı Arjantin Anti-Komünist İttifakı (AAA) adlı örgütün ortaya çıkmasıyla yeniden tırmanacaktı. Polis ve istihbarat örgütleri ile işbirliği yaptığı kanısı yaygın olan bu örgüt, çok sayıda siyaset adamı, öğrenci ve sendika liderini öldürecekti.

Perön’un ekonomik politikası, gelir dağılımında ücretliler lehine bazı değişiklikler öngörmekle birlikte, temel olarak enflasyonla mücadeleyi amaçlıyordu. Ama fiyat ve ücret artışlarını- kontrol altına almak amacıyla uygulamak istediği “toplumsal anlaşma” modeli başarılı olamadı. 1973-74 dünya petrol bunalımının ve İngiltere’nin AET’ye girmesinin de etkisiyle Avrupa’ya ihracat olanakları daralan Arjantin’in ödemeler dengesi giderek kötüleşti. Sendikaların da ekonomik politikaya tepkisi yoğunlaşıyordu. 1 Temmuz 1974’te Peron öldü. Başkanlığı devralan eşi Martinez de Peron, Lopez Rega ile işbirliğine girerek, yönetimin sağa kayışını hızlandırdı. Şiddetin giderek yaygınlaştığı bir ortamda, Lopez Rega’ nın, siyasal konumunu güçlendirmek amacıyla hem sendika liderleri arasında hem de ordu içinde bölünmeleri körüklemesi siyasal ortamı iyice gerginleştirdi. Martinez de Perön’un, Lopez Rega ve arkadaşlarını görevden uzaklaştırması da durumu yatıştırmaya yetmedi. 24 Mart 1976’da ordu bir kez daha yönetime el koydu.

ASKERİ YÖNETİMİN DÖNÜŞÜ.


Kuvvet komutanlarından oluşan üç kişilik cunta, General Jorge Rafael Videla’yı devlet başkanlığına getirdi. 1981’e değin işbaşında kalan Videla yönetimi döneminde binlerce Arjantinli tutuklandı, öldürüldü ya da kayboldu. Yılda yüzde 600 dolayında bir enflasyon oranı ve büyük bir dış ödeme açığı devralan askeri rejim, katı bir istikrar programına girişti.
Ödemeler dengesi sorunları, kısa vadeli dış krediler ile bir süre hafifletildi, ama enflasyonla mücadelede başarılı olunamadı. Dış ticaret ve faiz politikaları, birçok sanayi kuruluşunun iflasına ve işsizliğin artmasına yol açtı. Sendikal etkinliklerin yasaklandığı bir ortamda, gelir dağılımında ücretliler aleyhine ciddi bir bozulma gözlendi. Askeri rejim döneminde hızla artan dış borçlar 1980’lerde Arjantin ekonomisini yeni bir bunalıma soktu.

Videla’nın yerine Mart 1981’de devlet başkanı olan General Roberto Eduardo Viola, bir yumuşama politikası izleyerek, Martinez de Perön’un İspanya’ya sürgüne gitmesine izin verdi. Ama aynı yılın aralık ayında sağlık nedenlerini ileri sürerek görevi General Leopoldo Galtieri’ye devretti. Öte yandan askeri rejim, İngiltere’nin yönetimindeki Falkland Adaları ile Şili’nin de hak iddia ettiği, Beagle Boğazındaki üç ada üzerinde Arjantin’in tarihsel iddialarını 1977’den beri yeniden canlandırmıştı. Giderek kötüleşen ekonomik durumun rejime karşı muhalefeti körüklediği koşullarda, Galtieri yönetimi, 2 Nisan 1982’de Falkland Adalarına ve onların güneyindeki Güney Georgia Adasına asker çıkardı. Görüşmeler sonuç vermeyince, İngiltere’nin bölgeye gönderdiği kuvvetler ile Arjantin birlikleri arasında savaş başladı. İngiltere, 30 Nisan’ da Güney Georgia’yı, 14 Haziran’da da Falkland Adalarını geri aldı. Yenilgi üzerine Galtieri görevinden istifa etti. Kendi içindeki görüş ayrılıkları da belirginleşen askeri yönetimin başına, General Reynaldo Bignone getirildi. Gitgide artan muhalefet karşısında bir yıl içinde seçimlere gitme karan alındı. 30 Ekim 1983’te yapılan seçimlerde, askeri rejimle gizli pazarlığa girdikleri yolunda söylentiler dolayısıyla saygınlıklannı yitiren Peronistler başarılı olamadı. Seçimleri Radikaller kazandı, Raul Alfonsm devlet başkanı oldu.

SİVİL YÖNETİM.


Alfonsm yönetimi, hem ekonomik sorunlara çözüm getirebilmek, hem de askeri yönetimin sorumlularından hesap sorulmasını sağlamak amacıyla göreve başladı ve Videla, Viola ve Galtieri dahil cunta yöneticilerinin mahkeme önüne çıkartılmasını sağladı. 1985’te yapılan duruşmalar sonucunda, cunta liderleri ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Sivil yönetimin ordu üzerinde denetimini güçlendirmek amacıyla ordu üst kademelerinde değişiklikler yapıldı, askeri harcamalara kısıtlamalar getirildi. Askeri rejim dönemindeki baskı uygulamalarına son verilerek, üniversite özerkliği ve basın özgürlüğü yeniden sağlandı.

Uzun süre Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşmaya yanaşmayan Alfonsm yönetimi, 14 Haziran 1985’te Austral Planı adı verilen yeni bir ekonomik önlemler paketini uygulamaya koydu. Artık yılda yüzde 1000’i aşmış olan enflasyonu denetim altına alabilmek için kaçınılmaz görülen bu yeni istikrar programı, bazı özellikleri bakımından IMF programlarından daha katıydı. Fiyatlar ve ücretler süresiz donduruldu, sıkı para politikası uygulanmaya başlandı.

1989’da yapılan seçimlerde Radikal Yurttaşlık Birliği adayı Carlos Saül Menem başkan seçildi. Ama yasama organında çoğunluk Peronistlerin elindeydi. Yeni bir istikrar programı uygulamaya konduysa da ekonomideki kötüye gidiş durdurulamadı. İşçi ve işveren sendikalarının izlenen politikalara karşı muhalefeti gittikçe güçlendi. Aralık 1990’da çıkan bir askeri ayaklanma bastırıldı. Videla ve Viola gibi cunta dönemi sorumlularının aftan yararlanarak serbest bırakılmaları da kamuoyunun tepkisiyle karşılaştı. 1990’ların başında Arjantin ekonomisinin yüksek enflasyon ve ağır dış borç yükünden kaynaklanan sorunları sürüyordu.

Arjantin Doğa Bilimleri Müzesi


(Museo Argentino De Ciencias Naturales “Bernardino Rivadavia”), Buenos Aires’te ulusal müze. 1823’te kuruldu. Zooloji, botanik ve jeoloji bölümleri vardır.
İki milyona yakın parçanın sergilendiği müzede 500 bin ciltten fazla kitabın bulunduğu bir de kütüphane yer alır. Uzmanlık alanları arasında arkeoloji, botanik, çevrebilim, böcekbilim, hidrobiyoloji, mineraloji, paleontoloji ve zooloji sayılabilir.

Arjantin Genel İş Konfederasyonu


(Confederaciön General del Trabajo- CGT), Arjantin’deki en büyük işçi sendikaları konfederasyonu. Örgüte bağlı sendikalar Arjantin’deki tüm sanayi işçilerinin hemen hemen üçte ikisini bünyesinde barındırır.
CGT 1940’ların başında Juan Peron’u destekledi, daha sonra da tümüyle Peron’un denetimine girdi. 1955’te Peron’un devrilmesinden sonra hizip çatışmaları nedeniyle Peroncu hareket zayıfladıysa da CGT önderleri Peronculann başlıca dayanağı olmaya devam etti. 1955-61 arasında hükümetin müdahalesi ve Peroncu konfederasyon önderlerinin tutuklanması, Peroncu işçi hareketini birleşmeye yöneltti. 1963’teki CGT kongresinde konfederasyon yönetimi Peroncularla komünist olmayan bağımsız blok arasında eşit olarak bölüşüldü. Arjantin’deki askeri yönetim sırasında (1966-73) CGT, bazen birbiriyle çelişen ekonomik ve siyasal hedefler güttü. Bu durum, 1968’de konfederasyonun “katılımcı” ve “muhalefetçi” olarak iki kanada ayrılmasına yol açtı.

Arjantin Havzası


Arjantin’in tam doğusunda, Atlas Okyanusunun tabanında bulunan denizaltı havzası. En derin bölümleri olan batı ve güneybatı sınırlarına Arjantin Derin Deniz Düzlüğü denir. Burada en derin yer 6.212 m’dir. Havza, kuzeyde Rio Grande Sırtı, doğuda Orta Atlantik Sırtı, güneyde Falkland Sırtı ve batıda Güney Amerika kıta sahanlığı ile çevrilidir.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 8 Temmuz 2016 01:29
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...